Türkiye de Esirleri Serbest Bırakmalıdır!

 

Öncelikle, sekiz genç askerin serbest bırakılmasına çok sevindiğimi belirteyim. Hangi taraftan olursa olsun, ne gerekçeyle esir alınmış ya da tutuklanmış olursa olsun, kapalı bir yerde zor yoluyla tutulan insanların serbest kalması her zaman yüreğimi sevinçle doldurmuştur.

Ne var ki, bu haberi aldığım anda bir arkadaşımın yolladığı bir video filmi, bana sevinçle hüznü ve üzüntüyü bir arada yaşattı. Bu, Roj TV’de yayımlanmış sekiz genç askerin video filmiydi. Gençler, bir PKK ya da Kürt bayrağının önüne dizilmişlerdi. O bayrağın önünde öylece kameraya bakmak zorunda bırakılmışlardı. Birden gözümün önüne, yakalanan solcuların ya da PKK’lıların Türk bayrağının önünde durmak zorunda bırakıldıkları görüntüler geldi. Gerçekten utanç vericiydi, PKK’nın savaştığı rakibini böylesine taklit etmesi. Ama aynı zamanda öğreticiydi. Zıddınızla boğazlaşmak sizi giderek zıddınıza benzetmeye başlıyordu. Geçmiş devrimlerde de böyle olmamış mıydı? Bunları düşünmek, o gençlerin, isteklerinin hilafına herhangi bir ulusal bayrağın ya da parti bayrağının önünde durmak zorunda bırakılmalarının verdiği iç sıkıntısını azaltamadı tabii ki.

Gelelim şimdi Türkiye tarafına. Esirler serbest bırakıldı. Milletçe seviniyoruz. Aman ne iyi. Ama kimsenin aklına, Türkiye tarafı da PKK’lı esirleri bıraksın demek gelmiyor. Tabii, bizimkiler kahraman mehmetçik, öbürleri terörist. Onlar esir alınmayı bile hak etmeyip, punduna getirilerek kafalarına kurşun sıkılacak suçlular. Bu kafa değişmedikçe, Türkiye asla büyük düşünen, büyük davranan bir ülke olamayacak.

Peki bunu da bir yana bırakalım. PKK’nın serbest bıraktığı esirler serbest mi gerçekten? Onların TSK’nın denetiminde davranmak ve konuşmak zorunda olan bir çeşit yeni tür tutuklular olduklarını düşünmek eğilimindeyim. Hiçbir zaman esir oldukları günlerin gerçeğini serbestçe açıklayamayacaklar. Kendilerine nasıl konuşmaları empoze edilmişse öyle konuşacaklar, konuşmak zorunda kalacaklar. Basın başlarına üşüşecek bir süre sonra. Onlardan, gördükleri “mezalim” hakkında anlatılar talep edecekler, devlet baskısının yanına bir de paranın ve kamuoyunun baskısı eklenecek. Eğer ileriki günler beni haksız çıkarırsa, haksızlığımı kabul etmeye hazır olduğumu şimdiden belirteyim.

Son olarak. Bu çocuklar büyük bir şok geçirdiler. Ölümden döndüler. Kaderlerinin ne olacağını bilmedikleri günler yaşadılar. Zaten askere isteklerinin hilafına alınmış, hiç tanımadıkları insanlarla dövüşmeye zorla gönderilmişlerdi. Arkadaşları hayatlarını verdiler, kendileri hasbelkader hayatta kaldılar. Bu durumda, Genel Kurmay’ın, hiç değilse bu aşamada bir jest yapıp bu gençlerin geri kalan askerlik sürelerini kendilerine hediye etmesi gerekmez miydi? Yok canım, biz de Genel Kurmay’dan çok fazla şeyler talep etmeye başladık galiba!

Sanırım, serbest bırakılmakla, özgür olmak, özgür olmakla, gerçekten özgür olabilmek arasında da epeyce mesafeler var.

Gün Zileli
4 Kasım 2007

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Fetih… İşgal… Kurtuluş…!!!

Artıgerçek Savaşlar genellikle devletlerin egemenlik taleplerinden ya da iddialarından çıkar. Bir devlet, bir ülkenin topraklarına …