ogürsel / “MARKS’IN PATATESLERİ” ve BONAPARTİZM (1)

Karl Marx’ın Louis Bonaparte’in 18 Brumaire’i
yeniden “vizyona” girerken

demirören RTE

“Küçük köylüler, üyelerinin hepsi aynı koşullar içinde yaşayan ama birbirleriyle gerçek ilişkilerle birleşmemiş bulunan muazzam bir kitle meydana getirir… Tarla, köylü, ailesi; onun yanında bir başka tarla, bir başka köylü ve bir başka aile. .. Böylece.. (bu köyler) aynı cinsten büyüklüklerin basit bir toplamı ile hemen, hemen patates dolu bir çuvalın bir çuval patates meydana getirmesi gibi, aynı biçimden oluşmuştur.”

Bu fotoğraf Bonapartizm’e teslimiyetin belgesidir. Nasıl teslim olunacağı ve anlaşma şartları açıkça görülmekte. Peşin ödeme yapılmış. Ödenecek taksitler, bu fotoğraf karesinde sunulanın idamesi ile mümkün. Erkek tokalaşmasında, parmakların enerjisinde tesis edilmiş güç birliği, Muhalif Burjuvaziye de ne yapması gerektiğini “açıkça” anlatıyor. “Figürlerin” bakışlarından, yüz, mimik kaslarından taşan “aura”, son on yılın egemen sınıf ilişkilerinin vardığı yeri tespit eder. Bonapartizm’in fotoğrafı bu’dur!

BONAPARTİZM’İN TARİHİ
“… günbegün minyatür bir darbe yapmaya mecbur bulunan “XYZ”; tüm burjuva iktisadiyatını alt üst eder, ‘1234’ Devrimi’ne ait dokunulmaz görünmüş her şeye el atar… düzen adına anarşi yaratır; diğer yandan da tüm devlet aygıtını kutsal görünüşünden sıyırır, onu dünyevileştirir, aynı zamanda tiksinç ve gülünç hale getirir… Fakat imparator pelerini en nihayet ‘ XYZ’nin’ omuzlarına konduğunda…” birinci Cumhuriyet’in heykelleri yıkılacaktır!
***
Yakın zamanda bir “yandaş” yazdı. “2016 yılında Türkiye kesinlikle parlamenter sistemini çöp sepetine atacak. Bu gerçeği görmemek ve anlamamak için aptal olmak gerekir.” Bekliyorduk. Aptallığa gelince; burada tiksinilecek ve acınılacak aptallık hâlleri de aktarılacak, anlatılacak! Dolayısıyla Bonapartçik’ler de kendini okuyabilir.
Louis Bonaparte da, 2 Aralık 1851’de Fransa’da Parlamentoyu feshetmişti.
*
Karl Marx, Louis Bonaparte’in 18 Brumaire’inde de 1848 devriminin parlamento feshine dek giden olayları ve aktörleri anlatır. Hoş rastlantı, yakın zaman önce Milli Eğitim Bakanı ODTÜ’lü öğrencileri uyardı. “Üniversitelerimizde terör estirmeye kalkan gruplara şunu söylemek istiyorum. Biraz okusunlar. Özellikle Karl Marx’ın Louis Bonaparte’in 18 Brumaire’i isimli kitabının girişinde Marx, Hegel’i tamamlamak üzere bir cümle söyler. Der ki: ‘Tarihte evet bazı şeyler iki kere olur. Birincisinde trajedi, ikincisinde komedi…”
İktidarın milli eğitim bakanı ihtimaldir bu kitabın yalnızca ilk iki cümlesini okudu; kendince öğrencilere “yapmayın, komik olursunuz” diyor. Gençlere, “altmışlı yılların isyanlarını yinelemeyin! O süreç trajediyle bitti; siz de aynını yaparsanız komik olursunuz!” Bu kitabın “kimin” hikâyesini anlattığından habersiz; kendinin “komik” olduğunun farkında değil.
“Uzman” uyarıyor; “Marksizm’e yönelik çalışmalarıyla bilinen Prof. Taner Timur ‘Bana kalırsa bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a önerse daha isabetli olurdu.’ ” Bir başka açıdan da sanki “uzman” da yanılıyor; aslında kitap zaten hatmedilmiş! Hem de okunmadan!
DÖNEMİN ÖZETİ
1848’de Fransa’da işçi ayaklanmaları ile monarşi devrilmiş ve 2. Cumhuriyet kurulmuş. Napolyon Bonaparte’ın yeğeni Louis Bonaparte da Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 74 oy ile kazanmış. L. Bonaparte, sanayi, finans, tarım ve kralcı burjuvazi fraksiyonları arasındaki şiddetli iç çekişmelerden yararlanarak, üç yıl sonra Parlamentoyu dağıtmış, bir yıl sonra da imparatorluğunu ilan ederek 2. Cumhuriyeti yıkmış.
Marks, L. Bonaparte’in iktidarı ele geçiriş sürecini, 1800’lerin başında Avrupa’yı fethetmiş, Rusya fethinde bozguna uğramış amcası Napolyon Bonaparte döneminin “tekerrürü” olarak değerlendirir. İlk dönemi “trajik”; 1851’de yeğen Louis Bonaparte’in, benzer imparatorluk yürüyüşünün de “komik” olduğunu yazar.
“Fransa’nın toplam dehasının tek bir bireyin kurnaz aptallığıyla heder edilişi. Genel oy hakkıyla dile gelen, kitlenin çıkarlarının yıllanmış düşmanlarında kendine uygun bir sözcü arayan ulusun genel iradesinin sonunda bir korsanda tecelli edişi… işte bu, o dönemdir…”
A. İnsel de“konuyu” özetliyor. “Bonapartizm, burjuvazi için ama burjuvalara rağmen tesis edilen… Modernleşmeyi ve bir kesimin hızla zenginleşmesini hedef alan.. siyasal iktidardır… Popülizmi ve milliyetçiliği besleyerek, yurtdışı askerî maceralara yol vererek iktidarını sürdürür…” Marks, Bonapartizm’i “meşruiyetini plebisitten alan… aynı zamanda otoriter, merkeziyetçi rejimi tanımlamak için” kullanır. “… kendi çıkarları peşinde koştuğu için sınıf çıkarlarını gözetmekten aciz kalan burjuvazinin yarattığı boşluğu bir “tufeylinin”, bir “sahtekârın, halkın oylarıyla seçilerek doldurmasıdır. .. Bonapartizm, bütün sınıfların eşit biçimde güçsüz ve benzer biçimde sessiz kalmasıyla sonuçlanmasından sonra herkesin ‘tüfeğin dipçiği önünde diz çökmesidir.'”
Tanıdık geldi mi?
BURJUVAZİ FAŞİZME NEDEN TESLİM OLUYOR?
“1848 Haziran’ında, Paris Proletarya ayaklanmasının karşısındaki “Burjuva cumhuriyetinin yanında, mali aristokrasi, sanayi burjuvazisi, orta sınıflar, küçük-burjuvazi, ordu, seyyar muhafız olarak örgütlenmiş lümpen-proletarya, aydınlar, rahipler ve bütün kır nüfusu vardı. Proletaryanın yanında ise kendinden başka kimse yoktu. Ayaklananların 3 binden fazlası, zaferden sonra, kılıçtan geçirildi, 15.000’i yargılanmaksızın sürgün edildi. Bu yenilgi, proletaryayı, devrimci sahnenin arka planına itti.”
Marks daha o zamanlarda, 1920’lerin Faşizm dinamiğini açıklamıştı.
İşçi sınıfı mücadelesi yükseldiğinde, egemen sınıfın kanlı bıçaklı fraksiyonları ve artıklarıyla beslenenler bir araya gelir. Korku, burjuvaziyi öylesine birbirine iter ki, yapışır, bütünleşirler. İhtiyaç halinde tek bir “duçe”, “führer” kanatları altına sokulurlar.
“Haziran günlerinde, bütün sınıflar ve bütün partiler, proletarya sınıfının karşısında, yani ‘anarşi partisinin’, sosyalizmin, komünizmin karşısında, “düzen partisi” içinde birleşmişlerdi… Onlar, eski toplumun “mülkiyet, aile, din, düzen” sloganlarını yeniden ele alıp, bunları ordularında parola olarak kullanmışlardı… Bu andan itibaren, bu işaret altında, Haziran ayaklanmacılarına karşı bir araya gelmiş olan birçok partiden biri, devrimci savaş alanını kendi özel sınıf çıkarları adına savunmaya çalıştığı zaman, “mülkiyet, aile, din, düzen!” haykırışı altında ezilir…”

2000’in başında Ecevit hükümetinin bir ” yamalı bohça” olduğunu anımsayalım. DSP, ANAP ve MHP. DSP yüzde 22 oy ile Ecevit’i başbakan yapmıştı. ABD’nin Irak işgaline karşı kakafoni, Ecevit’in Saddam ziyareti… Sonlarını hazırladı. Ne “neo-liberal”, ne de “ulusal” bir ekonomi kurabiliyorlardı. Sonunda tüm “düzen” partilerinin nasıl da yolsuzluklara batmış, kamu zenginliklerini hep birlikte iç ettikleri de ortaya çıktı. Gerisi AKP!
90’lı yıllarda Kürtlere karşı sürdürülen kirli savaş sürerken burjuvazi adına sorumluluk almayı Sakıp Sabancı denedi. “Ülkemiz mozaiktir!” A. Türkeş “ne mozaiği ulan!” dedi; kardeşi H. Özdemir Sabancıyı Dev Sol’a öldürttüler! Ayar verildi. Yeni Demokrasi Hareketi de benzer bir girişimdi. Türkiye Burjuvazisi, Modern, Laik, Cumhuriyetçi Burjuvazi “asker” tarafından sindirildi. Yönetmiyor, yönetiliyordu. 12 Eylül ile verdiği “yularını” geri alamamıştı. Kendine rağmen, kendi için siyaset üretiliyordu.
Bu olgu her şeye karşın son yılların aczini kısmen açıklar. 2000’ler Türkiye’si için tuhaf olan, burjuvazi, karşısında korkacağı ayaklanmış işçi sınıfı bulunmadığı halde, nasıl oldu da ülkeyi yönetmekten “kolayca” vazgeçti? Herkes gibi kandırıldı mı?
“Fransızların yaptıkları gibi, kendi ulusunun gafil avlandığını söylemek yetmez. Ne bir ulusun, ne de bir kadının, karşılarına çıkan ilk serüvencinin kendilerini iğfal edebildiği zaaf anı bağışlanır bir şey değildir… Nasıl olup da 36 milyonluk bir ulusun üç dolandırıcı tarafından ansızın faka bastırıldığı ve direnç göstermeden köleliğe sürüklendiği, gene de açıklanması gereken bir şey olarak kalır.”
Burjuvazi “sınıf” olarak iradesini bir “Reis’e” ne kolay terk ediverdi? Belki de yalnızca bu kolaylık bile “tekerrürün” bir komedi olarak tecelli edeceğinin garantisiydi!
Sınıf olarak TÜM Burjuvaziyi “koruyacak” diktatörlüğün, burjuvaziye de “gerekirse” tahakküm uyguladığını yazar Marks. “En basit burjuva mali reformunun, en sıradan liberalizmin, en biçimsel cumhuriyetçiliğin, en sığ demokrasinin her türlü istemi, hem “topluma karşı bir saldırı” olarak cezalandırılmış, hem de “sosyalist” diye horlanmıştır. Ve sonunda, “din ve düzen”in büyük rahiplerinin kendileri de üç ayaklı vaaz kürsülerinden tekmeyle kovuldular, gece yarısı yataklarından kaldırıldılar, cezaevi arabalarına tıkıldılar, zindana atıldılar, ya da sürgüne gönderildiler. Tapınakları yerlebir edildi, ağızları mühürlendi, kalemleri kırıldı ve onların yasaları, din, mülkiyet, aile ve düzen adına yırtılıp atıldı. Düzenin bağnaz burjuvaları, kendi balkonlarında, sarhoş bir başıbozuk asker tarafından kurşuna dizildi… ve bütün bunlar, mülkiyet, aile, din ve düzen adına yapıldı.” Burada bunlara gerek kalmadı; bunlar “Doğu’lu Burjuvaydı.” Esnaflıktan gelme adamlar.
Burjuva basın da diktatöre muhalefet edemezdi. “Burjuva gazetecilerinin, Bonaparte’ın gasp isteklerine karşı yönelttikleri her türlü saldırı için ve basının, yürütme gücüne karşı burjuvazinin siyasal haklarını savunmak üzere yaptığı her türlü girişim için, burjuva jürilerinin verdikleri ağır para cezaları ve duyulmadık hapis cezaları, yalnız Fransa’da değil, tüm Avrupa’da genel bir şaşkınlık yarattı.”
Halâ yaratıyor!
“Kraldan çok kralcı”, büyük ve “küçük” çanak yalayıcılar… “burjuvazinin parlamento-dışı kitlesi, cumhurbaşkanına kul olan tavrıyla, parlamentoyu horlayışıyla, kendi basınına gaddarca kötü davranışıyla, burjuvazinin yazan ve konuşan kısmını, politikacılarını ve fikir adamlarını, kürsülerdeki sözcülerini ve basınını ezmeye, mahvetmeye çağırıyordu Bonaparte’ı ki böylece.. hükümetin koruması altında güvenle özel işlerini takip edebilsin.”
Aynen devam!

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Son Kale !

Artıgerçek Günlük siyasete ilişkin ilgimi son seçimden itibaren neredeyse tümüyle kaybettim. Televizyondaki ilgili programları görür …

8 Yorumlar

  1. fotoğraf teknik nedenlerle konulamamış.
    bu linkte görülebilir

    http://www.birgun.net/haber-detay/demiroren-den-yavuz-bingol-pozu-93826.html

  2. gürsel abi ne zaman geri döneceksiniz insanbu sitesine? sizin yazılarınız ve yorumlarınız olmadan oranın tadı yok.

  3. özgürlükçü

    HDP YENİDEN YAPILANMA KONFERANSLARINA KOCAELİ YEREL SUNUŞ
    Geç de olsa ilk defa HDP yerel dinamiklerden beslenerek yapısal sorunlarına yeni çözümler üreterek giderek bürokratlaşma ve dar kadro partisine oturan örgüt ve çalışma tarzını olumlu tüketme çabası olarak konferans çalışması başlatması olumlu olmuştur.Sistemin alternatifi Toplumsal muhalefetin Politik Partisi olma iddiasındaki HDP nin bütün yetmezlik ve sorunlarına rağmen siyasi hayatımızda düzene alternatif ilk defa politik bir seçenek olabilmesi siyaseten DEVRİM olduğunu HDP den önceki durumumuzu hatırlayınca daha iyi anlıyoruz.Geldiğimiz olumlu yerin bilincinde olup yapısal sorunlarımıza yeni çözümler yerelden bizzat hayatın yaşanıp siyasetin üretildiği pratiklerden üretebilirsek HDP olması gereken zemine oturup öncelikle üyelerin,program,yerel dinamiklerin,etik demokratik değerlerin,evrensel özgürlükçü devrimci birikimlerin ve geleceğin iktidar partisi yapabilmemiz mümkündür.Bunun birinci koşulu bütün pratiklerimizin oturduğu yukardan aşağıya en devrimci öncü anlayışına oturan kadro partisi geleneksel tarzımızı kırıp dökmeden olumlu tüketip yüzleşebilmemizden geçeceği çok açıktır.Kendi iktidarıyla yüzleşemeyip olumlu tüketemeyenlerin iktidar güç hegemonyanın sorunlu olduğunu sorunsuz güç ve iktidarın asıl sahibi halkın seçmenin kendisinde olduğunu bilmeyen anlayışların bunları yapamayacağı giderek daha katı merkezi örgüt anlayışı ile var olan demokratik işleyişleri de engelleyip yerelden yani halktan beslenmeyi engelleyeceği bilinmekte dir.Açıkça tek cümle ile bütün pratikler aslında ne yapıp ne yapmamamız gerektiğini göstermiştir.Kendi örgütünü kendiliğinden işleyen kişilerin grupların iyi yada kötü niyetine bağlı olmayan kurumlar kurallar işleyişlerle doğrudan demokratik işleyişlerin kurumsallaştığı başarı siyaset pratiği ile yönetemeyenlerin gelecekte de halkıda demokratik işleyişlerle yönetemeyeceği gerçeğinden kabül görüp başarması mümkün değildir.
    Böyle bir perspektif beklerken genelgede yapısal sorunlarımızı açığa çıkarması ve geleceğin alternatif başarı siyasetinin kural kurum ve işleyişlerinin yerelden üretilmesini teşvik yerine konferansların işleyiş ve perspektifini nicel ve nitelik olarak daraltan bildik eski anlayışla merkezci kontrolcü endişeli dille bilinenlerin tekrarı yerllerde kabül görmeyip asıl yapısal sorunlarımıza odaklanıp yeni yaratıcı çözüm ve önerilerle alternatif başarı siyasetinin katkıları açığa çıkacağından eminim.
    İlk önce yaptığımız iş olan Demokratik Siyasetin tek cümle ile tanımını yapmalıyız.Siyaseti nasıl algıladığımız parti programı gibi temel metinlerde tanımlanmalı.HDK 2012 Mayıs genel kuruluna Kocaeli raporuylu bir cümlede verdiğimiz tanımın en uygun tanım olduğunda ısrarcıyız.

    ÇÖZMEYİP AĞIR BEDELLER ÖDEDİĞİMİZ SORUNLARIN SORUNU YAŞAYAN HALKIN İRADESİ BELİRLEYİCİLİĞİNDE ÇÖZÜMÜ VE GELECEK BEKLENTİLERİNİN YÖNETİLMESİ Başarı siyasetinin tek cümlede tanımı olarak programa girmesini tartışmaya sunuyoruz.Zaten şu anda konuştuğumuz yapısal sorunları bu tanıma yaptığımız işlerin ne kadar uyduğunu irdelediğimizde daha iyi anlayacağız.Başarı hedefleyen partinin ilk yapacağı iş yaptığı işi siyaseti tanımlamak olmalıdır.Bu verimli tanımın oturduğu iki kriter vardır biri halkın seçmenin iradesini temel alan DEMOKRATİKLİK ikincisi ise ağır bedeller ödediğimiz yapısal sorunlarımıza kilitlenme anlayışı dır ki bu iki kriter başarı siyaset teori ve pratiğinin temel anlayışıdır buna oturmayan siyaset pratiklerinin başarması mümkün değildir.
    HDK-HDP sürecinde toplumsal muhalefetin örgütünün inşasında sistemin mağdurlarını temel alıp birlikte iş yapma yeteneklerini geliştirip bu geniş toplumsal muhalefet dinamiğinden TOPLUMSAL MUHALEFETİN POLİTİK PARTİSİ (HDP) ni inşa etmeye çalışmıştık içinde toplumsal yerel politik bütün kimlik inanç çevre cinsiyet sitemin mağduru dinamikleri barındırdiğini biliriz.Bunların sadece biri yada bir kaçının örgütüne dönüşmemiz daralma riskini engellemek için partiyi de HDP nedire cevap bulmalıyız 2. Önemli önerimiz HDP nedirin cevabı TOPLUMSAL MUHALEFETİN POLİTİK PARTİSİ dir tek cevabı olmalıdır.Bu önerimizin nedeni genellikle eski devrimci ağırlıklı sosyalist gelenek ve bileşenlerin programlarında sosyalist parti yazması HDP ye taşınıp HDP yi daraltma ihtimalini ortadan kaldırmak için temel metinlere bu şekilde tek cümlede HDP nedir in cevabı olmalıdır.
    3.Temel önerimiz geleneksel çalışma tarzı ve örgütlenme anlayışı tümüyle sorunlu ve ihtiyaca cevap olmayan tarzı tümden değiştirmek yerine alternatif başarı siyasetinin teori ve pratiği örneklerine oturan yeni tarzı öneriyoruz.HDP de temel özne parti üyesi olmalıdır.Bileşen partiler HDK da bileşen olabilir ama HDP de bileşen parti temsiliyetine son verip temel temsiliyet parti üyeliği ile olmalı ve üyenin hukuğu özne olduğu kendini bütün yaratıcılığı ile gerçekleştirmesinin önünü açacak yeni bir hukuk tanımlanmalıdır.Şu anda HDP nin oturduğu anlayış ve refleksler kadro partisi olduğundan bütün süreçler 200-300 kişilik bir birini tanıyan dar kadro ile yönetilmesinin nedeni budur.Kadro partisine oturan anlayışla geldiğimiz yer bu kadardır bundan ileri gidemeyiz dikkat edersek kadro partileri genellikle kendi kadrolarını yönetimlere temsile taşır bunu yapabilmek için yerinde doğrudan demokrasiyi ve siyasetin merkezi değil yerel aktivite olduğunu unutan bir yönetim tarzımız olması bundandır.Bu işleyişin tam tersi bütün çalışmalar ilgili alanın yerelin yada yerellerin toplamı genelin bütün dinamiklerine üye temel hukuku ile açık katılımcı doğrudan demokratik işleyişlerle üretilecek geçici süreç yönetim programlarını üretmek üretilen bu programı uygulayacakları aşağıdan yukarıya demokratik işleyişlerle seçip yönetimler oluşturmak işleyişiyle olabilmelidir.Son dönemde basında da tartışılan HDP parti meclisini yönetimleri vekilleri delegeleri kim seçti??sorusuna yanıt verememek bu sorunlu örgüt ve kadro partisine oturan çalışma tarzından kaynaklı olup bununla yüzleşip olumlu tüketmeden başarmamız mümkün değildir.
    Tam bu noktada yeniye dair alternatif başarı siyaseti teori ve pratiğinin yeni çalışma tarzının kurumlarına ve işleyişlerine ilişkin önerimiz olacak ironiktir HDK2012 mayıs genel kuruluna sunulan Kocaeli metninde de vermiştik ya okuyan olmadı ya da okunduysa en devrimci öncülerce dikkate alınmadı metni verirken eleştiri beklediğimizi söyleyip yazdık geri dönüş metne eleştiri de almadık.Önerimiz HDK-HDP bütün örgüt birimleri yerlelden genele hepsi için uygulanması gereken nerde HDP varsa ilk yapmamız gereken kurumlardır.Eski emek hukuk komisyonları yerine bütün birimlerde olması gereken kurumlar olarak…
    1-Bilgi toplama Envanter Komisyonu
    Bütün bilgilerin güncellenip arşivlendiği en yeni teknolojide mutfağın ve bütün katılımcıların hizmetine sunulduğu partini birikim ve hafızasını oluşturan çalışma grubu.
    2-Program proje mutfak komisyonu
    Yukardaki biriktirilen bilgilerle ilgili yerel ve genelin süreç yönetim programlarını özgün projeleri üreten fikir seviyesindeki çalışmaları bütünlüklü proje program seviyesine yükselten mutfak komisyonu.
    3-Tanıtım organizasyon basın yayın ajitasyon komisyonu
    Parti programı ve çalışmalarının organizasyonu tanıtımı iletişimi ajitasyonu yerel genel saha ve bütün çalışmaların yapıldığı çalışma grubu.
    4-Ölçme değerlendirme komisyonu
    Uygulanan süreç yönetim programlarının hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını belirli zaman aralığında yapıp yapamadıklarımızı ölçüp değerlendirip yetmezlik ve eksiklerimizi açığa çıkarıp bulunduğumuz yeri anlayıp görünür geleceği önümüze koyan çalışma grubu.
    Basit gibi görünen bu önerilerimiz bütün birimlerde temel alınıp uygulanması yaşadığımız hayatın pratiğini kavramamız giderek bu hayatı değiştirip dönüştürmenin programlarına ulaşıp bunları nasıl ve kimlerle gerçekleştirebileceğimiz yeni ve dinamik örgütlere bizi taşıyıp en çok ihtiyacımız olan halkımızın gelecek beklentilerini bizzat halkımızla birlikte gerçekleştirmenin yeni olanaklarını bize sunabilen model olabileceği umudundayız.
    HDP merkezi mutfağının bizce ilk yapması gereken bütün yerellerin önüne süreli iş olarak önümüzdeki 5-10 yılı kapsayan kendi yerel süreç yönetim programlarını üretmeleri işi koymalıdır.Bu yerel programların toplamından genel parti Süreç Yönetim Programına aşağıdan yukarıya ulaşmalıdır.Üretilen Büyük insanlık programı en iyisi olsa bile sorunludur merkezde yazılmıştır en mükemmel merkezi program bile bizzat sorunu yaşayan halkın cümlesinden tarzından beslenemedikçe yetersizdir aşağıdan gelen yerellerin dinamizmini pratiğini ve çözümlerini taşıyan dan beslenen en kötü program bile yukardan yapılandan daha verimli başarılı sonuçlar üretir.Bu çalışmalarda güncel konumuz Öz Yönetim Demokratik Özerklik olarak fikir seviyesini aşamayan eklektik tartışmaları bütünlüklü program seviyesine yükseltip parti programına taşımak ihtiyacı acildir.Şu ana kadar DTK nın 14 maddelik açılımı olumlu olsada yetersizdir. Konunun aslında halkın yerelde kendi kendini yönetmesi olup aslında merkezi ve yerel iktidarı dağıtıp kent yaşayanı yerel halk meclislerine egemenliği verdiği perspektiften tartışılmaması politik mutfağın en büyük eksiği olmuştur.Öz yönetim iktidarı iktidarcı anlayışı olumlu tüketip program ve karar yetkisini yerel halka veren yerinde doğrudan demokrasi olduğunu neden söyleyemiyoruz.
    Bu metni okuyanlardan tek isteğim yukarda bir cümlede yaptığım alternatif başarı siyaset tanımına yaptığımız işlerin ne kadar uyup uymadığını kontrol edersek aslında başarı siyaseti diye ne yaptığımızda açığa çıkar.Merkezi mutfağın bu metne eleştirilerini öğrenmek isteriz ama şimdiye kadar verdiğimiz siyasi katkı metinlerine uygulananları hatırlayınca umutsuz olduğumu söylemeliyim.Tek umudum kendi pratiklerimizle el yordamı ile ulaştığımız başarı siyaseti pratiğini Haziran seçimlerinde bir miktar kendi pratimde ilçelerimizde uygulamaya çalıştık bu çalışmalara katılan yerel ilçe örgütlerimizin yönetici ve aktivistleri bildik edilgen siyaset pratiği ile benim önerdiğim başarı siyaset pratiği farkını halktaki ilgi ve etkisini fark etmemeleri mümkün değil düşüncesiyle çalışmalarda ilçelerin aktivistlerinden faydalanırsa daha verimli konferans sonuçları alınacağı düşüncesindeyim.Bu yeni pratiğin başarısıda bizden kaynaklı olmadığını dürüstçe söylemeliyim bu önerilerin hepsi tek cümlede gizli olan siyaset tanımındaki temel alınan sorunu yaşayan halkımızdan öğrendiklerimizdir.Bizim yaptığımız sadece eski ezberimizi tüketip halkımızdan öğrendiğimizi pratikleştirmek olmuştur umarım halkımızın HDP den neyi isteyip neyi istemediğini kedisinden öğrenmeyi tercih ederiz.Hala bizden istenenin ne olduğunu zaten en iyi biz biliyoruz diyeceksek bu çalışmalarında beklenen sonuçları vermeyeceği açıktır.Kocaeli HDK-HDP bütün pratiklerinde bulunmuş özgürlükçü toplumsal devrimci olmaya çalışan Toplumsal Ekolojik Kömünalist HDP üyesi olarak bunca bedelle bu günlere gelen HDP nin sistemin mağduru gariban halkımızın biricik seçeneği tek alternatifinin başarması dileklerimizle konferans çalışmalarını selamlıyorum.
    Aralık 2015 KOCAELİ SİNAN ODABAŞ

  4. Sevgili 2

    “site” sahibi Kaan orada oldukça dönemem. Ve eminim o siteden ayrılmaz; ya sürdürür; ya kapatır, gider! Kimseye bırakmaz..
    Kaan, 20’li yaşlardan tanışırız; ne acı; sonunda bir milliyetçi oldu. Hem de karşıt görüşe tahammül edemeyen bir milliyetçi. Ben o zamanlar, taşralı, özgüvensiz, yararlı olmak için ölmeye hazır bir budalaydım. (Belki hala biraz öyle!) Belki o beni daha çok “budala” yanımla tanıdı; hata bende de olabilir.. Ama yine de bir “cemaatin adamı” o gün de olmadım. Beklenti buydu, yine olamadım!
    Orada istenilen bu.. “Körler, sağırlar” birliği. “imamla” ters düşmeyeceksin!
    Burası özgür bir site. Burada özgürlük 99 ise, orada 39 etmez!
    Burada konuşalım, tartışalım. Ben de insanbu’nun haline üzülüyorum. Arada bakıyorum. aya’da olmasa!

    Bir site adı vereyim. Orada da haftada bir yazıyorum.. sevgilerimle

    ..http://mersinyasam.net/KoseYazisiDetay.aspx?id=59

  5. Taylan Kara’ya haksızlık ettim. Yazılarını zevkle okurum. Oradaki varlığı çok önemli. Onu çıkar geriye ne kalır; düşünmek zorundasın.
    aya’yı yorumlarındaki nesnellik ve kışkırtıcılığı ile takdir ederim. Ama zekânın kötüye kullanılmış hali benim için. Zeka’nın kendini bir kusur olarak gösterdiği narsisizm. Bencil, özdoyumcu! Ama zekâ sonuçta! Hoş oluyor..
    *
    Bu site’ye sol fraksiyonculuğun nasıl da hayatı küçülttüğünün bir örneği olarak bak.
    yaşlı bir kadının cesedi günlerce sokakta yatıyorken PKK’ya “hizmet mi ediyorum” kuşkusu ile körelmiş vicdanların suskunluğu ile bak.
    Böylesi solcu-sosyalist vicdansızlıklarla geldik buraya; acıyan, üzülen, merhamet eden insan olmadan sosyalistlik yapılamayacağını öğrenmek için sanırım daha çok zaman geçecek.. Orada kendine sosyalist diyenler var.
    bebekler, dedeler kurşunlanıyor.. Recep Tayyip’in 1988 deki kadar vicdanları yok…

  6. Güneydoğudaki feodal yapının kırılamamış olması bence en büyük ayıbımız. Bu yapıdan kaç kişi etkileniyor bilemiyorum, bir avuç insan da olsa henüz eşit yurttaş olamamış demek ki. HDP nin bu konuda bir düşüncesi var mı ve bölgenin kaçta kaçı bu durumdan etkileniyor merak ediyorum.

  7. İnsan BU sitesini keyifle takip ediyorum, ben dediğiniz gibi olumsuz bir ortam algılamıyorum. Kişilerin olmadığı bu ortamda keşke bu tür yorumlar yapmasaydınız daha şık olurdu.

  8. sn Deniz Can
    “Kişilerin olmadığı” sözü sanırım sizin “mevzunun” evveliyatını bilmemenizden kaynaklanıyor..

    1. Emin değilim, bir “kışkırtıcı” vatandaş mıdır ne, bana “abi” diyor, niye yazmıyorsun insanbu’ya.. sonra oraya haber veriyor; “ne diyorsun”.. İyi de ediyor.. Ve İlgili kişi beni aşağılıyor, ben de gülümsüyorum…
    Buraya sansürsüz yazılabilir, istenirse yazılabilir.. Ben oradan “şahsen” sansür nedeniyle ayrıldım.. (O sansür karşıtı çarşaf, çarşaf yazıları da ciddiye almayın; teorik; pratik bambaşka.. )
    2. İnsanbu sitesinde Dost Siteler bölümüne girin. Bu site orada var… (aaa.. Kapalı galiba! Neden ki… Orada işler böyle.. Cemaati korumak gerekli..)
    3. Orada yazan ve saygı duyduğum insanlar… Bir sorun yok.. Üzüntüm.. Demokrat, özgürlükçü, farklı görüşe tahammüllü olunsaydı eğer.. Daha da severdiniz.. Şu sefil Diktatörlük koşullarında bir vaha daha olurdu…
    Şu kadarını yazayım; HDP’li değilim, HDP söylemini destekledim; bu orada Kürt Milliyetçiliği olarak görülür… Utangaç bir Türk milliyetçiliği, derin derin koklarsanız, burnunuza gelecektir. MHP’ye faşist bile denilmiyor oralarda..
    4. İfade özgürlüğünden yanayım.. Orada bu “kanun dairesinde” serbesttir.
    ..
    Yazarlarının çoğunu sever, saygı duyarım.. ama durum bu…
    “Kişiler” biliyor, merak etmeyin…
    Hoşçakalın..