Bir Mektup/Hayvanların Kısırlaştırılması Hakkında

Değerli arkadaşlar,

Yasaya karşı yaptığınız eleştirilerin tümüne katılıyorum ancak bir sorun var. Bu bildirinizde karşı tekliflerinizi göremedim. Zaten bu karşı çıkış içinde somut öneride bulunmak da mümkün değil, çünkü yaşanan uygarlık koşullarında herhangi bir şey mümkün değil. Yani sonuç olarak, hayvan kurtuluşu için tek makul öneri bu uygarlığın yıkılması ve böylece hayvanların da insanlarla birlikte özgürlüğe ve kurtuluşa kavuşmasıdır.

Somut örnek verecek olursam, bizim burada (Kınalıada) bazı hayvanseverlerin de desteğiyle bakmaya çalıştığımız onun üzerinde köpek var. Geçenlerde bunların bazılarını kısırlaştırdılar ve sizin de belirttiğiniz gibi sakatladılar. Şu anda kulaklarındaki levhalar dolayısıyla kulakları iltihaplanan ve testisleri iltihaplanan köpekleri iyileştirmeye çalışıyoruz. Evet ama bir de somut durum var. Bu hayvanlar kısırlaştırılmasaydı, olağanüstü şekilde (evdekileri periyot zamanlarında koruduk diyelim ama dışardakileri korumamız mümkün değil) çoğalacaklardı ve zaten çoğalıyorlardı. Bir süre sonra burası köpekten geçilmez olacaktı. Bu hayvanları besleyemediğimiz gibi çevreden gelen şikayetler sonucunda (şimdi bile var böyle bir durum ne yazık ki) topluca imha edilmeleri kaçınılmaz olacaktı. Bu duruma ilişkin bir öneriniz var mı? Şahsen benim yok. Çünkü bu uygar dünya bir insan diktatörlüğüdür. Tek yol bu insan diktatörlüğünü yıkmaktır. Bu bağlamda, sizin (ve benim) bakış açımla herhangi bir makul kanun teklifi sunmak mümkün değildir.

Selam ve sevgilerimle.

Gün Zileli

***

Merhaba Gun,

Yeryuzune Ozgurluk’e yazmis oldugun e-mailini aldik. Sahsen cevap vermek istedigim icin kisisel mail adresimden yazmak istedim. Dediklerinin bircoguna katilmakla birlikte yazacaklarimi “sesli dusunus”um olarak algilarsan sevinirim…

Ben elestiri metninde bir sorun goremiyorum cunku senin de bahsettigin gibi mevcut sartlar ve zihniyet devam ettigi surece bizim ya da bize yakin dusunen kisilerin hayvan lehine bir teklif sunmasi da anlamsiz olacak. Ben, yillardan beri ve Yeryuzune Ozgurluk kuruldugundan beri devletin hayvan konusundan el cekmesi gerektigini, hayvansever camiasinin devletle uzlasmaya bir son verip kendi imkânlariyla, dayanismayi guclendirerek, hayvanlara guvenli yasam alanlari olusturarak cozumler uretmesini soyluyorum.

Dedigin gibi, uygarlik yikilmadan hayvanlarin rahat bir nefes almasina ihtimal yok. Yasa, yonetmelik ile de bir seylerin cozulemeyecegi cok acik. Yasalarla cozumun gelmeyecegini bildigimiz icin de yasa teklifi sunma veya buna benzer alternatifler uretme gibi gayretler icerisine girmiyoruz.

Kisirlastirma konusundaki yaklasimimiz da bunun devlet tarafindan bir soykirim araci haline donusmesinden kaynaklaniyor… Kinaliada’daki kopeklerin yasadiklarinin bin beterini Anadolu’nun ucra koselerindeki kopekler cekiyor, kimisi cekemiyor bile masada kaliyor, dogru cop konteynirini boyluyor.

Sana cocukluk donemimde on ayak oldugum kisirlastirma kampanyasini uzulerek anlatmak istiyorum. Belgrad Ormanlari’nin girisinde kucuk bir belde var, Bahcekoy… Ailem lojman hakki kazaninca bizimkilerle birlikte 8 yasindayken Bahcekoy’e yerlestim. Tasinmamizla belediyenin hayvanlari nasil zehirledigine dehsete kapilarak tanik oldum. Kucuk capta yaptigim arastirma sonucunda bunun belediyenin isi oldugunu ve bu isi bir rutin haline getirdiklerini ogrendim. Istanbul’daki tum dernekleri, valiligi, bakanliklari bu durumdan haberdar ettim, oradaki cocuklari bu konuda orgutlemeye calistim, hayvanlar icin bir seyler yapmaya calistik cocuk halimizle. Bu girisimimizin, imkânsizliklar icinde, cok masumane bir cocuk cirpinisi oldugu anlasilinca basin da dernekler de yogun ilgi gosterdi, hatta valilik bu konunun uzerine bayagi dustu, bakanlar belediye baskanini bizzat arayarak cok sert cikisti. Belediye de bu “ayar”larin dozajina gore zaman zaman katliamlarina ara verdi ama hicbir zaman bu sevdasindan vazgecmedi, arkasinda cok buyuk bir halk destegi de vardi.

Iletisime gectigim derneklerden ikisi, yore hayvanlarini kisirlastirmak icin bize buyuk bir “destek” sundu. Yaklasik 800 hayvan kisirlastirildi. Yakalanisindan ameliyatina, ameliyat sonrasi bakimindan sokaga tekrar birakilmasina, hastaliklarindan olumlerine kadar bircogunun hayatlarina birebir tanik oldum. Bu kisirlastirma furyasini takip eden 5 sene icinde bir tane bile hayvani sag birakmadilar, hepsi oldu gitti, yakalanirken girdikleri stres, ameliyat sonrasi sancilari, enfeksiyonlari, ne ugruna kisirlastirildiklari da cabasi olarak kaldi arkalarinda…

Eger bugunku dusuncelerim, tanikliklarim ve deneyimlerim olsaydi tek hayvani bile kisirlastirmazdim. Cunku tum o emeklerimizin, hayvanlara yasattigimiz panigin, korkunun, stresin tamamen insana hizmet, insan menfaati icin bosa gittigini, insanlarin gozunde cok anlamsiz oldugunu gordum. Hayvan yararina ne yapmistik? Ben cocuk aklimla hayvanlara yarar saglayacak diye o dernekleri keske Bahcekoy’e sokmasaydim diyorum simdilerde…

Somut ornegine ben de katiliyorum, cok sayida hayvanin bakimi ile ilgileniyorum, az cok kent hayvanlarini tanidigimi dusunuyorum. Hayvanlarin bu kent yasamindaki sikistirilmisligi, yasadiklari aclik, yavrularinin kisa sure icerisinde hayatlarini kaybetmesi, yogun trafikte kazalara kurban gitmeleri, sicaklarda susuzluk cekmeleri, baslarini sokacak bir delik bile bulamamalari, bir anligina bile deliksiz uyku cekememeleri, insan tarafindan turlu siddet bicimlerine maruz kalmalari… Bunlarin hepsi dogru ve de buyuk bir gerceklik olarak onumuzde duruyor. Ama hayvanlarin cektiklerini kisirlastirma ile cozemeyecegimiz de bir gercek.

Bahsettigin hayvanlar, kisirlastirilmasaydi olaganustu cogalmayacaklardi. Ben hicbir zaman sokakta normalin uzerinde ureyen bir hayvan nufusu gormedim. Ama her zaman hayvandan rahatsiz olan bir toplum yapisi gordum. Sadece hayvandan rahatsiz olan da degil, topluma dokunmadigi halde komsusunun yasam biciminden rahatsiz olan bir toplum yapisi var. Insanlarin tahammulsuzlugu diz boyu. Kisirlastirmayla azalan hayvan nufusuna ragmen vatandasin hayvan sikâyeti azaldi mi? Aynen devam ediyor. Sikâyetler sonucu hayvanlar sokaklardan toplanmiyor mu, barinaklara hapsedilmiyor mu, “rehabilitasyon” adi altinda operasyona alinip masada kalmiyor mu?

Her hayvan, kendi cevresindeki imkânlar dogrultusunda uruyor, yavru yapiyor. Besine erisim azaldikca yavru miktari da dusuyor. Dogumdan sonra yavrular da bir sekilde yasiyor ya da oluyor. Bir bolgedeki besin potansiyeli ne kadarsa hayvanlar da ona gore hayatlarini sekillendiriyor. Bizlerin gordukleri, kayip sayisinin sadece %10’udur muhtemelen. Bizler, icimizdeki merhamet duygusuyla, onlari insan gibi dusunerek, onlara insansi ozellikler yukleyerek onlara mudahale ediyoruz. Kisirlastirmanin ardinda yatan gercek de bu zaten. Bircok hayvansever, daha cok hayvanla karsilasmamak, hayvan yuku ile kisitlanan kendi ozgurlugune kavusmak ya da kendi ozgurlugunu arttirmak, hayvanlar icin daha fazla fedakârlikta bulunmamak icin hayvanlarin hepsinin kisirlastirilmasi gerektigini dusunuyor. Bunu zorla yasaya sokmalari ile de bu soykirimin mimari oldular ve bu hayvanseverlerin buyuk bir cogunlugu mimari olduklari bu soykirimdan utanmiyor bile…

Hayvanlar, insanlar, bitkiler gibi genellemeler dahilinde dusunursek… Sorun, uremeyi engellemek ise hayvanlarin rizasi olmadan organlarini cikartabiliyorken dogayi bitirme noktasina getiren, hayati zindana ceviren insanlar icin neden aynisini uygulayamiyoruz? Uygulayalim demiyorum kesinlikle ama boyle bir seyin uygulanmasini gectim, bunu dillendirmeye, onermeye bile pek de cesaret edemiyor kimse… Ya da hangimiz gidip saglik ocaginda bicak altina yatiyoruz? Kisirlastirmadaki ana amac, yasam sartlarini iyilestirmekse boyle bir gerceklikten de bahsedemeyiz ki. Hayvanlar kisirlastirildiktan sonra ayni sokak kosullarina geri donuyor, ayni zulmu defalarca yasamak zorunda kaliyor. Tek degisen sey ise yavru yapamamalari oluyor. Ama normal ve dogal olan, onlarin uremesi, yavru yapmasi, yavrularini buyutmesi vs… Hormonal dengeleri alt ust olup, asiri yaglanmadan hicbir tehlikeden kacamayacak duruma gelmeleri ya da turlu saglik problemleriyle basbasa kalmalari degil normal olan…

Bugun bircok hayvansever, kendi kisi ozgurlugunu dusunerek hayvanlari kisirlastiriyor, cunku ortalarda yavrularin, annelerin perisan olmasina katlanamiyor. Ben de katlanamiyorum, ama tanimadigim, bilmedigim, sokakta ilk defa karsilastigim hayvani da kostura kostura klinige goturmuyorum ya da kisirlastirma icin belediyeyi cagirmiyorum. Eger bir hayvani kisirlastirmak zorunda isem mumkun oldugunca kan tahlilini yaptiriyorum, kapali devre gaz anestezisi altinda en risksiz olarak ameliyatini yaptirmaya calisiyorum. Cunku, mecburiyetten o hayvanin uremesini engelleyecegim diye olumune sebebiyet vermek kesinlikle istemiyorum. Ama bircok hayvansever, ucuz olsun diye butun bunlarin coguna dikkat etmeden hayvanlari topladigi gibi klinigin yolunu tutuyor. Hayvanseverler, hayvanlari bu kadar dusunuyorsa bence hepsi evini, bahcesini hayvanlara acmali, birtakim fedakârliklarda bulunmali. Hayvanlar icin uzulmemek ya da sirf kendi uzuntusunu dindirmek icin kimsenin hayvanlarin organlarini kestirip bictirme hakki yok. Eger gercekten uzuluyorlarsa hayvanlari evlerine alip onlari son derece sagliksiz, guvensiz olan sokak yasamindan kurtarsinlar. Ama bunu da yapmiyorlar. Cogu “temize havale” olarak dusunup kisirlastirip geciyor, kisirlastirdiktan sonra o hayvanin ne hale gelecegiyle kimse ilgilenmiyor. Ayni dusunce yapisiyla, sirf kendi kisisel ozgurlugu kisitlanmasin diye kazazede hayvana uzulup klinige goturup sonra iyilesmeyecegini duyunca o hayvani oldurten hayvanseverler de var, biliyoruz. Bu sence ne kadar samimi? Eger hayvana gercekten uzuluyorlarsa felcli, engelli, kor vb. hayvanlara evlerini acmalari ve olene kadar bakmalari gerekmez mi?

Insanlarin hayvanlari bir “sorun” olarak tanimlayip onlari “sorun giderimi” ya da cozum kapsaminda ortaliktan kaldiracak bir yetkiye, hakka sahip oldugunu dusunmuyorum. Her bir disi kopegin 10 yilda bilmem kac yavru yapacagi hayvanseverin, hayvan korumacinin, hak savunucusunun derdi olmamali, eger hayvanlardan yanaysak bu hayvanlar nasil yasar, biz bunlara ne gibi imkânlar sunabiliriz konusunda dusunmeliyiz. O dogum hesaplarini hayvan dusmanlari yapiyor ve bir istatistik olarak onumuze sunuyor. Ayrica bu istatistigin gercegi yansitmasina imkân var mi sence?..

Sokaklarda yasam savasi veren hayvanlarin, yasam ortamlari neresi? Bu hayvanlar yuzyillardir sokaklarda yasamiyor mu? Aksini nasil iddia edebiliriz ki? Boyle bir gerceklik yok mu? Merhamet uzerinden dusunerek, aslinda kendi uzuntumuzu dindirmek icin hayvanlari kisirlastiriyoruz bence…

Bu soylediklerimi genelgecer seyler, son donemde hayvanlarin yasadiklari ve yasanmakta olan soykirimi dusunerek soyledim. Bu sartlar altinda koruma altina alinan hayvanin kisirlastirilmasina cok da bir sey soyleyemiyorum, elestiri getiremiyorum, cunku o hayvani bir nebze de olsa kurtarilmis hayvan olarak goruyorum. Ama kisirlastirmayi cozum olarak onermeyi, tum sokak hayvanlarinin kisirlastirilmasi gerektigi dusuncesini, sokaklardan hayvan toplama calismalarini, tecridi ve kacinilmaz bir son olarak kisirlastirmayi da kesinlikle hakli gormuyorum, kabullenemiyorum.

Biraz uzun oldu, kusura bakma, kisa yazmayi beceremiyorum.

Selamlar,
Burak O

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Fikret Başkaya / Eleştirel düşüncenin vazgeçilmezliği…

“Hiç düşmanın yok mu? Bu nasıl mümkün oldu? Her halde ya gerçeği hiç söylemedin ya …

Tek yorum.

  1. hayvan sömürüsünü gerçekleştiren kurumların başlıca gerekçeleri hayvanların güvenilir koşullarda yaşamadıkları için kısırlaştırıldıkları hatta öldürüldükleri zorunda kalındığıdır.aynı zihniyet gelecek bir zamanda insan nüfusunun artışını bahane ederek toplu insan kısırlaştırılmalarına ve planlı kırımına aynı savunuyla yol açabilirler.nitekim devletlerin etnik temizlik,politik ve ekonomik çıkarları için nüfusları kısırlaştırdıkları ve ilaç silah sanayii denemelerini gereksiz gördükleri yoksul ülke nüfusları üzerinde tatbik ettikleri bilinen bir tarihsel gerçektir.tüm ayrımcılıkların temeli olan tahakkümcü uygarlık anlayışını değil de nüfusu sorunsallaştırmak(ki bu sadece resmi kurumların değil halk içinde de yaygın bir inanış haline geldi) sistematik cinayetleri ve yaşam hakkına müdahaleyi meşrulaştırarak sorunların esas kaynağı olan sistemin kirli yüzünü saklamak anlamına gelir.aşırı nüfus sistemin steril ve kontrollü kitleler yaratma stratejisine aykırıdır.aşırı nüfusun(hayvan veya insan fark etmez) olumsuz etkileri olmakla beraber sömürünün sebebi olmadığı gayet açıktır.ayrımcılığın ve sömürünün temel sebebi devletlerin ve şirketlerin varlığı ve yarattığımız iktidar ilişkileridir.
    devletler ve şirketokrasi sömürgeciliğin en yüksek düzeyde kurumsallaşmış halidir.
    anti otoriter ve anti kapitalist özgür bir dünya için
    gerçek bir anti hiyerarşik eşitlik ve özgürlük bilinciyle tüm tahakküm biçimlerini yıkan özyönetime dayalı sol ekolojik alternatif yaşam alanları yaratmak zorundayız.