Anayasa Oylaması… Hepsi aynı Kapıya Çıkar!

Güncel siyasi konularda kalem oynatmanın pek bana göre bir iş olmadığının bilincindeyim. Bırakın yazmayı, bu konularda günlük medyada yazılan ve söylenenleri izlemek bile gelmez içimden. Halkın kaderinden mi koptum? Birileri böyle eleştirebilirler beni. Görünürde pek de haksız olmazlar. “Adam çekilmiş sırça köşküne, halkın geleceğini ilgilendiren konulara sırtını dönmüş” diyenleri duyar gibiyim. Evet ama ya bu tutumum halkın geleceğine kayıtsızlıktan değil de, bu geleceğe ilişkin fazlasıyla kaygılanmaktan kaynaklanıyorsa…

Açmaya çalışayım. 12 Eylül’de bir Anayasa referandumu yapılacak. İki alternatif var: Evet ve hayır. İçinden ne evet, ne de hayır demek gelmeyenler ise boykot alternatifini ileri sürüyorlar. İşin kötü tarafı, ben boykotçu da değilim. Çünkü boykot demenin bile oynanan oyuna bir tarafından katılmak anlamına geleceği gibi sert bir tutumum var. O halde ne diyorsun kardeşim?

Bir şey demiyorum. Bir şey demek içimden gelmiyor. Çünkü bütün “alternatiflerin” aynı kapıya çıktığını düşünüyorum. İster evet deyin, ister hayır, isterse boykot çağrısı yapın, bunların hepsi, halkı gerçek bir kurtuluş yolu bulmaktan uzaklaştırmaya yarıyor. Bana en doğrusu, bütün alternatiflere kulakları tıkamak, sırtını dönmek ve bu olaydan mümkün olduğunca uzak durmak gibi geliyor. Bu anlamda benim böyle bir yazı yazmam bile yanlış aslında.

Nedir Anayasa? Halkı yönetecekleri bağlayan kurallar dizisi. Sanki halkın haklarını da saptayan kurallar söz konusuymuş gibi gözükür ama bu da bir aldatmacadır. Halkın bir Anayasal düzende hiçbir gerçek hakkı yoktur. Parlak sözlere kulak asmayın. Anayasalar, temelde, yönetilenlerin nasıl yönetileceğini belirler. Ek olarak da halkı yöneten egemen kliklerin aralarındaki ilişkileri düzenler. Halk neden, kendisinin nasıl yönetileceği ve aynı zamanda kendisini yöneteceklerin aralarındaki ilişkilerin nasıl olacağı konusunda bir karar versin, bir tercihte bulunsun ki. Bu, beni şöyle dövün, döverken kamçı değil, sopa kullanın, beni daha az ya da insaflı sömürün, ayrıca beni dövenler ve sömürenler olarak şu klik şu haklara sahip olsun, diğeri de yöneticilik işine şu şekilde katılsın demekten farksızdır. Halk için önemli olan dövülmemek ve sömürülmemektir. Bunun yolu da yönetilmeyi ve tepesindeki yönetici sultaları, egemenleri ve onların egemenliklerini reddetmektir. Yani bunun gerçek yolu, Anayasa denen şeyi reddetmektir. “Anayasaya hayır” diye bir slogan atacağım ama bu günkü “hayır”cılarla karıştırılırım diye korkuyorum.

Evet diyenler neye evet diyor? Onlara göre, 12 Eylül Anayasası değiştiriliyor, hadi o kadarına kimse inanmıyorsa 12 Eylül Anayasası tadil ediliyor diyelim. Evet ama 12 Eylül Anayasası tadil edilip de ne olacak? Daha “sivil” maddeler getiriliyormuş. Evet ama neden beni “daha sivil”lerin dövmesini ya da sömürmesini isteyeyim ki?

Hayır diyenler neye hayır diyor? Hayırcılar biraz daha karışık. Bunların bir kısmı düpedüz 12 Eylül Anayasası’nın değişmesini istemedikleri için hayır diyor. Örneğin aşırı sağcılar ve MHP bu yüzden hayırcı. CHP de bir bakıma öyle. Öte yandan, 12 Eylül Anayasası’nın yeterince değişmediğini düşündüğü için hayırcı olanlar da var. Bunlar daha çok ulusalcı solcular ya da sol eğilimli başka gruplar gibi görünüyor. Tamam ama bu hayırcılar da, hayırcılıklarıyla sanki 12 Eylül Anayasası’nı savunuyor veya asker vesayetinin devamından yanaymışlar gibi bir pozisyona düşmüyorlar mı? Zaten AKP’nin onları köşeye sıkıştırdığı nokta da bu.

Boykotçular daha tutarlı gibi görünüyor bu durumda. Ne var ki, onlar da neden boykotçu olduklarını yeterince açıklayamıyorlar. Hazırlanan yeni Anayasayı yetersiz gördükleri için mi boykot diyorlar, yoksa benim yukarda açıkladığım daha radikal ve oyunun tamamen dışında olmak istedikleri için mi, bu tam net değil. Sanki, bir yandan yeni taslağı yetersiz buldukları, bir yandan da 12 Eylülcülerle ve ulusalcı solcularla aynı yere düşmek istemedikleri için boykot diyor gibiler. Sanki çok daha “demokratik” bir anayasa önerisi gelseydi veya 12 Eylül Anayasasını tadil eden değil de, çok daha sivil bir tasarı hazırlansaydı evetçilere katılacaklarmış gibi bir halleri var. Yani Anayasa denen yönetici kurallarını toptan ve kökten reddetmiyorlarmış gibi geliyor bana.

Kısaca belirteyim: Evet de deseniz, hayır da deseniz, boykot da deseniz, hepsi, Anayasal yönetim kurallarını kabul ettikleri için aynı kapıya çıkar. Bu kapı, üst kattaki yöneticinin kapısıdır. Biz alt kattakilerin ise binayı toptan yıkmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yok. Elbette, geçmişteki devrimlerde olduğu gibi binanın üstümüze yıkılmamasına dikkat etmek ve ne yönetenin ne de yönetilenin olduğu yeni bir bina yapma konusunda net fikirlere sahip olmak koşuluyla.

Gün Zileli

6 Ağustos 2010

Hakkında Gün Zileli

Okunası

İran-Türkiye “Fay Hattı”

Artıgerçek Sarsıntılı toplumsal gelişme ve değişimlerle yeryüzündeki sarsıntılı değişimler arasında bir benzerlik olduğu düşünülebilir. İkisi …

93 Yorumlar

  1. Simdiye kadar yapilan yeni binalar eskilerinden de berbat oldu. Bu kadar devrim sonunda bir tane bile adam gibi bina yapilamadigina göre, artik eskisini yikip daha da berbatini millete yedirmeye calismaya bir son vermeli ve üzerinde biraz düsünmeli. Sirf dini mesrebimden dolayi devrim, devrim diye ayaga kalkamayacagim. Bu devrim isi artik bir ibadet ayini gibi gelmeye basladi bana. Mantik yok, ama gösterisi gayet zengin.

    Simdiye kadarki tarihsel deneyim anayasa gibi metinleri yaratti. Eger elinizde daha gelismis bir model yoksa, yikilmasini istediginiz seyin yerine önerebileceginiz bir sey yoksa, anayasa denen seye karsi cikmanin da bir anlami yok bence.

  2. Devrimci sol militarist fasizmin neresinde?

    Sôyle bir inanis var: Devrimci sol yanlis analiz yaptigi için, orduyu emperyalizmin planlari ônünde bir engel, AKP’yi de emperyalizmin asil aleti olarak gördügü için militarist-kemalist tutumlara omuz veriyor. Hayir, bu analiz yanlistir. Dogrusu sudur ki:
    1. Devrimci sol halka, inançlarina, geleneklere düsmandir,
    2.Kendini imtiyazli, üstün sanan insanlardan olusmustur,
    3.Özgürlükleri demokrasi karsitligi olarak kavrar,
    4.Siddete, güce tapar,
    5.Sovyet emperyalizminin çöküsü ve Cin’in kapitalizme dönüsü ile birlikte yerel diktatörlüklere satilmistir.

    Devrimci sol Zileli’nin iddia ettigi gibi Kemalizmin stepnesi falan degil, en azgin biçimidir, Türkiye kosullarinda tekelci kapitalizm ve fasizmin en saldirgan kanadidir. Devrim gerçeklesecekse bu tiplere karsi gerçeklesecek, devrimci halkimiz bu halk düsmanlarini delige tikacak, nitekim tikiyor.

  3. Dünya anarsistleri ve Kemalist anarsistler

    CHP nasil çakma sosyal demokrat olarak AB sosyal demokrasisiyle uzaktan yakindan ilgili degilse, Türk Kemalist anarsistleri de Katolik Walesa’yi Ruslara ve Hiristiyan Latin Amerika sendikalarini ABD’ye karsi destekleyen dünya anarsistlerinden çok uzaktalar. Onlar için tehlike sivil güçler. Normal… onlar da çakma anarsist. CHP’nin solculugu, Türk anarsistleri, Türk solu, Türk marksizmi bunlar ya taklitçilik yapan çoluk çocuk ve onlarin pozcu liderleri, ya da basbayagi Kemalist generallerin kuklasi olan aparatçikler. Vah Türkiyem vah, ne kadar geri kalmissin, ôzgür düsünceden ne kadar uzaksin.

  4. AKP militarizmin metresidir

    AKP’li faşist yine fırsatı kaçırmamış. Sermayenin metresi AKP de referandumda oylarımı artırayım diye orduyla beraber iş tutuyor yine. Şu general tayinleriyle ilgili lafta kriz, AKP ile generallerin bir kez daha yatağa girmesi değil de nedir?

    Bak tosuncuk, görevli misin değil misin bilmem ama sivilin ne olduğundan da haberin yok senin. Sivil bir kıyafet farkı değildir. AKP de sivil değil. Sen buradaki eleştirilerden hareketle, o eleştirilere dayanarak faşizm propagandası yapan AKP’nin SA’larındansın. Başkaca da bir hükmün yok. Sen şimdi bu yazdıklarıma dayanıp, “götümden uydurdum” bir tarih okumasıyla faşist propagandanı sürdürürsün ama olsun. İktidara oturmak ve orada kalmak için koynuna girmediğiniz kimse kalmadı. Ne Davos’taki eli kanlı sermaye, ne Bilderberg’ciler, ne generaller… Ne çabuk unuttun Afganistan’ın işgaline ortak oluşunu, ne çabuk unuttun Irak’ın işgaline ortak olmak için senin Tayyip Erdoğan’ın yırtındığını… Irak’ta 2 milyon insan AKP’nin Türkiye limanları ve hava sahasından taşınmasına izin verdiği bombalarla katledildi. Kontrgerilla ordusu kurmak konusunda AKP ile generaller el ele koşuyor.

    Bak faşist tosuncuk sen elinde halkların kanı bulunan alçakların, söz konusu emekçiler ve ezilen halklar olunca canavarlaşan katillerin uşağından başka bir şey değilsin. O devrimci sol bütün hata ve günahlarına rağmen senin gibiler ve senin gibilerin savunduğu faşizm ile birlikte anılamaz bile.

    Tosuncuk, 6-7 Eylül’de, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, Gazi Mahallesi’nde, Dörtyol’da, İnegöl’de saldıran faşist tosuncukların familyasından olup da burada atıp tutamazsın. Bu namussuzluktur çünkü. Türkiye’de devrimci sol, hiçbir katliamın sanığı değildir, elinde halkın kanı yoktur. Alçaklık etme.

    Tekelci kapitalizmin de faşizmin de metresi AKP, CHP, MHP’siyle aynı bokun soyu partilerdir. Senin gibiler yani bebeğim.

  5. Karargahta kala kala seksle aklini bozmus bir devrimci komünistin ilginç takintilari

    …Sermayenin metresi … bir kez daha yatağa girmesi…tosuncuk…götümden uydurdum…koynuna girmediğiniz kimse kalmadı…canavarlaşan katillerin uşağı…namussuzluk…faşizmin de metresi …bokun soyu …Senin gibiler yani bebeğim…vs.vs…

    Ey devrimci komünist, sen iyisi mi bir psy’e git de çevreni ve kendini sexual obsession hastaliginin sonuçlarindan koru, Allah muhafaza……

  6. 6-7 Eylül ve digerleri

    1. 6-7 Eylül Özel Harp Dairesi’nin müthis bir uygulamasiydi (Org. Sabrri Yirmibesoglu-Kemalist).
    2. Corum ve Maras olaylarinda ruh ikizi olan ülkücüler ve devrimci sol iki tarafta ayni isi yaptilar.
    3.Gazi Mahallesi olaylarini Dogu Perinçek ve Veli Küçük’ten
    sorun.
    4. Dörtyol ve Inegöl’ü de Korg. Nejat Bek, Jitemci MHP’li Bestami ve bilumum Kemalist , ülkücü, devrimci familyasi iyi bilir.

    Kemal=Lenin= Duçe/
    Stalin=Ismet=Hitler/
    Devrimci sol=ülkücüler=ergenekon.

  7. AKP militarizmin metresidir

    AKP’li tosuncuk; ya da dur şöyle söyleyeyim: militarizmin, emperyalizmin metresi AKP’nin tosuncuğu… Böyle daha iyi. Hah bak şimdi buna ağzı bozukluk denir, argo denir. Bu pek öyle psikiyatrların ilgi alanına girmez.

    Bak faşist tosuncuk, burada faşizmin propagandasını yapmak için özel bir çaba ya da belki görevlendirme içinde olduğuna dair en küçük bir şüphem bile olsa, o zaman sürekli bir halüsinasyon içinde olmanın psikiyatrlık olduğunu söylerdim.

    Şimdi usulü geçelim de esasa gelelim:

    Özel Harp Dairesi’ni ya da kontrgerillayı, götümden uydurdum bir tarih okumasıyla ya da senin daha iyi bildiğin bir terimle tarif edeyim, komplo ile birileriyle ilişkilendirmeye çalışıyorsun ya. Yanlış yerlerdesin bebeğim. (Böyle deyince allah mı çarpar yoksa)

    Bak faşist tosuncuk, Özel Harp Dairesi’nin adam devşirdiği yerler ülkücü dernekleri ile Komünizmle Mücadele Dernekleri’ydi. Hani şu kontrgerilla demokratı Fetullah’ın derneği. Yoksa senin şeyhin falan mı bu kontrgerilla demokratı Fetullah efendi. Bu sürekli ağlayan vaiz 12 Eylül’ü de pek bir övmüş, pek bir postal yalamıştı. 28 Şubat’ı da desteklemişti bu adam. Karargahta kalanlar bunlardır tosuncuk.

    Çorum, Maraş olaylarında devrimciler katledildiler. Gün Zileli’nin Yarılma’sını okuduysan orada bir yoldaşının son anlarına nasıl tanık olduğunu anlatıyordu. Senin şeyhinin, hocanın, her neyse rahle-i tedrisinden geçenler katliam yapıyordu orada. Git o olayı yaşamış birkaç kişiyle konuş. Namussuzluk etme.

    Şimdi Veli Küçük, Doğu Perinçek falan diyorsun ya… Perinçek, ordu kuyrukçusunun tekidir doğru. Ama, kontrgerillayla bir ilgisi var mıdır bilemem. Ama varsa da senin hocan ile bir ortak noktaları varmış diye şaşırırım sadece.

    Devrimcileri Dörtyol’un neresine monte ettin. Ben söyledim olduyla olmuyor tosuncuk. Star gazetesinden mi öğreniyorsun bunları. Demokrasi büyüğünüz Şamil Tayyar mı anlattı sana bunları. Devrimciler ile kontrgerilla arasında bir ilişki arıyorsun, zorlanma kime sorsan anlatır sana. Devrimciler onların işkencehanelerinden geçtiler. Namlularının ucunda can verdiler. Üzerlerine onların bombaları atıldı. Onların kışkırttığı vandal kitlelerin saldırılarında linç oldu, evleri yakıldı, katledildiler.

    Sen de burada ürettiğin yalanlarla tam bir kontgerilla ajanı profili sergiliyorsun. Bırak bu işleri. Bu yol yol değil. Tamam ben küfür ediyorum diye, bir allah varsa beni yakar belki ama, sen düpedüz namussuzluk, alçaklık ediyorsun.

  8. 30 sene önce ABD ve generallerin düzenledigi maskeli baloda “solcu” rolü oynamis, simdi ahi gitmis vahi kalmis, yetersizligi diline vurmus, bir de kabadayilik tasliyor, kendi fikri de yok Tüsiad’in ve Genelkurmay’in destegi ile çikan solcu subay çocuklari gazetesi “Birgün”den link veriyor, vah, vah, vah! AK parti’yi suçla da nasil suçlarsan suçla, ¨kimi zaman nikahli TSK’nin nikahli es kiskançligi ile”metres” de , kimi zaman ABD’ci de, o da yetmedi tüm dünyanin neo-con ve siyonist basini gibi “ekseni kaymis” de, elinizde çakma anti-emperyalizm ve çakma laikçilikten baska silah kalmadi, gidin “Kizil Elma”da yerinizi alin, size ancak orasi yakisir sizi gidi postalcilar sizi.

  9. Bravo Garbis Altinoglu, vicdanli Marksist

    Sayin Garbis Bey’in “Köksüz” sitesindeki makalesini okudum. Durumu çok güzel özetlemis. ABD’li köktendinci Evanjelist ve Israilli köktendinci Netanyahu çetesi desteginde, fasist Türk generallerinin planladigi ve Tüsiadçi Dogan Holding ve Özköklerin de destekçilik yaptigi Türk-Kürt bogazlasmasi
    planlarinin ve igrenç komplolarin önüne geçmek için, referandumda evet, milyonlarca evet. Referandumda “Hayir” diyecek olanlar tarih ve insanlik önünde bunun hesabini veremez, fasist generallerle, insanlik düsmanlariyla suç ortagi olur.

  10. Garbis'in anladigi, digerlerinin anlamadigi

    Tabii ki Ittihat ve Terakki’den itibaren baslayan militarist rejim. Kemalizm’in gerçek yüzünü devrimci sol içinde bir tek Kaypakkaya anlamisti (Garbis o gruptan miydi?), digerleri Kemalizme teslim olup postal yaladi.

  11. Gerçekten çok ilginç. Koyu Stalinist Garbis Altınoğlu da “evet”çi olmuş. AKP’li ile Garbis el ele…

  12. Başbakan Erdoğan Afyonkarahisar'da..08.08.2010

    Değerli kardeşlerim; bunlar sadece istismardan yana. Ben şimdi buradan yine sesleniyorum. Dersim katliamını kime anlatacaksınız? Dersim’de itaat etmeyen diye anılan, vergi vermedi diye bombalanan köyleri o zaman Cumhurbaşkanı kimdi? İnönü. Ve onun döneminde Dersim bombalandı. Bunların hepsinin kayıtları elimizde mevcut. Ben belgeyle konuşurum. Kalkıp da iftirayla değil. Ve altındaki bütün imzası olan bakanlar hepsi mevcut. Peki bunu kime anlatacaksın? İşte değerli kardeşlerim, bunları halkımıza iyi anlatalım. Biz bu ülkede Alevi’siyle, Sünni’siyle, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Gürcü’süyle, Roman’ıyla, Boşnak’ıyla, Arap’ıyla biriz, beraberiz, bütünüz. Çünkü, biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz. Burada hep beraber bu yolculukta olmaya evet mi? Maşallah.

  13. eğer yukarıdaki yorum zileliye aitse çok garipsedim. insanlar değişebilirler… evetçi olmak akpli hayırcı olmakta chpli yapmaz insanı…

  14. garbis altınoğlu bana Charles Manson’ı hatırlatıyor. (Banu ergüder de Mary Brunner) niyeyse.. yakalanırlarsa “tecavüze yeltendi” diyeceklermiş.. iğrenç..

  15. Süleyman Arıoğlu

    Başbakan niye eksik söylüyorsun Dersim meselesini. Dersim’i bombalayan Sabiha Gökçen’e madalyayı kim taktı?

  16. Başbakan Erdoğan Izmir'den..08.08.2010

    Dersim katliamında oradaki vatandaşları bombalayan uçakların talimatını, emrini gönderen, o zamanki kararı alan Cumhurbaşkanı kimdi? İsmet İnönü. Çok çeşitli rivayetler var, 10 bin, 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin öldüğü söylenir, öldürüldüğü söylenir, niye? Vergi vermediler diye, bunlar asidir diye. Munzur çayı günlerce kan aktı. Buna fırsat veren kim? CHP zihniyeti. Bunları ben hayali konuşmuyorum, bunları ben belgelerle konuşuyorum, belgelerle, hepsinin elimde belgeleri var, zaten bunlar artık kitap da oldu. Ama yeni kuşaklar, yeni nesiller bunu bilsin istiyorum, bu CHP zihniyeti budur onun için söylüyorum. Bana milletin desteği yeter. Beyaz kefen zihniyetine karşı olmaya evet mi?

  17. anarşist marksist leninist akpli sazanlar sizi

    yaa işte böyle…

  18. belirteyim ‘birgüncü faşist’ de köksüzcü ‘vicdanlı marksist’ de benim…

  19. Garbis Altınoğlu’nun referandum konusunda haklı olduğu pek çok nokta var. Ancak referandumda boykot kararı yine de en mantıklısı. Çünkü kitleleri evet yönünde oy vermeye çağırmak AKP’nin utangaç reformcu diye bahsedilen huylarını değiştirmeyecektir. Ki bu huyları ben ona atfetmiyorum.

    Olan biten, bir hegemonya sürecinin yerini başkasına bırakmasıdır. Bu noktada da Altınoğlu’nun neden böyle düşündüğüne şaşırmak mantıksızdır. Çünkü Leninizmin liberallerle vakti zamanında yaptığı ittifak (ki doğası dsip’in veya ufuk urasınkine benzemez bu ittifakın) bu konuda yol göstericidir. AKP’nin reform sürecinde parçalanmakta olduğu iddia edilen askeri bürokrasi yapısına darbe indirilmeli elbette. Ancak hegemonik zemin kaybına da engel olmak gerekir bu süreçte. Devrimci solun kitlesel gücü olmamasına bakarak bu konuda oldukça karamsar olunabilir.

    Kürt hareketinde ise durum farklıdır. Kitlesel ve militan desteğe sahip bu hareket kendi sempatizanlarını AKP’nin kucağına kolayca bırakamaz (bırakmamalı da). Ki taraf gazetesinin ilk çıktığı günlerde hitap ettiği kürt kamuoyu artık hızla erime sürecindedir. Eskiden liberallerle ittifak meselesine daha sıcak bakan günlük gazetesi gibi çevrelerde yalnızlaşma ve hegemonya kaybı sonucu liberal karşıtı bir kampanya başlamaıştır. Kısaca kitleselliğe sahip bir hareket olarak kürt hareketinin boykottan başka bir seçeneği kalmamıştır. Devrimci sol için de durum hiç iç açıcı değildir. TKP tarzı yarı faşist yapılanmalarla birlikte hayır mı denecektir yoksa DSİP, EHP gibi reformist ruha sahip partilerle aynı yol mu izlenecektir. Mesele üçüncü cephe hikayesinde kilitleniyor…

    Bir de şuraya bir bakın:

    http://www.iscimucadelesi.net/index.php?option=com_content&task=view&id=1072&Itemid=1

  20. AKP'li Garbis mi?

    özgürlüklerden yana olmak için mutlaka Ak Partili olmak gerekmez. Vicdan sahibi herkes “evet” demektedir. Boykotçulara gelince , ille de benzetme yapmak gerekirse , onlar da Ümit Boyner ile elele.

  21. Sungur Savran yaniliyor

    Diyarbakir Savciligi Kiyat’i ifadeye cagirdi, “ne biliyorsan anlat dedi”, Temizöz davasini unutmayalim, AK Parti Kürtlere zulüm edenleri yargilmak istiyor ama ne yazik ki ergenekon etkisindeki PKK’den ve Kemalist kuyrukçusu soldan bekledigi destegi bulamiyor. Siz önce AK Parti kadar demokrat olun da ondan sonra konusun.

  22. AK parti gerçekten istediği herkesi yargılar. Bir ileri iki geri taktiğiyle hem demokratların, hem solcuların hatta hem de MHP ile kafa kafaya olduğu orta anadolu milliyetçilerininin oylarını alma kaygısı AKP’nin bu konuda elini kolunu bağlıyor. Bursa’da AKP rakipsiz ve son inegöl olayları benzeri her yıl birkaç olay oluyor. Keza Hatay da AKP’nin kalelerinden biri, yüzde 50’nin üzerinde oyu var seçimlerde. Bu gibi şehirlerde klasik MHP seçmeni ile AKP seçmenini birbirinden ayırmak mümkün değil. AKP oralardaki “milliyetçi muhafazakar” seçmenini MHP’ye kaptırmamak için kürt sorununda radikal adımlar atmıyor.

  23. Kemalist kuyrukçusu solu kim takar allahaşkına?

  24. Biraz daha açayım. Bugün artık, açıkça görülmekte ki, provokasyonlar, seçimlerde mücadelenin asıl olarak AK-MHP arasında geçtiği coğrafyalarda tezgahlanıyor. AKP seçmeni, tabanı, yerel teşkilatları, vs itibariyle ağırlık olarak bir orta anadolu milliyetçi muhafazakar partisidir. Tepedeki liberal demokrat söylem ve açılımlar tabanın laikçi kesimlere karşı kendi kazanımlarını genişletmek ve daha arızi olarak kürt seçmenleri de hegemonyası altına alabilmek gereksiniminden ileri geliyor.

    O yüzden, PKK’nın savaşı yeniden yükselttiği bir iklimde, AKP’den istikrarlı ve evrensel standartlarda eşitlikçi bir açılım politikası beklemek gerçekçi değil. Bu AKP’nin Bursa-Hatay örneklerinde olduğu gibi, ağırlıklı seçmen tabanından yabancılaşması anlamına gelir.

    İşin paradoksal yanı, AKP’ye asıl ihaneti, son yerel seçimlerde maalesef Kürt seçmen yaptı. Eğer boykot politikası tutarsa, hele ki yerel seçimlerdeki trend devam eder ve kürtler BDP şemsiyesi altına girerlerse, CHP-MHP ittifakı AKP’yi indirir. AKP açılım politikalarıyla iktidarını sürdürebilmek için,orta anadoluda kaybedebileceği nisbi desteği, kürt illerinden telafi edebilmeli.

    Dolaylı yoldan kurulan “ahlaksız ittifak” bu hesaba dayanıyor..

    “Hepsi aynı kapıya çıkar” politikası da bu kirli işbirliğine hizmet etmekten başka sonuç vermez.

  25. AK Parti’nin tabani ile diger partilerin tabani rasindaki farklar:
    1. AK Parti’nin tabani kemalizm zehiriyle biraz zehirlenmisse de ölmemistir, CHP tabani esas olarak Kemalist’tir bir de Alevi dinci ve mezhepçi oportünistler CHP’yi destekliyor.
    2. AK Parti’nin tabani fasizm zehiriyle biraz zehirlenmisse de ölmemistir, MHP tabani esas olarak fasist’tir bir de Kemalist oportünistler CHP’yi destekliyor.
    3. AK Parti’nin tabani Türkiye sathinda yaygindir. CHP ve MHP Türk partileri, BDP Kürt partisidir, bu sonuncusu ayrica sol milliyetçidir ve totaliter özellikler tasimaktadir.
    4. Ciresun’un tarifi AK Parti’ye uymuyor, uysa uysa BBP’ye uyuyor. Zorlama yapmak dogru degil, klasik sag seçmen eskisi gibi degil, Orta Anadolu da eski Orta Anadolu degil
    5.Zaten AK Parti tabani böyle oldugu içindir ki Kemalizm’i sarsmaktadir.

  26. ‘O yüzden, PKK’nın savaşı yeniden yükselttiği bir iklimde, AKP’den istikrarlı ve evrensel standartlarda eşitlikçi bir açılım politikası beklemek gerçekçi değil.’

    Ateşkes diye bir dönem vardı n’oldu orada yav?

  27. Türkiyenin AKP ile geçirdiği dönem SSCB nin kruşçevci dönemine benzer. Belli ölçüde liberalleşme misyonunu düzenin has adamlarından halkın iradesine devrimci mücadeleye kanalize edebilecek bir hareket de olmadıkça kruşçevin ardından brejnev gelecektir. Kürtlere karşı yapılan provokasyonların nasıl bir ideolojiyi çağırdığı da malumunuz…

    Ancak tabii kemalizmin de stalinizm vari bir sona ilerlemekte olduğunu iddia etmek de absürd olmayacaktır. Mesele glasnostlardan perestroykalardan kimin karlı (ve güçlü) çıkacağıdır….

    Benim iddiam devrimci bir cephenin yokluğunda yeltsinler putinler ortaya çıkacaktır…

    Ki bu süreçte genelde islamcı oligarklar doğmuş ve de doğacak gibi…İşin kökü 1920lere gider ama tabii kovalamak lazım…

  28. ‘O yüzden, PKK’nın savaşı yeniden yükselttiği bir iklimde, AKP’den istikrarlı ve evrensel standartlarda eşitlikçi bir açılım politikası beklemek gerçekçi değil.’

    Ateşkes diye bir dönem vardı n’oldu orada yav?

    evet, yerel seçimlerden hemen 2 hafta sonra, 13 nisanda ilan edildi..

    Tam 13 ay sürdü..

    AKP’nin açılım kampanyasını ortaya atmasıyla Ocalan da sürece destek verdi. haburdan bir barış ekibi gönderdi..

    11 aralık’da dtp kapatıldı.. Ateşkese devam edildi..

    24 aralıkta yerine kurulan bdpli belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu 1500 kürt siyasetçi tutuklandı… Ateşkese devam edildi..

    Bu 13 ay boyunca türk ordusu yüzlerce operasyon yaptı…Ateşkese devam edildi…

    Mart ayında Ocalan, Haziran’a kadar açılım da somut gelişme olmazsa aradan çekileceğini açıkladı..

    1 haziranda PKK tek taraflı ateşkese son verdiğini açıkladı…

    Bu 13 ay boyunca neler yapıldı?

    kürtlerin bir partisi kapatıldı, belediye başkanları tutuklandı, ama bol bol şarkı türkü söylendi, “açılımda muhatap halktır” denilerek bütün kürt siyaseti bypass edildi, yerlerine şarkıcılar, oyuncular, futbolculardan oluşan gruplarla çaylar düzenlendi.

    13 koca ay..

  29. Ergenekon’un, Netanyahu’nun, evangelist neo-conlarin son umudu PKK aparatçikleri, PKK tasfiye olmadan Kürt sorunu çözülmez, nasil Kemalizm yok olmadan Türk sorunu çözülmezse, Atakürt zihniyeti tasfiye olmadan kürtler demokrasiye ve özgürlüge kavusamaz.

  30. atıp tutma bilmediğin konularda faşist tosuncuk. beynini yıkamışlar senin eğer beyin namına bir şey vardıysa tabii

  31. Sen konulari çok iyi biliyorsun da neden bu durumdasin?

    Küfürbaz kardes, kendini bil, haddini bil, ilkokul bilgi yarismasi degil söz konusu olan, demokrasi ve özgürlügün gelecegi.

  32. Demokrat general komünistlerden daha özgürlükçü

    Org. Nejdet özel:
    Görev sürem içerisinde bölücü terörle mücadeleyi tamamen hukuk kuralları içinde yürüttük. Hukuk dışı hiç bir faaliyete izin vermedik. Basında yer alan her iddiayı büyük bir ciddiyet ve duyarlılıkla inceledik, soruşturduk ve ilgili makamları bilgilendirdik. Bir başka ifadeyle hiçbir şeyin üzerini örtmedik. Bunun huzuru içindeyim. Birkaç talihsiz kaza dışında, yurt içi ve dışında sivil vatandaşlara yönelik olumsuz hiçbir faaliyetimiz olmadı. Onların zarar görmemesi için çok ama çok dikkat ve gayret gösterdik

  33. işte postalı yalanmaya değer bir general!

  34. Yok , yok siz o postali yalamazsiniz

    Her generali babaniz zannetmezsiniz, öyle olsaydi Hilmi Pasa’dan nefret etmezdiniz, öyle olsaydi önce çok umutlar bagladiginiz Yasar Pasa’ya küfür etmez, Ilker Pasa’ya sitemde bulunmazdiniz. Benim devrimci-ulusalcim yalanacak postali iyi bilir, zaten ulusalcidan baskasi da postal yalamaz. Ne yapsinlar alismislar bir kere, 27 Mayis’ta göbek attilar, 12 Mart’ta “ordu kilicini atti” dediler, 12 Eylül’de “TSK sahte solu temizleyip önümüzu açacak” buyurdular, 28 Subat’da basta sözde isçi sinifi sendikasi DISK olmak üzere çevik hizmetlerde bulundular. Ne yapsinlar, bunlar Hakk’a degil, güce tapar. Eh, TSK’dan umut kesilirse, PKK var, o da olmazsa Israil ordusu, o da olmazsa Amerikan ordusu, dünyada ordu çok.

  35. yok, yok yalarız

    niye yalamayalım canım.. seni mi kırıcaz..

    korkma nejdet paşanı bitirmeyiz.. siz ağzınızın tadını bilirsiniz…

  36. devrimci, anarşist, kemalist, bilumum sol

    Akp’li burada haklı.

    Dünyada ordu mu bitti? Ben akp’linin yaladığı postalı yalamam arkadaş!

    herkes önünden yalasın..

  37. Sen kendine bunu uygun görüyorsan

    “devrimci, anarşist, kemalist, bilumum sol” isimli sahis, sen zaten kendine bu ismi uygun gördügüne göre diyecek birsey yok…seni Kemal yalamis zaten

  38. devrimci, anarşist, kemalist, bilumum sol

    necdet paşa’nın postal numarası kaç
    ona göre karar verecezz

  39. Demokratik Özerk Kürdistan

    AKP’liler, CHP’liler, liberaller ve sosyalistler..

    Kendinizi “asıl kemalist sensin” diye boşuna hırpalamayın..

    Kemalizmin turnusol kağıdı kürt özgürlük mücadelesidir.

    Dünyadaki tüm ulusların doğal hakkı olan, ulusların kaderlerini tayin hakkının kürtlerin de hakkı olduğunu kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz?

    Demokratik Özerk Kürdistan’ı destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?

    Kürt düşmanı, PKK düşmanı, kürtlerin demokratik siyasal haklarının düşmanı herkes kemalisttir.

    Kemalizm türk üniter devletinin adıdır.

  40. kürtlerin türklerle eşit hakları olmasından gocunan kemalisttir

    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK’nın öne sürdüğü Demokratik Özerklik, Kürt halkının temel ulusal demokratik haklarının, Türkiye’nin demokratikleşmesi çerçevesinde gerçekleşmesidir. Bu haklar, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi çerçevesinde Kürt kimliğinin anayasal kabulü, anadilde eğitim, Kürt kültürüne özgürlük ve diğer kültürlere verilen desteğin Kürt kültürüne de verilmesi; düşünce, örgütlenme ve serbest siyaset yapma özgürlüğünün Kürt kimliği ile kullanılabilmesi ve bunlara bağlı olarak da Kürt halkının kendi iradesini açığa çıkarması temelinde yerelde kendi sorunlarını tartışacağı, bazı sorunlarını kendisi çözeceği, bazı sorunları konusunda da taleplerini merkezi hükümete ileteceği bölgesel meclislerin kabul edilmesidir. Demokratik özerklik böyle tanımlanabilir.

  41. Amerika'yi yeniden kesfetmek

    Kürtlerle Türklerin esit olmasi geregi için yillarca hapis yatan Besikci “evet” diyor. Kemalizm bu degil, çünkü kemalizm Türklere de karsidir.

  42. ein volk ein reich ein führer: Kemalizm

    BDP boykot diyor. Çünkü AKP’nin kendisini ve kürt siyasal hareketini tasfiye planına karşı bir direnç göstermek zorunda.

    Çünkü AKP şöyle diyor:

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılım sürecini `tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet` anlayışı içinde sürdüreceklerini bildirerek `Üniter yapımız üzerinde herhangi bir spekülasyona, bir defa, müsaade etmek asla mümkün değil` dedi. “Her zaman söylediğimiz gibi tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet anlayışı içinde bu süreci sürdürmemiz. Üniter yapımız üzerinde herhangi bir spekülasyona, bir defa, müsaade etmek asla mümkün değil. Çünkü bu üniter yapının oluşabilmesi için yıllar yılı verilmiş olan bir mücadele var. Ve bu uğurda, 24 yılı aşalım, ta Kurtuluş Savaşı`na varan bu işin bir kaynağı var, bir bedeli var.”

  43. tek millet, tek bayrak, tek devlet

    Kürt kimliği anayasal olarak kabul edilemez.

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

    Kürtler kendi anadillerinde eğitim yapamazlar, anadilde eğitim sadece türkçedir.

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

    Kürt kültürü devletçe, tanınanamaz, desteklenemez..

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

    Kürt kimliğiyle, kürtler adına siyaset yapılamaz..

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

    Kürt halkının kendi iradesini ifade edeceği, bölgesel meclisleri olamaz..

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

    Kürdistan’ın kendi bayrağı olamaz..

    Çünkü türkiyede yaşayan herkes türktür..

  44. kemalistlere sorular

    Dünyadaki tüm ulusların doğal hakkı olan, ulusların kaderlerini tayin hakkının kürtlerin de hakkı olduğunu kabul ediyor musunuz, etmiyor musunuz?

    Demokratik Özerk Kürdistan’ı destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?

    Kürt düşmanı, PKK düşmanı, kürtlerin demokratik siyasal haklarının düşmanı herkes kemalisttir.

  45. PKK Dusmani herkes kemalisttir

    Hosgeldin fasizm. Milliyetçilik fasizmin temelidir. PKK’nin ergenekon usagi oldugunu gizlemek için ajitasyon yapilmakta.

  46. ein volk ein reich

    Bir kemalist cevap yetiştirmek için damlamış..

    ne güzel memleket..

    Türk devletinin üniter yapısına halel gelmesin diye, “tek millet, tek bayrak, tek devlet… beğenmeyen çeksin gitsin” diyenler demokrat.. Kürdün anadilde eğitim hakkına, bayrağına tahammül edemeyenler özgürlükçü…

    “Biz kürtlerin de türk kardeşlerimiz gibi anadilimizde eğitim hakkımız vardır. Kendi kültürümüzü, dilimizi geliştirmeli, siyasal irademizi yerel ölçekte ifade edebilmeliyiz” diyen kişiler ise faşist!

    yok mu başka kemalist?

    daha sağlam argümanlar beklerdim..

  47. Saçmalama ein Kemal, ein Apo

    Tabii ki anadilde egitim her halkin hakkidir, kendin bir iddia atip kendin cevap veriyorsun itirafçi Kemal gibi, ne o artistlige mi basladin?

  48. Oh ne âlâ memleket, ne kullanisli PKK

    MHP’li Jitemci gitsin Jandarmayla görüssün, sonra arabasini 3 kisiye versin, 3 kisi 4 polisi öldürsün, sen Firat Ajans’ta eyleme sahip çik, savun, MHP pogrom baslatsin, senin adamlarin sehirde kiskirtma yapsin, Diyarbakir’dan arabalar kaldirarak sehri basmaya calis, bu arada MHP’li gitsin Korg. Nejat Bek’le görüssün,sen de insanim diye ortada dolas…

    Irak’tan 50 kisi marslar söyleyerek, katirlarin üzerinde Doçka’lar yuklemis vaziyette gel, Heronlar seni günler boyu izlesin, TSK’nin 30 biriminde bunlar renkli sinamaskop olarak takip edilsin, ortalikta ne koyun ne keçi varken Generaller “biz onlari çoban sandik ” desinler, 15 günlük askerler zavalli çocuklar senin gibi kasarlanmis katillerin önüne atilsin, sonra Dogan Holding’ten naklen yayin cenaze töreni yapilsin, kardes partin MHP’liler “hükümet istifa” diye bagirsin, milletvekillerine hakaret etsinler, sen de ergenekon ve kontrgerilla-gerilla kardesligiyle pis pis sirit..insanlik bu mu?.

    Ergenekon sanigi köpek subaylar senin adamlarindan birisi-ikisi ölünce “bizim adamlar çok zayiat verdi, Heronlari uçurmayin” desin, ulusalci-Marksist-Leninist-hatta ve hatta maoist general onlara “emrin olur” desin, sen de ergenekondan, Israil’den aldigin emirleri harfi harfine uygula, sonra da devrimciyim, özgürlükçüyüm diye ortada dolas, sen hainsin, itirafçisin, nasil liderin Apo canli yayinda , mahkemede “beni kullanin” diye fasitlere yalvardiysa, onlar da Apo’yu nasil kullandiysalar, seni öyle kullanmaktalar

  49. Gün Zileli’nin aslında yazmak istemiyorum ama yine de yazayım dediği gibi benimde böyle saçma yorumların olduğu Kemalist Anarşist gibi zırvaların havada uçuştuğu bir yere yazasım yok ama bir hatayı düzeltmek için yazayım. Gün Zileli “bunların bir kısmı düpedüz 12 Eylül Anayasası’nın değişmesini istemedikleri için hayır diyor” diyerek Hayır verecekleri eleştirmiş.

    Hayır efendim, 12 Eylül anayasası zaten değişmiştir. Hayır diyenler, Tayyip’in dediği gibi 12 Eylül’ü savunuyor değil. 12 Eylül anayasası mecliste çoğunluğu olan parti tarafından istenildiği gibi değiştirilebilir, referandum falan hikayedir. AKP zaten yargıyı ve orduyu kuşatmıştır. Generallere saldırarak anarşistlik, devrimcilik yapan çocuk çocuklar şunu iyi bilmelidir ki tarih sınıf savaşımları tarihidir. Yani zor kullanmadan tarihte toplumlar açısından hiçbir şey değişmez. O yüzden zor gereklidir.

    Generallere haklı bile olsa hakaret ederek matah bir bok yediğini zanneden gerizekalılar, AKP’nin polis devletine karşı olmadığınız takdirde orduya karşı olmanızın hiçbir anlamı yoktur. O yüzden zaten bu ülkenin gerçek devrimcileri Halkın Kurtuluş Ordusu adını vermişlerdir. Evet, faşist polislere ve askerlere karşı tek çözüm İşçiler öncülüğünce emekçilerin ordusudur. İşte bunu savunmadan Türkiye’de ne kürt devletini, ne de başka bir özgürlüğü savunamazsınız.

    Boykot moykot saçmalıkları yerine en azından giderek Hayır oyu veriniz ve AKP’nin polis devletine HAYIR dediğinizi gösteriniz. Sizin nefret ettiğiniz ve Kemalist sandığınız orduyu zaten AKP tuş etmiş vaziyettedir. O yüzden oy kullanmaktan korkmayın. Evet çıkarsa ne olur biliyor musunuz? Bu siteyi de bulamazsınız ve You Tube’u yasaklayıp sahte demokrası nutukları atan Tayyip topunuzu Silivri’ye gönderir. Ben Kemalistlerden nefret ediyorum diyerek kurtulacağınızı sanmayın. Takunyalı Führer’i okuyun.

  50. Süleyman Arıoğlu

    CHP’nin, MHP’nin ya da “Hayır” tutumunun eleştirisini eksik bıraksa da (belki o da ‘Hayır’cıdır) Efe Peker’in Radikal 2’deki yazısı, ele aldığı kısmı kadarıyla ilginç ve doğru tespitleri barındırıyor. Ödipus kompleksi benzetimi güzel olmuş bence.

    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1012715&Date=10.08.2010&CategoryID=42&CMessageID=694251&CRes=1#fc694251

  51. “6-7 Eylül ve digerleri” rumuzuyla yazan Fethullah uşağı şeriatçı vatandaş. Sivas olaylarını yazamıyorsun değil mi? Gerçek şeriatçıların, ağzı salyalı yobaz dincilerin ve sahtekar islamcıların yaptığı katliamı da yamasaydın Ergenekonculara. Nasıl olsa sana göre Tayyip’i yalamayan herkes kötü değil mi? Lenin’e bile laf soktuğuna göre öyle bir acın var ki derinlerinde ve diplerinde demek o kadar nefret ediyorsun Devrimci Marksistlerden. Ramazanda birazcık Allah korkun varsa bu salak ve saçma çamurlarından ve iftiralarından dolayı af dile Allahından. Sonra da camiye git, buraya yorum yazıp kirletme.

  52. sivas olaylarinda kim hükümette idi?

    Senin partin CHP sayin çakma devrimci.
    Basbakan yardimcisi kimdi?
    Hanedandan katil Ismet’in salak oglu Erdal.
    Adalet Bakani kimdi?
    Ergenkon’un Alevi dincisi kanadindan Seyfi.
    Senin asagilik generallerin olay yerine kaç dakikada idi.
    5 dakikada.
    Müdahale ettiler mi?
    Etmediler?
    Daha ne konusuyorsun. Senin devrimci veya sosyalist olduguna da inanmiyorum. öyle olsa anti-semit, fasist, nazi “Takunyalı Führer” kitabini övmezdin. Ramazan’dan falan da bahsetmezdin. Git amirlerine söyle, onlari angaje edenleri de biz enterne ettik. Sende eger birazcik onur olsa, ben nasil çikip AK Partili oldugumu soylüyorsam, sen de ulusalci oldugunu söylersin.

  53. Haydi gidin MHP'nin yanina fasist kuçu kuçular

    “Hayir”diyenler sözde solcular, bir de utanmadan 12 Eylul’ü savunmadiklarini iddia ederler. Binlerce insanin kanina 12 Eylül’den önce MHP’lilerle suç ortakligi içinde girdiler. Ayrica sagci gençler yaninda birçok solcu genç yine “solcu”lar tarafindan fraksiyon çatismalarinda öldürüldü, kendilerine Halk Kurtulus Ordusu gibi çakma isimler vern bu askerci kuklalar “sol” falan degil resmen ajandi ve ajanliklarina devam ediyorlar. Iste simdi neredeler:
    Anayasa değişikliği için referandumda ‘hayır’ oyu verilmesi için ayrı ayrı mitingler düzenleyen muhalefet, bu sefer Eskişehir’deki bir seminerde bir araya geldi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, CHP MYK Üyesi Süheyl Batum, DP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez ve Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği panelde referandumda ‘hayır’ oyu istedi. Konuşmacılar, “Ülkenin kaosa sürüklenmemesi için sağ sol demeden hayır oyu” kullanılmasını istedi.

  54. zemın *sıstem ve ılıskıler agı *bunu ortadan kaldırdınmı ne evt ve hayır ama yıne de secım yapacaksan tum hıyarsının babasına haYIR.

  55. her secim bır kayıp keske nekadar kayıp edecegımızi bıle bılseydık.evt, hayır hıkaye ,gecmısını dusun sevdıyın kızı bıle secerken neler kaybetdın farkında olmalı ınsan… farkındaysan evt demısın hayır desısın kımın umrunda

  56. http://www.youtube.com/watch?v=isohYYg6BCo&feature=related

    ובבית הספר התיכון למוזיקה ולאמנויות בניו-יורק. החל ללמוד ערבית בתיכון עירוני א’ אצל מרים סולל ואברהם לביא. נרשם ללימודים באוניברסיטה העברית (1963-64) בחוגים לאנגלית ולשפה וספרות ערבית. למד תורה מפיהם של מאיר יעקב קיסטר, דוד איילון, יהושע בלאו, משה פיאמנטה ופסח שנער. סיים תואר ראשון ב 1966 ותואר שני ב-1968 (שניהם בהצטיינות יתירה). את לימודי הדוקטורט עשה באוניברסיטת אוקספורד בשנים 1971-1969 תחת הנחייתם של שמואל שטרן וריצ’רד וולצר. עבודת הדוקטור שלו עוסקת ביחסה של השיעה האִמאמית לחברי הנביא מוחמד. בשנת 1972 הצטרף לחוג לשפה וספרות ערבית באוניברסיטה העברית, שם שימש עד לפרישתו לגמלאות בשנת 2006. לימד קורסים על פרשנות הקוראן, ספרות שיעית קלאסית, טקסטים צופיים, מות קדושים באסלאם של ימי-הביניים, וההדרת כתבי יד. בשנים 1987-89 כיהן כראש המכון ללימודי אסיה ואפריקה, ובשנת 1991 הועלה לדרגת פרופסור מן המניין. מופקד הקתדרה בחקר האסלאם ע”ש מקס שלסינגר. לימד באוניברסיטת ייל (1978-79), וכן שימש כעמית מחקר במכון ללימודים מתקדמים בפרינסטון (פעמיים) ובמכון ללימודים מתקדמים של האוניברסיטה העברית (פעמיים). ב-1993 נבחר כחבר באקדמיה הלאומית הישראלית למדעים ובשנים 2007-2001 ייצג את האקדמיה בוועדה המתמדת למדעי הרוח של קרן המדע האירופאית. ב-2008 זכה בפרס רוטשילד למדעי הרוח ובפרס א.מ.ת למזרחנות.
    נשוי לכנרית בת-שבע לבית סבלדי ואב לאופיר וירון קולברג. אחיו הוא אילון קולברג, פרופסור בבית הספר למנהל עסקים של אוניברסיטת הרווארד ומומחה לתורת המשחקים.

    1897, התקיים דיון על רעיון הקמת האוניברסיטה, בעקבות הצעתו של צבי הרמן שפירא. התוכנית המקורית לבניין האוניברסיטה תוכננה על ידי האדריכל הבריטי סר פטריק גדס, שמתוכה נבנה רק בניין הספרייה הלאומית, כיום ספריית הפקולטה למשפטים.

    החדשה והישירה של הבריטים והצרפתים באזור יצרו את הצורך ברגש של זהות לאומית וגאווה מקומית המבוססים על תחייה של עבר מפואר, דבר שבא לידי ביטוי ברומנים היסטוריים במדינות רבות באזור בתקופה שבין שתי מלחמות העולם. כזה הוא למשל הרומן שפרסם פארס זהרור “לן תסקט אלמדינה” “لن تسقط المدينة” (‘העיר לא תיפול’), אשר מהווה רישום של פעולות מחאה והתנגדות לפלישה של הצרפתים לסוריה, וכן הרומן של הכותב העיראקי מחמוד אחמד אלסייד שהשתמש ברומן “ג’לאל ח’אלד” “جلال خالد” על מנת לתאר את אירועי המרד של 1920 בעיראק.המגע של יוצרים עם אירופה היה לאחד ממקורות ההשראה של יוצרים ערבים בשלבים המוקדמים ביותר של ה’נהדה’ (النهضة מערבית: רנסאנס, תחייה). בעוד יוצרים ערבים המשיכו לחקור את אופייה של הזהות הלאומית שלהם וניסו לשכנע את הכוחות האירופאים בכנות רצונם בעצמאות הם ניסו דרך כתיבתם להבין את השפעת התרבות האירופאית על החברות הערביות

    טקס פתיחת האוניברסיטה, 1925. בתמונה: יציע הכבוד ובקדמתו הרב קוק בעת נאומו
    ביום 24 ביולי 1918, נערך בהר הצופים טקס הנחת אבן הפינה לאוניברסיטה העברית‏‏[1]. כשבע שנים לאחר מכן, ב-1 באפריל 1925, נערך טקס הפתיחה של האוניברסיטה העברית, בו נאמו הלורד בלפור, חיים ויצמן, הרב קוק, הרברט סמואל וחיים נחמן ביאליק. בשנים הראשונות עסקה האוניברסיטה במחקר בלבד, והוראה פורמלית התחילה רק בשנת 1928‏[2]. לאורך כל תקופת המנדט הבריטי התקיימו לימודים לתואר שני ושלישי בלבד.
    יושב ראש חבר-הנאמנים‏‏[3] הראשון של האוניברסיטה היה חיים ויצמן והשתתפו בו גדולי הדור וביניהם אלברט איינשטיין, זיגמונד פרויד ומרטין בובר. חבר-הנאמנים בחר בד”ר יהודה לייב מאגנס לתפקיד קאנצלר האוניברסיטה[4], תפקיד בעל סמכויות בתחום האקדמי וגם בתחום המנהלי, מעין שילוב של רקטור ונשיא. בעשור הראשון לקיומה של האוניברסיטה היה מאגנס הדמות המרכזית והמשפיעה ביותר על עיצוב דרכה. בשנת 1935, נערכה רפורמה מבנית באוניברסיטה. מאגנס המשיך אמנם לכהן בתפקיד הנשיא עד יום מותו (1948), אך רוב סמכויות הניהול האקדמי עברו לרקטור האוניברסיטה הראשון פרופ’ הוגו ברגמן.

    האוניברסיטה העברית על הר הצופים, 1945
    עד שנת 1947 התקיימו באוניברסיטה שתי פקולטות: פקולטה למדעי הרוח ופקולטה למדעי המתמטיקה והטבע. בעקבות פרסום תוכנית החלוקה, דנו אנשי האוניברסיטה בשאלה האם על האוניברסיטה להשאר כולה בירושלים מחוץ לגבולות המדינה העברית המוצעת, או שעליה לעבור לפחות במחלקה לתוך גבולות המדינה המוצעת. עניין שני שהעסיק את אנשי האוניברסיטה הייתה השלמת מגוון הפקולטות של האוניברסיטה כדי לספק את צורכי המדינה שעתידה לקום. בפברואר 1948 החליט הוועד הפועל שיש להרחיב את האוניברסיטה ולקיים את כל חלקיה בירושלים. ‏‏[5].
    בתום מלחמת העצמאות, קמפוס הר הצופים נותר אמנם בשליטת מדינת ישראל, אך בלא רצף טריטוריאלי עם חלקה היהודי של ירושלים. האוניברסיטה נאלצה למצוא משכן בבתים זמניים בעיר – כך, חלק מן הפקולטות ובית הספרים הלאומי והאוניברסיטאי מצאו את עצמם בבניין טרה סנטה, המעבדות נדדו לשכונת ממילא, המחלקה למתמטיקה השתכנה במבנה של מלון המלך דוד, המחלקה לסטטיסטיקה – בבניין רטיסבון ואילו בתי-הספר לרפואה ולרפואת-שיניים התמקמו במגרש הרוסים. ב-1953 הוחל בהקמת קמפוס האוניברסיטה בגבעת רם. עם הקמתו, הועברו אליו מרבית הפקולטות של האוניברסיטה, לבד מבית הספר לרפואה של האוניברסיטה שעבר ב1964 לקמפוס בית החולים הדסה עין כרם, והפקולטה לחקלאות שעברה לקמפוס בעיר רחובות. לאחר הקמת המדינה נפתחו תכניות לימוד חדשות רבות ובהן הפקולטה למשפטים שפתחה את שעריה בשנת תש”י, והוחל במתן תארים לתלמידי תואר ראשון. האוניברסיטה העברית שימשה מודל לאוניברסיטאות החדשות שקמו בישראל בשנות החמישים והשישים.
    עם איחוד ירושלים, בעקבות מלחמת ששת הימים, הוחל בשחזור ובהרחבה של קמפוס הר הצופים, שזכה לתנופת בנייה רחבה. מרבית הפקולטות עברו בשנת 1981 להר הצופים, ובקמפוס גבעת רם נותרו בעיקר הפקולטה למדעי הטבע, האקדמיה ללשון העברית ובית הספרים הלאומי והאוניברסיטאי. באותה השנה הוקם בקמפוס גבעת רם “מרכז ארצי לבחינות ולהערכה” המפעיל מבחנים לחיזוי הצלחה בלימודים האקדמיים, ביניהם הבחינה הפסיכומטרית.
    האוניברסיטה העברית קיבלה בירושה מאלברט איינשטיין את כל כתבי היד שלו והקימה את “ארכיון איינשטיין” שמכיל את כתביו. כמו כן העביר איינשטיין את זכויות היוצרים על כל כתביו לרשות האוניברסיטה.
    בשנת 2006 למדו באוניברסיטה העברית למעלה מ-24,000 סטודנטים, ועד לשנת 2003 העניקה האוניברסיטה כ-90,000 תארים אקדמיים.
    לאוניברסיטה העברית מוניטין בינלאומיים והיא נמנית עם המוסדות הנודעים בעולם להשכלה גבוהה. באוגוסט 2006, למשל, דורגה בשבועון ניוזוויק במקום ה-82 בין 100 האוניברסיטאות המובילות בעולם. לפי דירוג שנחאי היא מדורגת במקום ה-65 בעולם לשנת 2008 ‏‏[6]. דירוג ה-Times Higher Education מיקם את האוניברסיטה העברית במקום ה-93 בשנת 2008, במקום הגבוה ביותר בין אוניברסיטאות המזרח התיכון‏‏[7]

  57. AKP’ye destek ancak bu kadar olabilirdi.
    Evet,demek için bu denli dolaylı bir söyleme gerek var mıydı?
    Gün Zileli’nin yazısından düzen aleytarı bir mesaj çıkmıyor.
    Halkı ezen düzen tüm kurumlarıyla dahası en gerici kurumlarıyla özünde olumlanıyor.

  58. Tüm Evetçiler/Hayırcılar’ın kışkırtarak kendi safına çekmeye çalışma taktikleriyle, saçma yorumlarla dolu burası. Boykotçuların da kendi içinde ayrıldığı muhakkak çok yer vardır. İyi ki de vardır. Mühim olan bu komik oyuna gelmeme kaygısının ortak oluşu…

    Gün Zileli, Evet’e Hayır’a karşı zihnimi Referandum’a karşı alacağım tutumu yazılarınla perdeden arındırdığın için size teşekkür ederim.

  59. Gün Zileli’nin takındığı tutum apolitik anarşist yaklaşımın sonucu gibi. Bu uzak durma isteği siyasetin kokuşmuşluğuyla haklı çıkarılmaya çalışılabilir. Ancak proletarya (veya ezilen kitleler mi dersiniz artık bilemem) için siyasetten uzak durma tutumu hakim hegemonyaya kucak açmakla sonuçlanma riskini taşır. (İspanya örneğindeki farklı tutumlar)

    Yarınlar.org sitesinde de bir anket var bu arada ankete gün zileli seçeneği koymuşlar…

    Ha bir de, takunyalı führer mi??? Irkçı zihniyete sahip şahıslarla kolkola muhalefet etme çabası mıdır bu nedir??? Kitabı okumadım tabii ancak başbakanın etnik kökeniyle bilmem nesiyle mi uğraşacağız artık? Nerde kaldı ‘sınıfsal bakış’, nerde ‘diyalektik’?

    Muhtelif isimlerle yazan şahıs çabalarının karşılığını almaya başlıyor sanki…

  60. Fallokrat ve utangaç fasist: Yenisine bir, eskisine iki hayir

    Utangaç fasit, “Yarinlar”da “yenisine bir, eskisine iki hayir ” demis. Ne utaniyorsun kardesim. anayasa degisikligine “hayir” dedin ya iste. Eskisine iki “Hayir” demek de ne?Yenisine “hayir” dedigin zaman, eskisine “evet” demis oluyorsun. Bu tutumundan utandigin için de eskisine “iki hayir” dedigini iddia ediyorsun, eskisine istersen bin kere hayir de, bu degisiklige “hayir” dedigin zaman, ister istemez eskiyi korumus olmaktasin. Farz edelim sen “Hayir” dedin ve sonuçta “hayir” agir basti, sen git o zaman göbek atan CHP’li, MHP’li ve ergenekoncularin yanina de ki “kardesim, ben de sizlerle birlikte ‘hayir’ dedim, ama diyalektigin 3’üncü maddesinin, sosyalizm teorisinin, marksizm doktrinine göre ve de ayrica tarihsel materyalizme göre benim ‘hayir’ aslinda eski anayasaya da iki kez ‘hayir ‘ anlamina gelmektedir ” . bak bakalim sana nereleriyle gülecekler. Sonra bir yerde bir mahkeme bul ve hakime de ki, “hakim bey ben eskisine iki kere ‘hayir’ dedim ama bana yine de tecavüz etti”, rahmetli Ilhan Selçuk’un “iskencecilerimi affettim” dedigi gibi bu arkadas da iskencecilerine asik olmus, ya da copu çok sevmis, ille de istiyor, fallokrat ne olacak.

  61. AKP'nin yüksek yargi planiymis, yuh!

    Yarinaklr’daki utangaç fasist anayasa degiskliginin AKP’nin yargi plani oldugunu iddia ediyor. Bu, fasist CHP’nin tezi idi. Fasist CHP bu tez ile çok güvendigi ve her yasa hatta anayasa degisikliginde basvurdugu Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Ezici cogunlugu Sezer tarafindan atanmis olan fasist hukukçulardan olusan Anayasa Mahkemesi bile bu tezi kabul etmedi.Bir-iki düzeltmeyle birlikte yargiyla ilgili degisikliklerin demokratik oldugunu belirtti. CHP de kendi güvendigi Anayasa Mahkemesi tarafindan bozum olunca isi saklabanlaiga vurdu, ve meddah Kemal kelime oyunlariyla isi idare etmeye basladi. Anayasa Mahkemesi’nin bile kabul etmedigi bu fasist iddiayi kendine “sol” , “devrimci” diyenlerin ileri sürmesi kadar alçakça, rezilce ve utanmazca bir tutum düsünülemez. Bunlarin gözünü kan bürümüs. Kardesim ne kadar asker severmisisiniz, ne kadar TSK’ya düskünmüssünüz, ne kadar copsevermissiniz.

  62. Muhtelif, bu coplu yorumlarını yarınlar.org’a da yazsana niye burada kendini paralıyorsun. Sen yaz cevap vereceklerdir emin ol. Bak orada da yorum bölümü var…

  63. Böyle saçma sapan aristo mantığıyla nereye varmaya çalışıyorsun.Yok birine hayır dedim diye diğerine evet demişim , yok evet demezsem faşistmişim.Yok chp’nin iddasını haklı bulursam , chp’li oluyormuşum .mhp’li olup pkk’lı da olabiliyorsun artık bu ülkede erdoğan sayesinde.Yok şu Yok bu!
    Peki…

  64. Benim tutumum, zaten Anayasa denen yönetici kurallar bütününü reddeden tutumdur. Bu yüzden bütün alternatiflerin dışındayım. Bu berbat düzeni devrimle yıkmadan hiçbir çıkış yoktur. Öte yandan rejim içi tartışma açısından bile alternatifler çok kısırdır. Türkiye yarı-askeri bir parlamenter diktatörlüktür. İktidar merkezi devlet güçleriyle parlamenter iktidar güçleri arasında bölüşülmüştür. Türkiye, ne Suriye gibi bir tek parti diktötürlüğür, ne de batıdaki burjuva parlamenter rejimler gibi bir rejimdir. İkisinin karması bir rejimdir. Bu rejim 1950 yılında kurulmuş ve bugüne kadar devam etmiştir. 27 Mayıs Anayasası, parlamenter iktidarın gemlenmesi için merkezi devlet güçlerinin (ordunun) getirdiği kurumların anayasasıdır. Parlamenter iktidarlar bu kısıtlayıcı kurumlardan rahatsız oldukları için her zaman bunu tırpanlayıcı değişiklikler yapmıştır. 12 Eylül anayasası, hem merkezi devlet güçlerinin hem de parlamenter iktidarların işbirliğiyle halkın görece özgürlüklerini gaspetmenin anayasasıdır. Bugün AKP’nin hazırladığı anayasa bu özgürlük düşmanı maddeleri kaldırmamış, sadece parlamenter iktidar güçlerinin merkezi devlet güçleri karşısında üstünlük sağlamasına yönelik bazı değişiklikler getirmiştir. Yani bu anayasa değişikliği özünde 12 Eylül anasasası ile değil, 27 Mayıs anayasası ile bir hesaplaşmadır. Öte yandan değişiklikler, rejimin yarı askeri parlamenter diktatörlük niteliğini de esasta değiştirmemektedir. 1950’de kurulan bu rejim ana özellikleriyle devam etmektedir. Türkiye’nin yarı askeri parlamenter bir sistemden batıdaki gibi tamamen parlamenter bir sisteme geçmesi gerçek anlamda bir rejim değişikliğini ifade eder. Eğer böyle bir değişiklik söz konusu olsaydı o zaman (ben değil ama) bazı arkadaşların “evet” oyu vermesi mantıki bulunabilirdi. Fakat AKP böyle çaplı bir rejim değişikliğinin sahibi değildir, hiçbir merkez sağ güç bunu yapmaya muktedir değildir. Çünkü zaten tabanları bu yarı askeri parlamenter rejimin taraftarıdır, dolayısıyla AKP de. Bugün Türkiye’de böyle bir rejim değişikliğini yapacak herhangi bir güç gözükmemektedir. O halde neden, yarı askeri parlamenter diktatörlüğün şu ya da bu kesiminin hakimiyeti için tadilatlara destek olalım ki.

  65. Zileli, Bati'daki parlamenter rejimlerin temsilcilerine sor

    Gün Zileli’nin “Türkiye’nin yarı askeri parlamenter bir sistemden batıdaki gibi tamamen parlamenter bir sisteme geçmesi gerçek anlamda bir rejim değişikliğini ifade eder” cümlesini kaydediyoruz. Bu baglamda AB Komisyonu’na, Ab yetkillerine, AP Sosyalist, Liberal, Hiristiyan, Yesil, Sol partiler gruplarinin tutumlarina bakiyoruz, hepsi de AK Parti’nin önerdigi anayasa degisikliklerinin “Türkiye’nin yarı askeri parlamenter bir sistemden batıdaki gibi tamamen parlamenter bir sisteme geçmesi” yolunda önemli bir adim oldugunu söylüyorlar, hatta AB sosyal demokratlari CHP’ya açik çagri yaparak “evet”i desteklemesini istiyorlar. O halde?
    Insanlarin cahilligine, sözde aydinlarinin disa kapali olmasina güvenerek “hayir” çagrisi yapanlar bilerek, isteyerek “yarı askeri” rejimin muhafizligini yapmaktalar.

  66. çakma PKK'li nerede?

    Buralarda kendini Kürt, PKK’li vs olarak tanitip referandum öncesinde büyük siddet eylemleri düzenlenmesini, böylece “hayir”in desteklenmesini isteyen biri vardi. Simdi PKK eylemsizlik karari aldi. Niçin acaba? TSK içindeki agababalari tasfiye olmaya baslayinca üzerlerindeki koruma kalkani kalkti da ondan.

  67. Bakıyorum da burası militarist faşist sözde sol chp ve sözde demokrat akepe nin mekanına dönmüş. Siz önce adam olmayı öğrenin sonra siyaset ve politikayla ilginenin Buyrun size link biraz okuyun sonra kürtler üzerinden politika yapın. http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrtler

  68. Ne mutlu Kürdüm diyene özel

    Sen de su linke bak: tr.wikipedia.org/wiki/Ä°nsan Göreceksin ki pek birsey yok.

  69. cogunluk gucunu almıs bır ıkıdarın yapmıs oldugu bır anayasa ıle, fızıksel gucu elınde olan bır ordunun yapmıs oldugu. anayasa . aslında zemın olarak aynnıdır. güç yine kullanılmıstır. gunumuzde güc artık sılahlar veya ordu olarak algılanmamı,gıda teknolojısı bıle yerı ve zamanın da toplumlar uzerınde guc olusturmaktadır. bunların sılahları yok demek hafıfletıcı bır neden degıldır. zemın aynı oldukca hepsi aynıdır. bu ıkı anayasada da güc zemındır , buna vurgu yapmak gerekıyor. bunu cekersek ıkı anayasada havada kalır.zenını ayın nedenlere dayanan olgularda aynı sonucları dogurur.evt veya hayır ın anlamı bu anayasa uzerınde ayı etkıdedır. ıkı zıtlık bır bırını beslemektatır. karsılıklar bır bırını beslemek üzere ayarlanmısdır. ne ıyı ne kotı ne guzel ne cırkın olsunlar. bır bırını besle.güc ortada bır gercektır.

  70. “Cogunluk gucunu almıs bır ıkıdarın yapmıs oldugu bır anayasa ıle, fızıksel gucu elınde olan bır ordunun yapmıs oldugu. anayasa . aslında zemın olarak aynnıdır. güç yine kullanılmıstır”

  71. güççç ben de artık..

    anarşistiz ya. o bakımdan herhalde

  72. zemıne gonderme burda anayasayı yapan , elınde guc bulundurandır. bu guc o veya bu fark etmez . güce gonderme yaparak zemını altan cekıyorum ve boslukta kalıyor.guc yoksa anayasada olamaz. ben kendımı hıc bır zaman anarsıt olarak tanımlamadım tanımlammıs olsaydım . sen bana bır cok sey soracaktım . ısdeozaman da oterede ben olacaktım. oteredeye karsı olman bunun gı bı bırsey.sonra sınıflayacak ve bır hıyarsı olusturacak ve bu hıyarsık yapılanmaya gore tahakum ugulayacak veyarrgılama yapacak tım . sıstemle aynı olmak boyle bırsey. hersey bedenlerde örgülenir. tabı bunu kırmak cok zor.cogunluk ile cogulculuk anlaısı vvardır. bırınde herkestoplama yapmayı sever ve bıraraya gelıp toplamaüzerinekonusurlar ve gıdıkcxe cogalırlar. ama matamatıkle ugrasıyorsan bu cogunluk bır ise yaramaz. arada cıkarma ve caropma da gereklı olur ..

  73. Aleviler Hayır diyor

    http://evrensel.net/haber.php?haber_id=73814

    ALEViLER ‘HAYIR’ DiYECEK

    Abidin Çınar
    Alevi örgütleri yaptıkları açıklamada, AKP’nin anayasa değişikliğinde Alevilere, Kürtlere, işçilere, kadınlara ve bilim insanlarına yer olmadığına dikkat çekti
    Alevi Bektaşi Federasyonu’na bağlı 130 kuruluş, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’na bağlı 250 Alevi Merkezi, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’na bağlı 30 kuruluş yaptıkları ortak açıklamada “Eşit yurttaşlık hakkı” sağlayan yeni bir anayasa istediklerini belirterek, 12 Eylül’de referanduma sunulacak değişiklik paketine “Hayır” diyeceklerini açıkladılar.
    Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Turgut Öker, ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Ankara’da Mülkiyeliler Birliği’nde basın toplantısı düzenleyerek Alevi örgütlerinin referandumda “hayır” diyeceklerini duyurdular.
    ‘BİZ NE İSTEDİKSE AKP TERSİNİ YAPTI’
    Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Ali Balkız, 8 yıldır iktidarda olan AKP’nin yeni bir “Muaviye oyunu” ile Alevilerin karşısında olduğunu belirterek, “12 Eylül Anayasası’na karşıymış gibi duran, kendini özgürlükçüymüş gibi gösteren AKP yalan söylemektedir. Bu oyuna gelmeyeceğiz, hayır diyeceğiz” dedi.

  74. Aleviler ve solcu baronlar, komedi

    Türkiye’nin sol örgütlerinin baronlari yillarca tarihsel materyalizmi, ateizmi veya agnostik düsünceyi savunma, laiklikten yana olma maskesi altinda ilkel ve yozlasmis alevi tarikatçiligini pompaladilar. “Biz ne cesur insanlariz, dinle mücadele ediyoruz” maskesi altinda tabanlarina topladiklari Alevi gençlerin ilkel inanislarini gazladilar. Aslinda alevi kuyrukçulugu, dincilik, gericilik yaptilar ve dinci-tarikatçi yoz düsünceye karsi büyük bir teslimiyetçilik içine girdiler. Sonunda onlar da bir cins tarikata dönüstüler, sehit edebiyati ve inanç sömürüsünün ilkel tüccarlari haline geldiler. Ak Parti’ye dincilik adi altinda yaptiklari bütün küfürler misliyle kendilerinde mevcut, sizi gidi din tüccari, istismarcilar sizi.
    Islam kimligini savunmak:Sagcilik
    Alevi kimligini savunmak: Solculuk
    Islami geleneksellige özgürlük istemek: Sagcilik
    Alevi geleneksellige özgürlük istemek: Solculuk
    Imamlardan, hocalardan söz etmek: Sagcilik
    Dedelerden, pirlerden söz etmek: Solculuk
    Namaz kilmak, oruç tutmak: Sagcilik
    Semah yapmak: Solculuk
    Mevlit okutmak, ilahi dinlemek, zikr yapmak: Sagcilik
    Nefes söylemek, deyis dinlemek, ceme katilmak: Solculuk
    Islami ilkeleri savunmak: çöl arabinin saçmalamalarini yinelemek
    Ali’den, Hasan ve Hüseyn’den, Kerbala’dan konusmak: Ilericilik, çagdaslik.
    Öyle mi? Böyle basa , böyle tarak yani.

  75. Gurbetçi Aleviler

    Gurbetçi Aleviler “Hayır” diyecek

    Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu yurtdışında yaşayan Alevileri referandumda hayır demeye çağıran bir açıklama yayınladı.

    Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Demokratik, çağdaş ve aydınlık bir Türkiye’yi umut edenlerin hem umutları hem de hayatları 30 yıl önce 12 Eylül’de de karartıldı. Bu tarihten itibaren Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısı ters yüz edildi ve sosyo-kültürel değerleri dumura uğratıldı” dendi.

    Değişiklik paketinin Alevilerin isteklerine cevap vermekten çok uzakta konumlandırıldığının belirtildiği açıklamada 8 Kasım 2009 tarihinde Alevi Bektaşi Federasyonu’nun düzenlediği “Ayrımcılığa karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı” başlıklı mitingde tekrarlanan talepler hatırlatıldı.

    Konfederasyon yaptığı açıklamada “Bizler demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa istiyoruz. Bunun için referandumda oyumuzu HAYIR’a vuruyoruz” dedi.

  76. Gün hocam eşkisözlükten size referandum yazılarınızda evet mi hayır mı boykot mu konusunda net olmadığınıza dair eleştiriler var, buna ne buyurursunuz dost : ) Haa bi de akp,li arkaşların sitenizi sardığını söylüyo bkz aşağıda

    ”kendi sitesini “teorisyen” akp’liler mesken edinmiş. bu durum gün zileli’nin sahip olduğu anarşist anlayışla akp’lilerin “statüko karşıtlığının” belli ölçülerde birleşmesi vesile olmuş olabilir, bilemiyorum tabi. bir de son zamanların en sıcak konusu referandum için ne evet, ne hayır, ne boykot demiştir. ee? diye sormak farz oluyor tabi. işin garibi bu fikri savunduğu yazısı dahi bu sorunun cevabını vermiyor.”

  77. Gurbetçi Aleviler

    BU refarandumda “Hayır” en doğru tavır alıştır. Ama boykot cephesi de ilerici bir cephedir, soldadır.

  78. Bu sitede herkes lazabilir, kimseye bir ambargo yoktur. Ulusalcılar veya başkaları yazmak istedi de yazamazsın mı dedik. AKP’ye karşı tutumumuz ise ortadadır. Yazılara bakılabilir. Zaten eğer AKP’yi eleştirmiyor olsaydık, AKP’li arkadaşlar da zahmet edip bu siteye yazmayacaklardı.

    Anayasa oylaması yazısı dikkatli okunacak olursa, orada “ne evet, ne hayır, ne de boykot” denmediği anlaşılacaktır. Bu yazı, nedenlerini izah ederek re

  79. Hata oldu yeniliyorum:

    Bu sitede herkes yazabilir, kimseye ambargo yoktur. Ulusalcılar veya başkaları yazmak istedi de yazamazsın mı dedik. AKP’ye karşı tutumumuz ise ortadadır. Yazılara bakılabilir. Zaten eğer AKP’yi eleştirmiyor olsaydık, AKP’li arkadaşlar da zahmet edip bu siteye yazmayacaklardı.

    Anayasa oylaması yazısı dikkatli okunacak olursa, orada “ne evet, ne hayır, ne de boykot” denmediği anlaşılacaktır. Bu yazı, nedenlerini izah ederek referanduma katılmanın, dolayısıyla evet ya da hayır demenin egemenlerin oyununa gelmek olduğunu ileri sçürmektedir. Seçime katılmaya o kadar karşıyımdır ki, Boykot demenin bile bu demokrasi şampiyonlarının oyununa dahi olmak anlamına geleceğini belirttim. Yoksa, elbette boykot bana en yakın tutumdur. Eğer “ne evet, ne hayır, ne boykot” deseydim, boykot alternatif

  80. yine hata oldu. Yeniden yeniliyorum:

    Bu sitede herkes yazabilir, kimseye ambargo yoktur. Ulusalcılar veya başkaları yazmak istedi de yazamazsın mı dedik. AKP’ye karşı tutumumuz ise ortadadır. Yazılara bakılabilir. Zaten eğer AKP’yi eleştirmiyor olsaydık, AKP’li arkadaşlar da zahmet edip bu siteye yazmayacaklardı.

    Anayasa oylaması yazısı dikkatli okunacak olursa, orada “ne evet, ne hayır, ne de boykot” denmediği anlaşılacaktır. Bu yazı, nedenlerini izah ederek referanduma katılmanın, dolayısıyla evet ya da hayır demenin egemenlerin oyununa gelmek olduğunu ileri sürmektedir. Seçime katılmaya o kadar karşıyımdır ki, Boykot demenin bile bu demokrasi şampiyonlarının oyununa dahil olmak anlamına geleceğini belirttim. Yoksa, elbette boykot bana en yakın tutumdur. Eğer “ne evet, ne hayır, ne boykot” deseydim, boykotu evet ve hayırcılarla aynı görürdüm ki, böyle bir durum yoktur. Referanduma katılma oranı ne kadar düşük olursa, Türkiye’nin 1950 seçimleriyle bilfiil başlayan, 27 Mayıs Anayasasıyla resmen tescil erilen, 12 Mart’la tadil edilen ve 12 Eylül Anayasasıyla halk düşmanı karakteri pekiştirilen yarı askeri parlamenter rejimi o kadar krize girecektir. “Evet” ya da “hayır” diyenler birbirleriyle ne kadar didişiyor gözükürlerse gözüksünler, rejime destek vermektedirler. Boykot tutumunu müttefik olarak görüyorum.

  81. Akpli kemalist okusun

    tc Kürdistan’dan askerini, polisini, valisini, kaymakamını, hakimini, savcısını, müftüsünü, imamını, öğretmenini, YIBO’sunu, ÇYDD’sini, OKYsi’ni, deniz fenerini, kardelenlerini, bilcümle bütün sömürgeci kurumlarını çekene, başta Abdullah Öcalan, PKK ve KCK davalarından tutuklanmış bütün tutsaklar serbest bırakılana kadar bu savaş devam edecek.

    KÜRTLÜĞÜ BİTİRİRİZ dediniz BİTMEDİ.

    PKK’Yİ BİTİRECEĞİZ dediniz BİTİREMEDİNİZ.

    AKP’de eğer bu kafada giderse, PKK’yi tasfiye etmek için yola çıkıp da sonunda kendisi tasfiye olan partiler mezarlığını boylayacak.

    PKK’ce, mübarek ramazan ayı dolayısıyla ve barış güçlerine bir fırsat olarak 20 eylül’e kadar eylemsizlik kararı alınmıştır. Oysa tc ordusu saldırılarını ramazan dinlemeden kimyasal silahlar kullanarak sürdürüyor. Kürt düşmanı akpli ve chpli kemalistlerle, Kürtlerin kendi vatanlarında kendi kaderlerini tayin edecekleri biricik eşitlikçi çözüm olarak demokratik özerklik cephesinin mücadelesi her düzeyde devam ediyor.

  82. Demokratik Özerk Kürdistan

    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK’nın öne sürdüğü Demokratik Özerklik, Kürt halkının temel ulusal demokratik haklarının, Türkiye’nin demokratikleşmesi çerçevesinde gerçekleşmesidir. Bu haklar, Kürt kimliğinin anayasal kabulü, anadilde eğitim, Kürt kültürüne özgürlük ve diğer kültürlere verilen desteğin Kürt kültürüne de verilmesi; düşünce, örgütlenme ve serbest siyaset yapma özgürlüğünün Kürt kimliği ile kullanılabilmesi ve bunlara bağlı olarak da Kürt halkının kendi iradesini açığa çıkarması temelinde yerelde kendi sorunlarını tartışacağı, bazı sorunlarını kendisi çözeceği, bazı sorunları konusunda da taleplerini merkezi hükümete ileteceği bölgesel meclislerin kabul edilmesidir. Demokratik özerklik böyle tanımlanabilir.

  83. Ergenekoncu çakma kürt okusun

    PKK Kürtler adina konusamaz. Kürdistan’da ezici çogunluk AK Partilidir. Türk ulus devletine de, Kürt ulus devletine de karsiyiz. Yasasin kardeslik. Kahrolsun fitne.

  84. çakma demokrat akpli kemalist okusun

    ERDOĞAN KÜRTLERİ KANDIRMAKTAN BAŞKA ADIM ATMADI

    Siirt’in Kurtalan İlçesi’nde düzenlenen “Anayasa referandumunu boykot” mitinginde konuşan BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, Kürtlerin taleplerinin bulunmadığı anayasa değişikliği için yapılacak referandumu boykot etmede kararlı olduklarını söyledi. KCK’nin eylemsizlik kararına dikkat çeken Kışanak, “Ankara suskun, hükümet hala suskun, hala terörden bahsediyorlar. Bir halkın mücadelesine terör demekten vazgeçmezseniz bu sorunu çözemezsiniz” dedi.

    BDP Siirt Milletvekili Osman Özçelik ise, anayasa değişikliğine dikkat çekerek, “Kimliğine ve özgürlüğüne sahip çıkmayanlar hep geri kalmışlarıdır” dedi. Özçelik, “İnanıyorum ki 12 Eylül’de Kürtler iradesine sahip çıkarak sandığa gitmeyerek yeni bir demokratik Anayasa talebini dile getirecektir. Tayip Erdoğan 12 Eylül’de tekrardan Kürtleri kandırmak istemektedir. Çünkü pakette Kürtlere dair hiçbir demokratik talep yoktur. 12 Eylül Anayasası Kütlerin tüm haklarını yasaklamıştır. 8 Yıldır İktidarda olan Erdoğan isteseydi Kürtlerin anayasal haklarını anayasa güvecesine alabilirdi. Ama Kürtleri kandırmaktan başka adım atmamıştır. AKP 12 Eylülde anayasayı değiştirmek yerine sadece ayama yapmak istemektedir” dedi.

  85. Demokratik Özerk Kürdistan

    AKP YA DA YENİ MUAVİYECİLİK

    Moğol Kralı Timur’un Ankara Savaşında esir aldığı Yıldırım Beyazıt’a, ‘Şu kaderin cilvesine bak, dünya senin gibi bir körle benim gibi bir topala kaldı’ dediği rivayet edilir. Timur gerçekten böyle konuşmuş mudur, bilmiyoruz. Zaten önemli olan bu değil, böylesi bir rivayetin varlığıdır. Timur’u bu biçimde konuşturan, herhalde o dönemin bu iki devlet adamına karşı hoşnutsuzluğunu dile getiren halkın kendisidir. Biri topal öteki kör iki sultanın iktidar çatışmasının yıpratıcı sonuçları en fazla da ezilen halkta yansımasını bulmuş olmalıdır. Dolayısıyla yukarıdaki sözlerin aslında halka ait olduğu ve halkın bilgeliğini ortaya koyduğu söylenebilir.

    Günümüz Türkiye’sinde iktidarı elinde bulunduran parti ile bu partinin başındaki zevatın durumuna bakınca, insan tıpkı Timur gibi hayıflanmaktan kendini alamıyor. Türkiye’de başbakanlık koltuğu kenar mahalle kabadayısı edasındaki biri tarafından doldurulurken, Çankaya Köşkünde ise Kayseri tüccarı zihniyetini taşıyan bir imamın oğlu oturuyor. ABD patentli siyasal İslam bölgenin laik tek ülkesi olmakla övünen Türkiye’de iktidarını gittikçe sağlamlaştırıyor. Soğuk savaş döneminde sosyalist sisteme karşı El Kaide türü sahte İslami örgütlerle iş yürüten ABD, Irak işgaliyle başlattığı yeni küreselleşme hamlesinin başarısını AKP’yi bir model olarak öne çıkarmakta arıyor. Başka bir deyişle AKP kapitalizmin yeni küreselleşme hamlesinin El Kaide’si oluyor. Bu anlamda AKP aslında El Kaide tarzındaki ajan yapılanmanın bugünün koşullarına uygun dönüşümünü ifade ediyor.

    1970’lerin Türkiye’sini düşünün: ‘Kahrolsun Amerika!’ sloganı devrimci gençliğin temel sloganıydı. Ezilen halkların estirdiği antiemperyalist dalga o zaman Türkiye’yi de vurmuştu. Dolmabahçe önünde karaya çıkmak isteyen 6. Filo’ya bağlı ABD askerlerini tutup denize atan gençler, bu sembolik eylemleriyle özünde halkın Bağımsız Türkiye kararlılığını ortaya koyuyorlardı. Bu kahramanlık döneminin öncü militanları idam sehpalarında yine ‘Kahrolsun emperyalizm’ diye haykırırken, Türk ve Kürt halklarının özgür birliğine olan özlemlerini de dillendiriyorlardı. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri Türkiye’yi emperyalist sistemin bölgedeki ileri karakolu haline getirmek isteyen güçlere karşı direnen devrimci gençlik hareketini ezmek üzere tezgâhlandı. Dinî gericilik Türkiye’de işte bu darbe dönemlerinde mayalandırıldı; AKP’nin temelleri gerçekte bu karanlık süreçlerde atıldı.

    Bugün de Türkiye’de bir ABD karşıtlığından söz ediliyor. Ancak bunun ’70’lerin devrimci gençliğinin başını çektiği antiem-peryalist hareketle zerre kadar ilişkisi yoktur. Toplumda körüklenen yüzeysel ABD karşıtlığı, kesinlikle ABD’ye katıksız bağımlılığın bir ürünü olarak gelişme gösteriyor. 70’lerin devrimci gençliği emperyalizme karşı çıkarken çözümü Türk-Kürt kardeşliğinde görüyor, mevcut inkâr ve imha sistemine son verip halkların özgür birliğini tesis etmeye çalışıyordu. Buna karşılık bugünün sözde ABD karşıtları, özgür Kürt’ü yok etsin diye ABD’yi savaşa davet ediyorlar. Saldırıya uğramış güçsüz bir ortaçağ vasalinin ruh halini yaşayan bu çevreler, bağlılık yemini ettikleri kral konumundaki ABD’yi özgürlük isteyen Kürtler karşısında kendilerini korumaya çağırıyorlar. Bunun antiemperyalizm ya da ABD karşıtlığıyla ilgisinin olmadığını çocuklar bile biliyor.

    Türkiye ABD beslemesi sahte İslamcılığın temsilcisi olarak vücut bulan AKP tarafından yönetildiği ve bu haliyle model olarak lanse edildiği halde, bu ülkede siyaset yapan birçok güç, utanmadan PKK’nin ABD tarafından desteklendiğini iddia edebiliyor. Uşaklık ruhu öz güç ve özgür irade denilen olguyu tanımadığı için, PKK’nin kapitalist sistemin tüm saldırılarına rağmen ayakta kalmasına da akıl erdiremiyor; bu yüzden PKK’nin müthiş direnişini bir yerlere bağlama ihtiyacı duyuyor. Ancak efendi Bush’la beslemesi Erdoğan’ın Washington görüşmesi yalancının mumunu da söndürdü; kimin uşak kimin mutlak özgürlük sevdalısı olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Efendi kendi beslemesinin yardımına koştu ve PKK’nin ortak düşmanları olduğunu açıkladı ya, ‘Puşt Bush’ yeniden ‘Dost Bush’ oldu. İlişkilerdeki ihanet kuşkusu yerini bu kez karasevdaya terk etti.

    PKK Hareketi ’70’lerin Türkiye devrimci gençlik hareketinin içinden çıktı; bu anlamda Dev-Genç geleneğinin bir parçası ve devamı oldu; aynı hareketin Kürdistan’daki ayağı olarak şekillendi. O dönemde PKK’nin bir amacı da zaten Türkiye devrimini tek ayak üzerinde durmaktan kurtarıp onun Kürdistan ayağını kurmaktı ve bunu başardı. Devrimci gençlik hareketinin yenilgisi Türkiye’de sosyalizmden uzaklaşmaya yol açarken, Kürdistan’da bunun tersi yaşandı. Apoculuk, derin etkilerini yaşadığı Dev-Genç geleneğinin soylu mirasını Kürt coğrafyasına taşıdı. Emperyalist kapitalizmin devrimin temel değerlerini haraç mezat kapmasına izin vermemek ve adına yola çıktığı toprakların gerçeğine ölümüne bağlı kalmak bu hareketin en temel özelliği oldu.

    ABD ve NATO tarafından planlanıp uygulanan faşist askeri darbelerin hedef tahtasına yerleştirdiği devrimci demokratik hareketin tasfiyesi üzerinde yükselen AKP, emperyalistlerle darbeci generaller güruhunun iğrenç birleşmesinin nesebi gayri sahih çocuğu olarak dünyaya geldi. Solun tasfiyesiyle ezilen halkın özünü yitirmiş İslami değerlere sarılması AKP’nin işini daha da kolaylaştırdı. Solun yokluğu cehaletin egemenliği demekti. Egemenlerin fazla zorlanmadan yönetmeleri ancak böyle mümkün olabilirdi. Ucuz yönetmenin bir yolu İslam’ı kendine kalkan yapmaktı ve AKP’nin yaptığı da budur. Oysa AKP’nin İslam’ının gerçek İslam’ın değerleriyle hiçbir ilişkisi yoktur. Onun İslam’ı olsa olsa Ehlibeyt’i katleden Muaviye ve veledinin sahte İslam’ı olabilir. Ehlibeyt’in yerine ’70’lerin devrimciliğini koyun, AKP’nin bugüne taşınmış Muaviyeciliği çok daha net anlaşılır.

    Bir halk önderliği olarak peygamberlik geleneğinin en son halkası olan gerçek İslam, sosyalistlerce asla yabana atılmaması gereken temel toplumsal değerlerle yüklüdür.

    Bugünün siyasal İslam’ı bu gelenekten kopmuştur ve gerçek İslam’ın mezar bekçiliği görevine soyunmuştur. İslam’ın çoktan toprağa verilmiş cesedinden bile dehşete kapılan küresel kapitalizmin korkusunu hafifletmek için AKP gibi sahte İslamcı mezar bekçilerine ihtiyacı vardır.

    Küresel emperyalizm, İbrahimî geleneğin ve onun son halkası olan İslam’ın çağa uyarlanmasını ifade eden Apocu Hareketi, kutsallık kisvesine bürünmüş laneti anlatan AKP eliyle tasfiye etmek istemektedir. Türkiye’de çağdaş Ehlibeyt’in en seçkin üyelerini tasfiye eden sistem, aynı ailenin Kürdistan’daki mensuplarının peşine düşmüştür. Hedef yeni bir Kerbela vakasıdır.

    Bu savaş kutsallık ile lanet arasındaki bir savaştır; laneti temsil eden sistemin son çırpınışı ve Kerbela direnişçiliğinin zafere yürüyüşüdür. Her şeye rağmen bu kez kaybeden lanetlilik, kazanan ise kutsallık olacaktır.

  86. tc kimyasal silahla saldırıyor

    Der Spigel, Die Tageszeitung ve Junge Welt, Türk ordusunun Kürt gerillalara karşı kimyasal silah kullanmasını nihayet haber konusu yaptı. Alman hükümetini eleştiren siyasetçiler ve uzmanlar, konunun üzerine gidilmesi gerektiğini söyledi.

    HPG: KİMYASAL KULLANILDI

    Önderliğimizin hazırlamış olduğu yol haritasının haftalar geçmesine rağmen verilmemesi, demokratik kurum ve meşru yapılanmalara yönelik baskılar, halkımıza yönelik olarak işlenen suçların ardından son olarak 8 Eylül günü Hakkari’nin Çukurca ilçesine yönelik olarak TC ordusu tarafından başlatılan imha amaçlı operasyonda yaşananlar TC ordusunun yaşadığımız çağa rağmen halen ne kadar barbar zihniyeti taşıdığını ve insanlık dışı uygulamalara başvuracak kadar alçaklaştığının kanıtı olmuştur. Binlerce askeriyle ve en ileri tekniğiyle kahraman gerillalarımız karşısında hiçleşen TC ordusu son çare olarak, sığındığı kimyasal silahlarını kullanarak 8 yoldaşımızı katletmiştir.

    GAFLET İÇERİSİNDELER

    Bizler Halk Savunma Güçleri olarak belirtiyoruz: İçerisinde bulunduğumuz eylemsizlik sürecini bir zaaf gibi değerlendirip, hiçbir savaş hukukunda yeri olmayan bu alçakça yöntemlerle hareketimizi ve hareketimiz şahsında halkımızı yok etmeyi hesaplayanlar büyük gaflet içerisindedirler.

  87. generallerin dikkat ve ihtimamiyla eylem yapilir

    Ön mevziler bosaltilir. Sinirdan katirlarla geçilmesine, sevgili gerillalarin yorulmamasina, doçkalarin dikkatle tasinmasina itina edilir. Heronlar izlenerek Kandil’e yol gösterilir. Analari basörtülü olan 20 yasindaki çocuklar tesbit edilerek P.K.Kuçinglere yem olarak yedirilir. Sonra cenaze törnelri düzenlerek solcu, sagci fasist Türkitleri çagrilir. Sehitler ölmez , vatan bölünmez diye bagirtlir. AK Parti’ye küfrettirilir. Elde edilen basarilar Israilli dostlarla birlikte kutlanir. Genelkurmay Öldürtür, genelkurmay böldürtür.

  88. himaye eden generaller tasfiye olunca eylemlere ara verilir

    Sivil idarenin kontrolündeki polis özel harekat görevde iken çit çikmiyordu, ne zaman ki militerler ise el koydu generallerle el ele, hep beraber adam öldürmeye koyuldular, atatürk=atakürt.