Yanlış Bir Kavram: “Anarşist Devrim”

Ne zamandır, anarşist yayın organlarında ve son zamanlarda “yegane” anarşist yayın organında “anarşist devrim” kavramına rastlıyoruz. “Anarşist devrim” diye bir şey var mıdır?

Komünist literatürde, “komünist devrim”, “sosyalist devrim” veya “Bolşevik devrim” kavramları kullanılır ve bunların kullanılması doğaldır. “Bolşevik devrim” denirken, Bolşeviklerin iktidarı aldığı 1917 Ekim Devriminden; “komünist” ya da “sosyalist devrim” denirken de, iktidarın alınmasından sonra sosyalist ya da komünist sistemin kurulması sürecinden söz edildiği açıktır.

Ne var ki, ne iktidarın alınması anlamında, ne de “anarşist sistemin” kurulması anlamında bir “anarşist devrim”den söz edilmesi mümkündür. Çünkü anarşistler iktidarı baştan reddederler ve anarşizm bir sistem değildir. Yani anarşizm, devrimle “iktidarı almayı” ve bir “anarşist sistem” kurmayı öngörmez. Anarşizmde devrim kavramı, sadece toplumsal devrim anlamında kullanılır. Yani özgür komünlerin, birimlerin ve bireylerin gerçekleştireceği büyük toplumsal dönüşümle özgür dünya topluluğunun oluşturulması anlamında.

Kavramlar masum değildir. Her kavramın günün pratiğinde yansımaları vardır. “Anarşist devrim” kavramı da, bir ölçüde niyetlerden bağımsız olarak belli pratikleri getirmektedir gündeme. Bugün baktığımızda, kimi anarşistlerimizin diline yansıyan “biz anarşistler” kibri ya da yürüyüşlerde “kara”lara bürünüp ilginç sloganlar atarak gösteriş yapma merakı bu kavramın pratiğe yansıyan göstergeleridir. Herkes anarşistlerin ne kadar “farklı”, ne kadar “orijinal” olduğunu görsün ki, “anarşizme gelsin”. Tabii, özünde iktidarcı ve kitlelerden ayrılmayı öngören bu pratik bu kadarla kalmamaktadır. İktidarcılığın ve gösterişçiliğin sonu ve sınırı yoktur. Dolayısıyla, çok sayıda anarşist yuvarcık, bir de kendi yuvarcıkları adına ayrıca “kara”lara bürünmektedir. Böylece, anarşizmin özünü oluşturan “devrim kitlelerin eseri olacaktır” temel anlayışı unutulmakta, “devrim” şu ya da bu anarşist yuvarcığın “eseri” olarak görülmeye başlanmaktadır.

Bu eleştirilerin belki biraz sert kaçtığı düşünülecektir anarşist saflarda. Ama “eleştiri silahından” ve “özgür eleştiriden” bolca söz eden anarşistlerin bu silahların kendilerine karşı da kullanılabileceğini hesap etmeleri ve buna alışmaları gerekmektedir. Öyle ki, bugün Marksist-Leninist sol bile, hayatın gerçekleri karşısında bir ölçüde eğitilmiş ve eleştiriye karşı daha anlayışlı, daha uysal, daha özgürlükçü bir tutum içine girmiş bulunmaktadır. Ama anarşist saflarda bu olgunluğu görememekteyiz. Gerçi, anarşist yuvarcıklar birbirlerinin gözünü oymakta Marksist sol grupları bile geride bırakmaktadırlar ama benim sözünü ettiğim bu değil. Hiçbir anarşist yayın organında içe dönük bir sorgulamaya ya da hiçbir anarşist yuvarcıkta anarşizmin kendisine ya da o yuvarcığın kendine dönük bir eleştiriye rastlamamaktayız. Eleştiri derken, anarşist saflarda bol bol görülen kişisel horlamaları, tırmalamaları ve saygısız saldırıları ya da hotzotçuluğu kastetmiyorum elbette.

Bir zamanlar, anarşist iddialı bir yayın organı, “biz bu topraklarda hiç yenilmedik” böbürlenmeciliği bile yapmıştı. Bu böbürlenmeyi yapanların unuttuğu iki şey vardı: Birincisi, yenilmek için önce sahaya çıkmak gerektiğiydi. İkincisi ise, en büyük eğiticinin yenilgi olduğuydu.

Zaten soruna bir güreş müsabakası gibi bakmak da yanlış. Aslolan, kitlelerin devrimci özörgütlenmesidir. Anarşizm bugüne kadar yaşamış ve komünizmin aksine büyük bir itibar kaybına uğramamışsa, bu tarihi göreve işaret etmesidir nedeni.

Gün Zileli
26 Eylül 2008

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Otorite ve Sorumluluk…

Artıgerçek Birkaç gün önce, aradığım kitabı sormak için Kadıköy’deki bir kitapçıya uğramıştım. Bir genç, bana …