Bir Sabah Bir de Uyanmışız ki…

Artıgerçek

Uzun baskı dönemlerinin sonuna ilişkin yazılar kısa olur!

Almanya, I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmıştı. Başta, cephe ve denizlerdeki savaşlarda canlarını veren askerler ve bahriyeliler olmak üzere halk savaş yorgunuydu.

Durum böyleyken, İmparator Kayzer Wilhelm ve Alman Genel Kurmayı, Ekim 1918’de, birliklere savaşın sürdürülmesi, Kiel’deki üslenmiş donanmaya, savaşmak üzere yeniden denizlere açılması emrini verdi.

Bunun üzerine, Kiel donanmasındaki bahriyeliler, 4 Kasım 1918 günü ayaklandılar. “İstihkâmcılar ve yol birlikleri dışında, garnizon kuvvetleri harekete katıldı. Tüm denizciler tüfeklerle donatıldı. Kiel çevresine yerleştirilmiş tüm birlikler isyancılara destek verdi.”[1] Kiel’deki devlet organları isyancıların denetimine geçti.

Yirmi dört saatlik genel dayanışma grevi ilan edildi. Bir işçi ve asker konseyi kuruldu. Ayaklananların güçlü barış talebi gelip, savaş yanlısı Kayzer Wilhelm’in tahttan çekilmesi, Monarşi’ye son verilmesi ve Cumhuriyet ilan edilmesi talebine dayandı. Ordu, bu talebe bütün gücüyle direndi. Ordunun diretmesi, ülkedeki gerçek koşulları bilmemesinden kaynaklanıyordu. Kiel’de başlayan ayaklanma başka şehirlere doğru hızla yayılmaktaydı. Kiel’den gelen çok sayıda bahriyeli, Hamburg ve Hannover’de devletin temsilcilerini tutukluyor, isyancıların üzerine gönderilen birlikler kısa sürede isyancılara katılıyordu. Ayaklanma Münih’e de yayıldı ve 8 Kasım’da İşçi, Asker ve Köylü Konseyi, Eisner’in başında bulunduğu Bavyera Cumhuriyeti’ni ilan etti.

7 Kasım 1918’de devrim büyük bir güçlükle karşılaşmadan zafer kazandı. Ayaklananların karşısına hiçbir yerde dirençli ve zorlu düşmanlar çıkmadı.

Almanya, İmparatorluk’la uyudu, Cumhuriyet’le uyandı. 7 Kasım’da, imparatorun otoritesi altında, bir prens, Maximilian von Baden Reich Şansölyesi’ydi. 10 Kasım’da ise, artık ne imparator ne prens ne de şansölye vardı; onların yerini, Halk Komiserleri ve İşçi Konseyleri Yürütme Komitesi almıştı.

Uzun yıllar boyunca biriken değişim arzusu ani bir sıçramayla niteliksel bir dönüşüme yol açar ve baskı yönetimini alaşağı eder.

Bir sabah bir de uyanmışız ki…

Gün Zileli

14 Mayıs 2023

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com


[1] Gilbert Badia, 1918 Alman Devriminde Spartakistler, çev: Halil Hacıalioğlu, Yordam, 2021, s. 45.

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Yerelden Yenmek!

Artıgerçek YEREL MÜCADELELER Merkeziyet-âdemimerkeziyet tartışması son 200 yılın en önemli tartışmalarından biridir. Marksist sol, her …

20 Yorumlar

  1. “Uzun yıllar boyunca biriken değişim arzusu ani bir sıçramayla niteliksel bir dönüşüme yol açar ve baskı yönetimini alaşağı eder.”

    Veya, uzun yıllar boyunca biriken toplumsal bölünmüşlük, ani bir sıçramayla niteliksel bir dönüşüme yol açarak ülkeyi önce fiilen, ardından resmen üçe bölebilir;
    Kıyı bölgeleri (Millet ittifakı), Anadolu (Cumhur ittifakı) ve Kürdistan.

    Tıpkı Irak’ın Sünni Arap, Şii Arap ve Kürdistan şeklinde üçe bölünebileceği – ve bazılarının çözüm olarak bunu önermeleri – gibi.

  2. Charlie Hebdo karikatüründe Erdoğan elektrik akımına kapıldı: Ankara kızgın

    Haftalık Fransız hiciv dergisi, “Cloclo gibi, bizi Erdoğan’dan ancak kader kurtaracak” manşetini attı

    Türk hükümeti ile Charlie Hebdo arasındaki ‘kan davası’nda yeni sayfa. Bu kez Ankara’nın gazabı, haftalık Fransız hiciv dergisinin Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çıplak ve bir küvete dalmış halde bir ampulle temas sonucu elektrik akımına kapılırken resmeden yeni kapağıyla ortaya çıktı. Charlie Hebdo, elektrik akımına kapılarak anında hayatını kaybeden Fransız şarkıcı-söz yazarı ve aktöre atıfta bulunarak, “Cloclo gibi, bizi Erdoğan’dan ancak kader kurtaracak” manşetini attı.

    https://www.adnkronos.com/turchia-vignetta-charlie-hebdo-con-erdogan-folgorato-ira-ankara_6Vth2pVkb06WRpmTnUWELq

  3. Bir sabah hayal kırıklığıyla uyanmak

    Muhalif seçmen bir sabah hayal kırıklığıyla uyanabilir.

    Millet İttifakı’nın liderlerinin Erdoğan gibi sokak kabadayılarından veya Zelenski gibi Amerikan palyaçolarından tek farkları, ciddi bir politikacı görüntüsü vermeleridir, o kadar.

  4. Bir sabah bir de uyanmışız ki iktidara bunlar gelmiş;

    “Örneğin sokakta gördükleri bir köpeğin başında durup hıçkıra hıçkıra ağlayacak kadar duyarlılar ama Esed’in insanlık dışı katliamından kaçıp ülkemize sığınan Suriyelilere; umudun verdiği direnç ile Kabil’den Van’a kadar yürüyerek gelebilmiş Afgan’a karşı en küçük bir sevgi kırıntısı dahi gösteremeyecek kadar acımasız, Hitler’i kıskandıracak kadar faşistler.

    Bir “çocuk istismarı” haberi duyduklarında öfke patlamaları yaşarken aynı anda “inşallah senin çocuğunun başına da aynısı gelir” diyebilecek kadar vahşiler.

    Kadına şiddet konusunda çok hassaslar ama sokakta gördükleri başörtülünün boğazını sıkacak kadar nefret dolular.

    Özgürlükten yanalar ama kendileri ve kendilerine benzeyenlerin özgürlüğü dışında tahammülsüzler.

    Özgür düşünceden, sorgulamadan yanalar ama konu Kemalizm olunca Budist rahipleri, manastır rahibelerini, tapınak şövalyelerini, Hint fakirlerini, Hasan Sabbah’ın müritlerini, hatta Fetullah’ın mankurtlarını dahi kıskandıracak kadar tutucu ve yobazlar.”

    https://www.yenisafak.com/yazarlar/aydin-unal/fanusta-yasayanlar-4531991

  5. Bu yazarı tanımıyorum ama Yeni Şafak gibi yandaş bir gazetede yazması bana epeyce fikir veriyor. Site’nin fikir özgürlüğü anlayışı nedeniyle yayınlanmasına onay veriyoruz.

  6. Yabancı düşmanı Yerli ve Milli Muhalefet

    Yandaş Yeni Şafak yazarı, sığınmacılara yönelik ırkçılığa, yabancı düşmanı (yani “yerli ve milli”) Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanır kazanmaz hepsini ülkeden apar-topar tehcir etmesine karşı.

    Öyleyse, yandaş yazarın görüşünün tersine, biz de sığınmacı düşmanlığı yapmalıyız. Yandaşlar ne diyorsa aksi doğrudur çünkü. Yaşasın yabancı düşmanı muhalefet! Yaşasın yerlilik ve millilik! Yaşasın bütün sığınmacıları ülkemizden kovacak olan Kılıçdaroğlu iktidarı!

    Bazıları, hem sığınmacıları savunup hem de Erdoğan iktidarını devirmeye çalışabiliriz diyor. Oysa bu gerçekçi değildir ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürer. Öncelik sadece Erdoğan’ın gitmesidir. Erdoğan, ne olursa olsun, gerekirse milyonlarca sığınmacının mahvolması pahasına da olsa gitmelidir.

    (Bu arada Kılıçdaroğlu gibi düşünen diğer bir muhalefet lideri ise şu açıklamada bulunmuş)

    “SANKİ KENDİM KONUŞUYORUM ZANNETTİM”

    Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, dün Flash Haber TV canlı yayınında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

    Özdağ, Kılıçdaroğlu’nun son günlerdeki açıklamalarına işaret ederek, “Gözlerimi kapattım, kendim konuşuyorum zannettim.” değerlendirmesinde bulundu.

  7. Tayyip Erdoğan yanlısı bir yorum bu. 2. turda Kılıçdaroğlu’na oy verecekleri caydırmaya çalışıyor.

  8. Erdoğan yanlısı radikal Kürtçüler

    Bu Erdoğan yanlısı bir yorum olsa da, bağımsız Kürt devleti istedikleri için oy kullanmaya karşı olan bazı radikal Kürt milliyetçilerininki kadar koyu Erdoğancı değildir.

    Bakın o radikal Kürtçülere! Sabahtan akşama kadar bir yandan Kürtlerin devletleşmesini savunurken, bir yandan da Erdoğan’a yalakalık yapmakla meşguller.

  9. Stalinistler:
    – Stalin taraftarı olmayan her Bolşevik karşı-devrimci bir ajandır.

    Anarşistler:
    – Oy kullanma taraftarı olmayan her muhalif Erdoğancı bir ajandır.

  10. bırakın şimdi onları. Ben sizden söz ediyorum.

  11. oooo demek buradan da bir dal alalım diyorsunuz. Sizin gibi trollerin ruh halini gerçekten merak ediyorum.

  12. kaldı ki, anarşistlerin belki yarıdan çoğu oy kullanmama eğilimindedir. Bence hatalı bir şekilde elbette. Otokrosiye karşı kim çıkmışsa ona oy verilmelidir. Özgürlük mücadelesi bunu gerektiriyor.

  13. “Sizin gibi trollerin ruh halini gerçekten merak ediyorum.”

    Merak etmenize gerek yok.

    Sungur Savran ve DİP’lilerden veya oy kullanmama yanlısı anarşist arkadaşlarınızdan çok da farklı değilim.

  14. Çok iyi. Onların yerinde ben olsam, bu satırların üzerine derin derin düşünürdüm.

  15. “Trol” kelimesi üzerine bir yorum

    Necip 28 Mayıs 2016 at 15:24

    “çok sofistike bir troll.”

    Bunu, ‘yazdiklari dogmalarimiza/inanclarimiza ters dusuyor ama itiraz edecek, haksiz/hatali/yanlis cikaracak pek bir sey de bulamiyoruz’ anlaminda okumak gerekiyor.

    Boyle durumlarda, muhataplar esasen iki yoldan birini secerler.

    Birincisi bir tur kutsallastirma prosesi uygulamaktir. Buna ornek olarak tarikatleri verebiliriz.

    Icinde olduklarini iddia ettikleri dinin aksine laflar etmis olanlari, tipki bir istridyenin icindeki kum tanesini –etrafina ozel bir salgi kullanarak– zararsiz kilmak icin incilestirmesi gibi, kutsallik paketine dahil edip pasifize ederler.

    Ikinci yontem de, mumkun olursa, haricilestirmektir.

    ‘Trol’ kelimesi bu bakimdan, bugunku kullanimda, hayli elverislidir.

    Tasavvur edilen ve homojen oldugu da sanilan, bir ‘biz’ vardir. Bu ‘biz’ surusunu olabildigince bir arada tutmak amacinin paylasildigi da varsayilir.

    Bu amacla, ‘bizden degil’, ‘bizim kafamizi karistirmak, aramizda nifak cikarmak amaciyla aramiza sizmis bir casustur/ajandir’ mealindeki sozlerle bu amac saglanmaga/korunmaga calisilir..

    Gunesin altinda yeni bir sey yok

  16. ” Otokrasiye karşı kim çıkmışsa ona oy verilmelidir. Özgürlük mücadelesi bunu gerektiriyor.”

    Hızlı devrimciler bir sabah hızlarının kesildiğine uyanırlar. Sabır, yumuşak dil ve oy verme faaliyetini seçerler. Zaten Hegel ve Marx dünya devrimcilerine gereklilik alemine uyarak özgürlük alemine varılacağı vaazları vereli önce Rus ve Çin moda oldu. Şili’de Allende oy vermeyle başa geldi ama Zelenski’nin dünya demokrasi şampiyonu Amerika izin vermedi. Zaten artık tarih bilgisi yok veya ideolojilere uydurulur.

    Her halükarda, bakın Sahlins bu şampiyon için ne der:
    “… kölelik tarihini ve bizzat hükümete bağlı olan askeri ve bürokratik kuruluşlarda çalışanları bir yana bıraksak, hayatlarının büyük bir kısmını aile, okul, kapitalist işyerleri gibi demokratik olmayan kurumlarda geçirmelerine rağmen, günümüz Amerikalıları ‘bir demokraside yaşadıkları’ fikrinden gayet hoşnutlar.”
    Ve Sahlins uyarır: Hey Amerikalılar , (benden ek Zelenski ve diğer Amerika köleri Avrupalılar) bakın demokrasi çıplak!”

    Daha önce, 1500 yılları başında, 25 yaşında La Boétie de benzeri bir uyarıda bulundu.

    En yakın tarihte Medeniyet zincirinin son halkası Batı Nazilerden özgürce boyun eğmeyi sağlamanın zorla boyun eğdirmeye kıyasla çok ama çok daha verimli olduğunu öğrendi.

    Uzun bir süre aynı/zıt ayırımı KAPİTALİST/KOMÜNİST kisvesi altında piyasaya sürüldü. Son zamanlarda siyaset dünyasının analizlerini yapan yüksek zekalılara DEMOKRASİ/OTOKRASİ ayırımı yemi atıldı ve analizciler havada kaptılar.

    Her işte bir hayır var ama asıl, yani gereklilik dünyasına, ‘hayır’ yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir