Kavramlar da öldürücü Olabilir (1) “Uluslararası Topluluk”

 

 

Geçtiğimiz günlerde Habertürk adlı TV kanalında yapılan bir programı izleyemedim ama bir arkadaşım bu tartışmanın yarım saatlik bir bölümünü gönderdi. Ufuk Uras, Yavuz Önen, Bülent Uluer, Alper Taş ve Melih Altınok’un katıldığı bu programın yarım saatlik bu bölümünü izlemem yeterli oldu. Ufuk Uras ve Melih altınok’un “sol” adına söyledikleri gerçekten korkunçtu.

Kavramların, mermiler, füzeler ve zehirli gaz kadar öldürücü olabileceğini gördüm.

Ufuk Uras ve Melih Altınok, “uluslarası topluluğun” “demokrasi” adına Suriye’ye müdahalesini savunuyorlardı. Hem de sol adına.

“Demokrasi adına bir ülkeye müdahaleye edecek” bu “uluslararası topluluk”un ne olduğunu merak eden herhangi biri var mıdır? Sanmıyorum. Bu topluluğun ne olduğunu herkes bilir: ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye vb. devletlerinin halihazır hükümetleri; bu devlet ve hükümetlerin emrindeki silahlı kuvvetler; bu devletlerin dâhil olduğu NATO adlı emperyalist pakt.

Peki, bu devletler “uluslararası topluluk”sa, Rusya, Çin, İran, Suriye devletlerinin oluşturduğu blok ne oluyor; işine gelen emperyalist bloku “uluslararası topluluk” ilan edip, işine gelmeyeni diktatörlükler olarak tanıtmak hangi objektiflikle izah edilebilir? Eğer diktatörlük tartışmasına girecek olursak, örneğin Rusya ile Türkiye arasında otoriterlik ve dolayısıyla diktatörlük açısından ne gibi bir fark olduğunu iddia edebilirsiniz? Ya da eğer mesele diktatörlükse, sizin “uluslararası topluluk”unuz içinde yer alan Suudi Arabistan’daki rejimle Suriye’deki rejim arasında niteliksel farklar ortaya koymanız gerekmez mi?

Pek “liberal” ve pek “demokrat” olan bu şahıslar, nasıl oluyor da, bu emperyalist ve yerel hegemonyacı devletlerin başındaki yönetici klikleri otomatikman bu ülkelerde yaşayan ulusların temsilcileri, hatta bırakın temsilciyi, doğrudan doğruya kendisi olarak ilan edebiliyorlar?

Ne zamandan beri emperyalist ve hegemonyacı paktların adı “uluslararası topluluk” oluverdi. Ve bu şahıslar, ne zamandan beri bu tür paktları, hem de sol adına “uluslararası topluluk” olarak ilan eder oldular?

Aynı şahıslar, nasıl oluyor da, bu yönetici kliklerin emperyalist ve hegemonyacı çıkarları için ilan edecekleri bir savaşı ve on binlerce insanın ölümüne yol açacak silahlı bir saldırıyı “uluslararası topluluğun” “demokratik” müdahalesi olarak ilan edebiliyorlar?

Birinci Dünya Savaşı’nı çıkartan bu “uluslararası topluluk”lar değil miydi? Karl Liebknecht, Alman Reichstag’ında savaşı onaylayan savaş harcamalarının aleyhinde oy kullanır, yani “uluslararası topluluk”un emperyalist savaş planlarına karşı çıkarken hata mı yapmıştı; biz bunları yanlış mı öğrenmiştik?

İspanya İç Savaşında “uluslararası topluluk”un bir bölümü (Mussolini ve Hitler) Franko’yu desteklemedi mi; diğer bölümü (İngiltere ve Fransa), Hitler’i Sovyetler Birliği’nin üzerine saldırtmak için her türlü komployu yapmadı mı; Sovyetler Birliği’ni Almanya ile savunma paktı yapmaya sürükleyerek milyonlarca insanın ölümüne yol açan İkinci Dünya Savaşının çıkmasını yakınlaştırmadı mı?

Savaşın bitmesinden sonra Soğuk Savaş’ı başlatan aynı “uluslararası topluluk” değil miydi? Uzak Asya’da, Vietnam’da, Afrika’da, Cezayir’de sömürge savaşları veren, yüz binlerce insanı acımasızca öldüren; Vietnam’da napalm bombasını kullanıp çoluk çocuğu yakan aynı “uluslararası topluluk” değil miydi; ya Latin Amerika’da oligarşik diktatörlüklere destek olan, Şili’de Allende’yi bir askeri darbe ile deviren; Arjantin’deki askeri cuntanın cinayetlerine ortak olan; Yunanistan’daki Albaylar Cuntası darbesini tezgâhlayan; Türkiye’de 12 Eylül darbesine can veren?

Yugoslavya’da iç savaşı körükleyen; bölünüp parçalanan ülkelerde bir tarafın diğer tarafa saldırısını sırf emperyalist amaçları için destekleyen; işine geldiği yerde “demokrasi” deyip, işine gelen yerde en acımasız diktatörlere omuz veren; son olarak Suriye’de, “diktatörlüğe karşı mücadele” adına, en azılı cinayetleri işleyen radikal dinci çeteleri sözde “özgürlük muhalefeti” diye silahlandıran da aynı “uluslararası topluluk” değil midir?

Gerçekten hayret ettim. Ufuk Uras’la tanışmışlığım var. Lahey’deki bir ortak söyleşi de bir arada olmuştuk (bkz: http://www.gunzileli.com/2009/05/20/denhaag-%E2%80%9Ckorfezi%E2%80%9Dnde-bakissiz-bir-kedi-kara/). O zaman milletvekiliydi ama normal bir insan gibi görünüyordu. En azından konuşulabilir bir durumda görmüştüm onu. Kafası politik parti meseleleriyle fazlasıyla meşguldü ve sanırım bugünkü Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin oluşumu için yemekte bile aralıksız kulis atmaktaydı. İnsanlarla ilişki kurma tarzı bana çok politik gelmişti. Kendisi bir politik makine gibiydi, insanlara da birer politik araç gibi baktığı izlenimini edinmiştim. Bununla birlikte, bütün fikir ayrılıklarımıza rağmen konuşulabilecek bir insan olduğu izlenimini edinmiştim. Ya şimdi?

Melih Altınok’u ise hiç tanımıyorum. Epey genç bir arkadaş. Geçmişini bilmiyorum. Pek önemli bir geçmişi olduğunu da sanmıyorum. Birdenbire Taraf’ta ortaya çıkıverdi. Sonra Fetullahçı tasfiyeler sırasında oradan da gitmiş. Şimdi nerededir, ne yapar bilmem ama bu görüşleriyle pek hayırlı bir şey yapacağını sanmıyorum.

Görüldüğü üzere, insanları mermilerden önce kavramlarla öldürmek mümkündür. Örneğin “uluslararası topluluk” türü bir kavram, daha savaş başlamadan çevreye zehirli bir gaz gibi yayılmaktadır. Üstelik bu tür kavramlar sadece hedef aldığı kitleyi öldürmekle kalmaz, öncelikle onu kullananı öldürür.

Ufuk Uras’ı ve Melih Altınok’u manen öldüren budur.

(“Öldüren Kavramlar” bahsine, bu tür kavramlara rastladıkça devam edeceğim.)

 

Gün Zileli

30 Ağustos 2013

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

Ufuk Uras’tan gelen açıklamadır:

 

Slm, yazini simdi gordum. Programin tumunu twitter’a da neyseki atmistim. Programda Suriye’ye askeri mudahaleye neden karsi oldugumuzu, uluslararasi topluluk denildiginde BM’in anlasilmasi gerektigini ve BM’de muzakere edilmeden fiili durum yaratmanin neden yanlis oldugunu anlattim. O yuzden hic aklimdan gecmeyen seyleri benim dusuncem gibi aktarmana ve golge boksu yapmana dogrusu sasirdim.
> HDK’nin ve Yesiller ve Sol Gelecek Partisinin (parti yeni kuruldugu icin yillar onceki Hollanda izlenimlerini de anlayamadim) aciklamalari da zaten ortada.
> Kolayliklar diliyorum.
> Ufuk Uras

 

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Öcüler ve Yaftalar!

Artıgerçek “ist” eki, esasen ideolojileri ve siyasi ve eğilimleri tanımlamak için, çoğunlukla da bu ideoloji …

47 Yorumlar

  1. Melih Altınok zamanında Birgün’de yazam, oradan Odatv’de sürekli yazar olma başvurusunda bulunan, daha sonra Taraf’a oradan da AKP’ye aşırı muhalefet yapılıyor gerekçesiyle Türkiye gazetesine geçen kendini solcu olarak tanımlayan birisidir. Onunla ilgili saglam bir yazıyı Meriç Şenyüz Yurt’ta yazmıştı linki http://antik.eksisozluk.com/show.asp?id=34831297
    Selamlar

  2. Meriç Şenyüz’ün yazısını yollayabilir misiniz? Bu linkten sadece ekşi sözlük çıktı.

  3. Melih Altınok zamanında Birgün’de yazan, oradan Odatv’de sürekli yazar olma başvurusunda bulunan, daha sonra Taraf’a oradan da AKP’ye aşırı muhalefet yapılıyor gerekçesiyle Türkiye gazetesine geçen kendini solcu olarak tanımlayan birisidir. Onunla ilgili saglam bir yazıyı Meriç Şenyüz Yurt’ta yazmıştı
    http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/bir-sosyalistin-hazin-sonu-h37588.html

  4. bölümü (İngiltere ve Fransa), Hitler’i Sovyetler Birliği’nin üzerine saldırtmak için her türlü komployu yapmadı mı; Sovyetler Birliği’ni Almanya ile savunma paktı yapmaya sürükleyerek milyonlarca insanın ölümüne yol açan İkinci Dünya Savaşının çıkmasını yakınlaştırmadı mı?

    Bati hitleri Sovyetlere saldirtmak vede onlarin Pakt yapmasina neden olmak??
    Tehlikeli düsünceler…

    Read more: http://www.gunzileli.com/2013/08/30/httpwww-gunzileli-com20090520denhaag-korfezinde-bakissiz-bir-kedi-kara/#ixzz2dRWnD7B5

  5. “Bati hitleri Sovyetlere saldirtmak vede onlarin Pakt yapmasina neden olmak??
    Tehlikeli düsünceler…”
    Hiç de tehlikeli düşünceler değil.Emperyalist devletler(Fransa ve İngiltere) kendilerine saldırmadan önce Sovyetler’e saldıracağını düşündüğü için 1939’da bütün Alman Orduları Polonya’dayken hareket bile etmedi.. Avusturya ile birleşmesine, Çekoslavakya’nın parçalanmasına bu yüzden göz yumuldu…

  6. Sırplara karşı UT, bosnalıları korumak için müdahale etti. Geciktiği ileri sürüldü hatta. Çok sayıda insan öldürüldükten ve kadınlara tecavüz edildikten sonra. Bu müdahale sonucunda bosnalılar bir vahşetten kurtuldular.

    Olmasaydı denilebilir mi? BM kararı yoktu ama müdahale edildi. Edenler emperyalist metropoller idi sonuçta.

  7. Melih Altınok’un birgün gazetesinde çıkmış yazılarından alıntılar ve linkleri:

    *26-08-08 taraf’in holiganlari
    http://www.birgun.net/…80&year=2008&month=08&day=26
    neo-liberaller solu hedef tahtasına oturttular desenize şuna.

    ***http://www.birgun.net/…58&year=2008&month=12&day=10
    gerek önder aytaç’ın gerekse köşesinin ortağı emre uslu’nun emniyet içerisindeki fethullahçı örgütlenmeyle olan ilişkilerini bilmeyen yok. bu ikilinin söz konusu ilişkileri hakkında yazılıp çizilmeyen kalmadı. kaldı ki taraf’ta yazmaya başladıkları günden beri her makalelerinde bu misyonlarını açık ediyorlar.
    …taraf’ın yayın hayatına başladığı günden beri şahit olduğumuz yayın politikası da iddialarımı doğrular nitelikte. gazete polisin uygulamalarına dair eleştirilerinde yoğun olarak ‘teknik kusur’ vurgusu yaparken, askerin en ufak teknik kusurunun altında bile sistematik bir amacın bulunduğu iddiasını dillendiriyor.

    …aynı gazeteden rasim ozan kütahyalı’nın yukarıda alıntıladığım sözlerine rağmen “özgürlükçü ve demokrat” bir aydın olarak gördüğü arkadaşı aytaç’ı yalnızca ‘vicdanlı davranmamakla’ eleştirmesi de düşündürücü. ki bilirsiniz, devrimcilerin ya da askerlerin her sözlerinin ve edimlerinin altında buzağı aramayı kendine iş edinmiştir yazarımız.

    ***http://www.birgun.net/…33&year=2009&month=02&day=24 yıldıray oğur
    …ez cümle solu ‘demokrasiden nasibini almamış elistist aydınlamacılıkla’ yaftalamayı nerdeyse yayın politikası haline getirmiş bir mecrada rastlayınca görmezlikten gelemiyor insan.

    ***http://www.birgun.net/…30&year=2009&month=01&day=27
    r.o.kütahyalı 27-01-09
    günü geliyor köşesinde, tarihe elini daldırıp deniz gezmiş’i çıkartıyor, ırkçı faşist yaftasını yapıştırıveriyor; ertesi gün de sırasıyla sanatçıları, sinemacıları, yazarları, gazetecileri…
    bu provokatif tarz kütahyalı’nın alâmetifarikası, var oluş nedeni. şu an yazmakta olduğu gazetede de bu yüzden var zaten….
    hatırlayacaksınız, gazetenin forum sayfasında yazdığı deniz gezmiş yazılarıyla entelijansiyamızın nazarı dikkatini celbetmiş ve köşe kadısı mertebesine yükselivermişti kendileri. bu önlemez yükselişte, kütahyalı’nın güneyvari tespitlerini ciddiye alıp cevap makaleleri kaleme alan isimlerin büyük katkısı oldu kuşkusuz. ahrette de ellerim yakalarında olacak, buradan durulur.
    …kütahyalı’nın yarattığı holiganlık atmosferinde

    *** http://www.birgun.net/…09&year=2009&month=01&day=06
    bilinçli muhatapları karşısında ‘günah,’ ‘haram,’ ‘ ilahi adalet’ gibi dayanakların yeterli olmadığını gören genç sivillerimizin yardımına, çongarların, kütahyalıların, oğurların, mahçupyanların gazetesi yetişiyor elbette. yola getirilmesi gereken solcu gençlerle, satırlar devreye girene kadar yaptıkları demokratik tartışmalarda bu gazeteyi sallıyorlar havada. mesela ‘mahallemde baskı var! alın size toprak’ın bilimsel araştırması’ diyen olursa. açıyorlar çağdaş mizanpajlı kutsal gazetelerini. besmele niyetine mahçupyan’ın yazısını okuyorlar günahkârın suratına: “(araştırmaya) verilen yanıtlar buram buram öznellik kokuyor ve doğrusu bilimsel açıdan çok tahrik edici bir malzemeye işaret ediyor.

    *8-07-08
    zira sayın halil berktay’ın ‘liberalizm ve cehalet üzerine’ adlı yazısı tekrar tekrar geliyor gözümün önüne. hocamızın, liberalizmin, öyle bizim gibi “çoluk çocuğun bir kalemde silip atacağı bir şey” olmadığını niçin dillendirdiğini anlamaya çalışıyorum. “allahtan ki 1215’te, güya emekçi halk adına ‘birbirlerini yesinler, bizi ilgilendirmez’ diyecek halis türk zekâları”nın olmamasına dua etmesi için ne terbiyesizlik yaptığımızı bulmaya çalışıyorum. sizce sevgili hocamız bu konuya nereden geldi? liberalizmin her sözlükten rahatça ulaşacağımız tanımını bir kez daha yapma ihtiyacını niçin duydu? bizi ilgilendirmez dediğimizi nerden çıkardı? peki ya manga carta?.. ilahi sayın berktay.
    öğrencilerinizin yazılı sözlü sınavlarınızda neler çektiğini şimdi daha iyi anlıyorum. kim bilir sorduğunuz soruları doğru yanıtlayan kaç öğrencinizi sınıfta bıraktınız? az çok sorularınızı tahmin ediyorum hani:
    “bir kar tanesi olsaydınız nereye düşerdiniz? son ergenekon operasyonu çerçevesinde yorumlayınız. not: yanıtınızı fransız ihtilali’nin başarıysa ulaşmasında türkiye solunun olmamasının takdiri ilahi mi yoksa bir strateji gereği mi olduğunu düşünerek genişletebilirsiniz. hayatta başarılar.”

    bu alıntılar gibi çok var, bunlar sadece birkaçı…
    kararınızı siz verin.

  8. HDK’nin Ufuk Uras’la ‘Esad karşıtı en geniş cephe’nin bugünün önceliği olduğu konusunda hemfikir olduğunu sanmıyorum.

  9. Ezberlerle politika yapilirsa hakliyken haksiz duruma düsmenin en bonbastik örnegini verilir.

    Eger bir Nazi lideri savastan sonra Moskovada bir mahkeme edilseydi suclu Stalin yoldas cikardi.

    Mahkeme; Siz 2 Dünya savasi cikardiniz,Dünyayi kana buladiniz..
    Nazi; Biz degil esas siz baslattiniz..
    Biliyorsunuz Pakt yapip Polanyayi paylastik.. Bizim orada azinliköarimiz vardi,Danzig,breslau,Stettin,Königsberg
    ya sizin?
    Onunlada yetinmediniz finlandiyaya saldirdiniz,romanyada Bazzerland a girdiniz!
    Biz polanyaya girince France,Ingiltere bize savas ilan etti!
    Savas böyle basladi..Hitler Pariste poz verirken Stalin Telgrafla kutlamistir .sizler Cevreye karsi haksiz savasiniza sessiz kalamadik.. Üstelik Sizin icinizde pek cok halkda Stalin esaretinden kurtuluyoruz diye bizi destekledi.. Türkler basta olmak üzere..

    -:)

    Iyiki batili emperyalistler vardiki sadece askeri alanda degil Nazilerin fikren gercekten ne olduklarinida ortaya cikartip ezmislerdir..

    Göring Nürnbergte Sovyetlere saldiri planlarinin 40 da konusuldugunu;kendisinin karsi geldigini itiraf eder.Daha sayisiz belgelerle Ispat edierler…

    Ne dersiniz dogru düsünmegi,hareket etmegi emperyalistlerden ögrenmek gerekmezmi bazen?

    Stalin savastan önce rezilikten rezilige düser. Inanilmaz,tarihte örnegi olmayacak alcakliga düsmüstür.hem düsmanlarina karsi hemde kendi yoldaslarina karsi…

    Bugün Cammeron savas onayi alamadi meclisinden.. Herseyi atli emperyalist,kapitalistler karar vermiyor.Meclis ve halk.. Bu Insanligin savunmasi gereken kazanim degilmi?
    herseyi basit sinif mücadelesi gözüyle aciklamaga kalmak Sizi gerceklerden uzaklastirir vede cani bile yapar..
    milyonlarca insan ülkesinden kaciyor 10 binlercesi öldürülüyor..
    Siz ne diyorsunuz? Karismayin!!
    Kim karisacak? Gün Zileli!! O bir melektir..tanridir..O heryerdedir.. Amiin..

  10. Birgün gazetesi türkiye liberalizmine hem entellektüel hem de teorik olarak onulmaz katkılarda bulundu desek yeridir. Sosyalist basın için mesleki ve teknik açıdan okul ve gelenek oluşturmaktan çok reformizmin hayat bulduğu bir yatak oldu. Buradan çıkan yazarlar ya talat paşa güzellemesi yaptı (Ahmet Şenyüz) ya da Melih,Roni, vb AKP hegemonyasına soldan destek sundular.. ÖDP ve Birgün ve Türkiye Liberalizmi 90’lar başlı başına bir tez konusu..

  11. gün zileli tanrı varsa sana yardım etsin, sabır versin.
    bazı takipçilerin var ki değil senin yazdıklarını okumak genel manada okuma yazma bildiklerinden bile şüphe ediyorum.

    gicigmen arkadaş sen gerçekten ne BOMBASTIK bir insanmışsın öyle? bilemedik avam kamarasının kıymetini, meğer savaşı bu adamlar durduruyormuş da haberimiz yokmuş. yahu bir de Putin diye biri var demek ki nasıl mübarek bir zat, eli öpülesi biri de biz bilemiyoruz kıymetini.

  12. madem kavramlardır mevzuubahis olan, ve hem de onların öldürücü olabilirliği…biraz ukalalık yapmaya izin var olsa gerek…
    ulusu veri alan her ” çözüm”, “devletlu çözüm” olmaktan kurtulamaz…zira “ulus” dediğimiz, sermayenin birikim sürecinde bir merhaleyi ifade ediyor, bence…kapitalizmin ulusal birikim süreci, öncelikle mülkiyetin garantörü olan devletin kurulmasını, (yani, ordu, para, dil ve”hukuk”) ve ulusal pazarın bu yolla gerçekleşmesini şart koşar.

    bu durum da, “ulusçuluğu” arzulayanların zihniyetini gerektirir…özcesi; ulus, “ulusçuların” inşa ettiği, kapitalist bir proje, bir “icattır”… ulusçuluk var olduğu için ulus vardır (gellner ve demir küçükaydın yazıları…. kısaca ulus, politik olanın ulusal olanla çakışması olarak tanımlanıyor, bu yazılarda…)

    benim görüşüm ise (; ulusçuların arzulaması kadar, uluslaşmaya müsait bir takım doneler de gerekir, dil, tarih, coğrafya, kültür gibi. kısaca ulusçuların arzuları kadar, politiği mümkün kılacak “milli” donelerin eş zamanlı denk gelişi gerekiyor “ulus inşaası” için)

    bu kadar kuramsal takılmak yetti…şimdi sadede geliyorum.

    t.c devleti, pek çok başka marifetinin yanı sıra, güney kurdistanda rudav adlı bir televizyon yayını da yapıyor. bu işte çalıştırdıkları ise, eski pkkliler ve itirafçılar vs… yayın politikalarının temel amaçlarından biri de, rojava kürtlerine alabildiğine yoğun bir tecrit uygulayarak, bunu da pyd-pkk etkisine ve politikalarına dayandırarak, bu örgütleri halk gözünde “itibarsızlaştırma(k-mış kürt medyasında yayınlanan belgelerdeki resmi ifadeler…)

    yani bir yandan katliamçı çetelerin işlediği cinayetler, yetmedi, öte yandan topyekun bir halkı açlıkla, hastalıkla “terbiye”…

    ne için?

    üstelik pkk ile müzakere süreci kör-topal da olsa yürüyorken…

    şimdi bu bir “uluslararası toplum” dayanışması mı, yoksa bir ulus devletin kendi egemenlik alanlarını genişletme fırsatçılığı mı?
    ve… ulusu veri aldığı için bütün “uluslararası” çözümlerin, eninde sonunda bir “devletlu hakimiyet” siyasetinden ayrılmasının zor olacağının bir kanıtı mı?

  13. emperyalizm hic bu kadar kalitesizlesmemisti, o eski slogani narodnaya volya nin aklima geldi, vurun onlara , en hassas mahkemelerde bile hakli cikarsiniz, vurun onlara….yasasin yeni narodnikler, digerleri isci grevleri ile istigal edip, politik olarak pkk ye eklemlenebilirler, yasasin yeni halkci narodnizm, eskiden yemin billah ederdik vallahi bizde isci sinifinin önculugunu savunuyoruz diye,(simdi etmiyorum) simdi yusuf cemal suriye deki toplumsal siniflari ayristiracak, genel emek sermaye celiskisine bagliyacak, türkiyede ki uc bes isci grevi ile cosacak geneli kaciracak, lenin in hala narodnik oldugu o muthis kitabini okuyunuz ne yapmali. emperyalizm saldiri ya yaniti sadece isci sinifi olarak bakan adam suriyede grev arar vs arar, salaktir yani dupeduz salak…

  14. fransiz komunist partiisi suriyeye savasa karsi imis, hiiic güven olmaz bu kucuk burjuva partisine, ama en guzeli trockislerden , sAVASA KARSILARMIS AMA SURIYEDEKI HALK AYAKLANMASINI SONUNA KADAR DESTEKLIYOLARLAMIS, GELDE STALINI HÖRMETLE ANMA,:)))

  15. ULAN BIR DEVRIMCININ AYAGI YAN BASSA GUN ZILELI SAYFALAR DOKTURUR AHADA CAYANCILAR KEMALIST MILLIYETCI DIYE, ZILELI ! fransiz sosyalist partisinin sosyalist ismini kirletmesi uzre bisey yazmiyacakmisin????

  16. sorun nedir? Konuyu bilmiyorum.

  17. geriye atacagimiz tek adim budur, sapik kapitalist saldirilara bir noktada direnmek,,,yada onlari tehdit etmek, ,,,,marie bu dunyada senden guzel bir kadin görmedim,, marie,????ulrike sana kufreden sosyalistler var biliyormusun……:))):??

  18. Anonim 30 Ağustos 13 / 3pm
    “Bati hitleri Sovyetlere saldirtmak vede onlarin Pakt yapmasina neden olmak??
    Tehlikeli düsünceler…”
    Hiç de tehlikeli düşünceler değil.Emperyalist devletler(Fransa ve İngiltere) kendilerine saldırmadan önce Sovyetler’e saldıracağını düşündüğü için 1939′da bütün Alman Orduları Polonya’dayken hareket bile etmedi.. Avusturya ile birleşmesine, Çekoslavakya’nın parçalanmasına bu yüzden göz yumuldu…

    Coook Tehlikeli düsünmüssün arkadasim…

    Read more: http://www.gunzileli.com/2013/08/30/httpwww-gunzileli-com20090520denhaag-korfezinde-bakissiz-bir-kedi-kara/#ixzz2dfsR99gu

  19. Kafalar karisik bari gözünüzle bakin su manzaraya !;

    Süriyede bir SAVAS var! OK.mi?
    Bu savas Esadin halkina karsi verdigi savastir! Ok mi?
    Bu savasta binlerce insan öldürülüyor! Ok mi?
    Bu savasta milyonlarca kisi Esadin ve Sizlerin Düsman,emperyalist,hegomanyaci dediginiz ülkelere canini kurtarmak icin kaciyorlar! Ok mi?!
    Suriye halki ülkesinden kacmakta,Dünyadan yardim istemektedir! OK mi?

    Bu Caresiz, aletsiz halka yardim etmeyen,karismayin diyen
    kör degilse basit bir esaddir,hitlerdir,canidir..zavallidir..

  20. Anonim 13. “Bir narodnikin elinden bombayi alin, geriye bir liberal kalir.”

    Biz dinamit lokumlarina, silahin kendi basina gucu olduguna, suni dengeyi bozmak icin garip isler yapmaya, bakanlarla yemekli toplantilara, esnafla acilan iftarlara, akil adamlar maskaraliklarina, secimlere, simgesel gosterilere, iktidar alininca toplumun koyun gibi onun arkasindan gidecegi fikrine, cemaatle AKP arasindaki celiskilere, AKPyle kemalistler arasindaki celiskilere inanmayiz, bunlari kurtarici olarak gormeyiz ve pesinden kosmayiz. Yalnizca “hesaba katariz”. Bu sacmaliklari onyargi olarak, toplumun nasil isledigini anlamama olarak goruruz.

    Bizim olasi gordugunuz tek sey isci hareketidir. Ama binlerce sacma sapan onyargiyi dusunce diye pazarlayan sizlerin onyargi olarak gordugunuz tek sey de bu hareket degil mi? Binlerce sacma sapan umut, yontem, herkesten medet umma, belki bir sey cikar diye onla bunla ittifak yapma, uluslararasi konjonkturden medet umma onyargi degil, gercekci planlar! Ama bir sinif hareketi insa etme fikri onyargi, oyle mi sana gore?

    Godot gelmeyince sahte Godot’lari “tuvalet kagidi yok, zimpara kagidi verelim” diyen acemi cirak edasiyla pazarlama derim ben. Yillarca Chavez’den Subcommandante’den hatta Ahmedi Necat’tan idoller yapip sizi kurtaracagini sandiginiz tanrilar yarattiniz. Tahlil ya da analiz deyip olmayacak dualara amin dediniz. Toplu iman histerilerine kapildiniz.

    Oysa “Bizi kurtaracak olan, kendi kollarimizdir”, bu lafi aklina yaz. Putlar ya da tanrilar arama, olmayinca kusup yepyeni tanrilara kurban verme kendini. Kierkegaard istedigi kadar anlatsin Ibrahim’in imaninin buyuklugunu, bugunlerde oglunu kurban etmeye calisan adamlari akil hastanesine atiyorlar. Ondan daha akilli da degilsiniz, siz iman ediciler.

  21. Bu gıcıgmenin fikir fakirliğiyle eskiden yazan akpli polise yardım eden elemanın düşünce fukaralığı amma benziyor değilmi?hık demiş burnundan düşmüş.dünya savaşını çarpıtarak anlatması halk bu tarafta diyerek suriye problemini basitleştirmek için akp sözcüleri gibi mantıklı konuşuyormuş gibi yapması felan.aynısı kaynımdada var aynısı.

  22. Hiçbirine OK değil.Akp ne göstermeye çalışıyorsa aynını doğru kabul etmişsin.her tespitin yanlış.doğru bir tek cümlen bile yok.fikir fukarası.

  23. gicigmen kondom şirketinden reklam parası alıyor herhal ! ok mi ? okeeeey okeyy..
    bak ne diyeceğim : savaşa ve emperyalist müdahaleye karşı olmak solcu için, anarşist için turnusol kağıdı gibidir. okey mii ? okeeey okeey!

    ama sen dombiliysen fırıldaksan savaşa karşı olmana gerek yok, okeeyyy mii? okeeeey.. okeeeyyy

    gel gör ki ne olursan ol şu soru akla geliyor : sen ne içtin yeğenim ? neyin kafası bu ? roni’den mi alıyorsun bu bozuk malları ?

  24. FANTASTIK AYHAN ayrani fazla kacirmissin galiba anonimle birlikte…

    Beyinler icig vicig etmiyorsa derhal Göz Doktoruna gidin!
    Dünyayla ilginiz kalmamis,yollara ters giriyorsunuz..

    Fisiltilarinizla yorum yaptiginiz saniyorsunuz tabi. Sevsinler sizi emperyalistler hemmi!

  25. özgürlükçü

    baştan sona izlemiştim ufuğun suriyeye müdaheleyi savunduğunu söyleyip bu makaleyle resmen iftira ve kendi yalanından insanları itibarsızlaştırmak tamda zileliye yakışan efendi eski efendi hizmetkarlığına benzedi.ufuk urasın çeyreği olamayan zileli ufuğun söylemediğini ufuğa kendi söyletip eleştirmesinin nedenini biliyoruz hazret ne yapsın ufuk roni,78 liler başkanı bilumum millici ulusalcı olmayan özgürlükçü demokrat solcuları zilelinin itibarsızlaştırmak için olmadık neden bulup yalana sığındığı halde hiç millici ulusalcı solcuyu geçtim cin toniğie bile güzelleme yapması tesadüf olabilirmi? görevini layikiyle yaptığın için merak etme zileli efendilerin seni hürriyete baş yazar yapıp mükafatlandıracaklar devam et?

  26. Yazıyorsun olm sen.geçmişide yazıyorsun geleceğide yaziyorsun.İstanbulda bir tane suriyeliyle konuşmamışsın.can derdiymis.hadi ordan.yeni bir umut kapısı diye geliyorlar.yoksulluktan bıkmışlar.bahaneleride içsavaş olmuş.bir çarpışma bile görmemişler.ilk patlama sesini reyhanlıda duymuşlar.akp içsavaş çıkarınca senin yapacağını yapmışlar.ufaktan fırsattan istifade etmişler.yoksulluğun sebebide umutla beklediğin amerika.israille savaşlarda kim silah veriyor saniyon?yomkippuru bile bilmezsin sen.cahil akpliler gibi yaz allah yaz salla allah salla.ya tutarsa hesabı.işine geldiği gibi gözümüzle gördüğümüzü başka türlü anlat.artik bebeler bile yemiyor tayyipin dediklerini.arap katilleri kürd katillerisiniz siz.

  27. Özgürlükçü efendi sen söylesene hele bir kimmiş bu günün efendileri?nedir bu boşa sallama durumları?biliyorsan net bişey bizde bilelim.yoksa otomatik küfür makinasi gibisin demektir.hadi korkma söyle açık açık.

  28. Ufuk Uras’ın açıklaması oldukça komik geldi bana… “Uluslararası toplululk deyince anlamamız gereken Birleşmiş Milletler”miş… Ha yani Birleşmiş Milletler kararı olsa meşru olabilir bir saldırı? İsrail hakkında hiçbir zaman yaptırım kararı almamış, olan BM’mi? Yani BM dediğimizde, sol için meşru mudur?
    Bir ikincisi Urasgiller, “dış müdahale” kavramını çarpıtarak kullanıyorlar. Bir silahlı grubun ikinci bir ülkede eğitimi, teçhizatlandırılması ve savaşa gönderilmesi alenen bir dış müdahaledir. Bu CIA’nın Çin’de sosyalizmin kuruluşunun ardından uyguladığı, Afganistan’da geliştirdiği, Yugoslavya’da zenginleştirdiği ve Libya’da mükemmelleştirdiği bir taktiktir.
    Ufuk Uras ise Kürtleri katletmelerine kadar ÖSO’nun açıktan destekçisiydi.
    Dış müdahaleler, yalnızca hava bombardımanıyla, asker çıkarmayla olmaz. ÖSO dış müdahalenin bizzati kendisidir

  29. özgürlükçü

    t.c devleti ve iktidarının suriyede destekleyip vekalet savaşı yürüttüklerini açıkça söyleyen güçlerin suriyede yaptıklarını tc iktidar medyasının görmeyeceğini bilerek yerel kaynaklardan öğrenmek çokmu zor?zileli için zor olsa gerek onun için kolay olanın özgürlükçü demokrat solcuları itibarsızlaştırıp eski efendiler silivricimilli zilli ulusalcılar aydınlıkçılar ve cin tonik gillere güzelleme yapmak çok kolay olmalı ufuk roni celalettin can gibi özgürlükçü demokrat solcu devrimcileri itibarsızlaştırmak devlet-iktidar ın yapmaya çalışıp yapamadığını yapmak tesadüf olabilirmi?bunca rezalet dururken toplumsal muhalefetin dinamiklerini itibarsızlaştırmak sürekli zilelinin işi olabilirmi?ne biçim anarşi yahu ekselanslarının efendilerinin anarşisi olmasın?düş yakasından anarşizmin ve toplumsal devrimci muhalefetinde biraz daha özgürleşip insan olabilelim işlevin nedir?hürriyete baş yazar olmaksa bizce uygundur

  30. Ayhan beyefendinin kafasina bagzi seyler sokmaga calistik.
    oda condomdan bahsediyor..

  31. Roni,Ufuk Uras Melih vb isimler devrimci olmaktan çok Karşı Devrimcidir. Bu isimler siyasal iktidar ne zaman bir hegomanya krizi ile karşılaşsa bu isimler soldan krizin akp lehine inşasıyla meşgul olmuşlardaır.. Sol’a karşı yaplan karalama ve kampanyaların temel argümanlarıını tc bu isimlerden devşirmiştir..

  32. özgürlükçü

    26.yorum zileli değilse avukatı olmalı insan efendisinin kim olduğunu sorarmı?hani bu sitede zileli milli ve zilli duyguları depreştiren özgürlükçü toplumsal muhalefet dinamiklerini hedef alıp Silivri güzellemesi eski efendi güzellemesi yaptıkça siteye dadanan ip aydınlık yorumlarını hatırlarsan orda türkiye,iran,ırak,vs ile beşli çağrısı yapanlar çağrılarını desteklemek için bu beşli olursak efendi oluruz yazmışlardı kendini anarşist sanan sitede efendi olma çağrılarına davetiye çıkaran zilelinin efendisi ne olabilir tabiki egemen sistem ve onun ideolojisi liberalizm hazret bilmeden sistemin ideolojisini sürekli yeniden üretiyor sistem ve efendileride iş vermiş sürekli toplumsal muhalefet dinamiklerini itibarsızlaştır diyor o da ufuktan roniye celalettin cana özgürlükçü devrimci solcuları itibarsızlaştırarak efendilerine yani eski ve yeni efendilere sisteme hizmet ediyor.halbüki anarşist sitede efendi olma yorumları dağil ne tanrı ne efendiden bu güne biriktirdiğimiz özgürlükçü devrimci birikimleri tartışmaktan sürekli kaçıyor neden? çünkü özgürlükçü toplumsal devrimci bu günkü birikimleri tartışırsak devletçi değil merkezci değil özerkliği devletsiz otoritersiz otonomileri ve bunu savunanları pratikte gerçekleştirenleri konuşacağizki anarşist siteye yakışan budur o zaman ne olacak bunları teorik ve pratiğini yapanlar açığa çıkacak mecburen kürt özgürlük hareketinin temel sınıfsal karakteri ve anarşizme olan yakınlığı açığa çıkarsa zileliye efendilerinin itibarsızlaştırma görevi sorunlu hale gelir ne yapmalı sürekli anarşizmin ilgi alanı dışındaki milli ve zilli Silivrili konuları oda yetmez mümkün olduğu kadar sistemin efendilerin hegemonyası ve zülmünü değil toplumsal muhalefetin az sayıdaki özgürlükçü demokrat devrimci dinamiklerini itibarsızlaştırmayı gündemine kim alabilir?efendi olma hayalleri kimin olabilir?efendilerin hizmetkarlarının anladınmı anonim 26

  33. Anlamadım la değişik.tek bir cümlede söyle.kimmiş bu efendiler?sistem efendi olamaz.sen bir kişiden bahsediyon yoksa sistemin adamı der geçerdin.ad ver ad.kimmiş bunlar?avukat mavukat lafıda sallama bu defa.kalbin kırılır.

  34. Bir marxistin Narodnik gelenekle bagini koparin geriye tiksinti verici bir mensevik kalir…

  35. Vera Zasulyic’i duymus muydun anonim? Narodnik ruhla tamamen donanmis ve hatta uygulamaya sokup Vali Trepov’u vurmustu. Sonunda bir mensevik olarak dunya savasinda Rusya’yi destekledi ve Ekim devrimine de muhalefet etti. Narodniklerlikle, o aglak romantizmle bagini kesmeyen, cok kisi bulunca esip gurleyen, tek basina kalinca romantik melankoliye kapilan herkesin basina bu gelecektir. Istisnasi yok.

    Bu ornek vesile olsun. Nasil da gercegi bulmak yerine kelimelerin gucune guvendigini dusun bir kez. Yok yok. Sen insanlarin kendileri hakkinda soylediklerine inaniyor olmalisin. Romantizmle baslayip sonra da mantikli gorunen laflar ederek donen tum malaklarin kendilerini hakli cikatmak ve donekliklerine kilif uydurmak icin kurduklari cumlelere inanmissin gercekten.

    Tabi o cumlelerin ne kadar mantiksiz oldugunu ve ne kadar zirvaladiklarini gorememissin. Sanirim seni de etkilemis aslinda o bos cumleler. Donmemek icin, davayi satmamak icin de “akli” reddetmissin. Cok yazik. Oysa yol var. Orada oylece duruyor. Bir kerecik denesen goreceksin. Canim ya, guvenme bu kadar arkadaslarina. Beser bu, cig sut emmis…

  36. Vera Zasulicmi oda kim ben bilmem oyle seyler Yusuf Cemal. bir kurs acsaniz diyorum bir kosecikte belki sebepleniriz iliminizden. Siz Tkacev i duymusmuydunuz??? simdi diyeceksiniz evet ama Lenin onlari elestirdi. menseviklerin yazilarini okumamis o kadar katisiksiz mensevik varki bu ülkede kendini Leninist zanneden. Bir de su iki sey ögrenipte yukaridan ögretmenlik taslamak yokmu. 🙂 Hadi isinizi kolaylastirayim . Bolsevikler Narodnik mirasin üzerine oturmuslardir. leninizm denilen sey Maxizmin basbayagi iradeci blanquist yorumudur. Disaridan bilinc , devrimciler orgutu vs . e asli (narodnizm) varken neden kopyasina rücu (leninizm) edeyimki:)??? Aglak romantizm ile Narodnizmle ilgisini kesmek??? bu cümleyi kuran her türden devrimclikle ilgisini kesen sosyolog bir marxolog olur ancak.. ve gezi direnisinde ortalik yikilirken , isci siinifinin isyeri orgutlenmelri ve fabrikalarin cok onemli oldugunu felan yazar. o kafa iste. isci sinifi edebiyati, kaba materyalizm, bitmeyen ekonomik uvriyerizm , hepsi bu. ustelik bunu marxiszm hatta leninizm saniyor… Paris komunundeki aglak romantizm ?? guldurdunuz beni Yusuf Cemal, sosyal pasifizm cephesinde yeni arguman yok hala?:)))

  37. Vera zasulic narodnik olarak baslamis ta sonra ne olmus, amanda argumana bakiniz . Musollini de vaktinde sosyalistti gibi bisey bu????

  38. allahim hala narodnikleri orgute ve kitlelere yabanci aydin teroristleri saniyorlar ve eski hikayeler , isci sinifini sanki rusyada ilk marxistler kesfetti amanda aman resmi marxist tarih yazimi:))) Lenin e orgut devrimci orgut denen seyi sizin birey sandiginiz Narodnikler ogretti. Ama Lenin kötü bir ogrenci idi kitlelrin örgütlenmesi yerinede devrimci örgütü koyuverdi. Iki bildik kufur ile bireysel terörizm elestrisi ile narodnizm yapacaksiniz. e Bolseviklerin yaptigi suikastler banka soygunlarina ne diyeceksiniz hepsi Stalinin nanelerimiydi onlarin.. Bir gün bir Lenin dogar Narodnizmden hic etkilenmeden dogru marxist cizgiyi zaten cocukken , hatta dogustan edinmistir o lenin:)))) amiiiiiiiin….

  39. özgürlükçü

    anonim 32 bu seviyedeki açıklamadanda bir şey anlamadıysan benim elimden bir şey gelmez insan ne yapar? tabiki bildiğini bilmediğini yapması mümkün değildir. zileli en iyi bildiği toplumsal muhalefet dinamiklerini itibarsızlaştırmak değilse nedir?

  40. Anonim, şu garip bönyargılarından kurtulsan da tartışacağımız şeyleri düzgünce tartışsak? Gölge boksu yapıyorsun. Açıkçası kafanda insanları etiketleyip onlara göre eleştiri yapıyorsun. Üstelik ukalalığın ilk kurşununu ben atmadım. 13’te sen başlattın. Ben reaksiyon gösterdim. Şimdi de reaksiyonumu durduruyorum. Bu arada kendine bir nickname felan bul da, anonimleri ayırt etmek için yazı karakterlerinden analiz yapmayalım.

    Tarih boyunca romantizm her zaman ama her zaman istisnasız reaksiyon dönemlerinde ortaya çıkar. Blake’ler, Coleridge’ler romantik olmadan önce Fransız devrimi hayranlarıdır. Terör’le başlar onların romantizmi. Goethe daha en başından devrime karşıdır. Edebiyatı boşver, devrimci romantizm ile devrimin kendisi Akrep’le Orion gibidir. Asla aynı gökte göremezsin. Neden mi? Çok basit, devrim için hazırlananda da, devrime katılanda da, yaptıklarını romantikleştirmek için gerekli unutkanlığı bulamazsın. Oysa romantizm için azıcık da olsa Monet gibi izlenimci olmak gerekir, gerçekliğin o katlanılamaz karmaşıklığının keskin kenarlarını usulca halının altına süpürmek, biraz flulaştırmak, olabildiğince basitleştirmek ve tabi ki içine bol miktarda simge öncesi dönem hazlarından katmak gerekir. Devrimi hedefleyen bir irade için durumu flulaştırmak demek ölüm demektir oysa!

    Leninizmi karikatür olarak algılıyorsun. Dışarıdan bilinç, devrimciler örgütü, öncüler, sıkı parti vs.nin arkasında yatana bak. Toplumda devrimci isteği olanlarla, olmayanlar arasında sınır çizme girişimi değil mi bu? Bu, öyle kolay kolay yabana atılacak problem değil. Eninde sonunda bu çizgiyi çekmeli miyiz, çekeceksek nerede çekeceğiz tartışmaları yeniden başlayacak. Bunlar öyle Lenin’in abisi de narodnikti, Lenin aslında blanquist, o onla akraba, bu o örgütten gelmiş, Gün Zileli de Aydınlıkçı vs. ile açıklanacak olgular değil. Cliff’in Lenin’i, giriş için, genel kültür için işe yarar anca.

    Şunu çok güzel söyledin. Mussolini zamanında sosyalistti. Üstelik Avanti’nin editörlerinden biriydi. Başyazarlık bile yaptığı söylenir. Ondaki dönüş (Sosyalizmden Faşizme) “sınıfsal olan”dan koparak sağa sola fırlayan fikirlerden kaynaklanır. Kavramlar ideoloji tarafından diğer kavramlara “dikilir”. Özgürlük AKP’nin ağzında bir şeydir, bizim ağzımızda başka bir şey mesela. Bir kez, sınıfsal olandan kopunca artık onun içini istediğin gibi doldurursun. Komünizm bürokrasinin çalışan sınıfı mutlak sömürüsü olur, anarşizm İspanya’da cumhuriyetçi hükümette adalet bakanı olmak olur, demokrasi AKP’nin muhalefeti ezme özgürlüğü olarak okunur, Rus mujikleri sevmek savaşta Rusya’yı tutmak haline gelir, narodnikler senin için “bireysel özgürlük” savaşçıları olur. Bunlar diğer kavram takımlarına dikilidir ve eğer doğru yerlere dikmezsen, o kavramları sen yapmazsan bir başkası kesin başka türlü kullanır. Kavramlarla düşünmenin, problemi de gücü de buradan kaynaklanır. Gün Zileli yazısında bunu anlatmış zaten.

    Daha önceki sözlerinden (Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yoksa?) sınıfa bakış açın hakkında tek bir şey söylemek yeterli, ne yazık ki senin sevmediğin tarzda olacak: Meta ekonomisi kolektif çalışan ve rasyonel planlar yapan bir topluma doğru çökmeden, ekonomik krizler de, sömürü de, toplumsal sarsıntılar da ortadan kaybolamaz. Yılmaz Öner’in diyagramlarında yaşamıyoruz. Meta ekonomisini -yani çalışanların kendi yarattıkları ürünleri kontrol edemedikleri, kontrolün ekonomik rekabetle birbirine dalan bireylerde-gruplarda olduğu şu anki sistemi- yok etmeden ortaya çıkacak bir devrim, toplumsal bir devrim değil, politik bir devrimdir. Ve eğer istediğin buysa, senin devrimini yıkmak için fırsat kollayacak olan biz çalışanlar senin rejimin her neyse ona kök söktüreceğiz. İlk fırsatta da diğer burjuva/bürokrat rejimlerinin yanına göndereceğiz. Bundan emin olabilirsin.

    Hala bunu nasıl söyleyebiliyorsun hayret. Gezi’de ortalık birbirine girdi. Daha doğrusu ortalığı birbirine kattık. Kattık da, ee? Şimdi ne olacak? Gösteriler bastırılabildiği sürece yalnızca sarsıntı yaratıyor ama hükümete acı vermiyor. AKP, gösterilerden ürküyor ama yeterince değil. O halde ne yapmalı? Nasıl durdurmayı düşünüyorsun bu adamları? Seçimlerle mi? Obama’nın sopasıyla mı?

    Son olarak, Tkachev’le Zasulyiç örneğimi çürütmedin. Yalnızca olumladın. “Tkachev bir düşünceyse, Zasulyiç de bir eylemdir.” Ve o mantığın sonu sosyal şövenizmdir. Ben hala senin karşı örneğini duymadım. Nerede devrimci romantizmle bağını kesip menşevik olanlar? Kendi ağzınla söylüyorsun, ki tamamen katılıyorum, Türkiye solu kendini leninist sanan katışıksız menşeviklerle dolu diye. Şimdi söylesene, Türkiye solu mu romantizmle bağını yitirmiş? Ben niye durmadan iğrenç ötesi şiirler, kahramanlık destanları, iman eden, kavram ezberleyen, sonra birbirine satan, asla düşünmeyen yüzlerce solcu görüyorum o halde? Nerede bu romantizmle bağını kesince menşevik olanlar? Söyle de onlara katılayım, hiç değilse Cemo’yu dinlemekten kurtulurum. Alnında yıldızlı bereymiş, peh. 😀

  41. Ben ne anlattığını anladım.kim o efendiler diyom.kişiden bahsediyosun.kim o kişiler?günün efendileri dediğin kim?mitmi.akpmi.perinçekmi.koçmu.kişiden bahsetmiyosan sistem de duzen de geç.ne diye kişi gibi efendilerin diyonki?

  42. YUSssuFff cemal arkadasa ,,,,(daha kücük harfler yok):)Konu ile alakasi yok , ama Yussssuf Cemal in dikkatini cekecegini düsündüm, memlekette sinif eksenli politika yapmak iddiasinda olan bi ton iscici parti platform var iken , onlarin pratikleri ile(öncücü möncücü vs) kaba (leninist/bolsevik) olarak ayrisan bu heriflere iki cift lafiniz olmali, bu nasil bir pratiktirki sinif icinde(oncucu moncucu hergelelerden) onlardan daha ileri olan orgutlenmeleriniz yok???? orgut reklami olmasin diye sansurledim bir kismini,(simarirlar) anonim olarak, bu kesime olan elestrilerim bilinir, caktimci indirgemeciler haric, Yusssssuffffff …. Cemal isci sinifina gitmek lazim tespiti 100 yillik tespit, gidin artik su sinifa, bakin o sinif disi kucukburjuva lumpen devrimciler boylesi bi stratejik karar alinca lak diye yapiyolar ,ahh birazda okusalar, ..???

    ……………………………..

    TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK YARATTIK !(abarti benim notum,bunun 16 h si var taris i var.. anonim)

    …………….. ……………………. ÖNCÜLÜĞÜNDE,

    KAZOVA TEKSTİL İŞÇİLERİ OLARAK;

    HEM ÜRETİYOR HEM YÖNETİYORUZ !

    Biz Kazova Tirikotaj fabrikasından, 4 aylık maaş, ihbar ve kıdem tazminatlarımız verilmeden işten atılan işçileriz. Gasp edilen haklarımızı almak için,…………………………öncülüğünde 27 Şubat 2013 tarihinde eylemlerle direnişe başladık.

    HIRSIZ, ARSIZ, ASALAK patronlar SOMUNCU AİLESİ, haklarımızı vermek yerine fabrikadaki makinaları, malları gizli gizli kaçırmaya başladılar, almayacakları makinalarıda bozarak, motor ve elektrik aksamlarını parçalayarak kullanılmaz hale getirdiler. Bunu engellemek için 28 Nisan 2013 tarihinde fabrika önünde çadır kurup direnişe başladık…

    2 ay boyunca çeşitli eylemlerle sesimizi duyurmaya çalıştık fakat kaale alınmadık.

    28 Haziran’da direnişimizi daha bir üst boyuta taşıyarak fabrikayı işgal ettik.

    Gasp edilen haklarımızı almak için tam 185 Gündür direniyoruz!

    Sözde dindar geçinen hırsız patronlar ramazan çadırlarında bizden gasp ettikleri paralarla iftar yemeği dağıttılar. Biz tam 185 gündür açken onlar bizden gasp ettikleri paralarla çeşitli isimler altında faaliyetlerini sürdürüyorlar. Lüks içinde yaşamaya devam ediyorlar.

    “Ayak takımı” olarak görülen biz Kazova işçileri olarak diyoruz ki;

    Bizi sömüren hırsız kan emici patronlara ihtiyacımız yok!

    Üretmek için başımızda bizi sömüren asalaklara ihtiyacımız yok!

    Bunu tüm Türkiye işçi sınıfına ve tüm dünya halklarına bir kez de biz kanıtlayacağız.

    DİRENİŞİMİZİN 180. GÜNÜNDE İŞGAL ETTİĞİMİZ KAZOVA FABRİKASINDA PATRONLARIN HURDAYA ÇEVİRDİĞİ MAKİNALARI TAMİR EDEREK TAM KAPASİTE ÜRETİME GEÇTİK.

    İşçiler, Halkımız ;

    Bu direniş ; Kazova işçilerinin değil, Türkiye İşçi sınınfının direnişidir!

    Türkiye halklarının direnişidir!

    Bu direnişe sahip çıkmak tüm işçi sınıfının, tüm Türkiye halklarının boyun borcudur!

    Çünkü; çok iyi biliyoruz ki, kan emiciler ve onların bekçileri , bu örneği yaşatmamak ve direnişimize saldırmak için can atıyorlar…

    BU DİRENİŞ TÜRKİYE’DE BİR İLKTİR.(abarti ultra abarti benim notum)

    Bu direniş; Hırsız, Arsız, Patronlara Karşı , Ekmek , Adalet , Onur Direnişidir!

    Direnişe Sahip Çıkalım! Direnişe sahip çıkmak ekmeğimize, adalete, onurumuza sahip çıkmaktır.

    TÜM İŞÇİ KARDEŞLERİMİZİ, TÜM HALKIMIZI DİRENİŞİMİZİ SAHİPLENMEK İÇİN FABRİKA ÖNÜNDE NÖBET TUTMAYA ÇAĞIRIYORUZ.

    DİRENİŞİ BÜYÜTELİM!

    HIRSIZ, ARSIZ, ASALAK PATRONLARIN HAKKIMIZI GASP ETMELERİNE İZİN VERMEYELİM!

    Direnişimiz tüm işçi sınıfının, halkın direnişidir. Zaferimiz de tüm halkın zaferi olacak!

    BİRLEŞELİM, DİRENELİM, KAZANALIM!

    İŞÇİYİZ ……………………………

    ………………………… / KAZOVA İŞÇİLERİ

    DİRENİŞ ÇADIRI ADRESİ: İyiniyet Sok. No: 17 Merkez Mh. Şişli

    BLOGSPOT ADRESİ: kazovaiscileri.blogspot.com

    …………………….

    “AV. TAYLAN TANAY’DAN DİSK BAŞKANINA AÇIK MEKTUP!

    Sayın Kani BEKO

    Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı

    Genel Başkanlığını yürüttüğünüz GENEL – İŞ sendikasında Ocak 2012 yılından itibaren kadrolu avukat olarak çalışmaktayken 2 Ağustos 2013 tarihinde “6 aylık tutukluluk” nedeniyle işten atıldım.

    Altında sizin ve genel sekreteriniz Remzi ÇALIŞKAN’ın imzası bulunan karar Ramazan Bayramından 1 gün önce elime ulaştı. Hiçbir masraftan kaçınmayarak APS marifetiyle bayrama yetiştirdiğiniz için ayrıca teşekkür (!) ederim.

    İşveren sıfatına da sahip olmanız hasebiyle unutmuş olabileceğinizi düşünerek bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Kuşkusuz salt işveren sıfatını taşısaydınız bu hatırlatmalara gerek kalmazdı. Buna karşın çalıştığım kurumun Türkiye İşçi sınıfının öncü sendikası olması yine adında “Devrimci” ibaresi başta size olmak üzere hepimize bazı tarihsel sorumluluklar yüklüyor. Yine hakkımda yaptığınız işlem en kibar tanımıyla bu sorumlulukları unuttuğunuzu gösteriyor.

    İş akdimin feshi dolayısıyla yapılan açıklama üzerine “yasaları uyguladık” şeklindeki cevabınızı gazetede okudum. İş akdimin feshedilmesini yasal bir işlem olarak nitelendiriyorsunuz. Evet İş Kanunu işverene, işçisinin 6 ay tutuklu kalması halinde iş akdini haklı nedenle feshedebileceğini düzenliyor. Dikkat ederseniz bir zorunluluk değil – bileceği yazıyor. Yani bir zorunluluklar değil tercihten bahsediyor. Ve siz beni işten attınız. O arkasına gizlediğiniz yasa bu gerçeği saklayamayacak kadar minnacık.

    1967 yılından itibaren işçi sınıfının sendikal mücadelesini yürüten, bu uğurda başta Genel başkanı Kemal TÜRKLER olmak üzere onlarca üyesini şehit veren, yöneticileri, üyeleri tutuklanan, açıklamaları yasaklanan hatta kapatılan DİSK’in başkanı yaptığı bir işlemin nedeni kendisine sorulduğunda “yasanın emri” cevabını verirse belki anı kurtarabilir ama sendikacılığını yitirir.

    İşçi sınıfı ve onun örgütlü gücünün yürüttüğü mücadelenin yaptığı işlemlerin dayanağı ne zamandır yasa olmuştur. Doğrusu bilmek isterim. Buna yönelik işleminiz önemli değil de bu anlayışa sahipseniz işçi sınıfına vereceğiniz hasar nedeniyle sizi uyarmak isterim. Sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma başta olmak üzere güvencesiz çalışmanın bütün biçimlerinin yasal dayanağı vardır. İşçi sınıfına yönelik saldırıların tamamı yasal kılıflıdır. Unutmayın ki hukuk alanı işçi sınıfı tarafından belki sürekli akın düzenlenecek bir alan olabilir. Ama işçi sınıfı asla o alanda yerleşmez, kendisine orada mülk edinmez. Egemenler buna izin vermezler, izin verdikleri vakit de tarihsel tecrübeyle sabit olduğu gibi zaten ortada devrimci vs. diye bir şey kalmaz sendikaların rengi sarıya döner.

    18 Ocak 2013 tarihinde tutuklandım. Devrimcilerin, işçilerin, yoksulların avukatlığını yürüttüğüm gerekçesiyle suçlanıyorum. 24 Aralık 2013 tarihinde neden grevlere, işçi eylemlerine katıldığım sorusuna cevap vermem istendiğinde sendikadaki işinden atılmış bir emekçi olarak, işçi sınıfının mücadelesine olan inancımla cevap vereceğim.

    Bugün tüm topluma, toplumsal, siyasal, sendikal muhalefete yönelik açık bir terör uygulanıyor. Dünyanın en büyük siyasi tutsak kitlesine sahibiz. Onlarca sendikacı, yüzlerce işçi tutuklu. Sizin de altında imzanız bulunan birçok bildiri ve metinde siz bu durumu doğru ve haklı olarak “Faşizm” olarak nitelendiriyorsunuz. Dahası Faşizme teslim olmayacağınızı belirtiyorsunuz. Buna/bize yönelik teröre beni işten atarak mı mücadele ediyorsunuz?

    Kaldı ki siz DİSK başkanısınız. 1976 yılında bu özel mahkemenin bir önceki hali olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması için mücadele eden, bu uğurda yüzlerce grev yapan üyeleri/yöneticileri tutuklanan / Profilo’da Yakup Keser isimli işçi arkadaşımızı şehit veren DİSK’in genel başkanı… Şimdi bu tarihe yaslanıp, özel yetkili mahkemenin verdiği kararı kutsayamazsınız. Geleneğinize, tarihinize, Kahrolsun Faşizm sloganına sahip çıkın. Şu an yönetiminizde olan Cafer KONCA adlı yöneticinizin bir önceki dönem aynı görevi sürdürüyorken İzmir Özel Yetkili mahkemesinde çete suçundan tutuklu olduğunu hatırladığımızda “çifte standart”ın insanın aklına gelmesi yersiz değil. Bana engel olan tutukluluğun demek ki her zaman bir engel oluşturmadığı anlaşılıyor.

    Benim/bizim işçi sınıfıyla DİSK ile olan bağım/ız o feshettiğiniz iş akdine dayanarak kurulmadığı için ben sadece işimi kaybettim. Oysa siz tarihinizi, sınıfınızı…

    Saygılarımla
    28.08.2013

    Taylan TANAY

  43. “AV. TAYLAN TANAY’DAN DİSK BAŞKANINA AÇIK MEKTUP!

    Sayın Kani BEKO

    Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı

    Genel Başkanlığını yürüttüğünüz GENEL – İŞ sendikasında Ocak 2012 yılından itibaren kadrolu avukat olarak çalışmaktayken 2 Ağustos 2013 tarihinde “6 aylık tutukluluk” nedeniyle işten atıldım.

    Altında sizin ve genel sekreteriniz Remzi ÇALIŞKAN’ın imzası bulunan karar Ramazan Bayramından 1 gün önce elime ulaştı. Hiçbir masraftan kaçınmayarak APS marifetiyle bayrama yetiştirdiğiniz için ayrıca teşekkür (!) ederim.

    İşveren sıfatına da sahip olmanız hasebiyle unutmuş olabileceğinizi düşünerek bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Kuşkusuz salt işveren sıfatını taşısaydınız bu hatırlatmalara gerek kalmazdı. Buna karşın çalıştığım kurumun Türkiye İşçi sınıfının öncü sendikası olması yine adında “Devrimci” ibaresi başta size olmak üzere hepimize bazı tarihsel sorumluluklar yüklüyor. Yine hakkımda yaptığınız işlem en kibar tanımıyla bu sorumlulukları unuttuğunuzu gösteriyor.

    İş akdimin feshi dolayısıyla yapılan açıklama üzerine “yasaları uyguladık” şeklindeki cevabınızı gazetede okudum. İş akdimin feshedilmesini yasal bir işlem olarak nitelendiriyorsunuz. Evet İş Kanunu işverene, işçisinin 6 ay tutuklu kalması halinde iş akdini haklı nedenle feshedebileceğini düzenliyor. Dikkat ederseniz bir zorunluluk değil – bileceği yazıyor. Yani bir zorunluluklar değil tercihten bahsediyor. Ve siz beni işten attınız. O arkasına gizlediğiniz yasa bu gerçeği saklayamayacak kadar minnacık.

    1967 yılından itibaren işçi sınıfının sendikal mücadelesini yürüten, bu uğurda başta Genel başkanı Kemal TÜRKLER olmak üzere onlarca üyesini şehit veren, yöneticileri, üyeleri tutuklanan, açıklamaları yasaklanan hatta kapatılan DİSK’in başkanı yaptığı bir işlemin nedeni kendisine sorulduğunda “yasanın emri” cevabını verirse belki anı kurtarabilir ama sendikacılığını yitirir.

    İşçi sınıfı ve onun örgütlü gücünün yürüttüğü mücadelenin yaptığı işlemlerin dayanağı ne zamandır yasa olmuştur. Doğrusu bilmek isterim. Buna yönelik işleminiz önemli değil de bu anlayışa sahipseniz işçi sınıfına vereceğiniz hasar nedeniyle sizi uyarmak isterim. Sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma başta olmak üzere güvencesiz çalışmanın bütün biçimlerinin yasal dayanağı vardır. İşçi sınıfına yönelik saldırıların tamamı yasal kılıflıdır. Unutmayın ki hukuk alanı işçi sınıfı tarafından belki sürekli akın düzenlenecek bir alan olabilir. Ama işçi sınıfı asla o alanda yerleşmez, kendisine orada mülk edinmez. Egemenler buna izin vermezler, izin verdikleri vakit de tarihsel tecrübeyle sabit olduğu gibi zaten ortada devrimci vs. diye bir şey kalmaz sendikaların rengi sarıya döner.

    18 Ocak 2013 tarihinde tutuklandım. Devrimcilerin, işçilerin, yoksulların avukatlığını yürüttüğüm gerekçesiyle suçlanıyorum. 24 Aralık 2013 tarihinde neden grevlere, işçi eylemlerine katıldığım sorusuna cevap vermem istendiğinde sendikadaki işinden atılmış bir emekçi olarak, işçi sınıfının mücadelesine olan inancımla cevap vereceğim.

    Bugün tüm topluma, toplumsal, siyasal, sendikal muhalefete yönelik açık bir terör uygulanıyor. Dünyanın en büyük siyasi tutsak kitlesine sahibiz. Onlarca sendikacı, yüzlerce işçi tutuklu. Sizin de altında imzanız bulunan birçok bildiri ve metinde siz bu durumu doğru ve haklı olarak “Faşizm” olarak nitelendiriyorsunuz. Dahası Faşizme teslim olmayacağınızı belirtiyorsunuz. Buna/bize yönelik teröre beni işten atarak mı mücadele ediyorsunuz?

    Kaldı ki siz DİSK başkanısınız. 1976 yılında bu özel mahkemenin bir önceki hali olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması için mücadele eden, bu uğurda yüzlerce grev yapan üyeleri/yöneticileri tutuklanan / Profilo’da Yakup Keser isimli işçi arkadaşımızı şehit veren DİSK’in genel başkanı… Şimdi bu tarihe yaslanıp, özel yetkili mahkemenin verdiği kararı kutsayamazsınız. Geleneğinize, tarihinize, Kahrolsun Faşizm sloganına sahip çıkın. Şu an yönetiminizde olan Cafer KONCA adlı yöneticinizin bir önceki dönem aynı görevi sürdürüyorken İzmir Özel Yetkili mahkemesinde çete suçundan tutuklu olduğunu hatırladığımızda “çifte standart”ın insanın aklına gelmesi yersiz değil. Bana engel olan tutukluluğun demek ki her zaman bir engel oluşturmadığı anlaşılıyor.

    Benim/bizim işçi sınıfıyla DİSK ile olan bağım/ız o feshettiğiniz iş akdine dayanarak kurulmadığı için ben sadece işimi kaybettim. Oysa siz tarihinizi, sınıfınızı…

    Saygılarımla
    28.08.2013

    Taylan TANAY

  44. Anonim 41 Devrimci İşçi Hareketi’nin ne yaptığından haberimiz var. Yalnız sanırım kimin ne yaptığını karıştırmışsın. O işyerini işgal edenler orada aylardır direnen insanlar. Hareketin yönlendirmesi inkar edilemez tabi ki. Ama “bakin o sinif disi kucukburjuva lumpen devrimciler boylesi bi stratejik karar alinca lak diye yapiyolar” dediğinde, hem DİH’in içindeki sınıftan gelen insanları, hem bu iş için hayatını koymuş başka sınıfsal kökleri olan insanları hem de asıl işgali yapanları şununla itham ediyor oluyorsun: Birileri işçilere “İşgal et. Şimdi de üret” dedi, onlar da yaptılar. Bu çok fena halde patron-işçi ilişkisine benzemiyor mu sence? Hani “dışardan bilinç”, hani “anca sendikal bilince kadar” felanla da akraba gibi.

    Kozova’da olanlar üzerine tek eleştiri, bunu genele yaymaya ve bir savaş stratejisi haline getirmeye niyetli olmamaları olabilir. Yayınlarını incelemişsen ya da muhabbet etmişsen, işyerlerini işgal ve orada üretimi ele geçirmeyi öncelemesi gereken “henüz bunu yapacak gücümüz olmayan yerlerde çalışanlar arası sendikalar dışı mücadele ağları kurmalıyız” türünden düşüncelerin olmadığını, azıcık hamasi olduklarını görmüşsündür. Yani kritik an gelmeden önce örgütlenmekten bahsediyorum. Gezi’nin “istediğimizi yaparız” özgürleştirici ruh halinin Kozova’yı nasıl etkilediğini de görmek gerek. Benim gözlemim Gezi’den önce bu düşüncenin akıllarına bile gelmediği. Gelmişse de bunu söylemlerinde hiç belirtmemişler.

    Bu arada işçi sınıfına gitmeliyiz tespiti yüz yıllık tespit. Ama sen Gün Zileli’nin şu yazısını okumamışsın belli ki. http://www.gunzileli.com/2013/07/30/gezi-hareketi-notlari-3-isci-sinifi-nerede/

    Şu paragraf özellikle: “Bu durum, işçi sınıfının entelektüel niteliğinde de bir değişimi getirdi..” Okusaydın, “işçi sınıfına gitmek lazım” diyebilme konumunda olan büyük bir kısım bireyin, hali hazırda çoktaaan işçi sınıfı içinde yer aldığını farkederdin. Onun için söz konusu olan “gitmek” tespiti değil, “Orada olduğunu kabul etmek”. Paşa paşa…

    Aslında bunu sana en az iki kez anlattım. Hala “gitmek” dediğimi iddia ediyorsun. Bir kez daha o halde: Gitmek değil, orada olduğunu kabul etmek. Da-sein yani. Bu lafı bir yerlere yazayım da sen yine aynı lafı ettiğinde copy paste yapayım bari.

    Ama başka bir konuda haklısın. Sınıf içinde onlardan daha “ileri” örgütlenmemiz yok. Yalan değil. Touché! Bu geliyor ne yazık ki elden. Şimdilik…

  45. o kaVramlar “öLdüRücü” oLmaktan çoK öLüm döŞeğinde… giDerayak caN haVliyle düŞerLer böYle aÇıkaĞızlaRın iÇine. çoKtan öLmüŞ aĞızlar oNlar. haYret eDilecek biR şeY yoK: kaVram, “kaVram” giBi eLLe tuTulamaZ, soYut biR şeY deĞil buRda; “soL” aDına sıRf keMiĞi kaLmış oLsa da, biR “kaVrataN”ı vaR, oNunLa üsTüste göMülü şiMdi aYnı mezaRda. (caiZdir!)
    “uLusLararası toPluluK” ve “deMokrasi aDına müDahale” diLLeri çoKtan öLdü çüNkü. yaZık oLdu, biR göRüŞte taNıyorduk o mevta diLi oYsa… saVaş baHanesi buLma oRganıNın iSe saNcıLarı tuTTu… biZ, keNdi diLimizi kuRana kaDar, o oRgan “yeNi biR diL” geTirecek beLki dünYaya. bu iHtiyacın doMuz giBi faRkında. eSas “öLdüRüCü” oLaCak da, eGemenin ve eGemenciLerin saLınıMa süReceĞi -iLk bakışTa taNınmayaCak-, o saHtekar diLi oLur iŞte. beRaberce söKene kaDar eLbet!….