Zürafayı Katletmek ve Katli Seyretmek. Batı Demokrasisi Hayranlarına Sunulur

danimarka-da-bir-zurafa-daha-oldurulme-5664926_400

http://www.radikal.com.tr/cevre/zurafayi_kestiler-1174796

Yukarıdaki linkte yer alan, Kopenhag hayvanat bahçesindeki zürafa katlini, çoluk çocuklarıyla, sessizce izleyen Danimarkalılara bakalım ve şu “batı demokrasisi” denen şeyin insanları ne hale getirdiğini görelim. Batı demokrasisi hayranlarına sunulur.

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Katliam Yasası İstemiyoruz, Yaşam Hakkını Savunuyoruz!

July 11, 2017, vegan Türkiye aracılığıyla TR – KATLIAM YASASI İSTEMIYORUZ, YAŞAM HAKKINI SAVUNUYORUZ! Katliam …

41 Yorumlar

  1. esin soğancılar

    bir vahşet olayı sözkonusu. ama bakın batı demokrasisi insanları ne hale getirdi vurgusu sakıncalı. insanları neyin bu hale getirdiğini hala bulamadık galiba. insanlık tarihi kan-revan içinde. sayısız örnek var ama , benim aklımdan hiç çıkmayan bir olay şudur: Herodot tarihinde geçiyor, kral itaatsiz kulunu cezalandırmak için adamın çocuğunu kestirip bir şölende kendisine yedirtiyor, yani babası çocuğunu habersiz yiyor. bu olay Anadolu topraklarında, daha kapitalizm burjuvazi vb doğmamışken geçiyor. Herodot bunu kurgulamış bile olsa bir insanın bunu hayal etmesi bile gerçek olabileceğini gösterir ki ben gerçekten yaşandığını düşünüyorum.

  2. Şunu söyleyeceğim. Bu olay Türkiye’de olsa, orada bulunanlardan en az bir iki kişi “ne yapıyorsunuz, alçaklık bu yaptığınız” diye bağırırdı. Resme dikkatle bakın. Korkunç manzara karşısında donup kalmışlar. Bu insanları bu hale getiren nedir? Kanuna itaat alışkanlığı. Yetkililer böyle bir şey yapıyorlarsa bir bildikleri vardır düşüncesi. Otoritenin yaptığı her türlü saçmalığa sessizce boyun eğmek. elbette bunu söylerken batı demokrasilerini toptan karalamak değil niyetim. Kısacası: Demokratik haklar verilmiş, karşılığında, insanlığın en değerli hasletlerinden olan itiraz etme güdüsü alınmıştır. anlatmak istediğim bu.

  3. esin soğancılar

    yazdıklarınıza öz olarak katılıyorum. ancak dünyada gerçekten demokratik hiç bir ülke olmadığını da biliyorum. demokratik haklar verilmiş ama kullanılabiliyor mu? yıllar önce abd’de bir ist. rumu ile tanışmıştım. “bu ülkede istediğinizi söyleyebilirsiniz özgürce ama kimseyi etkilemez. ülkeyi dev şirketlerin lobileri yönetiyor” demişti. bugün demokratik dediğimiz ülkelerdeki rejimin demokrasi olmadığını biliyoruz. o insanları o hale getiren belki kapitalizmin insanları doğaya ve hemcinslerine aşırı yabancılaştırması, yalnızlaştırması vs’dir. orada kesilen bir insan olsaydı tepki olur muydu o bile şüpheli. 11 eylül saldırılarının ardından ünlü bir ressam “olay müthiş estetik” mealinde birşeyler söylemişti hatta kızı bu yüzden kendisini reddetmişti, şu an aklıma gelmiyor adı. işte insan, hem de en rafinelerinden. bir insanı öyle korkunç bir durumda ölmekte olan insanlar için böyle konuşur hale getiren nedir?bir tv programında izlemiştim, bir seri katil cinayetlerinin nedenini şöyle anlatıyordu: “o an kendimi korkunç güçlü hissediyorum. ölmesi ya da yaşaması tamamen benim elimde”. acaba kapitalizmin insanı aşırı sıradanlaştırıp, devlet karşısında hiçleştirmesi ve bazı bireylerin güç gösterisi, ya da ben de varım deme ihtiyacı mı? Batı demokrasisi hayranları ibretle izlesinler orada da vahşet var diye, tabii. (gerçi, auchwitz neydi?)

  4. bu durum karşısında söylenecek söz var mı? (hem bugün fazla konuşmuş olmadım mı)

    bence müziğe sığınmak en iyisi…

    ender balkır ın yorumuyla “ben feleği gördüm, taştan inerken” türküsü gibi mesela….

  5. istanbul rumu, durumu çok güzel özetlemiş.

  6. Zürih’ten bana ulaşan bir yorum:

    tesekkürler, bati demokrasisi, benim icin bazi zamanlar 007 james bond. adam öldürür, kavga eder, gene de biryantili saclari, takim elbisesiyle evden o an cikmis gibi tekrar görünür. hic bir zaman karsimizdaki kisiyi katil olarak algilayamayiz…

    zaman zaman da isgalleri, irkciligi, cinsiyetciligi, kolonyalist politikasiyla savaslarin vahseti yani sira, senin örnegindeki gibi günlük hayattaki katliamin normallestirildigini, insanlar asilirken, seyretme, hayvanlar kurban edilirken seyretme, bütün kültürel degerler sular altina alinirken barajlarin tüm insani, hayvani, börtü böcegi, bitki örtüsüyle, heslerle tüm bu canlilarin katlini seyretme ve sorumlusu olma… degisik cografyalarin vahseti…

    hayvanat bahcesi ve sirkler birer hapishane… bu katliamin yasalarla yapildigi yerler, ayni durum doga da gerceklesse, bu zürafa yasiyor olacakti, ölümü de doga dengesi icinde… ari irk sorununun bu zürafa icin aldigi karar üzerine degil …

  7. bu tür örnekler insana ait defolardır ve her coğrafyada,her inanç grubunda,her çağda olagelmiştir vede insan doğada var oldukça tekerrürü mukadderdir.

  8. Bu sitede hiçbir halka hakaret edilemez.

  9. ”……Danimarka’nın başkenti Kopenhag’daki hayvanat bahçesinin sakinlerinden zürafa ‘Marius’, hayvanseverlerin bütün tepkilerine rağmen çocukların gözü önünde kesildi…..” diye başlıyor haber. Yani insanların tepki vermediği gibi bir durum yok .Gün Zileli’nin ilk cevabındaki şu satırlar boşa düşüyor: ”……Bu olay Türkiye’de olsa, orada bulunanlardan en az bir iki kişi “ne yapıyorsunuz, alçaklık bu yaptığınız” diye bağırırdı…….”
    Zaten orada da bağıranlar olmuş .
    2.olarak AA’nın haberi veriş biçimi haberciliğin 5N1K ilkelerine de uygun DEĞiL ..
    NEDEN kesiyorlar zürafayı?…belli değil.
    Belki de tıbbi bir işlem yapılıyor , haberin veriliş biçimi sakat.
    ÇOCUKLARın orada bulunması da anlaşılır bir durum değil : inanın o ülkede çocuklar ÖNCELiKLi olmak üzere insanlar buraya göre çok daha fazla ihtimamı görüyorlar.BELKi DE çocukların da izlemesi istenen bir müdahale yapılıyor??
    Bu SAKAT haberden yola çıkarak genellemeler yapmak ise hiç mi hiç doğru değil , Gün zileli’ye yakışmadı doğrusu .

  10. Konu çok çarpıcı gerçekten…Diğer uluslararası gazete linklerinden de okudum ve olayın şu biçimde olduğu ortaya çıktı = ”’….Hayvanat bahçesi yönetimi, ellerindeki zürafa sayısının arttığı ve vermeyi teklif ettikleri Avrupa’daki diğer hayvanat bahçelerinin de almadığını öne sürerek Marius’un kesileceğini açıklamıştı…”’.=

    RADiKALdeki bu haberin esası şöyle olmalıymış : Inbreeding(çiftleşmenin yakın akrabalık sonucu olması ve bu çiftleşmeden doğan bebe) olayı gerçekleşmiş :Yani AKRABA EVLiLiĞi …Hayvanat bahçesinin açıklaması şu : ”…Nasıl olsa zürafaları istediğimiz şeklilde üretiyoruz ve de nüfusunu koruyabiliyoruz . Öyleyse bu ‘soyu bozuk’ zürafaayı (Maurius)koruyarak -olası- bir ırk bozulmasına neden olmayalım.. . ZATEN Avrupa Hayvanat Bahçeleri Kuralları da bunu EMREDiYOR (!)..

    İngilteredeki York hayvanat bahçesine de göndermiyorlar , çünkü o hayvanat bahçesi , bunların üye olduğu Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliği(gibi bir adı var)ne üye DEĞiL (!)
    Örnek olarak da BAZI geyik türleri vb hayvanlar için de benzer uygulamaların yapıldığını söylüyorlar…falan.

    1 şahıs , 680bin euro teklif ediyor satın almak için , ona da satmıyorlar (!)…
    Hayvanı da orada kesmiyorlar , bir tabanca ile zehir/ilaç falan vererek ötenazi uyguluyorlar(!)

    ÜNLEMLi cümleler her ne kadar yeni açıklamalar içerse de , benim ilk yorumumdaki eleştirilerimi de -kısmen de olsa- HAKSIZ çıkarıyor . Ve burada Gün Zileli ve diğer izleyicilere özür borcum ortaya çıkıyor .

    Zürafanın katli VACiP olmamalıymış . Bunu söylemek mümkün.
    Kısırlaştırmak….Almak isteyen şahsa satmak…..Kısırlaştırıp diğer hayvanat bahçesine satmak…. ve başka başka alternatiflerin hemen HEPSi , bu yapılmış olan ötenazi’den daha evla çözümlerdir …
    İŞTE kırmızı ışıkta gece yarısı da olsa durmaya AND iÇMiŞ olan Avrupalı , bu ”kurallara sıkı sıkı bağlılığının” cezasını kendisi çekerken , hayvanseverlere ve zavallı zürafaya da çektirmiştir .
    Bu denli kuralcılık -adeta- evrenin sırrını çözmüş ve de bu nedenle kurallara bir DiN GiBi tapan zihniyet sebebiyledir . Biraz oryantal olmanın zararı da yoktur bazı durumlarda .
    BUNCA itiraz eden kişi-kurum varken ve önerilenler DIŞINDA DA başka başka çözümler bulunabilinecekken , neden kıydınız MAURiUS’a a kendini bilmez -laftan utanmaz- halden anlamaz vahşi avrupalı memurlar ????????????????

    Bu arada AA’dan mı?? Radikalden mi olduğu belli olmayan ”..YALAN YANLIŞ HABERCiLiK..” noktasının da gözden kaçmamasını rica ediyorum . Tepkim öncelikle ona idi…

  11. Çok haklısınız ancak bir nebze eksiksiniz. Batı demokrasisinin yahut herhangi bir dünya medeniyetinin ikiyüzlü ve bencil halini anlamak için yavru bir zürafanın katline odaklanmaya gerek yok. Koyunlar, inekler, domuzlar, keçiler, yunuslar, balıklar, tavuklar gıda üretiminde, deneylerde, eğlence, gösteri, hatta fuhuş ve porno sektörlerinde esir edilen ve sömürülen bilumum hayvan zürafa ile her an her saniye aynı kaderi paylaşıyor. Bencilliğimiz, zalim arzularımız ve vicdansızlığımız bizimle aynı gezegeni paylaşıyor olmak dışında hiçbir kabahati olmayan tüm hayvanata kan kusturuyor. Hayvanlar alemi topyekun esaretimiz altında. Özgürlük arayışı ve gerçek otorite karşıtlığı ilk önce kendi iktidarından vazgeçmeyle başlar, bu da hayvan esaretine her alanda, her sektörde (süt, peynir, yumurta eldesi, sirk, yunus gösterisi, kozmetik deneyler, deri ve kürk eldesi, zorunlu işçilik vs. vs. vs. gibi) ve her ülkede karşı durmayı zorunlu kılar. Tek sahneye odaklanmak resmin bütününü görmeyi her zaman engeller.

  12. abi bi hayvanı bile sığdıramıyorsak bu dünyaya, biraz arabesk olacak ama, bu insanlık bitmiş harbiden

  13. Kozde dalak gibisi varmı be.

  14. batı demokrasisi ne demek ki?
    hayvanat bahçeleri her yerde işkence alanı ve hapishanedir.
    hayvan mandıraları her yerde işkence alanı ve hapishanedir. kesimhaneler her yerde katliam yaratır.
    söz konusu hayvanlar olduğunda, coğrafya pek fark etmiyor.
    hayvanlar her yerde işkenceye maruz kalıyor, her yerde öldürülüyor.

  15. Gün abi hayvanlar gerçekten özgür olmalı da,Türkiye’de de çeşit çeşit, renk renk öküz var; başıboş dolaşıyorlar. Mesela halen Stalin’e tapan öküzler var? Onları napcaz? Hayvanat bahçesine koysak olmaz özgürlüklerini kısıtlamış oluruz.

  16. esin soğancılar

    hayvanat bahçesi müdürü, çocuklara çok iyi bir anatomi dersi verdikleri için bir de gururlanıyor. bilimin ilerlemesi isteniyorsa duygusallık bırakılmalıymış. sanırım başka hayvanat bahçelerinin hayvanı alma tekliflerini reddetme gerekçelerinden biri bu. neyse, belki zürafa Marius’un bu trajik ölümü insanları hayvanat bahçelerinin varlığının ahlakiliği konusunda düşündürür.

  17. Eger anatomi dersleri olmazsa ufurukcuye gidersin sende.kanser olunca aglayip zirlamak yok ama.

  18. ama ilginçtir ki kanser, tam da bilimsel tıbbın zirvede olduğu dönem yaygınlaştı. Neden acaba?

  19. Burjuva humanizmi pespayeliktir. Bunun en guzel ornegi nazilerdir. Pek bilinmez ama Avrupa”nin en yesil hukumetlerinden birisi Nazi HUkumeti idi. Hitler kendisi “ahlaki” sebeblerle et yemegi birakmis vejeteryan olmustu. Nasil ahlak ise ayni ahlak milyonlarca rus ve diger milliyetlerden komunisti yahudiyi cingeneyi siradan insanlari vb olum kamplarinda oldurmeye engel degildi.

    O yuzden merkezine insanlari, emekcileri, cocuklari koymayan cevreci hareket pespayeliktir. Cogu zaman da humanizm adi altinda zulumu korumaya yarar. Bunun en guzel ornegi Alman Yesilleridir. Adamlar Hitler”den bu yana ilk kez alman savas ucaklarini bir baska ulkeye Yugoslavya”ya gonderip bombalatmis, onbinlerce kisinin olumune sebeb olmuslardi. Su an Yugoslavya parcalanmis, Bosna AB tarafindan atanan bir somurge valisi tarafindan yonetiliyor. Bir baska vegeteryan Hitler durumu yani!

    Su anki Yesil ve cevreci hareketin durumu da bu noktada pek farkli degil. Yukaridaki Zurafa”nin basina gelenler oldukca kotu, ama ayni seyler hergun milyonlarca tavugun, devenin, koyunun ve envai cesit hayvanin basina geliyor, hepsi bir yerlerde bogazlaniyor, sonra da hazir olarak sofralarimiza geliyor. Bu etleri raki esliginde goturenler uzak bir ulkede ki zurafa”ya goz yaslari dokuyorlar, yoksa bu Zurafa eti yemedikleri icin olmasin?

    Belcika diger emperyalist devletler gibi oldukca zalim bir devlettir. Emekcilere ve diger halklara tabii. Durust olmak gerekirse, Lumumba ve Kongolularin basina gelenleri dusunecek olursak, Belcika Zurafa”ya daha insani davraniyor.

    Zamaninda Kongo”da demokrat bir hukumet kurulmustu, lideri Lumumba idi. Belcika guvenlik gorevlileri adami kacirdilar ve iskence ile oldurdukten sonra asit kazanlarinda erittiler. Darbe sonucu Kongo ya fasist ve Belcika yanlisi bir hukumet geldi. Tabii bu katliama zamanin ABD si ve Ingiltere”si de sahip cikmisti. O gunden bu yana Kongoda Milyonlarca insan oldu, sadece son yirmi yilda oldurulen sayisi on milyon civarinda. Butun bu cinayetler ulkeyi biraz daha somurebilmek icin. Lumumba oldurulurken BM tipki hayvanat bahcesinde Zurafa nin dogranmasini seyrettikleri gibi seyretti.

    Belcika ve emperyalist devletler Kongo yu hala dogruyorlar, Milyonlarca kadinin irzina geciliyor, cocuklar olduruluyor, tum Dunya seyrediyor, Belcika”ya iliskin tek bir elestiri, tek bir ah! yok. Dibimizde ki Bosna”nin Avrupa emperyalizmi tarafindan ki Belcika da buna dahildir, 20 yildir irzina geciliyor, sonunda insanlar isyan ettiler, kimsede tik yok. Koken olarak belki Ayni Kongo”dan bir Zurafa igne ile oldurulmus ama herkes de bir vaveyla, yemisim sizin humanizminizi!

    Belcika”nin oldurdugu insanlara itiraz etmeyenlerin bir zavalli zurafa hakkinda doktukleri gozyaslari hikayedir.

    Bu arada Anonim”e? Okuzlere karsi bir onyargin mi var? Mesela bir zurafa”nin ya da bir kedi”nin cani sence Okuz den daha mi degerli? Bence butun hayvanlar degerlidir ama okuzler bir baska degerlidir. Emekcidirler. Okuzler Dunya’nin en caliskan hayvanlarindan birisidir. Kopekler mesela asalaktir, insanlardan gecinir. Kediler de oyle. Ama Okuz kendi yiyecegi icin tarlayi surer kendi yiyecegini kendisi tasir ama bir de insanlar tarafindan asagilanir. Bu hali ile isci sinifina cok benzerler. Neyse ben Can Yucel”in bir siiri ile bitireyim.
    ”Dünya öküzün boynuzları üstünde dururmuş
    Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş
    Oysa dünya,işçilerin omuzları üstünde durur
    Kıpırdasın da gör,deprem nasıl olurmuş”

  20. “Kopekler mesela asalaktir, insanlardan gecinir. Kediler de oyle.”… Zekâ ürünü satırlar 🙂

  21. Okuz boganin daha danayken burulmasiyla olunur.devrimciyken gencken aklinin burulmasiylada stalinist.

  22. Ahmed jack london oku.vahsetin cagrisini oku.beyaz disi oku.oku ahmed oku.

  23. Ahmet bir konuda haklı.
    Yukaridaki Zurafa”nin basina gelenler oldukca kotu, ama ayni seyler hergun milyonlarca tavugun, devenin, koyunun ve envai cesit hayvanin basina geliyor, hepsi bir yerlerde bogazlaniyor, sonra da hazir olarak sofralarimiza geliyor. Bu etleri raki esliginde goturenler uzak bir ulkede ki zurafa”ya goz yaslari dokuyorlar, yoksa bu Zurafa eti yemedikleri icin olmasin?
    Hitler’in vejeteryan olup olmadığını bilmiyorum. Bu iddia yaygın ama gerçek olmadığı söyleniyor. NTV’nin cahillikler kitabında örneğin. Vejeteryan olsa bile bir olumsuzluğu başka bir olumsuzlukla olumlamak için Hitler örneğini vermek çok sakat bir mantık.
    Köpekler ve kedilere asalak demek doğru olsa bile çirkin bir dil. İnsanlar hayvanlardan geçindiği için asalak bir tür mü? İnsanın ne eti yenir ne ölüsü bir işe yarar. Doğada zararlı ve gereksiz tek tür insan o zaman. Evcil hayvan beslemek, onların yemleri, bakımına harcamak yerine sokak hayvanları beslenmelidir dese anlarım.

  24. esin soğancılar

    Türkiye’de ve tüm dünyada tıp fakültelerinde anatomi derslerinde kadavra kullanılır. iki yaşındaki canlılar çocukların gözü önünde parçalanıp anatomi dersi verilmez. ayrıca anatomi dersleri yalnızca tıp fakültelerinde verilir, rastgele yerlerde kimseye anatomi öğretilmez.
    o kanlı vahşet sahnelerini izleyen çocukların ruhları sakatlanır, tıp fakültelerinde kadavra kesen öğrenciler en az 19-20 yaşındadır, masallar okuyarak hayal dünyalarını kurmaya çalışan çocuklara o kanlı sahneleri izletmek acımasızlıktır.

  25. Çocuklara fantazi masallar öğretip kafalarını ideal dünyanızın saçmalıklarıyla doldurup sonra dünyayı anlamalarınımı bekleyeceksiniz?milyar ana baba bunu yapıyor.sonuç ortada.anatomi dersi vermek değil hayat acımasızdır.çocukların gerçeği bilmesi herşeyden önemli.

  26. Garip tipli yaratıkların nerede uyuyup ne yiyip ne içeceğimize, ne kadarlık bir alanda kaç kafa sayısıyla yaşayacağımıza ve hatta nasıl çiftleşeceğimize karar vereceği bir yerde bir “ucube” olarak doğdum. Ne ve nerede olduğum tamamen bu garip tipli diğer ırkın kararları sonucudur. Belli ki bundan çeşitli çıkarlar ya da belli hazlar elde etmişlerdir. Varoluşum bu yaratıkların kararları sonucunda olduğu için tüm sorumluluğum da onlara aittir. Onların “özgürlük” dediği nedir anlayamadıysam da, iyi kötü günlerim oldu. Bu yaratıkların “insan” “merkez”li “dünyalarında” kurguladığı “yaşantı” her ne ise, ayaklarını biraz daha denk almalarını salık veririm. Ya da gitsinler TV başında kendilerini Kayıp Balık Nemo, Neşeli Ayaklar, Madagascar ve benzeri şeylerle uyuştursunlar! Sonra da bizi kıtır kıtır kesip anatomi dersi versinler, sonra da sırf meraktan o çok övündükleri görüntüleme teknolojilerini, ultrason cihazlarını vs. biyerlerine…

  27. Yani insana kölelik etmeyen (öküz gibi) hayvanlar umurumda değildir diyor. işte gerçek hümanizm…

  28. Ya ne yapacaklar ayagimizi denk almazsak.maymunlar cehennemi gibi ayaklanacaklarmi?hayvanlarin fabllardaki gibi dusundugunu sanmak kadar insanmerkezci ne var?hadi yedigin maydanozuda konusturalim.maydanozun dislerinin arasinda kalmis ellerinden bahset.paramparca olmus cignenmis yesil yesil.hayvanlara aci vermemeye calismak baska.iki yuzlu olup gunu gelince doktora yalvarmak baska.gunu gelince sokarsin goruntuleme teknigi cihazi bir yerine.kolonoskopi niyetine.

  29. Jack London, “Sevginin Katıksızı”

    ” …..hayatımı gerçekten zorlu bir okulda yaşadığımı, zulüm ve insanlık dışı işlemlerden, ortalama bir ademin payına düşenden daha fazlasını aldığımı, gemilerden hapisanelere, bataklıktan çöllere, idam sehpalarından kimsesizler yurduna, savaş meydanlarından askeri hastanelere dek her şeyin tadını ya da acısını tattığımı eklemeliyim. Korkunç ölümler ve işkenceler içinde kol, bacak yitirenler gördüm. Akıldan yoksunların, akıldan yoksun olmaları nedeniyle avukatlar tutmayı akıl edemediklerinden asıldıklarını gördüm. Güçlü kuvvetli adamların, yüreklerinin ve güçlerinin kırıldığını gördüm ve insanların çılgına döndürüldüklerini, o koca sağlıklı hayatların bağıra çağıra deliliklere gömüldüğünü, inim inim yokolduğunu gördüm. Gençlerin, yaşlıların, hatta çoçukların bile, açlıktan öldüğüne tanık oldum. Kamçıların , ve copların, ve yumrukların altında kıvranan adamlar gördüm, kadınlar gördüm. Gergedan derisinden yapılmış kamçıların, büyük bir istekle ve özlemle, siyah delikanlıların siyah vücutlarına indirildiğini, ve her bir darbenin kalkışıyla kara derilerin de yusyuvarlak kalkışını, kıpkırmızı soyuluşunu gördüm. Ve bununla birlikte, ve son olarak, eklemeliyim ki, eğitilmiş hayvanlar sahnede gösteriler yaparken, gülen, neşelenen ve alkış alkış coşan izleyiciler arasında duyduğum düş kırıklığını ve büyük şaşkınlığı, dünyanın hiç bir acımasızlığı, hiç bir işkencesi karşısında duymadım.
    Midesi sağlam ve kafası kalın olan biri, dünyanın, büyük öfke ve ahmaklık sergileyen bu bilinçsiz ve kasıtsız zulüm ve işkencesini hoş görebilir. Bende böyle bir mide ve kafa var. Ama asıl başımı döndüren, midemi ağzıma getiren, her yüz hayvan gösterisinden doksan dokuzunun ardında bulunan ve duyulmaz bir sesle bas bas bağıran, soğuk kanlı, bilinçli, bilerek, isteyerek yapılan zulüm ve işkencenin suskun sesi. ZULÜM, BİR SANAT DALI OLARAK, EN KUSURSUZ ÇİÇEĞİNİ EĞİTİLMİŞ HAYVANLAR DÜNYASINDA VERMİŞ.” Romanda hayvanlara yapılan eziyet bi köpek üzerinden anlatılıyor. Ahmet Yoldaş’a duyrulur…

  30. medyanın çocukların davranışları üzerindeki etkileri konusunda ABD Ruh Sağlığı Enstitüsünün hazırladığı raporda tv’deki şiddet filmlerinin çocukları saldırgan davranışlara yönelttiğine dikkat çekildi. 1983’de İngiltere Psikoloji Derneği Bülteninde yayınlanan raporda da aynı sonuca varıldı. Psychological Reports dergisinde yayınlanan bir başka araştırma 1970-82 döneminde yaşanan 58 şiddet olayını incelemiş: buna göre şiddet olaylarına karıştığı tespit edilen kişilerin özellikle The Deer Hunter (Geyik Avcısı) filminden etkilendiği belirlenmiş.
    İngiltere’de tanınmış bir grup çocuk psikoloğu, cinayet, kavga gibi şiddet unsurlarıyla yüklü filmlerin çocukları suç işlemeye yönelttiğini ve tv programlarının uzmanlarca daha sıkı denetlenmesi gerektiğini vurguluyor. Çocuklar yetişkinliğe geçerken kendilerine rol modelleri arıyorlar. Çocuk şiddet figürlerini taklit etmeye kalkması sonucunda şiddete, acıya, ölüme, saldırganlığa karşı tepkisizleşmeye, duyarsızlaşmaya başlar. Kurbanla yani acı çekenle empati kurma yeteneğini yitirmeye başlar. Kızgınlık, öfke, hiddet, nefret gibi duyguları daha sık ve yoğun hissetmeye ve daha sık dışavurmaya başlar.

  31. Arkadaslar
    Niye biraz aklinizi kullanmayi denemiyorsunuz? Siddet yasamin bir parcasidir. Dogru basinda psikologlar arasinda siddet filmlerinin insani siddete dogru ittigi konusunda yaygin bir inanis var. Ama unutmayin ayni psikologlar daha 30 yil oncesine kadar homoseksuelligi hastalik olarak kabul ediyordu. Milleti iyilestirmeye calisiyordu. O yuzden psikologlarin her dedigine inanmayin.

    Elbette cocuklarin siddete maruz kalmamasi iyi bir sey, ama bunun cocugu otomatikmen siddet yanlisi yapacagi bence hikaye. Cevrenize bakin bunu gorursunuz. Hemen tum muslumanlar kurban kesimini seyrederek buyumustur ama cevrenize bakin kurban kesecek insan arayin zor bulursunuz. Yine buyuk cocgunlukla bu konuda meslek edinmis ve egitimden gecmis insanlar sizin kurbaninizi kesecektir. Hic dusundunuz mu kasaplar arasinda ki suc orani topluma gore az mi cok mu? Ben genel olarak toplumun daha uzerinde oldugunu sanmiyorum. Bahsettigimiz her gun hayvan kesen insanlar.

    Belli bir egitimden gecmemis iskenceci cok azdir. Yani egitim gormeden iskenceci olmaniz cok zordur. Sadece Bruce Will filmleri ya da Tarantino izleyerek cani olamazsiniz. Bunun icin oldukca kaliteli okullardan egitimden gecmeniz lazim. Bu konuda tavsiye edilen okullar, Harward, Yale Sorbonne filandir. BU okullarda okuyan cocuklarin aileleri buyuk cogunlukla da liberaldir, hatta gencliklerinde hepsi biraz da anarsist takilirlar. Elbette pedagojinin de bir rolu vardir ama siddet temel olarak sosyal bir olgudur. Ama mezun olduktan sonra bankaci diplomat gazeteci vb olarak Dunyanin en buyuk katliamlarina imza atarlar.

    Zavalli Zurafa”nin oldurulmesi onun acisindan kotu bir sey ama bunu daha fazla dramatize etmek arabesklikten baska bir sey degil. Ben Almanya da insan kadavralari ile ilgili bir sergiyi gezmistim, insan anatomisini gostermek icin gercek
    cesetler kullanilmisti, hatta serginin yaraticisi doktor degisik sehirlerde canli otopsi bile duzenledi. Bunlar insanlarin bilgilerini artirir, daha da saldirganlasmasina sebeb olmaz.

    Belcika her emperyalist kapitalist devlet gibi vahsi bir devlettir. Ama vahsiligi hayvanlara degildir, aksine hayvan haklari Belcika da dunyanin en iyileri arasindadir. Belcika nin vahsiligi emekcilere ve somurge halklaradir. Bakiniz bu konuda yine Kongo ya da diger belcika somurgeleri.

    Gelismis ulkelerdeki siddet olgusu sosyolojiktir pedagojik degil. Ben yukarida yazilan tarzda arastirmalari okudugumda psikoloji biliminin asil gorevinin sanki sistemi aklamak oldugunu dusunurum. Buyuk emperyalist metropollerdeki cocuklarin hemen hemen siddet filmlerine maruz kalir. Aslinda siddet heryerdedir. Okuyun cocuk masallarini, mesela Kirmizi baslikli kiz, pamuk prenses vb hepsi siddet doludur. Zehirleme, canli vanli yeme karnini yarma. Ama siddet genellikle sadece yoksul bolgelerdedir.

    Zenginler ise siddetini farkli gosterir. Adam mesela Irak’a elci olarak atandiginda, hikayeyi biliyorsunuz, orada milyondan fazla insan olduruldu. Bu isi planlayanlar ve icra edenler hepsi ABD nin en nezih ve liberal okullarinda okudular, cogunun eve organik olmayan yiyecek sokmadigina eminim, ve hayvan sevgisinin cok guclu oldugunu da. Hatta Irak elcisi negroponte”nin cocuk sevgisi o kadar fazla ki Guetemala elcisi iken kirli savasta oldurttugu ailelerin cocuklarini evlat edinmis onlara bakiyordu.
    Simdi bir sey degil, durduk yerde Deer Hunter gibi filmlerin yasaklanmasi talebi gundeme gelecek bu forumda. Zaten Frida adli arkadas TV programlarini uzmanlarca daha iyi denetlenmesini savunuyor ki bu sansurdur. Ustelik tam da devlet sansuru bu tarzda savunur. Ya kucuk cocuklari siddetten ya da sex ten korumak icin. Benim Hitler”in cevreciligi dedigim tam da bu.

    Bu arada Hitler”in cevreciligi ve ahlaki vejeteryanligi soylenti degildir oldukca yaygin bilinen bir gercektir ama yesil ve liberal kisileri rahatsiz ettigi icin bilinmezden gelir.

  32. Olay Belçika’da değil, Damimarka’nın Kopenhag kentinde cereyan etmektedir Ahmet.

  33. her ne kadar aklımı kullanmayı beceremediğim iddia ediliyorsa da ben bu konuda kimsenin karar vermeye yetkili olmadığını biliyorum.
    fizik bilimlerde bile zamanında kesin doğru kabul edilen bilgilerin zamanla nasıl göreli hale geldiğini (Newton fiziğinin Einstein’ın bulgularıyla geçerliliğinin nasıl sınırlandığını mesela) biliyoruz. Bu durum fizik dışı alanlarda daha da belirgin olarak yaşanmıştır çağlar boyunca. Bu alanlarda kesinlik yoktur, çünkü işin içine her zaman başka şeylerin dinin , ideolojinin etkileri karışır. 1897’de Oscar wilde eşcinsel olduğundan girdiği zindandan tükenmiş bir insan olarak çıktı ve çok yaşayamadı üç yıl sonra öldü. Püriten ahlakın insanları ezdiği Kraliçe Viktorya dönemiydi. Yaklaşık 80-90 yıl sonra (hiç uzun bir süre değil) eşcinsellik suç olmaktan çıkarıldığı gibi eş cinsler arasında evlilikler sürekli yasallaşıyor çeşitli ülkelerde. Buna rağmen hala eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken hastalık olduğunu savunan psikologlar var. çünkü aksini % 100 kesinlikle kanıtlamak imkansız. (tıpta bunun örneği çoktur). Bir psikoloğun hangi görüşü savunacağını ideolojisi ve inançları da etkiler. Şiddet filmlerinin insanları şiddete yönelttiği tespiti bir inanca değil bilimsel araştırmalara dayanıyor. bu görüşe katılmayanların yapması gereken kendileri de bilimsel araştırmalar yürüterek bu sonuca karşı çıkmaktır. söz konusu araştırmalar bilimsel kurumların yayın organlarında yayınlanmış. bilimsel savlara bilimsel savlarla karşı çıkmak en doğrusudur. şiddet yaşamın parçasıdır görüşünün temeli nedir? burada ideolojik bir tavır var: şiddeti yok edemeyiz deniliyor.
    Sansür iddiasına gelince, ben eksik yazmışım, raporlarda çocuklara yönelik programların uzman denetiminden
    geçirilmesinden söz ediliyor. mesela işkence sahnelerinin gösteriminin serbest olmasının özgürlüklerle açıklanması mümkün mü? Geyik Avcısı filminin yasaklanmasından bahis yok, ama bilimsel bir incelemede bu filmle şiddete itilme arasında bir bağlantı kurulmuşsa, bunun bilinmesinde fayda var. mesela yönetmenlerin bilmesinde yarar var. belki bazı yönetmenler bu hususu dikkate almak isterler…
    Hitler’in vejetaryenliğine gelince böyle kanıtlanmış bir gerçek yok. Kendisi hayatı boyunca ciğer ve et yemiş ama midesi problemli olduğundan fazla et yememeğe çalışmış.
    (Hitler: Neither Vegetarian Nor Animal Lover, Rynn Berry. Yazar beş temel kaynak ve sayısız ikincil kaynağa dayanarak yazmış)
    hayatının sonlarına doğru vejetaryen diyet uyguladığı iddiaları var ama empatik olarak vejetaryen olduğundan değil.

  34. amed de dicle kıyısındaki tarihi hevsel bahçelerinde on bin ağacın kesilmesi yetmemiş olmalı ki şimdi de yangın …

    devletin doğa sevgisi bu olsa gerek

  35. Marius'un sesi

    Anonim 24, neden zemini kaydiriyorsun?
    1- tibbi cihazlarin kullanimina sikayetim yok, aksine onlari kullanmak yerine, eger amac “anatomiyse” dogrudan kasapligi tercih ettikleri rahatsiz edici gorundu, bunu ifade ettim.
    2- hayvanlarin insanlar gibi dusunduklerini sanmiyorum, maalesef hangi turun ne sekilde dusundugune dair pek bir fikrim de yok.
    3- hayvanlarin fabllardaki gibi dusunduklerini sanmak, onlara insan ozellikleri atfetmek, kisilestirmek tamamen insan merkezli bir anlama cabasi, kit kafalilik. Diger yandan, iki satirda yazilan ya da ifade edilen herseyi kesin dusunme bicimi olarak kabul etmen garip, maydonozu fazla kacirmissin gibi geldi bana 🙂 Sadece farkli bir bakis acisini, farkli dilden vermeye calisan bir yorum olarak almani isterim.
    4- ayagini denk almazsan, ne olacagini kimseye sormana gerek yok, hepimiz deneyimleyecegiz o zaman neler olacagini… Hayvanlarin saldirisindan bahsetmiyorum dogal olarak, ekolojiden bahsediyorum. Annadinni

  36. http://m.radikal.com.tr/dunya/kopegi_6_gunluk_bebegini_gozleri_onunde_parcaladi-1177604

    Olay, Güney Galler’de meydana geldi. Anne Sharon John ve baba Patrick Mullane, kızları Eliza-Mae’nin doğumundan 3 gün sonra hastaneden evlerine geçtiler.
    Evlerinde Alaska cinsi bir köpek besleyen anne Shoron John, 6 günlük bebeğini kontrol için odaya girdiğinde bebeğin cesedi ve yanında yatan Alaska cinsi ‘Nisha’ adındaki köpeklerini görünce cinnet getirerek komşularına koştu. Komşularına “Köpek bebeğimin başını yedi” diye feryat eden kadın sinir krizi geçirdi. 

  37. Gun, Hatami duzettigin icin tesekkurler.

    Bazi tezlerin bilimsel kurumlardan cikmis olmasi onu hic yargilamadan kabul edecegimiz anlamina gelmiyor. Aklimizi kullanalim demem de o yuzden. Bana kalirsa bu konuda ki bir cok arastirma ideolojik inanclara kanit bulma araciligi ile yapiliyor.

    Siddet yasamin bir parcasi derken bu benim bir gozlemim. Insan kendini korumak, intikam almak, karnini doyurmak vb degisik sebeblerle siddet gorur ve uygular. Oyleki masallar bile siddet doludur. Kirmizi sapkali kizda babaanne kurt tarafindan yenir, kurtun karni yarilir filan. Sarkilarimiz efsanelerimiz, Demirci Kawa dan tut keloglan hikayelerine kadar her yerde vardir siddet. Bu dogaldir cunki masallar kucuklere hayati anlatmak icin yaratilmis seylerdir.

    Tabii sadece masallar degil ama her tur sanat urunu siddet ile doludur. Sekspir oyunlarindan tut, Orhan Kemal Romanlarina Nazim”in siirlerine kadar siddetin girmedigi yer yoktur. Bu da cok dogal. Oyleki siddet karsiti sanat eserleri bile, ornegin “savas karsiti Bati yakasinda Bir Sey yok Romani”, ya da Schindler”in Listesi siddet doludur.

    Ama insanlarin mesela cocuklarin Kirmizi baslikli kiz okudu diye siddete yoneldigini varsaymak sacma. Peki Kirmizi baslikli kizdan etkilenmeyen birisi Deer Hunter”dan niye etkilensin?

    Burada birinci sorun, siddetin pedagojik bir sorun oldugunu kabul de yatar. Bunu bilimsel bir tartisma diye kulak arkasi edebiliriz ama bu kabulden hizla daha vahim sonuclar cikmaya basliyor. Mesela yukarida soyledigin uzmanlarin denetlemesi.

    Hemen tum sansur yasalari cocuklari korumak adina yapilir. Ya siddet ya da sekse karsi. Sadece sansur yasalari degil ama her tur fisleme kontrol vb bu gerekcelere dayandiriliyor. Bu tur arastirmalar da toplum gozunde bu baskici yasalari mesru ya da en azindan makul kiliyor.

    Ben hayvanlara karsi siddeti de ayni sekilde ele aliyorum. Biz karnimizi doyurmak, kendimizi korumak, sagligimizi korumak, urunlerimizi korumak vb icin hayvanlara siddet uyguluyoruz. Bu siddetin gerekliligi vb tartisilabilir. Ama bu siddetin cocuklarin ruhunu bozdugunu onlari siddete yonettigini iddia etmek sacma. Simdi hangimiz evimizi bir fare bastiginda onun oldurulmesine itiraz ediyoruz. Ya da urunlere zarar veren yaban domuzlari vuruldugunda. Peki bir zurafanin canini mesela bir fare , sican ya da tahta kurusundan daha degerli kilan ne?

    Hitler”in vegeteryanligi konusunda bayagi literatur var. Tabii karsi cikan yazilarda var. Senin kaynagini okumadim ama Hitler”in vegeteryanligi konusunda kanitlar dogrudan ahcisi, Arkadasi Gobbels”in anilari 1941-42 de ki katildigi toplantilarda ki tutanaklar gosteriliyor. Yani birinci elden kanitlar.

    Aslinda mesele sadece o da degil. Naziler bir cok cevre yasasi cikardilar. Hayvanlar uzerinde deneyleri ilk yasaklayanlar 1933 te Prusya da naziler oldu. Hayvanlarin filmlerde kullanilmasina denetleme getirildi. Kurtlari ilk kez koruma altina ulke nazi almanyasadir. Oyleki Hayvanlari koruma yasalarina yengec kurbaga gibi hayvanlar da dahildi. Okyanuslar uzerine ilk koruma yasalarini onerenler onlardir.

    Bunlari soyleme sebebim nazilerin ne kadar iyi insanlar olmalarini gostermk degil Biliyoruz ki degildiler ve hayvanlar uzerinde deneyleri yasaklayan ayni Almanya insanlar uzerinde deneyleri bol miktarda denedi. Yengeclerin haslanmasina karsi cikan naziler insanlari gas odalarinda oldurduler.

    Naziler felsefi olarak sosyal darwinisttiler. Insani merkezine almayan tum akimlar, Yesilci cevreci akimlar da cok rahatlikla fasizmle bulusabilirler ki nazilerde bunu goruyoruz. Ancak insani odagina alan bir anlayis dogayi ve insani beraber koruyabilir.

    Ustelik gunumuzde de durum farkli degildir. Ornegin sokakta kurban kesildigini gorseler kiyameti koparacak Alman Yesilleri Yugoslavyalilari bombalamakta, on binlercesini sokak ortasinde evlerinde pazar yerlerinde isyerlerinde okullarinda oldurmekte hic bir yanlis gormemislerdi.

  38. Frida,
    medya etkileri laboratuvar deneyleri ile ölçülemez. bu yüzden türlü türlü şiddet kuramı ortaya atılmıştır.
    sosyal öğrenme kuramı, ekme kuramı (ve alaklı olarak “kötü dünya sendromu”), hazırlama kuramı, duyarsızlaştırma, uyarılma vs vs gibi.

    bir davranışın temelini araştırdığında, o davranışı tek bir değişkene bağlayamıyoruz. şiddet ilgili yapılan deneylerin pek çoğu; ya deneye katılanları yönlendirdiği için ya da ya da yöntem aşamasında hatalar/eksikliklere sahip olduğu için geçersizdir. bu yüzden bütün şiddet kuramlarının kendilerine dair bir eksisi bulunur.

    mesele ben şimdi öyle bir çalışma/deney ortamı hazırlarım ki; istediğim her sonucu çıkaracak biçimde araştırmayı yönlendirebilirim. bunu ne kadar “mantıklıymış gibi gösterirsem” o kadar geçerli olur.
    (“David Trend-Medayada şiddet efsanesi eleştirel bir giriş” konuyla ilgiliysen tavsiye ederim. pahalı bir kitap değil. 7-8 lira, bilemedin en fazla 10 liradır.)

    çocuk konusuna gelince; şiddet çocukları çok etkiler, onları korumalıyız tavrına pek sıcak bakmıyorum. şiddet herkesi etkiler o yüzden, herkesi korumalıyız. bu da şiddete göz yumarak, şiddete bakmayarak olmaz. devlet şiddetini , hayvanlara yönelik şiddeti, sınıflar arası uçuruma neden olan ekonomik şiddeti, kadına yönelik şiddeti, vb şiddet eylemlerini görmeliyiz ki karşı çıkabilelim, engel olabilelim. şiddet tanık olmaktan kaçmak en fazla senin kendi vicdanını rahatlatır. çocuklara yönelik aşırı korumacı bir tavır da bizleri muhafazakarlaştırır. çocuklar beyinsiz birer zombi değil. değerlendirebilecek, eleştirebilecek kadar düşünebiliyorlar. hatta çoğu konuda en az yetişkinler kadar eleştirel bakabilirler. çocukları bu kadar aşağılamanın bir anlamı yok. maruz kalınan şiddeti anlamlandırmakta sıkıntı yaşayan bir çocuk ile karşılaşırsan makul bir dille açıklamayı deneyebilirsin. dediğim gibi çocuklar salak değil. önemli olan, günlük sorunların çözümünde şiddet kullanmanın hatalı bir tavır olacağını anlatabilmek/gösterebilmektir.

    şimdi beni asıl rahatsız eden konuya gelmek istiyorum. yahu orada hayvanlar hapsediliyor, işkence görüyor ve öldürülüyor. sıkıntımız “aman çocuklar görmesin” mi olacak? yapmayın lütfen dikkatinizi olaydaki asıl kurbanlara yöneltmeyi deneyin. Niyet okuması yapmak istemem ama benim anladığıma göre başlıktaki “katli seyretmek” çocuklara yönelik korumacı bir tutum değil batı’nın şiddet içerikli eylemlerine yönelik bir eleştiridir. (tıpkı körfez savaşını televizyonda gerçekten daha gerçek biçimde izlemek gibi, Irak’ın bombalanmasını televizyonda gerçekten daha gerçek biçimde izlemek gibi ya da biraz daha farklı bir yönden bakarsak ruanda’yı izlemek gibi vs.)

    yazıyı sonuca bağlamak için tekrar etmek istiyorum; bu olayda asıl kurbanlara odaklanmak gereklidir. aksi takdirde çok uzun süre boyunca çocukların gözlerini kapatmak zorunda kalırız.