Bölgesel Yayılmacılıkta Bir Adım Daha…

2015 yılında AKP iktidarı savaşı körüklerken esasen tek bir amacı vardı: yenilenen seçimlerle yeniden meclis çoğunluğunu kazanmak. O zaman muhalefet haklı olarak bu savaşa “Sarayın savaşı” demişti.

Ne var ki, 4 yıldan bu yana çok şey değiştiğini görmek gerekir. “Fıratın doğusu” edebiyatıyla ve “Türkiye’nin sınır güvenliği” bahanesiyle başlatılan ve bugün “Barış Pınarı” laflarıyla sürdürülen askeri harekâtların kapsamı 2015’e göre çok daha geniş ve kalıcıdır. Artık, 1974 Kıbrıs “Barış Harekâtı”nda olduğu gibi, T. C. Devletinin kalıcı hegemonik çıkarları söz konusudur. Aynı Nazi Almanya’sının, Avrupa çapında bir hegemonya kurabilmek için öncelikle çevresindeki bütün ülkeleri “hayat sahası” ilan etmesine ve örneğin Çekoslovakya’nın Südet bölgesini bu “hayat sahası”nın ilk adımı olarak topraklarına katmasına benzer bir olaydır bu.

Devletlerin, kendilerinden daha güçlü bir başka devlet karşılarına çıkmadıkça ya da karşılarındaki devletler koalisyonu dayatmadıkça veya o bölge halkı bir anti-istila mücadeleye girişip başarılı olmadıkça, zor yoluyla girdikleri toprakları gönüllü olarak terk ettikleri görülmemiştir. Yani girilen topraklar, eğer bir başka güç dayatması söz konusu değilse, kalıcı olarak ilhak edilir. Bu ilhak uluslararası bir “meşruiyet” kazanmasa bile defacto durum sonsuza kadar sürdürülür. Nitekim Kıbrıs’ın kuzeyinin ilhakının üzerinden 45 yıl, o zamandan bu zamana nice hükümetler geçmiş, nice devirler yaşanmış, fakat Türkiye’nin fiili ilhak durumu değişmemiştir.

Bugün de durum budur ve Türkiye, Suriye’den ele geçirdiği toprakları uluslararası plandaki kombinasyonlar ve güç dengeleri sonucu zorunlu kalmadıkça terk etmeyecektir. Niyeti budur ve devlet mantığı açısından da başka bir şey olamaz. Bölgesel hegemonyacı devletler açısından bu her zaman böyle olmuştur.

Bu durumun bazı istisnaları vardır elbette.

Bu istisnalar şunlar olabilir: örneğin 1917’de Rusya’da olduğu gibi bir devrim durumunda, devrimle iktidara gelen yeni gücün emperyalist ve hegemonyacı niyetlerden vazgeçtiğini açıklaması gibi. Lenin, iktidara geldiklerinin daha birinci günü Rus Çarlığı’nın bütün gizli diplomatik planlarını ve anlaşmalarını açıklamış ve her türlü hegemonyacı dış hedeflerden vazgeçildiğini ilan etmiştir. Ne var ki bu da çok uzun sürmemiştir. Devrim bile olsa eski devletin zehirli kanı “yeni” devletin damarlarında dolaşmaya devam eder ve bir süre sonra “yeni” devlet de eskisinin hegemonyacı amaçlarını gizlice ya da açıkça benimser ve hegemonyacılığı devam ettirir. Nitekim Rusya’da da böyle olmuş ve Sovyetler Birliği adlı “yeni” devlet kısa süre sonra aynı hegemonyacı amaçların takipçisi olmuştur.

İstisna gibi görünen bir diğer örnek, ABD emperyalizminin Ortadoğu’da vb. giriştiği askerî harekâtların sonucunda girdiği ülkeleri bir süre sonra askerî bakımdan terk etmesidir. Örnek verilecek olursa ABD, girdiği Irak topraklarını iki yıl sonra terk etmiştir. En azından askerî istila anlamında. Evet ama ABD emperyalizmi bölgesel hegemonyacı bir güç değil, küresel hegemonyacı bir güçtür. Aradaki fark oldukça büyüktür. Bölgesel hegemonyacı devletlerin “dünya düzeni” diye bir sorunları yoktur. Onlar aç gözlülükle komşu ülkelerden toprak kopartmaktan başka bir şey düşünmezler. Oysa dünya hegemonyası peşindeki büyük emperyalist güçler bütün dünya düzenini kapitalist-emperyalist dünya düzenine göre düzenlemek zorundadırlar. Bu yüzden onların derdi bölge devletlerinden toprak kopartmak ya da onları işgalleri altında tutmak değil, kendi dünya düzenlerine ve dolayısıyla kendilerine tabi aşağı yukarı kukla devletler kurmak ve oraları onlar vasıtasıyla dünya düzeni çerçevesinde idare etmektir. ABD’nin Irak’a girdikten bir süre sonra oradaki yönetimi kendi “yerel valilerine” bırakıp çekilmesinin izahı budur.

Türkiye gibi bölgesel hegemonyacı devletler ise ABD veya başka emperyalist devletler gibi finans gücüne dayanmadıklarından egemenliklerini ancak fiili toprak ilhaklarını kalıcı hale getirerek sürdürebilirler.

Sonuç olarak, son harekât “Sarayın Savaşı”nından da öte, devletin bir bölgesel hegemonya savaşıdır. Elbette bundan “Saray” da kısa vadede aslan payını alacaktır, o başka.

Gün Zileli

13 Ekim 2019

www.gunzileli.com

günzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

1937 – Moskova Duruşmaları ve Kızıl Ordu Generallerinin Tasfiyesi

Artıgerçek Sovyetler Birliği’ndeki 1930’lu yılların “Büyük Temizlikleri” konusuyla ilgilenenlerin ne zamandır beklediği, Sovyetler Birliği’nin akademisyenlerinden …

13 Yorumlar

  1. Terörist olsalardı Kürtler bu anlaşmayı kabul etmezlerdi.
    Hemde bu kadar uluslararası destek alıp delılerınde ısole edildıgi sırada..
    Kürtlerın ne kadar barıştan yana ıse delilerın ıse o kadar savaştan yana olduğunu ıspat edilmiş olundu.
    Ve artık 30 Km cekilildıginde kürtlerin ROJOVA sınıda kabul edilinmis oldu.

    Türkler,Kürtler kardeş zırvasını gözler önüne serdi.
    Kürtlere dünyadan destek,yardım yağarken türklerden ölüm,bomba yağıyor..
    Kİmin TERORIST olduğunu dünya bir kez daha gördü.

    Bu durum kÜrtlerin savaşıp kazanmalarından daha kazançlı çıkmasıdır.en büyük başarısıdır.
    Türklerın gerçek yüzüyle kürtlerin gerçek yüzü ortaya bır kez daha açıkça cıkmışdır.

  2. Gelısmekte olan ülkerde garip bır ilkel mıllıyetcilik var.
    gelişmemiş olmaktanmı kaynaklanıyor?..

    Ve bu tİp ülkeler bıraz gücü buluncada dünya savaşı cıkartmaga kalkmakmak gibi ne oldum delıligine düşüyorlar..

    Tüm dikdatör soytarıların özüde burdan kaynaklanıyor..

    Italya faşistlerının ,NAzilerın durumuda böyle.Italyada halkın %70i okuma yazması yokmuş.Alman halkının durumu onlardan beterdı..

    Sonunda geri kalmış,yada bırden güç bulmuş bu tip ülkeler başlarına bir şekilde züppe,ve züppe takımını başa geçiriyor..

    Barbarlıgıyla ün salmış Türkiye barbarlıgıylada övünen Türkiye gibi ülkelere Emperyalıst degıl WAMPERYALİST demek gerekir.

    Wamperyalizm nedir,özü,tarihi,özellikleri üzerine derince girme işini bizim wahşiye bırakıyorum.kitapları döktürür..

    Bu wamperyalıst delıdogana yazılan mektubu hernedense dahıce buluyorum.Bilerek yada bilmeyerek..harıka..

    Cıddıye almayacaksın…Havaya kaldır vur!

    Gene Tuhaf gelİşmede ,bizim millilerin maçda topu,kaleyi arayan pozlar vere dursun top şimdi putinde..
    Herşey onun ayağında..
    Rusyanın gelenksel,devlet polıtakası milletlere özgürlük hakları üzerine kurulmuştur.putin istesede değiştiremez.
    Putın kürtlere ıhanetlik yaparsa bugünün kendiside içinde bulunduğu federasyonununa ters olur.
    Kıcı sıkışınca topladığı o türki devletler rusyadan çıkmıştır.
    Türki gibi wamperyalist ülkeler asla ayrılmağa izin vermezdi..
    Bu gğn hala bu ülkelerde konuşulan sokak dili,okul dili RUSÇA!
    Bizim zavvallı zavallı miliyetcilerin habire sordukları soru,neden kürtler Türkçe konuşup,yazıyorlarmışmış..

    Niçin hemen hemen tüm türki ülkelerde rusça konuşulur?
    Niçin hemen hemen tüm türki ülkelerin nüfuzu kürtlerin kadar yok? Kazak,kırgız gibi ülkelerde 100 den fazla cıns var,yarısı başka ülkeden.. Ama özgür ,bağımsız devlet..minı devletlerden bahsetmiyorum bıle..dağistan…falan

  3. Askeri teçhizatlarda yerli ve millileşme gayretine dikkat. %70’e ulaştı deniliyor. En üst düzey teknolojiler dışında (savaş uçakları ve füzeler) neredeyse herşey yerli üretim, yani bağımsız askeri dış politikaya uygun hale gelmekte. Şu anki iktidarın niteliği düşünüldüğünde pek hayra alamet değil.

  4. TR.ye sılah yetmez.Cın,Rusya

    Sİlah amborgosu koyan ülkeler; ABD,Alman,Fransız,Hollanda,dahası norvec,fınlandiya..

    Son ıkı ülke nerdeyse rojova nüfuzu gibi..
    Ilerde Tr rojavadanda sılah alırsa şaşmayın..

    TR.tabıki birgün savaş suçlusu olarak yargılanacak ve eninde sonunda tazminatda ödeyecektir. yanlarına kalmıyacak..
    TR nın devlet polıtıkası Kürtleri yok etmedir.
    Farketmez pkk miş,demokratmıs,
    Şu,bu..TR. hıcbir kürt hareketıni desteklemez.onun gözünde tüm Kürtler bölücü,teroristdir.hangi görüşten,akımdan olsun farketmez.

    Güneydoğu zaten işgal altındadır.kücük bir alan daha komşudan alınmıştır.problem dahada derinleşmiştir..
    Buda yenİ şeylere gebedir..

    Yani,Tr.icin hiçde hayra alamet değil..

  5. "Ak Parti" değil Akepe!

    AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli’den, Başkan Soyer’e Kıbrıs açıklaması tepkisi: “Baltalamayı bırak; İzmir’e bak”

    Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını eleştirerek “Kıbrıs’tan çıkalım” açıklaması yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e, AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli’den yanıt gecikmedi.

    Yaptığı açıklamada; sürecin hassasiyetini hatırlatan Başkan Sürekli; Soyer’in Barış Pınarı Harekatı ve ortaya çıkan stratejik tabloya gereğinden fazla müdahil olduğunu ve tarafını şaşırdığını dile getirdi. Soyer’in terör meselesinde de yanlış saf tuttuğunu söyleyen AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli; “Sayın Başkan; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin istiklal ve istikbal meselesi olan her hassas gelişmede ne yazık ki tarafını şaşırıyor. Bunu kayyum atamalarında gördük, Barış Pınarı Harekatı’na yönelik sarf ettiği sözlerde de gördük. Şimdi de sıcak ve gergin bir ortamda Kıbrıs söylemi ve çağrısı ile muhalif duruşunu tekrar ediyor. Kendisi, “Kıbrıs”tan çıkın” demiş. Biz de diyoruz ki; ‘Sayın Başkan, biz Kıbrıs Türklerinin her zaman yanında olduk. Artık söylemlerinizle baltalamayı bırakın ve İzmir’e bakın!” diye konuştu.

    “Yavru Vatan” dediysek…

    Başkan Sürekli; “Kıbrıs meselesi, Türkiye’nin her daim kendi meselesi olmuştur ve halen tam bir çözüme ulaşmamıştır. Adaletsizlik sürmektedir. Kıbrıs Türkleri’nin her zaman yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Adadaki soydaşlarımızın bağımsızlığını, KKTC’nin varlığını tehdit edecek her duruma müdahil oluruz ki ‘yavru vatan’ demişiz! Sosyal ve ekonomik olarak büyümesi ve kalkınması için çalışmaktan, destek vermekten kaçmadık, kaçmayız. Daha birkaç gün önce; Girit’ten havalanan ve ada üzerinde panik yaratan F16 uçaklarının, gerçek mermilerle yapılan Rum-Yunanistan ortak tatbikatının gerilim yarattığını gördük. Doğu Akdeniz kaynarken, Barış Pınarı Harekât süreci devam ederken çok daha hassas yaklaşımlara ihtiyacımız var.”

    Keşke; yerel değil genel siyaset yapsaydı

    Başkan Sürekli; açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Sayın Soyer keşke yerel yönetici olmak yerine genel siyaset yapsaydı. Yanlış bir kulvar seçmiş kendisine. İzmir hizmet beklerken; her fırsatta genel siyaset yapıyor, birlik ve bütünlüğümüzü koruma noktasında ürettiğimiz her politika ve girişimde karşı safta yer alıyor. Bu da oldukça düşündürücü. Ülkemiz sınırlarında oluşturulmak istenen terör koridorunu engellemek için tarihi bir operasyon gerçekleştirirken; tüm oyunları bozup, kurulan kumpasları tersine çevirirken; önümüze taş koyan, ortamı gerene de izin vermeyiz. Biz ki; Kıbrıs Barış Harekatı gibi bir övünç kaynağına sahibiz. Şimdi de benzer bir tarihi başarıyı yazmakta kararlıyız. Dış politikamızı elbette kendi iç dengelerimiz, bütünlüğümüz ve huzurumuz, bağımsızlığımız için öreceğiz. Kim ki; baş koyduğumuz bu yolda önümüze engel çıkarırsa, stratejik olarak duruşumuzu ortaya koyacağız. Ülkemiz için böylesi hassas ve hayati bir süreçte; Cumhuriyet Halk Partisi’nden seçilmiş bir belediye başkanının Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kendisine yönelik tehditlere başkaldırılarında ardı arkası kesilmeyen muhalefetini ve suyu bulandıran genel siyaset çıkışlarını şiddetle kınıyorum.”

    Mardin’de tüm din adamları dua ederken…

    Dün Mardin’in en büyük manastırı Deyrulzafaran’da ülkemizdeki farklı dinlerin temsilcilerinin Barış Pınarı Harekâtı için, Mehmetçiğimiz ve bölgede yaşayan masum insanların huzura ermesi için bir araya gelerek dua ettiğini hatırlatan AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli; sözlerini şöyle sürdürdü; “Silahlı Kuvvetleri’mizin sınırımızdaki terör tehditlerini ortadan kaldırmak için yürüttüğü Barış Pınarı Harekatı’na toplumun her kesiminden destek geliyor. Daha dün Mardin’in en büyük manastırda Rum’uyla Ermeni’si ve Süryani’siyle din adamları bir araya gelerek ülkemizin bekası ve savaş mağduru Suriyelilerin sağ salim vatanlarına kavuşabilmesi için toplu dua etti. Operasyonun başladığı günden bugüne birçok öğrenci, işçi, sporcu, STK, genç yaşlı 7’den 70’e herkes Mehmetçiğe gerek dualarla gerek gönderdikleri asker selamlarıyla destek verdi. Millet olarak, tüm kesimlerimizle azınlıklar dahil böyle kenetlenmişken; İzmir gibi vatansever bir şehirden yükselen bu milli konulardaki muhalif çıkışı nasıl anlamlandırmayı, kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

    Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi; bu çelikten iradeyi herkes tanıyana kadar davamızın peşindeyiz. Her devletin, milletin hakları ve uluslar arası yasal müeyyidelerin farkındayız ve gereğini yaparak bu süreci tamamlamakta kararlıyız.”

  6. Küçük, orta ve büyük beyinler

    Küçük beyinler RTE’yi, orta beyinler AKP’yi, büyük beyinler TC’yi tartışır.

    Küçük beyinler Esad’ı, orta beyinler BAAS’ı, büyük beyinler Suriye’yi tartışır.

    Küçük beyinler Trump’ı, orta beyinler Cumhuriyetçiler’i, büyük beyinler ABD’yi tartışır.

    Küçük beyinler Ruhani’yi, orta beyinler Hamaney’i, büyük beyinler İran’ı tartışır.

    Küçük beyinler Öcalan’ı, orta beyinler PKK’yi, büyük beyinler Kürtleri tartışır.

    Küçük beyinler M. Kemal’i, orta beyinler CHP’yi, büyük beyinler Kemalizm’i tartışır.

    Küçük beyinler Ergenekon’u, orta beyinler FETÖ’yü, büyük beyinler TSK’yı tartışır.

    Küçük beyinler Yandaş Medya’yı, orta beyinler Merkez Medya’yı, büyük beyinler Medya’yı tartışır.

  7. Genel Başkanlar

    AKP Genel Başkanı RTE, CHP Genel Başkanları M. Kemal ve İ. İnönü, ve Genelkurmay Başkanı K. Evren gibi “Genel Başkan”lar, bütün bir “Cumhur”un “Başkan”ı değildirler ve olamamışlardır.

    Sadece bir partinin, bir hizbin, bir ideolojinin, silahlı bir gücün “Başkan”ıdırlar.

    Tıpkı, Nazi Partisi Genel Başkanı Hitler, Faşist Parti Genel Başkanı Mussolini, ve Bolşevik Parti Genel Başkanı Stalin gibi.

  8. ***
    Bugün AKP’nin uyguladığı diplomaside “Aşil’in topuğu”nu ABD ve Trump’la ilişkiler teşkil ediyor ve bu ülkeyle ilişkilerimizde daha önce hiç benzeri yaşanmamış bir durumla karşı karşıya bulunuyoruz. Bir yandan iktidar sözcüsü medya, hatta bir kısım bakanlar ABD hakkında en ağır suçlamaları yapar ve bunu da “antiemperyalizm” olarak sunarken, Erdoğan ABD politikasını Trump ile ikili ilişkilere dayandırıyor ve çok farklı bir dille yürütüyor. Ticari ilişkilerin önemli bir yer aldığı ve “yüz milyar dolarlık” alış-veriş hedefinin hep tekrarlandığı bu konuşmalarda elbette S 400 ve F 35 konuları da gündeme geliyor. Oysa Cumhurbaşkanı ve iş çevreleri iyimser; her görüşmeden sonra ılımlı açıklamalar yapılıyor ve… borsa yükseliyor. Örneğin Erdoğan, G-20 zirvesi için Japonya’ya hareketinden önce yaptığı açıklamada da, Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu, ABD ile ilişkilerin “stratejik ortaklık çerçevesinde yürüdüğünü” ve Trump’la görüşmelerinde hiç de “yaptırım izlenimi almadığını” söylüyordu. Kendisine göre bunu “alt kademelerde birileri dillendiriyor” ve ilişkileri bozmaya çalışıyor! Ortada kaygı duyulacak bir durum yoktur!
    ***
    Aslında 2008 krizinden sonra hala toparlanamamış olan dünya düzeni, son yıllarda, giderek, insan haklarına saygısız, “otoriter” rejimlerle parlamenter rejimler arasındaki kutuplaşmaya sahne oldu. Genellikle birinci kamp içinde görülen AKP politikası, Trump ve Putin’i birbirine karşı kullanabilme olanağını da bu iki liderin aynı kampta yer almaları sayesinde buldu. Gerçekten de Trump’la Putin benzer değerleri paylaşıyorlar ve ABD’de kamuoyunu da arkasına alan Demokrat Parti, eğer Senato’da çoğunluğa sahip olsaydı Trump’a karşı yargı sürecini çoktan başlatmış olacaktı. Bu ortamda, Erdoğan’ın “alt kademeler” diye küçümsediği odaklar da, Kongre, Savunma Bakanlığı, “Think Tank”ler, medya organları gibi kuruluşlardan oluşuyor ki aslında gerçek Amerika da budur. Aynı şekilde, Türkiye’ye ağır eleştiriler yönelten Amerika da budur! Öyle ki, Trump’a ve Cumhuriyetçilere daha yakın olan Wall Street Journal gazetesi bile, yakınlarda “yayın kurulu” imzalı bir başyazısında, “S 400 de, F 35 de birer bilgisayardır; bunlar birbirine çengellenemez!” diyor ve Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmasını savunuyordu. (WSJ, 20 Haziran 2019). Dahası, Türkiye’nin NATO’dan dışlanmasının artık “düşünülür” hale geldiğini söylüyor ve iktidarı İncirlik’e bir almaşık aramaya davet ediyordu.
    ***
    Bu olabilir mi?
    Burada gazetenin tabiriyle “trajik” olan, elbette ki Türkiye’nin NATO’dan çıkması değildir! Hatta planlı, hazırlıklı ve gerçekten antiemperyalist güçlere dayanan bir çıkış yurt çıkarları açısından çok da yararlı olur. Trajik olan, NATO’ya bağlı olan ve ondan medet uman bir iktidarın hiçbir hazırlığı ve planı olmadan NATO’dan kovulmasıdır. Bunun sonucu da, belli ki, Türkiye’nin, bazı Türkî cumhuriyetler ve Esat gibi Putin’e biat etmesi olacaktır! Bu yüzden de bugünkü güçler dengesinde işlerin oraya varmayacağı ve bu yönde bir gelişme olsa bile, son anda, zevahiri kurtarma kaygısı bile olmadan bir formülün bulunacağı en büyük olasılıktır: bulunan formül, yakınlarda apar topar ülkesine gönderilen Brunson “vakası”ndan çok daha ağır bir faturaya mal olsa bile!! Kaldı ki sadece dış dünyaya değil, kendi ülkesinde de tüm demokratlara savaş açmış bulunan Trump’ın daha uzun süre iktidarda kalması da fazla olası görünmüyor.
    ***
    https://capulcularinsesi.blogspot.com/2019/06/23-haziran-yol-agz-ve-umut-isklar.html

  9. NBA’s Kanter slams Erdogan, operation against Kurds

    Agence France-Presse
    Posted at Oct 24 2019 10:24 AM

    WASHINGTON — Turkish NBA player Enes Kanter on Tuesday strongly condemned Turkish President Recep Tayyip Erdogan and the operation he launched against Kurdish forces in northern Syria.

    “(Erdogan) has no respect for human rights,” the Boston Celtics center said in an interview with CNN.

    “There is no democracy. There is no freedom of speech, religion or expression in Turkey.

    “He’s definitely a very bad man,” Kanter said of Erdogan. “I called him the Hitler of our century for a reason.”

    Kanter, who signed with the Celtics after playing for the New York Knicks and Portland Trail Blazers last season, said what was happening to the Kurds in northern Syria was a “human tragedy.”

    “I have a lot of Kurd friends and they’re amazing people,” he said. “What’s happening is a human tragedy because lots of innocent men, women, kids and babies are dying.

    “And I think Turkey should stop its invasion in Syria.”

    The 27-year-old Kanter said he would continue to speak out despite the threat of reprisals to himself and his family in Turkey.

    “I’m trying to create awareness of what’s going on because I have a platform,” he said. “I’m trying to be the voice of all those innocent people who don’t have one.

    “It’s very sad because in the end, it’s my country. I love my country,” he said.

    In basketball-mad Turkey, Kanter is regarded by Erdogan’s government as a criminal because of his support for US-based cleric Fethullah Gulen, who Ankara accuses of orchestrating a coup in 2016.

    Kanter’s support for Gulen has prompted Turkish authorities to seek an Interpol “red notice” or arrest warrant for him, meaning he could in theory be detained if he leaves the United States.

    Turkish television has refused to broadcast NBA games involving Kanter.

    © Agence France-Presse

  10. The Most Fastest Way To Earn Money On The Internet From $8867 per day: http://viehavacom.tk/elnl9

    58 Ways to Make Money Online From $5957 per day: http://freeurlredirect.com/get1million449641

  11. Verified earnings on the Internet from $7997 per day: https://1borsa.com/get1million37787

    TOP # 1 EARNINGS ONLINE from $6158 per day: http://steptalteqi.tk/xihxi

  12. A proven way to make money on the Internet from $7236 per day: https://klurl.nl/?u=ue9tVQF1

    How to make money on the Internet from scratch from $5557 per day: https://links.wtf/mVhY

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir