Kirov Cinayeti ve Grover Furr  

 

 0000000639920-1

 

sergey_kiraov_cinayeti

 

1934 Sonlarında Durum

1934 yılında, Sovyetler Birliği’nde politik durum şudur: Muhalefet yenilmiş ve Troçkist ya da “sol” muhalefete katılanların çoğu, özellikle 1930’da başlatılan zorla kolektifleştirme hareketinden sonra Stalinist yönetim karşısında teslim olmuştur. Kamenev ve Zinovyev de dahil olmak üzere önde gelen muhalifler geçmişte izledikleri muhalefet çizgisinden dolayı “özeleştiri” yapmış ve yeniden partiye alınmışlardır. Bununla birlikte, kulakların tasfiyesi politikası artık sonuna yaklaşmasına rağmen Stalin’in yönelimiyle rejimin baskıcı niteliğinin giderek artıyor olması Parti’de, Stalinistler arasında bile bir rahatsızlık nedenidir. Üstelik yeni bir muhalefet, bu sefer “sol” muhalefetten daha değişik biçimde, baskıların gevşetilmesi talebiyle kendini yeniden göstermeye başlamıştır. Ryutin’in kaleme aldığı söylenen ve “Ryutin Platformu” diye anılan metin Parti çevrelerinde elden ele dolaşmaktadır (bu metin, Stalin’in intihar ettiği söylenen karısının odasında bile bulunmuştur).

 

Stalin 1932 yılında bu metinden dolayı Ryutin’i idam etmek istemiş, fakat parti içinde, Stalinist olmalarına rağmen, Stalin’in tersine “ılımlılık yanlısı” diye tanınan Kirov ve Orjonikidze gibi liderlerin karşı çıkması üzerine Ryutin’e sadece uzun süreli bir hapis cezası verilebilmiştir (Ryutin, Büyük Temizlik yıllarında öldürülecektir). 1934 Şubat’ındaki XVII. Parti Kongresi yaklaşırken, yakın çevresinde Stalin’i iyice tedirgin eden bir gelişme baş göstermiştir. O güne kadar Stalin’in arkasında durmuş bir kısım Parti önde geleni, Lenin’in 1920’lerdeki vasiyetini hatırlayarak, Stalin’i bu kongrede sekreterlik görevinden almanın yollarını aramaya başlamış, Orjonikidze’nin de katıldığı toplantılar düzenlemeye girişmiştir. Bu grup, sekreterlik görevini Kirov’a önermiş, fakat Kirov görevi reddetmiştir. Elbette NKVD’nin ve dolayısıyla Stalin’in haberi olan bu toplantılarda kendisine sekreterlik teklif edildiğini Kirov, Stalin’e de açmış, fakat kendisinin görevi kabul etmediğini de eklemiştir. Dahası, XVII. Kongrede 1.966 delegeden 300’e yakınının, Stalin’in adını çizmesi, Stalin’in asla unutmayacağı büyük bir skandaldır. Bu durum, Stalin’in emriyle kongre seçim komisyonunun kuraldışı müdahalesiyle ortadan kaldırılmış ve Stalin’i çizen oylar 300’den 3’e indirilmiştir. Kirov’un adını silenlerin sayısı da 3’tür zaten. Geçerken, “Muzafferler Kongresi (muhalefete ve kulaklara karşı zafer anlamında) diye tarihe geçen bu kongrenin 1.966 delegesinden 1.108’inin 1936-1939 arasındaki Büyük Temizlik’te “halk düşmanı” olarak kurşuna dizildiğini belirtelim.

 

Kirov, Parti sekreterliğine aday olmamıştı ama muhalefe karşı ılımlı tutumuyla, sanayi alanında uzmanlara ve yöneticilere karşı uydurma suçlarla yürütülen baskı ve yargılamalara karşı çıkmasıyla, yeni davalar açılması yerine partide ve parti dışında bir barış ortamı yaratılması isteğiyle Stalin’in paranoyakça sertlik politikalarının açıkça karşısında yer alıyordu. Açıkça derken, elbette totaliter bir rejimde muhalefetini açıkça ifade etmesi mümkün değildi ama parti içi mahfillerde bu konuların konuşulmasını ve bilinmesini sağlayacak kadar açıkça. 1934 yılının sonlarına doğru durum buydu.

 

 

Cinayet ve Sonrası

 

Kirov cinayeti bu ortamda işlendi. Şimdi bu cinayetin ayrıntılarını görelim kısaca.

 

Leningrad Parti şefi Kirov, 1 Aralık 1934 günü, Leningrad Parti merkezi olarak kullanılan Smolni binasında, kendi çalışma odasına giden koridorun üzerinde, Nikolayev adlı, otuz yaşlarındaki bir parti üyesi tarafından, ensesine sıkılan tabanca kurşunuyla vurularak öldürülmüştü.

 

Nikolayev, 1930’lu yılların başlarında emek çalışmasına gitmek istemediği için bir ara partiden ihraç edilmiş, fakat sonra “özeleştiri” yaparak yeniden partiye alınmıştı. Fakat Partiye yeniden alındıktan sonra da kol emeği gerektiren işlerden kaçınmış ve işsiz kalmıştır. Muhtemelen Parti merkezinde sekreterlik yapan karısı Milda Draula’nın (bütün yakın akrabaları gibi o da kısa bir yargılamanın ardından idam edilmiştir) maaşıyla geçiniyordu, en azından görünüşte. Nikolayev, kendisini bir ara partiden atan ve şu anda da işsiz bırakan Leningrad’daki Parti kodamanlarına karşı hınç beslemekte, hatta onlardan birine karşı bir suikast eylemi yapmayı bile belki kafasının içinde, belki de yakın çevresinde tartışmaktadır.

 

İşte bu koşullarda, daha sonradan NKVD mensubu olduğu açıklanan, fakat her nedense kimliği hiçbir zaman ortaya çıkmayan birisi, Nikolayev’le bağlantı kurmuş ve onu, herhangi bir “kodamanı” öldürmektense, “kodamanların başı” Kirov’u öldürmeye ikna etmiştir. Bundan sonra bu meçhul kişi Nikolayev’e Nagant marka bir silah ve mermi temin etmiş, birlikte ormanlık, tenha yerlerde silah talimi yapmışlardır.

 

Nikolayev, üstünde silah olduğu halde, bir kere Kirov’un bulunması ihtimali olan bir yerde, bir kere de Smolni’ye girmek isterken iki kere yakalanmış, üstünden silah ve Kirov’un Smolni’deki odasının krokisi çıktığı halde NKVD tarafından, silahıyla birlikte serbest bırakılmıştır. Daha sonra, “Sağcılar ve Troçkistler Bloku” yargılaması sırasında ortaya çıktığı gibi, Nikolayev’i serbest bırakan, o zamanki NKVD şefi Yagoda’nın Leningrad’daki özel adamı ve Leningrad NKVD şef yardımcısı I. V. Zaporoziyets’di. Nikolayev, cinayetin ardından kendisini bizzat sorgulayan Stalin’in, “Kirov’u neden vurdun?” sorusuna  orada bulunan NKVD görevlilerini göstererek, “bu soruyu onlara sormalısınız”  cevabını vermiştir. (Robert Conquest, Kirov Cinayeti ve Stalin, çev: Gün Zileli, h2o, 2015)

 

Daha başka kuşku çekici durumlar da vardır. Vurulduğu gün olan 1 Aralık 1934 akşamı Kirov, Smolni’ye geldiğinde, tuhaf bir şekilde, Smolni’nin ana kapısı önündeki NKVD koruma birlikleri ve binanın içindeki NKVD nöbetçileri ortadan yok olmuştur. Dahası, Kirov’un adanmış koruyucusu Borisov, birileri tarafından alıkonarak Kirov’un binaya korumasız girmesi sağlanmıştır. Cinayetten iki gün sonra Borisov’un NKVD’nin gözetimi altında bulunduğu öğrenilmiş ve Stalin’in başkanlığında Smolni’de cinayeti tahkik eden heyetin önüne sorguya getirilmesi istenmiştir. Fakat ilginçtir ki, sorgulama için getirilirken, Borisov’un, NKVD kamyonetinin duvara çarpması sonucu meydana gelen “trafik kazasında” öldüğü duyurulmuştur.  Yıllar sonra, Kruşçev döneminde, Kirov Cinayetini araştıran Komisyon, Borisov’un kasten öldürüldüğünü açıklamıştır. Açıklandığına göre, Borisov’u getiren kamyonetin şoförünün yanında oturmakta olan NKVD görevlisi aniden direksiyonu çevirerek arabanın duvara çarpmasını sağlamış ve arka tarafta, Borisov’un yanında oturmakta olan diğer iki NKVD görevlisi,  demir çubuklarla başına vurarak Borisov’u öldürmüşlerdir.

 

Bir diğer tuhaf olay, NKVD şef yardımcısı Zaporoziyets’in, cinayetten aylar önce, Leningrad NKVD şefi Medved’den habersizce Moskova’dan Leningrad’a “beş delikanlı” getirtmesi olayıdır. Bu durumdan haberdar olan Medved durumu Kirov’a şikâyet etmiş, bunun üzerine Kirov Stalin’i telefonla arayarak şikâyeti kendisine bildirmiştir. Fakat Stalin, kendisinden asla beklenmeyecek “özerkçi” bir tutum sergileyerek bunun “NKVD’nin iç işi olduğunu” söylemiş ve bu “delikanlıları” geri aldırmak için hiçbir girişimde bulunmamıştır.

 

Cinayetten sonra yürütülen tahkikatta, NKVD Leningrad sorumlularının “görevi ihmal ettikleri” sonucuna varılmış ve Zaporoziyets de dahil olmak üzere, bu görevlilere 2 ya da 3 yıl gibi, olayın ağırlığıyla pek orantılı olmayan hafif cezalar verilmiştir. Ayrıca bu görevliler, özel araçlarla ve konfor içinde gönderildikleri sürgün yerlerinde, rütbeleri geri alınmış NKVD üniformalarıyla dolaşmış ve sürgün yerlerinde bir iki yıl özel bir himaye politikasına göre kalmışlardır. Ne zaman şefleri Yagoda tutuklanıp “Sağcılar ve Troçkistler Bloku” davasında “itiraf”larda bulunmuş ve ardından infaz edilmiştir, işte o zaman, tutuklu Leningrad NKVD kadrosunun tamamı kurşuna dizilmiştir. Buna, Borisov’u öldüren NKVD görevlileri de dahildir. Sonuç olarak, Kirov cinayetine şu ya da bu şekilde bulaşan ve günün birinde açıklamalarda bulunması ihtimali olan hiç kimse hayatta bırakılmamıştır.

 

 

Kim?  

 

Bu cinayetin yukardan, NKVD aracılığıyla örgütlendiği kesindir. Bunu Stalinist kaynaklar da (çağdaş Stalin savunucu Grover Furr da dahil) kabul etmektedir. Zaten cinayetin bizzat o zamanki NKVD şefi Yagoda’nın emirleriyle, örgütlemesiyle ve himayesiyle işlendiği, Yagoda’nın ölüme mahkûm edildiği davada da ortaya çıkmıştır. Fakat ortaya çıkmayan bir tek şey vardır: Yagoda’ya bu emri kim vermiştir?

 

O dönem savcı Vişinski’nin ve resmi Sovyet kurumlarının verdiği yanıt şudur: Bu emri veren, kendisi de ölüme gönderilen Merkez Komitesi üyesi Yenukidze’dir.

 

Fakat bu nokta hiç ikna edici değildir. Çünkü o dönemdeki Parti hiyerarşisi açısından, sadece bir merkez komitesi üyesi olan Yenukidze’nin, NKVD şefliği gibi üst bir makamın sahibi olan Yagoda’yı bu kadar tehlikeli bir işte yönlendirmesi, ona bu konuda emirler vermesi hiç inanılacak şey değildir. Bırakın Parti içi görevini, bir muhalif olarak bile Yenukidze’nin Yagoda’ya böyle bir cinayet emrini verecek bir otoritesi yoktur: “… yargılamaya ilişkin en ilginç nokta, NKVD’nin ihmalle suçlandığı ilk iddianın yerini, suça kasıtlı olarak bulaşmasının almış olmasıdır. Yagoda’nın, cinayeti bu mekanizma yoluyla düzenlediği bir gerçektir. Fakat Yagoda’yı buna sevk eden neydi? Daha doğrusu onu buna zorlayan kimdi? NKVD ya da politik liderlik içinde kim ya da kimler Kirov’un öldürülmesinden ufak da olsa bir çıkar sağlayabilir ve NKVD’nin bu işe karışmasına destek verme gücüne sahip olabilirdi? Tamamen zararsız ve suya sabuna dokunmayan bir kişi olan ‘cani’ Yenukidze’nin Merkez adına  (Muhalefet merkezi adına, g.z.) Yagoda’ya talimat vermesi Stalinist versiyonu zora sokmaktadır.” (Age, s. 145-146) “Yenukidze’nin Yagoda’ya emir verdiğine ve Yagoda’nın itirazlarının dikkate alınmadığına ilişkin benzer ifadeler savcı Vişinski’nin konuşmasında da tekrarlandı. Ne var ki, Yenukidze kesinlikle Yagoda’ya ısrar edecek mevkide değildi: O, iktidar yetkileri bakımından Yagoda’nın uzağından bile geçemezdi.” (Age, s. 147)

 

Açıktır ki, o dönemde NKVD şefi olarak Stalin’den habersiz en ufak bir adım atmanın kendi sonu olacağını çok iyi bilen Yagoda’ya böyle bir cinayetin örgütlenmesi talimatını veren bizzat Stalin’den başkası değildi.

 

 

Büyük Temizlik Davaları

 

Nitekim Stalin, Büyük Temizlik’i Kirov cinayetine dayanarak yürütmüştür. Yani bu Büyük Temizlik, büyük bir cinayet planına dayandırılmıştır. Muhalifleri suçlayıp ölüme götürmek için büyük bir cinayet gerekiyordu. Kirov cinayeti bu gerekçeyi sağlamıştır. İlk elde, 1920’lerdeki Kızıl Terörü hatırlatan bir şekilde “Beyaz muhafızların” (bu ad rejimin taktığı addır; o dönem “Beyaz Muhafız” denilenler, şu ya da bu şekilde rejimle uyum içinde olmayan, farklı siyasi görüşlere sahip insanlardı) uyduruk mahkemelerde yargılanıp infaz edilmesi sahneye konmuştur. Ardından Zinovyevciler, cinayetin “manevi sorumluluğunu” “itiraf edip” hapse mahkûm edilmiştir. Fakat 1937 yılıyla birlikte Büyük Temizlik gemi azıya almış ve “show trial”ler ardı ardına sahneye konmuştur: Leningrad Terörist Merkezi Davası; Moskova Merkezi Davası; Troçkist-Zinovyevci Terörist Merkez Davası; Sağcılar ve Troçkistler Bloku davası vb. Daha önce cinayetle ilgili suçlamalar “manevi sorumlulukla” kısıtlıyken, bu davalarda sanıklar, NKVD sorgucularının zorlamasıyla bizzat yaptıkları “itiraflarla” “terörizm” senaryosuna ortak edilmiş ve ölüme gönderilmişlerdir.

 

Kirov cinayetinin, Büyük Temizlik’i başlatmak, muhalifleri, hatta Stalinistler içinde “ayak sürüyenleri” ortadan kaldırmak için başından itibaren planlanmış bir komplo olduğu son derece açıktır.

 

 

Gelelim Grover Furr’a…

 

Bu gönüllü Stalin savunucusunun gülünesi kitaplarından birini bundan üç yıl kadar önce, “Büyük Temizlik, Büyük Kirlilik” başlıklı yazımda ele almış ve eleştirmiştim (http://www.gunzileli.com/2013/12/04/buyuk-temizlik-buyuk-kirlilik/). Aslında kendisini hiç mi hiç ciddiye almam, fakat Türkiye’deki bir kısım Stalinist, pek çaresiz kalmış olacaklar ki, bu yeteneksiz akademisyene dört elle sarılıp ha babam kitaplarını yayınlamaktadırlar. Kendisini ne kadar ciddiye almazsanız almayın, Stalinizmin içyüzünü henüz öğrenme olanağı bulamamış genç devrimcilerin bu saçma sapan argümanlara kapılmayıp gerçeği görebilmeleri için insan ister istemez böyle şeylerle uğraşmak zorunda kalıyor.

 

Grover Furr’un Sergey Kirov Cinayeti (çev: Reşat Bilici, Yazılama, 2016)  adlı kitabını, yaklaşık bir ay önce “Yalan… İtirafların… Kanıtladığı…” başlıklı yazımda giriş babında ele almıştım. 428 sayfa boyunca saçmalayan ve sayıklayan bu kitapla ne sizleri ne de kendimi uzun uzun meşgul etmek niyetindeyim. Çünkü bu gerçekten saçmalıkla iştigal etmek olur! Bu yazıda kitaba sadece Grover Furr’un bazı “kurnazca taktikleri” açısından değineceğim.

 

Grover Furr, cinayetle ilgili olarak yıllar içinde ortaya çıkan gerçekleri ya da bu gerçeklere dayanarak cinayetin Stalin’in örgütlediği bir komplo olduğu tezini (çevirisini yaptığım Conquest bu tezi savunanların başında gelir) çürütmeye çalışmamış da (çünkü, bırakın Grover Furr gibi yeteneksiz birini, benim diyen Stalinist demogogun bile altından kalkamayacağı kadar zor bir iştir bu), Nikolayev’in basit bir tetikçi olduğunu, olayın içinde herhangi bir komplo aramanın saçma olduğunu ileri süren bazı tez sahipleriyle tartışmayı, aklı sıra onları çürütmeye çalışmış. Grover Furr’un zekâ düzeyinden beklenmeyecek ölçüde hin oğlu hince bir taktik! Bazı dava avukatları da bu taktiğe sık sık başvururlar. Örneğin, bir adam içkiliyken karısını öldürmüştür. Sanık avukatı cinayetin üzerinde durmaz da, müvekkilinin hayatında ağzına içki koymadığını kanıtlamaya girişir. İşte bunun gibi bir şey.

 

Öyle ki, konu, cinayeti kimin işlediğinden sapıp bu bir komplo mudur değil midir noktasına sürülür. “Komplo değildir” diyenler “yenilgiye uğratıldıktan” sonra da bu komployu, Stalin “show trialleri”nde savcı Vişinski’nin ileri sürdüğü gibi, muhaliflerin örgütlediği iddiasına sıçranıverir. Bunun “ispatı” ise kolaydır: İtiraflar. Aynı savcı Vişinski gibi, sanıklara, işkenceyle, daha kötüsü ailelerinin yok edileceği tehdidiyle (ki, bu da büyük ölçüde uygulanmıştır) imzalatılmış itirafları ileri sürersiniz, olur biter. Ama bu arada, cinayetin gerçekten bir komplo olduğu, fakat muhaliflerin değil, Stalin’in komplosu olduğu tezini de, bu tez sahipleriyle hiç tartışmaya girmeden unutturmaya çalışırsınız. Yoksa Grover Furr’un zekâ düzeyini küçümsemekle hata mı ediyorum? Hiç de fena bir taktik olarak gözükmüyor! Ne var ki, bu taktik belki sadece ilkokul öğrencilerini oyalayabilir bir süre için.

 

Gördüğünüz gibi, Grover Furr’la ondan alıntı falan yaparak tartışmaya bile girmedim. Girmedim, çünkü saçma olanla tartışmak sizi de saçmalamaya sevk eder. Benim esas üzüldüğüm, onca emek verip bu saçmalıkları çeviren ve basan arkadaşlar. Gerçekten değmezdi emeğinize, emin olun!

 

Bitirirken, bir karşılaştırma yaparak, o zamanki Sovyetler Birliği hukukunun, Nazi hukukundan bile çok geri olduğunu belirtmek zorundayım.  1930 Sovyetler Birliği mahkemelerinde, itiraf yapmayı kabul etmeyenler zaten mahkeme çıkarılmıyor ve işleri genellikle Lubyanka bodrumlarında bitiriliyordu. Bu mahkemelere ancak ve ancak itiraf ve NKVD ile işbirliği yapmayı kabul ettiğiniz zaman çıkabiliyordunuz. Dolayısıyla, yargılama sırasında ifadeni değiştirmek ya da “itirafını” geri çekmek diye bir şey söz konusu olamazdı. Krestinski, kendine ezbere okuması için biçilen ifadeden iki cümle sapınca, NKVD, mikrofonları kesmiş ve mahkeme başkanı anında mahkemeyi ertelemişti. Ertesi gün bitkin bir vaziyette mahkemeye getirilen Krestinski, kaldığı yerden “itiraf”ına devam etmişti.

 

Yine benim çevirdiğim Jan Valtin’in Karanlığın Ötesinde (çev: Gün Zileli, Kibele, 2009) kitabında ise Nazi sorgulama yöntemleri ve yargılamaları anlatılır uzun uzun. Naziler, bazı Nazi gençlerini öldüren “Kızıl Gemiciler” adlı grubun peşindedir. Bunları ibreti alem için yargılayacak, ölüme mahkûm edecek ve herkesin önünde kafalarını baltayla keserek idam edeceklerdir. Bu intikamcı gösteri, Nazi “adaleti” için çok önemlidir. Nitekim, bu “Kızıl Gemiciler”den bazılarını yakalamış ve ağır işkenceyle cinayetleri “itiraf” ettirmişlerdir. Jan Valtin, faşistlerin öldürülmesi kararı alınan toplantıda gerçekten bulunmamıştır. Fakat Gestapo, onu da idam edebilmek için “Kızıl Gemici” yoldaşlarından, yine ağır işkenceyle Jan Valtin’in de o toplantıda bulunduğu yolunda ifade alır, keza Valtin’e de toplantıda bulunduğunu “kabul eden” bir ifade imzalatır. Fakat Jan Valtin, güdümlü Nazi mahkemesine çıktığında  ifadesini geri alır. Bununla da kalmaz, artık Nazilere tamamen teslim olmuş ve onlarla işbirliği yapmış eski şefinin tanık olarak dinlenmesini ister. Eski şefi, mahkemeye getirilir ve vicdanının sesini dinleyerek Jan Valtin’in o toplantıda bulunmadığı yönünde ifade verir. Ayrıca, yoldaşları “Kızıl Gemiciler” de onun hakkındaki ifadeleri işkence altında verdiklerini söyleyerek o noktadaki ifadelerini reddederler. Bunun üzerine, Nazi mahkemesi, diğerlerinin ölümüne karar verirken, Jan Valtin’e on yıl ceza keser. Yoldaşlarının kafası baltayla kesilirken Jan Valtin, onların ifadesi sayesinde ölümden kurtulur.

 

Benzeri bir olayın 1930’ların Sovyet mahkemelerinde cereyan etmesi mümkün değildir.

 

Sadece “itiraflara” dayanarak o yılların sanıklarını tereddütsüz bir şekilde, bir kere daha idam mangalarının önüne gönderen Grover Furr gibilerinin hâlâ var olabildiğini ve bu konularda kalem sallayabildiklerini gördükçe, bunun neden mümkün olamayacağını daha iyi anlıyor insan.

 

 

Gün Zileli

3 Temmuz 2016

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

1937 – Moskova Duruşmaları ve Kızıl Ordu Generallerinin Tasfiyesi

Artıgerçek Sovyetler Birliği’ndeki 1930’lu yılların “Büyük Temizlikleri” konusuyla ilgilenenlerin ne zamandır beklediği, Sovyetler Birliği’nin akademisyenlerinden …

93 Yorumlar

  1. 19-20 yaşındaydım. Nereden elime geçtiyse o mahkemede kendilerini akıl almaz biçimde aşağılayan o “savunma-itirafları” okuduğumda “gerçekçi” bulmadım.
    o zaman kuşkulandım.
    Bir insanın bir “suç’u” böyle kabullenmesinin tek bir sebebi olabilirdi.. İnsanın sevdiklerinin tehdit altında bulunması…
    *
    GZ o ifadeleri bulup yayınlasa çok sevinirdim… Ben bulamadım.. Veya kitabın adını verse…

  2. parça parça bir takım kitaplarda var. Özellikle Stalinistler yayınlamıştı bir zamanlar, bakın adamlar neler yapmış gibilerden. Kitapların adını hatırlamıyorum ne yazık ki. Bir ülke hukukunda “itiraf” denen şey yasak edilmelidir. Bir yerde “itiraf” varsa, orada şu ya da bu şekilde itiraf vardır.

  3. yani itiraf, işkence, baskı ve tehdidin öbür adıdır.

  4. Kirov kendisine teklif edilen genel sekreterliği kabul etseydi Stalin’in akıbeti ne olurdu? Sürgüne de yollayamazlar Trotski gibi.

  5. Kabul etmesi söz konusu bile olmazdı. Kabul etseydi cinayet daha önce işlenirdi.

  6. Kemal Okuyan’ın Stalin’i Anlamak kitabını okudunuz mu bilmiyorum. Twitter’da tartıştığınız adamların esas kutsal kitabı o. Grover Furr falan okumazlar. Kirov’un kim olduğunu bilmezler.

  7. okudum. en çapsız Stalin savunularından biriydi. Üstelik kıvırtan cinsinden.

  8. Size MHP’li diye saldıran KP’liler Ankara’da yerel seçimlerde oluşturulan ÖDP-Halkevleri-TKP blokuna kendi adaylarını, TKP üyesi Kaya Güvenç’i dayattılar. Diğer sol yapılar itiraz edecek oldu ama TKP solda en kitlesel örgüttü ve onun dediği oldu. Sonuçta o aday ancak bin yedi yüz oy alabildi. Kendileri bile Mansur Yavaş’a oy veren adamlar şimdi sizinle alay ediyorlar utanmadan.

  9. Bu kitabı dikkatle okudum. Gerekirse kanıtlarım.
    Metafizik, dogmatik bir yöntemle yazılmış. “Hem ağlarım hem giderim” zavallılığı ile.
    “Neden bu haldeler?” sorusunu yanıtlayan, bir sefil zihinsel aklın işleyişinin, ideolojik dogmasına bir çocuk aklı ile şımarıkça sarılmış olmanın belgesidir o kitap…

  10. eklemeliyim..
    daha da korkuncu ve acıklı olanı, bu kitapla Stalin’in övüldüğünün, sevilebileceğinin sanılmasıdır… Kitabı okuduktan sonra, yazarı ve okurunun, hâlâ Stalini “sevecek-sayacak” olma olasılığı ise bence, bir “dinci” aklın işleyiş düzeneğine olan güvenle ilgilidir…
    Bu ardışık bölünmenin arkasındaki hayat….

  11. Onlar için küçük partilerini büyütmenin dışında hiçbir şey önemli değildir. Bu hep böyle olmuştur. İçyüzlerinin bir gün ortaya çıkacağına ve genç insanların onları terk edeceğine inanıyorum.

  12. furr’e sallayıp antikomünist propaganda örgütü IRD* borazanı robert conquest’in bayraktarlığını yapmak sizi rahatsız etmiyor mu gerçekten? yani tamam furr hakikaten akademik olarak iflas etmiş bir şahıs olabilir, furr’ü savunmak gibi bir derdim yok benim ama, furr’den bin kat daha kötü olan namlı antikomünist conquest’in peşine takılmayı mideniz nasıl kaldırabiliyor? ben anarkominikleri yoldaş bilirdim ama maşallah sizin cenah komple yoldan çıkmış gibi görünüyor.

    * IRD = https://en.wikipedia.org/wiki/Information_Research_Department
    https://en.wikipedia.org/wiki/Orwell%27s_list

  13. Robert Conquest’in kitabından “anti-komünist” bir cümle bulup buraya gönderin sizin bütün söylediklerinizi kabul edeceğim.

  14. kapak özensiz olmuş

    Bir Gün Zileli’nin çevirdiği kitabın kapağına bakın, bir de TKP’lilerin bastığı kitabın kapağına. Bu konuları fazla bilmeyen biri bu iki kitabı kitapçıda rafta yan yana görse önce stalinistlerin kitabını inceler ve muhtemelen onu satın alır.

  15. dikkate alınması gereken bir eleştiri.

  16. Gun Moskova mahkemelerinde yargilananlarin iskence gordukleri iddiana geri mi dondun! Hani Stalin o zamanlar kimseye iskence etmemisti?

    Bu arada Conquest”in anti komunist tek laf etmedigi gibi komiklikleri birak, Bu Kuran Allah”tan hic bahsetmez demek gibi bir sey. Ama bari adamin dediklerini dogru yaz. Zaten adam bolca yalan ya da bilincli eksik yaziyor. Mesela Ryutin platformunun Stalin”in karisinin odasinda bulundugu gibi. Bunu soyleyen hic bir kaynak yoktur

    Ryutin Platformu konusunda bir suru yalan soyler ama bazi gercekleri de kabul etmek zorunda kalir. Sen bu dogrulari bile atliyorsun. Ryutin platformu Stalin yonetiminin zor yolu ile devrilmesini savunur. Anladigim kadari ile sen bu konuda bir sey bilmiyorsun, yukarida ki yazindan bu cikiyor. Cunki Ryutin platformu (meraklisi oldukca pahali ama netten PDF ni alip okuyabilir) basit bir politik metin degildir. Bildigin gibi ben hayatimin onemli kismini seni egitmeye adadigim icin anlatayim sana.

    Ryutin basta olmak uzere partinin bazi onde gelenleri (Zinoviev ve Kamenev de bunlar arasindadir) bir araya gelirler, Stalin”i demokratik yollarla, parti ici mekanizmalarla degistirmenin imkansizligina karar verirler. Bu dogrudur cunku 1922-32 arasi hemen her secimi Stalin buyuk farklarla kazanmistir. Yani muhalefetin demokratik mekanizmalarla Stalin”e karsi kazanmasi mumkun degildir. Adamin parti ici destegi cok buyuktur, ozellikle partinin alt kademelerinde. BU toplantida siddet kullanmaya karar verirler. Platform bildirisi yazilir. Orada hedefleri Stalin”i zor yolu ile degistirmek olarak ifade edilir. Ama bu toplantidan bir kac gun sonra bu platform bildirisi Kamenev ve Zinoviev in evinde bulunur. Icinde siddet yolu ile iktidari degistirme cagrisi olmasina ragmen bu ikili sadece surgun edilirler, platformun yazarligini kabullenen Ryutin ise oyle idamla filan yargilanmaz, bunlari atmissin, 10 sene hapis cezasi alir.
    Konu ile ilgili tarihciler arasinda bu platformu Bukharin”in yazdigini dusunenlerin sayisi coktur, dil Bukharin”in dilidir. Nitekim daha sonra Moskova mahkemelerinde Bukharin kendi ifadesinde Platformun uyelerinden birisinin kendisi oldugunu belirtir. Bukharin planlananin saray darbesi oldugu belirtir. Tabii platformun hemen tum uyeleri aciga cikar. Bildiginiz darbeciler yani.

    Zaten ayni ekip yani Zinoviev ekibi, Kirov”un cinayetinde yer alir. Katil ile baglantilari cikar cikmaz Zinoviev hemen olayin siyasi sorumlulugunu ustlenir. Amaci gercek komplodan yirtmaktir. Mahkemede kendi elestirilerinin bu tur bir cinayete yol acmis olabilecegini soyler, hapis cezasi ile yirtarlar ama daha sonra icinde bizzat Ryutin Platformunda yer alan kendi arkadaslarinin merkezi bir rol oynadigi burokrasi ici catismanin tam ortasinda yer alirlar ve idam edilirler.

    Asil sorulmasi gereken su, Tamam Stalin bu kadar manyak ve cani idi, neden 1932 de eline kendisini zorla devirmek isteyenler gecmisken bunlari surgun ile, olayin elebasisini ise sadece 10 yil ‘le cezalandirdi?

    Aslinda sovyet tarihini bilenler icin bu hafif cezalar sasirtici degildir. Bundan bir kac yil once bomba koyup 12 Merkez komite uyesini olduren sosyalist devrimciler 5 ila on yil arasi cezalar alirlar. Lenin i vuran askeri bir darbe girisminde bulunan sol sosyalist devrimcilerin lideri mesela sadece bir sene yatar. Daha once de belirtmistim, 1936-39 arasi burokrasi ici bir catismadir ve buna gore degerlendirilmesi gerekir.

  17. Ahmet, sen Ergenekon davasında iyi savcılık yapardın.

  18. Bunu neden dedim biliyor musun, “Dil Buharin’in dilidir” deyişinden. Ergenekon davası savcıları da “dil”den yola çıkarak falanca metnin kimin tarafından çyazıldığını bulmaya ya da tahmin etmeye çalışmışlardı. Stalinist argümanlara ve o diktatörlük atmosferine o kadar gömülmüşmsmün ki, ettiğin lafı kulakların bile duymuyor. Ryutin 10 yıla mahkûm edilmiş. Peki sonrası… O yok. Ben sana söyleyeyim, on yılını doldurma fırsatını bulamadı ne yazık ki. 1937 yılında idam edildi. A tabii, Yejov, Stalin’den “habersizce” idam ettiyse onu bilemem !

  19. Üstelik sadece Martemyan Ryutin’i idam etmekle kalmamışlar, Stalin rejiminin adeti olmak üzere, iki oğlunu da kurşuna dizmişler. Karısı da kamplarda ölmüş. Bir tek kızı hayatta kalmış.

    https://en.wikipedia.org/wiki/Martemyan_Ryutin

  20. ahmet’in yazdıklarını okudum. “melek stalin, muhaliflerine bir kaç yıl ceza vermiş sonra serbest bırakmış canımın içi” kafasında.
    iyi de troçki’den başlayarak zinovyev, kamanev, kirov, buharin gibi bütün rakiplerini bir bir ortadan kaldırarak liderliğini sürdürebilen bir adam var ortada. fatura çok büyük.
    fatura o kadar büyük ki, partideki bütün baba adamların istisnasız hepsi öldürülmüş.
    hadi bunların birine çamur attın, öbürüne ad hominem yaptın, berikine bilmem ne ajanı dedin, yahu bu adamların hepsi mi hain, sorunlu, işe yaramaz?
    hesap ortada ahmetçiğim. partide stalin dışında bütün önemli yöneticiler öldürülmüş. nedense o devasa kan banyosundan bir tek stalin sağ çıkmayı başarmış. niye bu basit ve kanlı gerçeği sorgulamazsın da hep bir bahane bulursun? sana yakışmıyor bu ucuzluklar.

    gün zileli’ye not: ergenekon demogojisi ile ad hominem yapmanız ahmet’in tarzını andırıyor. ramazan bayramında gerek yok böyle sürtüşmelere. konudan sapmayalım.

  21. Gun,

    Sen bu konulari bilmiyorsun,okudugun tek kaynak Conquest, onu da dogru okumamissin, Yine soyluyorum, Ryutin platformu denilen sey, Stalin yonetimini zorla devirelim programidir. Bu tur darbe tesebbusune katilanlar genelde idam edilir, ya da omur boyu icerde kalirlar. Ama Ryutin bundan dolayi yakalandiginda aldigi sadece on yildir. Diger uyeler okadar bile almaz, mesela Zinoviev ve Kamenev sadece surgun yer. Ryutin programi sahiplendigi icin onun uzerine kalir. Diger uyeler kurtulur.

    Yukarida yazdiklarimi iyi oku, ben dilinden dolayi onu Bukharin”in yazdigini dusunen tarihci coktur dedim. O yazmis demedim, bilmiyorum, ama bildigimiz sey su an Bukharin, Rikov vb bu grubun uyeleri idi ve Bukharin bu grubun hedefinin saray darbesi oldugunu belirtir.

    Bu grubun ilk isi, ya da bu grup ile ilgili ilk cinayet Kirov cinayetidir. Kirov”i olduren suikastci Zinoviev cevresindendir. Dahasi cinayeti yol acan ve daha sonra ort bas eden NKVD uyeleri yine o cevreyle baglantilidir. Once olayi beyazlara yikip acele ile onlardan yuze yakin kisiyi idam ederler. Ancak kuyrugu yakalatinca Zinoviev, bu kisilerin kendileri ile bagini reddetmez, biz planlamadik ama politik olarak sorumluyuz der, bu sefer 10 yil yerler. 1o yil yedikleri sey Politburo uyesi birinin oldurulmesi.

    Simdi sen bana soyle mahkeme bunlarin siddet yolu ile saray darbesi yapacagini biliyorken neden surgune gonderdi, adamlar kendi agizlari ile olayla ilgilerini aciklamisken neden sadece on yil yediler?

    Sovyet tarihini bilen herkes bilir ki bu cok normaldir. Yukarda da verdim adamlar MK dan 12 kisiyi oldurmusler ( Bukharin bu olayda yaralanmistir) yedikleri 5- 10 yildir. Tutmus alman elcisini vurmuslar parlemantoya saldirmislar, ele gecirseler Lenin”i infaz edecekler, 100den fazla isci parlemantoyu savunurken oldurulmus, liderlerinin aldigi ceza bir yildir, ben bunla ilgili yuzlerce ornek verebilirim

    1936-39 arasi burokrasi bir ic savastir, sana daha once de 1 milyon kez soyledim, mesela yaptigi her sey aciga cikmasina ragmen, sucu sabit olmasina ragmen Bukharin”in tutuklanmasina tek karsi cikan kisi Stalin dir. Ama Bukharin ile beraber Ryutin platfrmunda yer alan hemen tum arkadaslari Bukharin”e idam isterler

    Cunku adamlarda karakter sifir. Bukharin daha disarda iken, Radek”in suyu isinmaya baslamistir, Bukharinden yardim ister, ne de olsa hala MK uyesidir, Pravda genel yonetmenidir, adami savunacagina MK ya mektup yazar, belkide bu islere bulasmistir diye, kendi karisi isyan eder, bunu niye yaptigina inanamadim, der, Radek”in ipini cekenlerden birisidir, Tabii Radek de onu satar.

    O zaman ki anilara bak, tutanaklara bak, suc ortagi oldugu halde Zinoviev ve Kamenev”in idami icin en fazla caba gosterenlerden birisinin Bukharin oldugunu gorursun,

  22. Bukharin isin dogrusu kendi karisini bile satar. Tabii biz bunu simdi arsivler acildigi icin biliyoruz. Bukharin MK da partinin acikca bildigi bazi seyleri kabul eder, Lenin’e karsi silahli darbe gibi ama diger seyleri saklar, Ryutin platformu ya da saray darbesi icin muhalefetin bir araya geldigi gibi. Ancak Tukhacevsky tasfiye edilince korkar ve cezaevinden Stalin”e mektuplar yazmaya baslar. Agustos ayinda yazdigi mektupta genc ekonomistlerin darbe pesinde oldugunu ama kendisinin onlari durdurmak istedigini yazar. Bu grubun basinda ki kisi ise karisidir. Kadin onlem icin surgundedir ve tutuklanir, aslinda bu ifade ile Yezhov tarafindan idam edilecektir ama ( Zavalli kadin neler dondugunu bilmedigi icin bir de kitabinda Yezhov”un iyi oldugunu filan soyler) Yezhov tasfiye edilince kurtulur.
    Bukharin”in ya da Zinoviev”in hem poliste hem de politik olarak satmadigi kisi yoktur. Ve sen bu karakterde insanlarin Kirov”u oldurmeyeceklerini mi soyluyorsun?

  23. Sovyet tarihi genelde bilinmiyor, bu yüzden yakın bir örneği verdim. Tabii ki Ergenekon savcıları Vişinski’nin eline su dökemez.

  24. Hepsi de o dediklerini Stalin’in yönettiği NKVD’nin zoruyla “itiraf” ettiler. Kısacası, yargılanıp ölüme gönderilenlerin ağzından söylenenler Stalin’in kurgularıdır. Geri kalan her şey için bkz: Kirov Cinayeti ve Grover Furr

  25. Esas karaktersiz olan sensin ki, canilerin komplosuyla öldürülmüş bir insana 80 yıl sonra bile “karısını satar” gibi bayağı yakıştırmaları yapabiliyorsun.

  26. Şu anda Anna Larina’nın anılarını çeviriyorum. Kitap yayınlandığı zaman attığın palavraları herkes görecek.

  27. O anilari ben de bekliyorum, sana sozum var ona online bir onsoz yazacagim, her tarafa gider. Bu arada Bukharin”in karakterini ancak 80 yil once olmus adam olarak savunabilirsin.

    Benim o tur tabularim yoktur, adam kendini kurtarmak icin kendi arkasindan genc ekonomistleri, karisi ile beraber satiyorsa karaktersizdir. Iskence gormemis bir sey yapmamis, sirf bakiniz ben ne kadar yalakayim demek icin o kadar kisiyi idam mangasinin onune gondermeye kalkmis

  28. Arkadaş, bizde olduğu gibi falakaya yatırıp elektrik vermek gerekmiyor işkence görmesi için. O dönem NKVD’nin çok daha etkili yöntemleri vardı. Bizde kurtulmak görece kolaydır. Çok sıkışırsan poliste “suçunu” kabul eder, mahkemeye çıkınca reddedersin. Orada böyle bir şans yoktu. Karşında açıkça kendi ölümünün yanı sıra (hadi bunu göze alırsın da) karının, kocanın, ananın, babanın, çocuklarının vb. ölüme gibi korkunç bir handikap vardı. Suçlananların çoğunu mahkemeye çıkıp itiraf yapmaya sevk eden şey esasen buydu. İki alternatif vardı: Ya itiraf yapmayı ve dolayısıyla mahkemeye çıkmayı kabul etmeyeceksin; bu durumda da hem öldürüleceksin, hem de çoluğun çocuğun öldürülecek; ya da itiraf yapıp mahkemeye çıkacaksın; o zaman belki ailen kurtulacak, hatta NKVD, suçlananlara, itiraf yaparsanız siz de kurtulabilirsiniz diye umut da veriyordu. Bu zayıf bir umut da olsa insanlar bu zayıf dala tutunmayı düşünebiliyorlardı. Kaldı ki, öldürülen yüz binlerce insanın yanında itiraf yapmayı kabul edenler küçük bir azınlıktır. Çoğu Lubyanka vb. bodrumlarında enselerine sıkılarak ya da kamplarda öldürülmüşlerdir. Bu koşullar, senin “burjuva demokrasisine” sığınarak oynadığın devrimcilik oyununa hiç mi hiç benzemez. öldürülenlere saygılı ol, “sattı” falan gibi laflar etme. Vişinski ve Stalin bile senden daha saygılıydı bu insanlara karşı. “Alçak”, “hain” diyorlardı ama hiç değilse senin gibi “karısını sattı” türü laflar etmiyorlardı. Sen o koşullara düşsen altına ederdin.

  29. Stalin’i savunanlara ne kanıt getirirseniz getirin kabul etmezler. Bunların durumu hala dünyanın düz olduğunu savunan dincilere benziyor. Bunlardan biri Irak TV’sine çıkmıştı. Onlara bütün uydulardan, astronotlardan, NASA’dan örnek verildiği halde kabul etmiyorlar çünkü dünyanın düz olduğu Kuran’da yazdığı için bunların hepsi yalanmış.

  30. Gun,

    Iskence altinda insanlarin neler yapabilecegini iyi bilirim, o noktada iskence goren insanlarin her halini hos gorurum, ama Bukharin daha iskence gormeden, hatta hakkindaki sorusturma kapanmis ve Pravda nin tekrar basina getirilmisken Radek”i ve digerlerini satar. Bak cevirisini yapiyorsun karisi bile ayiplar neden boyle yaptigini anlayamadim der.
    Pyatakov verin karimi basina kursunu ben sikayim dediginde MK uyesidir. Ustelik bunlar bu laflari ettiklerinde Sovyetlerde idam edilen sadece Kirov cinayeti ve gizli orgut kurmaktan Zinoviev cilerdir. Bu MK toplantilarinda bunlarin hepsi idam isterken, kendi arkadaslarina, idama karsi cikan nadir kisilerden birisi Stalin dir

    Bukharin icerde bir sene kadar kalir, iskence gormez, sadece donem donem ifadesi alinir, ama bazan de kendisi ifade disinda mektuplar yazar. Bunun disinda icerde kitaplar yazar. Kitap degil kitaplar yazar. Felsefe ve degisik konularda dort tane kitap yazar, yani her uc dort ayda bir kitap. Bakiniz bahsettigimiz siradan bir cezaevi degil, Lubyanka, sorgu evi.

    Tabii baska anilari vb bilenler icin bu sasirtici degildir. Soljenitsin ayni yerde Bukharinden 8 sene sonra 45 de kalir. Soljenitsin Gulag takimadalarinda polislerin herkese soyadi ile hitap ettigini, herkese sorgu yerinin kutuphanesinden duzenli olarak kitap verildigini ve okuduklarini soyler. Bukharin icerde kitap yazabliyordu. Kosullari buna izin verecek kadar iyi idi.

    Bukharin”in icerde cozulmesinin iki nedeni var. Birincisi generaller komplosunun aciga cikmasi, bunun hemen akabinde komploya iliskin herseyi kabul etmeye baslar. Ondan sonra Stalin”e bir suru mektup yazar. Son MK toplantisinda Stalin onun tutuklanmasina karsi cikmis, surgun ile yetinilmesini istemistir, buradan kendisinin sibirya ya da ABD ye surgun edilmesini ister.

    Ikinci nokta ise olum orkusu ile beraber kompladan geri kalanini kurtarma cabasidir. Olum korkusu cok dogal bir korkudur, olumden korkmadigini soyleyen insan ya hastadir ya da yalancidir. Ama bu gencleri karisi dahil olaya karistirirken, basta Yezhov olmak uzere komplo icinde olan digerlerini hala saklamaktadir. Igrenc olan budur. Olum korkususoz konusu ise zurnanin son deligi olan bazi sempatizanlar degil ama dogrudan Yezhov verilmesi lazimdi, ki Yezhov”u verseydi onun isledigi binlerce cinayetin onune gecebilirdi.Bahse konu mektup 1937 agustosunda yazilmistir, yani Yezhov”un emeri ile kitlesel idamlarin baslamasinin daha birinci ayinda.

    Bu ifadeleri yazdiginda Yezhov binlerce insani idam etmekle mesguldu. Ama Bukharin olum aninda kendini ve komploculari kurtarmak icin bu gencleri olumun kucagina atar. Cunku o sirada basta kendisinin cok iyi bildigi Yezhov vardir, muhalefet sorusturmalari sulandirmak icin onune geleni isin icine karistirmaktadir ( Sen cevirmistin Ginzburg”un bu konuda ki kabullerini hatirla) ayni isi Bukharin de yapar.

    Karisi anilarini yazdiginda Yezhov”un arkalarindan ne isler cevirdigini bilmedigi icin Yezhov iyi insandi neden boyle oldu filan laflari eder. Kadin hala Yezhov”un kendilerinden oldugunu sanir. Bilmiyor ki Yezhov elebaslari kurtarmak icin onune geleni idam etmeye baslamis, hatta kocasinin ifadesi sonrasi tum genc ekonomistler idam sirasinda, Onu kurtaran Beria”nin gelmesi ve Yezhov”un tasfiyesidir

    Bukharin gerek sosyalist gerekse komplocu olarak tam bir karaktersizdir. Nereden bakarsan bak bu boyledir.

  31. Yahu bütün bunların başında Stalin vaür. Yejov’u yönlendiren de o. Sen bunları bırakmışsın, Buharin’lea uğraşıyorsun. Neredeyse Büyük Temizliği Yejov’a yaptıran Buharin yaptırdı diyeceksin bir adım ötede de, herhalde artık bu kadarı da ayıp olacak diye kendini tutuyorsun. Alemsin vallahi 🙂 Yazdıkların sadece insanı güldürmeye yarıyor.

  32. Ayrıca ordu komplosu tam bir uydurmadır. Evet bir komplo vardır ama bu komployu yapan Nazilerdir. Paranoyak Stalin’e sahte “işbirliği” belgeleri sızdırmaları yetmiştir.

  33. sende laf çok icraat yok ahmet

    proleteryayı sosyalizme örgütleme adına ne yaptın bugüne kadar? ne katkı koydun şu mücadeleye?
    her şeyi biliyorsun, pratikte niye sıfır çekiyorsun?

  34. Paranoyak Stalin dediniz de aklıma Abdülhamit’in paranoyaklığı geldi.
    Abdülhamit de Mithat Paşa’yı uydurma suçlamalarla idama mahkum etmişti. Gelen tepkilerden çekinince idam kararını kaldırmıştı ama sürgün ettiği Taif’te öldürtmüştü. Sonra da bu olayla ilgisi olmadığını açıklamıştı.

  35. “Stalin iyiydi de çevresi kötüydü” -Ahmet
    Kemalistler- “Atatürk iyiydi de çevresi (sağ kemalistlere göre İnönü vb. sol kemalistlere göre Bayar vb.) kötüydü”

  36. Bu argüman halen kullanılmakta.
    İktidar iyi de cemaat kötü (veya devlet iyi de “paralel devlet” kötü), ordu iyi de Ergenekoncular kötü vs.

  37. Abdülhamit, Stalin’in yanında melek kalır. Tarihte bu tür komplolar vardır. Fakat Stalin’inki bir tane değil ki.

  38. Senin buyuk temizlik dedigin olay burokrasi ici bir catismaydi ve Bukharin bu catismanin bir parcasi idi. Yezhov da bir baska parcasi. Bukharin ve Yezhov ayni safta idiler. Bukharin”in esi anilarini 50 lerin sonlarinda yazmis, Yezhov icin aslinda iyi birisi idi diyor. Bunu yazdiginda, Yezhov”un ne oldugunu biliyordu, Adam icisleri bakani olarak bir donem idamlar dahi onun denetimi altinda idi ve binlerce kisinin idamindan yuzbinlerce kisinin tutuklanmasindan sorumlu idi. Yezhov”un idam ettikleri arasinda kocasi dahil cok yakin arkadaslari var. Ama buna ragmen diyor ki iyi birisi idi. Nasil boyle oldu anlamadim. Ama o donemle bir alakasi olmayan (Beria Yezhov sonrasi donemden sorumludur) Beria”ya tum kitabinda saydiriyor. Anlattigi Yezhov donemi ama nedense sanki sorumlu Beria. Sebebi acik Yezhov ve Bukharin ayni saftalar, Beria ise diger safta. Isin gercegi Yezhov Stalin icin de dosya hazirlar, tutuklandiginda cekmecesinde bu dosya da bulunur. Anlasilan onun tutuklanmasi da gundemde ama Stalin anayasadan odunler vererek Beria Malenkov gibi genc burokratlarin destegini saglar ve Yezhov”u tasfiye etmeyi basarir, idamlar ve tutuklamalar durur. 1 Milyondan fazla kisi serbest birakilir, idamlardan sorumlular Yezhov basta Potyshev ve Eikhe olmak uzere hepsi tutuklanir ve bunlar daha sonra idam edilir. Gunzburg Potyshev icin uzulmektedir, cunku ayni taraftalar. Bu arada sana Potyshev ve Eikhe”nin MK da Bukharin dahil olmak uzere herkes icin idam idam diye bagirdiklarini hatirlatayim mi? Karaktersiz deme sebebim bu

    Ginzburg diyor ki ( onu da sen cevirdin), biz sorusturmalari sulandirmak icin sucsuz bir suru insanin ismini veriyorduk, tabii bunu niye soyluyor? Cunku yaptiklari igrenc bir sey, onlarin ifadeleri yuzunden sucsuz bir suru insan tutuklandi ve hatta bazilari idam edildi. Bu igrenc yontem bildigim kadari ile dunyanin hic bir yerinde uygulanmamistir. Turkiye de MHP lilerin bile isledikleri cinayetlere mesela CHP lileri AP lileri bulastirmak akillarina gelmemistir. Potyshev”in 60 000 kisinin Kruschev”in 30 000 kisinin hatta Yezhov”in yuzde onluk kotalari hatta Bukharin”in genc ekonomistleri satmasi hep bu yuzden, sorusturmalarin sulanmasi. Ginzburg bu igrenc politikayi mesrulastirmak, Potyshevleri# Yezhovlari aklamak icin yaziyor bunlari. Sen ise hala diyorsun onlar Stalin”in adami!

    Ginzburg O donemde en cok idam isteyenlerden birisi (arsiv kayitlarina gore adam 60 000 civarinda idam istemis, kac kisi oldurmus bilinmiyor, sonunda Stalin bir sekilde kontrolu eline gecirip adami tutuklamayi basarmasa daha kac kisiyi oldurecek belli degil)olan Potyshev”in idamini duyunca uzuldugunu soyler.

    Gerek Ginzburg gerekse de Bukharinin Esi Yezhov”un ve Potysehev in cinayetlerini biliyordu ama buna ragmen onlara olan sempatilerini soyluyorlar, cunku ayni saftalar ve aradan 20 yil gecmis hala sempatilerini gizlemiyorlar.

  39. Tüh be, desene “Buharin-Yejov kliği” Stalin’i tasfiye etme fırsatını kıl payıyla kaçırmış. stalin’den “habersiz” yüz binlerce insanı öldüren Yejov, hazır Stalin her şeyden bu kadar habersizce “uyurken” onu da harcasaymış ya. Bak şimdi gerçekten üzüldüm 🙂

  40. Yezhov, istese Stalin’i tutuklayabilecek kadar, hakkında dosya tutabilecek kadar nasıl yükselebildi partide Ahmet? Sonuçta adamın geldiği yer belli. O kadar taşaklı parti liderinin arasında nasıl bu kadar büyük güç sahibi olabildi?

  41. Sıkıştışın zaman tek yapabildiğin demagojidir. Stalın’den habersiz miş? Habersiz olduğunu kim söyledi, Stalin’e rağmendir doğrusu, Bukharın’ın eşinin anılarını çevirdiğini söylüyorsun, o söylüyor orada hepsi idam diye bağırmış, ama Stalin karşı çıkmış. ve tutuklanmamış. Yalan mı söylüyor kadın? yoo şu an arşivler açık, Yalan söylemiyor ama bilinçli olarak eksik söylüyor, Onun bildiği birinci toplantı, Stalin Bukharın’ın tutuklandığı ikinci toplantıda da onun tutuklanmasına karşı çıkar. Yalnız kadının söylemediği bir şey var, ve işte bu karaktersizlik, Bize Bukharin’in kendisine kendi bazı arkadaşlarının kendisinin tutuklanmasını hatta idamını istediğini söylediğini ama Stalin’ın karşı çıktığını ve tutuklanmadığını söyler.
    Ama söylemediği şu? Kim di bu Bukharin’in idamını isteyen dostlar? Yoksa Bukharin söylemedi mi bu dostları? Söylemez olur mu? ama kadın saklıyor bilinçli olara, yazmıyor. Biz şimdi biliyoruz, birisi Yezhov, hatta birisi değil ama en şiddetli isteyen Yezhov, evet, aynı kadının 1960larda hala savunduğu Yezhov. İkinic toplantıda Stalin yine karşı çıkar ama bu sefer ona rağmen tutuklanır.

    Karakter olarak hepsi rezil insanlar. Bu rezilliği kaynaklarla vb ile savunamazsın ancak demagoji ile savunabilirsin. İsaac Deutscher bile ki kendisi yeminli Stalin düşmanıdır, Stalin’in bürokrasiye karşı mücadele ettiğini söyler. Bunların Stalin’den nefret etmelerinin tek bir nedeni var, Stalin 1928 ten baslayarak sureklı olarak Burokrasının ımtıyazlarını budamak, Anayasa ile de partinin iktidar tekeline son vermek istedi. Kıyamet bunun için koptu. Yezhov donemı bu kıyametın zırve noktası ıdı

  42. Karakter olarak Stalin’den daha rezilini ve komlocusunu bulmak zordur doğrusu.Stalin’in, kedinin fareyle oynaması gibi insanları adım adım ölüme götürme taktiklerini Stalin’in ılımlılığına yormak ancak senin gibi sivri zekâlıların işi olabilir. Stalin istemeseydi kimse ölmezdi. O istediği için öldürüldü insanlar. Yejov isie onun basit bir aletiydi. Sonunda bunu da canıyla ödedi.

  43. Tüm soyleyebildigin aynı demogojılerı tekrarlamak, ama şimdi sesin o kadar gur cıkmıyor bakıyorum, bosver baska kaynakları senın ornek verdıgın cevırdıgın kıtaplardan getırıyorum kaynakları. Bukharın ın esı soyluyor kocasının ıdamı ısteyen dostları ama karsı cıkan Stalın! bunun neresine itiraz edıyorsun?Ve bunu nasıl acıklıyorsun? su an arsıvlerde acıldı ve arsıvler bu kadının yazdıklarını desteklıyor.

    1934 den ıtıbaren muhalefet sureklı olarak paranoyak bır sekılde karsıdevrımcılerın guclu oldugundan ve temızlıkten bahseder. Hemen her MK toplantısının bır gundemı budur. Stalın ıse hemen her toplantıda bu temızlıklere karsı cıkar.(tabıı cevresınde Molotov vb tum arkadasları da) Ama basta Yezhov, Eıkhe, Potyshev vb olmak uzere hepsı bunu ıster, Kruscev onbınlerce uyeyı partıden atmak ıster, Stalın o kadar haın olur mu der, bunu Kruschev kendı anılarında ıtıraf eder. Iste ovduklerı uzuldukleır Potyshev, Yezhov boyle ınsanlar. Bu arada Anayasanın partı tekelını yok etmesıne karsı cıkanlardan bırısı o sıralar anayasa komısyonunda yer alan Bukharın dır. Bukharınler her ıkısı de sonuna kadar Yezhov’u korurlar, cunku Yezhov, Gınzburg tarafından acıklanan bır polıtıkayı ızlemektedır; Mumkun derece fazla ınsanı ısın ıcıne karıstırın. Bu noktada Yezhov’un MK da ıdam ıstemesını bile kıtabında saklar Bukharın’ın esı.

    Bu tarıh sadece Deutscher ve Ingıltere ABD ıstıhbaratının yazıdklarından ıbaret degıl. Ve gerceklerın ınatcı olma gıbı bır huyu var. Sonunda cıkıyor ortaya. Eskı SSCB ulkelerınde neden Stalın’ın hala bu kadar populer oldugunu ıngılız ıstıhbaratı ıle anlayamazsın, ya da soyle dıyeyım, SSCB donemınden kalan tek populer sıyasetcının Lenın dısında onun olmasını.

  44. Tayyip’in bu kadar popüler olmasını da, ya da Hitler’in. Kafadan atıyorsun, anna Larina anılarında böyle bir şey demiyor. Yayınlandığında bütün palavraların ortaya çıkacak.

  45. Anna Larina yani Bukharin’in esi ne demiyor ogrenebilir miyiz?

  46. Senin dediklerinin hiçbirini demiyor.

  47. Sorulmasi gereken en onemli soruyu 21 nolu anonim arkadas sormus , ilk firsatta cevaplayacagim,

  48. » KEMALİZM, STALİNİZM VE TÜRK SOLU

    ÖMER LAÇİNER: “TÜRKİYE SOLU STALİNCİ TARZDAN KOPAMIYOR”

    “Biz Birikim Dergisi olarak Stalin’i, Stalinizmi inceleyen; bu rejimin diğer diktatörlüklerden bir farkı olup olmadığını ele alan bir sayı yayınladık. “Stalin’i nasıl olur da eleştirirsiniz?” diye büyük tepki aldık. Biz onlara “Şunlar olmuş mudur? Olmuşsa bu sosyalizm dışı bir şeydir, eleştiririz” diyorduk, buna bir yanıtları yoktu.

    Güç kullanıyor olmak, şiddet kullanıyor olmak, Türkiye’de devrimci olmanın birinci şartı olarak algılanılıyor. En çok silah kullanan en devrimci gibi. Stalin güç kullanımının sembolü olmasının yanı sıra, bir amaç için her şeyi araçlaştırmayı da temsil eder.

    1960’larda, sosyalist hareket yeni gelişmeye başladığında, sokaklarda mücadele ederken, sağcılar bizimle devamlı yalanlar ve iftiralar yoluyla mücadele ederlerdi. Stalin’le ilgili söylenen her şeyi de bu kapsamda yalan olarak düşünürdük. Ancak bugün Türkiye’de hâlâ geleneksel sosyalistler dediğimiz kesimin sosyalizm tasavvuru içerisinde, kahramanlar listesinde Stalin vardır. Hâlâ onun kökten bir eleştirisi yapılmaz, yapılamaz. Çünkü burada Stalin’de temsil edilen tarz, sosyalizmin kurulma tarzıdır. Bu tarza göre, karşınızdakini bütün olumluluklardan sıyıracaksınız. Bu olumlulukları bir maske, bir örtü olarak göreceksiniz. Bu örtünün altında bir nefret besleyeceksiniz. Bu tavır kendisine eleştiriye asla izin vermez…”

    RONİ MARGULİES: “STALİNİZMLE KEMALİZM ÖRTÜŞÜYOR”

    “İstisnalar vardır, ancak Türkiye solunun belli başlı akımlarının tümü, bir anlamda solcu değildir. Çoğu devrimcidir, ancak Marksist anlamda değil. Kemalistler de 1920’lerde devrimcilerdi, stalinistler de belli koşullarda mevcut rejimi devirme amacı anlamında devrimci olabilirler.

    Türkiye solu, hem 1920’lerden itibaren eski ve geleneksel TKP, hem de ’68 hareketiyle birlikte doğan sol akımların hepsi, sosyalizmi Stalin’den, devrimciliği ise Mustafa Kemal’den öğrendiler. Bu ikisi öylesine örtüştü ki, bunun etkisinden hâlâ kurtulabilmiş değiller. Diğer ülkelerde stalinizm bir hayli gerilemiş durumda. Oralardaki sosyalist partiler stalinizmle bir ölçüde hesaplaştılar.

    Stalinizm de kemalizm de “milli şef” kavramına dayanır, birey kültüne dayanır. İkisi de yaygın olarak şiddet kullanır, bunu da halk adına yaptıklarını iddia ederler. Kemal de Stalin de halkın istediklerini halktan daha iyi bilirler. Ama en önemlisi, ikisinde sınıfsal bir ortaklık var: Mustafa Kemal bunu “muasır medeniyet seviyesine erişme” olarak ifade etmiş, Stalin “sanayileşme” olarak. İki durumda da, geri, yoksul ülkeleri dünyada önemli yerlere getirme hedefi vardır. Mustafa Kemal sınıfsal olarak, o sırada küçük olan müslüman ticaret burjuvazisini temsil ediyordu. Kemalizm dediğimiz şey, o sınıfın yeni bir ulus devlet yaratma çabalarının formüle edilmiş hâli. Devrimci, ihtilâlci, anti-emperyalist filan değil. Tanımlayıcı sınıfsal özelliği, yeni bir ulus yaratmanın zayıf teorisi olması. Stalin, 1917’de iktidara gelen işçi sınıfını iktidardan uzaklaştırıp, bir bürokrasinin iktidarını yaratma ve pekiştirme sürecinin teorisi. Marksizm’in üzerine oturduğunu iddia ettiği için, kemalizme göre biraz daha gelişkin bir teori.

    Bugünkü stalinistler de, kendi ifadeleriyle
    “cumhuriyetin kazanımlarını koruma” hedefiyle hareket ediyorlar. Cumhuriyet dedikleri, Türkiye devleti, bir sınıf devleti. Kurulurken sadece Ermeniler, Alevilere, azınlıklara falan değil, bizzat Müslüman çoğunluğa neler yaptığını biliyoruz. “Cumhuriyeti koruyacağım ama devleti beğenmedim” demenin bir yolu yok.

    Kemalizm ile stalinizmin berbat bir çorbasından oluşan sol, Türkiye halklarının, Türkiye emekçilerinin çıkarları için ne ölçüde mücadele edebilir? Edemez elbette, böyle bir kaygısı yok çünkü. Çünkü dertleri, halka çıkarlarını öğretmek. Bu yüzden referandumda evet veren %58’e bilinçsiz çoğunluk diyorlar. Kemalizm bu. Bu yüzden, CHP’nin solundaki solun bütün örgütlerini toplayın %1 etmiyor. Bu halk aptal değil, çıkarlarını çok iyi biliyor, bu çıkarları Kemalist ve stalinist bir solun temsil edemeyeceğini biliyor…”

    * * *

    http://www.sesonline.net/php/genel_sayfa.php?KartNo=55494

  49. İnsanlar dört sınıftır:
    Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen adam. Bu ahmaktır, ondan uzak durun.
    Bilmeyen, lâkin bilmediğini bilen adam. Bu câhildir, ona öğretin.
    Bilir, lâkin bildiğini bilmez. Bu gâfildir, uykudadır onu uyandırın.
    Bilir, bildiğini de bilir. İşte bu âlimdir, ona uyun.

  50. Benim dediklerimin hiç birini demiyor mu? İlginç! Sen bu kitabı okuduğuna eminmisin?

    Neyse sana yardımcı olayım, ben de ki kitap, This I can not forget, The memoırs of Anna Larina Random House 1994 yılı baskısı
    Bukharin’in Radek’i satışa getirmesi hakkında Sayfa 298

    Zinovyev ve Kamenev idama mahkum oldukları mahkemede Radek Bukharin vb başkalarının adlarını da verirler. Savcılık olay üzerine bunlar hakkında soruşturma başlatır. Ancak Bukharin hakkında ki soruşturma kapatılır, Radek hakkında ki sürmektedir, Bukharin Pravda daki ve bürokrasıde ki görevlerine geri dönmüştür. Radek korkmaktadır, Bukharin’den kendisini desteklemesini ister, Bukharin tamam der ve Stalin’e bir mektup yazar.

    Mekktupta önce Radek’in isteğini tekrarlar, Radek davaya Stalin’in kişisel olarak bakmasını istemektedir. Ayrıyeten Radek zamanında Trockiden bir mektup geldiğinde açmadan bunu yetkililere vermiştir. Troçki ile Radek arasında bağ olduğuna ilişkin bir izlenimi olmadığını söyler.

    Bundan sonrası Anna Larına’nın ” but his remark-but then who the hell knows?- robbed the letter any value. The letter would not have helped the Radek anyway, but that remark shocked me.

    Yani eşi diyor ki bu mektubu yazdı, bu şeyleri söyledi ama yazdığı son söz herşeyi aldı götürdü. Bukharin Radek ile Troçki arasında bir bağ olmadığı izlenimi olduğunu ama nasıl bilebilirsiniz ki diyerek atıığı kütük karşısında şok olduğunu yazıyor. (hani göremezsen diye sayfanın yukarıdan dördüncü paragrafı)

    Ardından da devam edıyor kişiler arasında ki güvensizlik vb den.

    Ya da Stalin’in Bukharin’in tutuklanmasına karşı çıktığı mı yalan? o da bir sayfa çevir orada 301 de Mk da herkes ona saldırmaktadır, tartısma konusu Rykov ve Bukharın dır. Üçüncü paragrafta bu ikisini kimse savunmaz der. Sadece Ordzhonıkıdze bazı sorular sorar o kadar, ama daha sonra Stalin Bukharın ın tutulanmasına karşı çıkar. Ve tutuklanmaz.

    Bırde sayfa 341 ve 342 ye bak, bu sefer arsıvlerden ıkı ay sonrakı toplantıyı aktarırr. Yezhov ıdam ıster Potyshev mahkemeye verılmesını ıster, Stalın mahkemeye dahı verilmesine karsı cıkar, sadece sorusturma devam etsin der. Bunu dediği toplantıda Bukharın bır cok seyı kabul etmıstır, buna Lenin’in tutuklanması tesebbuse de dahıldır. Bukharın bu toplantıda tutuklanır.

    Sanırım bu kadar yeter, gerisini nasıl olsa cevirıyorsun sen yazarsın artık

  51. Bütün bunlar, Stalin’in nasıl bir cehennem ortamı yarattığını, koca adamları nasıl oyuncağı haline getirdiğini kanıtlıyor sadece. insanları ölümle tehdit edersen, ailelerinin de tehlike altında olduğunu bilmelerini sağlarsan her şeyi yapabilirler. Ben bu duruma düşmüş insanları asla suçlamam. Suçlayacağım tek kişi, bu ortamı yaratanlardır. Nasıl ağır işkence karşısında yoldaşlarını suçlayan ifade vermek zorunda bırakılan insanları suçlamıyorsam. Eğer bu insanlar, kendilerinin ve ailelerinin canlarının güvende olduğunu ya da öldürülmeyeceğini bilselerdi, hiç kuşku yok ki, baskı altında söyledikleri her şeyi geri alacaklardı. Bu şansları bile yoktu ne yazık ki. Canavarı değil de kurbanlarını suçlamak ancak senin gibilerin işi olabilir Ahmet. Çeviri bütünüyle ortaya çıktığında bunları daha ayrıntılı konuşuruz. Şu anda sözünü ettiğin 1994 baskısının 215. sayfasındayım.

  52. Beynin yine su kaynatmaya başladı, Bukharin Radek’e bu kütüğü attığında hakkındakı soruşturma bitmişti, ölüm tehdidi filan yoktu. Ayrıyeten Stalin kendisi tutuklamara karşı. Bir yandan arkadaş Yakir ( Bukharının eşi onu da bol bol anlatır, kana susamış Stalin idamlara karşı çıkarken güzel Yakir azgınca idam ister. Üstelik idam konusunda Stalin ile çatışır. Stalin mahkemeye dahi verilmesine karşı çıkınca o ve başkaları ayağa kalkar ve idam için bastırırlar. Yakir iyi çocuktur hesapta Anna Larına’ya gore. Daha sonra arşivlerde Yakir’in ihanetini görünce şöyle yazar (aynı kitap sayfa 339 Bukharin’in tutuklanması kısmı. Anlaşılan bu kısmı arşivleri görünce yazmıştır. Önce kamplarda Bukharin’i kim savundu, Stalin savunma kabul ettimi bu dedikoduları aktarır, hesapta Yakır Uberich vb ki hepsi daha sonra Stalin tarafından tasfiye edilecektir, hepsi Bukharin’in tutuklanmasına karşı çıkmıştır, ama hain Stalin adamı idama göndermiştir.

    Umarım bu bölümü atlamazsın çevirirken, daha sonra tabii arşivlere ulaşır. arşivlerde Bukharin’in özel bir komite tarafından değerlendirildiğini Yezhov, Yakir vb ”dostların” Bukharın’ın idamını isterken ( ki arşiv kayıtları Stalin buna karşı çıktığı halde Yakir’in hala bunu istediğini gösterşyor) Stalin’in karşı çıktığını gösteriyor. Ama buna inanmak istemiyor, arşiv belgelerinin düzmece olabileceğini ifade ediyor. Ama şu an arşiv belgelerine karşı çıkan kimse kalmadı, çünki çok sayıda arşiv belgesi birbirini destekliyor. O yüzden konu hakkinda yazan en anti komünist tarihçiler bile o toplantılarda Bukharin’in idamına hatta tutuklanmasına tek karşı çıkanın Stalin olduğunu kabul ediyorlar.
    Ama bence burada asıl nokta şu, Larina arşiv belgelerne inanmak istemiyor, neden çünkü bu kişiler kendi dostları sayılıyor. Yedikleri kazığı hazmetmek kadın için çok güç.Ama dediğim gibi kazık atan sadece onlar değil, Bukharin de arkadaşlarını bir çok yerde satıyor.

  53. Ya Ahmet ben senin akıl sağlığından endişelenmeye başladım, iyi misin gerçekten? Bunların hepsinin Stalin’in insanları adım adım ölüme götürürken yaptığı ayak oyunları, bir adım ileri iki adım geri taktikleri olduğunu gerçekten anlamıyor musun, anlamak mı istemiyorsun, yoksa sen de Stalin gibi kurnazlık yapmaya mı çalışıyorsun, bir türlü karar veremedim. Yahu arkadaş, bırak bu ayrıntıları, önce o cehennemi atmosferi anlamaya çalış, en azından bizzat Stalin’in totalitarizmi tarafından yaratılan gerçek atmosferi saçma sapan ayrıntılarınla karartmaya gayret etme. O zaman göreceksin ki, bütün bunların arkasında Stalin var. Buharin’in idam edilmesine karşı çıkarken bile aslında onu öldürtmek için çevresindekilerin desteğini almaya, ortamı ısıtmaya çalışan birbir entrika yaptığını anlayacaksın. Tabii Stalin savunusu gözlerini kör etmemişse, kulaklarını ve vicdanını tamamen dumura uğratmamışsa anlayacaksın demek istiyorum. Ayrıntılar genelde yararlıdır ama bazen de işin esasını karartmak için kullanılır.

  54. 21 numaralı anonim arkadaş

    Ben Yezhov’u bürokrasinin bir temsilcisi olarak alıyorum, o yüzden kişisel olarak Yezhov’u tartışmak yerine soruyu, neden devrim, halk komiteleri olan sovyetler, fabrika komiteleri vb yerini bürokrasiye terketti? diye soruyorum. Bu sadece sovyetlere ilişkin bir sorun değildir, Sovyetlerden Çin’e Kuzey Kore’den Küba’ya hemen tüm sosyalist devletlerin başına gelen şeydir.

    Sadece onların da değil, Marx’ın sosyal demokrat partisinden hemen tüm komunist partilerin, sosyalist ilerici hareketlerin, emekçiler tarafından kurulan hemen tüm örgütlenmelerin, sendikaların, derneklerin, gazetelerin başına gelen aynıdır. Bir süre sonra bu devlet ve örgütlenmelerin hemen hepsi bürokratlar tarafından ele geçirilir, yönetimler kastlaşır, ya Sovyet ya da Çin örneğinde olduğu gibi kapitalizme geri dönerler, ya da Alman sosyal demokrasi partisinden olduğu gibi karşı devrimcileşir ve kendi arkadaşlarını boğazlamaya başlarlar. En iyi ihtimalle Avrupa sosyalist ve komünist partilerde olduğu gibi ufukları kapitalizm içi hale gelirler, reformistleşirler, emperyalizmin her savaşını savunan bir hala düşerler.

    Paris komününden çıkan en önemli ders, eğer sana önderlik yapacak eğitimli ve örgütlü liderlerin yoksa en güçlü isyanların bile yenilgi ile bitttiğidir. Nitekim o zamandan bu yana önderlik olmadan yüzlerce büyük isyan yaşanmıştır ve hepsi de yenilgi ile bitmiştir. En son en önemli iki örnek Mısır devrimi, ki askeri faşizmle sonuçlanmıştır ve Gezi,dir. Gezi halkın kendiliğinden çok güçlü bir isyanı iken şu an izi bile kalmaıştır.

    Lenin’in bu soruna cevabi profesyonel devrimcilerden oluşan bir parti olmuştu. Gerçekten de 1917 sovyet devrimi Paris komününe çok benzer; örgütsüz kitleler ayaklanır ama ayaklandıktan sonra yanlarında bolşevikleri bulurlar. Devrim yenilmez. Bu noktada Lenin haklı çıkmıştır ama bu da başka bir sorunu gündeme getirmiştir. Parti, profesyonel bir örgüt, ya da sendika liderliği, hatta dernek liderliği diğerlerine göre daha eğitimli daha örgütlü kesimin varlığı demektir. O donemde bolşevik partiye devletin önemli kurumları bakın, yani ordu ekonomik bürokrasi sendikalar, hatta halkın kendi komiteleri olan sovyetler, bunların hepsinde genelde toplumun orta ve üst kesimlerinden gelmiş eğitimli aydınlar ve eğitimi daha kötü olan halk olduğunu görürsünüz.
    İşte bu noktada sovyetlerde partide sendikalarda ( ya da kapitalist bir ülkede ki sosyalist partide ya da sendikal vb kitle orgutlenmesinde ) güç ilişkisinde ibrenin partiye ve aydnlara doğru kaydığını görürsünüz. Bu hemen her yerde başlangıçta kendiliğinden olur, ama daha sonra bürokratlar bunu bir hak olarak algılamaya, ve kendi bürokratik iktidarlarını korumaya, bunlara uygun kararlar almaya başlar. Dahası iktidarın nerde toplandığını hisseden kariiyeristler hızla bu yerlere hucüm etmeye, iktidarda ki paylarını pekiştirmek için hızla hizipleşmeye başlarlar.

    Sovyet özgülünde konuşacak olursak, gerek Lenin gerekse de Stalin bu tehlikenin farkındaydılar ama Stalin bürokrasiyi budamaya 1928lerden itibaren başlar. O sıralar sendikaların başında olan Tomsky’dır, sendikalardaki yasaları değiştirir ve eski üyelere daha fazla haklar vermeye başlar. Tabii bu demokratik değildir, genç işçiler olayı protesto ederler ve bu protestolar her tarafa yayılır, Tomsky bu kesimleri sendikalardan uzaklaştırmaya kalkar ama Stalin bir konuşma ile genç işçileri destekleyince Tomsky geri adım atmak zorunda kalır, dahası sendikaların başından ayrılmak zorunda kalır. Ama yerine kendi adamı olan Shevernik’i seçtirmeyi başarır.

    Bolşevikler devrim öncesinden itibaren gerek partide gerekse sovyetlerde her yerin seçimle yönetilmesi ilkesini getirmişlerdi, ancak iç savaş koşullarında bu ilke bir çok yerde yerini atama ilkesine bırakmıştı. Stalin ve ekibi 1928 sonrası parti de sendikalarda sovyetlerde her tarafta atama ilkesinin tamamen yok edilmesini savunmaya başlarlar. Aynı dönem muhalefetin toplanıp Stalin’i zorla devirmeyi planladıkları dönemdir.
    Bu arada şunu belirtelim, muhalefet bürükraside ki çıkar gruplarına göre şekillenmişti ve oldukça parçalı idi. Bu grupları bir araya getirme girişimleri Ryutın platformu gibi pek başarılı olmadı. Zaten Stalin yönetimi de bunları pek önemsemedi. İşin doğrusu bu yıllarda muhalefet giderek zayıflıyordu. Ne parti ne de Stalin bunları tehlike olarak görmüyordu, aldıkları cezalar bunu gösteriyor

    Bolsevik ideolojiye göre sosyalizm halk komitelerinin iktidarıdır, ancak SSCB de ise fiilen artık iktidar partide idi, halk komitelerinin değil. İkinci partide de atamalardan dolayı demokrasi yoktu, daha da kotusu parti liderleri bulundukları yerlerde br çok sovyet komitesini sendikacıyı vb atama ile yonetiyordu. Stalin bu sorunu yeni bir anayasa ile çözmeyi düşündü.

    Yeni anayasa partinin iktidar tekelini ortadan kaldırıyor, eskiden oy hakkı olmayan kilise üyeleri ya da burjuva ailelerin çocukları dahil herkese secme secilme hakkı veriyor, tüm parti ve sovyet görevlerine seçim ile gelme şartını getiriyordu. Anayasa bu hali ile parti ve devlet bürokrasisine büyük darbe vuracaktı.

    Stalin’in hesap etmediği bürokasinin iktidarını korumak için herşeyi göze alacağı idi. Önce MK toplantılarında anayasayı engellemek isterler, ama nasıl? Buna doğrudan karşı çıkamazlardı. Çünkü Stalin yıllardır savundukları bir şeyi gerçekleştirecekti. Bunun üzerine derler ki tamam bu anayasa hedef olmalı ama daha zamanı değil. Neden? diye sorulduğunda da cevap hazırdı. Çünkü karşı devrimciler çok güçlü.

    Bu arada Ryutin platformu çevresinde toplanan eski muhalefet, yani Troçki başta zinoviev pyatakov Bukharin vb oldukça başarısızdırlar, halk arasında destekleri kalmamıştır, kendi aralarındak çelişkileri çok fazladır, zaten Stain de kendilerini ciddiye bile almamıştır. Sadece Ryutin tuuklanmış, diğerleri sürgün edilmiş o kadar. Bu kesim Kirov’u öldürünce Stalin dosyayı bizzat kendi ele alır. Ama bellidir be kesimin fazla gücü yoktur ve olaya bizat katılanlar idam edilir, Zinoviev ve diğerleri hapış cezaları yerler o kadar. Mesela Conquest’in kitabinde iddia edldiği gibi bu cinayetten sonra bir cadı avı yoktur, soruşturma ve cezalar olaya karışanlarla sınırlı kalır. SSCB de cadı avı bu cinayetten bir buçuk yıl kadar sonra başlayacaktır. Sebebi ise yeni anayasadır.

    Ancak bürokraside ki hizip liderleri bu durumu çok iyi değerlendirirler. Kirov cinayetinden sonra ilk anayasa taşlağı gündeme gelince bu kesim karşı devrimcilerim, troçkistlerin çok güçlü olduğunu, önce bu kesimlerin yok edilip ondan sonra anayasanın demokratikleştirilmesini savunmaya başlarlar. Kirov cinayetini bunun için kullanırlar.

    Mesela kendisi de eski bir troçkist olan Kruschev lideri olduğu Moskova örgütünde onbinlerce hain torçkist oldğunu ileri sürer. Stalin buna karşı çıkar. Bir kaç yıl önceki kongrede Troçkislerin zinovievcilerin hepsinin oyu 7 bin civarindadır, Stalin ise 500 binden fazla oy almıştır. Stalin derki o zamandan bu yana zaten bunlarin çoğu partiyi destekliyor ve dürüstçe çalışıyor, bu kadar hain olur mu? Bu tartışmaları Kruschev’in anılarından ve yayınlanmış arşiv kayıtlarından izleyebilirsiniz.

    Bu noktada birden hemen her MK toplantısı bolgesel parti topantıları yayınları hain edebiyatı ile dolmaya başlar. Arşıv kayıtlarına göre bu edebiyata tek karşı çıkan Stalin ve cevresidir. Bürokraside ki hizipler hepsi buna Bukharin de dahil hain edebiyatina sarılırlar. Bu liderler her tarafta hain görmektedirler, Stalin ve arkadaşları ise bu paranoyaya en çok karşı çıkanlardır. 1937 yılı haziran ayına kadar olan tüm MK tutanakları şu an açıklanmış durumda.(Yezhov’un donemi bu tarihte başlar ve 18 ay sürer- bahse konu tutuklama ve idamlar bu donemdedir.) En çok bu edebiyati gündeme getirenler ise, mesel Yezhov , yagir, Potshev, Eıkhe vb parti liderleridir.

    Bu kesimler hizipler olarak birbiri ile bağlantılıdır. Farklı hizipler olarak aralarında çelişklerde vardır ama ortak amaç için beraber çalışırlar, bu en küçük fırsatta Bukharin, Yakir Yezhov gibilerin nedne birbirlerine kütük attığını da açıklar.

    Kirov cinayetini bu paranoyayı güçlendirmek için kullanırlar. Stalin Yagoda nın başlangıçta cinayeti ortbas edip tüm suçu beyazlara yuklemesini affetmez, yerine Yezhov gelir. Bu tür atamalar, parti ve devlet bürokrasisinde ki dengeleri gösterir.

    Önce Zinoviev ve arkadaşları ikinci kez yargılanır ve kurşuna dizilirler. Yezhov her tarafta hain görmektedir, Bukharin ve diğerlerinin idamını ister. Ondan sonra ip kopar. Ordu komlosu açığa çıkınca Yezhov ve muhalefet Ginzburg’un anlattığı şeyi yapmaya başlarlar. Yezhov ve bolge parti liderleri kendi atadığı NKVD managerleri sayesinde suçlu suçsuz yüzbinlerce insanı tutuklar. Olay iyice karışması için kendileri NKVD ye suçsuz insanları ihbar ederler. Buber Neumann kitabini Gün çevirmişti, orada ingiliz bir yazarın önsüzü vardır, konuya hakim birisi, arşivlerden gerek Büber Neumann’ın gerekse kocasının tutuklanma nedenlerinden birisinin suçsuz insanları polise hain diye şikayet etmesi olduğunu söyler. Yanii tüm muhalefet bu paranoyanın artması için programlı ve örgütlü olarak çalışmaktadır. Bu paranoya temelinde en çok cinayetler Eıkhe’nın lider olduğu Sibirya da, Potyshev’ın ukraynasında vb işlenir.

    Üstelik bunların hepsi Stalin’in paranoyak olup bu insanları tutukladığını iddia ederler. Her tarafta hain görenler, hatta bu yüzden suçsuz insanları muhbirleyenler paranoya yaratanlar kendileri bu paranoyaya temizliğe karşı çıkan Stalin ama paranoyak olan Stalin!

    Stalin bir ara kontrolu elinden yitirir. Hala liderdir ama mesela idam yetkileri onun değil, Yezhov’un elindedir, bölge KP liderlerinin desteği sayesinde Yezhov korkunç bir terör estirir. Stalin buna bölgelerde komünist parti liderlerine karşı protestolar örgütleyerek cevap verir, bu protestoların sonunda bu sefer bir çok KP lideri bölgesel mahkemele çıkarılır ve tasfiye edilir.

    Ama yine de Stalin Yezhov’u ve diğer KP liderlerini Beria Malenkov gibi genç bürokratların yardımı ile tasfiye etmey başarır ama bunun maliyeti ise anayasa da partinin iktidar tekelini yok edecek olan maddelerin çıkarılmasıdır. Yani bir denge iktidarı kurulur.

    Sonrası zaten bilinen hikaye. Kruschev başa geçince Stalin’in taraftarlarini tamami ile tasfiye etti, ama Stalin’ e yapılan saldırılar halkta büyük tepki çektiği için ünlü 20 kongre konuşmasını bile halktan saklamak zorunda kaldı. Brejnev 1977 de anayasayı degiştirdi ve orada parti iktidarı anayasaya yazıldı. Zaten on sene kadar sonra kapitalizme geçildi.

    Sorun şu, Partisiz olmuyor, partisiz ya da lidersiz ezilenlerin tüm ayaklanmaları ezilmeye mahkum

    Parti ile de tamam başarıya ulaşiıyorsun ama bu sefer de bürokrasinin iktidarı almasını ve sonra tekrar kapitalizme dönüşü engelleyemiyorsun

    Bu çelişki ancak yeni tarz bir örgütlenme ile aşılabilir. Bürokratik eğilimleri daha başından törpüleyecek, daha eğitimli olanın sürekli iktidarını değil ama eğitimsiz olanın eğitilmesini ve herkesin iktidarını garantileyecek, kol ve kafa emeği arasnda ki çelişkileri asgariye indirecek hatta yok etmeyi hedefleyecek bir örgütlenme. Ben zaman içinde emekçi halkın mücadele içinde bu sorunu öçzeceğini , buna uygun örgütlenmeler yaratacağına inanıyorum

  55. Hangı cehennemden bahsedıyorsun? Stalin mesela Bukharin ve diğerlerinin tutuklanmasına bile itiraz ederken, ya da Kruschev, Eıkhe vb gibilerinin partinin yarısını trockıst ılan edip atılmasına karsı cıkarken, ya da Buber Neuman, Gınzburg gıbıler sucsuz ınsanların terorıst vb dıye ıhbar etmesına karsı cıkarken nasıl bır cehennem yaratmıs oluyor kı?

    Yıne tekrarlıyorum, 1935 baslarından 37 Temmuzuna kadar MK toplantılarında Stalın paranoyaya karsı cıkar, tutuklanmalara partıde kıtlesel temızlıge karsı cıkar. anayasanın Partı tekelının yok edılmesını ısteyen maddelerının gecirilmesini ister, senin savundukların kısıler ise herkesin tasfıyesını tutuklanmasını ıdam edilmesini istıyorlar. Stalın insanların tutuklanmasına karşı çıkarken nasıl cehennem yaratabılıyor? Nitekim Stalin Yezhov ve KP liderlerini tasfıye etmeyi başardığında 1 mılyondan fazla kişi kamplardan salıverılır. 1 Mılyondan fazla! bunlar Buber Neumann ve kocası tarafından sırf paranoya artsın dıye ıhbar edılıp tutuklananlar, Gınzburg’un dediği gibi sırf sorusturmalar sulandırılsın, paranoya artsın dıye ıhbar edilenler, Yezhov tarafından sırf paranoya artsın diye tutuklananlardır. bunlardan idam edilenler ayrı bir hıkaye.

    Cehennem elbette vardıri senın savundugun ınsanların yarattıgı bır cehennemdır bu! Sen Stalın’ın o donemde paranoyak bır sekilde partide kıtlesel temızlık yapılmasını ısteyen, onune gelenın tutuklanıp ıdam edilmesini isteyen tek bir kanıt gosteremezsın, ben sadece senın cevirilerindel aksını gosteren onlarca kanıt gosterıyorum, Bukharın meselesı sadece bırısıdır bunların

  56. Gün abi, yukarıda biri Ömer Laçiner’in stalinizm hakkındaki görüşlerini paylaşmış. Bu vesileyle bir şey sormak istiyorum. Kırk sene evvel, 1970’lerin ikinci yarısında Birikim dergi çevresi hakkında ne düşünüyordunuz? Takip ediyor muydunuz onları? Birikim dergisi 1970’li yıllarda stalinizm özel sayısı hazırladığında Türkiye solunda nasıl karşılanmıştı? Senin veya yakın çevrenin dikkatini çekmiş miydi bütün o tartışmalar?

  57. Bu konuiyu Havariler’dea yazdım. Birikim çevresinin katkısı büyüktür. Ne yazık ki dikkate alınmadılar.

  58. Sen gerçekten kafayı yemişsin, başka söyleyecek bir laf bulamıyorum. Mağdurlar zalim, zalimler mağdur olmuş. Senin kafan ters dönmüş arkadaş.

  59. Söylediklerinin hepsi zırva, Yazmayayım diyorum, kendimi tutamıyorum. Ginzburg’dan ikide bir söz edip duruyorsun ve çarpıtıyorsun. Ginzburg’un sözünü ettiği olay NKVD bodrumlarında (Kazan’daki) geçer. Şu anda kitaplar toplanmış durumda adını veremiyorum ama Saddullah falan gibi bir adı olacaktı, 1930’dan beri “Türk milliyetçisi” suçlamasıyla (muhtemelen Galiyev’le bağ kurularak) içeride olan bir eski partili vardır. Duvar haberleşmeleri yoluyla haberleşirlerken Saddullah, ‘mümkün olduğu kadar çok insanı ihbar edelim ki tutuklamalar son haddine varsın ve böylece parti içinde tepki gelişsin’ diye bir fikir atar ortaya. anlaşılan eski mahkûmlarda böyle fikirler vardır, fakat işin esası, tutuklama ve infazların yaygınlığı insanları çıldırma noktasına getirmiştir, böylesine saçma önerileri mantıki bir şeymiş gibi önerecek kadar. Tabii ki Ginzburg bu öneriye karşı çıkar. Olay bundan ibarettir. Aslında bu öneri bile, Stalin’in yarattığı cinnet ortamının bir ürünüdür.

  60. “Şu anda kitaplar toplanmış durumda adını veremiyorum” demişsiniz. Taşınacağınız için mi kitaplarınızı topladınız?

  61. 17. Kongre…
    “bu kongrenin 1.966 delegesinden 1.108’inin 1936-1939 arasındaki Büyük Temizlik’te “halk düşmanı” olarak kurşuna dizildiğini belirtelim.”

    O bunu demiş.. şu bunu demiş.. Geçelim bunları…
    Daha önce bu konuya girdim. Bu sayıları tartıştım.
    Bu sayılar ve diğer katliamlar… Her şey apaçık! Yine de bu olguyu kabul etmek istemeyen benim gözümde bir IŞİD zihniyetinden farklı değil..
    İnanmış! Çok inanmış! Dinciler de böyle çarşaf, çarşaf yazar.. Oysa sorun basit; bu kongreden kaç kişi kalmış geride? Bu dürüsçe konuşulamazsa, diğer konular zaten sulandırılmaya çok açık..


    RTE karakteri ile Stalin’i karşılaştırılırsa gerçeğe daha çok yaklaşılır.. Örneğin 10 Ekim Ankara katliamı… Sorumlu kim?
    Stalin böylece anlaşılır; kanıt yok ama! Evet.. Yok!

    Bu zihniyet
    “Öyle gerekiyordu” der çıkar işin içinden en sonunda…
    Kitleleri-insanları “sopa ile cennete götürmek isteyen” bir zihniyet için Stalin vb. “normal-sosyalist” bulunabilir.

  62. Hayır, evde tamirat var da.

  63. Ginzburg’un kitabını aradım ve sonunda buldum. ilgili alıntıları buraya alıyorum:

    “Sagidullin mi? Nedir o?” Bu isim Lyama’ya hiçbir şey ifade etmemişti, fakat benim için öyle değildi. Daha bir güvenle vurdum duvara:

    “Bildiğimiz Sagidullin mi?”

    Evet O’ydu. Geçmiş yıllarda Kazan’da isminin sonuna ‘izm’ eklenerek Sagidullanizm diye sözü edilen Garey Sagidullin!

    Bu isim bir propaganda temasının başlığıydı. ‘Sagidullinizm’ de ‘Sultan Galiyevizm’ gibi Tatar ‘burjuva milliyetçiliği’ batıniliğinin adıydı. Fakat 1933’te tutuklanmıştı o. Ne işi vardı şimdi burada?” (Anafora Doğru, s. 67)

    Bundan sonra Ginzburg, Kazan NKVD’sinin zindanlarında duvar haberleşmesi yoluyla Sagidullin’in yeniden yargılanmak üzere kamplardan getirildiğini öğrenir. Sagidullin’la duvar haberleşmeleri şöyle devam eder:

    “Bütün bu acı verici soruları, benden yaş olarak on, parti üyesi olarak on beş yıl ilerde olan Garey’e sordum. Fakat onun tavsiyeleri beni daha da büyük sorular içinde bıraktı, üstelik bunlar benim yerine getiremeyeceğim şeylerdi. Onun şimdi bana tavsiye ettiği şeyleri gerçekten uygulayan onu, Slepkov’u ve otuzların başlarında tutuklanan birçoklarını neyin harekete geçirmiş olabileceğini bugün dahi anlayabilmiş değilim.

    ‘Onlara Stalin’in çizgisine doğrudan karşı olduğunu söyle ve yapabildiğince, onun çizgisine karşı olan diğerlerinin adını ver. Bütün partiyi tutuklayamazlar, zamanla ellerinde binlerce dava birikecek, bu arada birilerinin aklına gelecektir olağanüstü parti kongresini toplanmaya çağırmak ve orada ‘onu’ defetme şansı doğacaktır. İnan bana, Merkez Komitesinde, ondan, bu hapishanedekilerin ettiği kadar çok nefret ediliyor. Elbette bu önerdiğim, bizim sonumuz anlamına da gelebilir, fakat partinin kurtulmasının tek yolu budur.’

    Hayır, bu benim yapabileceğim bir şey değildi. Herhangi bir delile dayanmadan da olsa, içgüdüsel olarak, partimizin yaşadığı kâbusun arkasında Stalin’in olduğunu hissediyordum, fakat parti çizgisine karşı olduğumu söyleyemezdim. Bu yalan olurdu (…)

    Bırak başkalarının adını vermeyi, bu duvarların ardında bir komünistin adını bile ansam, bunun o kişinin yaşamını yıkmak ve çocuklarını öksüz bırakmak anlamına geldiğini biliyordum (…)

    Bu adamı hiçbir zaman görmedim. Sonunda kurşuna dizildi (…) Fakat bilidiğim bir şey var: Hapishaneye ve tecrite dayandı, kurşuna dizilmesini hayranlık verici bir cesaretle bekledi. Güçlü, dürüst bir insandı.” (Agy, s. 69-70)

    Buyrun ahmet arkadaş. Söz sizin. Bakalım neler yumurtlayacaksınız yine?

  64. küçük bir hatırlatma

    gürsel bey, o kurşuna dizilen bin küsür parti delegesi var ya, o sayıların hiçbirini kabul etmiyor ahmet. kruşçev uydurdu bunları diyor.
    ahmet beye bir çift lafım var.
    ahmet bey, sosyalist devrimden sonra bolşevik parti ve türevlerinde bürokratik kast oluştuğunu söylüyorsunuz. sanırım örgütsüz bir sosyalist olduğunuz için böyle rahat konuşabiliyorsunuz. şu anda herhangi bir sosyalist partide görev alsanız ve bu görüşleri dile getirseniz, yani sosyalist devrimden sonra bolşevik parti ve türevlerinde bürokrasinin belirdiğini savunsanız, karşı devrimci / liboş / troçkist ilan ederler sizi ve anında ihraç ederler.
    istediğiniz kadar bunun günahını buharin’e, yezhov’a yıkın, sosyalizm deneyimlerinde bürokrasi var dediğiniz an troçkist ilan ederler sizi ve stalin’e sahip çıkan hiçbir örgütte barınamazsınız. ingiltere’de ortam nasıl bilmiyorum ama türkiye’de böyle.

  65. ahmet bu görüşleriyle Stalin Rusya’sında yaşaşaydı kendini Lubyanka’nın bodrumlarında bulurdu.

  66. Gün,

    Büyük bir afra tafra ile Ginzburg’dan alıntı yapmışssın ama bu alıntı benim dediklerimi doğruluyor. Muhalefet soruşturmaları sulandırmak için bir sürü suçsuz insanı bu işin içine karıştırmış. İçerde olanlar yakalanınca özellikle suçsuz insanları vermişler, bak Buber Neumann durumunda ( onsoze bak, yazar arşivlerde Neumann ların dışarda serbest iken arkadaşlarını bunlar hain vb diye ihbar ettiklerini söylüyordu) dışardakiler de bunu yapmışlar, Yezhov durumunda NKVD de sorgucular da bu işi yapıyor, hatta Yezhov’un kotalarını uyguluyorlardı.

    Senin alıntın ben ne diyorsan onu kanıtlıyor. Ha Gınzburg tabii valla ben yapmadım ama onlar yaptı diyor, o da ayaküstü onlara kütük atıyor ayrı hikaye. Bir cümlede ben bu dürüst insanları yakamam diyor ama diğer cümlede bu iğrenç işi yapanlar kahraman oluyor.

    Senin asıl sorman gereken, Ginzburg bu olayı neden alnattı? Anlatmak zorundaydı çünkü bu kitaplar Krusçhev döneminde tarihi yeniden yazmak için ortaya atılan kitaplar. Olaylar hala sıcak, yüzbinlerce insan bu gibiler yüzünden suçsuz yere olaylara bulaştırılmış ve içerde yatmış, bazıları idam edilmiş. Toplumda bir öfke var, Ginzburg ya tamam bunlar oldu ama inanın ben bu işin içide değildim yapanlarda zorunluluktan yaptı demeye getiriyor.

    Peki işe yaramışmı? yaramamış. Belki ben yapmadım o yaptı palavrasına 1990 Türkiye’sinde ya da hatta 1956 ABD sinde inanan çıkar ama 1960 SSCB sinde inanan pek çıkmaz. Çünkü olayları yaşayanlar hala dışarda. O yüzden Kruschev bile 20. kongre konuşmasını tüm Dünya ya duyururken halktan gizlemek zorunda kalmıştı. Ancak artık belki yerler diye seksenlerin sonunda halka açıkladılar konuşmayı.
    Peki kendi konuşmalarını dahi sansür etmeleri işe yaradı mı peki? Valla kamuoyu yoklamalarına bakılırsa pek işe yaramış görünmüyor. Stalin halk tarafından en çok sevilen tarihi şahsiyetlerden ,

  67. 1937 yılında Rusya’da yaşasa idim doğrudur kendimi Lubyanka da bulabilirdim, ama ya sen ya da Gürsel beni Troçkist diye ihbar ettiğiniz için bulurdum!

  68. hahahah buna çok güldüm Ahmet. Bizim ihbarcılığımızı falan boş ver de, Lubyanka bodrumlarının nasıl çalıştığını, insanların “Troçkist” denerek oralarda katledildiğini kabul ettiğine sevindim valla. Sende ilerleme var.

  69. cevap vermeye bile değmez, çöplük haline gelmiş bir beyinden çıkma zırvalar bunlar.

  70. 37 nolu Küçük bir hatırlatma’ya

    Şu anki sosyalist partilerin ve hareketlerin hepsi, Stalinist ya da Troçkist ya da her ne iseler bürokratiktir. Örgüt içi tartışma özgürlüğü yoktur, lider denilenler ömür boyu oradadır, adamlar troçkist olsun olmasın örgütlerin politikalarını kimse eleştiremez. Liderler partilerin ideolojisini ya da politikalarını değiştirebilir ama üyeler ne derse onları desteklemekle mükelleftir. Ama bu dediğim hemen tüm sol örgütlenmeler, partiler hareketler için geçerlidir, sadece stainist denen hareketler için değil.

    Çoğu komplekslidir, genelde ne kendi güçlerine ne de bilgilerine güvenirler, örgüt içi tartışmaların yok olmasının sebebi budur zaten. O yüzden sürekli kendi dışlarında ki güçlere bel bağlarlar. Bu zaman olur CHP olur, zaman olur HDP olur, Avrupa Birliği olur, hatta seçim taktiği denilerek MHP olur, bazen hepsi bir arada olur.

    Sadece kendi aralarında değil ama başkaları ile de tartışmazlar. Aslında olay şöyle yürür, eğer ben başkalarını eleştirmezsen onlar da beni eleştirmezler diye düşünülür. Bu durum bilgisizliği, bilgisizlik te fanatizmi destekler. Bu noktada Türkiye solunda sadece stalinist dediğiniz örgütler değil ama stalinist, troçkist ya da bu kategorilere girmeyen hemen her örgüt, hatta bireylerde oldukça fanatiktir.

    Fanatik insan ise döner döner aynı şeyi okur. Yani bilgisizlik fanatikliği, fanatiklik bilgisizliği besler. Ama yine vurgulamalıyım, sadece Stalinist örgütlerin böyle olduğunu iddia etmek yanlıştır ve haksızlıktır. Sen şu an herhangi bir troçkiste aslında SSCB de bürokrasinin oluşumunda bir lider olarak Lenin ve Troçki’nin payından söz edin, işte fanatizmi o zaman görürsünüz.

    Ya da bakınız Gursel, ben burada 5-6 yıldır bu olayları tartışırım, Gürsel ta başından beri şu yukarıda ki alıntıyı getirir, insan merak olsun diye bir başka şey okur, o dahi yoktur, bilmiyorum şu yukarıda ki alıntıyı kaç kere getirdi, benim hatırladığım en az bir kaç kere. Çünkü bir kitap okumuş hayatı değişmiş, başka bir şey okumasına gerek olmadığını düşünüyor, adam fanatik o bilgiden başka bilgi tanımıyor. Burada ne yazılırsa yazılsın, alakası var mı yok mu bakmadan bu bilgiyi tekrar yazar. Yeter ki Stalin ismi geçsin. Ben diyorum ki Stalin Bukharin’in tutuklanmasına karşı çıkmış, buna ilişkin değişik kanıtlar ileri sürüyorum, bu kanıtları tartışacağına şu yukarıda ki alıntıyı getiriyor, Gürsel trockist Stalinist bir çok solcunun ruh halini temsil ediyor aslında.

    Bunun nedenleri aslında daha uzun bir yazının konusu, ama devrimciler parti, hareket adına ne derlerse desinler, örgütlenme modelleri, doğrudan emekçilerin mücadelelerinin ve onların örgütlenmelerinin, yanı halk ve fabrika komitelerinin bir ifadesi olan bir örgütlenme modeli geliştirmek zorundadırlar. Yani parti üç beş aydının bir araya gelip biz partiyiz dediği bir sey olmamalı ( bunun adı en fazla aydınlar klübü olur ve gerçekten de şu anki partiler birer aydınlar klubu ozellıgı tasırlar),tam aksıne parti hakın mücadelesinin ve örgütlenmerinin bir fonksiyonu olmalı. Bu nasıl olur bunu zaman gosterecek, ama sonucta halk bir şekilde bu kısırlığı aşmanın bir yolunu bulacak.

  71. ihbarcılık alçaklıktır. Yalnızca farklı düşündüğü için bir insanı büyük acılar çekebileceği canavarlara teslim etmek.. Rezilliktir.
    *
    Ahmet’in “kararlı” duruşu beni düşündürüyor. Bir parti, kariyer, maddi ya da manevi çıkar beklentisi olmadığına inanarak düşünüyorum…
    Neden? Ahmet neden bu kadar kararlı bir inanca sahip?
    *
    Sanırım Ahmet’de kuşku tohumu yok…
    Bir kez kuşkulansa.. arkası gelecek..
    19 yaşında kuşkulandım. Tarihsel süreç bu denli basit olamazdı… Stalin yüce, şanlı.. ama ondan sonra gelenler hain, revizyonist… Bu “aklıma” uygun değildi..
    Hayatın akışına uygun değildi bu anlatılanlar…
    *
    Yine o sıralar.. İçimden alay etmiştim. Akşam yatarken Mao da yüce ve şanlıydı. Sabah kalktım; okula gittim. Mao da bir haindi.. Enver Hoca şanlı-büyüktü.
    O zaman da gülünç geldi bana. Bu iş bu kadar kolay mıydı?

    Anladım.. Bu çocukluktu…

    Sanırım sorunumuz “düşünme yöntemlerinde”…
    Ben doğru yöntemi buldum demiyorum…
    Ama sanırım “kuşkucu yöntem”, asıl sarılınması gereken “doğru!”
    Eylemsizliği savunmuyorum… o günün doğrusu ile gövdemizle eyleme geçmek ama…
    ama farklı-kuşkulandıran olgulara da aklımızı sağırlaştırmadan yaşamayı bilmek…

    Stalin döneminde,
    tahakkümü reddeden, insanî hak edilmiş özgürlüğü ve evrensel-tarihsel-maddi-fırsat eşitliğini savunan; mazlumları, emeği, masumları, zayıfları koruyan; yoldaşlığı-dostluğu-fedakarlığı önemseyen bir sosyalizm yoktu. Aksine bir “devlet faşizmi” olduğuna dair “bence” çok kanıt var…
    Bu konuyu önemseyen GZ’ye tüm yüreğimle katılıyorum; o dönem olmuş bitmiş değil…
    Gelecek kuşaklara aktarılmalı; Ahmet de bu görevin ne denli önemli olduğunu tersinden kanıtlayan çok önemli bir örnek…
    İnsan çaresizken, Stalin’e bile sığınabilir…
    Ve ülkemizde sanırım genel anlamda sol, hala ona sığınıyor ve bu sebeple “etkisiz eleman!”
    *
    Stalinizmi aşamayan sol ,bir hiç olma yolunda… Ya da bir Devlet Faşizmi olarak hortlayabilir yalnızca…
    *
    Sanırım Leninizm-Stalinizm, bir toplumun sosyalist devrim için uygun olmadığı tarihsel koşullarda, müddeti-ömrü sınırları içinde beklemeye tahammülü olmayan küçük burjuvazinin yapacağı darbenin, devrim olarak kabul edilmesi arzusu-dayatması…
    Stalinizm de özellikle, bu “devrim” güzellemesi içinde işlenecek cinayetlerin, gerçekleşecek canavarlıkların peşinen masum-olağan-mecbur sayılmasının “cehennem taşları..”
    Kendini her daim yönetici-hükmedici sınıf içinde, güvenli-korunaklı gören kibirli-bilgili küçük burjuvazinin, o naif-insancıl ruhunu kandıran-tatmin eden egosal saplantısı…
    en mülayim eleştirisi ile…
    Dünyayı-insanlığı kendiyle başlamış-bitecek sanan “iyi kalpli” bencil canavarların öz-tatmini.. Stalinizm…

  72. hiç umut yok mu? umut insanda

    Doksanlı yıllarda Perinçek’e telefon açıp partiye geri dönmek ve partide güvenlik sorumlusu olarak çalışmak istediğini söylediğinde Gün Zileli ellili yaşlara merdiven dayamıştı.
    Demek ki o yaşta bile bu dogmatik / otoriter solcu zihniyetle, stalinizmle köprüleri tam atamamıştı.
    Stalinizmden kurtulmak bir anda olan biten bir şey değil, bir süreç.
    Uzun ve sancılı bir süreç.
    Tam köprüleri attığınızı sandığınızda bumerang gibi geri dönüyor Stalin.
    Ahmet de şimdi böyle sancılı bir aydınlanma süreci yaşıyor sanki.
    Yazdıkları klasik stalinist şablona hiç uymuyor.
    Stalin’e rağmen Stalin’i savunur bir hali var.
    Bir insan hem otoriter solculuğu reddedip hem de Stalin’i savunamaz.
    Bu bir çelişkidir ve kişisel bir hesaplaşmadır.
    Büyük ihtimalle Gürsel bey de Gün Zileli ve Ahmet gibi ilk gençliğinde sıkı bir stalinistti ve / veya otoriter solcuydu.
    Ama uzun ve sancılı bir hesaplaşma süreci ile kendini eğitti ve aştı (veya aşamadı.)
    Bu işler üç aşağı beş yukarı böyle oluyor galiba.

  73. Laf çok uzatılıyor bizim memlekette; iş yok güç yok, tartışalım mantığı. Mao Zedung, “%70’i doğru %30’u hatalıdır” demiş Stalin için 50 yıl önce. Stalin hakkında bildiğim en doğru ve kısa yorum budur.

  74. en kısa ve en yanlış yorum. Bu kısa yorumla yıllarca uyutulduk.

  75. Yoksa Zileli’ye göndermeler mi var?

    Soljenitsin’in yazar olmadığını söyledim…

    http://odatv.com/yalcin-kucuke-film-teklifi-1007161200.html

  76. Soljenitsin değil de Pasternak üzerinden bir gönderme olabilir sayın 44 numara. Zileli’nin tarzı Pasternak’a benzer biraz. Nitekim “Doktor Jivago bizim Kerime Nadir’in eline su dökemez” şeklinde Pasternak’ı ve sevenlerini aşağılamış Yalçın Küçük.

  77. Çeşitli karşı devrimci odaklar STALİN isimli « Halkların Küçük Babası »nı hâla daha kamu oyuna empoze etmeye çalışıyorlar. Sık sık mareşal veya amiral elbisesi giyerek ortalıkta dolaşmayı seven bu kriminal şahsa aslında en iyi cevabı yoksul halk kadını öz annesi Moskova ziyareti sırasında vermiştir. « Oğlum keşke papaz olsaydın ! »
    İzlediği karşı devrimci kriminal politikalar ile devrimlerin mezarını kazmış, işlediği cinayetlerle en ilerici devrimci kuşakları hatta onların soyunuda yok etmiştir.
    Kirov cinayeti Stalinin ortaya koyduğu bir misansen, bir provokasyon ve cinayettir. Kaba saba – grotesk kişi ayaklarının altındaki zeminin kaydığını görmüştü. Son kongrede merkez komitesi çoğunluğu Stalini değiştirip yerine Kirovu getirmek istemişti. Ancak Kirov bu talebi kabul etmedi. Kabul etmeyiş nedenleri arasında eş cinsel ilişkiler olduğu da söyleniyor. Böyle bir durum karşısında Stalin öyle sessiz kalıp oturamazdı. Ekim devriminin yönetici ve lider kadrolarına son darbeyi vurmak için güçlü bir neden , güçlü bir bahane olmalıydı. Bu bahane de partinin sevilen bir kişisi olan Kirov’un öldürülmesi olabilirdi. Kirov ‘cinayeti’ gerekcesiyle SCCB ve dünya çapında devrimcilere karşı dalga dalga yayılan bir av başlatıldı.Moskava Davalarının savcısı soytarılarından Vişinski kimdir ? Merak edenler gidip araştırsınlar ! Ancak bu kirli cinayet ve siyasetlerin sonuçları şimdi ortadadır : SCCB ve Doğu Avrupadaki uydu devletler gümbür gümbür yıkıldı. İmtiyazlı bürokratik kast halkın malını mülkünü kendi arasında paylaştı.Bu ülkelerde bir günde milyarderler, milyonerler ortaya çıktı. Şimdi hâla Stalin savunusundaki bazı isterik kişiler o dönemde ne yapıyorlardı ? Hiç. Kendi keyiflerine bakıyorlardı. Emperyalist burvuvazi keskin kriz dönemlerinde yeni ‘Stalin’lere ihtiyacı olduğunu gayet iyi bilir.İspanya devrimini sol kanat anarşistler, POUM militanlari ve Troçkisleri katlederek, işci sınıfı ve emekci kitlelerin partilerini – Sosyalist Parti ve Komünist parti- halk cephesi adında burjuva sınıfın peşine takarak kapitalist rejimin savunmaları Faşist Franko’ya ğeçit vermiştir. Kitleleri uyutmak için « No Pasaran ! » – « Geçemiyecekler » diye bağıran Komünist parti üyeleri toprakları işgal eden köylüleri, fabrikalara el koyan işcileri katletmekten çekinmiyorladı. Bütün bu politikalar Kremlinden yönetiliyordu. Batı Avrupa devrimleri de dogrudan kremlin ve Stalin tarafından engellenmiştir. Konunun dışına cıkmadan şunları ilave etmek isterim : Stalinin sonu nasıl bitti ? 1946 dan beri Stalin ile Beria arasında Doğu Avrupa üzerine büyük bir anlaşmazlık vardı. Stalin uydu devletler vastasıyla işgalden yanaydı, Beria ise çekilmekten yanaydı. Beria, Doktorlar Davasından sonra sıranın kendine geldiğini biliyordu. Stalinden önce davranarak onu öldürttü. Stalinin ölüsü iki gün sonra kapısı kırılarak bulundu. Beria’yı ise Kruşçev ve Kızıl Ordu mareşalları tutuklayıp kurşuna dizdiler.
    Yazıya son vermeden önce Stalin hayranlarına şunu hatırlatmak isterim. Stalinin son kurbanlarından biriside Dimitrovdur. Moskoya çagrılmadan once ajandasına yazdıgı son başlık : “ Balkan Soyalist Devletler Federasyonu” idi. Moskova’ya gitti ve bir daha geri dönmedi.
    Şimdi mal meydanda. Buna ragmen söz konusu malûm çevreler desenformasyon-bilgi kirliliği- ve kafa karışıklığı için satmayan kitaplar basmaya devam ediyorlar.

  78. Karar veremedim, hangisi daha berbat, Gün Zileli mi yoksa LTT mi? Gün yoksa LTT senin alter egon mu?

  79. Dimitrov’u bile harcamış senin Stalin, Ahmet. Daha ne ötüp duruyorsun orda? Tarihte Dimitrov’dan daha yalaka Stalinci mi var Allesen? Herif, onu bile gözünü kırpmadan çizmiş.

  80. Ahmet isimli şahıs, beni iyi dinle : LTT Bolşevik-Leninist(Troçkist), Gün Zileli ise Anarşisttir. Marksizm ayrı, Anarşizm ayrıdır. Ancak her ikisi de uluslararası işci hareketinin kurucu kesimleridir.
    Senin kim olduğun hakkında hiç bir fikrim yok.Ancak görünen o ki hala kafası dumanlı şuraya buraya pevkiren birisin. Seni ciddiye alıp cevap vermeye gerek görmüyorum. Sen yada senin ustaların her kimse 1985 yıllarında Gorbaçev hayranı, diğer bir kısmı ise,Türkiyenin her hangi bir vilayeti büyüklüğündeki ve o zamanlar bile dünyanın en yoksul ülkelerinden birisi olan Arnavutluk için ” Sosyalizmin kalesinin asla düşmüyecegine” dair yeminler ediyorlardı. Oysa Arnavutluk emek-işci- partisi herkesden önce kapitalizmi restore etti. Çin’e gelince Çin Komünist Partisi askeri diktatörlük vastasıyla kapitalizmi restore ederek koskocaman bir ülkeyi emperyalizme peşkeş çekti.Sizlerin ‘anlı’ ‘şanlı’ partileriniz – SBKP, CKP, AEP ve bunların diğer ülkelerdeki uyduları birer burjuva partisi ve emperyalizmin iş birlikcisi oldular. Sen ve benzerlerin önce bunun hesabını verin sonra konuşun. Boyunuzun ölçüsünü aldığınızın farkında bile değilsiniz………

  81. 48 nolu Anonim,

    Dimitrov”un yalaka oldugunu ve Stalin tarafinda olduruldugunu ilk kez senden duyuyorum ama Stalin yalakacilari dersen, bildigim kadari ile en yalakalari Radek”ti, hatta konu ile ilgili tarihciler Stalin kultunu onun baslattigini soylerler. Kruschev bu konuda cok iyidir, onun Moskova parti lideri oldugu siralardaki konusmalari bu konuda birincidir. Yezhov, Yagoda bir dereceye kadar Bukharin ve bir cok muhalif Stalin yalakaliklari ile taninir.
    Bil bakalim Stalin yalakaliklarinin zirve yaptigi siralarda Pravda nin Genel Yayin Yonetmeni Kimdi?

    Stalinci diye bilinenler ise Stalin yalakaligini hemen hic yapmayanlardi. Ben Dimitrov”un Staline yalakalik kokan bir yazisina hic rastlamadim. Wiki Stalin karsiti yazilari ile unludur, onlar bile bakiniz konu ile ilgili maddede ne yazmislar: ” there was no explicit manifestation of the cult among the members of the Politburo”” Yani politburo uyeleri yalakalik yapmiyorlardi. O zaman ki politburo uyeleri Molotov, Kalinin ve digerleri bir iki istisna disinda hepsi Stalincidir. Yani Stalin dusmanlarinin hepsi Stalin yalakasi.

    Sebeb acik, Stalin tanrilastirilip goklere gonderilmek Dunya yi ise kendileri yonetmek istiyorlar. Bu arada sen baya bilgili bir arkadasa benziyorsun, anlatsana bu yalakaliklar karsisinda Stalin”in tavri neydi?

  82. En sadık fino köpeği demişler

    Wikipediada Dimitrov başlığına bakıver Ahmetçim.

    The rising speculations that he had been poisoned have never been confirmed, although his health seemed to deteriorate quite abruptly. The supporters of the poisoning theory claim that Stalin did not like the “Balkan Federation” idea of Dimitrov and his closeness with Tito. A state consisting of Yugoslavia and Bulgaria would be too large and independent to be controlled by Moscow.

    Opponents claim that Dimitrov was the most loyal “lap dog” of Stalin and Stalin did not have a real reason to kill him. Stalin never forgot the “betrayal” of Dimitrov.

  83. Kirov Cinayeti-Grover Furr,bir asır önce.Arkasına 50 yorum,kim okurki gözlerini bozmak için bunları.Millet iyice kafayı sıyırtmış

  84. önemini ve güncelliğini anlayamadığınız konularda gyorum yaparak gözümüzü bozdunuz 🙂

  85. Ahmet alışılmışın dışında bir Stalinist.

    Bu tartışmalarda dikkatimi çeken şu: “tüm cinayetleri işleyen Stalindir. Bu işin asıl sorumlusu odur.” denilmek istenebilir. Stalin’in de bu cinayetlerden şu veya bu şekilde sorumlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü oldukça önemli görevlerde kendisi. O yüzden haberim yoktu, bir şey yapamadım, izledim vb. sözler yeterli ve ikna edici bir açıklama değil. Çünkü madem bu kadar büyük mevkilerde oturuyorsun ne diye bu kadar izliyorsun, ne diye bu kadar çapsız adamı başa getirip izliyorsun gibi bir sürü soru sorulabilir. Gerçi SSCB’de böyle bir ortam olmadığı, özgür düşünme ortamı olmadığını, Stalin’i açık olarak basında veya başka şekilde eleştirmenin bile mümkün olmadığını biliyoruz. Ve Stalin’in de tüm bu totaliter kanunlara, bürokrasinin ve devletin ilahlaştırılmasına pek karşı çıkmadığı açık. Çünkü Stalin de sonuna kadar devletçi biri. (Tabii hep uygulamadan söz ediyorum.)

    Ahmet öyle bir anlatıyor ki Stalin sanki sıradan insanın yanında, bürokrasiye ve totaliter devlet iktidarına karşı sanacağız. Öyle bir şey olmadığı açık. Üstelik tam tersi söz konusu. Stalin totaliter devlet iktidarını ve buna bağlı olarak kaçınılmaz bir şekilde oluşan bürokratik düzeni savunan, sonuna kadar özgür düşünceye karşı (pratik uygulamadan söz ediyorum, lafta karşı olmayabilir) biri. Böyle bir durumda böylesi bir devlet düzenini de Stalin savunduğu için Stalin de bu işlerden epey sorumlu.

    Tabii elbette totaliter devlet aygıtı da bu cinayetlerden sorumlu. Yani asıl sorumlu faktörlerden biri de o. Yani Stalin’in yerine başka biri örneğin Mao olsaydı bu cinayetler yine olurdu. (Boyutları değişebilir tabii. Baştaki kişi cinayetlerin boyutlarını büyütebilir veya azaltabilir.Yani baştaki kişi de kuşkusuz önemli. Lenin de bu tür cinayetleri işlemiştir. Çünkü totaliter devlet iktidarı zaten varlığını bu cinayetleri işlemek ve devam ettirmek üzerine kurulu. Başa geçen ve totaliter devlet düzenini savunanlar da kaçınılmaz biçimde işbirlikçi oluyor. )

  86. Bu arada bir bürokratı başka bir bürokratla değiştirmek devlet iktidarını yıkmak anlamına gelmez. Stalin bürokratik devlet aygıtını yıkan değil, onun ordusuyla, devasa bürokrasiyle daha da güçlendiren biridir. Baştan beri totaliter bir devlet olarak kurulmuştur ve bu geleneğini devam ettirmiştir.

    Ahmet hala Mark’ın devletçi saçmalıklarını, aslında sadece devrim yapmaya yaramış bunun ötesinde her zaman Bakunin’i haklı çıkarmış yani defalarca yanlış çıkmış bir teoriyi tekrarlıyor aslında. Yani önce Marx’ın öngördüğü gibi merkezi totaliter devlet aygıtını kuracaklar sonra bunun sönümlenmesini bekleyecekler. Lenin de bu saçmalıklara o kadar inanmıştı bu saçmalıklar üzerine zırva zırva bir yığın kitaplar yazdı. Hiçbirinin işe yaramadığı ve Bakunin’in haklı çıktığını yüzlerce kez gördük. Zaten Bakunin de bu noktada Marksizme itiraz etmişti. Bakunin onlara devrim yapamayacaklarını söylemedi, Bakunin böyle bir öngörünün bir tür totaliter düzen ve son derece otoriter devletçi bir iktidar yapısıyla sonuçlanacağını öngörmüştü. Tabii Marksistler buna karşılık olarak kendilerinin de devlete karşı olduklarını söylediler, diğer yandan eşi benzeri görülmemiş biçimde baskıcı devlet iktidarının kurulmasını savundular ve bu çelişkiyi örtmek için diyalektik vb. diye kendi saçmalıklarını savundular. Ama vardıkları sonuç ortada. Hala Stalin bürokrasiyi savunmuyor filan diyorlar. Evet yani savundukları şu: bir taraftan en güçlü devlet iktidarını kuracaklar sonra sözde bunun sönümlenmesini bekleyecekler veya bürokratları değiştirerek devletin yıkılacağı iddiasında bulunacaklar. Her iki durumunda işe yaramadığını defalarca ve defalarca gördük.

    Tabii Stalin de bu totaliter devlet aygıtının bir parçası, onun önemli bir kişisiydi.

  87. 54 nolu ileti için edit: “SSCB Lenin ile birlikte baştan beri totaliter bir devlet olarak kurulmuştur ve bu geleneğini devam ettirmiştir.” şeklinde olacak.

  88. Ahmet, bundan sonra sana Abdülstalin de diyebiliriz istersen. Hem anlamı uyar hem de farklı, özgün bir isim.