Mahmut Alınak / “SUSMA, SUSTUKÇA ÇOCUKLAR ÖLÜYOR”

Cizreli çocuklar dün, “SUSMA, SUSTUKÇA ÇOCUKLAR ÖLÜYOR,” diye yazılı bir pankartla yürüdüler. Bazıları da soruyor: “Çocuklar burada, peki büyükler nerede?”

Siyasetçiler Cizre’ye gidip nutuk attılar, sonra da halk dağılırken 12 yaşındaki Nihat Kazanhan adındaki çocuk kurşunlanarak öldürüldü.

Olayın tüm görgü tanıkları polisin ateş ettiğini söylüyorlar. Adli Tıp raporu, Nihat’ın av tüfeğiyle vurulduğunu ileri sürüyor. Bu rapor beni yıllar öncesine götürdü. 1992 Newroz’ unda başları poşulu kişiler Cizre’de kaleşnikoflarla ateş edip onlarca kişiyi öldürmüşlerdi. Erdal İnönü Başbakan yardımcısı, ben de SHP grup başkanvekiliydim. Halk ateş edenlerin devlet güçleri olduğunda ısrar ediyordu. Erdal İnönü ile görüşüp duruma el koymasını istedim. İnönü, kamera kayıtlarını izlediğini, ateş edenlerin polisler değil başları poşulu PKK’ liler olduğunu söyledi. “Size mi inanayım, yoksa gözlerime mi? deyince söyleyecek söz bulamamıştım.

Dehşet verici gerçek yıllar sonra gün ışığına çıktı: Diyarbakır Cezaevi’ndeki itirafçılar silahlandırılarak Cizre’ye getirilmiş ve halka ateş ettirilmişti. Katliamı yapan itirafçılar işleri bitince de cezaevine geri götürülmüşlerdi. Onca masum insan, devletçe PKK’ye karşı yürütülen psikolojik savaşa kurban edilmişti.

Cizre’deki olaya dönersek… Diyelim ki, adli tıp raporu doğru ve bu çocuk av tüfeğiyle vurulmuş! Bu, polisin ateş ettiği gerçeğini değiştirir mi? Polis av tüfeğiyle ateş edemez mi?

Olayın başka bir yönünü de gözden kaçırmamak gerekiyor. Halkı toplayanlar halkın can güvenliğinden sorumludurlar. Öyle nutuk atıp, sonra da çekip gitmek önderlerin işi değildir. Topladığın insanların güvenlik içinde dağılmalarını sağlamak senin görevindir. Gerçek halk önderleri böyle yaparlar. Mahatma Gandhi, Martin Luther King veya Che Guevera halk güvenli bir şekilde evine ve iş yerine gitmedikçe bir yere ayrılmazlardı.

Yüksekova’da olduğu gibi Cizre’ de de gençler sahipsiz, başsız ve ne yapacaklarını bilemez bir haldedirler. Aklı başında bir kurmay heyeti, bu genç potansiyeli pekâlâ yararlı bir mecraya sokarak bu kanlı provokasyonların önüne geçebilir. Ancak bu yapılmıyor!

Cizre’deki olayları, devletin içine çöreklenmiş bir ekibin işi diye göstermek, AKP’yi aklayan bir düşüncedir. Eskiden de her karanlık cinayet kontrgerilla’nın işi denilerek devlet ve hükümetler aklanırdı. Yıllar sonra zamanın Meclis’ te Milli Savunma Bakanı’nın ağzından öğrendik ki, o gizli sandığımız kontrgerilla, devletin bilgisi dahilinde hareket eden silahlı resmi bir örgütmüş. Yani kontrgerilla devletin kendisiymiş!

Polis AKP’nin polisidir, o çocuklara sıkılan kurşunlar da AKP kurşunlarıdır. AKP’yi temize çıkaran bu açıklamalar kanlı provokasyona hizmet ediyor.

İstense birkaç günlük bir çalışmayla Cizre’de işler yoluna koyulabilir. alinakmahmut@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Halil İbrahim Özkurt / Devrim Ama Nasıl?

Olduk olmadık değişimlere, iktidar değişikliklerine hatta burjuva reformlarına bile “DEVRİM” dendi.  Zorunlu giysi gibi tek adamların dayatmaları …

Tek yorum.

  1. Hiç iyi bir “politikacı” olmadığınız ne kadar da belli! Siz tutsaksınız; “iyi politikacılar”, bir “köle siyaset” yürütmek üzere “özgür!”
    “İyi insan” sanırım “iyi politikacı” olamaz… Bu çelişkiyi yaşıyor olmalısınız!

    “İyi politikacılar”, tarih kitaplarında bebelerin zihninde yer alacak ve siz unutulacaksınız! ,
    Gülünç olanı biliyorsunuz; yaşıyorken berbat bir rezil olduğunu bilenler, daha da acıklısı berbat bir rezil olduğunu bilmeyenler de, bu salak kitaplarda yer alırken, sizin gibi insanlar “adsız” kalacaklar… Bu mezarında çürürken, o belleksiz, anısız kemikler üzerinden yapılan bu söylemler özünde salakçadır; adalet duygusu ve insanlığını yitirmemişler için her şey bizzat yaşarken “kendi ruhunda” yapılan hesaplaşmalar üzerinden değerini bulur… Bulacaktır… En büyük yargı yeri, psişik-psikiyatrik olarak hasta zorba olmayan insanın, süreci bilen-diyalektik tarihselliğini-sağlığını koruyan insanın vicdanıdır. *** Ve vicdansız bir siyasetin izlendiği zamanlarda… Katiller, mazlum duruşlu-bakışlı halleriyle sizin gibi insanların seslerini duyulmaz kılıyor… Bu tarihsel trajedi öyle korkunç ki, onlarca-yüzlerce yıl sonra bile gülünç olmayacak… RTE ile yatağa girenin masumiyetini koruması imkansızdır; deneniyor… İmkansız olan.. Utanç’dır baki kalan!