O Seni Kırıyorsa Sen de Onu Kır!

 

Uzun yıllar önce okuduğum ve beni çarpan, John Steinbeck’in Gazap Üzümleri (çeviri: Rasih Güran) romanının baş kısımlarında şöyle bir sahne vardı. Amerikalı küçük çiftçiler günün birinde topraklarını kaybederler ve bir günde elma toplayıcı tarım işçileri haline gelirler. Şimdi tam hatırlamıyorum ama biri onlara sorar: “Topraklarınıza ne oldu?” Cevap verirler: “Borçlarımızı ödeyemedik. Büyük bir canavar aldı onları elimizden…” “Neymiş bu büyük canavar?” “Adına banka denen bir şey işte.”

 

Londra’da yaşadığım yıllarda duydum ilk kez, “kapitalizm öldürür” sloganını. “Milli demokratik devrim”ciliği bırakalı yıllar oluyordu ama MDD’cilik o kadar içime işlemiş olmalıydı ki, bu sloganı ilk duyduğumda biraz da şaşırmıştım. Hayır, kapitalizmin “ölümcül” bir şey olduğuna değil, onun bu kadar doğrudan ve kestirmeden hedef alınmasına şaşırmıştım. Sonra da çok hoşuma gitmişti. Ben de katıldım aynı slogana. Anarşistlerle omuz omuzaydım. Bu sloganı her yerde tutkuyla ortaya atan, öncelikle onlardı.

 

Kapitalizm nasıl öldürürdü? Banka nasıl bir canavardı?

 

Bunları yeni baştan anlatmaya gücüm yok, inanın ki. Bunu bilmek için çok büyük bir teorik bakış açısına ya da fazla ileri bir zekâya sahip olmaya gerek yok. Sokaktaki insanlarla beş dakika konuşsanız onlarla birlikte aynı sonuca varırsınız. Herkes biliyor kapitalizmin nasıl öldürdüğünü, bankanın nasıl bir canavar olduğunu. Kapitalizmin öldürücü mekanizmalarını keşfetmeyi, savaşlara neyin yol açtığını, global kirlenmeyi, ekolojik felaketi, insan sağlığının çökertilmesini, hayvan katliamını, kapitalizm sayesinde obezite ve kanserin olağanüstü yaygınlaşmasını bırakın bir yana, banka kredilerini ödeyemediği için intihar eden insanların haberleri gazetelerin en sıradan ve olağan haberleri arasında yer alıyor. Banka artık doğrudan can alıyor. Banka, şakağa dayanan tabancanın ta kendisidir.

Önemli olan bunları bilmek değil, bu ölümcül canavara karşı gerekli tavrı almaktır. Kapitalizmin ve bankanın nasıl bir canavar olduğunu insanların yüzde doksan dokuzu bilirken, insanların ancak yüzde biri ona karşı gerekli tavrı almaktadır. İşte kapitalizmin kendisinden de beter ölümcül çelişki buradadır. Ve kapitalizm bu yüzden cinayetlerine son derece büyük bir rahatlıkla devam ediyor.

 

                                                    ***

 

Polis, 1 Mayıs’ta bankaların camlarını kırdıkları iddia edilen anarşistlerin derneklerini basmış ve elliye yakın anarşisti tutuklamış. Sanırım bugün bu insanlar mahkemeye çıkartılacaklar. Haklarında ne karar verileceğini bilmiyorum. Ve elbette, her tutuklamayı olduğu gibi bu tutuklamayı da protesto ediyorum.

Ben burada esasen, iddiaya konu olan eylemin içeriği hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Bazı anarşist gençlerin 1 Mayıs’ta bazı bankaların camlarını kırdıklarını ben de gördüm TV’den. Ben de gitmiştim 1 Mayıs’a ama bu eyleme tanık olmadım ve katılamadım, çünkü Mecidiyeköy tarafında değildim.

Bazı arkadaşlar, “banka camı kırmakla bankalara karşı mücadele edilemez ki” diye son derece mantıki bir argüman ileri sürebilirler. Ancak anlaşılması gereken çok önemli bir nokta var. Anarşizm, bir yönüyle dar mantıkçı politikadan uzak bir düşüncedir ve bu uzaklığı nedeniyle uzlaşmaz bir tutumu ve doğrudan eylemciliği gündeme getirmesi onun özgünlüğüdür.

Elbette bu eyleme girişenler de banka camı kırmakla bankanın yıkılamayacağını biliyorlardı ama bu eylemde çok özgün bir şey var. Doğru hedefi gösteriyor ve sistem karşısında her şeyi içine atan, eğilip bükülen düzen insanına çok önemli bir mesaj veriyor: “Asla uzlaşma. O seni kırıyorsa sen de onu kır.”  

 

Gün Zileli

17 Mayıs 2012

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Otorite ve Sorumluluk…

Artıgerçek Birkaç gün önce, aradığım kitabı sormak için Kadıköy’deki bir kitapçıya uğramıştım. Bir genç, bana …

10 Yorumlar

  1. Fransiz ekonomist (hiristiyan-sosyalist) Charles Gide 1895 tarihli ekonomi politik kitabinda grafiklerin destegiyle faiz oranlarinin 1830’dan 1895’e kadar sürekli düstügünü kanitlamisti. (Ayni bulguyu Marx da kâr oraninda düsme egilimi olarak nitelemekteydi.) Gide, bu egilimin bu sekilde devam etmesi halinde 1915 yilinda faiz oraninin %0’a ulasacagini ve bunun engellemek isteyenlerin için korkunç girisimlerinin beklenmesi gerektigini vurgulamaktaydi. Faiz oranin 0 olursa kim kime borç verecekti? Büyük savas ve tüm 20’inci yüzyil boyunca yüksek enflasyon ve faiz oranlari Gide’in kehanetini dogruladi. Bugünde faiz lobisi (ABD-Israil-Ingiltere) yeni bir dünya savasi pesinde, ama buna daha 10-15 yil var. Ve engellenmesi mümkün.

  2. Gerçek:
    Mülkiyet bir avuç adamın elinde toplandığı zaman, daha çabuk yitirilir
    Ve bunu tamamlayan gerçek:
    halkın çoğu çıplak ve aç olduğu zaman kendisine gereken şeyleri zorla alır
    Ve çığlığı tüm tarih boyunca yankılanan gerçek:
    baskı ezilenleri daha da güçlendirmeye ve onları biraraya getirmeye yarar yalnızca
    -John steinbeck- gazap üzümleri-

    fazla mı pembe bilmiyorum ama umarım böyledir.

  3. bir de bu var gazap üzümlerinden: “Banka insana benzemez,
    ya da 25.000 dönüm toprağı olan biri de insan değildir artık!”

    eyvallah bankalar toplu katliam yapan sülüklerdir ama kendimize döndüğümüzde ihtiyaçtan fazlasını depoluyorsak bizde insan değilizdir. çünkü bizim ambarda fazlalık varsa birininkinde de eksiklik vardır.

    mesela borç lazım ama kimse birbirinden istemez. güven sıfır ve kapitalizmin yalnızlaştırıp çaresizleştirdiği insanlar bankalara başvurur.
    bankaları protesto etmenin daha nitelikli şekilleri de var
    mesela nitelikli ilişkiler kurduğumuz insanlarla yapılabilir bi’şey; ihtiyaçtan fazlası mesela havuz olsa yine ihtiyaç halinde o kullanılsa.
    elbette anarşist otonom bölgeler olsa müthiş olur.
    belki çarka çakıl taşı sıkıştırmaya çalışmak ama önemli olduğunu düşünüyorum.

  4. boşuna mı çiğnedik

    faiz haramdır

  5. Gerçek devrimcidir 2

    Banka duvarlarına “kapitalizm öldürür” yazsalardı daha isabetli olmaz mıydı?
    Bankanın camını kırmak, onun bizi kıran düzenini kırmayı mı çağrıştırıyor yoksa kör bir şiddeti mi?
    Bence bu konuda dostların sesine kulak verelim, kırıp dökmenin bu şeklinde fazla ısrar etmeyelim.

  6. Evet, bu da bir yol. Ama yine de “kör şiddet” olduğunu düşünmüyorum. Bu deyimi daha dikkatli kullanmak gerekir. Örneğin bir kalabalığın arasında bomba patlatmak gerçekten kör şiddettir. Ama banka camı kırmak sadece insanlara esas hedefi görmelerinde yardımcı olur. Düşman, kim olursa olsun, insan değil, banka gibi kurumlardır. Ama diyelim ki, bir bankaya bomba atılır ve orada çalışan insanlara zarar verilirse işte o zaman kör şiddetten söz edebiliriz.

  7. bugün klasik solun kazanılmış gördüğü tüm alanlar ve haklar, bazı bireylerin, anarşist olsun veya olmasın icinde bulunduğu yapıyı aşıp anarşist tutumlar sergilemeleriyle kazanılmıştır. konumuzdan ötürü 1 mayıs a bakacak olursak; 1 mayısın yaratıcılarının marksist işciler değil anarşist işciler olduğunu görebiliriz (bknz: haymarket). kendi ülkemizede bakabiliriz bi’tabiiki; solcu kardeşlerimiz 1-2 senedir resmi bayram olarak kutlayabiliyorsa 1 mayıs ı, son yıllarda gerek anarşistlerin gerekse onlar kadar anarşist edim icerisinde bulunan kürtlerin ihracı icin vermiştir sistem bu hediyeyi. bugün anarşistlerin kurtardığı alanlarda calan müziklere bakalım birde; nedense calınan şarkıların büyük coğunluğunun yaratıcıları anarşist birer düşünadamı olmuşlardır günümüzde. anarşistler solculara sürekli cephe kazandırırken, “sürekli devrim” düşüncesiyle o yolun da, devrimin de kendisi olurlar ve yeni mecralara taşırlar özgürlük ateşini. solcu kardeşler o alanlarda bayramlarını kutlarken, 1 mayıs ı isyan günü olarak gören anarşistlere seslenirler hep “yapmayın cocuklar”. bir özgürlük ateşi varsa eğer o ateşi calanlardır anarşistler. o alanlarda yine cok calan kazım Koyuncu nun sözleriyle bitirirsek. “Ben yıkıcıyım ama kendini bilmez değilim!”