Öyle Bir Zaman ki!

Lenin, zamanın göreceliğine dikkat çekmiş ve devrim zamanlarında on yıllar içinde gelişebilecek olayların aylara, hatta günlere sığabileceğini belirtmiştir. Galiba öyle günlerde yaşıyoruz. Dolayısıyla, hızla gelişen olayları aynı hızla ele almak zorunlu oluyor. Günlük gazetelerin köşe yazarlarına bakar bakar, “her gün yazacak konuyu nereden buluyorlar” diye düşünürdüm. Oysa bugün aynı konuda ikinci yazım bu.

Birbiriyle bağlantılı birkaç konuyu ele alacağım bu yazıda.

Mısır’da bir askeri diktatörlük olduğu ileri sürülüyor. Bu görünüşte hem doğru, hem de temelde yanlış bir kanı. Doğruluğu, Mısır’daki diktatörlüğün temelini elli yıldır ordunun oluşturuyor olmasından geliyor. Bununla birlikte, Mısır’ı bir askeri diktatörlük olarak nitelendirmek doğru değil. Mısır, yarı-askeri yarı-parlamenter bir kapitalist diktatörlüktür. Bu diktatörlüğün sınıfsal temeli doğrudan doğruya Mısır burjuvazisidir. Mısır burjuvazisi, Ortadoğu’nun en gelişmiş kapitalist sınıfı ve batılıların sağlam bir müttefikidir. Sınıf diktatörlüğünü, hem ordu gücüne, hem de parlamentoya dayandırıyor. Parlamentonun, batılı anlamda “serbest” seçimlere dayanmadığı doğru ama bu durum, yine de Mısır’ın bir yarı-parlamenter diktatörlük olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla, örneğin Saddam’ın Irak’ındaki ya da Esat’ın Suriyesi’ndeki askeri diktatörlüklerle Mısır’daki diktatörlük arasında önemli bir fark var. İşte bu durum, batının esas korkusunu oluşturuyor. Mısır’da rejim devrildiğinde yerine koyacak bir parlamenter rejim yok. ABD’nin Mübarek’i alelacele bertaraf edip rejimi sürdürmeye çalışma telaşı buradan kaynaklanıyor.

Dolayısıyla bu rejimin tek gerçek alternatifi, anti-kapitalist bir ezilenler devrimi ve demokrasisidir. Mısır’daki sosyal patlama, tamamen sosyal çelişkilerin ürünüdür ve özünde anti-kapitalist bir devrimdir. Çünkü devrimin hedefinde yalnız Mübarek değil, ordusu ve parlamentosuyla burjuvazi ve onun rejimi bulunmaktadır. Devrimin anti-kapitalist nitelikte olması için halkın illa anti-kapitalist sloganlar atması gerekmez. Rusya’da da 1917 yılında işçiler, köylüler ve askerler anti-kapitalist sloganlarla değil, “barış”, “savaşa son” sloganlarıyla harekete geçmişlerdi. Ama temelde, kapitalist sömürünün yol açtığı sosyal çelişkiler yatıyordu.

Mısır devrimi, bugün “Patlamış Mısır Sever misiniz!” yazımda belirttiğim gibi, esasen burjuvaziyi ve onun kapitalizmini hedef aldığı için, Müslüman Kardeşler de dahil, hiçbir burjuva muhalefeti ön plana geçememektedir, halk Barayevlere falan fazla yüz vermemektedir.

Keza halk, Batı’nın ve Mısır burjuvazisinin yaratmaya çalıştığı sahte laik-islamcı bölünmesine de yüz vermemekte ve dindar olanıyla, olmayanıyla toplumsal muhalefet saflarında birleşmektedir. Artık başörtülü kadınla, erkek arkadaşının omuzlarına oturup slogan atan blucinli kadın aynı saflardadır. Türkiye toplumsal muhalefetinin çok şey öğrenmesi gerekir bu gelişmeden.

Yorumcuların ileri sürdüğü en saçma görüşlerden biri de toplumsal muhalefetin Türkiye “model”ini kendine örnek aldığıdır. Efendim, Tayyip Erdoğan’ın konuşması Mısır halk kitleleri içinde büyük yankı yapmış da. Mücadele içinde olan insan kendine verilen en ufak bir desteği bile olumlu karşılar elbette. Ama Türkiye medyasının bu konudaki şişinmeleri gülünçtür. Türkiye “model”inin örnek alınacak bir yanı yoktur. Çünkü Türkiye, bugün Mısır halkının kurtulmaya çalıştığı yarı-askeri yarı-parlamenter bir diktatörlükten başka bir şey değildir. Bu yüzden, Mısır halkının benzeri bir “model”e teveccüh göstereceğini sanmak ya da umut etmek sadece bir hüsnü kuruntudur. Mısır, Türkiye “model”ini örnek almıyor ama Türkiye devrimi Mısır Devrimini model alabilir pekâla.

Gün Zileli

3 Şubat 2011

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Cengiz Çandar’dan Açıklama

Merdan Yanardağ’ın Cengiz Çandar’la ilgili iddiası üzerine, Çandar’dan bir mesaj aldım. İzniyle aynen yayınlıyorum: Sevgili …

21 Yorumlar

  1. MAZERETİM VAR ASABİYİM ABİ

    Elbette Türk medyası bu konuda şişinecektir. Onların hepsi, eşbaşkanların yandaş medyası, Amerika’dan dolarla maaş alan satılmış yazarlardır.Kaç tane köşe yazarı veya görsel basın vardır ki, yıllardır Büyük Orta Doğu Projesini ve 22 Müslüman ülkenin sınırlarını değiştirmek isteyenleri haykırıp da zindanlara atılmayan…Başta Amerikanın savaş topu CNN ve AB’nin televizyonları medya karargahlarını oluşturup, an be an olayları izliyor, durumlara göre yeni stratejiler geliştiriyor. Sanıyor musunuz, sadece iç işleri bakanının ve milletvekillerinin kelleleri Mubarek’i kurtaracak. O diktatörü 30 yıldır iş başında tutanlar, kullananlar değil midir, şimdi onun kellesini almak isteyenler. Biz galiba, bu senaryoyu, bu talihsiz coğrafyada daha önce çok gördük!…

    Batının destek verdiği Baradey, uzun süredir CIA ajanları tarafından bugünler için hazırlandı. Ne güzel! En iyi model, süreç içinde, halk için en iyisini hazırlayan modeldir.Bu da, halk insiyatifi bugün elinde tuttuğu kadar, direndiği kadar belirliyecektir…

  2. Gün Zilelinin Mısır konusunda bugün yazdığı uikinci yorumda belirttiklerine bütünüyle katılmakla birlikte önem verdiğim bir-iki noktaya değinmeden geçemeyeceğim.
    Mısırdaki muzzam halk ayaklanmasında egemen sınıflar kendi açılarından adamakıllı gafil avlandılar. Yaşadığımız internet döneminin bu hareketlerin kendi içilerinde örgütlenmesinde ne kadar akıl almaz bir rolü olduğunu hesaba katamadılar. Yoksa Gün Zileli’nin de değindiği gibi orduya dayanan ve hatta birçok önemli mevkileri emekli askerlerin tuttuğu bu yarı parlamenter diktatörlük böylesine muazzam bir yığınla karşılaşmaz daha baştan bunu karşılayabilmek en azından etkisini azaltabilmek için daha etkin yollara başvurabilirdi.
    Hatta yalnız iktidar değil, muhalefet de böylesine yığınsal bir hareketi bence beklemiyordu, buna hazırlıklı değildi. Bunu gerek resmi muhalefetin gerekse Müslüman Kardeşlerin şaşkın davranışları da gösterdi. Ancak şimdi kendilerini toparlamaya başladılar.
    Demek istediğim şu ki ben işin nasıl sonuçlanacağını şu anda hiçbir şekilde tahmin edebilmeye imkan göremiyorum. Çeşitli ihtimaller üzerinde durmakta, bunlara düşünsel olarak da hazır olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Devrim geliyor, geldi, önü alınamaz bir şekilde yürüyor heyecanına kapılıp olası tehlikeleri görmeme durumunda kalmaktan endişeliyim

  3. Gün Dem arkadaşın endişesine katılıyorum. Devrimi zor günler beklediği açık. Halk güçleri kendi özgüçlerini geliştirip çeşitli karşı girişimlerle baş edebilecekler mi?

  4. Bu Mısır, Tunus gibi ortadoğu devrimlerinden bahsederken aklıma 1848 Avrupa’da halkların baharı gelmişti. Tarık Ali’nin de bugün o temada bir yazısını gördüm.

    http://www.soldefter.com/2011/02/03/tarik-ali-arap-1848i-despotlar-sallanip-duserken/

    Sonuçlar hakkında konuşmak için erken ancak olasılıkları tespit etmek mümkün tabii. Tunus’ta uzlaşma sağlama amaçlı kurulmak istenen geçici meclisin kabul görmemesi güzel bir işaretti. Mısır’da ise Müslüman Kardeşler gibi bir köklü bir oluşumun varlığı ve aldığı tavırlar (tabii alamadıkları da) devrimin yönü hakkında belirleyici olacaktır. Ancak belirtmek gerek Mısır’da yaşananlar bu yüzyılda devrim olur mu veya devrimler çağı kapandı mı gibi taraflı sorulara en güzel cevabı veriyor. Canlı canlı izlerken alınacak çok ders var.

  5. bence mısır ancak geri kalmış kapitalisti bir ülkedir. batılı anlamda kapitalist bir ülkde olduğunu sanmıyorum. daha kendi doğalgazını çıkaramayan bir ülkenin burjuvazisinden ne olur? en fazla rusya da olduğu gibi bir rejimi yıkıp yerine yenisi bir başka diktatörlükle devam eder.

  6. Ortadoğu’daki en “gelişmiş” kapitalist ülkedir. Türkiye burjuvazisinden daha güçlü bir burjuvazisi vardır efendim. Bu konuda Nidal arkadaşın yorumunu alabilirsek iyi olurdu.

  7. Farz edelim ki cuma parlemento yürüyüşü, şu veya bu şekilde
    engellendi, kan aktı, araya biraz zaman girdi…ama devrim uykuya yatamaz ki, artık ok yaydan çıktı bence. Daha da güçlenerek ve şaşırtarak her koşulda ortaya çıkacaktır görüşünü taşıyorum.

    Fazla da jakoben düşüncelere dalmadan; ne Tunus, ne Mısır, ne Yemen ve hatta bugün, Ankara torba yasa gösterileri, kendi
    dinamikleri içinde gözardı edilip, yıpratılmaması gereken halk
    hareketleri olduğunu düşünüyorum.

    Bütün devrimci güçlerin, fikir ayrılıklarını bırakarak, bu kitlesel
    hareketlerde nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğini; Gün Zileli
    abimin, arkadaşlarının ve yeni oluşumun (bir el ver)önerileriyle
    bu dinamiklerin hız kazanması için neler yapılabilir?

    İşte bunun, tartışmaya açılmasını öneriyorum.

    Saygılarımla, Ayşegül

  8. mısır ortadoğudaki en kapitalist ülke de değildir. ondan önce körfez ülkeleri var, katarı var, dubai si var. hatta lübnan var. israil var. mısır sadece nüfusu kalabalık olan içi boş bir ülkedir. kapitalizm liginde ismi akla bile gelmez.

  9. Kapitalizmin ölçütü olarak neyi aldığınızı bilmiyorum. Benim ölçütüm burjuvazisinin gelişmişliğidir. Katar, Dubai gibi ülkeler petrol zengini Arap beylikleridir. Oradaki zenginlik kapitalizmden çok kabile şeflerinin petrol satışlarından gelir. Mısır burjuvazisi ise azami artı-değer sömürüsü yaparak gelişmiştir.

  10. benim mantığıma göre bir ülkedeki kapitalizmin ölçüsü, o ülkedeki ekonominin büyüklüğüdür. körfez ülkeleri beylikte, mısır farklı mı. mısırda da burjuvazi yok avrupalı manada bakarsınız. hepsi iktidardaki partinin amcası, dayısı yiğeni. kendi başlarına bir şey üretmişlikleri yok. kaldı ki, en büyük 100 mısır şirketini listeleyin bakalım kaç tanesi enerji dışında bir işle uğraşıyor ve bağımsız? hiçbiri. artı değer üretecek şirket yani bir şeyi alıp ona değer katacak şirket sayısı bir elin paröağını geçmez. onlarda zaten mısırlıların değildir.

  11. Konu ne kadar yazının amacından uzaklaşıyor,farkında mısınız
    bay kagn? Mısır’ın burjuvası,bizim burjuvamız değil,o zaman
    Avrupa’nın burjuvası bizim ilgi alanımızda,öyle mi demek yani?

    Ona bakarsanız,Amerika’da federe beyciklerden meydana gelmiş,iflas etmiş ekonomisiyle,karşılığı olmayan fonları,kağıt parçalarını üçüncü dünya ülkeleri ne kakalamaya çalışan son
    feodal yapıdır.

    Burjuvaziyi kategoriye sokmak ta nereden çıktı şimdi?O zaman adama sorarlar,neden halk sokaklarda diye.

    Olayı,benim burjuvam farklı,senin burjuvanı dövere getirmeyelim lütfen!!!

  12. benim dediğim mısır da avrupalı anlamında bir burjuvazi olmadığıdır. mısır da olan, orta ve orta üst sınıfın daha fazla siyasi ve ekonomik özgürlük için ayaklanmasıdır. eğer bu siyan başarılı olursa, ileride avrupalı anlamda bir burjuvazi çıkabilir.

    ayrıca abd ekonomisini analiziniz de çok saçma. yıllık 12 trilyon dolarlık bir üretime sahi bir ülkeye iflas etmiş dediniz ya artık ne desem boş.

  13. Amerika’nın Dünyada,Mısırın en zengin iş adamı Ahmet Ezz gibi on binlerce işbirlikçileri olduğu müddetçe (Ezz’de olaylar başlayınca Mubarek’e ilk ihanet edip,meclislerinde istifasını verendir!!) 12 trilyon dolarlık kapitalist birikim çok az dır. O kanlı sömürü dolarların bedeli için insanlar meydanlardadır!!!

  14. Gerçek anlamda devrimden bahsedebilmemiz için bir mısırlı anarşistin dediği gibi,halkın sisteme alternatif örgütlülüğünü oluşturması gerekmez mi?

  15. Baktı burjuvazisi ne üretiyor ki… hiç

  16. Gerçek anlamda devrim, toplumsal büyük sarsıntıdır. Bu sarsıntının ardından halk örgütlenmesini gerçekleştirebilirse devrim başarıyla ilerler, yoksa yenilir ve geri çekilir. ancak örgütlülük koşulu henüz yok diye büyük devrimci sarsıntı ve altüst oluşu devrim saymamak son derece seçkinci ve iktidarcı bir görüşün ürünüdür.

  17. Batı burjuvazisi demek istedim.

  18. seçkinci ve iktidarcı bir görüş?aksine iktidarcı olmadığımdan böyle yaklaşıyorum.yerine yeni bir iktidarın oturmaması için bu gerekli.ayrıca isyanı küçümsediğim falan yok.zaten sizin yazdığınızdan da aynı anlam çıkıyor.ben kitlenin halihazırdaki niteliğine dikkat çekmek istedim.ithamınız acımasız olmuş.

  19. Özel olarak sizi kastetmemiştim ama öyle anlaşıldıysa özür dilerim.

  20. remove@ekomailing.com

    Mail adresini listenizden çıkartmanızı istiyoruz.
    Göndermiş olduğunuz konularla ilgilenmiyoruz.

  21. remove@ekomailing.com adresi, isteğiniz üzerine listeden çıkartıldı.

    * * * * * *
    not: mail-listesi, siteye girerek bu listeye kendi eklenenlerce oluşuyor. ‘spam’ yapılmıyor.

    ‘spam’; internet üzerinde aynı mesajın yüksek sayıdaki kopyasının, bu tip bir mesaji alma talebinde bulunmamış kişilere, zorlayıcı nitelikte gönderilmesi.
    * * * * * *