Yayımlanmamış Kısa Bir Röportaj

Aşağıdaki başlıksız röportaj, Fırat Haber Ajansı tarafından email yoluyla yapılmış, ancak bilmediğim bir nedenle yayımlanmamıştır. Röportajı yapan arkadaşa mail yoluyla defalarca yazdığım halde bana geri dönmemiştir. Bu durumda röportajı burada yayımlama hakkına sahip olduğum açıktır.

                                                                 ***

-Halil Berktay, tek başına yeni bir sol teorisi, marksizm çözümlemesi oluşturmaya çabalıyor. Sol ve sosyalizmi ilkelerinden ayıran ve sürece göre şekillendiren bir mantıkla, ‘AKP’nin merkezin sağında değil solunda görülebileceğini’ de, iddia ediyor. Siz, Berktay’ın devam eden bu saptamalarına ne değerlendirme yapıyorsunuz?

 

Berktay, solun fazlasıyla hedefi haline geldiğinden ona yüklenmek pek gelmiyor içimden. Türkiye’nin sol hareketi fazlasıyla savunmacı. Kendisine yönelik her eleştiriyi bir “namus” meselesi haline getiriyor. Oysa savunmacılık muhafazakâr bir eğilimdir. Diyelim ki, Halil Berktay, bütün söylediklerini solu karalamak için yapmış olsun. Ben olsam, hemen savunmaya veya karşı saldırıya geçmek yerine, acaba söylediklerinin içinde benim için yararlı olan eleştiriler var mı diye düşünürdüm.

 

Berktay’ın tek başına bir sol çözümlemesi yapmaya çalıştığını sanmıyorum. Berktay, geçmişte soldan fazlasıyla canı yandığından onu eleştirmeye daha çok önem veriyor. Ne var ki, bu eleştirilerinin bir kısmı önemli ve yararlanılacak eleştiriler olsa bile, ne yazık ki, kendisi bir perspektif kayması içinde. Bu perspektif kayması, egemen düzenleri fazlaca eleştirmemek şeklinde tezahür ediyor. Bence Berktay’ın solun hatalarını eleştirmesinde –doğrusuyla yanlışıyla- yanlış bir şey yok. Yanlış olan, solu eleştirirken, giderek sağa karşı yumuşaması, hatta onları neredeyse olumlu bir mevkiye koymasıdır. Bir de tabii, solu eleştirirken hırçın bir öğretmen dili kullanması, ikna edici olmasını ve kendisini dinletebilmesini önlüyor.

 

-Berktay, Marksizme yönelik tespitlerinde ise, Marksizmin materyalizme indirgenemeyeceğini belirtiyor ve “materyalist (bir tarihçi) olup da marksist (bir tarihçi) olmamak pekâlâ mümkündür. Büyük çoğunluğun durumu da böyledir” biçiminde bir fikir öne sürüyor. Aynı fikirde olmak mümkün mü?

 

Bence aynı fikirde olmak mümkün. Marksist olmayan materyalist tarihçiler olabileceği gibi, materyalist olmayan Marksist tarihçiler de olabilir. Ayrıca illa Marksist olmak da gerekmez.

 

-Berktay’ın Kürt hareketine dönük yürüttüğü ‘eleştiriler’ de bir kampanya niteliğinde gibi. Kendisinin Taraf’ta Kürt siyasetine yönelttiği eleştirileri hakkındaki yorumlarınız neler? Mesela, bir yazısında, ‘AKP’nin de içinde olduğu geniş bir demokrasi cephesinin, Kürt meselesinin asıl kaynağı olan milliyetçi-devletçi, militarist vesayet rejimini gerilettikçe, Türkiye’de her şeyin tartışılabilir olduğunu ve 1990’ların sonlarında askerî bakımdan ağır hasar görmüş bulunan PKK’nin de bu bağlamda, eskisinden çok daha fazla konuşmak, sesini duyurmak imkânına kavuştuğunu’ savunuyor Berktay. Bu tespit doğru kabul edildiğinde, eleştirilerinde de ‘haklılık’ varmış gibi görülüyor. Peki, sizce gerçek nedir ve bu tespitlere bakışınız ne yönde?

 

 

Sola ilişkin söylediklerimi Kürtlere ilişkin de söylemek isterim. Kürt hareketi, savunmaya geçmek yerine söylenenlerde haklı olan bir şeyler var mı diye bakmalıdır. Bu bir kültür meselesidir. Türkiye’de yaşayan insanlarda karşıtını anlayabilecek bir kültürel genişlik yok ne yazık ki. Türküyle Kürdüyle bu böyle.

 

Öte yandan, Berktay’ın, aynı hatayı yaparak, Kürt meselesinde devleti fazlaca masum görme hatasına düştüğünü düşünmek eğilimindeyim.

 

-Kürtler, tartışmak, tartıştırmak istedikleri çeşitli modelleri ortaya koyuyorlar ve her seferinde mevcut erk tarafından dıştalanan bir pozisyon olarak kalınıyor… Erki savunanlar, ardından Kürt hareketinin tutarsızlığı için malzeme yapıyorlar bu durumu… Neler söylersiniz?

Sorunuzda yine bir savunmacılık var. Biz iyi şeyler yapıyoruz ama karşı taraf buna izin vermiyor gibi. Oysa devrimci bir hareket öncelikle kendini eleştirerek ilerleyebilir. Kimse kendine güzelleme yapmamalı ve kendinden memnun olmamalı. Mesela ben kendimden hiç memnun değilimdir genelde.

 

-Devrimci şiddetten yana olduğu için bir hareketin suçlu ilan edilmeye çalışılması fikri de hakim. Sizin bu çerçevedeki bakış açınız nedir?

 

Devrimci şiddet diye bir şey yoktur. Şiddet her zaman ve her durumda karşıdevrimcidir ve en karşıdevrimci şiddet örgütü devlettir. Sadece özsavunmayı haklı bulurum. Kürtler, egemen devletle pazarlığa oturma siyasetini bir yana bırakarak ve yasallığa hapsolmadan kendi özerklik programlarını parça parça uygulamaya girişmelidirler. Pazarlığa oturmayı sağlamak için silah kullanmak değil, budur devrimci olan. Özerklik programı hayata geçirildiğinde devletin şiddetine karşı elbette özsavunma yapmak gerekir ama bu kadar. Kürt hareketinin önünde bu şans vardır. Umarım parlamentarist oyunlar yerine bu yolu tercih eder.

 

Gün Zileli

10 Mayıs 2012

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Sol’un Geçmişteki Takıntıları…

Artıgerçek Sık sık duyuyorum, kimi arkadaşlar, “senin Sol’dan başka derdin yok mu? Durmadan sola vuruyorsun” …

20 Yorumlar

  1. eski cia ortadoğu masası şefi,şimdinin analist ve stratejisti graham fuller açıkladı türkiyeye yeni bir sol lazım diye,meseleye birde burdan bakın tarafın işlevini,misyonunu belki anlarsınız,kafanızı karıştırıyorlar,bu bir çeşit tasfiye politikası,eski çok iyidi demiyorum yükü ağı olan bunu derdeder,tuzu kuruların işi deel,halil berktayda çözümleme yapacak zeka ve birikim var mı merak ediyorum?

  2. ezberi bozulmuş anf’nin gün abi :D. yayınlayacaklarını düşündün mü cidden?

  3. Düşünmedim desem yalan olur…

  4. “Kimse kendine güzelleme yapmamalı ve kendinden memnun olmamalı.”

    Kürt MDDcilerinin bam teline basmışsınız 🙂

  5. Kendine güzelleme yapmak bütün milliyetçi akımlarda vardır, ezilen ulustakilerde bile.

  6. Maalesef Kürt devrimci-demokrat kesimler dahi bu tarz dostça eleştirilerden rahatsız olabiliyorlar.

  7. Ulus-devletleri ve devletimsi örgütleri de ayakta tutanlar bu tarz yalanlar (menkıbeler, destanlar, güzellemeler, kıymeti kendinden menkul liderlerin kültleştirilmesi vs.) değil midir zaten?

  8. meseleyi anlamamakta ısrar ediyorsunuz sorun 80 öncesi solcular deel onlar reel politikada bir şey ifade etmiyorlar,mesele kürt sorunu ve onun kurumları miyopça bakarsanız tasfiye politikasını göremezsiniz,küçük doğruları bilmek bir şeydir ama resmin bütününü görmek başka bir şeydir.

  9. Yanlis anlamadiysam, Dersim demek istiyor ki, “PKK solcu ya, egemenler solu itibarsizlastirarak aslinda PKK’ya zarar vermek pesindeler”. Bence bu fikir hiç de gerçekçi degil. PKK’ya destek veren Kürtlerin solla filan uzaktan yakindan ilgisi yoktur. Olsa Türk gibi, Sakik gibi, Buldan gibi esrafa oy vermezlerdi. Onlarin sorunu tamamiyle ulusaldir , kimlik ve haysiyet sorunudur.

  10. afferim evladım çok iyi anlamışsın!

  11. Zaten Dersimlilerin çogunun da de uzaktan yakindan ne solla ne de sosyalizmle ilgisi vardir, ortaçagdan hatta din öncesi asamalardan kalan alevi mezhepçiligi ve intikamciligi pesindeler, bir yandan da kendilerini militarist kemalist cuntaya kullandirtirlar ve de cogunlugu CHP’li katillerine taparlar.

  12. Dersim ve sol ismiyle yazan arkadaş dersim hakkında hiç birşey bilmeden nasıl böyle bol keseden sallayabiliyorsun. dersimden nasıl aleviliğinden kaynaklı yaşadığı saldırıları unutmasını beklersin? dersimlilerin nasıl solla ilgisi yok? vay arkadaş herkes dersim uzmanı kesildi. arkadaş beğen veya beğenme dersim halkı hem kürdistan davasına hem de türkiye devrimci hareketine çok katkı sundu, çok bedel ödedi. dersim ne kürtlüğünden, ne alevilğinden ne de devrimcilikten vazgeçti.

    bu moda da yeni çıktı. herkes kendi kafasındaki dersimi yaratmaya çalışıyor. dersim garip biryer hem türkie solu, hem kürt hareketleri birarada bulunuyor. devletin baskısı yanında örgütlerinde ağır baskını yaşamış bir bölge. köy baskınları, cezalandırmalar, iç infazlar… hepsi yaşandı. dersimde faili meçhule gitmiş devrimcilerin sayısı ile iç infazla katledilmiş devrimcilerin sayısı çok yakındır birbirine.

    ortada böyle büyük bir kayıp varken tam bir kemalist ağzıyla tepeden bakarak, yüzeysel bir şekilde dersim halkını yargılamak doğru birşey değildir.

  13. Isuva dogru söylüyor, Dersimle ilgili yanlis,genellemeci ve haddini asan içeren hükümler yazdim, hataliyim, özür dilerim.

  14. gün halil için diyorsun ki geçmişte soldan çanı yandığı için bu denli sert konuşuyor.hangi soldan; senin de yöneticisi olduğun doğucu soldan mı yoksa devrimci soldan mı?sanki halile acıyor gibisin.
    büsbütün karalamak amaçlı yapılan şeylerin içinde insan aydınlığı nasıl görebilir?

  15. Eh, daha çok dahil olduğu hareketten elbette. “Acımak” pek doğru bir kelime değil. Ne var ki, birisine çok fazla yüklenildiğinde o kalabalığa dahil olmak pek hoşuma gitmez. Halil Berktay’la ilgili olarak bu sitede birçok yazım var. Açar okursan onun hakkımdaki düşüncelerimi ve eleştirilerimi öğrenirsin arkadaşım. Sağ tarafta, konular bölümüne bakıver.

  16. Başka bir eski-Aydınlıkçı olan Asaf Güven Aksel’in Berktay hakkında şu söyledikleri de Gün Zileli’nin Berktay hakkında söylediklerini farklı bir perspektiften teyit eder nitelikte: “Yıllardır, iki temel takıntısı var. Daha doğrusu tek de, dallandırıp budaklandırma tutkusu nedeniyle iki gibi görünüyor. Çaru Mazumdar, Lin Biao, Mao kokteyliyle aslında bir ‘sapma’yı temsilen içinde yer aldığı siyasal yapıda geçen yıllarına, ne olursa olsun sonuçta ‘örgütlü aydın’ olduğu döneme hayıflanma ve niyeyse giderek dozu artan öfke; bunun üzerinden de, bu ‘aldatılmışlıkla heba edilmiş hayat’tan intikam duygusuyla, bunun müsebbibi olarak gördüğü Marksizmi külliyen bünyesinden temizleme uğraşı.” (yazının tamamı için: http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/berktaydan-gidenler-ve-kalanlar-50491 )

  17. Halil Berktay iki buçuk yasina kadar anasinin sütüyle beslenerek egoist oldugunu o günden kanitlamisti; bir türlü mama yemeyerek insafsizligini ortaya koymaktaydi.
    Daha sonra sik sik kizkardesini döverek güçsüzlere karsi, güçlüden yana bir burjuva karakterine sahip oldugnu ortaya koymaktaydi.
    En devrimci süper mega jiga korkusuz ve enbüyük Marksist ve Leninist ve Maoist ve Castrist ve castratör dergisinde yazdigina göre Halil Berktay ilkokul birinci sinifta okulun camini sapanla kiran arkadaslarini ögretmene ihbar ederk ilk büyük suçunu islemisti.
    Ayrica sik sik yalan söylemekte, burnunu karsitirmakta ve pis tirnaklarla dolasmaktaydi.
    Okuma yazmayi asla ögrenemedi, sadece ezberledi, almis oldugu diplomalar ezberle elde edilmistir.
    Aslinda geri zekalidir. Eski Aydinlikçilarla köprüden geçerken tesadüfen karsilasmis olan Bora Ulas Deniz Mahir Enkeskin adli yazarin dedigi gibi 2 yasindan itibaren ABD ajani, 4 yasinda Ingiliz ajani, 6 yasinda Alman ajani ve 8 yasinda Abu Dabi ajani olmustur. Ayni zamanda da Troçkist-Titist-Plehanovist ve revizyonist orta yolcu sag ve sol sapmacidir, hep lider olmak isteyip , biz büyük devrimcilerden rol kapmacidir. Ayaga kalkalim, isaret parmagimizi ileriye uzatalim, basimiz dik, gözlerimiz çakmak çakmak haykiralim: Hainlere ölüm, gelecek parlaktir, yol aydinliktir, ulu önderlerimiz yolumuzu aydinlatmaktadir, haydi 1 Mayis’in yigit devrimcileri, sanli isçi sinifi, daha büyük zaferler için birleselim. Halil’e ölüm, halka hürriyet. Ne Halil, ne Gün, yasasin çıracı. Bunu yazan meyhanecini sahidi şıracıÖ

  18. Vaovv, nitelemelere bak hele… Arkadaş zemzemi fazla kaçırmış galiba. Sen bu yetenekle buralarda harcanıyorsun vallahi. Taraf, Zaman, Bugün, Vakit veya “Sosyalist(!) İşçi(!)” gibi yayın organlarına başvursan seni başyazar yaparlar 😀

  19. (!): Abdesti kurtarma isareti

    “Sosyalist(!) İşçi(!)” mi? Iyi de o “(!)” ler ne oluyor? O isaretleri koymazsan sosyalist abdestin mi bozuluyor? Kardes, bari 2012’de birak bunlari, adam kendi yayinina bu ismi koymussa koymus, ne diye çengel atiyorsun?

  20. “Devrimci Solcu İşçi Partili kardeşlerimin” yayın organı olduğundan ötürü olmasın…