Artık Sokağa Çıkmak İstemiyorum…

Koronadan falan değil, Yel değirmeni semtinin sokaklarında neredeyse her gün arabalar tarafından ezilmiş kedilerin etrafa saçılmış kanlarıyla karşılaşmamak için. Ölümcül araba uygarlığının insanı ruhen darmadağın eden vahşetine tanık olmamak, ruhsal bakımdan ızdırap çekmemek, görmemek, duymamak, tanık olmamak, aynı küstah fütursuzlukla üstüme üstüme gelen arabalarla muhatap olmamak, “yolların krallarına” bir küfür savurmamak, lastiklerini cayırdatarak adeta “çekilin lan önümden” diye geçen mahlûkların bu dünyada ne kadar çok olduğuna kafayı takmamak için…

Kötülük karşısında, gaddarlık karşısında lanet okuyarak kendinizi rahatlatabilirsiniz ama böyle şeylerin normal kabul edildiği ve birçoğunun kılının bile kıpırdamadığı, bile bile, duya duya (veya duymaya duymaya) sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranıldığı, bu şehrin, bu belediyenin sokaklarında sürmekte olan katliamın sorumluluğunu bir nebze olsun içlerinde duymayan belediye görevlilerinin, sorumlularının, başkanlarının ve başkan yardımcılarının bu kan revana başlarını çevirip bile bakmadıkları bir ortam sadece sizi hasta eder, ruhunuzu kırar geçirir ama onlara hiçbir şey olmaz. Haberleri bile olmaz. Bahseden olursa “ya vah vah” der geçerler ama içlerinde bunun sızısını asla duymazlar. Duysalardı, bir küçük çare için parmaklarını kıpırdatırlardı. Yok, böyle bir kıpırtıya dair hiçbir şey duymazsınız.

Duvarlara kaç yıldır sürücüleri uyaran afişler asan (ve bu afişler “bilinmez ellerce” sistematik olarak yırtılan) Yel değirmeni Sokak Kedileri tweeterde “çözüm istiyoruz!” diye haykırmış. Çözüm mü? Ne çözümü? Aman canım, zaten işimiz başımızdan aşkın, kim uğraşacak şimdi ezilen kedilerle. O manzaraları biz de görmek istemeyiz elbette. Belediye sokakları yıkıyor gerçi haftada bir. O kan izleri de yıkanıp gidiyordur. Yollara hız kesici koymak mı? Ah ne yazık, o iş bize değil, karayollarına ait. Onlara bir başvurun isterseniz!

Oysa çözüm, çözüm olmasa bile (çünkü en radikal çözüm bu dar sokaklardan o arabaların geçişini yasaklamaktır; ama sonra ekonomi nasıl işleyecektir, araba sahiplerinin şikâyetlerinden nasıl korunacağızdır!) çözüm yolunda bazı küçük adımlar atmak, en azından bir başlangıç yapmak çok mu zordur? Bir insan çözüm yolunda gerçekten iyi niyet sahibiyse önce ne yapar? Çözüm üretecekleri bir araya getirir, öyle değil mi? Belediyede bu işle ilgili bir memurunu görevlendirir, o memur bir iki veterineri, bir iki güzergâh ya da trafik uzmanını, mahalleden birkaç kediseveri (o kadar çoktur ki onlar), sorunu daha yakından bilen mahalle muhtarlığından birilerini katarak bir kurul oluşturur. Bunlar oturup sorunu tartışırlar. Mutlaka çözüm yolunda birkaç olumlu adımı kararlaştırırlar. Belediyenin parası mı yok, imkânları mı yok, önlemler içinde araçları mı yok. Hepsi var. Bir tek şey eksik. Sokaklardaki kedi katliamını önleme niyeti. Bunu önlemeye niyetlenmek için önce böyle bir olaya kulaklarını ve gözlerini açmaları gerekir. Ama onlar o kadar meşguldür ki, bu meşguliyet içinde duvarlara, parkelere, kaldırımlara arabaların tekerleklerine sıçrayan kanları görmüyorlar.

Sıçrayan kanı görmek için önce kanayan bir yüreğe sahip olmak gereklidir.

Gün Zileli

16 Eylül 2020

Yeldeğirmeni

Hakkında Gun Zileli

Okunası

1937 – Moskova Duruşmaları ve Kızıl Ordu Generallerinin Tasfiyesi

Artıgerçek Sovyetler Birliği’ndeki 1930’lu yılların “Büyük Temizlikleri” konusuyla ilgilenenlerin ne zamandır beklediği, Sovyetler Birliği’nin akademisyenlerinden …

2 Yorumlar

  1. Gerek şehirlerin trafik sorunu, gerek iklim değişikliği açısından özel otomobillerin geleceği yok. Birçok Avrupa şehri artık kent merkezlerini yayalaştırıyor ve iyi sonuç alıyor. Ruh sağlığı, yaşam kalitesi artıyor, çocuklara oyun alanı yaşlılara gezinme alanı açılmış oluyor. Hatta perakende ticarete bile pozitif yansıyor. Beyoğlu’nu, Bahariye’yi cazip yapan en büyük faktör görece otomobilsiz olmaları değil mi? Bunların arttırılması lazım. Biz hala sokak hayvanları olan bir ülkenin insanları olarak sokak hayvanlarının yaşam hakkı açısından da özel otomobillerin geleceği yok diyebilmeliyiz. Otomobil şehirde varsayılan bir ulaşım aracı olarak görülmemeli, istisnai bir araç olarak görülmeli.
    Fakat salgın dönemi boyunca malesef otomobil karşıtı argümanlar kısmi bir darbe aldı. Toplu taşıma riskli olduğu için bisiklet ve yaya ulaşımına ek olarak otomobile yönelim de arttı…

  2. Atı dağlarda koşan Zapata

    Abi,

    insanların temel iç güdülerinden biri de sanki duyarsızlık. Kedi ölüsünü ‘çöp’ olarak gören bir belediye mi, sokaktaki insanlar farklı mı? Artık insanlar da aç kediler gibi karınları guruldayarak gezdiklerinden, ‘benden sonrası tufan’ deyip robotlaşıyorlar. Nasıl kanayacak o yürekleri?

    Yine de dışarılarda olmanda yarar var abi. Çık gez, dolaş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir