İslamcı Anarşizm

 

“İdeolojik pasaport memurluğu” eskiden beri sinirime dokunan bir şeydir. Birileri kapıda durur, “sen gir, sen gir” der, sonra birisinin yolunu keser, “pasaportunun işlemleri eksik” ya da “vizesi yok bunun” der, o kişiyi geri çevirir. Ona bu memurluk görevini kim vermiştir, belli değildir. Aslında bunlar, kendi kendilerini trafik memuru ilan edip, arabaları durduran, trafiği “idare eden” delilerden pek de farklı değillerdir. Gerçi o deliler kadar sevimli olmadıkları kesin.

1990’ların başıydı. O zamanın anarşist dergisi Ateş Hırsızı’nda yazar, elimden geldiğince destek olmaya çalışırdım. Şimdi hatırlamıyorum, hangi sayısıydı, dergide küçük bir anekdot dikkatimi çekmişti. Ateş Hırsızı’nı çıkaran arkadaşlar, Sirkeci’deki Büyük Postane’de dergileri postalamak için beklerken yanlarına, sakallı, takkeli, İslamcı oldukları enikonu belli olan iki genç yaklaşmış. “Anarşist dergisi mi bunlar?” diye sormuşlar. Bizim arkadaşlar, “heee ne olacak?” diye tedirgince cevaplamışlar. İslamcı gençler, “biz de anarşistiz de” demişler, “İslamcı anarşistiz.” Bizim arkadaşlar, “anarşist İslamcı olmaz” diye ters bir cevap verip uzaklaşmışlar.

Bunu okuduğumda hem arkadaşlar, hem de genel olarak anarşistler adına utanmış, üzülmüştüm. Ben olsam, bu arkadaşlarla derin bir sohbete dalardım.

Dilaver Demirağ’ın Anarşizm-Unutulmuş Olanı Hatırlamak (2012, Okur Kitaplığı) kitabını okuyunca yukardaki bu anımı hatırladım. Dilaver Demirağ’ın ismini anarşist sitelerdeki tartışmalardan hatırlıyorum. Oradaki birkaç hoyrat tartışmasına tanık olmuştum. Hayır, hoyrat olan Dilaver’den çok onunla tartışan arkadaşlardı. Anarşistlerin tartışmalardaki kırıcı, hoyrat, hatta küstah tarzlarını hiçbir zaman benimsememişimdir, zaten bu yüzden de bu tür tartışma sitelerinin hepsinden çekildim. Sanırım Dilaver, her şeye rağmen direniyor.

Dilaver Demirağ’ın kitabını ilgiyle okudum. Türkçede yazılmış derli toplu bir anarşizm kitabı yokken bir İslamcı Anarşistin “Anarşizm” başlıklı bir kitap yazmasını, doğrusunu söylemek gerekirse biraz da gülerek, biz İslamcı olmayan anarşistlere atılmış esaslı bir “gol” olarak değerlendirdim. Sen misin “İslamcı Anarşizm” olmaz diye ukalalık yapan, al bakalım, Türkiye’nin ilk telif anarşizm kitabını bir İslamcı Anarşist yazdı. Tarih ironilerle doludur.

Dilaver Demirağ’ın kitabında hissettiğim en önemli yan, bu arkadaşın anarşizmi gerçekten yürekten duymasıdır. Eğer İslami düşünceye biraz da “anarşizm sosu” katalım gibi bir yönelimini fark etseydim elbette eleştirirdim ama öyle değil. Gerçi “anti-teist” dediği, anarşizmin Bakunin, Emma Goldman gibi eski düşünürlerine zaman zaman atışları olmuş, bunlara kesinlikle katılmıyorum ama bu tür atışlarda bulunmak da onun hakkı. Yanlış eleştirilerden bile yararlanmasını bilmeliyiz. Öte yandan, Dilaver’in, “anarşizmin doğrusu budur” gibi bir iddiası da yok sanırım. Varsa bile bunu çok ölçülü bir şekilde ortaya koyması ve anarşizmin geri kalanını “tukaka” ilan etmeye kalkışmaması bugün için yeterlidir.

Ben şu gün, Dilaver’in katılmadığım İslamcı Anarşist görüşlerini eleştirmekten çok, anarşizm adına “pasaport memurluğu” yapan “vize”ci arkadaşların bu tutumunu eleştirmeyi gerekli görüyorum.

Neden İslamcı Anarşizm olmazmış? Örneğin Tolstoycu-Hıristiyan anarşizmi oluyor da, neden İslamcı Anarşizm olmuyor? Eğer bu akım ya da eğilim, modernizmin eleştirisinde, orijinal kaynaklara dönen bir İslamcılıkla anarşizm arasında ortak bir damar buluyorlarsa buna kim itiraz edebilir? Elbette bu arkadaşlarla dinin ve tanrının otoriterliği ile anarşizmin özgürlükçülüğünün bağdaşıp bağdaşmayacağı konusunu tartışmaya devam edebiliriz ama böyle bir tartışma yapabilmek bile onları anarşist kardeşlerimiz olarak görmemizle mümkündür.

Ayrıca İslami çevrelerde anarşist bir fikriyatın yayılmasından niçin rahatsız olalım ki? Tam tersine, özgürlükçü fikirler her yerde ne kadar yayılırsa o kadar faydalıdır. Dilaver Demirağ’ın kitabının bu açıdan oldukça yararlı olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’de Marksizmin sorunları bundan otuz yıl kadar önce tartışılmaya başladığında kendi içimizde Marksist hareketlere yönelttiğimiz  en önemli eleştirilerden biri, monolitik olmaları, çoğulculuğa sırt çevirmeleriydi. Anarşizmin monolitiklikten uzak tutumu gözlerimizin önünde pırıl pırıl parlamaya başlamıştı o günlerde. Ama bugün Türkiye anarşistlerinin bizim eski Marksistlerden pek fazla farklı olduklarını söyleyemeyeceğim, ne yazık ki. Hatta bugün, sütten ağzı yanan Marksistlerin Anarşistlerimizden daha çoğulcu olduklarını söylemek bile mümkün. Galiba bir ülkenin kültürel yapısı ideolojilere de damgasını vuruyor. Nasıl Marksizm, bu ülkede yarı sakat bir “Türkiye Marksizmi”ne dönüştüyse, anarşizm de aynı kaderden kurtulamamış gibi görünüyor bugün. Yine de karamsar olmayalım. Kültürün bize çizdiği “makus talihi” özgürlükçü çıkışlarımızla neden yenmeyelim? Mesela Dilaver’in sunduğu İslamcı anarşizme yüreğimizi açıp onu selamlasak fena mı olur?

Bu yazıda Dilaver’in kitabının içeriğine girmeyeceğim. Elbette tartışılacak birçok nokta var ve bu da iyi bir şey. Kendimizi tartışmaları kapatarak ya da tartışmalarda “hotzot” yöntemlerini uygulayarak hiçbir yere varılamayacağı yeterince açık değil mi?

Dilaver Demirağ’ın bu kitabının ardından yeni bir anarşizm kitabı daha geliyor, hemen duyurayım. Barış Soydan’ın yazdığı Anarşizm-Yüz Yıllık Gecikme kitabı yakında İletişim Yayınlarından çıkıyor. Türkiye’deki anarşizmin çeşitli ve farklı eğilimlerini dillendiren arkadaşlarla yapılan röportajlardan oluşan bu kitapta Dilaver Demirağ’ın da bulunduğunu öğrendiğime ayrıca sevindim.

Sınırlar, pasaportlar, vizeler kalksın.

“Pasaport memurları”na tatmin edici bir malulen emekli maaşı!

 

Gün Zileli

7 Ocak 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

İşaret Fişeği !

Artıgerçek Anarşizm, toplumun duygusal yükseliş ve alçalışlarının yansıması olarak görülebilir. Rusya’da zindanlarda ve sürgünde geçen …

122 Yorumlar

  1. “Anarşistlerin tartışmalardaki kırıcı, hoyrat, hatta küstah tarzlarını hiçbir zaman benimsememişimdir” çok yerinde bir tespit.

    Ama yine de dinlerin bize verdiği hasarları göz önünde bulundurursak, bu konuda çok da hoşgörülü olmamak gerektiği kanısındayım.

  2. bunu islamcı anarşist arkadaşlar düşünmeli elbette. Yoksa biz şerbetliyiz:)

  3. Belki hristiyanlık yada başka bir din olabilir ama müslümanlık gibi vahşetin dibine vurmuş bir dinle insana dair herhangi birşeyin ortak noktada buluşabileceğine ben inanmıyorum.

  4. Zamanında hıristiyanlığın Kudüs’te döktüğü kanda hem müslümanlar hem museviler boy verebiliyordu. Aldanmayın Kocero, din de devlet de içindeki vahşeti sadece erteler, hiçbir zaman söküp atamaz. Müslümanların da hıristiyan kardeşleri gibi imkanları olsa emin olun içlerindeki zorbalıklara güzel kılıflar bulurlardı. (Müslümanlar ve Hıristiyanlar derken elbette her bireyi kapsayacak bir genelleştirme yapmıyorum fakat bilinçli, ortodoks ideal tiplerden bahsediyorum).

  5. hala yukarıda kendine belirlibir algı üstünden islamafobik misyonerlik biçenlerin yorumlarını görebiliyoruz. bu arkadaşlar, batılıların islamafobisine bile rahmet okutacak cinsten insanlar. onlara söylenecekbirşey yok. bu patalojik ruh halleriyle tekboyutlu dar ufuklu serüvenlerini sürdürsünler. sevgili gün abi, yazdığın bu müthişyazıya, farklı olana gösterdiğin erdemli yaklaşımına sonsuz teşekkürler. politikpasaportmemurlarına, anarşizim amblemli ambalajlı neonazi tiplere cidden kapakolmuş. yüreğine kalemine sağlık.

  6. Gülşah Ilgın

    Dünya tarihi boyunca dinin yol açtığı herşeyi hepimiz çok iyi biliyoruz diye düşünüyorum.Dinin kadını koyduğu yer,cinselliğe bakışı vs… onlarca cümle kurup kelimeleri sıralayabilirim fakat sizin kurduğunuz hiçbir cümle bana bunu mantıklı yahut anlaşılabilir hale getiremez.yapmayın nolur zaten anarşizmin türkiyede algılanışında yeteri kadar sorun varken dinide işin içine katıp iyice çorbaya çevirmeyelim.Ne yazık ki bunun peşinden giden bir çok kişi tanıyorum…

  7. dilaver demirağ

    Öncelikle Sevgili Gün Zileliye bu yazı için gönül dolusu teşekkür, Anarşist camiada kitabımla ilgili ilk yazı. Kitabım ısrarla görmezden gelindi, Sevgili Gün’ün eleştirel itirazlarını içeren bir yazısını da merakla bekleyeceğim. Tüm anti teistler adına sevgili günle inanç meselesi ve anarşi üzerine gayet hoş bir tartışma söz konusu olur kanısındayım. Yalnız kendisine ufak bir iitirazım olacak ben kendimi hem Müslüman hem anarşist olarak tanımlamaktan hiç çekinmiyorum bunu da beyan etmekten hiç çekinmedim çekinmeyeceğim de. Ancak kendi adıma kendimi artık İslamcı anarşist olarak tanımlamıyorum, ben İslamla Anarşi arasında diyalog olmasını tercih ediyorum. İslami anarşizme ise kitabımda da yer verdiğim gibi gayet olumlu bakıyorum. Ben daha çok yerli bir anarşinin imkanları üzerine düşünmekten yanayım. Bu kapsam da İslama diyalog oluşmalı diyorum. Bunu demekle diğer türlü varolmak isteyen anarşi anlayışlarını da yok saymak gibi bir tutumum mevcut değil. Ben bunun anarşizmin bu topraklardaki gelişimi için olduğu kadar belki 21.yy da farklı bir varoluş biçimi için de gerekli olduğu kanısındayım.

  8. sanırım beni yanlış anladınız. Ben İslamcı anarşist değilim, hatta eğer tartışmaya girecek olursak islamcı anarşistlerle çok temel ayrılıklarım var. Ama böyle olması, bu eğilimi dışlamayı gerektirmez. Anarşizmin özgürlükçülüğüne de yakışmaz kardeşim.

  9. gokyuzunde efendisi olanlarin yeryuzunde efendisiz olmalari gibi bir durum nasil olabilir?..bundan sonra bunun ustunde dusunecegim, ilginc bir konu olacak…

  10. evrim’e inanma, kadın’ın erkek’in bir kemiğinden yaratıldığını düşün, dünyanın yaşı 5000 de, “aile” kurumu baştacı, o günah bu günah şu günah! ortak düşman kapitalizm. “düşmanımın düşmanı dostumdur” yaşaşın müslümananarşist!… hahahha!…

  11. unutmayalım ki, tutucu müslümanlar da bu arkadaşları, islamla anarşizm nasıl bağdaşır, siz zındıksınız diyerek dışlamaya çalışıyorlar. Anarşizmin klasik müslümanlıktan çok daha kucaklayıcı olduğunu göstermenin zamanı değil midir? Bağnazlık islama yaramamıştır, anarşizme hiçyaramaz.

  12. eller yukarı!

    Etimolojik olarak İslam, “teslimiyet” anlamına gelirken, Müslüman da “teslim olan” anlamına gelir.

  13. Anarşistlerin tarih okuması bu kadar sığ olmamalı. Yorumlara baktığımda İslamla ilgili özensiz Kemalist klişeleri görüyorum. İslamın tarihinde sultanlar, saraylar, savaşlar, kadın üzerine tahakküm olsa da; bir yandan da Ebuzer, Zenc isyanları, İsmaililik, Karmatilik, Babailik, Pir Sultan gibi öğeler de vardır. Bunları göz ardı etmek Anadolu ve Ortadoğuda isyanın köklerini inkar etmek demektir. Türkiyede AKP iktidarının kökleri Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlıdadır. Bu kökler iktidar için temel teşkil ediyor; biz neden kendi köklerimizle bağlarımızı bu kadar kolay yırtıp atıyoruz. Farklı bir İslam okuması neden olmasın?

  14. “kemalist klişe” mi? asıl klişe, her şeye “kemalist klişe” demektir şu günlerde.

  15. vahdeti vücud felsefesini yeniden düşünelim. bu sözü dillendiren heterodoks müslümanlar neden vahşice katledilmişlerdir?
    çünkü modernlik öncesinde egemen iktidar bizzat hükümdarın bedeninde cisimleşiyordu. işlenen bütün adi suçlar bizzat hükümdara karşı işlenmiş sayılıyordu. hapishanenin doğuşu eserine bakabilirsiniz.
    enel hak lafını edenler öldürüldüler çünkü bu söz her şeyden önce hükümdarın bedenine bir meydan okumaydı. “senin bedenin değil, benim bedenim” demeye geliyordu.
    allah’ın yer yüzündeki temsilcisi hükümdara karşı “ben allah’ım” sözü, yıkıcı bir güç istencidir.

    bence kurtuluş teolojisi ve heterodoks islam, ütopik anarşizmin kaynakları arasında gösterilebilirler.

    en az üç anarşizm var: 1. ütopik anarşizm. 2. klasik anarşizm (on dokuzuncu yüzyılın hümanist ve iktidarın tek bir yerde toplandığını zanneden anarşistleri). 3. postyapısalcı anarşizm (iktidarın her yerde olduğunu, direnişin de her yerden olması gerektiğini savunan anarşizm.)

    müslüman anarşistlerle yani ütopik anarşistlerle diyaloğa postyapısalcı anarşistler girebilirler. klasik anarşistler ise iktidarın tek bir yerde, tanrıda cisimleştiğini söyleyerek diyaloğa karşı çıkarlar.

    dücane cündioğlu’nun ihsan eliaçık eleştirisini hatırlayalım: anti kapitalist müslümanları düşünce açısından sığ olmakla eleştirmişti cündioğlu ve eliaçık da ona klasik “sen zenginsin, bu konuda konuşma” laf salatasıyla cevap vermişti.
    cündioğlu neden eliaçıkgillere dostça yaklaşmaz da egosunu ortaya koyar? ya da eliaçık neden bu eleştiriden kendine pay çıkarıp, hareketini düşünsel açıdan da derinleştirmeye çabalamaz?
    anarşistler arasında söz konusu olduğu gibi islamcılar arasında da ego kontrol sorunu var. egolar çok şişkin. dostluğun politikası gelişmemiş. çünkü dil gelişmemiş.

    diyaloğu başlatıcı gelişmiş bir dil için, “enel hak” lafı ile rimbaud’nun “ben bir başkasıdır” lafı arasında, ve öznenin parçalanmasını onaylayan foucaultcu anarşizm arasında bir kan bağı kurulmalı bence.

    “asıl sorun bilimde değil bilimin pozitivist kullanımında” diyordu nietzsche, gücü isteme’de. din için de aynısı geçerli. asıl sorun dinde değil, dinin egemen iktidar tarafından kullanımında.
    “enel hak” sözü çokluğa ait bir sözdür. ortodoks islam ise imparatorluğa ait bir aygıttır. “ben tanrıyım” demek, “ben çokluğum” demektir.

    pagan dinler ve pagan edebiyat, ütopik anarşizmin düşünsel kaynakları arasında gösterilebilirler.
    derrida’nın heterodoks hıristiyanlığa dair yaptığı okumayı islama dair bir okumayla ele alan recep alpyağıl’ın derrida’dan caputo’ya dekonstrüksiyon ve din adlı yapıtı önemli bence.

    gün abinin başlattığı tartışmalar burada sınırlı kalmamalı. bu meseleler hakkında paneller, toplantılar organize edilmeli.

  16. “Teslim ol” da kime teslim ol? Yöneticilere, patronlara, babaya, kocaya teslim ol değil. Sadece Allah’a teslim olmaktır anlamı. Her yerde olan ama görülmeyen bir sonsuzluğu, yani hayata, hakikate teslim ol demektir. Başka kimseye teslim olma demektir. Mekkenin zenginlerine, yöneticilerine teslim olmayın demektir. Gerekirse babanızın otoritesine karşı gelin ve mücadeleye katılın demektir. Ben sadece kendime aitim mantığına da karşıdır. İnsan kendi nefsine de teslim olmamalı demektir. İnsan kendi hayatında devrim yapmalı, kendini dönüştürmeli demektir. Muhammed dönemindeki toplumsal mücade incelendiğinde bu anlam çıkar. İslamın felsefesi peygamberin mücadele tarihi ile paralel okunduğunda anlaşılabilir.

  17. İslamcıdan anarşist olur mu olmaz mı bir kenara, anarşist olup kendini kapitalist veya komünist olarak tanımlayan anarşistleri (yani anarko-komünizm / anarko-kapitalizm gibi kavramları) saçma buluyorum ve her zaman, kendini bu kavramlar üzerinden tanımlayan anarşistlere sormak istemişimdir: “Siz kim olmuşsunuz ki hem ‘anarşistim’ deyip hem insanlara ‘kapitalizm veya komünizm’ gibi bir sistemi dayatmaya kalkıyorsunuz? Bu nasıl bir çelişkidir?” “İdeolojik pasaport memurluğu” yapmaya kalkan anarşistler, kendilerine bu çelişkinin hesabını vermelidirler önce.

  18. “Gerekirse babanızın otoritesine karşı gelin ve mücadeleye katılın demektir.”

    mı acaba?

    Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:
    – İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.

  19. “La yüs’el” olan, hesap sorulamaz olan sadece Allah’tır. Ama bunlar yetmiş yıldan beri Allah’ı unutturmak için bir takım insanları insanüstüleştirmek suretiyle milletin onlara tapmasını sağlamaya çalışıyorlar:

    http://www.youtube.com/watch?v=12mwsOSzzuI

  20. islamcı anarşizm diye bir şey olmaz.Bu yapılan tartışmalar sunni dir.Bunlar türkiyede anarşizmin doğal sorunları değildir yapay gündemlerdir.Ve zaten sanki anarşistlerin derdi islammış gibi bunu oturup tartışan insanların da hiç biri samimi değildir.Bunlar bir takım bilemediğimiz gizli güçlere hizmet eden ajan provokatif yapılardır.1mayıs aktivistlerine sahip çıkmayan hatta satan deşifre eden internette ulu orda ihbar metinleri yazan bir çevredir bu.Başlarınıda ne hikmetse hepsi bir şekilde ingiltere yolu görmüş eski solcu gerontograt şahıslar çekmektedir.Bize düşen anarşistler olarak bunlara kanmamak sokakta,hayatta,nette karşılaştığımız her yerde bunlarla savaşmal ve direnmekdir.Ayrıca anarşistleri provoke etmeye çalışırsanız insanlarda bunu anlarlarsa tabiki tartışmalar sert geçecekdir bırakın bu türkiyeye anarşizmi biz getirdik bizden sorulur tavırlarını siz anarşist değil gerontogratsınız.

  21. Kanımca, kendisini “İslamcı Anarşist” olarak tanımlayan arkadaşlara yapılacak en iyi katkı, onları şu iki husus hakkında eleştiri-özeleştiri yapmaya ve tartışmaya teşvik etmektir:
    * Sünni-İslam’ın Muaviye döneminden bu yana inişli-çıkışlı bir şekilde sürmüş olan “devletlû” karakteriyle dürüstçe ve ayrıntılı bir hesaplaşma yapmak.
    * ‘İslam’ın ve/veya ‘İslamcılık’ın eninde sonunda bir kimlik aidiyeti olduğu; toplumsal-devrimci bir tutumun ise bütün etnik, ulusal, dinsel, cinsel vb. kimlik aidiyetlerinin bütüncül bir şekilde özgürleşmesini ve bununla beraber bu aidiyetlerin önemsizleşerek ortak “canlı” kavramına ulaşılmasını esas aldığını bıkmadan anlatmak; bu sayede İslam’ın bütün ayrıştırıcı-bölücü yönlerinden kurtularak onun evrensel “insan” ve daha da ötesi “canlı” kavramına ulaşmasını sağlamak.

  22. anarşizmin amacı sank islamı evrensel değerlere ulaştırmak falanmı sanki muhabetlere bak.işte islamcı anarşizm dye bişey uydurursan böyle olur anarşist olduğunu idda eden birilerinin sayfasında birileri ismalı evrnsel değerlere taşımakdan falan bahseder sonunda.Belki bir gün bizde geri kafalı kabul ediliriz ateistis dye provokasyon bu ya.Bizi provoke etmeye islama örgütlemeye çalışıyorsunuz bir tepki gelecekdir buna bu kadar kolay değil bu işler.

  23. Bu yazı, islamcı anarşizm çerçevesinde bir kitap eleştirisi değil, dilaver demirağ’ a itibar kazandırma yazısı olmuş.
    Gün Zileli ise anarşizmin islami çevrelere taşınamayacağını bilecek kadar tecrübelidir, ancak Dilaver Demirağ zihniyetinin (sözde) islamı, anarşiye taşıma amacını iyi manupüle etmiştir. Gün zileli bu işler için kalem oynatıyorsa, bir daha hiçbir yazısını okuma gereği de duymam.

  24. Ozy arkadaşım, ben bir ateistim ve kendimi “Aydınlanmacı Anarşist” olarak görüyorum (bildiğim kadarıyla “Aydınlanmacı-Anarşizm” diye bir akım yok ama ben kendimi böyle tanımlıyorum). Ancak samimi bir “İslamcı Anarşist” ile omuz omuza kapitalist-emperyalist düzene karşı mücadele etmekten kaçınmam. Onları daha en baştan dışlamak yerine ortak mücadele zeminleri aramayı ve teorik zeminde kıyasıya ama dostça eleştirmeyi daha faydalı buluyorum.

  25. Hristiyanlık hoşgörü dini midir? Peki ortaçağ engizisyonu neydi?Özgürlük nedir? Anarşizm, özgürlük savaşımı değil midir? Ya da birilerinin varoluş mücadelesinde sığındığı bir kimlik midir?

  26. ama bakın ne oluyor diğer dinleri eleştrip islamı yücelten entriler girmeye başlandı böylede olur zaten anarşizm bumudur peki.Bu proje islamı anarşikleştirme projesi değildir öyle bişey olmaz zaten anarşizmi islamlaştırma projesidir.Büyük orta doğunun bir parçası bunlar amerikanın ılımlı islamından sonra şimdide islamcı anarşizmde sıra.Her şey islam olsun ama ılımlı olsun ,iktidarda, solda, anarşizmde egemende muhalifde islam olsun ki onlarda orta doğuyu din üzerinden ama bu sefer uzakdan hiç riske girmeden .yönetecekler.Dikkatininizi çekerim şu an bu sayfada ki bu anarşist bir yazarın anarşist bir sayfasıdır ,islamı diğer dinlerin karşısında yücelten yazılar entyler girilmeye başlandı bunun ne demek olduğunu düşünün.Ve de o islamcı anarşistler yarın öbür gün sizinle omuz omuzada gelmeyecekler hata kaza işler kızışırsa bir gün biz şimdiye kadar oyun oynuyorduk ama artık gerçeklere dönme vakti geldi zaten allahda ole devrim falan sevmez böyle şeyleri diyecekler ve sizinle değil sizin karşınızda çatışacaklar.Daha öncede öyle olmadımı anarşizm pasifizmdir pasifist olmayan anarşist olamaz diyen itaatsizler gibi gruplar 1 mayıs eyleminin ardından hemen polisle devletle empati kuran polisi mağdur gösteren ayrıntılı deşifrasyon tabirleri içeren ihbar metinleri yazmaya başlamadılar mı.Gün beyde göz altındaki yoldaşlarına sahip çıkacağı yerde konuya tek bir kelime ile deyinmeden 1977 olaylarını stalinistler yaptı polis masum diyerek eski yoldaşlarını satmakla uğraşıyordu o sıralar.İtaatsizlerin bize yaptığını gün zilelide kendi yoldaşlarına yapıyordu yani.Bu insanların birbirleri ile örgütlü ilişkileri olmadığına inanmak bu kadar olayın tesadüfen olduğuna inanmak artık safllık gibi geliyor bana.Siz nerden çıkardınız ki meydanlarda sizinle omuz omuza direnmek isteyen islamcı anarşist falan dye birilerinin olduğunu.Onların müslüman yada anarşist olup olmadılları bile belli değil ki.

  27. ozy de İşçi Partili Anarşist muhtemelen. Üsluba gel.

    İslamın içinde Anarşizmle bağdaşmayacak şeyler vardır. Ancak bu Müslüman olan birinin Anarşist olamayacağı anlamına gelmez. O adam kendine Anarşist diyorsa Anarşisttir. Devlet mantığıyla Anarşizm onaylaması yapmak ancak bağnazların işidir.

    Bunun yanında, Müslümanların Anarşiye yakın durması kötü bir şey değil. Gördüğüm kadarıyla Anarşist Müslümanlar Sünni Müslüman çoğunluğa göre daha duyarlılar ve daha entelektüeller. Ateist ve Anarşist bir birey olarak devlete veya devleti destekleyen otoriteryen kurumlara karşı onlarla yan yana olmakta bir sakınca görmediğim gibi bunu isterim de.

  28. Bir anarşistin aynı zamanda müslüman olması yada tersi müslümanın anarşist olması başka bişey islamcı anarşizm dye bunu siyasallaştırmak başka bişey..Anarko komünist olur isyancı olur fedaralist olur eko anarşist olur falan filan ama yok efendim islamcı anarşizm di kürt anarşizmiydi falan dye bişey olmaz .Yokda zaten öyle bişey yıllardır efsane gibi anlatılır islamcı anarşistlerin varlığı lakin nerde bu adamlar neden karşımıza çıkmıyor.Ben 1999 dan beri haraketin içindeyim şimdiye kadar görmediysem daha ne zaman görecem.Öyle bişey yok..İslamcı anarşizm dye bişey sadece olmaz değil yok da zaten öyle bişey hani nerdeler gün zilelinin anılarında yaşıyorlar heralde.Bu yıllardır sürdürülen bir dedikodu bir proje öyle bir kitle öyle bir örgütlenme yaratılmaya çalışılıyor toplumdan da böyle bir talep yok sanki anarşistler gelen insanlara dinlerinimi soruyorda müslümanlar inançlarını siyasallaştırıyorlar anarşist olmak için.Safsınız yani bişey demiyorum üzülmüyorumda sizin için böyle bir şeye prim veren birinin islamcı anarşizm dye bir manuplasyon olmasada öyle çok aktivist devrimci biri olmasınıda beklemiyorum zaten.Scientology falan gibi böyle new age inanışlarına meraklı anarşizmide öyle gören orta sınıf bir kesimdir bu yani bişeyde çıkmaz bende zaten kimseyi ikna etmek için değil kızgınlığımı atmak için yazıyorum burda başka bi anlamı yok yani.

  29. ideolojik kabızlık yaşayınca ortaya böyle fikirler çıkıyor işte. Anarşizmi hallettik de islamı kaldı.

  30. İslam’a yönelik bazı doğru eleştirilerin bile kötü amaçlarla kullanılabileciğini unutmamak gerek. Başka bir sitede okuduğum bir tartışmada, İslamcı bir yorumcu, Dersim vb. olaylar üzerinden Kemalizmi haklı olarak eleştiriyordu. Kemalist yorumcu ise, ad hominemle Beni Kureyza Yahudi kırımı üzerinden (bu katliama ben de karşıyım) İslam’ı eleştirerek ve dincilik-feodalite klişesiyle Kemalizmi,Dersim katliamını meşrulaştırıyordu.
    Ayrıca Yaşar Nuri Öztürk gibi bazı sözde aydınlanmacı din adamlarının, Kemalist ve Türk milliyetçisi olduğunu da unutmayalım.

  31. postanede beklerken sakallı cübbeli islamcı anarşistleri görmüşer demek :).Hemde 1990 da daha anarşi doğru dürüst gelmeden islamcı anarşizm vardı bide öylemi üstelik 1990 yani türkiyede islamcı anarşist diye bir kitle var üstelik 20 küsür senedir var yani bu kadar da köklü sadece onaylanmayı meşrulaşmayı bekliyorlar yani öylemi.Ben on küsür senedir görmedimde bu adamları siz 1990 da postanede buldunuz bide öylemi.Üstelik öyle bir dönemde ateş hırsızı özellikle kürt meselesi üzerinde yoğunlaşan Kürt otonom kantonlar istiyoruz falan dye kocaman başlıklar atılan bir dergiyi paketlemeden poşetlemeden kuyrukda ole elinizde tutup sıra bekliyordunuz demek ha.O sırada müslüman anarşistler gelmiş demek.Bu hikaye doğruysa ben müslüman olurum söz veriyorum.Nede güzel süslemiş bide korkmuşlar çekinmişler falan.Oturup bi çay kahve içseydiniz halüsünasyonlarınızla.Gün hocam gerçekden çok zekisiniz keşke aynı tarafdan olsaydıkda sizinle bi gün bi sohbet etseydik.Gerçekden zekice ama çok kişi inanır yani .

  32. kimse islamcı anarşistim demiyor ki. bu kavram ozy gibi kibirli klasik anarşistlerin rakiplerini küçümsemek ve aşağılamak için uydurduğu bir tuzak. hiç levinas okumadınız mı? hep kendinizden yola çıkarak, kendinize referans vererek anarşizmi tanımlamaktan sıkılmadınız mı? başkadan, ötekiden yola çıkarak anarşizmi farklılaştırmayı deneseniz? heterodoks islam ve otonom düşünce arasındaki gelgitler bu tartışmaya sağlam bir zemin sunuyor.
    görünüşlere, imajlara bakarak ezbere değer biçmek hata.
    anarşist söylem icat edilmeden çok önce de devrimciler egemen iktidara karşı direniyorlardı. hallacı mansur ve nesimi gibi heterodoks islamcılar, ütopik bir anarşizmin kaynakları olarak da yorumlanabilirler. tıpkı kleisthenes gibi. onların direnmeleri ve değer yaratmaları birer imaj değildi, gerçekti.
    müslümanlar anarşist olamazlar lafı barbarlıktır. klasik anarşizm neye el atsa, böyle çürütüyor işte.

  33. siyahi : ‘kimse islamcı anarşistim demiyor ki.’ okuduğun yazının başlığına bi bakarmısın zahmet edip lütfen.

  34. Hz. Ömer ile ilgili yukarıda örnek gösterilen kıssanın kaynağı nedir, bu kaynak ne kadar geçerlidir. Sahabelerle ilgili bir yığın hikaye vardır. İslam da esas olan Kur’an’dır. Baba ve oğul ilişikisine dair birkaç ayet:

    Hz. İbrahim, babasına seslenir:
    “Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.” (Enam Suresi, 74)

    “Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım.” (Zuhruf Suresi, 26)

    Arkadaşın kötü örnek olarak verdiği kıssada bile Hz. Ömer “imandan sonra…” der. Anarşistsin diye illa anana, babana saygısızlık mı yapmak zorundasın?

    Onların kaynakları aracılığıyla İslamı öğrendiğiniz için böyle tepkilisiniz. Ha kimsenin kimseyi İslama davet ettiği falan da yok. İnanan birisi olarak, inanmayanların özgürlükçü siyasi faaliyetleri beni rahatsız etmeyi bırakın, mutlu bile ediyor. Ama inananların sözleri sizi neden bu kadar rahatsız ediyor diye kendinize bir sorun. Her şey bitti de Allah’a inanan anarşistler mi kaldı mücadele edeceğiniz. En azından devrim yapana kadar bekleyin; ondan sonra kesersiniz bizi.

  35. Benim demek istediğim islamcı anarşizm diye bir şey olmazdan ziyade ki olmaz da böyle bir haraketin türkiyede olmamasıdır.İslamcı anarşizm dye bir örgütlenme yok ne 1990 nede şimdi.Böyle bir kitlede yok.Doğruydu yanlıştı ayrı mesele yoklar.Burda gün hoca subliminal mesaj veriyor.Göya islamcı anarşistlerin hakkını savunuyorum imajı altında türkiyede böyle bir kitle varmış gibi gösteriyor.Üstelik 1990 lardan beri köklüde yani haraket..Bu imajın üzerinden islamcı anarşizm dye bir haraket başlatacaklar işte.Bunu neden yapıyorlar bilmiyorum.Büyük orta doğu projesi ile ılımlı islam politikaları ile falan alakalı olduğunu düşünüyorum..Ha siz yok islamı anarşizm olur falan diyorsanır gidin dilavere örgütlesin sizi takılın yollarımız nasl olsa kesişmeyecek.Ama biliyoruz görüyoruz ve anlıyoruz yani ben bunu demek istiyorum yazılarımda :).Neyse ben çok yazdım bu konuyla ilgili burda provokatif faliyetle bile olsa tartışmanın bir ahlakı vardır bu son sözümdür.

  36. yahu ozy tam da dediğimi yapıyorsun. sadece imajlara görünüşlere bakarak insanları yargılıyorsun. sen kabul et ya da etme, heterodoks islam ve anarşizm yan yana gelebilir. birlikte okunabilir. imajlara bakma. insanları çerçeveye kapatmaya çalışma. düşünce ve tartışma böyle ilerlemez. bak demin hallacı mansurun en-el hak sözünün egemen iktidara karşı (yani her yerde olan iktidara karşı) her yerden kaynaklanan bir direnme odağı açtığını (ben tanrıyım, ben çokluğum) söyledim. yani varsa lafın buna yorum yap. öteki türlü ne konuşacağız ki biz burada?

  37. burada gün abinin islamcı anarşizm lafı bir şey ifade etmiyor. çünkü hiçbir müslüman kendini islamcı anarşist diye tanımlamıyor. ihsan eliaçık çevresi kendilerine islamcı sosyalist denildiğinde kızıyorlar mesela. kaba bir ifade çünkü bu. indirgemeci bir ifade. anarşistlerin müslümanları nasıl tarif ettiklerine değil de, müslümanların kendilerini nasıl tarif ettiklerine bakalım. kıymetli olan bu. müslümanlık deneyimini ve anarşi deneyimini bir arada gün abi yaşayamaz, dolayısıyla tam olarak anlatamaz. dilaver bey kendisini hem müslüman hem de anarşist olarak tanımlıyor. kişinin kendisiyle kurduğu etik ilişkinin bir ürünüdür bu tanım, ki anarşizmin etiği de metodolojik açıdan tam da böyle işler. heterodoks islamın siyaset felsefesi anarşisttir. söylem buna izin veriyor, metin buna izin veriyor. önemli olan sadece bu. kimin hangi jesti gerçekleştirdiği değil.

  38. Son yorum çiftleri = libidosu yüksek liseli ergen şakalaşması

  39. Dine referans veren liberter haraketler genellikle aydınlanmacı olmayan ve anti-modernist bir yönelime sahiptir.
    Örneğin Tolstoy, döneminde sanayileşmeyi ve batı-tarzı yaşam değerlerini en sert eleştiren düşünürlerden birisiydi… Türkiye’de de anti-modernist, postyapısalcı vb. anarşistler islam kültüründen gelen pek çok geleneğe zaten referans verdiler(örn. http://yaban-ci.blogspot.com/2011/07/medeniyet-toplum-gocebe-topluluk.html).

    Burada esas vurgulamak istediğim, kapalı tarım toplumlarına duyulan oryantal bir özlem ve kökenini bundan alan bir aydınlanma/modernizm eleştirisinin ne ölçüde doğru olduğudur.

    Bir de şu “islamcı” ifadesi de gerçekten tartışmaya açılası bir şey. Müslüman değerlerden etkilenen herkesi islamcı diye mi genelliyoruz, yoksa dini inancını politik kimliğine eklemleyen kişiler için bu yerinde bir ifade midir? Bu soruyu düşününce, malum “ideoloji”lerin, sanki yaşamdaki değerlerle siyasal değerler arasına bir duvar ördüğü sonucu çıkmıyor mu?

  40. Ozy’nin haklı olduğu noktalar olduğunu düşünüyorum. Her fikrin içine islam enjekte edip hem içine girdikleri fikri sulandırmaya ve devrimci yönlerini tırpanlamaya çalışan hemde yakıcı sorunlar dururken vasat güncelden kopuk yararsız tartışmalarla mevcut enerjiyi tüketen “entel islamcı” tipler türedi ve bunlar başlarına islami sıfatı koyarak dönem dönem her ideolojiye eklemlenen tanıdık simalar. Okyanus ötesinin yeni yöntemleri. Dilaver Bey’in şansınada anarşizm’i islamlaştırmak düşmüş.

    Aslında islama daha uygun rantable ideolojiler seçse daha fazla şansı olurdu. Gökyüzündeki efendisinede daha fazla tebliğ yaparak hizmet etme şansı elde ederdi. Bence işin tuhaf tarafı diğer fikirlere “ah bu sözylediklerinizin özü islamda var” mantığı/deyişi ile yanaşıp “İslami …………………….” niye olmasın diyerek zamanında ötelenmiş birkaç uç islam aliminden örnekler vererek yanaşan islami misyoner tiplerin eklemlenmeye, metasdas yapmaya çalıştıkları fikir çevrelerinde sürekli “aaaa akp’den bir taş çekebilirmiyiz, islamcılardan bir kitle devşirebilir miyiz” diye umuda ve saflığa neden olmaları.
    Açık olan şuki böyle bir kazanım veya kitle devşirmesi gerçekte mümkün değil hayatlarını dogma üzerine kurmuş insanların, dogmanın en saf olduğu döneme yaptıkları atfılardan anarşizim doğmaz. İki fikrin genleri birbirine uygun değil. Yıllar önce bir siyasetçi ANAP’ın arısı için “bu arı bal arısı değil kız arısı kovana bal yapmak bir yana kovandaki balı alır götürür” diye espiri yapmıştı. İslami anarşistlerde anarşizm kovanına bal yapmaz olsa olsa olan balı alır götürür 🙂 Yusuf Cemal hep işyerinden ve işyeri çalışmalarından örnekler verirsin. Hiç islamcı anarşiste rastlamadın mı? bir iki yorum yazsana 🙂

  41. aslında gecikmiş ve de zorlukları olan bir tartışmayı başlattığın için müteşekkirim gün hocam…
    zorluğun ne olduğu yukarda görülüyor. pasaport memurları yine “ı-ııh, biz olur demedikse olmaz” havalarına girmiş bile. daha tartışmanın kavramsal yönü bile belirmemişken üstelik.
    kendimi batıni müslüman bir anarşist olarak tanımlamaya çalışıyorum, on yıldan beridir de mecmu-a.org sitesinden başlayrak çeşitli yerlerde kendimi ifade etmeye gayret ediyorum. birileri çıkmış pasaport soruyor.
    bunu yapacaklarına mesela kuranda devlet ve egemenlik meselesine nasıl yaklaşıldığı konusunda bir kaç kelam etseler de tartışmanın bir zemini ve yönü belirginleşse daha “anarşistçe” olmaz mı?

  42. Yukardaki yorumlardan birinde Babıali – Pir Sultan gibi olgular islamın içerisinde olduğu ve bunların es geçilmemesi ifade edilmiş. Ne Pir Sultan’ın ne Babıali isyanının islamla alakası yoktur. Pir Sultan’ın literatüründe bilinen anlamıyla ”Allah” diye birşey yoktur. Hak vardır.
    Pir sultanı islam içerisinde bir hareket görmek akıl fukaralığından başka bir şey değildir.

  43. bide biri şeye açıkklık getirsin..Ne zaman bir müslüman anarşist geldide biz olmaz sen müslümansın aramıza alayız dedik.Böylr bir olay oldumu hiç bir yerde.arkadaşlar başlayacam ama bu müslümanların biz ezildik tribine ha

  44. Koçero, peki, Pir Sultan’ın şu şiirindeki dörtlüğü nasıl açıklayacağız:

    Allah Allah desem gelsem
    Hakkın dîvanına dursam
    Ben bir yanıl alma olsam
    Dalında bitsem ne dersin

  45. Fikirlerin oluşum mahallerinde ki dinamizmin ve yaratıcı eylem biçiminin somutlaşma gerçekleştikten sonra fikrin somutlaşmış biçimini müşahede eden edilgen unsurlar tarafından eksilmeden ve bütün özüyle kavranabileceğini zannetmekle alakalı bir yanılsama…İmgeler etketler sloganlar mertebesine indirildikten sonra fikrin,eşzamanlı olarak varolan yıkıcı ve yaratıcı gucunun araçsallaştırılması,insanların basit çıkarcı nefsani ve güdük amaçlarına hizmet etmekten kurtulamaması…Ne islamiyet ne de anarşizm kaos karşısında zayıf ve korkak,güçlü hissetmeksizin yaşayamayan ve bilinmezden uzakta, bir düzen fikrinin çatısı altında yaşamanın sapkınca tutkusuyla yanıp tutuşan niceliklerin ayakları altında ezilmekten münezzeh değildir çünki fikir olasılığı yoketmez insanlar olasılığı yoketmek için fikri eğip bükerler…

  46. İnanç inanan kişi için hayatının anlamıdır. Bir inanç sadece kendi mantık çerçevesi içinde değerlendirilmelidir. İslamı Yahudilik kuralları ile ölçüp biçerseniz, İslam beş para etmez bir şey olur çıkar.
    Marksizmi Kapitalist kavram ve değerlerle ölçer biçerseniz deli saçması şeylerle karşılaşırsınız. Değişik din ve inançlar birbiri ile karşılaştırılabilir ama biri diğerini tarif edemez.

  47. Nereden başlasam öbür tarafa ayıp olacak sanırım.

    Ozy biraz değinmiş, oradan başlayayım. Bir tane kitapları var, propoganda yayını olarak. Neredeler ? Hangi eylemleri gerçekleştirdiler ? İki ajitasyon bir propogandaya kanacak mıyız ? Birileri çıktı “islamcı anarşist” olduklarını söyleyip bir şeyler yaptı da benim mi haberim yok ?

    Eylemsiz propogandaların eleştrisini geçmiş marksistler ile kıyaslamak büyük bir hata olmuş. Herşeyden önce şayet varlarsa bu tür anarşistler, bizi eylemsizliğe sürükleyen bu tavırlarından çok rahatsızım. Bir hayalet gibi ortalıkta dolaşan islamcı anarşistlerin kendilerinden çok, etrafındaki eko etki yapıyor. Bu ekonun içinde boşa enerji harcıyoruz.

    Sizin deyiminizle söylemek gerekirse. Bu hoyratlığın da normal olduğunu düşünüyorum. İşçi mücadelesine destek veren islamcılar dediklerinde geçen bir mayısa kadar “hoyratça” bir uslup kullanırdım. Şimdi ise bir eylem çıktı ve gördüm ki samimiler, diğer eylemleri de bunun ile örtüşüyor. Şahsen eskisi kadar “hoyratça” bir uslup kullanmıyorum. Lakin iş özellikle islamcıların bir de pratiği teorinin üstünde tutması ile tanınan anarşistler ile dirsek teması ise; bırakalım da bir pratiklerini yaşasınlar. Ondan sonra “hoyratça” konuşmayı ister bırakırız, ister bırakmayız.

    Eylemsiz, salt propogandadan ibaret bir şey için monolitik gibi ifadeler biraz ağır olmuş. Hiçbir eylem üretmemiş islamcı anarşizm denen menen şeyin de savunulması gayet kolay olsa gerek. Bir şey yapmamış ki hatası olsun da biz de vizesi var mı yok mu diye bakalım. Bu tavrınız ile bir şekilde eylemsizliğin tarafı olmuş oluyorsunuz ki: Eylemsizliğin tarafı olmaktansa pasaport görevlilerinin tarafı olmayı tercih ederim.

  48. hala konunun özüne yaklaşamıyormuşuz hissine kapılıyorum. sorun şu anda böyle birilerinin var olup olmadığı değil, kuran kitabından anarşizmin temel tezlerine uygun olan ya da olmayan, hangi sonuçlar çıkarılacağı meselesidir. eğer varsa böyle ilkeler, bugün yoksa bile yarın, öbür gün böyle bir hareket vücut bulabilir. aksi durumda, istese de kimse mümkün olmayan yerden denese de durumdan vazife çıkaramaz
    somut olarak şu ikisi teorik, diğeri pratik soruyla başlamayı öneriyorum:
    1- kuranda devlet ve egemenlik meselesine nasıl yaklaşım bulmaktayız? mesela devlet ile ilgili kaç ayette ne söylenmektedir?
    2- kuranın önerdiği ya da vazettiği toplumsal hayatın neresinde, ne kadar devlet egemenliğne atıf yapılmaktadır?
    3 bu dinin peygamberi bu ilkelere ne ölçüde riayet eden bir yaşam sürdürmüştür?
    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma kolaycığından kurtulup, biraz araştırmayla konuşulsa daha anlamlı bir iş yapılmış olur herhalde..

  49. m.aliŞér

    “hala konunun özüne yaklaşamıyormuşuz hissine kapılıyorum.”

    Diyerek bol bol teoriden bahsetmişsin. Bende aynı noktadan devam edeyim. hala konunun özüne yaklaşamıyormuşuz hissine kapılıyorum. Anarşi teori, fikir gibi şeyler ile değil, eylem ile pratik ile gelişir. Teorik kısırlıkların içinde kalan anarşi olayın özünün neresindedir ?

  50. İbadet teslimiyettir

    Dan Dennett Evrim, Dinler, Ateizm ve Ahlak Üzerine (Türkçe Altyazı )

    http://www.youtube.com/watch?v=el5uCslJsDU&noredirect=1

  51. Tanrı düşüncesi insan mantığından ve adaletinden vazgeçmek demektir; bu insan özgürlüğünün en belirgin olumsuzlanmasıdır, ve hem kuramsal hem de pratik olarak mecburen insanoğlunun köleleştirilmesiyle sonuçlanır

    ATEİZMİN FELSEFESİ
    Emma Goldman,1916

    http://beneaththeground.org/eyfiti/anarsistbakis/geocities.ws/anarsistbakis/makaleler/goldman-ateizminfelsefesi.html

  52. En yakın arkadaşlarımdan biri kendisine “islamcı anarşist” demiş birisi. Geçmişte aynı işyerinde çalıştık, diğer solcu arkadaşlarımızla birlikte kendi işyeri çetemizi/ağımızı kurduk, müdürü kenara ittik, bize dayatılan hiyerarşiye ve bürokrasiye saldırdık ve kendi özerkliğimizi şirkete dikte ettik. Sonunda, direk burjuvazi değil de, hayat gaileleri galip geldi; benim için fellowship, onun için belki de ihvan sayılan şey dağıldı ve herkes kendi yoluna gitti. Hala en yakın arkadaşlarımdandır, hala o bana nedense hep Cuma öğleden sonraları küfreder, hala ben onun inançlarıyla, korkularıyla dalga geçerim. Bu yazıyı ve dolayısıyla yorumları ona da göndereceğim, eğer isterse kendi de bir şeyler yazar.

    Ama o okuyacak diye de, eleştiriden ödün vermemek gerek. Sonuçta ben hala işyerlerinde bir şeyler yapmaya uğraşıyorum. Oysa o, bana göre mantıksız bir şekilde, kul hakkı yemeden, harama el uzatmadan zengin olmanın peşinde. Zenginlik dediğim, yaşamını çok da zorlanmayacak şekilde idame ettirme derdinde. Ona da dediğim gibi, onlar emek sömürüsünün her şeklini kul hakkı yememe öğretilerine katana ve ticaretten para kazanmanın her türlüsünü reddedene kadar onların “etik”i benim için eksik. Bu anlamda tamamen samimi olduklarını, tutarlı olduklarını ve her koşulda birlikte iş yapacağımızı düşünmüyorum. Ama biz ne kadar tutarlıyız, kimin sonuna kadar doğru politik tavırlar alacağından eminiz ki?

  53. Ve tabi bir de, şu kör dilenci öyküsünü biliyorsunuzdur, Abese suresinde geçer. Tabi her tefsirci bu olayı hafifçe farklı anlatır, mesela şimdi Muhammed Esed’e baktım, bariz yumuşatmış olayı. Neyse, benim anladığım şöyle olmuş olay: Muhammed varlıklı bir adamla sohbet ederken yanlarına kör bir dilenci gelir ve islamla ilgili bir şeyler sorar, varlıklı adam bunun üzerine yanlarından kaçar, o da bu kör dilenciye sinirlenir ve sırtını döner. Tabi bir süre sonra kimine göre “Cebrail”, biz ateistlere göre “vicdan azabı” gelir ve basar azarı:

    “Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; Sen, ona yöneliyorsun. (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür.”

    Vicdan azabı kısmıyla ilgilenmiyorum. Benim ilgilendiğim, kısım “Ne bilirsin, belki o arınacak” kısmı. O taraf kendi mesajını bu ateşle bize anlatmaya çalışırken ve bizden bir şeyler duymak isterken, bizim onlara sırtımızı dönmemiz, o ateşi onlara göstermememiz, Gün Zileli’nin anlattığı o kötü durum olmaz mıydı? Yani “anarşist İslamcı olmaz” diye ters bir cevap verip uzaklaşmak? Ne biliyorsun, belki o arınacak?

  54. Düzeltme
    Türkiyenin ilk anarşist kitabı dilaverin islamcı anarşizmi değil baha tevfik in felsefei fert i dir.1332’de yazılmış. bu da yaklaşık olarak 1913-1915 arasına tekabül ediyor.1992 de altı kırkbeş yayınları tarafından yeniden basıldı.http://www.nadirkitap.com/felsefe-i-ferd-anarsizmin-osmanlicasi-baha-tevfik-kitap2073988.html

  55. Bahadır Kale

    Epeydir, buradaki yazıları okumaya zaman bulamamıştım. Gördüğüm kadarı ile bu, yeni bir konu. İlgi çekici görüşler var ama bence en anlamlı soru şu: “Ne biliyorsun, belki o arınacak?”

    Bunun dışında, günümüzden binlerce yıl geride kalmış dini ideolojilerin çemberinden çıkamamış kişilerden,
    • insanlığın geleceğine ait görüşler üretmesini,
    • eylemlerle görüşlerini sistemleştirmelerini,
    • sosyalizm, komünizm, anarşizm gibi teorilere eklemlenmelerini
    beklemek iyimserlik gibi görünüyor.

    Evet ! Özellikle, semavi dinler hep eşitlik ve adaletten bahsediyor. Ne var ki, eşitlik ve adaletin “öbür dünyada” gerçekleşeceği yalanına dayanmıyor mu? Keza, eşitsizlik ve adaletsizliğin asıl yaptırımları da yine “öbür dünyada” değil mi? Cezayı ya tanrı verecek, ya da tanrının vekili… öyle değil mi? Bu yalanların amacı, “yönetenlerin” iradesini, yönetilenlere kabul ettirmek değil mi?
    Tartışmaya katılanlar da, elbette bunları biliyordur. Günümüzde, dini ideolojinin bir kıymeti-harbiyesi varsa, o da, sadece ona inananların varlığıdır.

    Bu “sistemi” benimseyen bir kişi, eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesinde hep geride kalmaya mahkumdur. Yaşamını, binlerce yıl önceye ait dogmalara göre düzenleyenler, bunu “geçim kapısı” yapmış ise; aşağılanacak kişilerdir. Samimi olarak “kurtuluş bekleyenler” ise, sadece acınacak, zavallı kişilerdir. Yine en başa dönelim. En anlamlı soru şu: “Ne biliyorsun, belki o arınacak?”
    “İslamcı anarşist” vb.
    Bunlar, belki arınacak! İşte o kadar.

    Bir de şu mesele: Elbette kimseye pasaport sorulmamalı ama zavallı ve acınacak kişiler arasından entelektüel kişi aramak, entelektüel kavramına haksızlık oluyor. Çünkü bu kavram “gökten” inmedi. Kavramın, tarihi içeriği var. En azından buna saygılı olmayı, “İslamcı entelektüel” gibi kavramları terketmeyi öneriyorum.

  56. anarşinin salt teorik bir mesele olmadığı eleştirine hak vermemek olanaksız jintar…
    bu yüzden iki teorik yanında bir de pratik soruyla konuşmak istedim. bence pratikle buluşup ona etkimeyen ve ondan etkilenmeyen teori hayatın dışında ve salt ideal kalacağı için; keza teoriden beslenmeyen pratiğin de günü kurtarmaya dönük böylece insan yaşamına değer katmayan, gelip geçici bir bilgi olarak kalacağı için yetersiz kalacağını düşünüyorum.
    inancım ve düşüncem şu:
    ne teori pratiğe, ne de tersine, pratik teoriye öncelenmeden ve diyalektik bir etkileşim içinde olursa kullanışlı bir bilgi biçimine ulaşılabilir.
    bu anlamda islamın pratik yönünün ortaya konabilmesi için onun ideal düşüncesinin ve inancının ortaya konması gerekir.
    böyle düşünüyorum.

  57. İslamcı Anarşistler şeriat hgakkında ne düşünür acep?

  58. Vaktiyle Osmanlı’da ahali “Şerîât isterük” diye ayaklandığında acaba tam olarak neyi kastetmişler? “750 küsur yılında o devir hukukçularından Ebu Hanife’nin formüle ettiği yasaları pek bir beğeniyoruz” mu demişler, yoksa zaman-ötesi bir “hak” kavramına mı atıfta bulunmuşlar? Şeriat kaka bir kelime. Ama “meşruiyet isteriz” (=we want legitimacy) diye çevirsen kulağa hiç fena gelmiyor doğrusu.

    http://www.koxuz.org/anasayfa/node/4689

  59. olmaz olmaz deme

    ırkçı anarşitler (yakında sinemalarda)

  60. olmaz olmaz deme:Yabancı dergisi zaten türkcü anarşizm propogandalarına başlamıştır http://yaban-ci.blogspot.com/2011/07/medeniyet-toplum-gocebe-topluluk.html
    gün hocanın yukarda bahsettiği yabancı dergisinden bağzı arkadaşları yazardır bu dergide.

  61. Devrimci-İslam külliyatı:
    http://www.rebezeyayinlari.com/

  62. Daha önceki tespitlerimizden yola çıkarak söyleyecek olursak, AKP-Cemaat diktatörlüğüne karşı verilecek mücadelenin en kritik ayaklarından biri, Anadolu’da islamcı-sağ düşüncenin tesiri altındaki geniş emekçi kitlesini, AKP’ye karşı ayağa kaldırmaktır (mücadelenin bir diğer ayağı da “inşaat ve enerji yatırımları yoluyla birikim” modeline karşı örgütlenmektir, ama bunun şimdiki konumuzla doğrudan alakası yok). Devrimcilerin, bu konuda başarılı olabilmeleri için “Antikapitalist Müslümanlar”ın kullandığı söylemleri, tezleri, yazın ürünlerini vs. iyi takip etmeleri, bu söylemlerden ve diğer ürünlerden yararlı olabilecek olanları kendi düşünsel-cephaneliğine eklemeleri, bu cephaneliği de Anadolu’da gün geçtikçe artan ve muhafazakar emekçilerin tevekkül sınırlarını zorlayan sömürü düzenine ve onun uygulayıcısı AKP’ye karşı kullanmaları gereklidir. Aynı zamanda gerçek bir laikliği ve/veya “Emekçi Aydınlanmasını” sağlamanın bugünkü zorunlu uğrağı “yaşam tarzı laikliğini” savunmak değil, büyük-sermayenin 30-35 yıllık islamizasyon politikasının ürünü olan ve AKP-C’de cisimleşen “devletlû İslam” anlayışına karşı muhafazakar emekçilerle birlikte mücadele vermektir.

  63. Ozy nin son mesajinda baha tevfik ‘ in felsefe i ferd eseri ilk anarsist kitap olarak belirtilmis , anarsizm bahsi iki satir yer almaktadir kitapta her nekadar burhan sayli ( sadelestiren ) bu iddiada ise de katilmiyorum . Bu mantikla anarsist nuveler bu topraklarda cok daha eski tarihlere dayandirilabilir ayni okuma ile tevfik fikret dahi anarsist oluyor
    Demirag’in emegini degersizlestirmek icin bu tarz duzeltme notlari gulumsetiyor beni , Oguzlar gocebe ise gocebe ,ki kendilerini turk olarak tanimladiklarini da dusunmuyorum ne yapalim oguz boylari gocebe diye gocebe topluluklarindaki anarsist damari gormezden mi gelelim ,patagonya yerlisi olunca mi inceleme alanimiza girmeye deger kazaniyor ? Kaliteli aydinlanmacilarimizdan kivilcimli dahi gocebe toplum konusunda kafa patlatmissa …..

  64. Besir fuat olacakti ,sehven baha tevfik yazmisim . Besir fuat yanlis kardesim benim

  65. baha tevfik bireyci anarşisttir kitabının adıda dikkatinizi çekerse birey felsefesidir ve kitabın konusuda devletin birey hürriyetine zararlarıdır şimdi içinde sadece bir kaç kez anarşi lafı kullanıyor diye anarşist olmuyorsa o zaman kara dergiside anarşist değil çünkü onlarda liberteri kullanıyorlardı çok bilmiş seni.Ayrıca kendini türk olarak bile tanımlamayan bir toplumu türk olarak tanımlamanın nedeni de acaba resmi türk tarihi söylemini anarşistlere empoze etmek olmasın .

  66. Çok umutlu değil yakın zamanda hükümetlerin ortadan kalkacağına dair bir beklentisi yok.Bari en azından sosyalist bir hükümet olsa gibi temennileri var.Ama insanlığın geleceğini kesinlikle anarşizm olarak görüyor. Baha tevfik : “anarşizm demek bireyin üzerinde doğa yasalarından başka bir yasa bırakmamak, muazzam hayat kavgası düsturunu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmak demektir. görülüyor ki sosyalizm ve anarşizm birbirinin kardeşi değil, belki düşmanıdır. bunları (…) birbirinin zıddı bellemelidir. (…) ben bu yeni çağın içinde anarşizmi görüyorum. kanımca kölelikten ücretli köleliğe ve ücretli kölelikten sosyalistliğe geçen insanlık en sonunda anarşizme ulaşacak ve orada bireyselliğin bütün bağımsızlığını, bütün azametini duyumsayacaktır.” (s. 111-112). hakikaten hoş bir metin. bittabi bu metinden anarşizm için dört başı mamur bir teorik muhasebe de beklememek lazım.

  67. özgürlükçü

    bir panelde ihsan eliaçığa sormuştum
    _tarif ettiğin anti-kapitalist islamı bilinen hangi ideolojiye benzetiyorsun sorusuna cevabi
    — anarşizme benzetirim olunca
    o zaman sen emmayı,kropotkini,bakünini bilirsin deyince bilmezmiyim cevabını verdi.
    anlayış olarak aynıyız fakat aramızdaki tek fark
    ben senden farklı olarak iradeyi yukardan aşağıya indirip insan iradesini temel alıyorum sen henüz iradeyi aşağıya indirememişsin dediğimde yeni bir tartışma açıldı yoksa bütün söyledikleri en azından bildiğim veya benim öğrendiğim anarşizmle sorunlu değildi.sonuç olarak kuşkusuz insanlığın üretip biriktirdiği anarşizme bir çerçeve çizenler olabilir ama son kertede hepimizin bireysel bir anarşizmimiz yokmu?

  68. bireysel anarşizm

    Burjuva ideolojisinin en azgin en çirkin yüzü.

  69. özgürlükçü

    burjuva ideolojisi herhalde kapitalizmin ideolijisi olsa gerek buda liberalizmden başka birşey olmadığına göre ya bazıları liberalizmi ve bujuva ideolojisini bilmiyor yada kendi gibi olmayanı liberalizmin hizmetkarı sanıyor.gariptirkii bütün bunları söyleyenler sistemin ideolojisi ve pratiğiyle hayatın içinde yaşanan bunca mücadelenin dışında masa başı yorumcusu olmaları tesadüf olabilirmi?acaba sistemin efendileri ve bütün aygıtları ile ağır bedellere rağmen cepheden mücadele edenlermi yoksa kendini bir mok sananlarmı sistemin ideolojisi liberalizme hizmet edebilir?

  70. bilim ve ütopya drgisi düşüncelerine katılmadığım halde en çok izlediğim birinci sırada gelen dergidir. içindeki yazıların kalitesi açısından tercih ediyorum ve antitez olarak çok yararlanıyorum.
    ateizm materyalizm başlıklı son sayısı da bayağı ilginç konularıyla merakımı şimdiden celbetti bile ama elime henüz geçmedi.

    sorduğum soru nesnellik kavramının anlamıyla ilgili… nesne denen kavram, özne denen kavramsız açıklanabilir mi?
    yani insan henüz doğada değilken bu kavram ne anlam geliyor olabilir(Dİ

    o zaman yasalar öznel idiyse özne kimdi? ya da nesnel idilerse aynı soru?
    kısaca insan bilincinden bağımsız olarak var olan gerçeklik iddiası nasıl temellendirilmeli sence?

  71. Devrimci-İslam odağının mütevazi bir parçası:
    http://www.rebezekultur.com/duyuru-haber-detaylar.asp?id=10

  72. Allah’a Ortak Koşmak
    (Swami Saraswati’nin İslam Eleştirisi’nden)

    “Peygamber size rabbinizden hakikatle geldi. İnanın, bu sizin hayrınızadır. İnanmazsanız bilin ki yerde ve göklerde olan şeyler Allahındır.” (4.170) “Allah birdir.” (4.171)

    Cevap: Kuran peygambere inanmayı emrettiğine göre, inanç açısından peygamber Allah’ın ortağı değil midir? Allah’a şirk koşulmuş olmuyor mu?

    “Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz o büyük bir sapıklığa sapmıştır. Önce inanıp sonra inkar edenleri, sonra inanıp tekrar inkar edenleri, sonra küfrünü artıranları Allah bağışlamaz; onları doğru yola eriştirmez.” (4.136-137)

    Cevap: Halâ daha Allah’ın ortağı yok mu diyeceğiz? Allah’ın ortağı yoktur dedikten sonra inancı Allah’tan başka bir dizi koşula bağlamak çelişki değil midir?

    “Bunlar Allah’ın yasalarıdır. Allah’a ve Peygamberine kim itaat ederse onu içinden ırmaklar akan cennetlere koyacak ve orada ebediyen kalacaklardır. Bu en büyük mutluluktur.” (4.13) “Kim Allah’a ve Peygamberine karşı gelir ve yasalarını çiğnerse, onu ebedi bir ateşe sokacaktır. Onun payı aşağılayıcı bir azaptır.” (4.14)

    Cevap: Allah’ın kendisi Muhammed’i kendine ortak etmiştir. Muhammed’i nasıl kayırdığını görüyor musunuz? Cennetin koşulu Muhammed’e itaat etmekmiş. Allah’ın hiçbir eylemi Muhammed’den bağımsız değil görünüyor. Bu durumda Allah’ı eşsiz veya ortaksız (sonsuz, kısıtsız) saymanın anlamı nedir?

    “Allah size gaybı (gizli şeyleri) bildirecek değildir; fakat Allah resullerinden dilediğini seçer (ve gaybı ona bildirir). O halde Allah’a ve onun resullerine inanın;” (3.179)

    Cevap: Müslümanlar eğer Allah’a şirk koşmuyor ve Allah’tan başka hiç kimseye tapmıyorsa neden inançlarında Muhammed’i Allah’a ortak ediyorlar? Kuran’da açıkça Allah kendisine gösterilen saygının Muhammed’e gösterilmesini talep ediyor. Bu durumda Allah’ın la şerik olduğunu söylemek imkânsızdır. Diğer yandan Muhammed’in sadece bir aracı olduğunu kabul edersek, o zaman Muhammed’in aracı olmasının zorunluluğu nereden ileri geliyor? Allah eğer Muhammed’i aracı etmeden işini yapamıyorsa, demek ki Allah sonsuz (sınırsız) değildir, acizdir.

    “Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah inkâr edenlerin düşmanıdır.” (2.98)

    Cevap: Müslümanlar tanrının ortağı olmadığını söylediğine göre tüm bu ortaklar (şerikler) nereden çıktı? Onlara düşman olan Allaha da düşman sayılıyor mu? Eğer sayılıyorsa, Allahın eşi ve ortağı oldukları anlaşılır.

  73. Bu Rebeze iyiymiş. Ali Şeriati ve Seyyid Kutub’u bulabilmek için gideceğim param olunca. Kutub’u hiç okumadım geçmişte. Okumak gerek, çünkü belli ki İhvan’ı anlamadan Mısır’ı anlayamayacağız. Gerçi, Dolly Shaheen maymun etti onları, ama olsun. 😀

  74. anlatamadım galiba. bir din tartışmasına girmek değil amacım. böyle bir tartışma “öznel inanç alanına aittir. inanalar arasında yapılırsa anlamlı olur. oraya istersen girebilir ve peygamberi allaha şirk koşmak iddialarına yanıt da verebilirim ama bence gereksiz. (bence asıl şerik mülk sahibi sınıflar ve devletlerdi ya neyse)
    sorduğum soru senin bakış açınla ifade etti ğin, şu “nesnellik” kavramını nasıl açıklayabildiğindi.
    bunu da herhangi bir önyargıyla değil, gerçekten öğrenmek için sormuştum, görünen o ki konu dışına taşırıldı ve ben pes dedim.
    sağol dostum

  75. Bilim ve Ütopya dergisinin linkini atan arkadaş başka anonim.

  76. ‘Ezber Bozanlar’da bu hafta:
    http://erenerdem.net/detay.asp?id=249

  77. “Ezber Bozanlar” programında bir sürpriz konuk daha:
    http://erenerdem.net/detay.asp?id=250

  78. Devrimci-İslam’da “kurban”, hayvan kesmek değildir! İzleyin:
    http://www.youtube.com/watch?v=bYi_17cFHgg

  79. Rebeze Kültür Evi (Devrimci Müslümanlar) mücadeleyi yaygınlaştırıyor:
    http://www.rebezekultur.com/detay.asp?id=14

  80. Gün abi,
    Anarşizm içerisinde Avrupamerkezi ya da örtük-Avrupamerkezci akımlar var mıdır?Kolonyalizme “küreselleşme” ve “sınırların silikleşmesi” kılıfıyla hayırhah bir şekilde bakan akımlar mevcut mudur?

  81. Böyle akımlar yoktur ama unutmamak gerekir ki, Avrupa’da batı-merkezcilik çok güçlüdür ve anarşistlerin de bundan içten içe etkilendikleri bir gerçektir. Sınırların silikleşmesi değil, tamamen kalkması yönünde “no borders” şeklinde bir anarşibst kampanya grubu vardır, yıllardır çalışır. Ama hayırlı bir şeydir. Kolonyalizmin tam tersidir. Kolonyalizm sınıfları kaldırmak istemez, bu ulusalcı bir argümandır.

  82. Sağ ol abi. Selamlar.

  83. Ezber Bozanlar’da bugün, “Alak suresi” konusu işlenecek:
    http://erenerdem.net/detay.asp?id=258

  84. Dinle Kemalist!

    Gene laiklik elden gidiyor diye feryat etmeye başladın.

    İktidarı alır almaz, tekke ve zaviyeleri kapattın. Oysa bunlar Anadolu toprağının zenginliğini yansıtıyorlardı. Aralarında Ortodoks İslamın tahakkümcü sembolik “evrenine” destek olanlar varsa da Osmanlı’da sünni dinsel despotizm esas olarak ulema kaynaklıydı. Ulema medreseden yetişirdi. Tekke ve zaviyeler tasavvuf odaklarıydı. Sünni olanlar olsun, Alevi olanlar olsun panteizmin barışçı sembolik evreninin düşünsel odaklarıydılar. Ulemanın katı tutumunu etkisiz kılarak Anadolu halkının kültürel çeşitlilik içinde birarada yaşamasını sağlayan folk islamın yaratıcılarıydılar.

    Sen tuttun “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyerek halkın ruhsal dinlenme kaynaklarını ortadan kaldırdın. Oysa bu bereketli topraklar üzerinde senin mürşidine de yer vardı. Heterodoks alevi-bektaşi tekkeleri kendi gnostik anlayışları doğrultusunda senin mürşidinle de seve seve ilişkiye geçerlerdi. Sen ne yaptın? Dedin ki, “seni sünni zulmünden korurum, ama sen de kendi kimliğini reddedip tamamen bana tabi olacaksın”. Kahrolası babalar, dedeler, dedebabalar, postnişinler, Pir Sultan gibi “Bir ben mi düşmüşüm can telaşına” diyemediler, can telaşına düşüp kuyruğuna takıldılar.

    Kendin dine inanmadığın halde, “bu halka bir din lazım” deyip, Diyanet kurumunu kurdun. Kendine göre bir islam icat edip resmi memurlarınla bunu halka dayattın. Ulemadan beter bir ruhban sınıfı yarattın. Her şeyin aslına rücu edeceğini düşünmedin, senin diyanetinin günün birinde en ortodoks sünni-hanefi islamcı faşizmin kalesi olacağını göremedin. Üstelik alevilerden ve dinsizlerden kesilen vergilerle bu canavarı sen büyüttün.

    Bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar doğunun despotizmiyle, batının ruhsuz maddeciliği ve tahakkümcülüğü arasında sıkışmalarına rağmen sezgileriyle çeşitlilik içinde birliği, birlikte yaşama olanağını, özgürlüğü, kardeşliği, barışı arıyorlardı; toplumun tepesine tünemiş devlet aygıtının ve yerel mütegallibenin ulaşamadığı pazaryerinde, mahallede ve padişah fermanının geçmediği dağlarda yakalamışlardı da.

    Sen tuttun özgürlüğün bilgisi ve pratiğinin oluşma olasılığının çok yüksek olduğu bu topraklara (bu şans hala kaybolmuş değil) batının deli gömleğini giydirdin. Sonra da yaptığın işi laiklik, çağdaşlık, ilericilik olarak kutsadın.

    Sen tuttun Bizans-Osmanlı devlet geleneğini aynen devraldın ama Tevhid-i Tedrisat yasalarıyla halkın özgürlükçü kültürel kaynaklarıyla bağını kestin. Yıllar boyunca jandarma zoruyla yerleştirmeye çalıştığın zorunlu eğitim sisteminde, zorunlu din dersleriyle, imam hatip okullarıyla genç kuşaklara tasavvufi hoşgörüden yoksun faşist siyasallaşmış islamın aktarılacağını görmedin.

    Bu topraklarda, Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Abaza, Arap, Zaza, Yahudi, Gürcü, Laz, Boşnak, Pomak, v.b. 46 değişik etnik kökenden insan yüzyıllar süren deneyimleriyle birlikte yaşamayı öğrenmişti. Sen iktidara geldin, Türk milliyetçiliğini resmi din haline getirdin, Güneş dil teorisi uydurma resmi tarihini müfredatınla insanlara dayattın, yıllar yıllar boyu düşmanlık tohumlarını ektin, ülke nüfusunun üçte birini oluşturan Kürtleri yok saydın. Jandarma zulmü, dil yasaklarıyla asimile etmeye çalıştın. Şimdi Kürtlerin başkaldırısını ülke bölünüyor çığlıklarıyla karşılıyorsun. Oysa bölücülüğün kaynağı sensin.

    Nerede, “gel ne olursan ol gel, ister putperest ol, ister mecusi gene gel” diyen mevlevi dergahı? Nerede, hoşgörü simgesi Bektaşi dergahı? Nakşibendilik gibi köklü bir tasavvufi odak bile sayende holdingleşti, faşistleşti.

    Ve sen şimdi çıkmış feryat ediyorsun. “Laiklik elden gidiyor” diye. Yıllarca hapiste çürüttüğün çağdaş Bedrettin, Nazım Hikmet’in çocuklarını Kemalist-Laik cepheye çağırıyorsun. Hadi canım sen de.

    Hiçbir şeye yanmayız da bu çağrıların hala aleviler tarafından ciddiye alınmasına yanarız. Oysa Sivas’ta alevileri yakan yalnızca islamcı faşistler değildi; aynı zamanda Kemalist devlete duydukları güvendi. Yoksa ayı inine bir çakı bıçağı bile almadan girerler miydi?

    Kaynak: A-Politika, Mayıs 1994, Sayı: 1, sayfa 14

    http://tr-tr.facebook.com/notes/anar%C5%9Fist-m%C3%BCsl%C3%BCman/dinle-kemalist/445358465816

  85. islamcı anarşizmi savunanlar okumalı, özellikle son paragrafları

    Ebussuud Efendi fetvaları: İrtidat

    İslamdan dönme – irtidat – fiilinin cezası, Sünni hukuk okullarından Şafii, Hanbeli ve Maliki mezheplerine göre ölümdür. “Hoşgörüsü” ile meşhur olan Hanefi mezhebine gelince, fail erkek ise idam edilir, ancak kadın ise hapisle yetinilir. Her durumda cezaya hükmetmeden önce faile, İslam’a dönmesi için şans tanınır.

    Şer’i öğretinin dayanağı peygambere atfedilen bir dizi hadistir. En ünlüsü Buhari no. 2171 ve Muslim no. 4152’de hemen hemen aynı sözcüklerle aktarılan hadis. Abdullah b. Mes’uddan nakledildiğine göre Rasulallah, “la ilahe” vs. diyen bir Müslümanı katletmenin ancak üç koşulda helal olduğunu belirtmiş: kısas, zina ve irtidat. Kuran’da Nisa suresi 89 “hicret ettikten sonra Allahın yolundan dönenlerin” “yakalanıp öldürülmesini” emretmiş. Ancak Kuran’daki hemen her ayet gibi bunun da anlamı tartışmaya müsait. Ve nitekim tartışılmış.

    Sonuçta Sünni içtihat ve Sünni uygulama yeterince net. Hadislerin sıhhati meselesine girmeye burada gerek yok: Hadisleri reddedip Müslüman olmak belki mümkün, ama Sünni Müslüman olmak mantıken mümkün görünmüyor.

    *
    Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Osmanlının parlak çağının en önemli hukukçusu sayılır. Kanuni devrinin baş müftüsüdür. Genelde esnek ve akılcı yorumları övülür. Bugün ve önümüzdeki günlerde onun fetvalarından bazı örnekler vermek istiyorum. Ertuğrul Düzdağ’ın yayımladığı Ebussuud Efendi Fetvaları kitabından yararlandım. (Yeni basım Kapı Yayınları 2012; sayfa numaraları bu basıma aittir.) Akademik açıdan sağlıklı bir kaynak sayılmaz gerçi, ama birincil kaynaklara başvuracak imkânım ve vaktim yok maalesef.

    Bilmeyenler için hatırlatayım. Birincisi fetva kaza değildir, re’ydir, yani görüş. Fetva makamı işin teorik doğrusunu bildirir, pratik dünyada yargıcın ne karar verdiğini fetvadan çıkartamayız. İkincisi, fetva sahibi kişisel görüş ifade etmez, varolan literatürden ilmî bir çıkarım yapar. En azından teoride böyledir. Yani burada söylenenler Ebussuud Efendinin şahsi görüşleri değildir; zamanın akademik kabulüne göre, Hanefî fıkhının değişmez hükümleridir.

    Tüm olaylar soyut düzeyde ele alınmıştır. Erkek kişi daima Zeyd, Amr ve Bekr, kadın ise Hind ve Zeyneb adıyla anılır. Bugün olsa X, Y ve Z kullanılırdı sanırım.

    Hoşgörü Dinine Giriş

    Mes’ele: Müslüman olduktan sonra yine kâfir olan Zeyd-i zimmîye şer’an ne lazım olur?
    Elcevap: İslam’a cebr olunur, gelmezse katl olunur. (sf. 109)

    Genel ilke, ama Osmanlı’nın can alıcı yerine uygulanmış. Dönme dönmelikten dönerse ne yapacaksın? Basit bir tümdengelim gibi görünüyor, ama değil. Herkesin Müslüman olduğu bir toplumda irtidadın cezası ancak aleme meydan okumayı göze alan üç-beş cüretkârı ilgilendirir. Ama sonradan Müslüman olmuş kişi için, hayat boyu idam tehdidi var burada. Az sonra daha somutlaşacak.

    Unutma ki o tarihte şehirli Osmanlı İslam nüfusunun belki yarıdan fazlası son bir veya iki kuşak içinde Müslüman olmuş insanlardı. Marjinal bir konu değil yani.

    “İslamda zorlama yoktur” efsanesini de analım bu arada.

    Mes’ele: Hind-i zimmiye İslam’a geldikten sonra mürted olup, irtidadı üzere musırr olsa katl lazım olur mu?
    Elcevap: Olmaz, ama zindandan asla çıkarılmaz, dünya yüzü gösterilmez, ölüp gidinceye değin. (sf. 109)

    Hanefi fıkhının ilkesi. Gayrımüslim kadın Müslüman olduktan sonra vaz geçer ve ısrarcı olursa katline lüzum yoktur, ama ağırlaştırılmış müebbede mahkûm edilir diyor.

    Peki ya kadın kaçırılmış ve zorla Müslüman edilmişse? Yahut aşk uğruna gözünü karartıp dinden çıkmış ve sonradan pişman olmuşsa? Yahut eltisine gıcık kapıp, sırf inadına “lailahe” vs. demişse? Yahut kafası karışıkken iki Müslüman tanık huzurunda sonradan hatırlamadığı veya hatırlamak istemediği bir şeyler söylemişse? (Bu Müslüman tanık meselesine tekrar döneceğiz, sabır buyurun.)

    Mes’ele: Zeyd-i zimmî şurbi hamr edip lâ ya’kıl iken “Lâilahe illallah Muhammedun rasulallah” deyu “Müslüman oldum” dese, şer’an İslamına hükm olunur mu?
    Elcevap: Re’yi hakimle olunur. “Küfrden döndüm” dedi ise bilâ şüphe hükm olunur. (sf. 107)

    Mes’ele: Bir kâfir tağyir-i libas edip, “Müslüman mısın kâfir misin” deyu sual olundukta, havfından “müslümanım” dese ol kâfire ne lazım olur?
    Elcevap: Müslüman olur. (sf. 108)

    Mes’ele: Zeyd-i zimmî beşer altışar yaşında olan evladını Amr’ı müslimin evinde emanet koyup, Amr mezburlara İslam telkin ile İslamlarına hükm olunur mu?
    Elcevap: Olunur, din ta’akkul ederler idi ise. (sf. 108)

    Birinci soru: Gayrımüslim kişi şarap içip aklı başında değilken kelimei şehadet getirse müslüman olmuş sayılır mı? Cevap: Hakim karar verir, ama “küfrden döndüm” dediyse şüphe kalmaz.

    İkinci soru: Gayrımüslim kişi Müslüman giysisi giyse, yakalandığında korkusundan “müslümanım” dese Müslüman olmuş olur mu? Cevap: olur. Dolayısıyla: Vaz geçerse katli vaciptir.

    Üçüncü soru: Gayrımüslim kişinin beş altı yaşındaki çocukları emaneten bir Müslümanın evinde kalırken telkin üzerine Müslümanlığı kabul ederlerse bu geçerli midir? Cevap: akılları dine eriyorsa geçerlidir. Dolayısıyla: yandı gülüm keten helva, anne baba avucunu yalar.

    *
    Bir gayrımüslimi müslümana yeğ tutmak, yeri geldiğinde idamlık suç olabilir.

    Mes’ele: Zeyd-i yeniçeri Amr-ı müslime “Bekr-i zimmî senden yeğdir” dese şer’an ne lazım olur?
    Elcevap: Eğer “anın kâfirliği senin müslimliğinden yeğdir” der ise kâfir olur. Eğer “anın konşulığı senin konşulığından yeğdir” der ise, gerçek ise nesne lazım gelmez. (sf. 111)

    İkinci şıktaki “gerçek ise” kaydında saklı olan tehdit gözümüzden kaçmıyor. Tut ki hakim “Amr aslında fena adam değil, sen yalan söylüyorsun” dedi, o zaman ne olacak?

    Düşün ki Zeyd-i yeniçeri ihtiyarlığında nostalji yaptı, “benim adım Kirkor, dedem iyi adamdı, her pazar kiliseye giderdi, Müslimlerde görmedim öyle biri” diye içlendi. Yahut Mimar Sinan Kayseri’nin Ağırnas köyündeki Hıristiyan akrabalarının bulaştığı pis bir kavgada onların tarafını tutmak zorunda kaldı. Ebussuud Efendinin hakim olduğu bir mahkemede başına neler gelebileceğini bir düşün bakalım.

    Bu bölümün sonucu

    Sünni İslam öğretisinin bu noktada İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 18. maddesiyle çeliştiği açıktır:

    Madde 18: Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, dinini ya da inancını değiştirme özgürlüğünü … de içerir.

    Açık çelişki karşısında, ne yardan ne serden vaz geçmek istemeyenin seçebileceği tek yol, “gerçek İslam bu değil” stratejisidir. Sünni fıkıhçılar bizi bağlamaz, çünkü “gerçek İslam bu değil”. Peki hadis? Hadis bizi bağlamaz, uydurmadır, “gerçek İslam bu değil”. Ya Kuran? Medine’de söyledikleri bizi bağlamaz, günün koşulları öyleydi, “gerçek İslam bu değil”. Yahut: Onu kastetmemişti, bir sonraki ayet başka şey söylüyor. Yahut: Arap dilcileri o cümleyi yanlış okuyor, onu kastetmiş olamaz. Çünkü “gerçek İslam bu değil.”

    Bunun, mantıken tutarlı bir yol olabileceğini kabul edelim. Sonuçta hakikat, kalabalığın kanaatinden bağımsız bir veridir. Ebu Hanife ve ebu bilmemkim ve tüm cemaat başka türlü düşünse de hakikat böyle olabilir. Tarihte milyarlarca insanın topluca yanılmasının bir sürü örneği vardır. Tarihî metinleri illa iyiye yorma gayreti dilbilimcinin sabrını zorlar gerçi, ama maksat eğer vicdana ve hakkaniyete uygun bir sonuç çıkarmak ise neden olmasın?

    Velakin bana öyle geliyor ki bu yolu seçenler, seçimlerinin mantıki sonuçlarıyla gerçekten yüzleşmeye henüz zannettikleri kadar hazır değildir.

    Eğer “gerçek İslam bu değil” ise, Müslümanlığı, tarihî gelenekten bağımsız bir soyut ilke sayıyoruz demektir. Bu da demektir ki, Müslüman geleneğine ait olmayan lalettayin bir toplum, mesela Eskimolar veya İsveçliler, tarihî süreçte Müslümanlık iddia eden bir toplumdan, mesela Suudi Arabistan ahalisinden veya Filistinlilerden daha “gerçek Müslüman” olabilir.

    Bu görüşü tutarlı olarak savunan kimse var mıdır? Cemaat ve aidiyet duygusundan bu denli soyutlanan bir din gerçek dünyada kaç kişiyi tatmin eder? Doğrusu emin değilim.

    http://nisanyan1.blogspot.com/2013/04/ebussuud-efendi-fetvalar-irtidat.html?view=classic

  86. Nisanyan alintilari

    Nisanhayn’da ermeni dini ile ilgili görüsler beklenir, sana ne Islam’dan, sen zaten kararini vermissin, veya ebeveynin karar vermis.

  87. nisanyan1.blogspot.com/2013/04/ebussuud-efendi-fetvalar-tanklk-yasag.html

  88. Ebussuud Efendi fetvaları: Tanıklık yasağı

    Sünni İslam hukukunun dört mezhebinin ittifakla kabulüne göre, gayrımüslimin mahkemede müslime karşı şehadeti geçersizdir.

    Nüfusun büyük bir bölümünün hukukî kişiliğini yok sayma anlamına gelen bu uygulamanın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 6. ve 7. maddelerine aykırılığı şüphe götürmez.

    Madde 6: Herkes, nerede olursa olsun, hukuk [yargı] önünde bir kişi olarak tanınma hakkına sahiptir.
    Madde 7: Herkes hukuk [yargı] önünde eşittir ve herhangi bir ayrım olmaksızın hukukun [yargının] eşit koruması altındadır.

    Belirtelim ki, ABD’de ırk ayrımcılığının en kötü döneminde bile zencilerin mahkemede tanıklık etme hakkına yönelik yasal bir kısıtlama görülmemiştir. Güney eyaletlerinde zencilerin oy hakkına ilişkin kısıtlamalar dolaylı ve fiili uygulamalardan ibaret kalmış, açık bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Ancak Nazi Almanyasında Yahudilerin kamu yönetimine katılma, belli meslekleri icra etme ve yasanın eşit korumasından yararlanma hakları, 15 Eylül 1935 tarihli Reichsbürgergesetz ve ona bağlı yönetmeliklerle kaldırılmıştır.

    Tanıklık yasağı

    Tanıklık yasağı sadece sembolik bir aşağılama değildir, ciddi hukuki sonuçları vardır. Misal:

    Mes’ele: Bir kâfir köyünde asla Müslüman olmasa, Zeyd-i müslim Amr-i zimmîyi vurup katl eylese, merkum karye halkının şehadeti Zeyd üzerine geçer mi?
    Elcevap: Geçmez, müslim idüğü muhakkak ise. (sf. 120)

    Meali: Hıristiyan köyüne musallat olan bir Müslüman haydudun işlediği cinayet, Müslüman tanık bulunmadıkça mahkemede kanıtlanamaz. Ancak Zeyd’in müslimliğinin “muhakkak” olması, yani tahkik edilerek doğrulanmış olması gerekir. Yoksa önüne gelen Hıristiyan katil “ben aslında müslümanım” deyip paçayı kurtarabilir.

    Anadolu taşrasının neden ve nasıl Müslümanlaştığını, bu tek örnekten kolayca çıkarsayabiliriz.

    Mes’ele: Bir zimmî fevt olup, varisi kalmayıp, beytülmalci metrukatını talep ettikte Amr-i zimmî “ben satın aldım” deyu dava edip bazı zimmî şahitler ikame eylese, beytülmalci müslim olsa anların şehadetleri mesmu’a olur mu?
    Elcevap: Müslüman şahid lazım olur. (sf. 120)

    Meali: Gayrımüslim kişi varissiz ölse, mallarını sağlığında falancaya sattığına dair Hıristiyan şahitler çıksa bunların şahitliği dinlenmez; mallara devlet el koyar. Yazılı kanıta itibar etmeyen ve fiş-fatura tanımayan bir hukuk sisteminde bu uygulamanın anlamı şudur: varisi olmayan bir gayrımüslimin yaşamının son döneminde yaptığı tüm satış işlemleri sorgulanabilir.

    Yabancı gayrımüslimlerin statüsü
    Zimmînin müslümana karşı şahitliği geçersiz olduğu gibi, harbînin şahitliği büsbütün geçersizdir.

    Mes’ele: Emanla gelen harbîler Amr-i zimmî üzerine bir hususta şehadet eyleseler, padişah-ı âlem penah “harbîlerin zimmî üzerine şehadetleri tutula” deyu ellerinde temessükleri olucak, mezburların üzerine şehadetleri kabul olunur mu?
    Elcevap: Asla olunmaz, ahidnamelerinde ol kaydı cehele-i küttâb yazmışlardır, nâmeşrû olan nesneye emr-i sultanî olmaz. (sf. 119)

    Meali: Elin yabancısının yerli Ermeniye karşı şehadeti geçersizdir. Elinde padişah fermanı da olsa geçersizdir, çünkü hukuka aykırı padişah emri olmaz, cahil bürokratların (cehele-i küttâb) halt yemesidir.

    Mes’ele: Zeyd-i zimmî darül İslamdan kat’ı alaka edip darül harbde mütemekkin oldukta, Amr-i zimmî varıp hile ile bir miktar altının alıp gelse, badehu Zeyd ardınca gelse altının almağa kadir olur mu?
    Elcevap: Zeyd harbî olucak darül harbde malı masum değildir. Amr’dan alamaz. Amma hîle ile almağın Amr’a helal olmaz. Fukaraya üleştirip yahud beytülmal-ı müslimîne teslim etmek lazımdır. (sf. 122)

    Yerli gayrımüslim yurt dışında birini dolandırdı, yabancı kişi hak talep edebilir mi? Cevap: edemez. Ancak yerli hilebaz kazancını fukaraya dağıtsa akıllılık eder, yoksa devlet paraya el koyabilir.

    Kapitülasyonların neden gerektiği, Osmanlı’da dış ticaretin 400 sene boyunca neden bunlar sayesinde ayakta kalabildiği anlaşılıyor mu? Kapitülasyon dediğin şey, Türkiye’de iş yapan yabancı özel şahıslara tanınan birtakım ekstra-legal hukuki güvencelerdir. Şer’i hukuka aykırıdır, o yüzden Müftü Efendi bunları cehele-i küttâbın eseri saymaktadır. Kapitülasyonları kaldırdığın gün şer’i hukuku da lağvedip Medeni Kanunu kabul etmen gerekir. Yoksa batarsın, ya da Motorola davasındaki gibi öyle bir dayak yersin ki feleğin şaşar.

    Miras ve vesayet
    Gayrımüslimin müslime varis olması yasaktır. Gayrımüslimin müslime vasi olması da, Kuran’ın açık hükmü gereği, yasaktır. Uygulamada bu ilke içinden çıkılmaz durumlar yaratır.

    Mes’ele: Hind-i zimmiyenin zevci müslim fevt oldukta, Hind mehrini alır mı, yoksa irs tarîkiyle dahi nesne alır mı?
    Elcevap: Heman mehrin alır. (sf. 113)

    Meali: Nikâh sözleşmesi gereği kocanın ölümü halinde ödenmesi gereken bir mihr varsa ödenir, ama mirastan pay düşmez.

    Mes’ele: Zeyd-i müslim Hind-i kâfireyi nikâhlayıp, veled geldikten sonra Zeyd fevt olsa, badehu Hind Amr-i kâfire tezevvüc etmek caiz olur mu?
    Elcevap: Olur, ba’d-el iddet. (sf. 113)

    Peki, Müslim olan ilk kocadan doğan çocuğun vesayeti, gayrımüslim olan ikinci kocada olabilir mi?

    Mes’ele: Zeyd-i zimmî, zevcesi Hind-i zimmiyenin müteveffâ zevci Amr-i müslimden olan evlâd-ı sigârına vasî caiz olur mu?
    Elcevap: Olmaz.

    Sonuç
    Bak “hoşgörü” yapmışlar, ibadetlerini serbestçe yapmalarına izin vermişler, daha halâ ne istersin be adam?

    http://nisanyan1.blogspot.com/2013/04/ebussuud-efendi-fetvalar-tanklk-yasag.html?view=classic

  89. Semavi olarak adlandırılan dinlerin esası, Tanrı’nın otoritesine kayıtsız-şartsız boyun eğmektir. Anarşi ise, tahakkümün her çeşidini reddetmektir. Bu nedenle, ‘anarşi’ kavramı ile ‘din’ kavramı, birbirleri ile bağdaşmaz, bağdaşamaz. Ayrıca din kavramı, durağan/statik/sabit kurallara itaat ederek yaşamayı vacip kılar. Anarşi kavramı ise, evrilen/dinamik/akıcı ve özgür bir yaşamı öngörür. Bu noktada da din ve anarşi, birbiri ile ilintilendirilemez. Ama, anarşiye ilgi duyan ve kendilerini anarşist çizgide hisseden dindar insanları da dışlamamak lazım. Bu, bir uyanış tohumudur ve zamanla meyve verecektir. Özgürlüğün tadına varan bireyler, eminim ki zamanla, semavi otoriteden/tahakkümden de azade olacaklardır. Saygılarımla!

  90. katılıyorum. Bence de öyle.

  91. Sanırım kimse Dilaver Demirağ’ı okumaya tenezzül etmemiş, okumayı deneselerdi, ezberci veya fikirlerinin kölesi değilseler, bakış açıları değişirdi… “İslamcı anarşizm”in içeriğinin ne olduğunu bilmeden, İslam ile Anarşi yanyana gelemez diyenlere ise sadece gülüyorum… Kendimce tanımlasam(eleştiriye açık olmakla birlikte) Dilaver Demirağ, Mistik(Derin) Eko-Anarşisttir… Ki birçok anarşist, eko-anarşizm nedir bilmez…

    Bakın neler yazmış Dilaver Demirağ: “Anarşizm tarihin ürettiği en devrimci fikirlerden biridir ve bana göre İbrahim’le başlayan devrim yolunun modern zamanlardaki yansımasıdır. Bu nedenle Ali Şeriati ile Tolstoy’un elele verdiği bir devrimci çağrıdır. Anarşizm devletsiz bir dünya tasavvur eder. İnsanın saygı ve sevgi gibi kimi değerler dışında hiçbir dışsal otoriteye boyun eğmediği, kendi yasasını kendisinin (kendi gibi özgür benlerle birlikte) koyduğu bir toplumsal dünyayı tasavvur eder. Aslında anarşizmin süzgecinden geçmiş bir İbrahim’i devrimcilik de aynı tasavvuru öngörür. Bu yüzden La İlahe İllallah tarihin kaydettiği en devrimci slogandır. Allah dışında hiç bir otoriteyi tanımayan, devlet denen putu yıkması gereken bir çağrı. İnsanın kendi eliyle icad ettiği ve karşısında esir düştüğü bütün kavramlar, kurumlar ve değerler karşısında kayıtsız kalıp, onları redde dayalı bir başkaldırı gerçekleştirmektir. Aşkınlık bu nedenle anti-otoriterdir. Çünkü aşkınlık toplumsal hayatta bizi ele geçiren, ruhumuzu, beynimizi, duygularımızı, aklımızı tutsak alan her şeyden kurtulmak, onları toplumsal hayatımızın dışına atmak ya da içselleştirmektir. ”

    Ayrıca yazısının sonunda ateistlere selamı var: “Yazdıklarımın köleleşmiş dindarlarca da, köleleşmiş materyalistlerce de gerçek mahiyeti ile anlaşılamayacağını biliyorum. Maddecileri bir kenara bırakırsak, bugün her türlü otoriteye bütün benliğini kölece teslim eden sözüm ona dindarları kendime hiç yakın bulmuyorum. Tam da bu nedenle Ateizmi değerler silsilesi olarak bütünü ile benimsemem de ateistleri kendime her türlü ikiyüzlülüğe kapılmış dindarlardan daha yakın buluyorum. Çünkü Ateistler de köleleşmiş din putunu deviren özgür ruhlu insanlar, onlara bin selam olsun. Kuşkusuz ateizmin de eleştirilecek yönleri var ve bunu da kendimce yapmaya çalışacağım, ama kimi eleştirilerime rağmen, Ateizmin de la süpürgesi ile işe başlayan put kırıcılar olması çok değerli. Kaldı ki sorgulanmayan bir inanç değersizdir ve bu anlamda ateistler dindarlara çok değerli eleştiriler ile katkı sunarlar. Ama dindarlar nedense bu insanların bu değerli katkılarını anlamak ve bu eleştirilere doğru ve anlamlı cevaplar vermek yerine hınç duyuyorlar. Sakın ola özgürlüğe duydukları hınçtan olmaya?” ( Yazının linki: http://itaatsiz.org/2014/03/13/tevhidin-ve-hikmetin-anlami/#more-139 )

  92. Murat imzalı yazıda dile gelen eleştiriler, benim için kıymetli ifade ve sorulardır. bu tip samimi ve usluben uygun eleştiriler, baş göz üstüne kabuldur ve aydınlatıcı bir etkisi olmaktadır. bu nedenle mümin bir anarşist olarak bu eleştiriler için teşekkürlerimi belirtmek istedim.

    cevap faslına gelince:

    yazı öncelikle şu mantığa dayanıyor: ” tanrı (dışsal bir) otoritedir”. anarşi her tür otoriteye karşı olmaktır; öyleyse anarşizm din ile bağdaşmaz”.

    bu mantıkla giderek pek ala şu sorular da sorulabilir:

    1-anarşizm içsel bir (görüş, ahlak, yada her ise) bir şey midir? bu sonuca nasıl varıyoruz? bu görüşün ustaları bilinmeden ne kadar “anarşist” olunabilir anarşizm ne kadar bilinebilir?

    2-eğer öyle ise, örneğin anti-otoriterlik görüşünü nerden alır? akıldan mı vicandan mı yoksa duygudaşlıktan mı?
    hangisi ne kadar içsel ne kadar dışsal “otoritedirler”

    3- otorite karşıtı duygumuz ya da düşüncemiz hatta vicdanımız, kendi başına bir değer olarak yeterince değerli değil midir ki; bunun bir de dayanağını sormak gereksin? (tanrı ya da maddi akla dayanması, onun değerini düşürür mü)

    4- her halükarda insanın otorite karşıtı bir görüşü oluşmuş ise, bu onun vicdani, akli ya da duygusal kanaati olmuşsa, bunu da otorite sayıp icabına bakmak mı gerekir?

    5-stabillik-değişkenlik meselesine de böyle bakılamaz mı? otorite karşıtlığı bir anarşist sabite değil midir? bunun tarih içindeki değişik halleri nasıl ki bir bilinç yenilenmesini dayatırsa, aynı şey tanrı inancı ve düşüncesi için de geçerli olmaz mı?

    6-bütün anaşistlerin ateist olmasını istemek, “otoriteryen bir anarşİZM-CİLİK değil midir?

  93. Anliyamiyorum.. Seriatci anarjizm ..!! ??!!..

  94. Ya, Ateist islamcilik yada Islami ateiscilik yokmuuu..

  95. Kitabını aldım, okudum. Güzel bir iş çıkardığını söyleyebilirim ancak hayvan özgürlüğü hareketine karşı büyük haksızlık yaptığını gördüm. Günümüzün en önemli hareketi olan anti-türcü hareketi hem görmezden gelmiş, hem de ALF’nin kurucusu olan Ronnie Lee’nin bir alıntısını paylaşarak, ALF’yi ve hayvan özgürlüğü hareketini tıpkı FBI ve hayvan istismarcılarının yaptığı ucuz bir propaganda taktiğiyle sanki şiddeti destekliyor gibi göstermeye çalışmış. Tek rahatsız olduğum konu buydu. Zaten kendisi anladığım kadarıyla bir vegan düşmanı. Vegan anarşistlerden nefret ediyor. Bu yüzden ALF’ye yaptığı büyük saygısızlıktan sonra gözümde bir değeri kalmadı kitabının. Anti-türcü hareketin olmadığı bir anarşizm tecavüz kültürünü ve canlılar arası hiyerarşiyi olumlar. Yine de Türkiye’de anarşizmle alakalı bir kitap yazdığı için kendisine teşekkür ediyorum.