İlyas Aydın’a Devrimci Onuru İade Edilmelidir…

Mao zedung’un, “insanların başı pırasa başı değildir, kestiğiniz zaman yeniden yetişmez” dediği söylenir. Maocu olduğum dönemden bildiğim birçok sözünü unuttuğum halde, unutmadığım sayılı sözlerinden biridir Mao’nun bu sözü. Buna rağmen, kendi iktidarı döneminde, Stalin dönemiyle kıyaslanamasa bile, epeyce insan başı gittiği bilinmektedir. Mao’nun bu sözü, daha fazla kelle götürmeye meraklı olanları frenlemek için söylediği düşünülebilir.

Kruşçev’i beğenirsiniz, beğenmezsiniz, seversiniz, sevmezsiniz, aynı bir mevzudur ama sanırım Çin Komünist Partisi’sinden kaynaklanarak Maocuların ona “revizyonist” yaftası takmasının bir yafta olmaktan öteye bir anlamı yoktur. Kruşçev bence, döneminin Sovyet bürokrasisinin bir temsilcisiydi ve revizyonizmle falan bir ilgisi yoktu. Yani “teoriyi tekrar gözden geçirmeliyiz” falan dememişti, keşke deseydi, keşke böyle bir cesarete sahip olsaydı. Ne gezer. O, Rusya’da hasbelkader kurulmuş ve yürümekte olan rejimi, fazla sarsıntıya uğratmadan, koşullara göre yürütmeye çalışan bir devlet adamıydı, hepsi bu. Bununla birlikte, Stalin’in ölümünden sonra, çok kısıtlı ölçülerde de olsa Stalin’in suçlarının bir kısmını açıklaması ve Stalin kurbanlarından az bir kısmını rehabilite etmesi pandoranın kutusunun açılmasına hizmet etmesi bakımından hayırlı olmuştur. Kruşçev bu kadarını yapmaya cesaret etmiştir de, Kruşçev hakkında atıp tutan Türkiye solunun ne kadar devrimci cesareti vardır acaba? Sol örgütlerin örgüt içi infazlarında nahak yere hayatını kaybetmiş olanlar hakkında kim sesini yükseltebiliyor?

Bu kurbanlardan ilk hatırladığım, Adil Ovalıoğlu’dur. Aydınlık hareketi içindeki küçük bir fraksiyonun iç hesaplaşmasında öldürüldü. Adil’i tanırdım. Esaslı bir militandı. 16 Haziran gecesi,İşçi-Köylü gazetesine işçi direnişi hakkındaki yazıyı, onunla ve daha sonra Yükseliş’te faşistler tarafından vurularak öldürülecek kardeşi Sami Ovalıoğlu’yla birlikte, Üsküdar taraflarındaki babalarının evinde birlikte yazmıştık. Adil Ovalıoğlu, daha öldürüldüğü anda tüm devrimciler tarafından aklanmış bir devrimciydi. Zaten onu öldürenler de, Adil’in “ajan” falan olduğunu iddia etmiş değillerdir. Bu yüzden bugün Adil konusunda netleşmemizi gerektiren bir durum yok.

Ama, Adil’den sonraki kurban İlyas Aydın öyle mi ya? Yüzbaşı İlyas Aydın, THKP-C örgütünün o zamanki genç subay kadrosunda önemli görevler yerine getirmiş bir devrimciydi. Tutuklanmaların yaygınlaşmasından sonra, hakkında isnatsız söylentiler yayıldı örgüt çevrelerinde: “Mit ajanı” Böylesi bir söylenti bir kere çıkmaya görsün bir insan hakkında, artık peşini bırakmaz. İlyas Aydın’ın da peşini bırakmadı. Umarsız ve yaralı kendini zor bela attığı Filistin kamplarında geldi onu buldu. Oradaki bir takım solcular İlyas Aydın’ı tutuklayıp işkence eşliğinde sorguladılr. İşkence altında aldıkları ifadelere dayanarak infaz ettiler.

İlyas Aydın olayı bugün hâlâ tartışılmaktadır, özellikle o günleri yaşayan solcu ve devrimciler arasında. Ben bugüne kadar İlyas’ın “ajanlığı” konusunda sağlam deliller getiren tek kişiye rastlamadım. Bırakın sağlam deliller getirmeyi, konuştuğum aşağı yukarı herkes, İlyas’ın “ajan” olduğuna inanmadığı hakkındaki vicdani kanaatini belirtmiştir. Buna, İlyas’la o dönemde çok yakın ilişki içinde bulunmuş, İlyas’ın tuttuğu örgüt evlerinde kalmış olanlar da dahildir. Ben doğrudan kendisiyle konuşmadım ama İlyas’ı örgüte alan Orhan Savaşçı’nın da, İlyas’ın ajan olmadığı konusunda son derece net olduğunu biliyorum. Kaldı ki, kendisi hakkındaki söylentilerden haberi olduğu halde Filistin’deki yoldaşlarına ulaşmaktan başka bir düşüncesi olmayan İlyas Aydın eğer gerçekten ajan olsaydı, bugün toprağın altında değil, Mahir Kaynaklar ve diğerleri gibi baş köşelerde “uzman” görüşlerini serd eden birisi olarak yaşamını idame ettirebilirdi.

Peki o zaman bu susuş kumkuması ne? Örgütlere bir şey demiyorum, onlar konuşmazlar, konuşmak işlerine gelmez, çünkü epeycesinin örgüt içi infaz suçu vardır. Peki ama ya bizim kuşak. Bizler neden susuyoruz? Hem de Kruşçev’e o zamanlar hiç tereddütsüz “revizyonist” demiş, onu beğenmemiş olan bizler. Kruşçev ykadar cesaretimiz yokmuş demek. Üstelik, Kruşçev, Stalin’in cinayetlerini kısmen de olsa 20 yıl sonra açıklamıştı. İlyas Aydın olayının üzerinden nerdeyse 40 yıl geçmiş bulunuyor.

İlyas Aydın dürüst bir devrimcidir. Rehabilete edilmeli, hak ettiği devrimci onur 40 yıl sonra da olsa kendisine iade edilmelidir.

Bu bir başlangıç olsun!

Gün Zileli

3 Mart 2010

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Faik Akçay / Kitap Yorum: Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar, Gün Zileli

Daktilo 1984’ten alınmıştır “Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar”1 adlı yapıt, Gün Zileli’nin titiz bir araştırması. …

6 Yorumlar

  1. Bu yazıyı ne yazık ki şimdi okuyorum.Önce Adil Ovalıoğlu’ndan başlayayım.1980 veya 81 yılıydı.TİKKO’lu bir militan arkadaşla konuşuyorduk.Garbis Altunoğlu’nun efsaneleşen işkenceye karşı direnişini anlatıyordu.Laf açıldı; Adil Ovalıoğlu için ” AMA O’DA ÇOK SORU SORUYORMUŞ” deyince ürperdim.Gün Zileli çok haklı, örgütler konuşmamayı ya da bu türden mırın kırınlarla geçiştirmeyi uygun görürler.Artık anılar yazılmaya, yayınlanmaya başladı.Göreceğiz, vukuatları.
    İlyas Aydın meselesi ise bugüne değin kanıtlanamamış bir ithamla, acı biçimde son buldu.Ölümünden sonra bile rahat bırakılmadı; Baki Tuğ, İsrail’de yaşadığını ve Apo’nun yakın adamı olarak bilinen Pilot Necati’nin aslında İlyas Aydın olduğunu ortaya attı.Oysa infaz edildiği açık, biliniyor.Bu tartışma asli aktörler konuşmadıkça bitmeyecek.Geçtiğimiz yıllarda yine açıldı, Ömer Laçiner, ihtimal vermiyorum deyince, Oğuzhan Müftüoğlu, taksi ile geçerken genel kurmayın merdivenlerinde gözleriyle gördüğünü söyleyerek çıkıştı.Ertuğrul Kürkçü’de evet ajandır demedi.Çok yakınlarda Kızıldere’de operasyon öncesi eve gelip ayrıldığı yazıldı.Araştırdım yok öyle birşey.Orhan Savaşçı’da ajandı demiyorsa, ajan hükmünü verip infaz kararı alanlar artık ortaya çıkıp kendi iddia ve kanıtlarını ortaya sermelidirler.Yoksa vebal üstlerinde kalacaktır.Tarih ve vukuatların üzeri örtülü kalsa bile gün ışığına çıkıyor er ya da geç.Stalinizm belası bir hayalet gibi hala bu ülkenin solunun üzerinde dolaşıyor.YA BASTA

  2. Ha şöyle be çocuklar. Yükseltin sesinizi şöyle. Haksızlıklar son bulsun. Baksanıza koca diktatörlükler yıkılıyor çatır çatır. Biz yıllar önce haksız bir suçlamayla katledilmiş devrimci evlatlarımız için mi sesimizi yükseltmekten korkacağız.

  3. Soyle bir dusunuyorumda Turkiye devrimci mucadelesi cok buyuk trajediler yasamis…Hele hele bu olay ilyasin infazi hatali ise yaziklar olsun ono sorgulayip imha edenlere…Eger rahmetli ajan ise neden kampa devrimci arkadaslarinin yanina gitsin…Cok soru isareti var yazik bu canlara cok yazik

  4. Sayin Zileli,
    Devrimci orgutlerin icinde uygulanan infazlar, devrimin daha yapilmadan,-ustelik de ajanlik disi suclamalarla- kendi evlatlarini yemeye basladiginin ornekleri degilmidir??

  5. Beyaz diş arkadaşım, devrimi örgütler değeil, ezilen işçi, köylü ve erler yapar, dolayısıyla devrimcilik adına yapılan örgüt içi cinayetlerin devrimle hiçbir alakası yoktur. Bunlar, tam da devrim adına halkı ezecek karşıdevrimin önuygulamaları olarak görülmelidir. Gerçek devrim bunları süpürür atar.