1917: Küçük Balık Büyük Balığı Yer!

1917 büyük Rusya devrimi 8 Mart kadınlar gününde (Rus takvimine göre Şubat), Petersburg’da kadınların fırınlara yürümesiyle başladı. İşçiler zaten direnişteydi. Köylüler harekete geçmeye hazırdı. Cephe çözülmüş, askerler silahlarını bırakarak geri çekilmeye başlamıştı. Çarlığın otoritesi çökmenin eşiğindeydi.

Bu büyük bir toplumsal işçi-köylü-asker devriminin başlangıcıydı. Olaylar hızla gelişti. İşçi-köylü-asker Sovyetleri bir iktidar odağı olarak yükseldi, geçici hükümetler, devrimin organları olan İşçi-Köylü-Asker Sovyetleriyle iktidarı paylaşmak zorunda kaldı. Devrim tüm siyasal partileri sarstı ve böldü. Sosyalist devrimciler sağ ve sol kanatlara bölündü. Bolşevikler bölünmenin eşiğine geldi, ancak Lenin’in devrimi destekleyen çizgisinin hakim olması bu bölünmeyi engelledi.

Devrim, hükmünü kitlelerin ayaklanmasıyla fiilen sürdürüyordu. İşçiler fabrikaları, köylüler herhangi bir kararname beklemeksizin bey topraklarını işgal etmeye giriştiler. Askerler de geçici hükümetin savaşa devam kararını hiçe sayarak ve başlarındaki subayların emirlerine uymayı reddederek kitleler halinde cephe gerisine çekilmeye başladı.

Devrim süreci hızla ilerledi ve Temmuz günlerinde zirve noktasına ulaştı. Geçici hükümetin hiçbir otoritesi kalmamıştı. Sovyetler iktidarı bütünüyle devralmaya hazırdı. Ne var ki, o güne kadar kitlelerin devrimci girişimlerini sonuna kadar destekleyen ve tahrik eden Bolşevik Partisi iktidara hazır değildi. Çünkü Bolşevikler Sovyetlerde hâlâ azınlıktı. Eğer Sovyetler iktidarı bütünüyle ele geçirecek olursa Bolşevik Partisi, iktidarın küçük bir ortağı olacaktı. Oysa Lenin iktidarın bütününü, olmadı en büyük kısmını istiyordu. Bunun yolu da, geleceğin yeni iktidar organı Sovyetler’de çoğunluğu ele geçirmekti ki, zaten süreç bu yönde ilerliyor, Bolşevikler hızla güçleniyordu.

Bu yüzden Bolşevikler, Temmuz ayaklanmasını bütün güçleriyle barışçı bir gösteriye dönüştürmek için bütün ajitatörlerini seferber ettiler ve başardılar da.

1917 Ekim’inde Bolşevikler artık Sovyetlerde çoğunluğu elde etmişti. Bunun üzerine Lenin, iktidarın çanlarının çaldığını anlayarak Bolşevik Partisi’ni iktidar için seferber etti. Toplumsal devrim fırtınasını yaratan işçi-köylü-asker kitlelerinin barış, ekmek, özgürlük taleplerine dayanan ve bütün bunları vaad eden Bolşevikler böylece iktidara geldiler.

“Tüm iktidar Sovyetlere” sloganıyla iktidara gelen Bolşeviklerin iktidara geldikten sonra yaptıkları ilk iş, Sovyetlerin elinden var olan tüm iktidarı almak oldu. Artık iktidar, Bolşeviklerin büyük ağırlıkta olduğu (Sol-Sosyalist Devrimciler azınlıktaydı) Komiserler kurulunda, daha doğrusu bu kurulu da denetleyen Bolşevik Partisi Politbürosundaydı.

Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra devrim üç aşamada sona erdirildi ve bastırıldı.

Birinci aşama 1917-1921 yıllarını kapsar. Bu dört yılda iktidarı tamamen ve tek başına ele geçiren Bolşevik Partisi, bir yandan eski rejimin temsilcisi Beyaz Ordulara, bir yandan da devrimi desteklemiş, Rusya’da yaşayan milliyetlere ve köylülüğe karşı bir savaş yürüttü. Bu savaş, anarşistlerin ve diğer sosyalist partilerin ezilmesinin ve yasa dışı ilan edilmesinin gerekçesi oldu, iç savaşı kazanma gerekçesiyle yürürlüğe konan Savaş Komünizmi uygulaması köylülüğün Bolşeviklere karşı ayaklanmasına yol açmıştı. Köylüler, kendilerine toprak vaad eden “Bolşevikleri” seviyor, topraklarını ellerinden alan ve ürünlerine ekilecek tohuma kadar el koyan “komünistler”den nefret ediyordu. Ukrayna’daki anarşist Mahno köylü gerillalarını 1920 yılına kadar ezen Kızıl ordu, Tampov bölgesindeki köylü ayaklanmalarıyla 1920’lerin ortalarına kadar uğraşmak zorunda kaldı. Aynı Kızıl Ordu, özgürlük vaadiyle ayağa kalkan Rusya’nın ezilen milliyetlerini de, kâh özerklik veriyormuş gibi yaparak, kâh silah zoruyla bastırdı.

Bu birinci aşama, Bolşeviklerin, devrimin ideallerine bağlı kalan, sol kolları Kronstadt bahriyelilerinin ayaklanmasını 1921 Mart’ında ezmesiyle kapandı. Bu kapanış aynı zamanda, o günlere rastlayan SBKP 10. Kongresinde alınan bir karar gereğince Bolşevik Partisi’nin içindeki sol ve devrimci hiziplerin yasaklanmasıyla da özdeştir. Bundan sonra NEP ilan edildi ve köylülüğe karşı Savaş Komünizmiyle girişilen iç savaşa son verildi. Bolşevikler, iç savaşla birlikte kitlelerin devrimini de bitirmiş, diğer devrimci, sosyalist ve Bolşevik hizipleri dışarda bırakan bir sosyalist yasallık dönemi başlatmıştı. Artık hizipsiz bir Bolşevik Partisi, tek parti diktatörlüğü yoluyla hükmedecekti.

Kısacası, Bolşevik Partisi, kendisini iktidara getiren devrimi yemişti.

 

İkinci aşamada, 1921-1934 yıllarını kapsayan, iktidarın Bolşevik Partisi’nden Stalinist devlet bürokrasisine geçişi gerçekleşmiştir. Lenin daha sağlığında, devlet bürokrasisinin Bolşevik iktidarı için ne büyük tehlike oluşturduğunu görmüş ve buna karşı çeşitli önlemler almaya çalışmıştı. Lenin’in ölümünden sonra Bolşevik Partisi’nin eliti, esas olarak Troçki’nin şahsında ama onunla kısıtlı olmamak üzere devlet bürokrasisine karşı çetin bir savaş verdi. Stalin’den güç alan Stalinist devlet bürokrasisi sonunda Bolşevik eliti yenilgiye uğrattı. Troçki sürgüne gönderilir ve “sol” muhalefet ezilirken, geri kalan Bolşevik elit Stalin’e teslim oldu ve tek parti yönetimine dayanan sosyalist yasallık çerçevesi içinde önemsiz devlet görevlerine verildi.

Bu dönemde işçiler tamamen disiplin altına alındı, devrimin ortaya çıkarttığı işçi komiteleri tasfiye edildi ve işçi sendikaları devlet organları haline getirildi. Stalinist devlet bürokrasisi bütün bu dönem boyunca iktidarını, köylülüğe belli tavizler vererek iyice oturttu.

Kısacası, Stalinist devlet bürokrasisi, tek parti yönetimi altında kendisine iktidarı teslim eden Bolşevik Partisini yemişti.

 

Üçüncü aşama, Stalinist liderlerden Kirov’un öldürüldüğü 1934 yılıyla başlar ve 1939 yılında büyük tasfiyelerin sona ermesiyle noktalanır. Bu aşamada, tek partiye dayanan sosyalist yasallık sona erdirildi ve iktidar Stalinist devlet bürokrasisinden, Stalin tarafından temsil edilen tek kişi diktatörlüğüne ve onun aleti GPU-NKVD gizli polisinin eline geçti.

Stalinist devlet bürokrasisi, tek partili sosyalist yasallığın sürdürülmesini ve sanayileşme hamlesinin köylülükle uzlaşarak devam ettirilmesini istiyordu. Kirov bu eğilimin temsilcisiydi ve bu yüzden ortadan kaldırılması gerekiyordu. Kirov’un öldürülmesiyle başlayan Stalin’in büyük temizlikleri, hem Stalin’e teslim olmuş Bolşevik elitin son kalıntılarının, hem de Stalinist devlet bürokrasisinin GPU-NKVD tarafından fiilen ve fiziken yok edilmesiydi,

Bu aşamada Stalin-GPU-NKVD iktidarı, işçileri pasaport nizamına bağlayarak kölece çalıştırdı, “kulaklara karşı mücadele” adı altında Rus köylülüğünü ezdi ve köylülüğün önemli bir kesimini “kulak” olduğu gerekçesiyle çalışma kamplarına sürüp bedava esir emeği olarak kullandı. Keza Stalinist devlet bürokrasisinin ölümden kurtulanları da çalışma kamplarında bedava esir emeği olarak değerlendirildi. Çoğu, kamplarda sinekler gibi öldü. Bu dönemde tek partiye dayanan sosyalist yasallık tamamen ortadan kaldırıldı. Sınır ve yasa tanımaz bir polis rejimi tüm toplumu insafsızca ezdi.

GPU-NKVD öyle büyük ve sınır tanımaz bir güç haline gelmişti ki, bu güç, Stalin’i bile korkutuyordu. Bu yüzden, büyük temizlik döneminde, her büyük tasfiye dalgasının ardından, GPU-NKVD’yi de şefleriyle birlikte fiziken ortadan kaldırdı (Yagoda, Yezhov). Elbette gizli polis içindeki bu tasfiyeler de yine Stalin-GPU-NKVD iktidarı tarafından gerçekleştirildi,

Kısacası, Stalin-GPU-NKVD iktidarı, sosyalist yasallık döneminde iktidarı giderek kendisine teslim eden Stalinist devlet bürokrasisini yemişti.

 

Stalin’in ölümünden sonra iktidara gelen Kruşçev, 1930’larda fiziken yok edilen Stalinist devlet bürokrasisinin temsilcisiydi. Bu yüzden “kolektif yönetim” ve “sosyalist yasallık” sloganlarıyla, tek parti yönetimine dayalı sosyalist devlet bürokrasisinin hakimiyetini yeniden teessüs etmeye çalıştı. Daha ileri gidip, tarihin karanlıklarında yok edilmiş Bolşevik eliti rehabilite etmesi, hele artık uzak bir anı olan devrimin gerçek kahramanlarına, örneğin 1917 devriminin yok edilmeye çalışılan ideallerini savunmak için ayağa kalkan Kronstadt bahriyelilerine el uzatması mümkün değildi.

18 Ekim Pazar günü, Zürih’teki Kasama’da Ekim Devrimi Panelinde bunları anlatmayı düşünüyorum.

Gün Zileli

16 Ekim 2009

Hakkında Gün Zileli

Okunası

‘68’in İki Merkezi: Paris ve Prag

Artıgerçek Lejant Yayınları, bu ay, ilk kez 2000 yılında basılmış Yarılma (1954-1972)’nin gözden geçirilmiş 8. …

3 Yorumlar

  1. şöyle faydalı şeyleri yurt dışından fırsat bulup biraz da türkiye’de anlatsan da biz de gelip canlı dinlesek seni. soru sorsak, tartışsak, birikiminden istifade etsek.

  2. Ben Türkiye’deyim zaten 5 yıldır.