İşgal ve Saldırı İçin Bahane mi Yok!

Tarihte, devletlerin işgal ve saldırı için ya doğrudan provokasyon yaptıklarının ya da bazı bahanelere sığındıklarının çok sayıda örneği vardır.

Nazi Almanya’sı, II. Dünya Savaşını başlatan Polonya’yı istila etmeye girişmek için böyle bir provokasyon düzenlemişti. 31 Ağustos 1939 günü, Polonya sınırına yakın bir radyo istasyonu, “Polonya ordusu” üniformalı bazı askerlerin saldırısına uğramış ve radyodan Almanca ve Lehçe, Almanya aleyhtarı yayın yapılmıştı. Saldıranlar, Alman muhafızların “karşı” saldırısıyla püskürtülürken geride “Polonya üniforması” giymiş bir de ölü bırakmışlardı. Almanya, bu “saldırı”ya dayanarak Polonya’nın istilasını başlatmıştı. Kısa sürede, bu girişimi yapanların Polonya üniforması giymiş SS’ler olduğu, geride bırakılan ölünün ise, Alman doktorlar tarafından “damarına zehir enjekte edilerek” öldürülmüş bir mahkûm olduğu ortaya çıktı (J. D. Zadovny, Katin Katliamı-Ormanda Ölüm, Pickle Partner, 1962, s. 11).

1939 sonbaharında, Sovyetler Birliği’nin Finlandiya sınırına yakın Mainila köyüne havan saldırısı yapıldı. Bunun üzerine Sovyetler Birliği, Finlandiya ile olan Saldırmazlık Anlaşması’na son vererek “Kış Savaşı” adı verilen savaşı başlattı. Oysa bu havan topu saldırısını bizzat Rus gizli örgütü NKVD düzenlemişti. Bunu, Rusya Federasyonu’nun ilk başkanı Boris Yeltsin de, 1994 yılında yaptığı açıklamayla doğrulamıştır.

İstanbul’daki, 6-7 Eylül 1955 “azınlıklara” saldırı olayı da bir provokasyonun sonucudur. MİT, Selanik’teki Atatürk’ün evini bombalamış ve gazeteler bu olayı “milli hisleri galeyana getirecek” şekilde verince, önceden hazırlanmış “bindirilmiş kıtalar” sokağa salınmış, korkunç bir ulusal histeriyle İstanbul’un kadim “azınlıkları”na saldırılar yapılmış, evler ve dükkânlar yıkılmış, tecavüz olayları meydana gelmiş, dizginsiz bir pogrom yaşanmıştır. Hükümetin, olayların sorumlusu olarak, o zamanın deyimiyle “müseccel komünistleri” içeri alması ironik bile değil, sadece komikti. Atatürk’ün evini aslında MİT’in bombaladığı ortaya çıktı ama her şey olup bittikten sonra.

ABD Başkanı Johnson, 1964 yılında, Kuzey Vietnam torpido botlarının Tonkin Körfezi’nde iki ABD destroyerine saldırdığını ileri sürerek ABD’nin Kuzey Vietnam’a savaş ilanını ve bu ülkeyi bombalamasını başlattı. Daha sonra, Kuzey Vietnam torpido botlarının böyle bir saldırıda bulunmadığı ortaya çıktı.

Kıbrıs’ta, Türkiye’nin Özel Harp Dairesi ve MİT’in örgütlediği Türk Mukavemet Teşkilatı, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesi için bir dizi provokasyon düzenlemiş, en sonunda Nikos Sampson adlı, aşırı sağcı EOKA liderinin, 1974 Temmuz’unda Yunanistan’daki cuntanın desteğiyle Makarios’a karşı yaptığı darbe, Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkartma yaparak Kuzey Kıbrıs’ı işgal etmesi için aradığı bahaneyi sağlamıştır. O zaman, çok ilginçtir ki, bir tek Aydınlık hareketi dışında (ironiye bakınız ki, bu hareket bugün en aşırı işgal yanlısı ve Denktaşçıdır) bütün Türkiye solu Kıbrıs çıkartmasını “anti-faşizm” adına alkışlamıştı. Ecevit’in başbakanı olduğu Türk hükümetinin bahanesi, “faşist Sampson darbesini” önlemekti. Aradan neredeyse 50 yıl geçti. Bırakın faşist Sampson darbesini, Sampson’un kendisinin bile tozu kalmadı dünya yüzünde. Ama Türkiye ordusunun işgali sürüyor.

Bugün de Rusya ve onun Ukrayna’yı işgalini destekleyen Türkiye’nin bir kısım sol örgütü, işgali, Ukrayna Hükümeti’nin NATO yanlısı olmasının yanı sıra, bu hükümetin “Neo-Nazi olması”, en azından Neo-Nazileri himaye etmesi dolayısıyla haklı çıkarmaya çalışmaktadır.

Bir kere şunu belirteyim. Baştaki hükümetin “Neo-Nazi” olması herhangi bir ülkenin işgalini haklı kılamaz. Bu yol bir kere açılırsa, her devlet bir diğerine şu ya da bu olduğu gerekçesiyle saldırır. Kaldı ki, Ukrayna Hükümeti’nin “Neo-Nazi” olduğu bir tevatürdür. Bu Hükümetin bazı Neo-nazi silahlı müfrezelerini himaye ettiği doğrudur ama bu, sadece bir eleştiri konusu olabilir, işgal gerekçesi olamaz.

İkincisi, Ukrayna Hükümeti’nin NATO yanlısı olması da bir işgal gerekçesi olamaz. Rusya’nın, dünya çapında organize bir gücün (NATO’nun) burnunun dibine kadar sokulmasından rahatsız olması doğaldır ama bundan hareketle işgale girişmek olacak şey değildir. En fazla, NATO’ya ve Ukrayna Hükümeti’ne “bu silahları benden uzak tutun, güvenliğime tehdit olarak görüyorum” dersin ama işgale girişemezsin. İşgale giriştiğin zaman, sadece Ukrayna Hükümeti’nin NATO’ya girme isteğine haklılık kazandırırsın. Nitekim, Ukrayna işgalinin, Doğu Avrupa ülkelerinde yaşayan insanlara, ne yazık ki, “iyi ki zamanında NATO’ya girmişiz” dedirttiğini biliyoruz. Aptalca girişimler sadece karşıtını güçlendirir!

Noktayı koymadan, medyadaki, geçtiğimiz 15 gün içinde Rusya’nın en az 3.000 askerinin öldüğü bilgisine değineyim. Bu, korkunç bir rakam. ABD’nin Vietnam’da 10 yıl içinde verdiği kayıp 60 bin, Irak savaşında iki yılda verdiği kayıp 2.000’dir. Ki, bu rakamlar bile ABD’yi sarsmış, savaş aleyhtarlığını güçlendirmiştir. Rus yönetiminin 15 gün içinde bu kadar kayıp karşısında eğer kılı kıpırdamıyorsa, bu sadece onun otoriter iktidarı karşısında Rusya halklarının fazla ses çıkaramayacağına olan güveninden geliyor olmalı.

Gün Zileli

11 Mart 2022

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

1 Mayıs’a İlişkin Birkaç Eleştiri…

Artıgerçek Herkes eleştiri-özeleştiriden bol bol söz etmesine rağmen aslında eleştiri pek hoşa giden bir şey …

34 Yorumlar

  1. “İşgale giriştiğin zaman, sadece Ukrayna Hükümeti’nin NATO’ya girme isteğine haklılık kazandırırsın.”

    Peki, “işgal karşıtlığı” adı altında Ruslara ve Rusya’ya karşı (Rus hükümetine ya da Putin’e karşı değil doğrudan Rus olan her şeye karşı!) ırkçı kampanyalara [İtalya’da Milano-Bicocca üniversitesinin Dostoyevski dersini durdurmasına, Münih Filarmoni orkestrasının Rus şef Gergiev’i görevden almasına, Netflix’in Tolstoy’un Anna Karenina eserinin uyarlamasının çekimlerini iptal etmesine, kültür dünyasının Russuzlaştırılması çabalarına] da haklılık kazandırmış olur musun?

    Ya da spor dünyasındaki ırkçı Russuzlaştırma kampanyasına, futbol ve basketbol gibi en kitlesel ilgi gören spor dallarından Rus takımlarının ihraç edilmesine, pek çok olimpik spor dalında Rus sporcuların turnuvalardan çıkartılmasına, lisanslarının iptal edilmesine?

    Nihayet ırkçı histerinin doruk noktası olarak Almanya’daki Latros kliniğinin Rus ve Belarus vatandaşlarını tedavi etmemesine?

    Özetle ırkçı linç dalgasının dünyayı işgale karşı değil, bütün olarak Rusya ve Rus halkına karşı kışkırtmasına?

    Bütün bunları da haklı çıkarmış olur musun?

  2. Sol gösterip sağ vuran yazar: Gün Zileli

    Sayın Zileli,
    A.B.D.-NATO emperyalizminin tezlerini, argümanlarını anarşizm-solculuk ve hümanizm sosuna bandırıp insanlara sunuyorsunuz.
    NATO’nun varlığını ve faaliyetlerini sorun etmeden, sorgulamadan, “Warşova paktı da Sovyet Bloku da çoktan tarih oldu, sen neden kendini feshetmiyorsun, varlığın ve faaliyetin kime karşı, amacın, emelin nedir NATO?” deme ihtiyacı duymadan sadece Rus işgalinden dem vurmak batı emperyalizminin dünya hegemonyası hedefine soldan destek atışı anlamına gelir.
    Ideolojik anarşizm makyajınız hedef şaşırtmak için yetmez sayın Zileli.
    Ukrayna devletinin özellikle 2014 yılından beri Rusya düşmanlığını-karşıtlığını bir devlet politikası haline getirdiğini ve on yıllardan beridir A.B.D. ve müttefikleri tarafından Rusya’ya karşı tepeden tırnağa silahlandırıldığını ve eğitildiğini, NATO’ya üye olmadan bir NATO kalesine dönüştüğünü bilmeden yada görmezden gelerek sadece Rus işgalinden dem vurmak batı emperyalizmine soldan destek atışıdır.
    Ukrayna devletine Rusya’nın “bak burda kaç yıllık komşuyuz, şu NATO sevdandan vazgeç, tarafsız kal, güzel güzel geçinip gideriz, A.B.D.’nin oyununa gelip bana düşmanlık yapma, senin ayağımın altına alırsam NATO da, A.B.D. de, EU da seni elimden alamaz” uyarılarını görmezden yada bilmezden gelerek sadece ve sürekli Rus işgalinden dem vurmak batı Emperyalizminin dünya hegemonyası iddiasına soldan destek atışıdır.
    Putin’nin Ukrayna ve batıya yönelik konuşma ve eleştirilerini görmezden gelerek, yok sayarak sadece ve sürekli “ben onu bunu bilmem, Rus işgaline karşıyım” demek batı Emperyalizminin dünya hegemonyası hedefine soldan destek atışıdır.
    A.B.D.’nin Rus karşıtı-düşmanı söylemlerini solculuk ve hümanizm sosuna bandırıp sunmayı anarşizm sanıyorsunuz.
    NATO gibi devasa bir askeri aparatın varlığını ve faaliyetlerini sorgulamadan, gündeme taşımadan, A.B.D.’nin dünya çapındaki askeri varlığını ve faaliyetlerini sorgulayıp gündeme taşımadan savaş patlak verdikten sonra ortaya atılıp “şu işgale karşıyım, falanı kınıyorum, filanı protesto ediyorum” demek, kusura bakmayın ama olsa olsa ucuz solculuk, ucuz anarşistliktir bence.

  3. Kültürel Irkçılık: “Direnen Ukrayna halkı nezdinde savaş lanetini ve ortak kültürel değerlerimize yönelen ırkçı saldırganlığı tereddütsüz reddeden insanlığı kucaklıyoruz.”

    Bu da yazar ve sanatçılara yakışan çok önemli bir saptamadır. Batı ülkelerinin Rusya’ya karşı giriştiği ambargo, Batı’da pusuda bekleyen kültürel ırkçılığa önemli bir fırsat vermiş ve “ambargo” adına, dünya insanlığının ortak kültürel değerlerine karşı bir saldırı başlamıştır. Ders programlarından, Rus oldukları gerekçesiyle Dostoyevski’yi çıkaran akademisyenleri mi ararsınız, Netflix’in Tolstoy’un Anna Karenina romanının filme çekilmesini durdurmasını mı ararsınız, Rus orkestra şefi Valeri Gergiev’in görevden alınmasını mı ararsınız, Zagrep Filarmoni Orkestrası’nın Çaykovski’nin eserlerini kaldırmasını, Tarkovski’nin film listelerinden çıkarılmasını mı ararsınız?

    Dostoyevski’nin Budala romanını da yasaklasalar ırkçı budalalara pek yakışırdı!

  4. NATO: “Yeryüzünü savaş aygıtlarının boyunduruğu altına almaya çalışan bütün devlet ittifaklarına karşı, halkların dayanışma kudretini önceliyoruz.”

    Yazar ve sanatçıların açıklaması, ismini anmamakla birlikte NATO savaş aygıtını mükemmel bir şekilde tanımlamış ve halkların dayanışmasına dikkat çekmiştir. Gerçekten de, NATO, kuruluşundan bu yana hep bir saldırı örgütü olmuştur. “Savunma” onun sadece bahanesidir. NATO, geçmişte Sovyetler Birliği’ni ve genel olarak Doğu Bloku’nu kuşatma aracı olarak işlev görmüş, bu blok yıkıldıktan sonra, Irak, Libya, Suriye vb. ülkelere saldırıda kullanılmıştır. Geçmişte, Yunanistan, Türkiye vb. gibi çeşitli ülkelerdeki diktatörlükleri desteklemesinin üzerinde durmuyorum bile.

    NATO, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bu sefer Rusya Federasyonu’nu kuşatmaya girişmiş ve saldırı silahlarını bu ülkenin burnunun dibine kadar getirmiştir. Rusya’nın saldırganlığı karşısında bir başka saldırganın (NATO’nun) kanatları altına girmek hiçbir halkın ve hatta ülkenin yararına değildir.

    Bugün eğer Ukrayna, Rusya’nın saldırganlığını yenecekse, bu, Ukrayna halkının direnişiyle ve halkların dayanışmasıyla gerçekleşecektir.

    Bu arada, NATO karşıtlığı gerekçesiyle Putin destekçiliği yapan sol örgütlere, bugün NATO’ya güç ve can verenin, Putin’in işgal girişimi olduğunu da hatırlatalım. Putin’in Ukrayna’yı işgal girişimi, NATO’nun kendi başına beceremeyeceği şeyi gerçekleştirmiş, NATO içinde görece ayrıksı duran Almanya’yı yeniden aktifleştirmiş, çözülen NATO ülkelerini bir araya getirmiş, İsveç, Finlandiya gibi tarafsız ülkelerde NATO’ya girme eğilimini güçlendirmiştir.

  5. Sanırım, yazıları biraz daha dikkatli okumanız gerekiyor. Boşuna emek harcamayın diye söylüyorum!

  6. Sayın Zileli,

    yukardaki o yazar ve sanatçıları ciddiye almak mümkün değil.
    Sanırım sol cephede onları sizden başka da ciddiye alan yok.
    “Emperyal rus işgali” gibi net ifadeler kullanan bu yazarlar sıra batı emperyalizmine gelince neden “NATO adlı askeri saldırı paktı” deyip çocuğun adını koymuyorlar da “…bütün devlet ittifaklarına karşı…” gibi yuvarlak, her tarafa çekilir laflarla meseleyi geçiştiriyorlar?
    Çünkü NATO ve A.B.D. isimlerini telafuz etmek biraz sıkar.
    Bu yazar ve santçılardan böyle net bir duruş beklemek abestir, öyle bir iddiaları da yok zaten.
    Onları gündeme alan ve taşıyan sizsiniz.
    Size gelince, sizin yaptığınız da şu: “Rusya ve Putin’e bu kadar saydırdım, bir iki laf da NATO’ya edeyim de solculuğuma ve anarşistliğime halel gelmesin”.
    NATO ve A.B.D.’yi dünya barışı için gerçekten sorun olarak görüyorsanız, ki öyledir, bu konuda samimiyseniz sizden okuyucu olarak şunu bekliyorum: gelecek yazınız da NATO ve A.B.D.’nin baltıklardan balkan ve karadenize kadar olan Rusya sınırı boyunca son 30 yıldaki askeri varlığı, faaliyetletleri, hedefleri, roketleri, nükleer silahlarını, askeri üslerini, tatbikatlarını, ingiliz savaş gemilerinin karadenizde bilerek Rus deniz sularına girip Rusya’yı provake etmesini vs. biz okuyucuları aydınlatacak şekilde yazar mısınız lütfen?
    Bu konuda Fikret Başkaya hoca da size seve seve yardımcı olacaktır.

  7. Zileli’nin yazısından alıntı: “…bugün NATO’ya güç ve can verenin, Putin’in işgal girişimi olduğunu da hatırlatalım.”

    Bu isabetsiz tespit şayet arka plan bilgi eksikliğinden kaynakmıyorsa mantık hatası içeriyor.
    20 yıldır A.B.D. ve NATO ile dans eden Putin reel politikayı sanki Zileli yada bizim gibi sıradan insanlar kadar kadar bilmiyormuş gibi yazmak neden.

    Olan bitenin özeti şu: 30 yıldan beri Rusya’yı çevreleyip teslim alma stratejisini istikrar ve sabırla hayata geçiren A.B.D. ve NATO müttefikleri, artı NATO dışındaki müttefikleri, Rusya’nın “yeter üstüme geldiğiniz ulan, gele gele sınırlarıma dayandınız, tek
    şarjöre hepinize diz çöktürürüm” çıkışı karşında sözkonusu batı devletleri yüzlerindeki demokrat-barışçıl maskeyi çıkarıp attılar; kartlarını mecburen açık oynamak zorunda kaldılar; zaten eskiden beri var olan ve utangaçça dillendirdikleri Rus düşmanı söylemlerini pervasız dile getirmeye başladılar.

    Putin 20 yıldan beridir doğuya doğru sürekli genişleyen NATO’ya “hayırdır, bize doğru geldikçe geliyorsunuz, hani bize, Gorbaçov’a söz vermiştiniz, doğuya doğru tek adım bile atmayacaktınız” dediğinde arsızca sırıtan A.B.D. ve müttefikleri “canım bu kadar alıngan davrancak ne var, doğu Avrupa devletleri ille de NATO’ya girmek için ısrar ediyorlar, biz de sırf onları kırmamak için NATO’ya alıveriyoruz; NATO Rusya için asla tehdit değildir, kötü bir niyetimiz yoktur, tehdit düşünmezsen yoktur, daha da itiraz edersen cevabımız: işine gelirse” deyip durdular.

    A.B.D. ve NATO’nun 2002 yılından beri avrupada kurduğu füze savunma sistemine Putin “hayırdır, bu füze savunma sistemi kime neye karşı oluşturdunuz, hani bizi düşman görmüyordunuz, hani biz artık dost olmuştuk” şeklinde itiraz ettiğinde pişkin pişkin sırıtan batılı emperyalistler Putin’e “canım sen de her şeyi üstüne alınıyorsun, biz bu füze savunma sistemini İran’a karşı, ve hatta kuzey Kore’ye karşı oluşturduk, Rusya ile bir alakası yoktur, sen rahat ol Putin” deyip durdular. vs.

  8. sen biliyorsun zaten, gördüğüm kadarıyla “aydınlanma”ya ihtiyacın yok!

  9. “Amerikan global Savunma sistemine ait Elementlerin Rusya sınırlarına yakın konuçlandırılmaları bizim açımızdan son derece kaygı vericidir. Romanya’da bulunan ve Polonya’ya konuçlandırılmaları planlanan MK-41 ateşleme rampaları “Tomahawk” Raketleri için öngörülmüştür.
    Bu askeri altyapı genişletilmeye devam edilirse, A.B.D. ve NATO Füze Sistemleri Ukrayna’da da konuçlandırılırsa, bu Füzelerin Moskova’ya uçuş/varma süresi 7-10 Dakikadır. Hatra Hiperşal sistemi ile beş dakikadır.
    Bu bizim için ve güvenliğimiz için büyük bir sorundur.” (Wladimir Putin, 21.1.22)

  10. “Bana saldıracaklardı, o yüzden ben saldırdım.”

    Yutmadık ama neyse!

  11. Putin direkt bir NATO saldırısından bahsetmiyor.
    Kuşatma ve teslim alma, kıpırdayamaz duruma getirme, sonra da kendi şartlarını dayatma.

  12. Şu aanda kendisi de Ukrayna’ya aynı şeyi yapıyor, umarım faarkındasınızdır.

  13. Ukrayna’yı bekleyen gizli tehlike! Aylar değil yıllarca sürecek…

    Ukrayna İçişleri Bakanı Denys Monastyrsky, Rus işgali sona erdikten sonra ülkedeki patlamamış mühimmatı etkisiz hale getirmenin yıllar alacağını söyledi. Ukrayna özellikle siviller için büyük bir tehlike oluşturan patlamamış mühimmatların temizlenmesi için ABD ve Avrupa’dan yardım istedi.

    Monastyrsky, Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yaptığı açıklamada, “Ukrayna’ya çok sayıda top mermisi fırlatıldı ancak bunların büyük bir kısmı patlamadı. Bu top mermileri şehirlerdeki enkazın altında kalıyor ve gerçek bir tehdit oluşturuyor. Onları etkisiz hale getirmek aylar değil yıllar alacak.” dedi.

    Ukrayna’daki tek sorun, patlamamış top mermileri değil. Ukrayna birlikleri, patlamamış Rus mühimmatına ek olarak, Rusların geçişini engellemek için köprülere, havaalanlarına ve diğer kilit noktalara kara mayınları yerleştirdi.

    Monastyrsky şu anda bu mayınların kaldırılamayacağına dikkat çekerek, “Uluslararası ortaklarımızdan, Avrupa Birliği ve ABD’den meslektaşlarımızdan, bombardıman altındaki savaş alanlarını temizlemek için uzman grupları hazırlamalarını istedim.” dedi.

    Rusya’nın patlamayan mühimmatları ile ilgili tehlikeye daha önce Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba da dikkat çekmişti. Kuleba savaşın ilk günlerinde şehrin göbeğine düşen ancak patlamayan 500 kg’lık devasa bir Rus bombasının görüntüsünü Twitter hesabından paylaşmıştı.

    Rusların hava bombardımanında patlamayan bombalar sivil halk için büyük bir tehlike olmayı sürdürüyor. Ukraynalı ekipler titizlikle mühimmatları imha etmeye çalışsa da yaşanan ekipman sıkıntısı nedeniyle ilerleme sağlanamıyor.

  14. Suriye’de de bahane çok

    “Rusya/Putin saldırganlığı karşısında direnen Ukrayna halkı”ndan yana olanlar, neden “kendi halkına saldıran Suriye/Esad rejimi karşısında direnen Suriye halkı”nı savunmazlar, aksine emperyalist saldırganlık karşısında Suriye yönetimini desteklerler?

    Çünkü bazı durumlar öyle “ilk saldıran kim”e indirgenecek kadar basit değildir. Ayrıca Suriye’deki sözümona “direnişçiler”in çoğu, tıpkı Ukrayna’daki benzerleri gibi Batı’nın piyonları ve paralı askerleri veya onların dümen suyuna girmiş gericilerdir.

    Suriye’de gösterdikleri tutarlı anti-emperyalist tutumun aynısını Ukrayna’da da göstermeliler.

  15. A.B.D./NATO – Rusya rekabetine dair düşünceler.

    A.B.D. ve NATO Emperyalizminin Rusya’yı kuşatma ve gelişimini sınırlama stratejisinde Ukrayna önemli bir yer tutuyordu.
    Putin A.B.D./NATO’ya ya “tamam, patron sensin” deyip global güç olma iddiasından vazgeçecekti yada askeri gücünü kullanarak, A.B.D./NATO Emperyalizmine şantaj yoluyla da olsa kendisinin de global bir güç olduğunu kabul ettirmeye çalışacaktı.

    Putin önce Ukrayna’ya askeri işgal tehdidiyle A.B.D./NATO’nun geri adım atmasını umdu.
    A.B.D. askeri ve ekonomik güç üstünlüğünün verdiği rahatlıkla Rusya’nın Ukrayna kaynaklı güvenlik kaygılarını dikkate almamaya devam edeceğini ilan edince Putin tükürdüğünü yalamak yerine, A.B.D./NATO karşısında geri adım atmak yerine kendisi ve ülkesi için son derece rizikolu bir karar alarak Ukrayna’ya girme kararı aldı.
    A.B.D./NATO cephesi 20 yıldır uyguladıkları Rusya’yı kuşatma stratejisi sonucu köşeye sıkıştırdıkları Rus ayısını Ukrayna bataklığına sürüklenmeye biraz da mecbur ettiler.
    Rusya batı Emperyalizminin ekonomik yaptırımları ile zaten zayıflamış ekonomik gücünü ve var olan askeri gücünü Ukrayna bataklığında tükettikten sonra A.B.D/NATO Emperyalizmi Rus ayısının burnuna halkayı takıp götürüp çarşıda dümbelek çalarak oynatmayı planlıyor.
    Ukrayna savaşı uzadıkça rusya halkında Putin hükümetine karşı hoşnutsuzluk büyüyecek, batılı Emperyalistler de fırsat bu fırsat Putin’i devirip, batı işbirlikçisi bir rus Lideri Rusya’nın başına geçirmeyi umuyorlar.
    A.B.D./NATO cephesi Batı işbirlikçisi bir Rusya ile beraber bu sefer Çin’i kuşatma ve teslim alma projesini hayata geçirmeye çalişacak.

    İkinci bir ihtimal şudur: hem Ukrayna hem de Rusya açısından bu savaş her halükarda büyük bir yıkımla sonuçlanacak.
    Rus ayısı güçten düşünce Ukrayna üzerinden A.B.D./NATO’ya yönelik taleplerinde ve global güç olma iddialarından geri adım atacak.
    Ukrayna da zararın neresinden dönersen kardır hesabıyla Kırım’da hak iddiasından vazgeçecek ve Donbass bölgesinin özerkliğini kabul ederek, A.B.D.’nin de izni ve onayı ile rus ayısıyla masaya oturacak, gibi görünüyor.
    Bu arada AB ülkesi ülkerin A.B.D.’nin oyununa gelerek Rusya ile girdikleri bu çatışmadan uğradıkları zarar yanlarına kâr kalacak.
    Amerika’nın eline ve ağzına bakmaya devam edecekler.

  16. Ukrayna halkını düşündüğün için sağol!

  17. Tutarlı anti-emperyalist tutum her türlü işgale karşı çıkmaktır.

  18. Ya Rusya’nın ağzına bakanlar. Burada söylenenler Sputnik’in söylediklerinin aynısı.

  19. Bu sitede NATO’yu savunan tek cümle bulamazsınız ama NATO’ya karşı birçok şey bulabilirsiniz.

  20. İşgaller tarihin bir gerçeğidir

    Her türlü işgal kötüyse o zaman İkinci Dünya Savaşının sonunda Batılı müttefiklerin ve Kızıl Ordu’nun Nazi Almanyasını işgaline de karşı çıkılmalı.
    Balkan Savaşında Balkan devletlerinin işgalci Türkleri tehcir etmesi, mallarına mülklerine el koyması da desteklenmeli.
    Kıbrıs’ta sadece TC değil, Osmanlı işgaline de karşı çıkılmalı. Osmanlı’dan önce ise Venedik işgaline.
    ABD’de bugün bir avuç kalmış Kızılderililer de Avrupalı işgalcilere karşı hala savunulmalı… vb.

    Bu mantıkla bir yere varamayacağınız açık.

    İşgallere genel olarak karşı çıkılması doğru bir tutum olsa da, bazı durumlarda savunulması zorunlu, hatta doğrudur.
    Aksi takdirde yarın [ABD-NATO Rusya ve Çin’i ezip geçerek dünyanın tek egemeni olduğunda] çok geç olabilir.
    O zaman da ABD-NATO işgalleri lanetlenir, ama iş işten geçmiş olur. Bugün Rus işgalini kınayanlar da o gün pişman olur, ama son pişmanlık fayda etmez.

  21. Almanya’nın işgaline ve yerle bir edilmesine, kadınlara tecavüz edilmesine vb. evet karşıy
    ım.

    Balkan ülkelerinin Osmanlıyı kovmasını elbette destekliyorum.

    Kıbrıs’taki Türk ve Osmanlı işgaline elbette karşıyım.

    Kızılderililer elbette haklıdırılar. Toprakları işgal edilmiştir.

    Başka soru var mıydı?

  22. Sayın Zileli,
    sizin ukrayna halkı dediğiniz aynı çıkarlara ve fikirlere sahip homojen bir kütleden oluşmuyor.
    Doğu Ukrayna-Donbass halkı rus dilinin ikinci resmi dil olması ve Donbass bölgesine federal özerklik talep ettiğinde ve hatta bunu kendi insiyatifiyle hayata geçirdikten sonra A.B.D.’nin tam desteğine sahip Ukrayna devleti A.B.D.’nin de yönlendirmesiyle bunu “terörizm” olarak damgalayıp Donbass bölgesinde devlet terörü estirmeye başladı, tıpkı T.C.’nin Kürdistanda yaptığı gibi.
    Ukrayna devleti A.B.D.’nin desteği ve yönlendirmesiyle doğu Ukrayna’da 2014 yılından beri devlet terörü estirirken siz bu konuyu gündeme getiren, Donbass halkının meşru taleplerini destekleyen bir yazı yazdınız mı?
    Yazdıysanız şimdi okumak isterim.

  23. İdealist solculuk

    Başka soruya gerek yok.

    Bunların hepsine her zaman karşı çıkabilirsiniz tabii. En doğal hakkınızdır.

    Fakat tarihten hiç ders almamış, gerçeklerden kopmuş bir şekilde, bu “temiz idealleri” savunan, eline hiçbir kir bulaşmamış bir “politik doğrucu” olabilir, başarısızlığa mahkum olursunuz.

  24. Başarı peşinde değilim, hiçbir zaman da olmadım. Başarı, işinsanlarının ve politikacıların hedefidir.

  25. Yazmadım, çünkü orada olup bitenleri bilmiyorum, yarım yamalak bilgiyle de yazmak istemem. Eğr söylendiği gbi Donbass bölgesindeki nüfus bağımsızlık ya da Rusya ile birleşmek istiyorsa elbette bu istekleri meşrudur ve karşıanmasını desteklerim. Her türlü devlet terörüne karşıyım. Bir de isterseniz, Rusya’da yaşayan halklara soralım ne istediklerini. Tatarlara, Gürcülere, Ermenilere, Türki halklara, Çerkeslere, Çeçenlere vb. vb.

  26. Ukrayna herkesindir

    Toprak kimsenin babasının malı değildir (Çağlar Yiğit)

    Yok orası Türklerindi, burası Kürtlerindi, şurası Araplarındı mantalitesinden solculuk, sosyalistlik çıkmaz.

    Yok o tarla senin, bu bağ benim, o daire babamın, bu kaynımın demeyeceksiniz.

    Sosyalistseniz her tür ”mülkiyetçilikten” şiddetle uzak duracaksınız.

    Kapitalist sistemde elinden geldiğince ama sosyalist sistemde muhakkak ve muhakkak her yerde ve her şeyde (havlundan, diş fırçandan bahsetmiyorum) ortaklaşmaya, paylaşmaya çalışacaksınız.

    Düşünsenize,
    Bundan sadece 1000 sene önce Anadolu topraklarında Türkler yaşamıyordu.

    Bundan 2700 yıl önce Anadolu topraklarında Ermeni halkı diye bir halk da henüz yoktu, Traklarla Friglerin Urartularla, Arilerle ve bazı Kafkas topluluklarıyla karışması sonucu ortaya çıktılar.

    Bundan 130 yıl önce bugün Düzce, Adapazarı yöresinde yaşayan Çerkes ve Abhazların hiçbiri orada yaşamıyordu.

    Bundan 70-80 yıl önce İstanbul, İzmir gibi şehirlerde Kürtler yaşamıyordu.

    Bundan 500 yıl önce Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya kıtalarında hiçbir Avrupa kökenli halk yaşamıyordu.

    Bundan 1200 yıl kadar önce Slavlar (Hırvat, Boşnak, Makedon, Bulgar, Sırp, Sloven, Slovak ve Çekler) Orta ve Güney Avrupa’yı işgal ettiler.

    Bundan 1700 yıl önce Germenler Kuzeybatı Avrupa’dan yola çıkıp Avrupa’nın ve hatta dünyanın her yerine yayıldılar.

    Bundan 1400 yıl önce Araplar Kuzey Afrika’yı büyük ölçüde Araplaştırdılar.

    Peki ne diyelim şimdi?

    Hepiniz geldiğiniz yere geri mi dönün diyelim?

    Tek tek çetelesini tutup ”Kim önce neredeydi?”, ”Kim kimin yerini işgal etti?”, ”O buradan değil”, ”Bu buraya sonradan geldi”, ”Burası onların”, ”Şurası bunların” mı diyelim?

    Oraya nereden gelmişlerdi ki?

    Bu soycu sorgulamayı, dinsel, inançsal, milliyetçi ve etnik kinciliği ve mülkiyetçiliği sürdürürsek zannediyorum Afrika’da savanlarda ilkel bir primat olarak sürüler halinde av yaptığımız dönemlere kadar gideriz.

    O zamanlarda da zaten hiçbir yer hiçbirimizin değildi.

    Gözümüzün alabildiği her yer ve her şey bütün canlılığa aitti, kimse de yer ve mülkiyet kavgası vermiyordu, yaşayabileceği kadarını alıyor ve fazlası için mücadele dahi etmiyordu.

    Kendilerine ”solcu” diyen birçok liberal, ulusalcı ve gerici zevatın bugün ”modern” diye pazarladıkları bütün düşünce sistematikleri bireyciliği, bencilliği, her türden gericiliği, kimlikçiliği, milliyetçiliği ve mülkiyetçiliği maalesef aşamamaktadır.

    İlkel komünal toplumdaki paylaşımcılığı, dayanışmacılığı, mülkiyetsizliği ve sınırsızlığı ”modern” bir zeminde savunup bu toplumsal ve ekolojik yapıyı yeniden inşa etmekten başka bir çıkış yolumuz yok.

    Bu ”modern” dünya ütopyasını savunacak tek güç sosyalistler inşa edecek tek düşünce sistematiği de sosyalizmdir!

    Yani ”Ya barbarlık ya sosyalizm” sözü öyle haybeye söylenmiş bir söz değildir.

    Sosyalizmin kıymetini bilin/bilelim.

    https://haber.sol.org.tr/serbest-kursu/toprak-kimsenin-babasinin-mali-degildir-caglar-yigit-haberi-99571

  27. “Bütün hayvanlar eşittir, bazıları daha çok Eşittir” G. Orwell
    “Ukrayna herkesindir! Daha çok da Rusya’nındır!” Habersol

  28. Hürriyetçi sol

    “Türkiye Türklerindir” Hürriyet gazetesi
    “Ukrayna Ukraynalılar’ındır.” Özgürlükçü (yani Hürriyet’çi) solcular

  29. ama faul yapıyorsun. Ben böyle bir şey demedim. Sadece Ukrayna’nın işgalciye ait olmadığını söyledim. Yoksa, Ukrayna, elbette o topraklar üzerinde yaşayan her milliyetten halka aittir.

  30. benim Hürriyet’in o sloganıyla hiçbir ilişkim olmadığını ve olamayacağını çok iyi biliyorsun, “Habersol”un demagojilerini buraya aktaran arkadaşım.

  31. Zileli eleştirisinde haklı.
    Ukrayna’da kan gövdeyi götürürken “Ukrayna herkesindir” başlıklı komünal fikri ön plana çıkaran yazı olan biteni teğet geçtiği gibi iş bu noktaya nasıl geldi, bu savaş neden patlak verdi, bu soruları da cevaplamıyor.
    Mevcut statükoyu, var olan devlet sınırlarını “dokunulmaz-kutsal” görüp savunmak biz solcuların, sosyalistlerin, anarşistlerin işi olmamalı bence de.
    Fakat bir yerde savaş patlak verdiğinde “falan ülke herkesindir”, bir işyerinde grev yapılınca “falan fabrika, işyeri herkesindir” demek sosyalist ve anarşist fikirleri karikatürize etmek anlamına geldiği gibi böylesi bir söylem insanları ya kızdıracak yada güldürecektir.
    Oysa Ukrayn’daki savaş NATO gibi askeri paktları, devletlerarası kapitalist-emperyalist rekabet, silahlanma, başta komşun olmak üzere başka ülkeleri “düşman-hasım” ilan edip düşmanca faaliyetlere girişme gibi konuları gündeme getirmek, insanların dikkatini buna çekmek, daha barışçıl toplumsal sistemlere, alternatiflere kafa yormak, bunları gündeme getirmek gerekir bence.

  32. Geçenlerde bizim mahallede bir olay oldu. Bir adam, bir evi basıp evdekileri, kadın çoluk çocuk kapı dışarı etti. “Niye yaptın kardeşim bunu ?” diye sorunlara, “herif karısını dövüyordu, ayrıca evi randevuevi olarak kullanması ihtimali olduğunu öğrendim” demiş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir