Gezi Hareketi Notları (5) Alternatif Yok mu Demiştiniz!

Sonunda bir arkadaşım, “sana bir hediye” diyerek Express’in “Gezi Direnişi” özel sayısının 3. Baskısını getirip önüme koydu. İyi bir hediyeydi gerçekten. Çünkü Express’in bu sayısı bulunamıyordu. “Hadise- Can ile Canan” yazısını okudum biraz önce. Güzel, çok güzel bir yazı. Gençlerin ironik ve dinamik dilinden öğrenmem gereken çok şey olduğunu gördüm ilk elde. Onlar biz eskiler gibi kalıplarla yazmıyorlar. Dili actionla harmanlamaları hayranlık verici. En soyut felsefi kavramları sokak diline katmaları ve “lan n’oldu” gibi terimleri çok sevimli bir şekilde kullanmaları da öyle. Gezi’den beri yemeden içmeden olduğu gibi, okumadan da kesilmiştim. Şimdi önümde yeni bir okuma döneminin açıldığını görüyorum. Express’in bütün yazılarını dikkatli okuduktan sonra sırf bir sayı üzerine bir yazı da yazarım belki.

Dergide şu “alternatif yok” konusu üzerinde duruldu mu, bilmiyorum, çünkü ancak bir yazı okuyabildim ve diğer yazıların sadece başlıklarına bakabildim. Belki ayrı bir makaleyle ya da bir yazının içinde işlemişlerdir bu konuyu ama ben yine de kendimce bir şeyler yazayım bu konuda.

Evet, Gezi, özellikle son dört-beş yıl neredeyse hepimizin oy birliğiyle dillendirdiği bir duruma, “alternatif yok” söylemine de son vermiş oldu. Alternatif var artık. Ama bu, politikacıların ya da umutlarını bir partiye bağlamak isteyen insanların kastettiği türde bir alternatif değil. Kısaca belirtecek olursam, bu, siyasi değil, toplumsal bir alternatif. Daha açıkçası, AKP, bizzat sistemin ve devletin kendisi olduğundan beri onun alternatifi de politik değil, toplumsal bir alternatif olmak zorundaydı. Hiç kimsenin, bizatihi Gezi hareketinin içinde yer alanların da ummadığı şekilde bu alternatif bir anda parlayıverdi. Gezi hareketi, AKP neokapitalizminin, AKP devletinin gerçek alternatifi olarak, bir toplumsal devrim patlamasıyla kendini bir anda bütün parlaklığıyla ortaya koyuverdi.
Biraz açmam gerekiyor sanırım.

AKP, 2002 yılında, dinci bir partinin içinden doğarak merkez sağa talip oldu ve eski merkez sağ partilerin (ANAP, DYP vb.) parçalanmasından ve dağılmasından da yararlanarak iktidara geldi. Ne var ki, bu, basit bir siyasi iktidar değişimi değildi. On yıllık süreç içinde AKP iktidarının sadece bir politik iktidar olmadığı, aynı zamanda ekonomik, kültürel, toplumsal bir iktidar olduğu, AKP’nin sadece siyasi iktidara el koymakla kalmayıp sisteme ve devlete de oturduğu ortaya çıktı. Devlet, bir yılan gibi deri değiştirdi ve eski derisini bırakıp yeni neoliberal sistemin diktatörlük aygıtı olarak yoluna devam etti. Eski deri ise hapse atıldı. Aşağı yukarı tüm bileşenleriyle ve ona bel bağlamış müttefikleriyle birlikte. “Ergenekon davası” aslında bugünkü devletin, bıraktığı derisini yargılamasından başka bir şey değildir. Tabii ki, bugünkü devlet, devletin bütün suç aygıtlarını devralmıştır ve sürdürmektedir. Geride kalan deri ise sadece halihazırdaki devletin temsil ettiği bu suçların eski biçimlerinin deriye yüklenmesidir. Devlet, suçlarından arınmıyor, eski suçlarını eski bir deriye yükleyerek bugün halen yürürlükte olan suçlarını kamufle ediyor. Ve elbette bunu yaparken, eski, bıraktığı derisinin içinde yer alan bir takım insanları kendi malum adaletsizliği ile mahkûm etme yoluna gidiyor. Devletin suçlarını, belki bazıları geçmişteki bu suçlara ortak olmuş ama çoğunluğu sadece eski devletin deri değiştirmeden devam etmesini istemiş insanların olmayan fiillerinde aramayın. Suç, ölü kalıntılarda aranmaz, yaşayan, canlı, halen suç işlemeye devam eden mekanizmalarda aranır. Ölüm makinası, aktüel iktidarın bizzat kendisinde tezahür etmekte ve işlemektedir, Silivri’de değil.

AKP, eğer dediğimiz gibi neoliberal sistemin Türkiye’deki adı, köhnemiş ve yıpranmış derisini bırakmış ve böylece halka karşı daha da bilenmiş, dişlerini sivriltmiş bugünkü devletin adıysa onun politik alanda alternatifinin olmayacağı son derece açıktır. İşte bu yüzden CHP adlı partinin taraftarlarının CHP’yi bir alternatif haline getirme çabaları sonuçsuz ve umutsuz bir çabadır. Çünkü bu mümkün değildir. Diyelim ki mümkün olsun, yani CHP AKP’den daha fazla oy alıp iktidara gelsin, o zaman o CHP bizzat AKP haline gelecektir. Ya da şöyle söyleyelim: Hükümet olan CHP, hiç tereddütsüz AKP’nin bugüne kadar uyguladığı neoliberal sistemi devralacak, aynı şehir yağması projelerini yürürlüğe koyacak, dişleri bilenmiş bugünkü devletin aygıtlarını devralacak, halka karşı suç işleyen bu devlet mekanizmasını bu sefer o çalıştıracaktır. İşte bu yüzden CHP, oy olarak çoğalsa bile hiçbir zaman AKP’nin gerçek alternatifi olamayacaktır. CHP’nin gerçek alternatif olması için CHP olmaktan çıkması gerekir. Yani yüzde on seçim barajlı parlamenter diktatörlüğün bir bileşeni olmaktan çıkması gerekir. Örneğin, yüzde on barajını kesinlikle kabul etmeyerek, oy hırsızlığının karşısına net bir şekilde çıkarak sahte seçimleri reddetmesi ve toplumsal devrim hareketine katılması gerekir. CHP’nin bu yetenekte olmadığı açıktır.

İşte bu yüzden AKP neoliberal düzeninin ve devletinin gerçek alternatifi, bugün parklarda, park forumlarında, meydanlarda direnişini sürdüren ve AKP’nin yağma ve sömürü sistemine karşı net bir şekilde karşı duran Gezi hareketidir. Öyle ki, bu hareket içinde CHP’liler de, ulusalcılar da önemli bir güç olarak vardır ama bu insanlar Gezi hareketi içinde yer aldıkları sürece Gezi hareketinin ruhuna – yer yer ihlal etseler de – uygun hareket etmek zorundadırlar. Örneğin bu hareket içinde ırkçı-ulusçuluk asla tutmaz. Sözcü veya Aydınlık okuyan ulusalcı bir arkadaş bu gazetelerin Kürt düşmanlığından ne kadar etkilenirse etkilensin, Gezi hareketinin içinde yer aldığı sürece Kürt düşmanlığını harekete empoze edemeyecek, tersine bir yandan Türk ulusal bayrağını sallarken bir yandan da “biji bratiya gelan” diye slogan atacaktır.

Benzer bir şekilde, kendi özel politik hesapları ve çıkarları dolayısıyla AKP iktidarıyla uzlaşan Kürt siyasal hareketi de, AKP ile bütünüyle bir uyuşmaya ve eklemlenmeye gitmediği sürece –bir bütün olarak bu olanaksız görünmektedir – en azından bir müttefik olarak toplumsal devrimle ve Gezi hareketiyle dirsek temasını korumak zorundadır. Her şeyi bir yana bırakalım, toplumsal devrime ve dönüşüme en çok ihtiyacı olan halk Kürt halkıdır. Çünkü bu toplumda Kürt olmak halihazırda ezilen olmakla özdeştir. Bir kısım Kürt burjuvazisini bir yana koyalım, Kürtlerin esas kitlesi ezilen konumundadır, bu halk sürekli olarak toplumun görünmez derin katmanlarına doğru sürülmektedir sistem tarafından. Dolayısıyla parya durumuna düşürülen bir halkın neoliberal sistemle uyuşması neredeyse imkânsız bir şeydir.

Bunun karşılığında, toplumsal devrim alternatifi olarak ortaya çıkan Gezi hareketi de, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da özgürlük ve adalet taleplerinde tutarlılığını sürdürmeli, böylesi bir tutarlılıktan tek bir adım geri atmamalıdır.

Kısaca söyleyecek olursam, bugün toplumsal özgürlük ve adaletin sözcüsü konumunda olan Gezi hareketi, AKP devletinin yargılamaları konusunda sağlam bir duruş sahibi olduğunu göstermelidir. Üç gün sonra Silivri’de Ergenekon davasının sonuçları açıklanacak.

Gezi hareketi, devletin her türlü sahte yargılamasının karşısında yer aldığını açıkça ortaya koymalıdır. Ulusalcılar biraz daha az bencil, çağrılarında biraz daha kapsayıcı, biraz daha kucaklayıcı, farklı renklere biraz daha tahammüllü, örneğin bazı liderlerinin Yoğurtçu Parkı’nı alelacele mahkûm etmek gibi saçmalıklarını önlemekte biraz daha frene basma mekanizmalarına, bu liderlere “dur bi dakka ya” deme yeteneğine sahip olsalardı, dayanışma icabı Silivri’ye gitmeyi bile önerebilirdim ama şu koşullarda böyle bir şey önermenin fazla kaçacağının bilincindeyim. Şahsen ben, her türlü haksız yargılamaya karşı olduğumu ve yargılananlarla dayanışmamı ifade etmek için 5 Ağustos’ta Silivri’ye gitmeyi düşündüm ama ulusalcıların böyle bir dayanışmayı nasıl karşılayacaklarından emin olmadığımdan bundan vazgeçtim. Buna rağmen, Gezi, Ergenekon davasının sahteliğini ilan etmekte ikircikli davranmamalıdır. Toplumsal adalet ve özgürlük bunu gerektiriyor.

Öte yandan, BDP eşbakanı Selahattin Demirtaş, “Gezi hareketi içindeki darbeci unsurlar”dan söz ederek Sırrı Sakık’ı yankılasa da Kürt hareketi ile dayanışmaktan vazgeçemeyiz. Suriye’nin Kürt bölgelerinde AKP hükümetinin desteklediği
El-Kaide unsurlarının Kürtlere karşı saldırıya geçtiği ve Kürtlerin çok sayıda kayıp verdiği haberleri geliyor. Bu bölgede, böylesine iç savaş koşullarında bir devrim olanağı görülmemekle birlikte, Kürtlerin kendi bölgelerinde özerklik ilan etmeleri haklarıdır. Dikkat ediyor musunuz, AKP iktidarı kadim T.C. refleksleri göstererek Türkiye sınırında bir Kürt özerk bölgesinin oluşmasından duyduğu korkuları açık seçik ortaya koydu. Herkes her şeyi yapabilir, herkes her türlü devleti kurabilir, her devlet çıkarları gereği birbiriyle sarmaş dolaş olabilir ama sıra Kürtlerin özerklik ilan etmesine gelince orada akan sular durur. Tabii, Kürt arkadaşlar, AKP dışişlerinin bu korkularına bakarak Türkiye içinde Kürtlerin ne kadar hak sahibi olabileceğini de anlama olanağına sahiptirler.

Gezi hareketi bir toplumsal devrimdir, dolayısıyla bugünkü düzenin gerçek alternatifidir. O, politik hesaplarla hareket etmez, kolektif bir adalet ve özgürlük duygusuyla hareket eder. Bu yüzden, ister Türke, ister Kürde, ister herhangi bir milliyete, mezhebe ya da toplumsal kesime, ister eski devlet kalıntılarına olsun, yapılan her türlü adaletsizliğin karşısına çıkar ve evrensel özgürlük bayrağını yükseltir.

Gün Zileli
2 Ağustos 2013
www.gunzileli.com
gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Bingöl Erdumlu’nun Altıncı Süit’i

Can Şafak, ALTINCI SÜİT Bingöl Erdumlu Kitabı, Ekin Kitap, 2023 Çeşitli yayınevleri tarafından, uzun süre …

84 Yorumlar

  1. Yazınız çok iyi kotarılmış bir yazı. Kutluyorum.
    1> İP özelinde dedikleriniz ne güzel; keşke benzer bir eleştiriyi BDP ve PKK hatta HDK ve KESK için de yapsaymışsınız.

    2> Evet her türlü sahte, yanlış, hatalı olsun olmasın bu neo-liberal ve emperyalist-işbirlikçişi DEVLETİN her nevi SİYASİ yargılamaları lime lime edilmeli, kepaze edilmeli ve orada aslında daha büyük CEZALARLA yargılanması gereken bireyler olsa bile -ki hiç biri TOPLUMA karşı işledikleri SUÇLAR nedeniyle yargılanmıyorlar- bizim siyasi/ideolojik çizgimizle ne derece AÇI yapıyor olsalar da yargılananların YANINDA yargılayanların KARŞISINDA olmalıyız.

    Dostlukla.

    (biraz açımlayıcı olmuşumDUR umarım)

  2. sağol Börklüce. Katılıyorum.

  3. konuk yazar olarak atıyorum bu yazıyı sıze…
    Mesaj “iki gömleği olan bizden değildir” Ebüzer el- Gİfari Amerikancı İslamcılar, Arap dolar milyarderleri, Dubai sonradan görmeliği, sapık cübbeli Ahmet, CIA ajanı Oktar Babuna, Oktar Babuna‘nın kuklası Harun Yahya , ihlas Holding, Ülker Holding, Kiler, Ev-kur, faysal finans, yimpaş, bim vs. pek bahsetmiyor ama bakın kuran ne diyor; “altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacakta onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacaktır. Ve ; “işte bu kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir, haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı” denilecektir. Teybe 34-35 Ben sosyalistim, dinlerin metafizik bir boyutu olduğuna inanmam. Bilime inanırım. Ama dönemine göre ilerici olan Hz. Muhammed hareketini sahiplenirim. Kanımca Ortaçağdaki İslamiyet mantığı günümüz İslamiyet mantığından çok daha ilericiydi. Muhammed’ in kızı babası vefat ettiğinde şöyle demişti; “bize tek dinar miras bırakmadı. Hayatı boyunca buğday ekmeği yemedi. Hep hasırda uyuyarak bu dünyadan çekip gitti” Sahi yalınayak dolaşan Hz. İsa ; “bir zenginin cennete girmesi, bir devenin iğne deliğinden geçmesi kadar zordur” dememiş miydi? Hz İsa bugün yaşasa Vatikan sarayında mı ikamet ederdi? Yoksa teneke barakalarda yoksulların yanında mı? Ya da Alkent 2000 sitesindeki milyon dolarlık villalarda yaşayan “dindar” Ülker ailesinin bireyleri Hz. Muhammed’in en yakın arkadaşı olan Ebüzer el- Gİfari’nin “iki gömleği olan bizden değildir” Lafı hakkında ne düşünüyor acep? Gerçek şu ki; Hz. Muhammed zenginliğe değil bireysel zenginliğe karsıydı.(kapitalizm muazzam bireysel servet biriktiren bir sistemdir) Ortaçağda Marksizm yoktu. Üstelik Muhammed sadece bir insandı.(bunu kadınlara olan ilgisinden kolayca anlamak mümkün) Kuran’ı kendi kurguluyordu. Ama vicdanlıydı. Gücü yetse köleliği kaldırırdı. Zenginliği dolayısıyla yoksulluğu yok ederdi. Ama yapamadı, gücü yetmedi. Ölümünden sonra her şey eskisi gibi oldu. İslamiyet’te ölüler bekletilmeden defnedilirler. Bu kural Hz. Muhammed’in vefatından sonra getirilmiştir. Peygamber ölünce “şimdi iktidara kim geçecek?” tartışmaları yüzünden yeni lider seçilene kadar cenazesi tam üç gün gömülmeden bekletilmiştir. Bu durum aklı iktidarda değil adalette olan Müslümanları derinden yaralamıştır. Sonraki zamanlarda adaletsizlikler daha da artar ,durumu gören Peygamberin en yakın arkadaşı Ebüzer el-gifari çarsıda pazarda “servet sahipleri servetlerini halk arasında eşit olarak dağıtmadığı müddetçe kavgam sürecek” diyerek İktidarı eleştirir. iktidarın adaletsizliklerini eleştirdiği için Şam’a sürgün edilir. Şam’da Şam valisi Muaviye’nin sarayının duvarları mücevherlerle süslü olduğunu görür. Bu durumada valiye “yık bu sarayı” diyerek karsı çıkan Ebüzer el –Gifari bu kez nebeze çölüne sürülür. Susması karşılığında Muaviye’nin kendine yaptığı para ve ev tekliflerini reddeden Ebüzer Nebeze çölünde tam 2 yıl yaşar. Ve orada tek başına ölür. Hz Muhammed en yakın arkadaşı Ebüzer için “gökyüzünün altında ve yeryüzünün üstünde Ebuzer’den daha doğru sözlü hiç kimse yoktur, O bu yüzden hep yalnız yaşadı ve yalnız ölecek, yalnız defnedilecek” dediği rivayet edilir. Sonuç olarak şu hususların altını çizmek lazım: 1) İslami felsefe tarih sahnesine ilk çıktığı zamandaki halkçı iddialarından bugün çok daha geri bir noktaya düşürülmüştür. (örneğin Anadolu’daki akp-abd işbirliği) 2) Hz Muhammed hareketi ortaçağ iklimine göre ilerici bir akımdır. 3) Dinlerin doğaüstü bir boyutu yoktur. 4) Kapitalizm dinleri kendi iktidarını güçlendirip halkı sömürmek için araç olarak kullanmaktadır 5) İlericiler, demokratlar, sosyalistler, aydınlar pireye kızıp yorganları yakmamalı taliban ile Mevlana’yı bir tutmamalıdırlar. 6) Her şeyde olduğu gibi İslami felsefede de ilerici yönler bilince çıkarıp sahiplenmeli eksik yanlar seviyeli bir şekilde eleştirilmelidir. Örneğin Kuran “iki kadın oyu eşittir bir erkek oyu” der bu son derece gerici bir düşüncedir.

    Devrim Karasansar

  4. Sayın Gün Zileli,

    Yukarıda yazdıklarınızın çoğunun yerinde tespitler olması bir yana ciddi anlamda kafamı kurcalayan bir nokta var. Yazdıklarınızdan şunu anlıyorum :

    1 – Gezi direnişini tüm unsurlarıyla destekleyen CHP adlı partiyi hiç bir koşulda desteklememeliyiz. Bu parti ulusalcıdır ve devletin partisidir.

    2 – Gezi direnişi darbeciler diye damgalayıp kategoriık olarak AKP yanında tavır alan Kürtleri ise her koşulda desteklemeliyiz. Çünkü onlar Kürt !

    Sayın Zileli, birinci kısmı anlıyorum ve aklıma yatıyor. Ama bunun üstüne ikinci tavrınız gerçekten ne yeniliyor ne yutuluyor ! Kürt siyasetini eleştirmemek için adeta özel bir özen gösteriyor gibisiniz ! Eğer kürt siyaseti ile dayanışma adına bu tavrı alıyorsanız bence bu tavır onlara en büyük zararı veriyor. Kürt partisi Gezi sürecinde çok kötü bir sınav verdi ve hala bu kırık notu onarma çabası içine de girmiyor. Sizin gibi aydınların bu tür yaklaşımları ise bu arkadaşlarımızı cesaretlendiriyor, şımartıyor. Aynı çizgide kalarak Gezi hareketine küfür etmeye devam ediyorlar.

    Oysa hem bizim Kürt siyasi hareketine hem de onların bize ihtiyacı var. Ve açıkçası bize “darbeci” diye küfür etmeye devam ederlerse biz de onlara yanıt vermek zorunda kalırız. Üstelik öyle böyle bir yanıt da değil. Başbakan dahil çok örneğini gördük, Gezi’ye hakaret eden siyasetçiler ne kadar madara olduysa Kürt siyasetçiler de o kadar madara olurlar.

  5. sayın kırdar, algıladığım kadarıylasözleriniz bana değil, daha çok Kürt siyasetçilerine söylenmiş. Yani biraz “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” gibi olmuş. Eleştirilerinizin benzerlerini bu sitede defalarca yaptım. Kürt sorunu bölümü makalelerini yeniden gözden geçirmenizi dilerim. ayrıca Sırrı Sakık’ın beşanı üzerine twitterde Sırrı arınç diye bile yazdım. Tabii bunu görmemiş olabilirsiniz. Sonuç olarak bu konuda bir anlaşmazlığımız olduğunu sanmıyorum. CHP’nin hiçbir koşulda desteklenmeyeceği gibi kestirmeci bir tutum içinde değilim. Öyle durumlar olabilir ki, o durumlarda desteklemek durumunda kalınabilir. Ama bunu somut olarak böyle durumlar doğduğunda konuşmak gerekir. CHP’nin seçimlerde desteklenmesini düşünmüyorum. Tam tersine onları seçimlerden çekilmeye çağırıyorum yazıda da göreceğiniz gibi.

  6. yuh artık zileli anarşizmden ricat edeceğini biliyorduk silivriye gitmenden utanmana gerek yok ekürilerin orda sürekli bir gözün silivride olduğunu anlamadıkmı zannettin yeni kabuk devlete mücadele gerekirde eski kabuğun suçu olmadığını demeye getirmek yeninin yerine eskiye razıyım anlamına gelmezmi?devlet kabuk değiştirdi yenininde işlevi eskisi gibi halka zülmetmek olduğuna göre eskiye bu güzelleme eskileri aklama çabası ilerde yeninin yerine daha yeni geldiğinde akp devletinide savunacakmısın?ne biçim anarşi yahu utanmada bu sitede silivri çağrısı yapabildinya buda sana yeter ayıp ayıp düş artık devrimcilerin özgürlükçü anarşistlerin yakasından sitede son makalelerinde zuhur eden kendin gibi ırkçı şöven millici devletçi ulusalcı eski kabuk yalayıcılarla birlikte ol gerçek devrimcileri itibarsızlaştırma işini açıktan yap kendi yerini bil

  7. hocam,

    madem olay basit bir kabuk değiştirme ise, silivriye gitmeyi düşünmek biraz çelişki olmaz mı?

    kürtçe ifade bu haliyle birazcık anlaşılmaz olmuş. sözlerinin tam karşılığı “gülüme yaşasın özgürlük” oluyor.

    muhtemelen ” biji bratiya gelan” (yaşasın halkların kardeşliği) ya da “jıi gelanra azadi” (halklara özgürlük). olmalı- herhalde…

    düzeltme gibi olmasın da 🙂

  8. Çok teşekkürler m.aliŞer arkadaşım, düzelttim uyarın üzerine. Olay bir deri değiştirme olayı ama o kadar basit değil. Daha doğrusu adalet söz konusu olunca ne olursa olsun karşı çıkmaıy gerektiriyor. Örneğin 27 Mayıs’tan sonra DP’lilere yapılan da haksızlıktı ve karşı çıkmak gerekirdi. Egemenlerin arasındaki tepişme bizi ilgilendirmez mantığı yanlıştır. Adalet söz konusu olduğunda bizi her şey ilgilendirir. Bir katile dea yapılsa haksızlık haksızlıktır.

  9. Şu 68liler Cephecilikten ne zaman kurtulacak acaba…

  10. siz ergenokoncular haksız yere yargılanıyor diyorsunuz.

    ama haklı yere yargılansınlar demiyorsunuz.onlar eski devletin katilleridir.
    ellerinde devrimcilerin ve kürdlerin kanı vardır.
    bundan ötürü yargılanmaları gerektiğini söylemiyorsunuz ama.
    evet biliyoruz yeni devletin onları göstermelik yargıladığını.hatta aklamaya çalıştığını da biliyoruz.
    çünkü hiçbiri halka karşı işlemiş oldukları suçlardan yargılanmıyorlar.

    akp ile özel kavgaları olduğu için tutuklular. iyi de o katil sürüsünün gerçek anlamda yargılanmasını istemek duruken neden aklanmaları için mücadele veriyorsunuz ki?

    şu durumda adalete en çok onların mı yoksa toprağın altında olanların mı ihtiyacı vardır?

  11. belki fazla uzatmış olacağım ama, gerçekten de önemli bir mesele bir taraftan da, umarım anlayış gösterirsin…

    örneğin, tetikçi ayhan çarkın için bir dava söz konusu olsa, haklısı derdim; çünkü bir kullanılıp atılma (araçsallaştırma, diyebiliriz; daha tumturaklı olur:) durumu var. o artık halktan biri olmuş, devlet erkini kullanamaz durumda bir mağdurdur.

    oysaki silivridekiler içinde, bildiğim kadarıyla hala görevinin başında ve muvazzaf sayılanlar bile var.
    elbette içinde “masum” olabilecekler de var. ama temelde dava, sahici bir yargılama değil zira, devlet kendini yargılamış olacak ki, bu kendini inkar olurdu.
    dediğimiz gibi, bu sadece bir kabuk değiştirme. yani sahne arası kostüm değişimi. belki de aradaki masumlar, bu işi kapatmak için, kılıfına uydurmanın gerekçesi yapılacak.

    yani bence bir haksızlık yanıltmacası, tiyatrosu var bence…
    gene sen daha iyisini bilirsin.

  12. bence dava baştan aşağı düzmece. Veli küçük gibileri ise zaten oraya süs diye kondular. Gerçek suçlarından yargılanmıyorlar. Ergenekon örgütünün bir tek kurucusu vardır. O da AKP’dir. insanlar savcının karşısına çıktıklarında böyle bir örgütün üypesi olduklarını öğrenmiş olurlar.

  13. bence biraz ezbere konuşuyorsun azadi arkadaşım. Ergenekon’dan yargılananların içinde Kürtlerin katili olan birkaç kişiyi geçmez. Yalçın Küçük’ün, D. Perinçek’in, Tuncay Özkan’ın, Mustafa Balbay’ın vb. vb. Kürtlerin katili olmakla ne ilgisi vardır. Bu insanların bir çoğu ulusalcı olduklarından Kürtlere karşı olabilirler. Ama karşı olmak başkadır, katili olmak başkadır. Bunlar sizlere hep kalıp halinde iktidarın ideolojik aygıtları tarafından ulaştırıldı hap gibi. Ergenekon’dan yargılananların yargılanmasının tek sebebi bugünkü AKP diktötörlüğü ile bir iktidar kavgasına girişmiş olmalarıdır. Öte yandan, ben burjuva mahkemeleri tarafından yapılacak her türlü yargılamaya da toptan karşıyım. Bunu da ayrıca belirteyim.

  14. kadın çocuk bugünkü katliamı izlemiş olan her anarşistin silivriden ziyade rojava sınırını (sembolik de olsa) zorlayan bir eylemi düşünmesi daha anlamlı geliyor bana…

    ki bu katliamın, antep toplantısında alındığına ilişkin iddialar varken…

  15. öncelik sıralaması yapmayalım. Gücümüz elverdiğince hepsine birden tutumuzu koymalıyız.

  16. tamam burjuva mahkemeleri yargılamasın.ben de burjuva hukuğuna inanmam.o zaman biz yargılayalım.yani halk yargılasın onları.
    adını saydıklarınızın doğrudan cinayet işlediklerini söylemedim zaten ama katillerin yanında olduklarını da inkar edemezsiniz.doğu perincekin geçenlerde bir katili savunan yazısı buna kanıttı.kürdüstanda halka karşı şuç işlemiş birini savuyor hatta onun bir halk adamı olduğunu söylüyordu.
    pkk niçin alb. atilla uğuru hedef alıyor diye bir yazı yazmıştı.
    okumuşsunuzdur o yazıyı.
    doğu gerçekten masum mudur? o da yazılarıyla insanlığı öldürüyor.çünkü o, halkı zerre kadar anlamıyor.onun tek derdi faşist devlettir.

  17. şu yukardaki rezilliği anarşizm adı çevresinde yapılabilmiş olunması bile çok büyük bir hakaret ve rezilliktir şurdaki tartışmaya bak kürt hareketi geziye hakaret ediyormuş yalanını burada doğruymuş gibi insanlarla tartışıp kaale alan zileli kendini gezinin sahibi sanıp hasbelkader bir iki eylemine katılıp bu cümleleri kurma hakkı size kim veriyor bu seviyede utanmazlık kimin haddine ben bdp üyesiyim her gün gezi eylemlerindeyim yaşadığım yerin bütün gezi etkinliğinde bulundum üyesi olduğum HDK da kurumsal olarak yerel gezi platformlarının katılımcısı örgütleyicisi ve öznesi olmasına rağmen yukardaki gezide olmayan iktidarını ve kendini sahibi sanan zileligiler bu yalanlarınıza devam edin rojova ile darbecileri devrimci düşmanı halk düşmanı katillerin duruşmasını rojova ve katliamların önüne alın yarıştırın tuh suratına yukardaki tartışma size yeter devam et zileli 2 yıldır yazılarına bak rojovada devrim oldu sen sürekli kürtleri itibarsızlaştırmaya çalıştın sonuç ortada devam et bizdede hiç sevmediğin efendilerin ve senin hiç sevmediğin seviyede özgürlükçü devrimci kazanımlar sen saldırdıkça geleceğinden eminimn sende ekürün aydınlık perinçeğinin sistemin katillerin efendilerinin yanına gidersin

  18. dedikleriniz doğru ama bu hukuk meselesi değil, siyasi ve ideolojik mücadele meselesi. Tersi durumda herkes birbirini yargılamaya başlar ki, o da felaket olur. Ben somut cinayetler dışında hukukun bu meselelere karıştırılmasından yana değilim.

  19. Biraz önce Vali Mutlu ve Cerrah’ın yasaklarına karşılık bir yazı yazdım. Onu paylaşmak istiyorum.

    Yok yahu. Kimse gelmeyecek zaten. Anti kapitalist müslümanlar “ulusalcılarla birlikte davranmayız” diyorlar. Kendisine solcu diyen kimileri “TGB faşist” diyor. Diğerleri de ulusalcı diye damgalanmaktan korkuyor. Kürtler zaten hiç yoklar. Korkmayın siz bölemiyorsunuz ama kendileri birbirlerine yeterince düşman oldukları için bir halt yemeleri mümkün değil.

    Eksik bıraktığım belirtmeyi de tamamlamalıyım sanırım. Evet bunlardan bir halt olmaz ama halk bunları da perişan edip geçecek. Halkın gücü kendine sol. ulusalcı, devrimci, sosyalist filan deyip birbirleriyle (ölesiye, öldüresiye) kavgalı olan bu zevatı tarihin derin çöplüğüne atacaktır.

  20. doğrudur;bu siyasi ve ideolojik mücadele meselesidir.ama sizin ideolojinizle hiç uyuşmayan bu katilleri niçin savunuyorsunuz.savunulacak ve yanında olunacak o kadar çok ezilen ve yok sayılan insan varken;eğer mümkünse ki mümkündür onların yanında olunmalıdır bence.
    bu savunduklarınızın yeterince güçleri de paraları da savunucuları da vardır. siz bir anarşist olduğunuzu söylüyorsunuz hala.bir anarşist eski efendilerle yeni efendiler arasında adalet dağıtıcısı olmaz onlara karşı mücadele eder.ben anarşiden bunu anlıyorum.

  21. Bir eksiğim daha var sanırım. Bu ülkede yaşayan herkese (etnik, kan bağıyla birbirine bağlı olduğunu düşünen, kendini öteki sayan herkesi ayrı ayrı yazmamak için herkese dedim) acı çektirmiş, zulüm yapmış, NATO adına kendi halkına canilik etmiş bunca zalimin yargılanıyor olmasına karşın, bu yargılamanın bu nedenlerle yapılmadığı ve düzmece bir davayla yargılandıkları için tavır alıyor olmanızı destekliyorum. O katilleri, NATO tetikçilerini yaptıkları için asıl suçları için yargılamak üzere bu direnişinizde yanınızdayım. (Eğer yanlış anlamadıysam)

  22. al birini vur ötekisine.yalcın küçüğün kaleminden katillere metiyiyelerini okuyun da ergenekondan içerde kaç masum insan olduğunu anlayın artık.
    lütfen acımıza daha fazla tuz basmayın.

    http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/yalcin-kucuk-yazar/938-yalcin-kuecuek-atilla-albay.html

  23. azadi, hala katil diyorsun. Bu insanlar katil falan değil. Mustafa Balbay örneğin, sadece bier gazeteci. ADam ÖMRÜ BOYUNCA YAZI YAZMAKTAN BAŞKA BİR ŞEY YAPMAMIŞ. fikirlerine hiç katılmam, ayrı mesele.

  24. Cinayete methiye başkadır, cinayeti doğrudan işlemek başkadır. Örneğin “Ermeni katliamı diye bir şey yoktur” demek katliamı gizlemektir. Bununla mücadele edersin, ama bunu söyleyen bir kişiyi doğrudan katliamcı ilan edemezsin. Adaletin terazisi çok hassastır çok.

  25. i kürtler in savasimi insanlik ozlemi ile savasanlarin degilde, kazananin yaninda olmak ozlemi ile belirlenmis olanin yaninda ise,??? göbegim kürtlerlemi kesildi be? , ben kendi milli aidiyetimi red etmisim…Suriye savunulmadan ilerici olunamaz….

  26. neymis ortadoguda olup biten herseyi kürtlerin cikari acisindan degerlendirip tavir alacakmisim, ?’ nerden cikti oo??? ben türküm, türklerin cikari acisindan tavir almazken niye kürtlerin cikari acisindan alayim???kürtler in savasimi insanlik ozlemi ile savasanlarin degilde, kazananin yaninda olmak ozlemi ile belirlenmis olanin yaninda ise,??? göbegim kürtlerlemi kesildi be? , ben kendi milli aidiyetimi red etmisim

  27. her cagda kendine biat edecek bir sih seyh bulan ve buyuk guclere yanasmayi, ama sizde bize neler ettiniz diye aklmaya kalkan, biraksan kendi dar feodal koylulugunu modernitenin reddi adina tarihe bilime gercege dayatmaya kalkan , bir halkin mahalli folklorik köylü tavirlarini istemlerini , ezilen ulusu? desteklemegi, teorize etmeyi gelismek sanan soldan ne cikar, ??? aliminyum kücük alacakaranlik cikar, hepside budur…abdullah ocalan ve onun hareketine hapsolmus, sirri sureyya yi iyi onder sanan bir sol hareket bugunun aktuelitesinde guc dengeleri arasinda birseydir, ama sol hareketin ileriden yazilmis tarihi acisindan tiksinti verebilecek birseydir…gelecekte kemalizmin kuyruguna takilmaktan daha asagida sifatlarla anilacagi kesindir—-

  28. abdullah ocalanin emek verip ulusal kurtulusunun teorisini yapamayisinin dar lokalligine, ahada gördünüzmü ulus devlet diye seyler yanlistir ben bunlari astimina ,askinca , asik olan türk sol aydininin , köy kahvesi ,köy enstitusu solcusunu asagilamisini anlayamiyorummmm. kürtler ulus olamiyor, abdullah ocalan adam olamiyor diye tarihsel terminolojiyi degistirmek zorundamiyim….bu yetersizligin ilkelligi ile dunyayi aciklamaya kalkip cok acayip duruma dusup, bokumda boncuk bulmus gibi sevinmelimiyimm,,,

  29. bazi barlara damsiz alinmiyor bu kürtlere karsi bir ayrimciliktir hewal:)))) kemalizmin etkisidir..

  30. azadinin yönlendirdiği yazıyı okuyunca, yine aynı hisse kapıldım:

    tanrısı devlet olanlar, her değer gibi solu da araç olarak görür ve kullanır. bir tek anarşizm hariç, onu da sulandırmak için elinden geleni ardına komaz ama nafile…(anarşizm demirden bir leblebi olup; canavarın dişlerini un-ufak edebilme şerbetliliği var).

    epeydir yalçın küçük yazısı okumuyordum, neyse, pek bir şey kaçırmamışım.

  31. “Adalet mi? Bana adaletten bahsetmeyin! Elimizde silahlarimiz ve onlari kullanma ozgurlugumuz oldugu surece, adaleti zaten biz saglariz.”

    Artreides Duku Leto – Col Gezegeni Dune

  32. devrim karasansar

    ne ararsan kendınde ara…

    anadolu solu kemalızmle -stalınızme -dınle hesaplasmadan
    80 cuntasına ezılmesının özelestırısını vermeden hanı hep duzenden sıkayet edıp duruyor ya…
    ıste bu benı cok kızdırıyor…
    ortadogu kan govdeyı goturuyor. memlekette amerıkan usagı dıncı ambalajlı sermaye ıktıdarda.
    suclu sadece sıstem mı?
    yuz yıldır anadoluda esıtlık ozgurluk kardeslık ıcın verılen emek ortada.
    nereye gıdıyor bunca emek?
    neden heba oluyor emegımız?
    bunca emegı bu kadar mınık kazanımlar karsılıyor mu?
    sanmıyorum…
    eskı yontemler cozum degıl. gezı parkı ısyanı bunun en taze kanıtı.
    sol acılen bastan sona öz elestırı vererek kendını yenılemelı.
    ornegın artık et yememelı. kurdıstan ı savunmalı.
    sılahlı devrımı savunmalı.
    meclıse gırecekse orada sırrı sureyya onder gıbı polıtıka yapmalı.
    ermenılerı,suryanılerı , escınsellerı kardes bılmelı.
    enternasyonalıst olmalı.
    sol ne dındar dusmanı , nede dın yalakası olmalı.
    kultur ve sanatla bılımle ıc ıce olmalı.
    edebıyat olmadan adım atmamalı…

  33. hep lafı dolandırak cevap veriyorsunuz.
    yalcın küçüğün yazısını okudunuz.
    yazıdan anladığınız bu muydu?
    kaldı ki ben cinayete metiye demedim,cinayetcilere dedim.
    o generaller katliamcı değil midir?
    savaş suçlusu olarak görmüyor musunuz onları?
    bakın sorularım çok nettir.
    siz de net cevaplar verin lütfen.
    aşağıdaki parağraf küçüğün o yazısından.
    bu yazısı her şeyi açıkça anlatıyor.
    ortada bir haksızlık yok.
    sadece eski rejimi geri istiyor.suçu bu, bir de eski rejimin sahiplerine duyduğu hayranlık. çok acı.ve hala solcu olduğunu söylüyor birtaraftanda
    özgürlük savaşçılarına duymadığı hayranlığı onlara duyan birinin amacı bellidir.
    mücadeleleride bu doğrultudadır.
    savunulacak bir tarafları da yoktur bence.
    iktidarı bunlardan alıp onlara vermek olur aksi…
    doğrudan böyle düşünüyor olmayabilirsiniz.

    daha fazla uzatmayayım.aşağıdaki yazı her şeyi anlatıyor.

    ”Ben hep aynı tarafımdayım. Ancak Cenk’ın, Şam’dan Apo’yu çıkarmaya çalışırken yanından olan Levent Göktaş Albay da buradadır. Cenk’ten, Safiye Tezel’den sık sık Şam’a giden Temren’den, hep Levent Albay’ın kahramanlığını dinlemiştim. Şimdi tutsak Levent Albay’ın çok büyük bir günahı var, Pkk’ye karşı kahramanca savaşmıştır. Demek ki, iyi ki buradayım, hepsi Türkiye Cumhuriyeti’nin en parlak, en yüksek kahramanlarıdır; demek ki, ben doğru söylüyorum, rejim değişmiştir. ”

  34. mustafa balbay’a katil demiyorum.
    generallere katil diyorum.
    konuyu çapıtıyorsunuz.

  35. Dil agriyan dise gider..

    bu yazida öyle olmus.. demokrasiyi seven,özgürlügü seven,allahini seven,gezi parkini seven Silivriye bir parca ekmek!.. Hüngür…

    bakalim hükümden sonra ne yazacak gün zileli..

  36. sorularıma cevap vermediğinize göre siz generallerin ppk’ye karşı kahramaca savaşmış kişiler olduğuna inanıyorsunuzdur?

  37. bana böiyle şeyler atfetmen ayıp kaçmış. Ben Türkiye Sosyal Patlamaya Doğru (1996) kitabını dağdaki Kürt gerillarına ithaf etmiş bir insanım. Haksızlık insanın yüreğine oturur ve bazen belki ağlatır bile.

  38. gezi direnişinde tanıştığım bir arkadaşım bu gün bana:’silivriye gidecek misin? diye sordu.şaşırdım. neden sordun,dedim.
    ”kafam çok karışık.karar veremiyorum.gitmek istiyorum ama oradaki faşistleri düşününce vaz geçiyorum.fakat mustafa balbay için gitmek isterdim. onun için üzülüyorum.’ dedi.
    hayır,o faşistler için gitmem dedim.bence sen de gitme.
    çay ısmarladı.çaylarımızı içtik.kalkıp gitti.
    sözlediklerimi düşünür mü,bilemiyorum.
    aynı şeyi size de söylüyorum. oraya gidip gitmeme karasızlığınızı üstünüzden atın bence. vicdanınız rahatlasın.
    safınızı gerçekten haksızlığa uğrayanların yanında belirleyin.
    ve o kızıl kara bayrağınızla rojavada,roboskide katledilenler adına adalet istemek için sokaklara çıkın.
    ve onlar için üzülün ki bir anlamı olsun.
    bir anarşistin onurlu vicdanını yanlarında görürlerse mutlu olurlar ve sizden aldıkları cesaretle çocuklarının katillerinden hesap sorarlar.

  39. alternatif olabilmenin kritik eşiği bence, devlete bakış meselesinde düğümleniyor. solun bu konudaki hem pratik hem de teorik yaklaşımları net anlaşılmadıkça, ortaya bir alternatifin çıkması kolay olmayacak gibi.

    solda olduğunu (en azından) iddia eden perinçek ve yalçın küçük gibi yazarları göz önüne aldığımızda,
    acaba türk devlet geleneği, kendini-egemenliğini her ideolojinin içine sızarak savunma, her ideolojide kendi “meşruiyetine” dayanak arama pragmatik stratejisinin bir parçası mı bu durum? yoksa bu türkiye soluna da sirayet etmiş bir “kutsal” devlet algısının kültürel etkisi mi, diye insanın aklına bir takım sorular gelir.

    ancak görünen o ki, mesele bu kadar da basit değil. Marxizmin devlet teorisine ve sosyalizm deneyimlerine baktıkça, acaba sol gerçekte örtük ya da açık bir devlet ideolojisi mi, bütün arzusu sadece iktidar mı diye, insan sormadan edemiyor.

    Endişeleri haklı çıkaracak son örneklerden birini soL gazetesi yazarı M. çulhaoğlu verdi.
    “Şu ulus devlet dediğin” başlıklı (3.8.13) yazısında kürt hareketini eleştirişini nerden kurduğunu izah ederken, “devlet” bahsinde, kendini saklama gereği duymuyor.( bu durumda da diğerlerine bakarak dürüstlüğünü takdir etmek farz oluyor.)

    kürt hareketini (“n en azından bazı sözcülerinin”, diyerek);

    “ulus devlet olgusunu salt etnik ya da belirli bir ulusa ilişkin çağrışımlarıyla ele aldıklarından, bu olgunun (yani ulus devletin) hem gerçek içeriği hem de tarihselliğini” güme götürmekle eleştirdikten sonra, ulus devlet olgusunun ” hem gerçek içeriğini hem de tarihselliğini” şöyle açıklıyor.

    “Oysa Marksist ya da “liberal” pek çok kaynağa göre ulus devlet, “bir halkın kendi geleceğini ülke ölçeğindeki bir siyasal aygıtın ortaya koyduğu çerçeve içinde belirlemesi” fikridir. işin özü budur.”
    bu öz üzerinden liberal ve marxist devlet teorileri eşleşmiş, hatta kuramsal manada eşitlenmiş oluyor. o halde demek ki, liberalizmle olan bu kavganın sebebi sadece, pratikte iktidar olabilmek için girişilen sistem içi rekabetten ibaret.

    Sormak gerekmez mi, “halk” dediğinizin marxist açıdan, “hem gerçeği, hem de tarihselliği nedir?,diye…halk ekonomik ve sosyolojik olarak hangi maddi ilişkiler üzerinden temelleniyor? mesela burjuvazi de dahil mi bu “halka”.

    görüldüğü gibi işin ne tarihselliğinde ne gerçek içeriğinde, ne üretici güçler-üretim ilişkileri çelişkisi yani mülkiyet ve onun üstyapısal boyutu olarak hukuk gibi marxist analizin zerresi yok… çulhaoğlu gibi teorik bir yazarın yazısında bu noksanlığı izah etmek kolay değil. ancak bu, marxist devlet teorsinin güçsüz ve izaha muhtaç durumda olmasından kaynaklı bir sonuç. marksizm ne devlet egemenliğinden, ne de devlet eleştirisinden geri kalmamak gibi bir oportünizmle malul bir ideoloji olarak kaldıkça, çözüm de imkansız görünüyor.
    gerçi yazar sonuna doğru küreselleşmenin ulus devletlere etkisi üzerinde dururken, kimi sıkıntılar olduğunu kabul ediyor:

    “ulus devletlerin egemenlik alanlarının, kimi uluslararası anlaşmalarla, kurallarla, işgücünün olmasa bile sermayenin sınırsız dolaşımıyla vb. bir basınç altında olduğu, eskisine göre nispeten daraldığı doğrudur”, diyerek…

  40. Dün Kınalıada Forumunda Vali’nin Silivri yasağının, Rovaja’da Kürtlere yapılan katliamın ve Taksim’deki polis terörünün protesto edilmesi kararı alındı. Öneriyi verenlerden biri de bendim ve karara olumlu oy verdim. Arkadaşın gerçekten vicdanlı biriymiş, görürsen benim dostluk duygularımı ilet. İşte gerçek, vicdanlı insan budur.

  41. EK- (_yukardaki yazıyı hem b fazla “uzatma” endişesi , hem de sonuca bağlama gereği ikilemi üzerinden bu ekle tamamlamayı uygun buldum…anlayış gösterilmesi dileğiyle)

    ancak, bu kabullenişler meselenin temelindeki derinliği örtmeye yeter mi, sanmıyorum.

    küreselleşen sermaye, küresel ölçekte mülkiyet ilişkileri ve hukuku dayatmaktadır. bu da marxist teoriye göre, bu yapıya uygun bir küresel kapitalist tek devleti gerektirir.
    şu halde başta abd dahil, bütün ulus devletler için kendilerini bu sona hazırlamak, ya küresel kapitalist sınıfın küresel kapitalist tek devletinin eyaleti ya da ona düşman kesilmek kaçınılmaz bir gerçekliktir olmaktadır.
    her iki durumda da (ister uyum sağlansın, ,isterse “direnilsin”) üretici güçlerin gelişimi yasası gereği sonuç değişmeyecek, kaybeden ulus devlet olacaktır.

    yazar çulhaoğlu yazısında kürt hareketinin ulus devlet noktasında yaşadığı paradigma değişikliğinin teorik bir mesele mi yoksa girdiği sürecin etkisiyle kabullenmek zorunda kaldığı bir sonuca kılıf uydurmak mı olduğunu bilemeyeceğini ifade etmiş.

    yazarın mantığıyla şu da pekala sorulabilir:
    küreselleşmenin ulus devlete olumsuz etkilerini sayarken bu durum teoride de bir dönüşüm gerektiriyor mu; yoksa “sosyalist devletimden asla vazgeçemem abi” amentüsüne devam mı edilecek?

  42. rojava mughalatasina dikkat cekmek istiyorum.Suriyenin kuzeyinde kürtler cogunluk degil :Süryani ve ermenileri bir yana biraksak bile cogunluk ya araptir yada araplar en az kürtler kadar .Üstelik kürtlerin büyük bir kesimi süryaniler gibi turabdin ve diger tc vilayetlerinden 20 li yillardan sonra göcetmishlerdir .Irak ta yapilan hatayi telafi adina hele hele demirtashin lazkiyeyi aliriz denize aciliriz densizligi göz önünde tutulunca bu rojawa mugalatasina destek olmamak gerekir .Bu taktik bölgede bir arap kürt savashina sebep olur kaldi ki shu anda cerablus azaz bab mumbic gibi tc sinirindaki shehirler muhaliflerin kontrolünde telabyad ve resülaynda catishma var dogudaki iki büyük shehir kamishli ve hasseke hükümet kontrolünde .Bu yüzden sanki tc sinirindaki suriye halki hepsi kürttür ve pdy yi destekliyor imaji yanlish .Üstelik pyd aponun tevsiyeleri neticesinde her an öso ve el kaide ile anlashabilir .Üstelik Pyd defalarca öso ile ittifak kurmak istedigini ve mitle görüshmesinin neden istenmediginden shikayet ederek sonunda mitle görüshtü .

    Üstelik Suriyenin parcalandiginin geri dönülmez bir sürec oldugu da kesin degil Tarihi olarak kuzey suriye hic bir zaman kürdistan olmamishtir .El kaide öso gibi canilere nefretten ehveni sher olarak pyd görülse bile cogunlugu kürt olmiyan bir bölgeyi kürtlere bahshetmek yanlishtir .Kusayr ve homs ta muhalifleri yenen esed rejiminin yakinda halebi de muhaliflerden kurtarma ihtimali var onun icin suriyenin bölünmesin i bir oldu bitti olarak görmemek gerekir .

  43. adını yazmaya cesaret edemeyenlere cevap vermemek herhalde en iyisi…ancak konunun önemine binaen, hakkındakir çarpıtmalara fırsat vermemek de gerekiyor

    rojava direnişinin önemi, pyd önderliğindeki hareketin hem devlet dışı çözüm arayışı hem de bu topraklardaki hiçbir (etnik, dinsel, cins) kimliği ötekileştirmemesidir.
    kaldı ki kürtlerin çoğunluk oluşturmadıkları külliyen yalandır. sadece tıl ebyad , azaz, idlibte, şehir merkezlerinde kürtler azınlıktır. buna karşılık afrinden kamışlıya, tırbespiye hatta derike kadar büyük ekseriyettirler. bunu internet üzerinden de öğrenmek olanağı da varken, ne gerek var uydurmaya, anlamadım.
    pyd önderlikli direnişin ve direnişe destek veren başta laik ve hristiyan kesimler( asuri/suryani-keldani-ermeni), hatta islam adına faşist devlet isteyenlere karşı olan sunni-şii araplar olmak üzere; durumun bölge egemenlerinin kimlikler üzerinden devlet düşlerine çomak soktuğu çok açık. bazı uyanıkların oradaki ezidi halkı neden kürt nüfusa dahil etmedikleri de manidar.
    bu güçlerin yalakalığına soyunanlara da bu çomağın değmesi muhtemeldir.

  44. Anonim 31, Suriyeli Kürtler azsa ve sonradan gelmişse o zaman Arapların da sonradan gelmesi bir yana, sadece Suriyeliler değil, Mezopotamya ve Kuzey Afrika toplumları büyük ölçüde İslam fetihleri sonucunda Araplaşan yerli halkların soyundan gelir.

  45. zileli senden ne çıkar yukardaki 31 nolu anonimler çıkar mutlumusun rojova dan bihaber olup yıllardır egemen efendilerin kürtlerin türk olduğu yalanı gibi seni bile senden en iyi ben bilirim diyen 31 nolu anonimler bu sitede elkaide ös cani ise kime saldırıyor kürtlerin rojovada diğer halklarla birlikte oluşturduğu otonom yerleşim yerlerine değil diğer illerin mahallelerindeki savunmasız kürtlere saldırıyor neden çünkü kürt-arap-ermeni-türkmen-süryani-ezidi gibi bütün halklarla birlikte yönetim oluşan yerlere saldırınca buradaki yerel özsavunma birlikleri ve pyd den ağır darbeler alıp çekildiler tc ve arap devletlerinin yardımı ile(aslında suriyeye yardım diye giden yasal gayrı yasal bütün yardımlara el koyup)hakim olduğu yerde islam emirlik devleti kurup kürtlerin öldürülmesi sivillerin yok edilmesi seviyesinde saldırı rehin alma santaj yapma yaptığı halde 31 nolu kafa rejimin esadın desteklenmesini savunabiliyor.kürtlerin otonom yaşadıkları yerde bütün yaşayanlarla demokratik yönetimler oluşturması dikkat ettiysek islam emirlik devleti gibi el kaideleri rahatsız ettiği gibi halkının katili esat gibi sistemin devlet güçlerinide rahatsız etmesi bile bize bir şey hatırlatması gerekmezmi?hani biz suriyede bizzat yaşayan suriye halkının özgür iradesini tanıyıp desteklememiz gerekirdi?olmazzzz çünkü burda sisteme alternatif özgür yerinde doğrudan demokratik yeni kurum ve kurallar inşa ediliyor bu çok tehlikeli hele içinde kürtler gibi özgürlükçü diğer halklarla birlikte yaşama iradesi olan devrimciler varsa kendine ilk iş olarak el kaide esatı değil hedefe bu otonom rojova deneyini almak devrimcilikmidir karşı devrimcilikmidir?zileli 31 nolu yorumdan memnunmusun devrimcimisin karşı devrimci?dünyadan toplanmış çeçeninden-türk-kürt-ingiliz-arap-afgan-abdli el kaidesinden emeryallerin maşası ös ye eli kanlı halkının özgürlük düşmanı esada bunlarımı kendi yaşadığı yeri yaşama hakkını özgürlük ve kendi olabilme hakkını savunup kirli iç savaşta kimsenin askeri olomadan birlikte yaşama olanakları en olumsuz ortamda bile bütün halkların güvenliği ve kutsallarına saygı göstereerek başarmaya çalışanları eleştirebilmek görmemeye çalışıp silivrinin ardına koymaktan mutlumusun zileli nasıl 31 no dan daha ırkçı şöven faşistlerinde sitede boy göstermesi için birazdaha gayret etmene ihtiyaç var

  46. çok memnunsan bizimde elimizden bu seviyedeki karşıdevrimcilere mendil sallamaktan başka elimizden bir şey gelmiyor malesef.yolun açık olsun anonim 31 ile iyi sevişirsiniz devam edin

  47. ama ben senden de çok memnunum özgürlükçü 🙂

  48. gün bey geçenlerde de liberallerle yürümektense ulusal bayrakılıarla yürürüm gibi bir şey yazmıştınız. illa bir tarafla yürünecekse destek amaçlı , bir anarşistin yönelimi her zaman özgürlükçünün, ulus devlet fikrini aşmış olanıa doğru olur bana göre. bu anlamda şimdi de silivri ye gitme fikriniz çok tutarlı değil siyasi geçmişinizden kaynaklı sanırım.
    onlarca hukuksuz yargılama var. illa bir mahkemeye gidilecekse kürtlerin, musa anterin katillerinin, hukukçuların yargılandığı davalara ifade özgürlüğüne ilişkin davalara gidilsin aralarında onlarca katilin işkencecinin despotun ve gerçekten darbe savunucusu olanların olduğu davalar neden ilk tercih olsun.

  49. Çok yanılıyorsunuz. Siyasi geçmişimli ilgili olsaydı, tam tersine ben de “vurun abalıya”cılarla birlikte olurudum. doğu Perinçek’le derin ayrılıklarım vardır ve onun fikirlerine karşı herkesten önce başkaldırmış biriyim. O sözünü ettiğiniz direnişlere ve yürüyüşlere de gidiyorum ve giderim. Haksızlığın her türlüsünü karşı olmak en iyisidir.

  50. Kocamustafapaşa forumunda açıklamayı yapan kişi diğer martylerin adını sayıp Medeni Yıldırım’ın adını saymadığında ona müdahale edenlerden biri de bendim.

  51. ayrıca Ergenekon’da fiili işkenceci birkaç kişiyi geçmez. Yapmayın allahaşkına. Gazeteci Mustafa Balbay mı işkenceci. Bu insan hayatı boyunca yazı yazmaktan başka bir şey yapmamıştır. Fikirlerine karşı olmm ayrı sorundur. Fikri mücadeleyi yargı alanına taşımak sadece faşistlerin ve Stalinistlerin yöntemidir.

  52. gün zileli ye yönelik eleştirilerin zaman zaman” haksızlık” derekesine varması üzücü…

  53. Ergenekoncu Kemalistlerin durumu Akp’ye ve dincilere çok benziyor. Kendileri faşisttir ama karşıtlarını faşizmle suçlarlar. Özgürlük ve demokrasi isterler ama kime? Sadece kendilerine.
    Akp’ye hayır, Akp’nin Ergenekoncuları içeri atmasına evet.

  54. balbay, yalçın küçük, perinçek ya da t. özkan saçmasapan fikirli insanlar. bu kapitalist küreselleşme sürecinde böylesine zalim , haksızlığı ayyuka çıkmış, ceberrut, saçma bir devlet üzerinden “ulus devlet” savunusu yapmak gibi bir hokkabazlık içindeydiler.

    bu fikri saçmalık ve hokkabazlık için, “burjuva hukuku” açısından bile kabulü mümkün olmayacak cezalara mahkum oldular.
    demek ki dava siyasi yani “devlet kendine yönelik bir tehdit unsuru olan bir örgüt” görmüş…
    bunun salt fikirsel bir çabadan ibaret olması kabul edilemez.
    eğer işin içinde, fazladan” örgütsel şema” (yapılanma) var da böyle bir sonuç var ise, bu egemenlik zihniyeti taşıyanlar arasındaki bir mücadeledir, tarih hükmünü verecek bence…

  55. alternatif meselesini ciddi ciddi düşünenler için, demir küçükaydın ın “rojava devrimi ve gezi direnişi” yazısı önerimdir…saygılarla…

  56. Zileli’ye göre ezenler, başka ezenler tarafından (yani Ergenekoncu denilenler Akp tarafından) yargılanmamalı, yani devrim olduğunda yargılanmalı, bu olmuyorsa hiç yargılanmamalı.
    Öyleyse Almanya’yı işgal eden emperyalizmin ve Stalinizm’in Nazileri devirerek yargılaması yanlış mıdır?
    Öte yandan darbecilere karşı Akp’den yana olmayı savunmak, “Hitler iktidarına askeri darbeye kalkışmak antidemokratiktir” demekle özdeştir.
    Niye her iki kesimin dışında kalmıyoruz? Mağdurun yanında olmak adına Akp’ye karşı ulusalcılarla/darbecilerle veya onlara karşı Akp’yle dayanışmak zorunda mıyız?

  57. Burada tartishma yerine pkk ajitasyonu yapanlar var .Islamci el kaide ve öso ya karshi cikmak esedi benimsememek kürt tezlerini gözü Kör kabul etmeyi gerektirirmi ?Selahattin demirtash kirki bulan densizliklerinden birisi lazkiyeyi alip denize ulasmayi söylerkeN lazkiyede kürt orani kölndeki kürtlerden azdir .Bu gercegi görmeyip rojava mojava demek karin doyurmaz ayrica ben davutoglu ile görüshmedim mitle de görüsmedim görüshen biri var bu adam tüm haklara demokrasi getirecekmish (AMUDE DE OLDUGU GIBI )ne söyledigi de ortada yoksa davutoglu ve mit kürtlere demokrasi mi getiriyor .

  58. haksızlık edildiğini düşünmüyorum.
    haklı eleştiriler yapılıyor bence.

  59. yukaridan asagiya liberal demokrasi geldi diyenler, ergenekondakiler hadi neysede, yurt gazetesinin merdan yanardagina ne diyeceksiniz.. bizlere ergenekonu gösterip yeni ceberrutluga direnme diyorlar. bu islomo fasizmdir baska adi yok, ve her tutarli liberalinda, hatta yeri gelir lumpen libosunda kapisini calacaktir..siz roboski de ne oluyor saniyorsunuz , sakine yi kim oldurdu saniyorsunuz. ? ben kürt harketi kadar kendini akilli reelpolitiker zannedipte hatali kararlarla halkini katlettiren baska bir hareket görmedim, bir deha nin saplantilarina baglanmis akp kürt ittifaki bati kurdistanda dökülen kürt kanindan sorumludur. apo bati kurdistandaki dökulen kürt kanindan sorumludur..

  60. ulus devlet fikrini asmis olani ile yürüyeceksin zileli 🙂 yani gnel ozgurlukcu ile yurusenden olmazzzzz, illa ulus devlet fikrini astigini soyleyenlerle yuruyecek ve seerok apoo diye bagiracaksin, yoksa o sun bbusun susun, seni gizli ulusalci seni, apocupolitikalai teshir ve tecrit etmeyen her tutatli ilerici bir gun bu ötekilestirme ve hatta siddet politiklarina maruz kalacaktir….

  61. siz daha durun daha ergenekon benzeri bir gezi siyasi davalari asamasi baslayacak, aydini sanatcisi iftira ile itibarsizlastirilacak suclanacak, örgüt ilgileri kurulacak, bu ülkede islami yasam bicimi yerlesecek, ortadoguda fetihlere cikilacak. akp yi nereden ve nasil elestirirseniz elestrin iceri tikilmak icin bir sebep bulunacak ve bu sebep hep demokratik olacak, demirtas konusacak ohhh diyecek geziciler sizi darbe yapacaktiniz degilmi diyecek. pyd ve bdp hem komunistleri enternasyonalist dayanismaya cagirmayi, hem akp yi esad karsi kendilerini desteklemeye cagirmayi anda becerecek. bi sürü zübük aydin eveeeet haklilar diyecek…. türkiye solu acilen kürt reel politikasindan kafasini kurtarmali bagimsiz devrimci cizgiyi olusturmalidir… birakin hdk lar mdk alar serok un cayirinda otlasinlar, once ulusalcilar ve kürt burjuva politikasinin buharlastirdigi dogru siyasi hatti sayimiz ne olursa olsun olusturalim ve ilkeli davranalim. yoksa türkiye soluda iki gunde bir saflarini degistiren ortadogu orgut cangilin ortasinda neyi ne icin yaptigi belli olmayan hangi politikalara nagaje oldugunu anlayamayan, bir seye donusecek.lübnan lasacak. ve bunun bas sorumlusu apo ve pkk dir…

  62. siz bizi kendiniz gibi hafizasiz baliklarmi sandiniz. suriye deki kürt bölgelerine silamci sapiklar ve öso kimin pis reelpolitik ittifakina dayanan müsaadesi ile girdi ve yerlesti, öso ile islamcilarla birlikte esaddan sehirleri birlikte kurtariyoruz diye pyd anlasma imzalamadimi, pyd neden kendi bolgesini kurtarip buraya kimseyi sokmamak politikasi yerine esad a karsi öso nun girmesine izin verdi, türkiye solu balik hafizalimidir.. sen kürdistanini özgürlestri sana ne öso nun esad a karsi savasindan , simdide destek isteniyor ..yok öyle…

  63. m.alişer sence 31 nodan rahatsız olmayıp diğer özgürlükçü toplumsal devrimci yorumların altına cevap ihtiyacı hissetmesini bile eleştirmen gerekirken haklı haksız eleştirininkriteri ne olmalıdır buram buram eski efendi güzellemesinden bıktık ne biçim anarşi?ne zannediyor kendini anarşizmi ondan öğrenmeye kalksak telef oluruz söylediklerinin özeti ve sonuçları özgürlükçü toplumsal devrimci dinamiklere faydasından çok sistemin toplumsal muhalefetin içinden asıl toplumsal devrimci dinamikleri itibarsızlaştırma işlevi görmektedir ve ilk sonuçlarınıda hemen site içinde ırkçı devletçi sistemcilerin sitede görünür olmasını sağlayarak işlevini yerine getirmiştir.biz bu filmi bütün insanlık tarihi boyunca halk isyanları pratiğinde görmüşüz(bookchin) radikal görünüp ezilenlerin başardığı her isyandan sonra asıl toplumsal devrimcilerin başarmış isyanını çalan ve devrimi burjuvaziye teslim edenlerin işlevini görmektedir efendilerin ilerdede desteğini almak için şimdiden asıl özgürlükçü toplumsal devrimci dinamikleri itibarsızlaştırma çabasıda bunun içindir.1789-1848-1871 fransız isyanları bu örneklerle doludur kendiside en iyi bildiğini yapmaktadır.benden memnunmuş yalanını seveyim neden ben senden memnun olmadığımı hiç anlamamış olabilirmisin?

  64. Maltepe ilçesi gülensu mahallesinde 23 Temmuz 2013 tarihinde CHP mahalle temsilcileri ve ilçe yönetimi meclis üyelerinin de katılıdığı seçim propagandası yapacakları bir toplantı gerçekleştirmek için Kızılırmak kafede toplandılar. Toplantı Halk Cepheli devrimciler tarafından protesto edilerek dağitildi. Toplantıya gelen halka; “Bu mahallede yaşanan olaylara sorunlara çetelere ve işbirliği yaptığı işkenceci polisine sessiz kalan CHP’nin seçimde burda çalışma yapmasına izin vermiyoruz. Bundan sonra gerçekleştirilen toplantılarda tavrımız farklı olmayacaktır. Kesinlikle seçim çalışması yaptırmayacağız. Bu böyle bilinsin. Bizler bu mahallede çalışma yapan devrimcileriz. Sorarız CHP’ye devrimci kurumlara silahlı saldırı olurken neredeydi, gençleri zehirleyen uyuşturucu

    Çeteleri ortalarda gezerken polisle birlikte işbirliği yapıp devrimcilere silah sıkarken

    Neredeydi? Şimdi gelmiş bu mahallede benim oyum var gelir çalışma yapar halkı kandırırım diyor. Hayır biz Halk Cephesi olarak buna izin vermeyiz. Buradaki halk başka bir altarnatifi olmadığı için örgütsüz olduğu için oy veriyor diye kendinizde bu hakkı göremezsiniz. Önce gelin halkın sorunlarını dinleyin imkanlarınızı bu halk için kullanın sonra seçim çalışması yapın. Burada bedel ödeyen devrimciler var, bu halkın kandırılmasına ve kullanılmasına izin vermeyeceğiz.

    GÜLSUYU-GÜLENSU HALK CEPHESİ

  65. Ayıp ayıp. Böyle bir günde söyleme bari. AKP’ye hayırının da hiçbir kıymeti yok bu durumda.

  66. Nurnberg duruşmalarını da adil bulmam.

  67. Tamam da, heam adamlara yasaklıyorsunuz hem de gelin halkı dinleyin diyorsunuz. Nasıl olacak?

  68. Gun Zileli’ye ve Aliser’e katiliyorum.

    Nuremberg gercek bir davaydi, Nazi partisini tamamen bitirdi. Ama bu ABD isgali olan bolgelerde Nazilerin kullanilmasini etkilemedi. Orada adi cikmamis yuzlerce Nazi, topluma karsi kullanilmaya devam edildi.

    Benzer sekilde kirli savasin asil faillerinin bir bolumu disarida ve bir bolumu AKPnin kontrolunde. Bu noktadan itibaren AKPnin elini baglayacak hicbir sey yok. Yani kirli savas 1990da baslatildi ve 1992-93te tepe noktasindaydi, 96 3 Kasim’ina gelmeden inise gecmisti ama etkileri onlarin iyi cocuklarinin Semdinli bombalamasina kadar surdu. Simdi, hele hele de “baris” sureci bir kaos ile bitince, “Biz kurtlerin katillerini yargiladik.” propagandasi “cinayet isleyenler hapiste” propagandasina donusecek. Bu da ben cinayet islerim ve yanima kar kalir fikriyatini getirecek. Kisacasi bu noktadan sonra AKPnin bir baska kirli savasi baslatmamasi icin hic bir engeli yok.

    Olmaz demeyin, 2002-2009 arasi “demokratiklesiyoruz” hedesi sebebiyle liberallere is atmak icin gosteri ozgurlugu bir sekilde saglanmisti. Ardindan sertlik donemine girdik. Simdi gosteri ozgurlugu ham hayal. Ama hayatinda AKP mitingi disinda gosteriye gitmemis tabanina rahatca “Biz demokratiklestik, isteyen istedigi gosteriyi yapar, tabi belirlenen yerlerde” diyebiliyorlar. Ayni sekilde yeni bir kirli savas baslarsa kendi tabanina “asil katilleri iceri attik, biz de kimseyi oldurmuyoruz” hikayesini anlatmaya kalkabilirler. Illa oldurmeleri de gerekmez. KCK icin AKPlilerle konusurken, kimse olmuyor, faili mechul yok, kurtler memnun diyebiliyorlardi.

    Kisacasi bu noktadan sonra Kurt hareketi kirli savasin Israil versiyonuyla karsilasacak. Yani olabildigince az insan oldurme ama adam kacirmadan rehin tutulmaya, sistematik ev baskinlarindan korkutma amacli sistematik olmayan gelisi guzel iskenceye kadar hersey mubah artik. AKPnin zinciri bosandi. Nasolsa “zulmedenler” hapiste, AKPnin zulmu felan yok. Komple bunlar komple…

    Ve tabi yine de Ergenekon davasini destege felan gidilmez. Gidip ulusalcilarla ayni seyi arzuluyormusuz gibi bir goruntu cizemeyiz. Oraya gidilecekse kirli savasin generallerine lanet ve gazetecilere ozgurluk siariyla gitmek gerekirdi. Yani bayraklari karistirmamak sartiyla. Oysa bunu yapmak demek ulusalcilarla orada catismak demek. Ve kamuoyu gozunde bayragin karismasi da, aralarinda catistilar sozu de ayni sekilde sakat.

    Eger gazetecilere verilen cezalar yanlissa, bunu simdi ayri kampanyalar uzerinden yurutmek gerek. Ellerinde Kurt kani olan katillerin kaderlerini ise, AKPye destek olacak mustakbel kirli savas Mehmet Agar’larina sui-misal olmasi icin one cikarmak. AKPye guvenmeyin, Agar kurtuldu ama Veliler Leventler iceride, gelecek hukumetler sizi de harcayabilir demek gerek.

  69. siLivri’ye giTmek ya da giTmemeK? meSele bu deĞil hiÇ. yaKın geLeceğiMizin “kaHramanLar”ı zuHur eTTi…
    iŞte, “müeBBet meSele” bu (geNe)!…….

  70. t. özkan, yalçın küçük ve d. perinçek e büyük miktarda mahkumiyet verilirken, l. ersöz, h.a. uğur ve i. şahin gibi tetikçilerin bazılarına az mahkumiyet çıkması ne anlama geliyor, anlayamadım.

    iki ihtimal olabilir mi?

    kirli savaşın tetikçilerine iltimas geçip, akp kaşıtlığını aleni oynayan “darbecilere” ağır mahkumiyet ( seçim öncesi trübinlere oynamak?)

    ya da

    ilerde kck pkkyi de kapsayacak bir “af” hazırlığı (beyaz sayfa hikayesi ama bu da anayasayı kotarabilmeye bağlı görünüyor).

  71. Kürtler, Veli Küçük ve şürekasının sadece Kürtleri mi öldürdüğünü sanıyor? O bahsedilen gözaltında kayıpların bir kısmı da İstanbul’daki devrimcilerdir.

  72. yazılarınızı ve yorumları bir süredir takip ediyorum. başlık “alternatif yok mu demiştiniz!” yani alternatif var; o da “gezi ruhu” demişsiniz. evet öyle görünebilir. çünkü bugüne kadar yanyana geçmek dahi istemeyecek gruplar ideolojiler bu hareketle bir araya gelebildiler. ulusalcısı da sahiplendi, kürtçüsü de, sosyalisti de, komunisti de, kendine radikal islamcı diyeni de ortak paydada birleşti. ama sadece isyan edilen “diktatör”e karşı gelmekte birleşti. kendi içlerinde ne kadar duygu karmaşası yaşandığını, ne kadar derin fikir ayrılıkları olduğunu, alternatif olarak gösterilen oluşumun olurda icraat yapmaya sıra gelirse nasıl bir noktada birleşemeyeceği dolayısıylada işe yarar bir karar alamayacağı ortada değil mi? bunu sadece bu yazı altındaki yorumlardan çıkarmak bile mümkün. zaten solun asla aşılamamış en büyük sorunu da bu değil mi?

  73. ECE TEMELKURAN

    BURALAR VAR YA,HEP DIYARBAKIR

    Taksim’de güneş altında genç polisler bekliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin sağladığı şemsiyeler Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) önüne sıralanmış. Ortadoğu’nun alameti farikası beyaz plastik sandalyeler sıralanmış, polisler öne arkaya sallanarak güneş altında pişerek “olay” bekliyorlar. AKM’nin arkasındaki açık otopark kapatılmış, polis araçları için park haline getirilmiş. Yine aynı yerdeki derme çatma kahvehane eskiden dizi oyuncularının “amele kahvesiyken” şimdi sivil polislere servis veriyor, fonda kesintisiz telsiz sesi. İstiklal Caddesi boyunca kalkanlı çevik kuvvet gruplar halinde bir oraya bir buraya hareket ediyor. Gaz maskeleri takılacak gibi, takılmayacak gibi, mütereddit. Tamı tamına olağanüstü hal durumu. Tamı tamına 1993’da ilk kez gördüğüm Diyarbakır’a benziyor fotoğraf.

    FARKINDA MISIN?
    Kemalist çizgide politik aktivist, modacı Barbaros Şansal dün sabaha karşı ortadan kayboldu. Bu yazı yazılırken henüz nerede olduğu belli değildi. Son attığı mesajda “Gözaltına almak için kapımdalar” diyordu. İçişleri Bakanı “Gözaltında değil” dedi. Az Türkiye tarihi bilenlerin aklına gelebileceği gibi bu kayıp hikayesi 90’lar Güneydoğu’yu
    hatırlatıyor.

    Dört yaşındaki çocukların kafasından çıkan plastik mermiler, dövülerek komaya sokulduktan sonra “Üzerinden patlayıcı çıktı” diyen uyduruk tutanaklarla “terörist” olan edilmeye çalışılan çocuklar, kayıplar, pervasızca ortaya salınan korku…
    Hasılı, buralar var ya, artık hep Diyarbakır!
    Peki sen bunun farkında mısın?

    SÜVARİLEEEER!
    Gezi olayları başladığı, herkesin “askerlik anısı gibi” eylem hatırası anlattığı günlerde, jet hızıyla politikleşen, hatta mecburiyetten şehir gerillası taktiklerini öğrenen “bembeyaz genç bir Türk”ten şöyle bir şey dinledim:
    “O gece polis nasıl saldırıyor! Tarlabaşı’nda sıkıştık. Yemin ediyorum gözlerim Kürt gençleri aradı. Hani kovboy filmlerinde oluyor ya, süvarileri beklerler, aynen öyle!”
    Muhtemelen 90’larda geçen çocukluğunda “PKK’lı teröristlerin” yerlere cesetlerinin dizildiğini akşam yemeğini yerken izleyen bir genç adamdan söz ediyorum. Ama demek ki bilinçaltında bir yerde, kendisinin de “terörist” ilan edildiği bugünlerde “deneyimli” olanın Kürtler olduğuna dair bir bilgi, onlardan bir yardım geleceğine dair bir beklenti var.

    Kürtlerin bu konuyla ilgili hislerine gelince. Sonuna kadar haklı olarak bir karışıklık var kalplerinde. “Aa demek otuz yıldır Kürtler bunları yaşıyormuş” diyen bir tweet’e karşılık “Ölmekle bayılmayı karıştırma arkadaş!” diye bir tweet görmüştüm. Aynen katılıyorum. Reel Kürt siyasetinin konjonktürel tarihi bir fırsatı fotoğrafları Kelebek ekinde filan çıkan bir tür beyaz Türk macerası da olabilecek, sonu belli olmayan iki-üç günlük sokak eylemlerine kurban etmek istememesi son derece anlaşılır. Öte yandan Kürtler -hem de yıllar yılı kendi acıları hiç görülmemişken- yine de ve zaten Gezi’deydiler, bu da var. Şimdi soru şu:
    Peki sen bunun farkında mısın?

    ROJAVA
    Rojava’da katliam oluyor. Mısır’ı tamamen iç politika ihtirasları için kullananlardan elbette ses çıkmıyor. Çiğ vicdanlılar onlar, adamdan saymıyorum. Ama sen sevgili “Gezi ile her şeyin farkına varan” kardeşim, sen farkında mısın? Rojava’da Türkiye’deki siyasal iktidarın açıkça destek verdiği radikal İslamcı milisler Suriyeli Kürtleri öldürüyor, katlediyor. Parçalanmış çocuk vücutları fotoğrafları düşüyor ajanslara. Kadir Gecesi polis terörüne gıkını çıkarmayan çiğ vicdanlılardan bir ses beklemiyorum. Ama sen de artık “terörist” sayıldığına göre kardeşim kafanda yaratılan “Onlar Kürt, onların durumu başka” mermerinde Gezi ile oluşan çatlaktan ne kadar kardeşlik, ne kadar halden anlama geçer, bunu bir düşün. Son bir ayda yaşadıklarını binle çarp, sonra onu otuz yıl yaşasan ne olurdun öyle düşün ve kalbinde ne oluyor şöyle bir hayal et. Gezi’den bize kalan genç insanların ölüsü, beyninde plastik mermili bir çocuk ve uyanamayan Berkin olmasın sadece. Bunların bir anlamı olmalı… İyi bir şey de olmalı…

    NOT:Birgün’den alınmıştır

  74. yahu şu gezinin arkasın da bi biz olamadı be!
    bu defa da gezinin arkasında cemaatt çıktı.
    cemat evet evet. onun olduğu söyleniyor.
    akpliler kendi aralarında bunu konuşuyorlarmış.
    geziyi aslında cemaat çıkarıvermiş.

    yahu gezinin arkasında biz vardık be:haaaalk!

  75. belkide şöyle ” düşünüyorlar”:
    polis içindeki cemaatçileri halkın üzerine vahşice saldırtıp,” bir kaç” kişiyi de öldürürsek, akp içindeki çemaate mesafeli olanlar gücümüzü görür ve seçimlerde gereğini yaparlar(!):

    bu cemaatler bu kadar büyük desteği nerden aliyor, sorusu hep soruluyor. “dindarların dayanışması, yardımlaşması” bir noktaya kadar… bu kaynakları “kapitalistçe verimli” kullanmak; tamam…

    gene de bu işin ardında devletlerin olmaması düşünülemez…100 ü aşkın ülkede binlerce okul vb. ille de türkçe öğretimleri de manidar. nihayet rojava da marifetleri ortaya dökülüyor. bu “cihatçılar” marifetlerini yoksul, gariban demeden kafa kesme, tecavüz, hırsızlık yaparak sergiliyor. adına yardım kuruluşu, derneği vb. dedikleri yerler de bu işin paravanı.

    işin içinde küresel kapitalizmin “sunni halifelik ihdas etme” gayreti ve f. gülene verilmiş bir rolün olduğu sırıtıyor. ama kemalist ulus devlet savunurlarının, bilhassa ordudaki uzantıları “ergenekoncular” bu işe, taa en başından neden sessiz kaldılar?

  76. siizlerde birilerini kurdugu oyunun psarcasisiniz haberiniz olsun birileri sizide kullaniyor akilli olmanizi temenni ediyorum

  77. 61 allahın bir akıllısı sensin.bi sen kullanılmıyon.geri kalan herkez saf.ben sana akıl temenni etmiyorum.yaylan.