Nil Devrimi!

Bugünkü Radikal’de geçen “Nil Devrimi” nitelemesi hoşuma gitti. Bu niteleme, sadece mekân olarak değil, devrimin uzun süreliliğini belirtmek açısından da anlamlı. Nil nehri gibi uzun bir devrim olacak gibi görünüyor Mısır Devrimi.

Nil Devrimi uzun süreceğinden sitede Nil Devrimi başlıklı bir bölüm açıyoruz. Bu konuya ilişkin yazıları bundan böyle bu başlık altında toplayacağız. Ümit Kıvanç’ın Taraf’taki harika yazısının yanısıra, bugün Radikal’de çıkan Ahmet İnsel’in güzel yazısını da koyuyoruz. Öyle görünüyor ki, bu konuda ara ara, iki üç günde bir yazılar yazmam gerekecek.

Her devrim, tarihteki devrimlerle benzerlikler taşır ya da devrimciler geçmiş devrimlerin deneyimleriyle benzerlik kurarlar.

Mısır’da bugünkü durumla Rusya’daki 1917 Şubat devrimi sonrası durum arasında bazı benzerlikler var. Bazı farklarla elbette: 1917 Şubat Devrimi Çar’ı devirmiş, ancak kurulan Geçici Hükümet, Çarlığın savaş politikalarını aynen benimseyip sürdürmüştü. Bu yüzden devrim bitmemiş, ikili iktidar biçimini alarak devam etmişti: Bir yanda Çarlığın devamı Geçici Hükümet, diğer yanda Sovyetler.

Mısır Ocak-Şubat devrimi ise, Mübarek’in hükümetini devirdi ama kendisini deviremedi. Yeni kurulan hükümeti, Rusya’daki geçici hükümete benzetebiliriz. Mübarek’in ölü ağırlığı ise devam ediyor. Ha devrilmiş Çar, ha Mübarek’in ölü ağırlığı. Hatta belki bu bir bakıma devrilmiş bir Mübarek’in yataracağı özgürlük illüzyonundan daha iyi. Öte yandan, Mısır’da Sovyetler yok ama kendi içinde özinisyatifle örgütlenen bir Tahrir meydanı var. Mısır’ın Sovyetleridir Tahrir Meydanı.

1917 Şubat Devrimi, Bolşevikler de dahil olmak üzere bütün sol ve devrimci partileri gafil avlamıştı. Zürih’te yaşayan Lenin, felsefi çalışmalar içine gömülmüştü o günlerde ve yaşamında bir devrim görebileceği umudunu neredeyse tamamen yitirmek üzereydi. Troçki, o sırada Amerika’daydı ve bir devrim beklentisi içinde değildi kısa vadede. İçerdeki Bolşevikler ise kendi iç işlerine gömülmüşlerdi. Devrimi hayal ettikleri bile yoktu. İşte böyle bir anda kitlelerin inisiyatifiyle başlamıştı Şubat Devrimi.

Bugün Mısır’da, Devrimin arkasında bir partiyi, mesela İhvan’ı arayanlar da yanılıyor. Mısır devrimi kitlelerin kendiliğinden bir patlamasıdır. Bugün Radikal’in yayımladığı Fehmi Hüveydi’nin yazısı bunu çok güzel ortaya koyuyor:

“Öfkeli kitleler, herkese öncülük etti. İhvan ve diğerleriyse, kitlelerin çağrısına kulak verenler arasında yer alıyordu.”

Yorumcular, Müslüman Kardeşler üzerine boşuna dil döküp duruyorlar. Devrimin öncüsü, Müslüman Kardeşler değil, kitlelerdir. Ama bu, Müslüman Kardeşler’in devrimin geleceğinde, Bolşevikler gibi meşum bir rol oynaması ve devrimi tekeline alıp içerden bastırması ihtimalini ortadan kaldırmıyor elbette. Tarihten böyle bir ders çıkartmak da gerekir.

Nitekim, Bolşevikler kitlelerin devrimine dayanarak Ekim’de iktidarı ele geçirir geçirmez, ilk iş olarak kitle devrimini bastırmaya ve Şubat’da doğan özgürlüğü kan gölünde boğmaya girişmişlerdi. Bu, devrimler tarihinde önemli bir derstir.

Sanıldığının ve yazılan resmi ya da gayriresmi tarihlerin tersine, işçiler, köylüler, asker ve bahriyeliler, Bolşeviklere hemen boyun eğmiş değillerdir. Kronstadt ayaklanmasının hemen öncesinde, Petrograd’da büyük işçi grevleri ve direnişleri dalgası vardır. Bolşevikler, bu direnişleri yoğun bir propaganda ve baskı kampanyasıyla bastırmaya girişmişlerdir ama bunun yetmeyeceğini bildiklerinden devrimci işçilere tavizler vermekten de geri kalmamışlardır:

“Fakat Petrograd’da düzen, yalnızca zor ve propaganda yoluyla sağlanamazdı. Muhalefet hareketinin çanına ot tıkamak için bir dizi ayrıcalığın yürürlüğe sokulması bunlarla eşit öneme sahipti. Amerika’nın Viborg’daki konsolosunun bildirdiği üzere, ‘yiyecek nakliyatının gittikçe azalması dolayısıyla yiyecek stoku büyük ölçüde tükenen’ Petrograd’da, acil yardım olarak, askerlere ve Petrograd işçilerine fazladan gündelik tayın olarak konserve et ve yediyüz elli gram ekmek dağıtılması sağlandı. Aynı zamanda, diğer yerleşim bölgelerinden, var olan yiyecek stoku tükendiği zaman kullanılmak üzere acil yiyecek nakli yapıldı.” (Paul Avrich, Kronstadt 1921, çev: Gün Zileli, Versus, 2006, s.46-47)

İktidarların ve burjuvazinin elinde her zaman bol rezervler vardır. Elde avuçta bir şey kalmadığı bir palavradır. Sıkıştıkları zaman kesenin ağzını açmak zorunda kalırlar. İşte Mısır’dan bir örnek, yineRadikal’den bir haberle:

“Dün ilk kez toplanan hükümet ise meydandaki havayı tersine çevirme ümidiyle kamu çalışanları ve emekli maaşlarına yüzde 15 zam kararı verdi.”

Bolşevik iktidarın verdiği taviz, Petrograt işçileri üzerinde bir derece etkili olmuş, Kronstadt ayaklanmasına fiilen destek vermelerini önleyen bir etki yapmıştı. Mısır “Geçici Hükümet”inin tavizi ya da rüşveti özgürlük diye yola çıkan Mısır halkı üzerinde bir etki yapabilecek mi?

İzleyelim.

Gün Zileli

8 Şubat 2011

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Faik Akçay / Kitap Yorum: Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar, Gün Zileli

Daktilo 1984’ten alınmıştır “Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar”1 adlı yapıt, Gün Zileli’nin titiz bir araştırması. …

25 Yorumlar

  1. Sovyet rusyanın sosyalist mücadeleye katkılarının yanında zarar da verdiğine inansam da ”Petrograd’da, acil yardım olarak, askerlere ve Petrograd işçilerine fazladan gündelik tayın olarak konserve et ve yediyüz elli gram ekmek dağıtılması sağlandı.’
    “Dün ilk kez toplanan hükümet ise meydandaki havayı tersine çevirme ümidiyle kamu çalışanları ve emekli maaşlarına yüzde 15 zam kararı verdi.”

    buınları nasıl aynı kefeye koyuyorsunuz anlayamadım.
    gerçi anlamak gerek.çünkü sizler daha dün”KAHROLSUN SOVYET SOSYAL EMPERYALİZMİ” diyenlerdiniz………

  2. Paul Avrich’in (adı geçen) kitabını okumanızı tavsiye ederim. O “kahrolsun Sovyet sosyal emperyalizmi” diyenlerden değildi.

  3. Sovyet Rusya'nin sosyalist mücadeleye katkilari

    Yil 2011. 1970’ler biteli 31 yil oldu.Torunun sana “Sovyet ne demek” diye soracak.

  4. eh onu da sen açıklayıver be kardeşim.

  5. teşbihte hata olmaz derler ama yazdığınız şu yazıya bakınca acaba ben mi körüm demekten kendimi alamıyorum.tahrir meydanı sovyet rolü oynayabilir mi allah aşkına.yazılarınız mısır’daki olayları yaratan dinamikleri analiz edip sonuçlar çıkarmaktan ziyade duygusal temenniler mahiyetinde kalıyor.keşke bu kadar basit sonuıca gidebilseydi,devrimler.

  6. sizin kafanızda devrim sadece bürokrat bir “devrim” olduğu için öyle görüyorsunuz. Devrim budur. sokakta, meydanlarda gerçekleşir. Sovyet devrimi de başlangıçta buydu. Sovyetler sonraki gibi bir bürokratik onay kurumu değil, gerçekten sokaktan fışkıran ve örgütlenen bir şeydi. Sovyeti sokak başlattı, Bolşevikler sona erdirdi.

  7. sovyetik tipte örgütlenmeyi savunmak bürokratiklik mi oluyor?bolşevikler sovyeti bitirdi,doğru.bunda haklısınız da tahrir nereye giderin değerlendirmesini orayı inceleyerek söylemek gerekmez mi.tarihi pasajlara gönderme yaparak sürekli eski alıntılamacı alışkalıkları devam ettirmiyormusunuz.

  8. Tahrir de Sovyetler gibi başarısız olabilir elbette Gün abi. Size yönelik ilk mesajımda fazla sert çıkmışım aceleyle. özür dilerim.

  9. Sanki Paul avrich “kahrolsun sovyet sosyal emperyalizmi” dedi dedik.onun söylediklerine bişey demiyorum.sen nasıl olurda sovyetlerle mubareği aynı kefeye koyuyosun.ne diyeyim ……

  10. MAZERETİM VAR ASABİYİM ABİ

    Son derece akılcı, esnek, göreceli bir yazıya, kaldı ki son kelime, “izleyelim” diyerek, soru işaretiyle bitmiş; neden bu eleştiri ve neden bu devrim korkusu? anlamak mümkün değil…

  11. Anonim arkadaşım. Yazıyı dikkatle okursanız Sovyetlerle Mübarek’i aynı kefeye koymuyorum. Sovyetlerle Tahrir meydanı arasında bir paralellik kuruyorum. Bolşeviklerle Mübarek arasında ise diktatör olarak benzerlik var elbette. İkisi de kitlelere taviz ya da yem vererek devrimci kalkışmayı durdurmaya çalışmıştır, çalışmaktadır.

  12. Yazının tamamı doğru tezler üzerinden örnekler vermiş. Ama, en can alıcı bölümü:

    “Devrimin öncüsü, Müslüman Kardeşler değil, kitlelerdir.

    “1917 devrimini de, İkinci Dünya Savaşı’ndan dönen aç emekçiler, kitleler gerçekleştirmiştir. Dip dalgasının önünde hiçbir egemen güç duramaz.Çok ama çok gerçekci, güzel bir yazı. Bekleyip, izleyelim…Bizim hükümetin içine de bir kurt düştü şimdiden. Suratlar asık, tenler kara!!!
    Bu akşam, Ankara’da sendika kitleleri yine ayakta, sadece Tunus, Mısır değil, bütün Orta Doğu halklarına güzel bir örnektir bu kitle dalgalanması. Amerika apartopar nükleer gemisini gönderdi, onlar da korkuyor bence!

  13. Yanlış yazmışım: “Birinci Dünya Savaşı” olarak düzeltiyorum.

  14. Güldürmeyin insani

    Kuzey Afrika olaylarinin sol ile uzaktan yakindan ilgisi yok. Haa, bir ilgisi var: Ben Ali ve “partisi” Sosyalist Enternasyonal üyesi idi, halk tarafindan tekmayla kovalandiktan 3 gün sonra oradan da atildi. Eee, Sosyalist Enternasyonal de Karl Marx tarafindan kurulduguna göre….devrim sola karsi demektir. Misir devriminin de Misir tipi Kemalizme karsi oldugu gibi.

  15. olta atmak serbest

    Gülmek te serbest, çamur atmak ta, anlamamak ta…ancak Mısır, Lübnan, Tunus, Ürdün ve diğer Arap ülkeleri 632’den beri uykudan hiç bu şiddette uyanmamışlardı. Neydi bu şiddet? Halk hareketiydi, örgütsüz kitlelerin Tahrir/Kurtuluş Meydanı’ndan milyonlarla baş kaldırış hareketiydi. Şimdi buna, isteyen benim gibi, Afrika’dan Asya’ya akacak “bahar devrimi” de diyebilir, insanlığın evrensel değerlerine sahip çıkışı da diyebilir, kavram kargaşasıyla beyinleri de bulandırabilir. Sosyalist Enternasyol’e üye en büyük darbeci muhalefet partisinin baş kâtibi beyefendiyle ne farkınız var ki sizin? İstediğiniz kadar üstünü örtmeye çalışın, gerçeği değiştiremez, bunun kitlesel bir devrim hareketinin ön hazırlıkları olduğu gerçeğini değiştiremezsiniz. Yazıyı iyi okuyun iyi…Nil Devrimi’dir bu…

  16. "632'den beri uyanmadilar" diye yazan

    Ne demek istediniz? Hz. Peygamber’in ölümünden beri mi? Maasallah, Maasallah sizde ilerleme var.

  17. سيتم حفظ الشعوب

    .الناس يريدون ثورة

  18. “Bolşeviklerle Mübarek arasında ise diktatör olarak benzerlik var elbette. İkisi de kitlelere taviz ya da yem vererek devrimci kalkışmayı durdurmaya çalışmıştır, çalışmaktadır.”
    Ya arkadaş tamam anladık 21.yy’lın sosyalizmini yaratmak için 20.yy devrimlerinin eleştirisini yapmak ve deneyimleri irdelemek gerekiyor ama bu neya.bi yerde 30 yıllık diktatör var diğer tarafta bir devrim sonucu gelen bolşevikler var nasıl bunları benzetiyorsun.salt sovyetleri eleştirmekle kendi kendini daha devrimci,daha sosyalist,daha anarşist daha bilmem ne mi zannediyorsun.Ne sovyetlermiş arkadaş mısır hareketlenmesine de soktun ya pes .pes doğrusu.sovyetler sosyalist mücadeleye katkılarının yanında zarar da vermişlerdir.bürokratikleşmişlerdir,vahşileşmişlerdir,devlet kapitalizmi bile uygulanmıştır.ama mubarek gibi amerikan kuklaları diktatörlerle,bir devrim ürünü bolşevikleri benzetmek ayıptır be ayıp.

  19. Anonim arkadaşım, isyanınızı anlıyorum ama duygusallığın gereği yok. Soğukkanlı olun biraz. Bolşevikler bir devrimin sonucunda gelmişlerdir ama aynı zamanda bir devrimi de bastırmışlardır. Mübarek’le benzerlikleri elbette pek fazla değildir. Benim benzetmem sadece, ayaklanmaları bastırmak için kitlelere taviz vermeleri açısındandır. Öte yandan, diktatörlükleri, her ne kadar “işçi sınıfı adına” olsa da, emin olun ki, Mübarek’in diktatörlüğünden çok daha sertti. Özgürlüklere karşı tutumları daha acımasızdı. üstelik devrimi temsil ettikleri iddiaları onları daha da insafsız kılabiliyordu. Bunu anlayabilmek için ya orada yaşamak gerekirdi ya da güçlü bir devrimci ve özgürlükçü sezgi ve empati duygusu gerekir.

  20. Fazla abarttınız bu defa sayyn Gün Zileli!

  21. Neyi abarttığımı da söyleyiverseydiniz bari

  22. hadi Gün hocam öyle olmak zorundaydı, emperyalizme karşı yapılıyoprdu, katledilenler hep karşı devrimciydi falan filan deyin de bu adamlar rahatlasın…
    yoksa aynı yolda yürüyenler üzülecek…

  23. sayın insaf kardeşim,bolşevikler iktidar hırsıyla devrimin kahramanı bahriyelileri de emperyalizmin işbirlikçisi ilan ederek,katliamlarına kılıf uydurmaya çalışmışlardır.stalinist solumuz bu meselenin yanına dahi yaklaşmaz.

  24. insanlar “eskisi gibi” yaşamak istemediklerini ifade etme amaçlı İSYAN ediyor. bunu yaparken yaşamaya devam ediyor, bir yandan eskisinden farklı bir yaşamı el yordamıyla, deneye-yanıla yeniden üretiyor..yaşayarak öğreniyor, öğrendikçe yaşıyor… olmadı sil baştan yaparak öğreniyor ve aynı anda da yaşıyor. bir “proğram” sunmayı, aklından geçirmeksizin yapıyor bunu. tek kelimeyle TOPLUMSAL DEVRİMİ yapıyor ve aynı anlama gelmek üzere yaşıyor.
    biriler, de bizim yaptığımız gibi işin teorisiyle iştigal ediyor. mısır toplumu bu “müştegillerin”(iştigal edenler anlamında kullandım, inşallah yanlış olmamıştır) teorilerinin geçmişin bütün devrimlerinde görülen sonuca belki de ulaşır.”: amma islami, amma komünist ya da kapitalist vaadli bir cehennem.
    bu da onun seçiminin faturası olacak, besbelli.
    gönül, ne geçmiş takıntılarına ne gelecek tasavvurlarına takılmadan şimdinin büyüsünü bozmayan/bozamayacak olan yaşamın dilediklerince yaşanmasından yana..takdir kendilerinin.
    siyasal demagogların tek şansı, halk dediğimiz insanların belagate çok fazla pirim vermeleri.