ogürsel / MEŞRUİYET KRİZİ 

 

İnsanları çileden çıkaran şey aslında, iktidarın işleyişi ya da boyun eğme alışkanlığı değil, meşru olmadığını düşündükleri bir gücün varlığı ve gasp edilmiş ve baskıcı olarak gördükleri bir iktidara boyun eğmekti.” (A. Tocqoueville. 1835)

 

Hukuk alanında iki ayrı meşruiyetten bahsedilir. İlki anayasa ve yasalarla çelişmeyen ‘yasal’,  ikincisi de binlerce yıllık adalet duygusunu ve  kamu vicdanını yaralamayan “hukukî” meşruiyet. Siyasal iktidarların “Yasal” ve-veya “Hukukî” meşruiyetten vazgeçmeleri, ülkeleri kaosa sürüklüyor; “insanları çileden çıkarıyor.”

“BAŞKAN’LIĞIN” MEŞRUİYETİ VAR MI?

Bir yıl önce Cumhurbaşkanı açıkladı. “.. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun Anayasal olarak kesinleştirilmesidir.” Kılıçdaroğlu buna “darbe” dedi. Yani, meşruiyeti yok. “Sayın Cumhurbaşkanı’nın… konuşması kendisi tarafından yapılan darbenin kabulüdür… Darbeci Kenan Evren’in darbe sürecinin aynısını hayata geçirmek istiyor.”

BAŞBAKAN’IN MEŞRUİYETİ VAR MI?

“…CHP lideri… “Dün kaçak sarayda gerçekleşen görüşme ile darbe gerçekleşti. Bunun adı 4 Mayıs saray darbesidir… Sayın Davutoğlu 23 milyonun iradesiyle değil, bir kişinin iradesiyle koltuğundan ayrılmıştır. O bir kişi 4 Mayıs’ta saray darbesini gerçekleştiren kişidir.”

                Bu ‘operasyon’, “darbe” ise, Kılıçdaroğlu’na göre Başbakan’ın da meşruiyeti olmayabilir.

DEVLET BAHÇELİ’NİN BAŞKANLIK MEŞRUİYETİ VAR MI?

MHP’nin 1187 delegesi bulunuyor. Muhalefet kazan kaldırıyor. “Yeniden sayım ve kontrol işlemi sonrası, kurultay salonunda 656 parti üyesinin, kimlik karşılığı sebebiyle imza attığı ve delege kartı aldığı tescillendi.” Ama “özel” mahkemeler MHP delege çoğunluğunun iradesini önlüyor. D. Bahçeli’nin başkanlığı sürdürmesinde hem yasal hem de hukuki meşruiyet sorunu olmalı.

SEÇİMİN MEŞRUİYETİ VAR MI?

Tarhan Erdem,“7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri bana göre, yasal ilkelere uyulmadan yapılmış, sonuçlarının yasal kurullarca irdelenmesi engellenmiş seçimlerdir.Bunlar meşru seçim değildir, bugünkü fiili durum ve yürütülen anlayış sürdükçe yapılacak hiçbir seçim de, “eşit seçim” olmayacaktır” diyor.

Basın özgürlüğünün bulunmaması, seçimlerin “hukukî” meşruiyetini  yaralıyor. Çünkü, “Halk egemenliği ve basın özgürlüğü… tamamen bağlantılı iki şeydir. Sansür ve genel oy ise tersine birbirlerine karşıt (tır.) … Basın özgürlüğü sadece yasaları değil teamülleri de değiştirir.”

ADALET-YARGININ MEŞRUİYETİ VAR MI?

Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu 1 Temmuz 2016 da mecliste kabul edilen “Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanununun” anayasal meşruiyet taşımadığını söylüyor. “Danıştay ve Yargıtay’a bu şekilde müdahalenin başta Anayasa’nın 138, 154 ve 155’inci maddelerine aykırı”  buluyor vegirişimi “çok ciddi bir yargısal operasyon olarak” tanımlıyor.     Kılıçdaroğlu da aynı fikirde. Bu yasa ile “Danıştay, Yargıtay ve YSK’nın sıfırlandığını” ileri sürdü. Bunun ancak darbe dönemlerinde yapılan bir operasyon olabileceğini…” söyledi.

ASKERÎ DARBELERİN MEŞRUİYETİ

Seçimle gelmiş hükümetlerin, askerî darbe ile devrilmesi  bir yasal-anayasal meşruiyet taşımasa da, 27 Mayıs ve 12 Eylül askerî darbeleri, “Hukukî” meşruiyet gerekçesiyle iktidarı ele geçirdiler. Sorun da bu; askerî darbelerin kolayca sığındığı bu “hukukî” meşruiyet kapısı tümüyle, nasıl kapatılacak. Örneğin, son çılgın, tuhaf, acımasız darbe girişimi atlatılmış olsa da, “adamlar” neler yazıyor!

Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk… darbe yapmaya niyetlenen askerlerin, Erdoğan’ın ülkelerini yok ettiğini düşünenlerin çok küçük bir kısmı olduğunu da ileri sürdü. Fisk birkaç ay ya da yıl içerisinde yeni bir darbeye hazır olunması gerektiğini belirtti.”

***

Yasal ve Hukuki “Meşruiyet Krizi” aşılmadıkça, her iki meşruiyete de samimiyetle sahip çıkılmadıkça, iktidarı ele geçiren her “örgüt”, toplumu silahla, ölümle, hapisle, işsizlikle korkutarak, kendine kendince bir meşruiyet yaratacağına inanıyor. Son darbe girişimi de bu “geleneğin” devamı sayılmalı.

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Fikret Başkaya / Büyüme Değil (Küçülme)

“Sınırlı bir dünyada sınırsız büyümenin mümkün olduğuna inanan, deli değilse iktisatçıdır”                                                                                                           Kenneth Boulding Ekonomik …