Haluk Gerger’in Son Kitabı…

Haluk Gerger’in Son kitabı…

Haluk Gerger, Anti-Marksist Devrimcilik-Marksizm Öncesi İsyancı Gelenek ve Günümüze Yansımaları, Yordam, 2022

Haluk Gerger, 1980’lerden beri izlediğim bir yazar. Bütün yazdıklarını okumasam da fikirlerinden ve izlediği yoldan haberim var.

1980’lerde eski TKP’ye yakın bir yazar olarak biliniyordu.

1990’larda Kürt hareketine dost bir tutum izledi.

2000’li yılların ilk on yılında, Türkiye’deki “radikal sol” diye adlandırılan eğilimdeki bir grupla yakınlaştı. Kitaplarını, bu eğilimdeki bir yayınevi bastı. Aslında Haluk Gerger’in bu yıllarda izlediği yol, liberalleşmeye yönelen Türkiye enteliyansiyasının izlediği yoldan oldukça farklıydı. Biraz espriyle belirtecek olursak, Haluk Gerger, bu yönelişiyle, “herkes gider Mersin’e, ben giderim tersine” demiş oluyordu. Bu, “cereyanı göğüsleme” ruhu açısından önemli olmakla birlikte, “radikal sol”un bugün de devam eden ideolojik yönelimleri dikkate alındığında o kadar da parlak bir yol olarak görünmüyor.

Nitekim, Haluk Gerger’in, 2010’lu yıllarda, kitaplarını yayınladığı yayınevi dâhil olmak üzere “radikal Sol”dan uzaklaştığını, hatta koptuğunu gözlemliyoruz. Sessiz sedasız bir uzaklaşma ve kopuştu bu. Haluk Gerger, Yordam’dan çıkan, yukarıda adını verdiğim son kitabıyla bu sessizliğe bir son vermiş bulunuyor. Kitabını, “radikal sol”a karşı bir memorandum olarak da okuyabiliriz. Bununla birlikte, bu kopuş, kitabında gördüğümüz gibi, “radikal sol”un da paylaştığı temel ideolojiden kopuşu kapsamıyor.

Neymiş Bu “Yontulmamış Komünizm”?

Haluk Gerger, günümüz “radikal solu”nu hedef alırken, bu eğilime “yontulmamış komünizm” (kitapta birbirine benzer ama farklı çok fazla adlandırma var ama ben bunu seçtim) adını vermiş ve bu eğilimin tarihsel kökenlerini araştırmaya girişmiş. Yer yer “anarşizm”den ya da Bakunin’den söz etse de, muhtemelen, “radikal sol”un yanı sıra bir de anarşizmle kavgaya girişmemek için, anarşizmi “hedef dışı” bırakmış. Tarihte hedef aldığı “yoltulmamış komünist” eğilim ve kişiler ise şunlar: Babeuf, Blanqui, Weitling, Willich, Neçayev, Pol Pot.

Haluk Gerger bu isim ve eğilimleri saymış ama geleneksel komünist hareketin “goşist” adını taktığı 1970’lerin “silahlı mücadele” gruplarına değinmemeye özellikle dikkat etmiş. Dahası, bugün Türkiye’deki “radikal sol” eğilime ve bu eğilimin kökenlerine ilişkin eleştirilerini, biraz da “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” havasında, Ezop dili kullanarak yapmış. Örneğin Weitling’e ilişkin söylediklerini, günümüzde Weitling’den çok daha hak edenler olduğunu görmemek imkânsız:

“Gerçekte, güç ilişki ve dengeleriyle tamamen ters düşen hesapsız eylemlerle sözde haklarını savunduğu taraftarlarını aldatması, ateş hattına sürmesi, provokasyonlarla yem olarak kullanması kabul edilemez ölçüsüzlükteydi. Gerçeklerden kopmuş bir çılgınlıkla insanları yıkıma sürmekte beis görmüyor gibiydi… Duyguların aklın önüne geçmesi, gözü perdelemesi, giderek gerçekçilikten kopmak ve zihni tasavvurda oluşturulmuş düşler peşinde kılıç sallamak, daha çok da başkalarını öne sürmek ve arkadan tezahüratla kışkırtıcılık yapmak bu tür kaba devrimciliğin tipik davranış biçimidir… insanları felakete sürüklemek, egemenlerin şiddetine maruz bırakmak, devletin zor aygıtlarına âdeta ikram etmek bir yöntemdir bu çevrelerde… Bu, günümüzde de böyledir. Söz konusu kriminal sorumsuzluğa karşı çıkanlara, lügatında küfür ve iftira hiç tükenmeyen malum koronun şamatası hazırdır: reformizm, liberalizm, revizyonizm, devrim korkaklığı, döneklik, hainlik…” (s. 105-106)

Aslında hedefin, Weitling’ten çok Türkiye’deki “radikal sol” ve bu akımın güç aldığı “1971 atılımı” denen yönelim olduğu çok açık.

“Marksist-Leninist Maske” mi?

Haluk Gerger Türkiye’deki “radikal sol”u ad vermeden eleştirirken, kendisi de Marksizm-Leninizmi, hatta Stalin’i savunduğundan bu akımın veya grupların “Marksist-Leninist” argümanlarını reddetmekte bir hayli zorlanmış:

“Şimdi de, ultra keskin retorik ve Marksist-Leninist maske aksesuar ve süsleriyle bezenmiş devrimciliklerini, 1850-1870’lerdeki ve 1960 ve 70’li yıllardaki radikaller gibi, Marksizmi ve Marksistleri hedef alarak sürdürüyorlar.” (s. 169)

Keza Gerger, 1970’deki mücadelelere sahip çıkıp, bu geleneğe dayandığını ileri süren “radikal sol”u tarihsiz ve geçmişsiz bırakma çabasını da esirgemiyor. Ona göre sorun, geçmişte “birer yıldız gibi ışıklar saçarak kayıp” gidenleri “bugünün zararlı takipçilerinden ayırmaktır.” (s. 177).

Gerger, gerçek ideolojik geleneğe (Marksizm-Leninizme) sahip çıktığı sürece “radikal sol”un kullandığı aynı argümanları, örneğin “Marksist-Leninist maske” (s. 171) argümanını kullanmak zorunda kalıyor.

Yıllar boyunca, “yalnız yürümeyi” göze alarak çeşitli patikaları aşmış Haluk Gerger’in, “memorandum” ya da “manifesto” niteliğindeki bir kitapla bir kere daha yalnız başına yollara düşmesi takdir edilecek bir cesarettir ama köklü bir teorik sorgulamaya girmedikçe, örneğin Stalin’in, Sovyet işçi ve köylülerini amansızca sömürerek yürüttüğü endüstrileşme atılımını sürdürmesinin argümanlarından biri olan “ilkel eşitlikçiliğe karşı savaş” sloganını savunmaya devam ettikçe, kitabında kendisinden uzun alıntılar yaptığı David Riazanov’un, Stalin’in on binlerce kurbanından biri olduğunu görmedikçe ya da görmek istemedikçe, ne yazık ki aynı çıkmaz sokaklarda dolanmakta olduğunu belki de fark edemeyecektir bile.

Gün Zileli

19 Haziran 2022

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Yerelden Yenmek!

Artıgerçek YEREL MÜCADELELER Merkeziyet-âdemimerkeziyet tartışması son 200 yılın en önemli tartışmalarından biridir. Marksist sol, her …

4 Yorumlar

  1. Yorum, hakaret nedeniyle yayınlanmadı.

  2. Hakaret nedeniyle yayınlanamadı. Admin

  3. Bence Gergerin bu kitabı bizdeki liberter gelenekte rastlamadığımız (zileli hariç) öz eleştiri seviyesinde kendi geleneğinin eleştirisinide içinde barındırıp Marksizm-leninizm değerlendirmesi yönüyle az rastlanan konulu kitap olmuştur. Eleştiri alması bile bence çok önemlidir. Kendine anarşist diyen Zileliden daha çok o perspektiften kalkıp leninizm eleştirisi beklerdim özellikle leninist devrim terisi eleştirisi beklerdim yine de zilelini bu kitabi gündemle eleştirmesi çok olumlu olmuştur.

  4. Leninizm eleştirisini son üç kitabımda yapmıştım. 1917-1918 Rusya’da Devrimden Tek Parti Diktatörlüğüne (Bilim ve Sanat, 2019); Sovyetler Birliği’nde Devlet Terörü ve Gulaglar (Kaos, 2021); Sartre İkilemi-Entelektüel Neden Susar (Fol, 2021)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir