Ahmet Hakan / Dersim için özür gerekmez diyenlere

Timetürk sitesinden alınmıştır.
Diyorlar ki:
-Dersim’de isyan çıkmıştı.

-Dersim’de askerler öldürülmüştü.

-Dersim’e harekât yapmak farz olmuştu.

-Seyit Rıza haindi.

Ardından da pişkince ve vurdumduymazca söyleniyorlar:

-Ne özrü?

-Özür falan gerekmez.

Neredeyse…

“Dersim halkı özür dilemelidir” diyecekler.

Hay Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz vicdansızlar!

-Velev ki Dersim’de isyan çıktı.

-Velev ki Dersim’de 30 asker şehit edildi.

-Velev ki Dersim’e harekât yapmak farz oldu.

-Velev ki Seyit Rıza haindi.

Bütün bunlar…

Günahsız, suçsuz insanların hunharca katledilmesini meşru mu kılar?

Bre vicdansızlar!

Farz edelim ki her şey dediğiniz gibi oldu… Farz edelim ki isyan çıktı… Farz edelim ki askerler şehit edildi… Farz edelim ki bir harekât kaçınılmaz oldu…

Söyleyin bakalım:

-İsyancılarla uğraşmak yerine neden sizden kaçıp mağaralara sığınmış günahsız kadınları ve çocukları zehirlediniz?

-Suçluları yakalamak yerine neden yaşlı, çocuk falan dinlemeden… Önünüze geleni süngülediniz?

-Eşkıyalık edenle uğraşmak yerine neden Munzur Çayı’nın günlerce kan kırmızı akmasına neden olan eşi görülmemiş bir katliama imza attınız?

-Askerleri şehit edenlerin üzerine gitmek yerine neden suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan Dersim ahalisini havadan bombaladınız?

-Otoritenizi tanımayanlarla mücadele etmek yerine neden çoğu çocuk ve yaşlı on beş bin insanı katlettiniz?

İnsanda bir dirhem vicdan, bir milim utanma, bir gram sıkılma olur.

Minnacık bir insanlık olur.

Bunların hiçbiri mi kalmadı sizde?

Anladık.

Özür dilemeyecek kadar kibirli, tarafgir ve vicdansızsınız.

Hiç değilse…

Özür dileyerek partinizin onurunu ve vicdanını kurtarmaya çalışan insana hakaretler etmeyi bırakın.

Bırakın ki…

Vicdansızlığınız, acımasızlığınız ve tarafgirlikten gözü dönmüşlüğünüz kabak gibi ortaya çıkmasın.

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Fikret Başkaya / “Muasır Medeniyeti yakalayıp üstüne çıkmaktan” “Türkiye Yüzyılı’na”… Bir iflasın kısa öyküsü…

“Bir toplumsal formasyonun başarısı düne göre bugün neye sahip olduğuyla değil, fakat karşı kaşıya olduğu …

34 Yorumlar

  1. Farz edelim ki isyan çıktı… Farz edelim ki askerler şehit edildi… Farz edelim ki bir harekât kaçınılmaz oldu…

    Söyleyin bakalım:

    -İsyancılarla uğraşmak yerine neden sizden kaçıp mağaralara sığınmış günahsız kadınları ve çocukları zehirlediniz?

    -Suçluları yakalamak yerine neden yaşlı, çocuk falan dinlemeden… Önünüze geleni süngülediniz?

    -Eşkıyalık edenle uğraşmak yerine neden Munzur Çayı’nın günlerce kan kırmızı akmasına neden olan eşi görülmemiş bir katliama imza attınız?

    -Askerleri şehit edenlerin üzerine gitmek yerine neden suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan Dersim ahalisini havadan bombaladınız?

    Read more: http://www.gunzileli.com/2014/11/21/dersim-icin-ozur-gerekmez-diyenlere/#ixzz3JjUE5aKG

    Herşeyden önce isyan veya eşkiyalık diye bir şey yok. Dersim’in yerli halkının yüzlerce yıllık yurdunu savunması isyan veya eşkiyalık değil direniştir. Türk devleti, hatta Osmanlılar o bölgeye çok sonradan yerleşmeye çalışan işgalcilerdir. O bölgede hiç Türk halk da yoktu.
    Kaldı ki Türk halkı da devlete isyan edebilir ve etmelidir. Ege’de efelerin, Çukurova’da ayanların ve konar-göçer aşiretlerin Osmanlı devletine direnişleri, vergi ve asker vermemeleri, TBMM hükümetine karşı ayaklanmalar, Milli Mücadele ve I.Dünya Savaşı sırasındaki asker kaçaklığı böyledir.
    Şehit asker edebiyatına da taviz vermesi olmamış.

  2. Ahmet Hakan açısından iyi bir yazı. Tabii ki yazı kendisine ait. Buraya aldığımız her yazıdan %100 sorumlu değiliz.

  3. bir okur; bir dost

    keşke buraya taşımasaydın. tarihi bilmek lazım da; bu güne taşımak, bugün olan biteni gizlemek anlamı taşıyor. sen daha iyi bilirsin. o tarihten bu yana onlarca katliam oldu. kanlı pazardan roboskiye.. bunlar özürle hallolcak işler değil. sömürü düzeninin sunaklarında insanlar kurban ediliyor. her iktidar kirli bir iz bırakıp gidiyor. AKP diktatörlüğünden uzaklaşmıyalım..

  4. Hakanin yazisi % 100 iyi..
    Anonim farazayi anlamiyor.. O Karsitlarina yazdigi bir yazi.Anonime G.Z li icin degil..
    Hakan cok solcudan cook iyi bu yazida..

  5. Yukarıdaki arkadaşa kesinlikle katılmıyorum. Dersim’deki zulmü vicdansızca aklayan CHP’nin faşist kanadı ve MHP en az kadar AKP kadar tehlikelidir. Lütfen şunları bir okuyup tekrar düşünün;

    ‘Kılıçdaroğlu kınamazsa, Atatürk’ün koltuğunda oturmayı sürdüremez’
    Onur Öymen, “Ben ümit ediyorum ki partinin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu bu konuşmayı kınayacaktır, bu sözlerin CHP’yi bağlamadığını söyleyecektir. Eğer bunu yapamazsa Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün koltuğunda oturmayı sürdürmesi mümkün değildir” dedi.

    CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Sezgin Tanrıkulu’nun Dersim olaylarıyla ilgili özür açıklamasını değerlendirdi. Açıklamanın kabul edilemeyeceğini belirten Öymen, “Ben ümit ediyorum ki partinin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu bu konuşmayı kınayacaktır, bu sözlerin CHP’yi bağlamadığını söyleyecektir. Eğer bunu yapamazsa Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün koltuğunda oturmayı sürdürmesi mümkün değildir” dedi.

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun Dersim olaylarıyla ilgili özür açıklamasının, Atatürk döneminin suçlanması anlamına geldiğini vurguladı. Öymen, bunun kabul edilemeyeceğini belirtip şöyle konuştu: “CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun bir televizyon programında Dersim ve Atatürk dönemiyle ilgili söylediği sözler, gerçekten benim açımdan çok üzüntü verici olmuştur. Orada Dersim olayları dolayısıyla parti namına ya da partinin bir yetkilisi olarak özür açıklaması son derece üzüntü vericidir. Çünkü özür dilemek için, partiyi, geçmişi, Atatürk dönemini suçlamak lazım. Yani onu suçluyorsunuz ki o dönemde yapılanlardan özür diliyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde hiç bir yöneticisi bu şekilde Atatürk’ü suçlayıcı bir beyanda bulunmamıştır. Atatürk’ün yaptığı dönemle ilgili hiç bir zaman hiç kimse özür dilememiştir. Böyle yaparak siz Atatürk’ü suçlamış oluyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Buna müsamaha etmek de mümkün değildir.”

    KILIÇDAROĞLU BU KONUŞMAYI KINAYACAKTIR, YAPAMAZSA ATATÜRK’ÜN KOLTUĞUNDA OTURMAYI SÜRDÜREMEZ

    Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Tanrıkulu’nun konuyla ilgili açıklamasını kınaması gerektiğini belirten Öymen, aksi takdirde o koltukta oturamayacağını ifade etti. Özürün yanı sıra Dersim olaylarının Kerbela’ya benzetilmesiyle ilgili de sessiz kalınamayacağını dile getiren Onur Öymen şunları söyledi: “Ben ümit ediyorum ki partinin genel başkanı sayın Kılıçdaroğlu bu konuşmayı kınayacaktır, bu sözlerin CHP’yi bağlamadığını söyleyecektir. Eğer bunu yapamazsa Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’ün koltuğunda oturmayı sürdürmesi mümkün değildir. Atatürk’ün koltuğunda oturacaksınız ve partinizin yöneticilerinin Atatürk’ü suçlamasına göz yumacaksınız, bu mümkün değildir. Ayrıca Başbakan’ın Dersim olaylarını Kerbela’ya benzetmesine de tepki göstermeyeceksiniz, bu da mümkün değildir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tabanının, üyelerinin, örgütünün bunu içine sindirmesi söz konusu olamaz. Yani ben şahsen bu sözleri içime sindiremedim, içine sindirenleri de içime sindiremiyorum. Partide evvelce Atatürk’ün koltuğunda oturanlara da görev düşüyor. Hem partide, hem devlette Atatürk’ün koltuğuna oturanların, bu şekilde Atatürk’e yönelik bir suçlamada bulunulmasını kabul etmeleri, tepkisiz kalmaları mümkün değil. Geçiştirici sözlerle bu meseleyi çözemezsiniz, açık bir tavır almak zorundasınız. Atatürk’ü suçlayanların yanında mısınız? Partinin birliği, bütünlüğü düşüncesiyle bunu görmezlikten mi geleceksiniz? Yoksa buna açıkça tavır mı koyacaksınız? Bu arkadaşların görevi bırakmasını mı isteyeceksiniz? Bunu bütün partililerimiz beklemektedir. Herkese görev düşüyor. Artık susma zamanı değildir. Susarak partiye hizmet edilemez. Hele partinin açıkça Atatürk’ün döneminin partide suçlandığı bir ortamda susmak partiye yarar sağlamaz, partiye zarar verir. Bence herkesin tavrını açıkça ortaya koyması lazımdır. CHP tarihinde görülmemiş bir olay yaşanmıştır. Buna mutlaka tepki göstermek lazımdır.”

    ATATÜRK DÖNEMİNİN, KENDİ PARTİSİNİN YÖNETİCİLERİ TARAFINDAN SUÇLANMASINA TAHAMMÜL EDEMEYİZ

    Onur Öymen UNESCO’nun Atatürk’ün insan haklarına saygılı kimliğini ön plana çıkartarak 1981 yılını Atatürk yılı ilan ettiğini hatırlattı. Atatürk döneminde 18 ayaklanma bastırıldığını kaydeden Öymen, “Düşününki UNESCO Atatürk yılı ilan ederken 1981’de Atatürk’ün insan haklarını saygılı kimliğini ön plana çıkarıyor. Ve siz UNESCO’nun insan haklarına saygılı bir lider, devlet adamı olarak nitelendirdiği bir insanı suçluyorsunuz, ayaklanmaları bastırdığı için ve onun yaptıkları dolayısıyla özür diliyorsunuz. Ayaklanmada bulunanları, devletin askerini, subayını öldürenleri, köprüsünü yakanları, devlet dairesini ateşe verenleri suçladığınızı duymadık. Devlete karşı ayaklanmaları müsamahayla karşılayacağız, ayaklanmaları bastıranları suçlayacağız ve özür dileyeceğiz. Böyle bir şey görülmemiştir. Hangi ülkede devlete karşı silahlı ayaklanmada bulunanlara sahip çıkılmıştır? Ne zaman heykeli dikilmiştir? Ne zaman, hangi politikacı devlete karşı ayaklananların heykelinin dikilmesine sessiz kalmıştır? Bilinen bir örnek var mı? Türkiye Cumhuriyeti’nin korumak için 18 ayaklanmayı bastırmıştır, Atatürk döneminde Türk hükümeti. Bu ayaklanmaların çoğu yabancı ülkelerin kışkırtmasıyla yapılmıştır. Bütün bunları bileceksiniz, ondan sonra ayaklanmacıları himaye edip, ayaklanmayı bastıranları suçlayacaksınız. Dersim ayaklanması liderinin İngiliz dışişleri bakanına mektup yazarak yardım istediğini biliyor musunuz? O bakımdan gerçekleri açıkça ortaya koymanın zamanıdır. Atatürk döneminin üstelik kendi partisinin yöneticileri tarafından suçlanmasına tahammül etmemiz mümkün değildir. Herkes artık tavrını ortaya koymalıdır. CHP’yi kimliğinden, köklerinden kopartmaya kimsenin hakkı yoktur” diye konuştu.

    Bahçeli: ‘Davutoğlu maksadını ve haddini aşan sözlerinden dolayı derhal özür dilemeli’
    Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 4’ncü Uluslararası Hacıbektaş Aşure Günü’nde “Dersim Kerbela’ydı” ifadeleri ile ilgili olarak bir açıklama yayımladı.

    Bahçeli, yazılı olarak yaptığı açıklamada Davutoğlu’nun Nevşehir’deki konuşmasında Dersim ve Kerbela kıyaslamasına ilişkin değerlendirmede bulunarak “Davutoğlu İslam’a ve kutsal değerlerine iftira atmış, Türk milletinin tertemiz sicilini lekelemeye kalkışmıştır. Başbakan Davutoğlu maksadını ve haddini aşan sözlerinden dolayı derhal özür dilemeli, pişmanlığını göstermelidir. Unutulmasın ki, Dersim İsyanı bir Kerbela vakası değil, bir ‘kin belası’, bir ‘kan deryası’ olup hedefinde Türkiye’nin huzuru, büyük milletimizin beka ve birliği vardır. Dersimdeki isyan elebaşları terörist olup, bu Yezid takipçilerinin Kerbela’da kanı dökülen mazlumlarla uzaktan yakından ilgisi olamayacaktır. Bilinmelidir ki, Başbakan’ın Kerbela’daki masumları Dersim’deki alçaklarla yanyana getirerek mukayese etmesi densiz ve bedbaht bir açıklama olarak anılacaktır” dedi.

    “DERSİM’DEKİ HIYANETİ KERBELA’YA BENZETMEK ŞUURSUZLUK ÖRNEĞİDİR”
    Nevşehir’de yaptığı açıklamalardan dolayı Başbakan Davutoğlu’nu eleştiren Devlet Bahçeli, “Başbakan Ahmet Davutoğlu bugün Nevşehir ilimizde düzenlenen, ‘4.Uluslararası Hacı Bektaş Aşure Günü’ etkinliklerine katılmış ve çok talihsiz bir konuşma yapmıştır. Başbakan, sözde Dersim katliamını Kerbela şiddetiyle bir görmüş ve modern bir Kerbela vakası olarak tanımlamıştır. Dersim’deki hıyaneti, devlet ve millet aleyhine kurulan tuzakları, sahnelenen emperyalist oyunları Kerbela’ya benzetmek eğer cehalet değilse tam anlamıyla şuursuzluk örneğidir. Davutoğlu ne dediğini bilmeyen, ne konuştuğunun farkında olmayan vesayet ve velayet altındaki bir siyasetçi olarak sürekli falso yapmakta, sürekli çuvallamaktadır. Her defasında diliyle kalbi arasındaki çelişki gizlenemeyecek derecede ortaya çıkmaktadır. Başbakan tarihi yanlışlara, gaflara ve skandallara arka arkaya imza atmaktadır. Bu zihniyet başkalarının siyaset tasarımında sadece pasif bir öge olarak kurgulandığından vicdan ve basiretini vahim bir operasyon sonucunda aldırmış, ruh naklini de gerçekleştirmiştir. Davutoğlu ‘stratejik hezeyanlarına’ devamlı ilaveler yapmakla selefini aratmamaktadır. 1930’lu yıllarda Dersim’de patlak veren isyan ve ihanet kalkışmasını Kerbela gibi İslam tarihinin en hassas ve en acıklı hadisesiyle ilişkilendirmek bir defa Ehl-i Beyt’in aziz hatırasına ağır bir hakarettir. Davutoğlu Türk milletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni Yezidle bir ve aynı görmüş; canileri, teröristleri, o devrin PKK’lılarını Efendimizin kutlu torunu Hz. Hüseyin ile eşdeğer tutmuştur” açıklamasında bulundu.

    “BAŞBAKAN TÜM MÜSLÜMANLARI İNCİTMİŞTİR”
    Başbakan Davutoğlu’nun Dersim ve Kerbela kıyaslaması ile sadece Alevi İslam inancına mensup olanları değil, bütün Müslümanları incittiğini savunan Bahçeli, “Başbakan’a hatırlatmak isterim ki; Hz.Hüseyin haksızlık karşısında susmayan bir vicdan, zulüm karşısında eğilmeyen bir ahlak ve cesaret abidesidir. İnandığı yoldan dönmeyen fazilet kalesi; tehdit ve tehlikeler karşısında yılmayan inanç anıtıdır. Aynı zamanda onursuzca hüküm sürenlere karşı dik duran ve taviz vermeyen ulvi bir iradedir. Böylesi mübarek bir büyüğümüzün, tazimle andığımız bu iman doruğumuzun şeref ve şehadetle özdeşleşmiş nurlu ismini devlet ve millet düşmanlarıyla eşitlemek manevi bir felaket, bağışlanması zor olacak bir günahkârlıktır. Başbakan sadece Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizi değil, tüm inananları, tüm Müslümanları incitmiş, sarsmış ve manen eziyet etmiştir. Kerbela, haksızlığın reddedilmesi, adaletsizliğin yok sayılması, Hüseyni ahlakın ayağa kalkışı ve başkaldırısıyken Dersim; rezilliğin, parçalanmanın ve şeytani hesapların kirli tezahürüdür. Kerbela, vahşete karşı kıyam, fitneye karşı cephe, bölünmeye karşı panzehir iken Dersim; kardeşliğe karşı pusu, birliğe karşı nifak, kucaklaşmaya ve barışmaya karşı kurşundur. Gücünü yalnızca koltuğundan alan, insaf ve vicdan fukarası çürük zihniyetlere tarihin en gür itirazı Hz. Hüseyin nefesiyle Kerbela’dan yapılmıştır” ifadelerini kullandı.

    “BAŞBAKANIN KERBELA’DAKİ MASUMLARI DERSİM’DEKİ ALÇAKLARLA MUKAYESE ETMESİ DENSİZ BİR AÇIKLAMA OLARAK ANILACAK”
    MHP lideri Devlet Bahçeli, yazılı olarak yaptığı açıklamasında şunları kaydetti: “Başbakan, Kerbela’yla Dersim’i eşitleyerek zalim ve canileri aklamanın, arındırmanın, arkalamanın boş hevesine, zillet kaygısına kapılmıştır. Davutoğlu Yezid’i güldürmüş, Hz. Hüseyin’i kahretmiştir. Hacı Bektaş Veli’den manen destur almaya, ikrar vermeye ve nasiplenmeye geldiğini söylemesine rağmen ağzından ayıplı sözleri bir bir çıkaran Davutoğlu İslam’a ve kutsal değerlerine iftira atmış, Türk milletinin tertemiz sicilini lekelemeye kalkışmıştır. Başbakan Davutoğlu maksadını ve haddini aşan sözlerinden dolayı derhal özür dilemeli, pişmanlığını göstermelidir. Başbakan’ın Kerbela kılıfını Dersim’in üzerine geçirmekle; yeni husumetlere, yeni bölünmelere, dahası kabuk bağlaması gereken yaraları yeniden deşmeye yeltenmesi yanına kalmayacaktır. Unutulmasın ki, Dersim İsyanı bir Kerbela vakası değil, bir ‘kin belası’, bir ‘kan deryası’ olup hedefinde Türkiye’nin huzuru, büyük milletimizin beka ve birliği vardır. Aksini iddia edenler Türkiye’nin yıkılmasına hizmet eden ve batılın tasmasını boynuna geçirmiş köksüz ve kimliksizlerdir. Dersimdeki isyan elebaşları terörist olup, bu Yezid takipçilerinin Kerbela’da kanı dökülen mazlumlarla uzaktan yakından ilgisi olamayacaktır. Başbakan Davutoğlu’nun isyankarlara, zulmedenlere, milletimizin ortak değer ve mirasına saldıran eşkıyalara özel ilgi ve ihtimamı başına çok iş açacaktır. Bilinmelidir ki, Başbakan’ın Kerbela’daki masumları Dersim’deki alçaklarla yanyana getirerek mukayese etmesi densiz ve bedbaht bir açıklama olarak anılacaktır”

  6. mustafa Kemal'in askeri

    Ya kelle verirsin ya kelle alırsın tarihte bu böyledir. Dersim de katliam yoktur. Yozgat’ta Capanoglu isyani neyse dersim deki İsyanda odur. Yalnız tutumlar farklıdır. Milli cephe bunu öngördü ve böyle oldu.

  7. Faşizmin itirafları.

  8. Faşist muhalefete karşı mıyız?

    AKP muhalifi faşistlerin tehlikesine bir örnek -lütfen AKP yüzünden bunlara karşı mücadele etmek gerektiğini unutmayalım-

    CHP’nin travması

    Melih Aşık

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve Grup Başkanvekili Levent Gök, facianın yıldönümünde Uludere’ye gitmişler. Ulusal Kanal’da Sezgin Tanrıkulu’nun halka hitaben yaptığı konuşmayı izledik. Diyor ki:
    “Bir cumhuriyet kendi uçaklarıyla, en ağır silahlarıyla, kendi yurttaşlarını bombaladı. Bu cumhuriyetin en ağır travmalarından biri burada yaşandı. Yaşamaya da devam ediyor…”
    Uludere’de 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan acı olayı Sezgin Bey, ne iktidar, ne hükümet, ne AKP… Doğrudan Cumhuriyet’in üzerine atıyor. Halkı Cumhuriyet’e karşı kışkırtıyor.
    Ve bu kışkırtmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla yapıyor.
    Tanrıkulu geçenlerde de televizyon programında Dersim için özür dileyerek o dönemin devlet adamlarını suçlu gösterdi…
    Bu zat hakkında aynı partinin milletvekili Dilek Akagün Yılmaz:
    – Tanrıkulu CIA’nın gölgesi olarak bilinen Stratfor adlı istihbarat kuruluşunda TR – 705 koduyla kayıtlı ajandır. O kuruluşa Türkiye hakkında bilgiler aktarmaktadır, şeklinde şikâyette bulunmuş… Tanrıkulu ile CIA ilişkilerinin incelenmesini istemiş… Disiplin kurulu Akagün Yılmaz’a ceza verirken Tanrıkulu’nun CIA ilişkilerini pas geçmişti.
    Cumhuriyetle kavgalı Tanrıkulu’nun CHP’de ne işi var? Merak konusudur.

    http://www.milliyet.com.tr/chp-nin-travmasi/gundem/ydetay/1991683/default.htm

  9. Gün,
    Gerici, liberal, imam hatipli Ahmet Hakan’ın yazılarını hala önemsiyor musun?

  10. hiçbir zaman önemsemedim ki. ancak adil olduğunu düşünürdüm. Fakat bu düşüncem de epey sarsıldı son zamanlarda.

  11. ne var ki yaftalamalarınızı doğru bulmadım. Gerici kavramı benim açımdan oldukça sorunludur. Liberalin bendeki karşılığı ise, salt bir ideoloji olarak, eksik özgürlükçülüktür, aynı, sosyalizmin eksik eşitlikçilik olması gibi. İmam Hatipli diye bir insanı aşağılalmak ise aşağılık bir tutumdur. İmam hatip’te okumak kimsenin kendi hatası değildir ve bir insan okuduğu okula göre kategorize edilemez.

  12. Yukarıdaki yorumla ilgili benim de eklemek istediklerim var.
    İmam-Hatipler TC düzeninin gerici bir dayanağı olduğu için arkadaşın söylemi yanlış değil. Ama İmam-Hatipler kadar olmasa bile devletin diğer okulları da çok farklı değil.

  13. Bir de Ahmet Hakan’ın sermayenin (Doğan’ın) sözcüsü olduğunu unutmamak lazım.
    Hürriyet gazetesi ‘”insanı burada yaşamaktan tiksindiren şeyler”dendir Nişanyan’ın dediği gibi;

    Bu memlekette gerçekten alçakça olan, insanı burada yaşamaktan tiksindiren şeyleri listeleyin kafanızda. Milliyetçi isteri. Yalnız ve farklı olanı ezme hırsı. Hürriyet gazetesi. Yargıtay. 6-7 Eylül. Göt gibi konuşan genelkurmay başkanları. Bürokratik hayasızlık. Kürt düşmanlığı. Soykırım inkârcılığı. Ogün Samast. Devlet Bahçeli. Türk Tarih Kurumu. Uzat uzatabildiğin kadar. Hepsinin, ama HEPSİNİN referansı aynı kutsal figürdür. Cinayet ruhsatnamesi gibi bir şey mübarek.

    http://nisanyan1.blogspot.com.tr/2012/03/bana-kemalistler-cinayet-isledi.html

  14. Gericilik kavramı sizin için sorunlu olabilir ama en genel tanımıyla, sınıf mücadelesinde burjuvaziye veya burjuva ideolojilerine eklemlenen (ve Türkiye özelinde islamcılığa, liberalizme, milliyetçiliğe veya bu üçünün herhangi bir kombinasyonuna şu veya bu ölçüde eklemlenen) kişi ve gruplar, eklemlendikleri ölçüde düpedüz GERİCİDİRLER.
    Sizin “eksik özgürlükçülük” dediğiniz ideoloji, burjuvazinin 18. yüzyıldaki gençlik döneminde hakim olan “klasik liberalizme” (ve günümüzdeki sağ-liberteryenizme) tekabül ediyor. Günümüzdeki “liberal” tanımı ise kabaca vahşi piyasa düzenini savunan anlamındadır. Sağ-liberaller ile sol-liberallerin ortak paydası piyasa savunuculuğudur.
    İmam hatiplilikten kaynaklanan sorun ise burada yetişen öğrencilerin (bu kurumların varoluş amacından ötürü) düşünsel evreninin dinsel ve skolastik paradigma ile belirlenmiş olmasıdır. Bu eğitimin empoze ettiği gerici dünya görüşünden kurtulabilen istisnai kişiler bile oradaki eğitimin dogmatik içeriğinden kaynaklanan düşünsel tahribattan kolay kolay kurtulamazlar (papaz okulunda eğitim almış olan Stalin’in, dinden uzaklaşabilmiş olmasına rağmen dogmatizmden ve tutuculuktan kopamamış olması gibi). Ahmet Hakan’ın yaşam tarzı seküler olsa da politik tavır alışlarında gericiliğe ve liberalizme prim veriyor oluşu ampirik olarak kanıtlanmış bir olgudur.

    Son olarak eklemek istediğim bir şey daha var:
    #İmamHatiplerKapatılsın

  15. #AltanTanKapatılsın
    #AhmetHakanKapatılsın

    Gericilerin önüne yatan bazı “anarşistler” de kapatılsın!

  16. Ahmet Hakan’ın son yazısından;

    NE OLDU ONA?
    BİR Rabia vardı, ne oldu ona?
    Bir dört parmaklı işaret vardı, ne oldu ona?
    Bir Muhammed Mursi vardı, ne oldu ona?
    Bir Firavun Sisi vardı, ne oldu ona?
    Bir İhvan vardı, ne oldu ona?
    Bir Mısır darbesi vardı, ne oldu ona?
    Bir “darbecilerle asla görüşmeyiz” vardı, ne oldu ona?

    http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/mulayim-kemal-beyden-asiri-sert-kemal-beye_40088656

    Alttaki yorumlardan biri de ilginç. Gerçekten de, AKP gidince yerine CHP’nin gelmesi bu yüzden pek mümkün görünmüyor.

    kemal kılıçdaroğlu türkiyeyi idare edebilecek, türkiye ye yetebilecek birisi değil. Bulutların üzerinde gezmeyelim. Türkiye kozmopolit bir ülke. tek tipliği reddeden bir yapısı var. Bu topraklarda hiç bir zaman %100 birlik beraberlik sağlanamamış. Tek tip insan modeli türkiyeye uymaz. Chp uydurmaya çalışıyor ama uymaz. Belkide eyalet sistemi ve başkanlık en doğru çözümdür.

  17. nereden “benim” oluyormuş, anlamadım.

  18. Sen Ahmet Hakan’ı savundun! Gericiye gerici diyemedin!

  19. bende öyle sabit kavramlar yok. Hele “gerici”yi hiç kullanmam. Çünkü ilerlemeci bir anlayıştan kaynaklanır ve insanı Kemalizme kadar götürür. Ahmet Hakan’ı neye karşı savunduğumu hatırlamıyorum ama doğrudur, bazı münasebetsizlerin yersiz eleştirilerine karşı savunmuş olabilirim ama kendisini eleştirdiğim birçok tweetim de var. Onları da görmek gerekir.

  20. [bende öyle sabit kavramlar yok. Hele “gerici”yi hiç kullanmam. Çünkü ilerlemeci bir anlayıştan kaynaklanır ve insanı Kemalizme kadar götürür.]

    Tam tersi, gerçek ilerlemecilerin (ilerlemeci geçinenler değil) sabitliğe karşı olmaları gerekir. Kemalizm’i öncesine (örneğin Osmanlı saltanatına, derebeyliğine, dinci gericiliğe) göre bir ilerleme görmeleri, ama Kemalizm’i de bugüne göre geri görüp aşılması gerektiğini savunmaları gerekir.

  21. Tipik bir ilerlemeci. Nazım’ın dediği gibi, ben babamdan ileriyim, oğlum benden ileri… Ama hiç de öyle değil. Tarih düz bir çizgide gitmez ve ilerleme dediğin şey en sonunda gelir dünyanın ekolojik felaketine dayanır. Bugünün en ilerlemeci partilerinden biridir AKP örneğin.

  22. Bu görüşü savunmuyorum yanlış anladınız herhalde. Sadece gerçek ilerlemecilerin sizin dediğiniz gibi olmadığını belirttim. Tarih elbette düz bir çizgi değildir, zikzaklar, gidip gelmelerle doludur. Ama nihayetinde bir ilerlemedir. İlerleme diye bir şey olmasa bu kavramı da bilmezdik. Örneğin Osmanlıca karşılığı “terakki” kelimesi de önceden bürokrasideki maaş veya rütbe yükseltmesi demekmiş. Kelimelerin anlam değişimi de somuttan soyuta doğrudur. İnsan mantığı böyle ilerler. Mantık dedik, o da nutuk’la aynı kökten konuşma demek, logos çevirisi (Mantıku’t-Tayr=Kuş dili).

  23. İlaveten, sizin de savunduğunuz özgürlükçülük bu ilerlemenin bir sonucu değil midir? Dildeki bu değişimden de görülüyor. “Hürriyet” kelimesinin asıl anlamı “köle olmama”. “Diktatör”, “zorba” biçiminde olumsuz bir anlam kazanan “despot” da Rum derebeyi demek. Mora Despotu, Epir Despotu veya Osmanlı tarihinde son Bizans imparatoru için kullanılan “Despot Konstantin” ifadesinde olduğu gibi.

  24. BU KAFA EŞCİNSEL TARAR

    AKİT adı verilen paçavra, ABD’de gerçekleşen eşcinsel katliamıyla ilgili haberine…

    “ABD’de eşcinsel sapkınların gittiği kulübü taradılar” diye başlık atmış.

    *

    Bu başlığı atan kafanın, alıp eline makineliyi eşcinsel taramamasının tek nedeni sadece cesaret eksiğidir.

    Ahmet Hakan
    Hürriyet
    http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/namaza-yaklastiran-ve-namazdan-uzaklastiran_40117142

    Yeni Akit ABD’deki katliama çok sevindi: Sapkın eşcinsellerin gittiği…
    Gerici Yeni Akit ABD’nin Orlando eyaletindeki gece kulübünde gerçekleşen katliamı sevinçle karşıladı.

    Gerici ve provokatif yayıncılığın öncüsü Yeni Akit, ABD’nin Orlando eyaletindeki gay kulübünde gerçekleşen ve 50 kişinin öldüğü katliamın ardından büyük sevinç yaşadı.

    Yeni Akit, katliamla ilgili haberi “Sapkın eşcinsellerin gittiği barda ölü sayısı 50’ye çıktı” şeklinde duyurdu.

    http://haber.sol.org.tr/medya/yeni-akit-abddeki-katliama-cok-sevindi-sapkin-escinsellerin-gittigi-158940

  25. 10 mankenle Bodrum’da sefa süren Suudi Prens’e açık mektup
    Ahmet Hakan

    SAYIN Prens…
    1 haftalık kirası 1 milyon Euro olan mega lüks bir yat kiralamışsınız.
    Şimdi size “o kadar parayla Suriyeli mülteciler için Cidde’nin TOKİ’sinden en az 80 tane ev alınırdı” falan demek de mümkün ama ben işin o kısmına girmeyeceğim.
    *
    Sayın Prens…
    Benim takıldığım nokta başka…
    Hanedanınızın hüküm sürdüğü Suudi Arabistan’da kadınlar tepeden tırnağa örtülürken ve kadınların araba kullanmalarına bile izin verilmezken…
    Sizin 10 manken kadınla Pirelli takvimleri için çekim yapar gibi takılmanız bırakın vicdanı falan, hangi jetski’ye sığar?
    *
    Sayın Prens…
    Kabirleri bile dümdüz edecek ve en masum türbe ziyaretini bile şirk sayacak denli radikal dini görüşlere sahip olan mezhebiniz, böyle aşırı seksi, böyle süper dünyevi, böyle Sodom ve Gomore usulü tantana konusunda fıkhi bir hüküm vermiyor mu?
    *
    Sayın Prens…
    Egemen olduğunuz ülkenizde gariban bir Bangladeşli yanlışlıkla bir kadına yan gözle baksa… Hemen “Vay zinacı vay” diyerek pamuk elleriniz olanca anlayışsızlıkla kılıçlarınıza giderken…
    Bodrum sahillerinde tangalı mankenlerle zevkusefaya dalmanın bir yaptırımı yok mu sizin kitabınızda?
    *
    Sayın Prens…
    Gerçek İslam ve gerçek Vahhabilik aslında bu mudur?
    Eğer buysa…
    Gerçek ikiyüzlülük nedir?
    Bir tanımlar mısınız lütfen.

    http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ahmet-hakan_131/10-mankenle-bodrumda-sefa-suren-suudi-prense-acik-mektup_40141103

  26. Bugün Trabzon-Maçka’da yapılan PKK saldırısı üzerine şöyle bir ironik yorum yapılmış;

    19 temmuz 2016 maçka saldırısı

    öncelikli olarak yapılacak şeyler bellidir.

    haşmetli devletimiz tıpkı doğu ve güneydoğu’da yaptığı gibi bu pkk’illerin barınmanası adına tüm maçka ormanlarını yakmalı.

    maçka bölgesine ait köyler ilerde pkk’ye destek alanı olabileceği için güvenlik gereğince tüm köyler boşaltılıp yakılmalı.

    bölge ohal bölgesi ilan edilip, yayla yasağı konmalı.

    bölgede ki köylerden insanlar zorla korucu yapılmalı, kabul etmeyenler bölgeden sürülmeli.

    f-16’lar kalkiş yapıp maçka dağlarını bombalamalı ve devletin “tunç eli ” bölge ve teröristler üzerinde hissetirilmeli.

    https://eksisozluk.com/entry/61823959

  27. Yukarıdaki yorumcu bugün PKK’nin Ordu-Mesudiye’deki saldırısına da aynı yorumu yapmış;

    https://eksisozluk.com/entry/62056768