Soru Sormak, Gülmek ve Densizlik Üzerine…

BrNP_SUIEAAofuR

 

1970’li yılların ortalarında bir dönem, Halkın Sesi dergisinin çıkarılmasından sorumluydum. Akşam bir arkadaşın evinde toplanır, gece yarısına kadar dergiye gelen haber ve yazıları okur, geç vakit yatıp sabah erken kalkarak daktiloların başına geçer, düzeltilecek haber ve yazıları yeniden yazardık. Hem zevkli hem de sıkıcı bir işti. Sıkıntımızı biraz olsun azaltabilmek için sık sık espri yapıp gülerdik. İzmir’den yeni bir kadın arkadaş dâhil olmuştu çalışmamıza. Esprilerimize katılmıyor, güldüğümüz zaman bize kınayıcı nazarlarla bakıyordu. Sonunda dayanamayıp patladı. “Çok gülüyorsunuz” dedi bize. Şaşırıp “neden gülmeyelim ki” diye sorduk. “Sömürülen halkımız gülüyor mu?” cevabı üzerine tabii daha çok güldük.

Gazeteci Zeynep Kuray’ın, tutuklandığı sırada söylediği “gülmek devrimci bir eylemdir” sözünü çok beğenmiş ve bir süre facebook sayfamın logosu yapmıştım. Gerçekten de öyleydi, gülmenin, neşenin olmadığı yerde ne devrim olur ne bir şey. Ayı yavrusuyla şakalaşan kadın gerillaların yüzündeki o güzel gülüşler de bunun kanıtlarından biridir. Bazıları, devrimciliği çatık kaş ve somurtkan yüz ifadesiyle özdeşleştirirler ama yanlıştır bu. Devrim ve devrimci mücadele zor ama şenlikli bir iştir, somurtkanlık ise sadece karamsarlığı teşvik eder. Karamsarlıkla devrimci mücadele özünde bağdaşır şeyler değildir.

Bununla birlikte, gülmenin gereksiz, hatta ayıp kaçtığı yerler ve anlar da vardır. Örneğin, liderlerin soğuk esprilerine sırf lider oldukları için, yalakalık olsun diye topluca gülmeye gayret etmek böyle anlardan biridir. Hele hele, kim olursa olsun, neyi temsil ediyorsa etsin ya da sorusunun içeriği ne olursa olsun, lidere soru yönelten biri söz konusuysa, orada bulunanların ona gülmesi hiç de hoş olmayan bir şeydir ve bence bu, liderliğe yalakalık anlamına gelmenin ötesinde, soru sormayı cesaretlendirmez, tam tersine soru sormayı zorlaştıran bir etki yapar.

Bir yerde soru sorulmasını şu ya da bu yoldan ortadan kaldıran davranışlar sonuçta ya sessizliği ya da Başbakan Erdoğan’ın basın toplantılarında olduğu gibi, sadece yandaş ve programlanmış sahte soruları davet eder.

Selahattin Demirtaş’ın basın toplantısında, Birgün muhabirinin sorularına karşı takınılan topluca gülme tutumu, bence, özgürlükçü bir toplum özlemi içinde olanların tutumu olamaz. Ne olursa olsun, Selahattin Demirtaş, “Birgün mü?” diye sorduğunda topluca kahkahayı basmak, soru sormaya karşı bir ortam baskısını ifade eder. Evet, Selahattin Demirtaş bu kahkahalara katılmadı ama yüzündeki memnuniyet ifadesi de gözümden kaçmış değil. Oysa ondan beklenen, topluca kahkaha atanları susturup soruları ciddi bir şekilde yanıtlamasıydı. Yanıtlamıştır ama daha baştan “bu soruyu Birgün soruyor, bakın” şartlandırmasına da cevaz vermiştir. Üstelik soruyu soran Vakit-Nakit türü yandaş basın değildir (onlar olsa bile yapılmaz bu). Şu an günlük gazete alanında her türlü olanaksızlığa rağmen devrimci bir mevzide direnmeye çalışan Birgün gazetesidir. Bunda gülünecek ne vardır, gerçekten anlayabilmiş değilim. Soldaki fraksiyonların birbirlerine karşı önyargılarını böyle bir basın toplantısına taşımanın anlamını da.

Bu da yetmezmiş gibi, AKP iktidarının gizli – yoksa açık mı? – destekçilerinden, Kabataş yalanını tekrarlamakta bugün bile beis görmeyen Ufuk Uras bey, olay üzerine bir de twit atmış. Birgün muhabirini, sorduğu sorulardan dolayı “densiz” olarak nitelemiş. Ne o, Birgün muhabiri sorularıyla aslında Ekmeleddin İhsanoğlu’nun desteklenmesini “zorluyor”muş. Ben sorularda böyle bir şey görmedim. Diyelim ki öyle olsa bile, soruların içeriğini eleştirirsiniz ama yanlış da olsa soru soran birini densizlikle suçlayamazsınız. En büyük densizlik soru sorulmasından rahatsız olmaktır. Bir yerde muhatabını sıkıştıran soru sorulmuyor ve soru adına sadece onu destekleyen “pas”lar atılıyorsa orada ne özgürlükten ne de gerçeğe bağlılıktan söz edilebilir. Çok fazla özgürlük lafı eden HDP’li arkadaşları bu konuda oldukça sekter bulduğumu yeri gelmişken belirteyim. Her soruyu, her eleştiriyi kendilerine yöneltilmiş zehirli bir ok gibi almaya devam ederlerse kendileri açısından hiç iyi sonuçlara varmazlar, şimdiden söyleyeyim.

Oradaki gülüşen topluluğa gelince… Davranışlarını bir kere daha düşünsünler derim.

Kendi adıma, lidere yalakalık eden topluluklardan uzak durmayı tercih ederim. Şimdi pek aklıma gelmiyor ama belki ben de geçmişte böyle şeyler yapmışımdır. İnsan hata yapar. Önemli olan, hatanın farkına varmak ve düzeltmek için çaba göstermektir.

 

Gün Zileli

17 Temmuz 2014

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Ne Yazmalı?!

Artıgerçek Bu, periyodik olarak yazmak zorunda olan yazarların değişmez sorusudur. Gençliğimde her gün büyük bir …

117 Yorumlar

  1. Komik bir durum var; soru kötü bir soru, bunun Birgün muhabirinden gelmiş olması daha da kötü ve insanlar buna gülüyor. Neden yalakalık olarak addediyorsunuz bunu?

    Durum spontone zaten, buradan yalakalık çıkarmak sinekten yağ çıkarmaktır.

    Bence ciddi bir orta sınıf millyetçiliği sinmiş genlerinize. “Kürt”, zenci, gerilla, Zapatista vs. ancak uzakta bir yerde mücadele edecek, siz de bunu romantize edeceksiniz. Bir de bundan “anarşizm” dersleri vaaz edeceksiniz; “enternasyonalist” nutuklar atacaksınız.

    Yazılarınızdaki boykot söylemi de aslında bizzat bu yazı da bunun bir ifadesi. Diyelim Ertuğrul Kürkçü’yü CB adayı yapsalardı ve diyelin Demirtaş’ın söylediklerini söylese tam gaz destekleyecek miydiniz? Buna gülünemez fakat ağlanamaz da… Yani ancak kendi haline bırakılabilir kanımca. Zira karnımız tok buna. Hatta içimiz bayıldı.

    Eleştiri dibine kadar yapılacak elbette. Yeri geldiğinde gülünecek ve alay da edilecek. Hele ki böyle komik bir sol siyaset başımıza musallat olmuşsa. Hiç de komik olmayan milliyetçiliğinden bir türlü kurtulamayarak yapıyorsa bunu…

  2. Tabii sorduğun soruların hepsi tartışılabilir ama ben burada bir etik tutuma değindim. Sana tavsiyem, Buharin’in sorgulandığı MK plenum toplantısının tutanaklarını okumandır. O zaman gülmenin de alay etmenin de nasıl korkunç bir zehirden farksız olduğunu anlayacaksın.

  3. bu arada Togliatti ismi de pek hoş olmuş. Senin yerinde olsam o yalakanın adını hele böyle bir mailde kullanmazdım. Bir de, sakın ukalalık ettiğimi sanma ama bu hata çok yaygın, düzeltmeden edemeyeceğim: Türkçede “vaaz etmek” diye bir şey yoktur. Ya vaaz vermek vardır ya da vazetmek vardır. Vazetmek ortaya koymak anlamna gelir ki sen burada sanırım ikinci anlamda kullanmışsın.

  4. bana sorarsan “birgün gazetesiydi değil mi?” o muhabir bozuntusuna verilecek en güzel cevaptı, gerisi fazla olmuş… hazır yazmışken sizi de cavaplayayım, “eski solcu”ydunuz değil mi…

  5. Evet, 1962-1992 yılları arasında Marksist-Leninisttim (Maocu türünden); 1992’den bugüne kadar da anarşistim.

  6. hemen “gazeteci bozuntusu” oluvermiş bakıyorum. İşte böyle başlar bu işler.

  7. Buharin MK sorgulamasını biliyorum. Evet oradaki bağlamda gülmenin “müstehcen” ve etik olmayan bir duruma tekabül ediyor.

    Fakat analojinin tamamen yanlış olduğunu düşünüyorum. Bir kere daha düşün derim.

    Estağfurullah, Türkçe’de olası hatalarımı görmek hoşuma bile gider. Cidden. Fakat Dil Kurum TDK sözlüğüne göre “vaaz etmek” diye bir şey var. Hatta sözlüğe “vaaz vermek” yazdığında seni “vaaz etmek” maddesine yönlendiriyor. Bir bak istersen. (Kaynak: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53c79aed93d3f1.82971367)

  8. TDK tamamen yanlış. Şöyle bir cümle kurulamaz örneğin. “Vaiz o gün camide vaaz etti.” bu saçmadır. Doğrusu şudur: “Vaiz o gün camide vaaz verdi.” Vaaz etmenin bu şekilde kullanıldığı tek doğru cümle kuramazsın.

    Ben analoji yapmadım, yani Buharin’in sorgulanmasıyla basın toplantısını birbirine benzetmedim. elbette tamamen farklı durumlar, ancak bir parti başkanının, kendi basın toplantısında, kendi çoğunluğunun baskın olduğu bir yerde alaya sebebiyet vermesi ya da alay edenleri uyarmaması pek hoş bir davranış değildir. Kimse çoğunluğuna güvenip caka satmaya kalkmasın.

  9. soru kötüymüş ., birğün gazetesinden ğelmesi daha da kötüymüş.,,muhabir kız bir kesimin sormak istediği bir soruyu sormuş., hah,,işte yakaladınız.,,artık birğüncülerin ne ulusalcılığı kalır.,ne chp* liği,,üstüne üstlük.,,ödp**eş başkanlarının **demirtaşa oy vereceklerini ilan etmeleri bile etki etmemiş.,, sanki iyi soru ****sorsa demirtaş eklektik yanıt vermeyecek..ğülümseme ve ğülüşlerin ne anlama ğeldiğini ise anlayacak yaşta ve olgunluktayız..selamlar.

  10. Verdiğin örnekte (“Vaiz o gün camide vaaz verdi”) olduğu gibi cümledeki fiilin bir nesnesi yoksa “vaaz vermek” daha doğru geliyor kulağıma, evet. Bu tip fiillere dilbilgisinde “geçişsiz fiiller” deniyor sanırım.

    Ama eğer “bir şeyi” vaaz etmek / “bir şeyi” vaaz vermek dersen (yani fiili geçişli olarak kullanırsan); vaaz etmek daha doğru kullanım oluyor bence.

    Yukarıdaki cümlemde “anarşizm dersleri vaaz ediyorsunuz” diyorum. Yani “Anarşizm dersleri vaaz veriyorsun” bu durumda olmaz. Burada vaaz’ın yanına gelen “etmek” anlam bozukluğunu / kulağa gelen yanlış tınıyı kurtarıyor.

  11. Hocam, zorlama bir yazı olmuş… Kürt hareketiyle ilgili yazılarınızda ‘Kürtlerden sosyalist olunmaz, Kürtlerden devrimci olunmaz’, yaklaşımı bira ağır basıyor gibi. Sadece sizde değil TKP’den İP’e kadar böyle bir mevzu var. Hatta son yıllarda ‘Kürt’ten Alevi olmaz’ mevzusuna kadar getirip bağladılar.
    Bence Türkiye sosyalist hareketi Kürt mevzusu konusunda sağlıklı bir özeleştiri vermediği gibi özeleştirisel bakmıyor. Çok üstten bakıyor. Sadece PKK değil, yığınla Kürt hareketi çıktı. Türkiye sınırları dışındaki Kürt hareketlerine yaklaşımı da kemalistçe olmuştur. Türkiye solunun ‘genlerinde’ sorun mu var..?

  12. Şimdi sorun şu: Eğer benim anarşizm dersleri vaazı verdiğimi düşünüyorsan, “anarşizm dersleri vaazı veriyorsun” demen gerekir. Yok, eğer anarşizm dersleri ortaya koyduğumu söylemek istiyorsan, o zaman “anarşizm dersleri vazediyorsun” demelisin. “vaaz etmek” her iki anlamda da kullanılamaz. Şu kadarını söyleyeyim ki, bu hatayı en deneyimli yazarlar bile yapıyor.

  13. daha doğrusu, benim vaaz verdiğimi düşünüyorsan, “dersleri”ni de kaldırıp, “anarşizm vaazı veriyorsun” demelisin. En doğrusu bu.

  14. Ve biz de o dergi için, “çıksa da okusak” diye haftayı iple çekerdik:)) Cloadfarer caddesindeki büroda da hep Hüseyin Karanlık olurdu… Neyse…

    DEVRİMCİ, umarım hızla bağımsızlığını ilan eder ve bir an önce ilan eder… Egofaşist önder bozuntularından ve ideoloji faşizminden…

  15. benim hiç öyle bir fikrim yok. Devrimcilik şu bu, hiçbir milliyetin tekelinde olamaz. ayrıca Kürtler, ezilen bir milliyet olarak devrimciliğe son derece yatkındır. Sorun kürtlerde değil, Kürt ulusal hareketinde. Bu hareket içinde bir üst tabaka oluştu ve bunlar, kendilerine tanınacak siyasal haklar ölçüsünde Türk burjuvazisiyle de, devletle de, diktatörlerle de, sistemle de her türlü anlaşmaya gidecek gibi görünüyorlar.

  16. Ooooo… eski bir yoldaş…. Sevgiler.

  17. Özgür irade ile sorulmuş HİÇ BİR soru “kötü”, “yanlış” hele hele ANLAMSIZ değildir. Yanıt; İYİ olabilir, GÜZEL olabilir, DOĞRU olabilir ve bunların TERSİ olabilir o kadar !

    Ve her SORU bir YANITı HAKKEDER !(etmek fili son ek olduğunda böyle sert ünsüzlere o sert ünsüz yinelenir üstelik de VURGULANARAK ve VAAZ ve VAZ konusunda Gün çok HAKLI çünkü DOĞRU… Filin geçişli/geçişsiz olduğuna bakılmaksızın DOĞRU hem de ve halihazır TDK avucunu yalasın çünkü baştan ayağa kokuşmuş bir kurumdur…

  18. “Gezi’ye darbe diyen kişiydi, değil mi?”

    Evet, beni de en çok topluluğun denyoca ve sürü psikolojisiyle gülüşmesinden duyduğu memnuniyet, o müstehzi sırıtış filan rahatsız etti. Ne farkı vardı o topluluk psikolojisinin RTE kıllarından? Solcu bir refleksleri bile yok, solcu bir tarzları, tavırları, havaları bile yok. Ne kadar saçma, densiz, kasıtlı, gerizekalıca neyse, bir soru olursa olsun, devrimci terbiyesi olan bir topluluktan, böyle bir ortamda öyle kompleksli gülüşmeler yükselmez. Acaba hep mi bu kadar ezik ve kibirliydiniz yoksa “süreç” müzakerelerine gire çıka muhatabınızdan mı huy kaptınız?

  19. halil öztürk

    Gülme konusu antik çağlardan bu yana büyük ve önemli bir konu.iktidar sahipleri ve adayları…kendilerini hep ciddiye aldıkları için ciddiyetsiz tutumları-benimsemiyorlar…Bu konuda Gülün Adı filmi anımsanabilir.Kilise Aristotales’in “Gülme” kitabını saklıyordu…Sonra yangında yandı sanırım.
    PDA’da 4 yıl yoğun bir koşturmacanın içinde bulundum…gülmeyi becerebilen iki kişi vardı…Gün ve Hasan Yalçın.Gün’ün espri anlayışı iyiydi.Hasan ise bunu alay konusu ve hırpalama içinde kullanırdı hatta zaman zaman katılaşırdı.Gülen adamın yerine başka biri geçerdi…Gülmek iyidir…İyi devrimciler,iyi sanatçılar kendileriyle alay edebilen ama bakış açıları sağlam adamlardır.Ayrıca espri anlayışı olan insan içten içe daha çok sevilir..ben bunu gördüm hep.Ufak Uras ciddiye almaya değmez.Demirtaş ise aranan seviye de değil.

  20. soldan oy vermesi degil, cagrisi yapilan ortakliga katilmasi bekleniyor. bu cagriyi buyutmek yerine ikinci turla, oyla ilgilenilmesine yeter deniyor. ama evet olgunluk eksikligi var.

  21. Kürt hareketi ilk çıktığı yıllardaki tavrınız ne idiyse şimdi de aynı… O zamanlar ‘Doğu’nun bozkurtları’ diyordunuz, şimdi ‘üst tabaka’ diyorsunuz. Türkiye sosyalist hareketi bazı bireyler hariç hemen hepsi egemen ulus yaklaşımı gösterdi maalesef… Yanı başınızda bir halk savaştı. 40 bin insan öldü, 3 bin 700 küsür yerleşim yeri boşaltıldı. Siz bunları görmediniz. Bırakalım Kürt hareketini, Kürt halkı bütün bu zulmü yaşarken, son 30 yılda tek bir dayanışma gösterisi bile düzenlemediniz…
    Türkiye sosyalist hareketinin sorunu, kendisinin de isteyip yapamadığını Kürt hareketinin yapmasıdır.
    Kabul etmelisiniz ki, egemen bakış ve kemalizmin etkileriyle bakıyorsunuz Kürt mevzusuna…

  22. Sayın Zileli
    Yazdıklarınıza öz itibariyle katılmakla birlikte, ayı yavrusuna gülen gerillaların ! (güney amerikalılar mı anlayamadım ama) konuyla ilgisini çözemedim, ya da gerek var mıydı böyle bir eke, bir şeyi eleştirirken illa şirin de gözükmek gerekiyor mu? (Yani “yanlışınızı eleştiririm ama aslında sizdenim” !)

    Sevgiyle
    Zafer İlken

  23. ekmel beyin ılımlı sempatik bir profili olduğunu düşünen tabii ki oradaki gülüşmelere anlam veremez. Ekmel’i diktatörün karşısındaki demokrat aday sananlar mhp başkanının demokrasi taraftarlığından ekmeli desteklediğini sanmaktadır.

    Ekmeleddin İhsanoğlu sömürgeci türktür, emperyalizmin adayıdır.

    Erdoğanın faşizan karakterini doğru bir şekilde tespit edenler, maalesef erdoğanın karşısındakini özgürlükler için imkan sanarak yanılmaktadır. Böyle bir fırsat olduğunu sanmak yalnızca fantezidir. Şu anda Türkiye de seçim hitler mi karşısındaki mi mantığıyla değil, en fazla mesut yılmaz mı tansu çiller mi mantığıyla değerlendirilebilir. Ekmeleddine umut bağlmaktansa, önümüzdeki seçimde solun güçsüzlüğü ve çaresizliği kabul edilmelidir.

    Huuk ve sekülerizm gibi soyut kavramlarla ekmeleddinden büyülenenler, sömürgeciliğin hukukla alakası olmadığını unutmaktadır. Bugün ekmeledini ehveni şer diye övenler, Türkiyenin esas yakıcı sorununu rejim sorunu sanmaktadır. Bu dünyadan habersiz tutum, yarın kürdistanda isyan tekrar başlarsa 20sine gelmeden canını kaybedecek gençlerin yüzünü gözünün önüne getirmemektedir. Hergün 4 iş cinayetinin gerçekleştiği, kürtlerin 30 yıldır gençlerini kaybettiği ve hala sömürge statüsünde yaşadığı ülkede, sol önüne atılan parlementarizm mi başkanlık sistemi mi tartışmasını siyasi imkanmış gibi değerlendirmemelidir. Esas gündem ve siyasi imkan gerçek sorunlardadır. Ekmeleddin veya tayyip burjuva gündemidir. Solun bu iki adaya küfredip, nasıl güçlenebileceğini hesaplamak dışında başka analize ihtiyacı yoktur. 2. turda ekmeleddinin mi tayyibin mi destekleneceği veya boykot mu yapılacağı tartışması enerji israfıdır. Bir anarşist için bu tür burjuva yüksek siyasetine bel bağlamak uzun süre işsiz kalmanın bir semptomudur.

    Kürt hareketi kimi gösterirse göstersin o aday toplumsal muhalefetin adayıdır. Selahattin Demirtaş sadece kürt selattin değildir, kürt hareketinin ilkeleri bellidir, lgbtler, azınlıklar, ezilen ulus ve kadınlar konusunda ilkeleri belli olan partinin adayı kendi kişisel özelliklerine göre değerlendirilemez, bu değerlendirme ancak çatı aday için söz konusu olabilir. Ayrıca hdp nin silik biri yerine selahattin demirtaşı aday göstermesi kürdistanda erdoğana oy yok demektir. Solun boykot mu selahattin mi tartışması anlamsızdır. Kürt hareketi gibi bir bölgede %50 lere varan boykot örgütleyemedikçe boykotun siyasi olarak ifade edeceği bir söz yoktur.

    HDP yi hükümetle ortak çalışıyor görmek yerine, 30 yıldır verilen gerilla mücadelesinin devleti oturttuğu pazarlık masasından kaldırmamak ve kürt hareketiyle ortaklaşabileceğimiz demokratik reform hedefleri için selahattin demirtaşın oy oranını olabildiğince arttırmak seçimlerdeki tek makul hedeftir. Anarşistlerin farklı yöntemleri ve idealleri olması seçimlerde hdp ile yanyana gelmemize engel olmamalıdır. Bu hdp de siyaset yap demek değildir.

    MHP nin desteklediği adayı kürt hareketine öneren muhabire gülünmesi, aslında başka tepkiler verecek kitlenin tepkisini yumuşatmasıdır. Aptallığı ve empati yoksunluğunu eleştiri sanıp hdpyi eleştiri kabul etmemeyle suçlamak fırsatçılıktır.

    ekmeleddin beyle ilgili iki yazıyı da şuraya not edeyim:

    http://www.taraf.com.tr/haber-anadilde-egitimde-rasyonel-olmaliyiz-159400/

    http://istiraki.blogspot.com.tr/2014/07/ekmeleddin-ihsanoglu.html

  24. sevgiler Halil. Hatırlanmak, iyi hatırlanmak ne güzel…

  25. bence atıyorsun. Londra’da Kürtlerin çok sayıda gösterisine katıldım. Gerçi sana hesap vermek zorunda değilim ama…

  26. onlar Kürt gerillaları, Latin Amerika ile ilgisi yok. O fotoğrafı devrimcinin güzel, şakacı, hayatı seven, gülen halini canlandırmak için koydum ki, yazıyla ilgisi var. Bir de şu var: Ben üsttekilere sevmem. Alttaki iyi yürekli insanları ise çok severim. Bu resmi de bu yüzden sevdim. Politika yapmakla ilgili değil yani.

  27. ya soru neydi acaip merak ettim gercekten ve ilk yazıda bunun yazılmamasından bile selahattin başkan iyi yapmış derim..ayrıca gülmek eylemi kesinlikle anlamsız bir tepkidir doğada vardır ama nedensizdir..komik olma durumuda öyledir komiktir ama neden yoktur..dolayısıyla gülme devrimcidir diyen olsa olsa gaza gelmiştir

  28. Togliatti, dilinizdeki yanlislar bence hatalarinin en onemsiz z olani, asil vahim hataniz bir gazetecinin bir politikaciya sordugu soruyu “kotu” bulmaniz. Ilke olarak hic bir gazetecinin sorusu kotu olamaz, yani gazeteci ile ayni seyi dusunmeyebilirsiniz, bu cok dogal ama onun sorusunu kotu bulamazsaniz. Oraya sagci insalar gelir, solcu insanlar gelir, Kurt ulusal hereketini hic tartismasiz dstekleyen ama elstirel bakan insanlar gelir ve istedikleri soruyu sorarlar. Ornegin Akit gazetesi muhabiri idi galiba, niye bayrak yok gibi bir soru sordu, onu bile kotu bulamazsiniz, bir gazetecidir ve Turkiyede yasayan milyonlarca insanin yanlis ta olsa bir hassasiyetini dile getirmektedir. Mademki sadece Kurt ulusal hareketinin degil ama ODP gibi solcu bir partinin ve AKIt gibi fasist bir gazetenin okuyucularinin da Cumhurbaskani olmaya adayligini koyuyor o zaman herkesin sorularini ciddiye almak zorunda, yanitlamak zorunda ve hassasiyetlerini kendi politik cizgisi dogrultusunda aciklamak zorunda. Ancak fasist antidemokratik toplumlarda bazi sorular kotu bulunur. Bunun mesela bir cok soruyu begenmeyen tayyip Erdogan’in tavrindan farki ne? Bunun bir sonraki adimi ne olucak? Demirtas su an secilme ihtimali bile olmayan birisi ve sizin tavriniz bu, ya peki secildiginde ne olucak? o zaman akredite akredite olan ve olmayan gazeteciler ayrimi mi baslayacak?

    ODP Kurt ulusal hareketinin dayatmaci politikalarini yanlis buluyor, ODP nin bu tavrini begenmeyebilirsiniz ama onlari terorize edemezsiniz, su an tum kanallardan ODP nin ne kadar kemalist vb oldugu pompalaniyor, ustelik iki es genel baskani Demirtas’a oy verecegini acikladigi halde, ODP den KUH tam bir biat isteniyor. KUH nin kurdugu HDP de tarikatcilardan asiret agalarina kadar herkes var, Demirtas dahil bir cok lider konumda insan Erdogan nezle olsa yardimina kosuyor, ama ODP sadece kardesim gelin bir araya konusalim bunu kararlastiralim, bize dayatmayin dedigi icin terorize ediliyor. Tamam da insanlar KUH nin her hareketini hic sorgulamadan niye kabul etsin? KUH beraber calisacagi insanlar istemiyor ama biat eden insanlar istiyor. Biat eden insanlarin kurt emekcilerine ne faydasi olur? Olmuyor da zaten. HDP icinde ve cevresindeki Turkiye li solcularin Kurt ulusal hareketine hic bir faydasi yoktur. Ne oylarinda bir artis saglarlar ne de Kurt halkinin haklarini halkin gozunde yukseltirler. Dahasi biat kulturu liderlerine canak sorular sorulmasini isteyen, sorulan sorulari kotu ya da iyi gibi ayiran senin gibi robotlar cikarir.

  29. Gun yukarida Togliatti’ya cevabinda olayi Bukharin’in sorgulandigi MK toplantisinda ki gulusmelerle ayni oldugunu soylemissin, sanirim sen o toplanti tutanaklarini okumamissin, baska yazarlarin dediklerini aktariyorsun. O toplnatida gulusmelerden cok kizginlik vardir, sonucta eldeki deliler sonucunda Bukharin daha tutuklanmadan bir cok seyi kabul etmistir. Bunlarin icinde darbe yapip Lenin’in tutuklanmasi da vardir. Bukharin daha sonra o toplantida kabul etmedigi cok az seyi kabul eder. O yuzden MK daki bir cok insan kizgindir, tutanaklara bu kizginlik hakimdir. Ha diyeceksin ki o zamanda millet lider bakip bakip kiziyordu.

    Ama MK tutanaklari tamamen baska seyler soyluyor. Oradaki ne kizginlik ifadelri ne de aradaki gulusmeler Stalin’e yalakalik yapmak icindir. Tutanaklara gore oradakilerin hemen hic biri Stalin’in Bukharin konusundaki yaklasimini kabul etmemekte bu konuda Stalin ve digerleri araindaki sert tartismalar olmaktadir.

    Toplantida uc hakim gorus ortaya cikar. Birincisi Yezhov ve cevresinin gorusudur, Bukharin hemen tutuklanmali ve idam cezasi ile mahkemeye gonderilmeli ve hemen kursuna dizilmelidir. O bir haindir. Yezhov aslinda Bukharin ekibindendir, Bukharin;in karisi ve Kruschev sonradan anilarinda Yezhov’u ovmuslerdir. Ama tutanaklarda Bukharin’in idami icin en cok ugrasanlardan birisinin Yezhov oldugu goruluyor.

    Ikinci goruse gore de o bir haindir, hemen tutuklanmali mahkemeye gonderilmeli ama idam edilmemelidir. Bunlarin bazilari bukharinci bilinen insanlar. Istedikleri o zamanki en agir hapis cezasi olan 10 yillik hapse carptirilmalidir. Bu grubun icindeki bazilari ise hapisin bes yil olmasini istemislerdir.

    Ucuncu gorus ise Stalin’in gorusudur ve Stalin bu konuda toplantida tek basina yalniz kalmistir. Stalin suclarina ragmen Bukharin’in tutuklanmasina karsi cikar. Onun partiden atilmasini ve gerekirse SSCB icinde surgune gonderilemesini ister ama tutuklanip mahkemeye verilmesine karsi cikar. Bunun politik olarak yanlis oldugunu soyler. Su anki ortaya cikan MK tutanaklarindaki durum bu. MK dan ise bir uzlasma karari cikar. Yani Stalin ve digerleri arasinda bir uzlasma karari. Digerlerinin istedigi gibi idam ya da hapis cezasi ile mahkemeye gonderilme karari yerine,partiden atilmalarina ve polisin olayi daha fazla sorusturmasina karar verilir. Bu yuzden Bukharin bir sene kadar cezaevinde kalir ve bir sene sonra mahkemeye cikar. Hatta cezaevinde iken yazdigi mektupta Stalin’in surgun opsiyonunu guclendiren taleplerde bulunur, ama ayni mektupta bazi yakin arkadaslarini satar. Bu bir sene de artik dengeler nasil degismisse hakkindaki suclamalar ve kabul ettikleri MK toplantisindan daha farkli olmamasina ragmen mahkeneye cikarilir ve idam edilir.

    Bu arada Stalin Bukharin’in suclu olduguna inanmaktadir. Zaten Bukharin’de bir cok seyi hem MK da hem de icerden Stalin’e yazdigi mektuplarda kabul etmektedir. Anladigim kadari ile Bukharin’in sucsuz olduguna inanan kimse yoktur ama Stalin Bukharin’in idaminin politik olarak yanlis olcagagi dusuncesindedir. Bahsettigim MK tutanaklari. Bu konuda arsivlerde calisma firsati verilmis bir kac rus yazarin hepsi de asagi yukari ayni seyleri soyluyorlar.

  30. sevgili ebru, insanlar neden bu kadar aptal olur biliyorum gerçekten…demirtaş “Gezi’ye darbe diyen kişiydi, değil mi?” diye sormuşsun…işte bu kötü ve aptalca bir soru. çünkü olmayan bir gerçeklik üzerinden bir soru soruluyor… sol maskeli faşistsiniz değil mi…

  31. Gün bey, sorulara yanıt vermeyip kaçak dövüşüyorsunuz. Bireysel değil, kurumsal dayanışmadan bahsediyorum. Ayrıca sizin aydınlık kürt hareketine ‘doğunun bozkurtları’ dedigi yıllarda oradaydınız. Velhasıl ‘bizler sömürge bir ulusun çocuklarıyız’, sizlerde ‘ezen bir ulusun evlatlarısınız…’

  32. soruyu soran muhabir açısından düşünün o gülüşmeleri..(belli meslekte yeni)..kendiniz o durumda kalmak ister misiniz….

  33. Senin derdin gun bir bomba dussun ama sadece kurtler ve tayyip ölsün sadece chp mhp odp tkp ve turevleri kalsin kurtler bizde variz dedikce sen kosende cildirip kuduruyon ama masa basinda kicini kasiycana ulusalcilarin arkasini topluycana bu kininin asil nedenini derdini soyle rahatla

  34. bu anlattıklarına çocuklar bile inanmaz. Yezhov, Stalin’in dürtüklemesi olmadan helaya bile gidemezdi. Yagoda ve diğerleri de öyle.

  35. buna da cevap cermemiy izninle. Merak ediyorsan Yarılma’yı ve Havariler’i oku.

  36. Muhabir arkadas, Demirtas’a RTE ile cumhurbaskanligi secimleri konusunda el atindan herhangi bir pazarlikta bulunuyor musunuz diye sorsaydi bu cok demokrat mazlum arkadaslarin tepkisi ne olurdu acaba?

  37. İsmini vermediği için kendisine ne şekilde hitap edeceğimi bilmediğim, benim neden bu kadar aptal olduğumu anlayamadığını belirten, sorumu “kötü ve aptalca” bulan, bu açıdan da altına yorum yazdığımız bu yazının eleştirdiği zihneyete anlamlı bir örnek oluşturan kişi, bir de beni olmayan bir gerçeklikten bahsetmekle itham ettiği için şu linki paylaşıyorum: http://www.youtube.com/watch?v=jPaDZ53cdkM Ve de “Gezi’ye darbe diyen kişiye” şu notu düşmek istiyorum: Darbeyi askerler yapar. Halk hareketine halkın hükumeti devirme isteğine arzusuna, hatta gerçekleştirmesine darbe denmez, sınıfın partisinin öncülüğünde ise devrim denir, değilse “turuncu devrim” benzetmesi yapılabilir, filan. Son olarak adını vermeden bana hakaret eden kişiye: Yine ve yeni bir seçim öncesi bağzı Kürt arkadaşların “Türk” Solu bıdıbıdısına girdiklerini, yapılmış, yapılan ve yapılacak en ufak eleştiriye üzerinde bir dakika düşünmek gereği durmadan malum ulusalcı, faşist vs. yaftalarını yapıştırmalarını görmek cidden üzücü. Evet, o topluluğun gülüşmelerinde yankılanan tam da bu tavır. Karşı devrimcidir.

  38. özgürlükçü

    utanmaz rezil adam ordaki topluluk dediklerinin yanından geçemezsin?????kendini ne sanıyorsun ????HDP-DEMİRTAŞ toplumsal muhalefeti itibarsızlaştırma komiseri olduğun her halinden belli?????büyük takımı tutmak için bahane arayıp penaltı icad eden şikeci hakime benziyorsun haddini bil???????devrimci hareketi itibarsızlaştırmaktan vaz geç devrimcilerin ve kadim bereketli toprakların mağdur halklarınbın tokatından kork????????

  39. Andrey Platonoviç Klimentov

    Oooo Gün abi tebrik ederim, yine Ahmet Vissariyonoviç Çugaşvili’yle bir polemik bulup papaz olmuşsunuz. Atışmalarınızı izlemek çok keyifli. Öyle sanıyorum ki Stalin-Buharin kapışmasında Buharin Stalin’i öldürtebilseydi, şimdi Ahmet en fanatik Buharinist olacaktı ve bu kez Stalin’in hain olduğunu iddia edecekti.

  40. Güzel bir yazı. Ay sonunu zor getiren ben, cumhurbaşkanı adayı demirtaş ın mal varlıgı ile gazeteciye yaptigi espri arasinda direk bir bag kurdum farkli bir şekilde çalışan zihnimle. Çok sevdigi bir atı yemisti dagda che. diktatörlügü yıkması için gerillanın beslenmesi lazimdi. Bir devrimcinin en muhim özelligi sevgi dolu kalbidir der aynı che. Bir tanimlama da benden devrimcilik adina; devrimci adam yürüme engelli insanin yanindayken saglam ayaklarindan utanan adamdir. Yasim 36. alti yasindan beri karikatur çizerim/mizah dergilerini okurum.bu otuz yilda Mizah hakkinda 3 sey ögrendim .ilki; mizah devrimcidir.ikincisi mizah cok ciddi bir iştir.üçüncüsü; edepsizligin basladigi yerde mizah biter. Bu arada yorumlardaki minik edebiyat dersi icin gün agabeye tesekkuru bir borc bilirim. İlk kez universite sinavina gircem seneye de:) dil bilgisi tartismalari kış uykusu filmindeki haluk bilginer le demet akbag in tartismalari tadindaydi kanimca. Yorumu mizahla bitirelim.komunist tekkelerin derneklerindeki toplantilarda sık sık “peki bu gerçekleri sokaktaki sıradan insanlara nasıl anlatacagız ?”diye laflar duyuyorum…
    ve eve gelene kadar gülup duruyorum super insanlara:) apocell in reklam yuzu selocan da o superlerden biri kanimca.Bir gun selocan şöyle bir sey dediydi meclisde; “bugün secim yarisindan önceki son gün,tüm partilerden arkadaslardan eger kalplerini kirdiysam özur dilerim.bu bir yaris”

  41. MK toplantisindan bahseden sensin, ben de o tutanaklarda neler yazdigini soyledim. Sen bu tutanaklari okumadin anlasildigi kadariyla, ufuruyorsun, bilmiyorsan niye oradan ornekler veriyorsun?

  42. Salonda Akit muhabirine gösterilen titizlik ve dikkat Birgün Muhabirine de gösterilmeli. Soru anlamsız ve saçma olsa bile salona oynayarak ve salonu bu oyuna davet ederek siyaset yapılmaz..

  43. okuduğumu söylersem… hem de üç dört ayrı kitaptan.

  44. sevgili ebru arkadaş, dinlemediğimden değil ama sen paylaştın diye yeniden dinledim selahattin arkadaşın konuşmasını. söyledikleri gayet açık, bu işi darbeye götürmek isteyen bir kesim vardı diyor, bu noktada bir tespit yapıyor ve isabetli de bir tespit. bunu görmemek için kör olmak gerekirdi. ama asla ve asla gezi bir darbedir demiyor, sadece bu işi farklı yerlere çekmek isteyenler olduğunu söylüyor. bu söylenenleri anlamamak için ya aptal olmak gerekiyor ya da gerçekten kötü niyetli bir türk solcusu(bu tabir bir tc’de olmalı, solun kürdü de türkü de olmaz ama bu söylemin altını fazlasıyla dolduruyorsunuz…devrimci hareketi bu tabirin dışında tutuyorum)olmak gerekiyor. hemde faşizme bulanmış bir türk solu…konuşmayı paylaştığınıza göre dinlemişte olmalısınız, bunun için siz iki kategoriye de dahilsiniz. (çıkarıldı. admin)..bir kerecik olsun içtenlikle ve samimice aynaya bakarsanız içinizdeki kürt düşmanlığını görmekte çok zorlanmayacaksınız.

  45. Ahmed yine yalanlariyla piyasada.stalinin kayip cocugu gurcu ahmed.samil bile ak partiyi bu kadar (çıkarıldı. admin) savunamaz.tutanakmis.kendi tutanak uydurup kendi yorumluyor.kivir ahmed kivir.stalin ihanete ugradi.ayni tayyip gibi.paraleller ele gecirdi devleti.safdil stalin.nasil safdillikse bi o hayatta kalmis.hayat iyileri odullendirir zaten.dimi ahmed.su ak partililerden su ozgurlukcuden farkin yok.kivir ahmed kivir.yandan.

  46. Sanırım bir “yarılmanın” eşiğine doğru ilerliyoruz. Kürt Ulusal Hareketi (KUH), çözüm süreci denen ‘şey’ (şey diyorum) ortaya çıktığından beri Türkiye sol hareketi ile bir tartışmaya girmiş durumda. Tabi burada KUH’nin hangi kanadı, solun hangi kanadı ile (nazikçe ifade edersek) münakaşa ediyor sorusu sorulabilir. KUH ve tabanı, çözüm çok yakınmışçasına kendilerine eleştirilerde bulunan solculara amiyane tabirle laf çakmaya başladı… Buradaki tartışmalardan takip ettiğim kadarıyla da bazı Kürt arkadaşlar ‘bizim çözüm sürecimiz var karışmayın bize, bunu eleştiren bize düşmandır, Kemalisttir Türk milliyetçisidir’ gibi fevri hatta dar milliyetçi söylemler içindeler. Tabi zemin sol olunca hakaretler ve aşağılamalar da yok sen milliyetçisin,ulusalcısın, sektersin, küçük burjuvasın vb. oluyor. Geçelim…

    Etrafı mistik bir sisle kaplı Çözüm Süreci kutusu sanırım tılsımını gösteriyor; Türkiye sosyalistleri ile KUH’yi bölüyor. Bazı Kürt arkadaşlar soldan gelen “yapmayın etmeyin Tayyip’in ipiyle kuyuya inmek tehlikelidir” uyarılarını, “yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, onca yıl bedel ödedik sen ne anlarsın, düş yakamızdan” çıkışları ile bastırmakta. İşte Tayyip’in görmek istediği manzaralar!

    Erdoğan yarın gider, iktidardan düşer veya çıkarları doğrultusunda süreç denenen “şeyi” unutup herkesi yüzüstü bırakır; o zaman ne olacak? Tabi ki elele kolkola mücedeleye devam edeceğiz. Hem de o böbürlenenler böbürlenmeyenler hep birlikte omuz omuza… Şimdi olduğu gibi…

  47. Biraz da biz Gun Zileli’ye bir seyi yakistiramayanlardan olalim, degil mi ama? Gun Zileli’ye bu yaziyi hic yakistiramadim. “Empati duskunu” bir yazi olmus. Yani fiziken diyorum. Gun Zileli kucukken empati kazanina dusmus. :p

    Birgun muhabirinin durumu kotu olabilir. Bu noktadan yola cikarak, yazida pek ifade edilmese de, ezilenler kendilerine guvenli hale geldiklerinde baskalarini ezecek hale gelebilirler uyarisi da dogru olabilir. Ama buradan cikacak bir sonuc olmali. Ki bu sonuc da, tipki “Tatava yapma”ci fikrin cogunluk olduklari ortamlarda HDPye oy verme cagrisi yapanlarla kendileri arasina asagilama yoluyla duygusal sinirlar yaratmasi gibi, Selahattincilerin en azindan bir bolumunun benzer metodlarla Ekmeleddincilere tavir yapmasidir. Nasil Tatava Yapma slogani, sol icinde simdilik anlamsiz ayrimlara, libidinal yatirimlara ve kirmalara neden oldu, ayni sekilde Selahattinciler de ayni yolda demektir.

    Buradan cikis yolu secimlerin onemsizligini, bunun ne Kurt halkinin ozgurlugunu ne de AKPnin gidisini saglamayacagini soyleyip, gulenler ve gulenleri ayiplayanlari tiye almak. Elestirel elesrinin elestirisi gibi bir sey. “Bu kadar kendinize guvenli olmayin beyler. Burada bir guc kibri var! Aman dikkat!” Ve Gun Zileli gibi dusunenlere ise “Bu kadar empatiyi ulusalcilar bize Tatava yapma! derken de gostermenizi beklerdik. O siralardaki asiri kendine guvenden kaynaklanan asagilama ruh halinin aynisi diger tarafa yapiliyordu. Tatava yapma! sozunde bile o muarizini dinlememe, soru bile sordurtmama kibri mevcuttu. Aman dikkat!”

  48. salak gibi link vereceğinize önce ne paylaştığınız anlayın..her ahmaklığa cevap yazmak zorunda bırakmayın bizi.

  49. Gun okudugunu soyluyorsan o daha da vahim. Nedeni su: Sovyet arsivleri 1990 sonrasi acildi ve 1996 sonrasi bir miktar arsiv yeniden kapatilmissa da 1937 Subat Plenumu tutanaklati hala herkese acik. BU tutanaklar bildigim kadari ile rusca da tam olarak yayinlandi ama ingilizcede arsivlerde arastirma izni verilen yazarlar arsiv tutanaklarini acikladilar. Bunlardan bazilari Getty gibi antikomunist ama CIA propagandasini elestiriyor, bazilari mesela Volgokonov gibi ( kendisi ordunun propaganda bolumunun basi idi, ve arsivlere ilk ulasanlardan birisidir) anti stalinist kapitalizm yanlisi kisiler, bazilari ise Rogovin gibi anti stalinist trockistler. Bunlarin hepsi yukarida verdigim bilgileri dogrudan alintilarla verir. Senin okudugun kaynaklar George Orwell ya da Arthur Koestler olmasin?bana sanki baska yazarlari okumamak icin yemin etmissin gibi geliyor da.

  50. Hedepe budur işte! Kürt hareketinin gölgesini kendi gölgesi sanan saray soytarıları, kendi hallerine ağlamak yerine kendilerinin antitezi olan bağımsız örgütlere b.. atarak yaşıyorlar. Eminim ki orada kahkaha atanların arasında bir tek Kürd-yurtsever genci bile yoktur, bu davranış biçimi Türk sol-liberallerine özgüdür.

  51. Gün Zileli sürekli kürtlerle ilgili olumsuz eleştiriler kaleme alıyorsun öyleki iyi bir şey olduğunda da sen yazıya dökünce içindeki nefret fark ediliyor merak ettiğim şey şu ne zaman kürtleri eleştiren tabi eleştirimi denir bu kadar masummu tartışılır baya bi okuyucu yorumcu topluyorsan yani yazın satılıyor iyi kötü dolaşıma giriyor sırf bundan ötürümü hep kurtlere karşı tutumun sabittir yani iyi bir şey yazsan yada o içindeki nefreti yazına aktarmadan yazsan yazın okuyucu toplamaz yorum almaz diyemi yazmıyon, yazi sitede yazılarını gözden geçir arkadaş kendine devrimci anarşist diyen bir insana özellikle kürtlerden bu kadar eleştiri geldiği halde kendini düzeltme adına hiç uğraş vermeyen sen neyin peşindesin, potansiyelini boşa harcıyorsun az biraz düşün en çok eleştiri aldığın konu hakkında düşün

  52. http://www.ajansafirat.com/news/guncel/rahsan-anter-kobane-ye-gitmeye-hazirlaniyor.htm

    Rahşan Anter Kobanê’ye gitmeye hazırlanıyor

    Kürt gazeteci yazar Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, Irak Şam İslam Devleti IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı günlerdir direnen Kobanê halkına destek amacıyla Kobanê’ye gitmeye hazırlanıyor.

    Türk devletine bağlı JİTEM elemanları tarafından 1992 yılında katledilen Kürt bilgesi gazeteci yazar Musa Anter’in 66 yaşındaki kızı Rahşan Anter, Kobanê halkının yanında olmak için önümüzdeki hafta sonu kente gideceğini açıkladı. Uzun yıllar İsveç’te yaşadıktan sonra geçtiğimiz yıl Türkiye’ye kesin dönüş yapan Rahşan Anter, Kobanê IŞİD çetelerinden temizlenene kadar orada kalmak istediğini söyledi. . Rahşan Anter, tüm Kürtleri de Kobanê’de halkının yanında yer almaya davet etti.

    “KOBANÊ ÇETELERDEN TEMİZLENİNCEYE KADAR…”

    “Babam yaşasaydı Kobanê’ye herkesten önce giderdi’’ diyen Rahşan Anter, Kobanê’nin Kürt halkının onuru olduğunu kaydederek, Kobanê’nin sonuna kadar savunulması gerektiğini vurguladı. Rahşan Anter, Kobanê çetelerden temizlenene kadar orada kalarak Kürt halkı ile birlikte direnmek istediğini de ifade etti.

    “TÜM KÜRTLER ONURUNA SAHİP ÇIKMALI”

    IŞİD çetelerinin Kürt halkını katliamdan geçirmeyi hedeflediğini hatırlatan Anter, uluslar arası kamuoyunun bu konudaki sessizliğine de tepki göstererek “Ancak Kürt halkı onuruna sahip çıkacaktır. Kobanê düşmeyecektir. Kürt halkını Kobanê’de halkının yanında direnmeye davet ediyorum” dedi.

    “ENGELLEMELER BENİ VAZGEÇİREMEZ”

    Hafta sonu İzmir’den bir grup arkadaşı ile birlikte Kobanê ile dayanışma amacıyla kurulan Birecik’e bağlı Ziyaret köyündeki çadırlara gideceklerini belirten Anter, oradan da Kobanê’ye geçeceğini ve engellenmesi durumunda geçmekten vazgeçmeyeceğini kaydetti.

  53. Kürt gazeteci yazar Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, Irak Şam İslam Devleti IŞİD çetelerinin saldırılarına karşı günlerdir direnen Kobanê halkına destek amacıyla Kobanê’ye gitmeye hazırlanıyor.

    GÜN ; SEN DE GİTMEYİ DÜŞÜNDÜN MÜ HİÇ ?

    70 LERDE FİLİSTİNE GİTMEYİ DÜŞÜNÜYORDUN HERHALDE!

  54. Kobanê anneleri tabur kurdu
    Kobanê anneleri, bölgelerini IŞİD çetelerine karşı savunma amacıyla silahlanarak ‘Şehîd Jîn’ adında tabur kurdular.

    GÜN SEN KRTLER AKP Yİ DESTEKLEYECEK DEMİŞTİN DEĞİL Mİ.BU TABUR DA AKP Yİ DESTEKLEYECEK DİMİ

  55. GÜN ,EBRU … VS SOLCU ANARŞİST MAOCU FOKOCU GOŞİST KEMALİST ENVER HOCACI İPLİ İPSİZ BİLİMUM TÜRK SOLUYLA YAŞAMAK ZORUNDA MI KÜRTLER ,DÜŞÜN YAKASINDAN.
    SENLE YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİL GÜN ANLA ARTIK.
    KİMLİK KRİZİNİZİ KÜRTLER ÜZERİNDEN MANÜPLE ETMEYİ BIRAKIN.
    KÜRTLER AYRILACAK BİR GÜN SEN EBRU TÜRKEŞ TAYYİP PERİNCEK …VS KENDİ ARANIZDA SAĞCILIK SOLCULUK OYNARSINIZ ARTIK.

  56. GÜN KÜRTÇE BİLİYORMUSUN ?

  57. Hayır, neden sordun?

  58. Ben Kürtler AKP’yi destekleyecek demedim. Kürt ulusal hareketi böyle bir eğilim gösteriyor dedim. Sözüm devrimci Kürtlerden dışarı. Leyla Zana’ları, Sırrı Sakık’ları gördük, neler yapıyorlar. Ayrıca Kürt ulusal hareketi içinde de bu eğilime tepki olduğunu biliyorum.

  59. eleştiriye tahammül edemeyen bir hareket her şeyden önce kendini bitirir.

  60. BEN TÜRKÇE BİLİYORUM DA

  61. bu konuda benden üstün olduğun muhakkak. Ama bildiğim kadarıyla Kürt çocuklarına Türkçe okullarda zorla öğretilir, bunu onaylamam mümkün değil. Sen gönüllü olarak öğrendiysen mesele yok. Keşke ben de zamanında Kürtçe öğrenseydim, bunu yapmadığıma pişmanım açıkçası.

  62. Senin taktik belli her secim oncesi chp alsin diye kurtlere karsi kampanya beyinsiz o kadar soruyolar cevap ver bu nefrettin niye kobanede gazzede insanlar oluyo sen bunlara karsi cikacana tayyip cumhurbaskani olmasin derdindesin senin gibileri gordukce insallah olsun diyorum boyle bok yoluna gidin

  63. İHD, Habitat 2 Konferansının İstanbul’da yapılması sırasında yayımladığı,”Habitat 2 Alternatif rapor, eşit, özgür, ayrımsız yerleşim hakkı” başlıklı çalışmanın 11. sahifesinde, 1 Mart 1996 itibariyle boşaltılan köy sayısını 2657 olarak bildirmektedir.(4)
    İnsan hakları örgütleri zorla yerinden edilen nüfusu çoğu kez “3 milyonun üzerinde” ya da “üç milyon civarında” diye ifade etmektedirler.

    GÜN SANA ZAHMET SİTENDEKİ EBRUYA BİR SOR HEÇ KÖYÜ BOŞALTILMIŞ MI.BU ARADA SENİN KÖYÜN VARMI VEYA BİR VATANIN VARMI?

  64. İsveç gazetesinden Kürtçe yayın
    MURAT KUSEYRİ – STOCKHOLM 18.07.2014 07:01:46
    İsveç’in güneyinde yayımlanan 330 bin tirajlı Sydsvenskan Gazetesi Eylül ayında yaopılacak yerel seçimler öncesi aralarında Kürtçe’nin Sorani ve Kurmanci lehçelerinin de bulunduğu 14 dilde yayın yapmayı kararlaştırdı.

    1 Eylül tarihinden itibaren gazetede seçimler ile ilgili çıkan haberlerin tamamı bu dillere çevrilerek yayımlayacak. Gazete yöneticileri bu sayede dil bilmeyen göçmenlerin seçimlere katılan partilerin politikaları ve İsveç’teki gelişmeler hakkında bilgi vermeyi ve göçmenler arasında seçimlere katılımın artırılmasını hedeflediğini söylüyorlar.

    GÜN SORU SORUYORUM,GÜLME İŞİNİ SONRA YAPACAM

    ELİN GAVURU KÜRTÇE YAYIN YAPACAKMIŞ,SEN HEÇ KÜRTÇE YAYIN YAPMAYI DÜŞÜNDÜN MÜ?

  65. GÜN SENİN ARTIK KÜRTÇE ÖĞRENMENİN KÜRTLER İÇİN BİR DEĞERİ YOK.

    SENİN İÇİN BİR DEĞERİ OLURMU BİLMİYORUM AMA BUNUN DA KÜRTLER İÇİN BİR DEĞERİ OLACAĞINI SANMIYORUM.

  66. Gün abi selam,
    Togliatti için neden yalaka dedin? Öğrenmek için soruyorum

  67. bir dil o dili konuşanlar açısından bir değeri olması için öğrenilmez ki. Sadece kendim için demiştim. Kürt edebiyatını okurdum, Kürdistan’da, insanlarla doğrudan kendi dillerinde konuşurdum, örneğin Leyla Zana’nın RTE’nin işbirlikçisi olduğunu anlatırdım 🙂

  68. Togliatti, Stalin döneminin bütün suçlarına aşağı yukarı ortaktır. Sonraki dönemde de Kruşçev’e yaklaşmıştır. Yani kim iktidardaysa onun adamıdır. Onun için dedim.

  69. yollarsanız sevinerek koyarım siteye.

  70. Hatta Kürtçe bir yazılar ve makaleler bölümü de açarım.

  71. benim köyüm de vatanım da yok. Zaten askere gitmediğim için on yedi yıl önce T.C. vatandaşlığından da atılmıştım. Gerçi atılmasaydım da yine vatanım olmazdı. Ben vatansızlığı benimsemiş biriyim. Bütün dünya benim vatanım kısacası.

  72. aynı yerden bakmışız. tuncay bakırhan’ı arıyorum ://

  73. gün; senin adam döktürmüş gene. tayyip olasın da kim olursa olsun hatta ekmeleddin olsun demeye devam ediyon mu.

    boş ver sen ama meleklerin cinsiyetini şakalaşıp şşakalşmadığını gülüp gülmediğini yazmaya devam et.böylesi senin için daha konforlu nede olsa hem insanların dikkatini tatava yapma yanlışından da başka tarafa çelmiş olursun he de

    Ekmel beyin Kürtçe, kürtaj, Halkevleri ve vicdani ret konusundaki düşünceleri – Kutay Meriç
    Kutay Meriç 19 Temmuz 2014

    Allah CHP’yi başımızdan eksik etmesin. Böyle bir adayı bulup da başımıza getirmeye çalıştığı için ne kadar şükretsek azdır. Sonuç itibariyle CHP’ye genel başkan seçmiyoruz!

    Kılıçdaroğlu ne demişti, Ekmel beyi bir tanısanız seversiniz. Ekmel bey konuştukça tanıyoruz. Ekmel beyin memleketin önemli sorunlarına dair görüşleri konuştukça ortaya çıkıyor. Konuşması da lazım, o bir cumhurbaşkanı adayı. Vazo seçmiyoruz ki!

    Ekmel bey Taraf gazetesinde Tuğba Tekerek’in yaptığı röportajında konuştukça kendisini daha bir itici bulacağımız sözlere imza atmış.

    Röportajın en önemli konusu Kürtçenin eğitim dili olup olamayacağı. Sonra kürtaj, Türk Ocakları, vicdani red, Ekmel hoca döktürmüş.

    Eğitim dili olması için 100 yıl gerekli

    Bir dilin bilim dili olması için 100 yıl geçmesi gerekir demiş. Demek ki Türkçenin bilim dili olmasına şunun şurasında 9 yıl kalmış.

    Gerçi Ekmel bey, 1923 dil devrimi meselesine de karşıdır. Bir başka açıklamasında “dil konusunda Osmanlı mirasının bugün için değer ve geçerliliğini bir daha düşünmemiz” gerektiğini vaaz eder Ekmel hoca. ‘Özgürlük’, ‘uygarlık’ ve ‘bağımsızlık’ gibi Türkçeleştirmelere de karşıdır. Onun yerine TDK büyük Türkçe sözlüğe göre Arapça kökenli olan hürriyet, medeniyet ve istiklal demeliymişiz.

    Ekmel bey, çeşitli açıklamalarında sıkça anadilin engellenmemesi gerek diye konuşup duruyordu. Meğer kastettiği şey insanların aralarında Kürtçe konuşmasının yasaklanmasıymış. Be birader onu da yasaklasaydınız da başka dil bilmeyen milyonlarca Kürt sessiz tıp oynasaydı. Biri bu adama Kürtçenin insanların kendi arasındaki konuşma-anlaşma dili olarak konuşulması meselesinin bu ülke gündeminde olmadığını anlatmalı.

    Mesele, Kürtçe eğitim dili olacak mı olmayacak mı? 40 yıldır süren savaşın en temel meselesinde Ekmel beyin tasavvuru bu kadar. İlkokul çocuğu düzeyinde tek dil, tek bayrak, tek devlet nakaratının tekrarından ibaret. Ama yinede tebrik etmek gerek. Kendisini destekleyen MHP’ye göre ileri bir noktada. MHP, ırkçılık yapayım derken Kürtçe kelime kullanan Fethiye belediye başkanını daha geçenlerde partiden atmıştı.

    Ekmel beye göre anadilde eğitim rasyonel değilmiş. Kürtçe eğitim dili olamazmış. Ekmel’e göre “Türklerle Kürtler 1000 senedir bir arada yaşıyoruz, etle tırnak gibiyiz”mişiz. (Ben bu et tırnak hikayesini 35 yıldır birilerinden hatırlıyorum ama…) Bir dil farklı diye husumet üretilmemesi, ilk önce Kürtçenin edebiyatta falan kullanılıp geliştirilmesi gerekliymiş. Birisi bu adama bütün romanlarını Kürtçe yazmış Mehmet Uzun’un romanlarını hediye etsin de tartışmanın düzeyini biraz olsun yükseltebilelim.

    Her ne kadar Türk dil devrimine de karşı olsa da sormak gerek. 1928 yılında harf devrimi denilen atılımla bir gecede okuma yazma oranı sıfırlanmadı mı? Osmanlıcadan Türkçeye geçiş ve okuma yazma oranının yükselmesi, öğretmenlerin yetiştirilmesi o günkü şartlarda acaba kaç yıl aldı. Bugünkü şartlarda kaç yıl alırdı?

    Ama Ekmel gibi Türk ırkçısına bunu anlatamazsınız. Türk ırkçısı, hele kendisinin çok şey bildiğini sanıyorsa dünyanın en tehlikeli insanıdır. O mülayim sıfatın altını kazıyın altından bir canavar çıkması an meselesidir.

    Türk Ocakları’nın mal varlığı

    Yine Tekerek’in röportajından öğreniyoruz. Ekmel bey, “bir vatandaşın “Gayrimüslüm vakıflarının malları veriliyor, Türk Ocakları’nınki verilmiyor” çıkışını “Her ikisi de verilmeli” şeklinde yanıtlamış. CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na sormak gerekli; adayınızla aynı görüşte misiniz? Atatürk’ün ırkçı görüşlere savrulduğu için kapattığı ve mülklerini yerine kurduğu Halkevlerine devrettiği Türk Ocaklarının mallarını mülklerini geri verecek misiniz? 1951’de Demokrat Parti’nin kapattığı Halkevleri ve mallarının mülklerinin iadesi konusunda sizin ve adayınızın görüşleri nelerdir?

    Vicdani ret konusundaki görüşleriniz? O ne?

    Tuğba Tekerek’in, Vicdani ret konusundaki sorularına veremediği yanıtlardan anlaşılıyor ki, Ekmel bey vicdani ret konusunu ilk defa duymuş. İtiraf ediyor, bu konuda bilgim yok diye. Ekmel beyin zihin dünyasıyla biraz daha uğraşılsa hiçbir demokratik hak hukuk konusunda bir fikri olmadığı gibi ilk defa duyduğunu görebileceğiz.

    Allahın verdiği canı Allah alır

    Ekmel bey, sokaktaki sıradan dinci gericiden farklı hiçbir şey söylemediği bu konuda, yorum yapmaya bile gerek olmayan Taraf gazetesine verdiği röportajdaki cümleleri aşağıdadır.

    T.Tekerek: Kürtajla ilgili kadınların “Benim bedenim benim kararım” sözüne bazı dindarlar karşı çıkıyor. Siz ne diyorsunuz?
    E.İhsanoğlu: Din insanın inancıdır, pazarlık meselesi yapılamaz. İnanıyorsanız, ona göre hareket ederseniz. Başkası farklı düşünüyorsa, o onun görüşüdür. İnançlı bir insansa, çocuk alma konusunda dinin tespit ettiği ölçüler vardır. Ruhun oluşması meselesi var. Ben bunu ezbere bilmiyorum, yanlış bir şey söylemek istemiyorum. Herkes bu konuda saygılı olmalı. İnanç meselesi ve hayat meselesi … Verilen canı, insanın alma hakkı var mıdır? Ben size soruyorum: Allah’ın verdiği canı, siz alabilir misiniz? Bunu da sormak lazım, değil mi?

    Ekmel’in kadın düşmanı bu görüşlerini AKP’li ya da değil herhangi bir gerici-muhafazakarın yaptığı açıklamalarla karşılaştırın. Arasında hiçbir fark göremeyeceksiniz.

    Ekmel beyin, Halide Edip Adıvar’ın eşi Türkiye’nin ilk bilim tarihçisi Dr.Adnan Adıvar’ın Osmanlı’da bilimin gelişimini dinin engellediği, bilimin gelişemediği yolundaki görüşlerini çürütmek için neden yıllardır uğraştığını, bu konuda kitaplar yazdığını ayrıca tartışmak gerek ama yeri burası değil. Artık bir dahaki yazıya.

    Allah CHP’yi başımızdan eksik etmesin. Böyle bir adayı bulup da başımıza getirmeye çalıştığı için ne kadar şükretsek azdır. Sonuç itibariyle CHP’ye genel başkan seçmiyoruz!

  74. gün bize tatava yapma bas geçin güzellikleriyle ilgili bir yazı yazsana nolur

  75. çok ama çok merak ediyurum. eleştiri yapmak yerine hakaret edenler hatta bunu küfüre vardıranlar neden takma isim kullanır. mesela anonim rumuzlu arkadaş gibi.

  76. İhsanoğlu’nun kürtajla ve Kürtçe anadilde eğitim hakkıyla ilgili görüşleri tipik muhafazakâr devlet söyleminin tekrarıdır ve bir rezalettir.

  77. Sezdiğimiz ama bilmediklerimizi öğreniyoruz… Boykot için daha somut veriler ortaya çıkıyor…

  78. Zorunlu hatırlatma

    https://www.youtube.com/watch?v=RBSWByxHs5g
    “Değerli arkadaşlarım, benim milletimin dili tektir”

    http://youtu.be/DVhDzRM4cXc?t=45s
    “Kürtajı cinayet olarak görüyorum”
    “Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum”

  79. ilber ortaylı kendisine soru soran kanal24 muhabirinin yüzüne bakıp “ay ne bok bir kanal bu!” dediğinde gün zileli buna da elbette karşı çıkmıştır, tutarlılık açısından. ama bunu memnuniyetle paylaşan solcular oldu.

    birgün muhabirine gülünmesi hoş olmayabilir ama muhabirin sorusunun içeriği çok daha vahim. gülünmeseydi ağlanması gerekecekti.

    demirtaş’ın cevabı güzel olmuş. “bir gün gazetesi’ydi değil mi?” diye imâlı bir giriş yapması da hoş ve anlamlı. az kelimeyle anlatmak hep daha etkilidir.

    gülenleri yalakalıkla suçlamayı akletmekse, çokça peşin hükümlü ve kararını vermişlikle ilgili. yalaka ithamı ağır ve haksız.

    birgün gazetesi’nin solcu lafazanlık altında ekmeleddin’e fit olan ideolojik çürümüşlüğü üzerine tartışmayı sürdürmek gerekirken, hanım gazeteciye ne kadar ayıp edildiğine dikkat çekmek de ideolojik bir içerik taşımaktadır elbette.

    seçimlerde boykotu savunan, ama ikinci turda ekmeleddin’e yeşil ışık yakan bir anarşist(!) ideolojinin anlamlı hassasiyeti… 🙂

  80. Yeni Şafak’tı değil mi? 🙂

  81. "yeni şafak" değil, ama...

    esprin güzel. ama hayır, yeni şafak değil elbette. “yeni sol” diye henüz çıkmamış ve bu gidişle muhtemelen hiç çıkmayacak bir gazetedenim. 🙂

  82. RTE Zaman muhabirine nasıl davranmıştı? Daha adil!

    Marcel Proust yazıyordu. Bir soylu’nun oğlu arabacıya kızıyordu. O bunda bir eşitlik, bir muhataplık görüyordu. Gerçek “soylu” muhatap olmaz! Duygusal bir tepki uyanmaz ve göstermezdi “aşağı” sınıf adamlarına…

    SD ile muhabir arasında muhatap oluşta bir eşitlik yoktu… Tepedeydi o adam… Oradan o “toy” muhabire müstehzi bir eda ile baktı sonra da seyircilerden bu edası için onay istedi. Verdiler; tam da istenildiği gibi…
    Bu gidiş hoş değildir! Muktedirlerin yürüyüş yollarına dalmışlar; umarım farkına varırlar…

    Videoyu izledim.
    Apaçıktı. Bir aşağılama vardı. Vakarlı bir reddediş değil! Politik bir karşı duruş değil. Küçümseme, önemsizleştirmeye ait bir yüzde taşınacak çizgiler ve bakış orada görünüyordu. Bu iktidar ve güç yolunda mesafe almışlara ait bir haldir!
    Bu “görüntüyü” göremeyenler ve görmek istemeyenler vardır. Göremeyenler o iktidarı paylaşanlardır. Görmek istemeyenler fazla iyi niyetliler ya da insan ruhuna ait süreçlere hakkını vermeyenlerdir.
    Yazık, ben de üzüldüm. O’na yakışmadı…

  83. Dinçer Dikmen

    Hocam eleştirinizin ağır kaçtığını düşünüyorum. Ben “Birgün’dü değil mi?” sorusundan sonra gelen gülüşmelerle birlikte Demirtaş’ın yüzünde beliren ifadenin “üzüntü ve hayal kırıklığı” olduğunu düşünüyorum. Belki de muhabirin sorusundaki örtülü Ekmelettin övgüsüne şaşırmış olabilir. Gülüşmeler olmasaydı daha iyiydi ama dikkat eden bazı sosyalist arkadaşlardan gelen Demirtaş eleştirileri Oda Tv linki ile beraber yapılıyor. Demek istediğim ,bir süredir bu arkadaşları Erdoğan’dan çok aynı ulusalcılar gibi Demirtaş’ı eleştirmekteler. Bu nedenle yazınızın ağır olduğunu düşünüyorum.Sevgi ile kalın

  84. “Ideolojik curumusluk” terimini kullanmak gibi ya nukleer savas oncesi mutlu gunlerde kalmis solcularin yapabilecegi konusmalari yapan ya da solcular boyle konusur diye varsayip onlari bu sekilde taklit eden sagcilarin diliyle konusan, ama yine de kendini “yeni sol”cu olarak goren biri oldugunu iddia etmek icin, bilimkurgu filmlerindeki filmin sonunda en adi insan cikan bastaki komik tip olmak gerek. Ama ama. Ozgurlukcunun yanina yaylan. “Ideolojik curumusluk”, “halkin tokati”, “Thor’un cekici”, “Dis kapinin mandali”.

  85. Gaza olayi hakinda ne sacmalayacaksiniz merak ediyorum..

  86. Dinçer, eleştiri zaten genelde ağır kaçan bir şeydir. Önemli olan, ağır da kaçsa hafif de kalsa herkes kendine düşen payı çıkarırsa hiç değilse yararı olmuş olur. sevgiler.

  87. Fikret Başkaya’nın yazısı yayınlandı sitede.

  88. merak edilen bir yazar olmak iyi bir şey.

  89. Okudum. Yazi sacma degil.. sacma sapan..

    Emperyalzm deniyor baska bir sey yok.. Anlatilanlarda ayni dinciler uydurmalari gibi..
    Onlar Dincilige bizimkinlerde sermayeye dayandiriyor..

    Yazi basligida yazarin kendisine uymus.. Neden bahsedilildigini bilmek?..

    bunun icin su sorulari gözönunde bulundurulmali;

    1.) Arab ülkelerin Devlet,ülke olarak yasam Hakki varsa israillerinde vardir! Tartisilmaz..

    2-) Eger yasam hakkini Kabul edersen kendi güvenliginide ,kendi savunmasini mesru görmelisin!..

    3-) Israili hic bir zaman saldirmamistir.. Kuruldugundan an arablarin ( Filistinlilerin degil) saldirisina ugramistir..

    4) Simdiki savastada savasi hamas 1 aydir süren füzelerle baslatmistir..

    Israili 3 genc ölürürüldügünde Hamascilar da bir tik olmazken tersine 1 filistinli Israelde öldürüldügünde suclular yakalanmis,cezalandirmak üzere tutuklanmistir..

    O bölgede,Türkiyede dahil Israel tam bir medeni bir devletdir.. Bölge icin büyük bir nimetdir..

  90. Neden bu arab devletleri bu israilin kurulmasina karsiydilar?

    Söyleyimm.. Cünkü,Krallikla,züppelikle yönetildigini anlayacak kendi milleti.. En cok rahatsiz eden de bu gercek.. Tabiki dini kullanacak..

  91. Gun Zileli selahattine karsi iftiralari ve gercekleri harmanlayip iftiralari gercekmis gibi gosteren bu tur yazilarla ayni yerde durmamali.

    http://www.tahahaber.com/haber/5847-bir-alevi-den-demirtas-a-acik-mektup

  92. Verdiğin linklere baktım aklıma Fikret Başkaya hocanın çok kullandığı bir söz geldi ” istisnalar kaideyi doğrulamak içindir” şimdi cevap alabilir miyim soruya

  93. kusura bakma, soruyu yeniden sorabilir misin?

  94. GÜN GENEL TABLOYA BAKMADAN VE İSRAİLİN GAZZE SALDIRISI İŞİDİN KOBANE SALDIRISI VE DİĞER GELİŞMELER DİKKATE ALMADAN TOTODAN ADAM SEÇ GİBİ BİR YAKLAŞIM İÇERİSİNDESİN.ÖNEM DERECESİ ZAYIF YAKLAŞIMLARI ÖN PLANA ÇIKARARAK MESELEYİ ÇARPITIYORSUN.TARTIŞILMASI GEREKEN BU YEREL BÖLGESEL VE ULUSLARARASI DÜZLEMDEKİ DEĞİŞİMLERLE BİRLİKTE ALINDIĞINDA HDP NİN ADAYINI DESTEKLEMEK DOĞRU BİR TERCİH.ÖNCELİKLER BUNU ORTAYA KOYUYOR.MELEKLERİN CİNSİYETİNİ TARTIŞMAK BU GÜNÜN MESELESİ DEĞİL ORTADOĞU YANGIN YERİ VE SOLCULAR NEYLE UĞRAŞIYOR.SORUMSUZLUK.

  95. isine gelmeyince istisnami oluyor zagros.bir insani ne yapinca kurdlerden nefret etmis sayacagini soyle.soru sorma sen cevapla.gun adam sana kurdlerden nefret ediyorsun dedi.sende yazilarini verdin.adam onlar istisna deyip yine nefret ettigini iddia ediyor.adam milliyetci.nato kafa.

  96. “yukardaki yorumu ve içindeki soruyu aynen kopyalıyorum”
    Gün Zileli sürekli kürtlerle ilgili olumsuz eleştiriler kaleme alıyorsun öyleki iyi bir şey olduğunda da sen yazıya dökünce içindeki nefret fark ediliyor merak ettiğim şey şu ne zaman kürtleri eleştiren tabi eleştirimi denir bu kadar masummu tartışılır baya bi okuyucu yorumcu topluyorsan yani yazın satılıyor iyi kötü dolaşıma giriyor sırf bundan ötürümü hep kurtlere karşı tutumun sabittir yani iyi bir şey yazsan yada o içindeki nefreti yazına aktarmadan yazsan yazın okuyucu toplamaz yorum almaz diyemi yazmıyon, yazi sitede yazılarını gözden geçir arkadaş kendine devrimci anarşist diyen bir insana özellikle kürtlerden bu kadar eleştiri geldiği halde kendini düzeltme adına hiç uğraş vermeyen sen neyin peşindesin, potansiyelini boşa harcıyorsun az biraz düşün en çok eleştiri aldığın konu hakkında düşün

  97. Ben HDP’nin adayını desteklemeyin demedim ki. Hatta isteyenler verebilir, iyi olur da dedim. Yani üç aday içinde en olumlu gördüğüm Demirtaş yine de.

  98. bu sorudan çok yargı ama yine de cevaplayayım. Hiçbir milliyete karşı önyargım olamaz, saçma bir şey bu. Önyargısı olanlarla da mücadele ettim bugüne kadar. Kürt ulusal hareketini eleştirmemin nedeni onlarda özgürlükçü bir potansiyel görmemdir. Kısacası arkadaşım, yine beylik bir cümleyle cevap vermiş olayım: Dost acı söyler. Olumsuz eleştiri diye de bir şey yoktur. Eleştiri zaten olumsuzdur, ismi üstünde.

  99. E.E. AYBASOGLU

    Beşikçi hocamın yıllar önce söylediği bir söz vardır bilirsiniz: “Kürt aydını Türk aydının kötü bir kopyasıdır” Aslında yazınız hakkında birşeyler yazacaktım ama yorumlara baktımda eleştiriyi saldırmak derecesine getiren Kürt aydınlarına(!) bir iki cümle yazayım dedim..:) Halkların Demokratik Partisi kurulurken ben çok umutlanmıştım nihayet Kürtlerin ve Türklerin birlikte olabileceği bir partisi olacak demiştim..Sonra…HDP’yi BDP’leştirdiler…Proje müthişti “Demokratik Ulus” projesi…Şark Islahat Planı’nın güncellenmiş hali olan bu proje Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devletine entegrasyonundan başka bir şey değil.. CB seçimleri ile Demirtaş’ın adaylığı gündemde..Türk Solu için ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir şey değil Demirtaş..Ve tarih Demirtaş’ı şöyle yazacak..; “Kürdistan’ı kurmaya çalışırken TC’ye CB aday adayı oldu”

  100. Gun senin siteye zamaninda musallat olan ak parti polisi icerdemidir simdi?ne dersin.

  101. kim bilir? Re zamandır sesi çıkmıyor ama…

  102. Birsey biliyor sanilayim diye bende biraz tarihten baslayim..

    Osmanli haydutlarinin hosuma giden bir yanida,bilim,ticaret,sanat gibi konularda kendi milletini hice saymis baska milletlere sarilmistir..
    Konu sadece yahudilere bu ayricalik vermesi yle degil.

    Misiri isgal etmesiyle dilinide hicte sultanligina yakismayan türkceyi bir tarafa atip arabcalandi..
    Bir Sultan hicde fukara halkin dilini konusrmuydu?! olmazdi..

    Bunu Carlarda rusyada yapti.. Rusca zavali,fakir köylü diliydi.. saraylarda bati dili konusuldu.. Hani rusca edebiyat,kültür diliydi? yok ,asagilik milletin asagilik diliydi..

    Bunlari anlatmamin nedeni; arab arkadslara dedigim gibi..

    Ortadogu ,Tr de dahil tüm arab ülkelerini israil yönetecek bak sen ozaman gelismege..Adamlar cölü neye cevirdilerse sizlerde bu bölgeyide dünyanin en iyi bölgesine cevirirler..

    Hakli degilmiyim?

  103. Basit bu sitedeki yazılara göz gezdir sorduğun cevabını alır sınırları çizilemeyen ama farkına varılabilen bir soru @anonim. Gün benim yorumuma 2 link veriyorsa sorun sırıtıyor zaten bu sitede ne çokk yazı var 2 tanesiyle benim yorumum boşa çıkacaksa zaten dediğim gibi istisna olur.

  104. başka bir sürü var ama hepsini versem sen onlara da bir kulp bulursun. Kısacası, sana ispatlayacağım bir şey yok arkadaşım.

  105. soruya gelince,
    ?ilk turu gecemezlerse ikinci turda kimi destekleyecekler? diger adaylara da sorulursa belki, yine kotu bir soru ama iste belki.
    ki duymak isteriz, o kisiye sorulsun, ikinci turda ekmeli mi destekler demirtasi mi

  106. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve SOL – Emir Yıldız
    24 Temmuz 2014 Perşembe 14:30:40

    Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda solun tutumu üzerine bir süredir –özellikle sosyal medyada- epey fırtına kopartıldı. Bir tür goygoyculuğa dönüşen bu tartışmalara laf yetiştirme merakında değiliz. Ancak bu süreçte de kendini gösteren kafa karışılıkları konusunda bazı noktalara değinmekte fayda var.

    I
    Sola yönelik tartışmalar çoğunlukla oy tutumuna kilitlenmiş durumda. Kime oy verileceği üzerinden kıyamet koparılıyor! Bu durum her şeyden önce karşı karşı olduğumuz durumun gerçek niteliğini de gizliyor.

    Bugün, bir seçimde değil, olağanüstü koşulların ürünü olan bir plebisitte oy kullanılacak. Plebisitde bir şeyin kabulü ya da reddi için ‘evet’ ya da ‘hayır’ denir. Erdoğan’ın sınırlarını –barajlarla- önceden belirlediği ve devletin stratejik kurumlarının gücüne dayanarak gerçekleştirdiği bu oylama ile –kendi deyimleriyle- yeni bir devletin kuruluşunu ilan etmeye çalışıyor.

    Bu gerçeklik içerisinde mezhepçilik temelindeki faşist politikalarla halka karşı açık savaş yürüten, MİT’ten medyaya elindeki araçlarla toplumu tümüyle teslim almaya yönelen bu gidişatı daha büyük güçle sürdürmeye çalışan Erdoğan ve Partisi oylanacak. Belirleyici olan bunun karşısındaki tutumdur.

    II
    Normal bir seçim varmışçasına adaylar üzerinden sürdürülen destekleme-desteklememe tartışmaları tüm toplumsal muhalefet güçlerinin asıl enerjisini yöneltmesi gereken yönü de saptıran bir kafa karışıklığını ortaya çıkarıyor.

    Bu kafa karışıklığı da yeni değil. Sözde radikallikle Erdoğan ve AKP’nin rolünü sıradanlaştırıp onun yerine mistik bir anti-kapitalizm ve devlet-sistem tartışmaları konuluyor. Geçenlerde birisi bu tartışmalardan bunalmış olsa gerek ki ‘devlet dediğiniz herhalde Mars’ta filan olmalı’ diye yazmıştı. Durum birazcık böyle!

    Erdoğan’ın neredeyse –bir menfaat şebekesiyle birlikte- aile-şirket devlet haline geldiği yerde halen ondan ayrıştırılmış bir devlet ve kapitalizm karşıtlığı üzerinde kurulan siyaset düzenin temel gücüne karşı mücadeleyi önemsizleştirerek, tali olana karşı mücadeleyi öne çıkarıyor. Bugün keskin bir sistem karşıtlığı altında çokça yapılan yanlışın temelinde bu var.*

    Haziran direnişi ile birlikte iktidar blokunda dağılma sonrasında AKP’nin kurucu-tarihsel misyonu ve yönetme gücü zayıflamış olsa da hakim sınıflar içerisinde temel güç olmaya devam ediyor. AKP, düzen içi ya da düzen dışı bir alternatifin olmadığı koşullarda başat konumunu korayarak bu krizi kendi lehine çözmeye çalışıyor.

    Bu geçiş dönemi içerisinde Haziranla birlikte gelişen büyük direnme potansiyelinin AKP eliyle geliştirilen yeni statükoyu-düzeni aşacak bir anlayışla mücadeleye sevkedilmesi ancak –doğru bir politikayla- bu mücadelenin en ön safına geçmekle mümkün olabilir. Düzenin diğer tali güçleri karşısındaki mücadele de sürdürülecek bu devrimci mücadelenin politik muhtevasındadır. Eğer bu yapılmazsa, tıpkı bugün de olduğu gibi, bu gidişattan rahatsız olan milyonlarca insanın –zorunlu olarak- düzen içi kanallarda çözüm aramasının da önüne geçilemez.

    CHP’nin AKP düzeninin içinde kalarak Erdoğan’a karşı sınırlı bir muhalefet yürütme çabası sonuç ne olursa olsun bugünkü durumu kabullenmek dışında bir anlam ifade etmiyor. CHP’nin bu yönelimi karşısında ilerici-demokrat kesimde yaygın bir tepki olmasına rağmen, bir alternatifin olmadığı koşullarda, mecburi istikametlere yöneliyorlar. Bu durumun değişmesi için mücadele etmenin yolu AKP karşısında tüm direnenlere anlamlı bir seçenek sunabilmekten başka bir şey değil.

    III
    Böylesi koşullar içinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sola dönük bir eleştiri olacaksa –kimi destekleyip desteklemediği üzerinden değil- ancak bu devrimci tarihsel sorumluluğu yerine getirme noktasındaki eksiklikleri üzerinden yapılabilir. Birleşik bir güç merkezinin yaratılamaması halkın yaygın ve geniş direnme eğilimlerinin siyasal alandaki etkinliğini sınırlıyor.

    Bu süreçte ortak bir direnme imkanının yaratılması noktasında kimi çabalar da ortaya konuldu. Bunun imkanları da vardı. Ancak bunlar kullanılamadı. Burada HDP kendi özne konumunu –biraz da destek alanını genişleterek- güçlendirecek bir yol ve yöntemi tercih etti. Bu tercihin doğruluğu yanlışlığı ayrı ama neden böyle yapıldı diye eleştirmenin de bir alemi yok. Belki daha önemlisi solun önemlice bir kesiminin, bir seçenek oluşturma çabasına dahi girmeden kimi beylik laflarla pasif bir konuma çekilmeyi tercih ederek kendi için siyaset yapmakta ısrar etmesidir. **

    Burada bir parantez açarak, özellikle ÖDP’nin tutumu üzerine HDP çevresindekilerin eleştirileri(!) hakkında bir kaç şey söylemek gerekir. Eleştiriden çok bir çeşit trollük olarak karşımıza çıkan bu yazılıp-çizilenlere bakınca ÖDP’nin –Erdoğan’ı engellemeye değil de- kendilerine karşı mücadele çağrısı yaptığını sanırsınız! Öğretmeninden aferin koparma yarışındaki çocuklar gibi bazıları yakaladıkları ilk fırsatta ellerini çırparak kendi varlıklarını ispat etmeye çalışıyor. Bu parazitler her şeyden önce Kürt hareketine ve sosyalist hareketle Kürt hareketi arasında kurulacak doğru bir ilişki zeminin gelişmesine zarar veriyor.

    Solun değişik kesimlerinde bunun dışında da boykot üzerine odaklanmış kimi tutum alışlar var. Daha önce pek çok kez yazılıp çizildiğinden ve artık siyasete birazcık ilgi duyan herkesin farkında olduğu gibi seçimin meşruiyetini tamamıyla ortadan kaldıracak bir direnme seçeneği yaratma anlamında gerçek bir boykotun örgütlenemediği bu koşullardaki boykotun –oransal olarak en çok oy alanın yüzdesini arttırmaya yarayan- bir siyasetsizlik olduğu biliniyor. Kimi öznel ya da politik nedenlerle bu tür bir yaklaşım içerisinde kenara çekilenlere bu gerçeği hatırlatmak dışında bir şey söylemeye gerek yok.

    IV
    Bu parantezi kapatıp asıl konuya geri dönersek sol muhalefet güçleri açısından Cumhurbaşkanlığı seçimleri Erdoğan ve Partisi karşısında aktif bir mücadele izleyerek, Ağustos sonrasında güçlü bir direniş odağının yaratılması mücadelesini güçlendirmelidir.

    Erdoğan ve AKP’nin gelecek tasarımlarına teslim olmayan, biat etmeyen milyonlarla birlikte şimdi Erdoğan’a HAYIR sesini yükseltmenin zamanıdır. Böylesi bir mücadele, Hayri Kazonoğlu’nun dördüncü kesim olarak tanımladığı ‘Bir kez RTE’yi ve kurmaya çalıştığı zorbalık rejimini karşımıza aldıktan sonra, karşısındaki iki adayın da hem belirleniş biçimini, hem de önerdiği Türkiye profilini yeterince benimseyemeyen” milyonların gelecek umudunu ayakta tutmak ve onların birleşik direniş seçeneğini yaratma mücadelesine EVET demektir.

    * Bu kafa karışıklığının güzide örneklerinden birisi geçtiğimiz günlerde bir sitede yazıldı. Bu yazıda ÖDP’yi CHP ile ilişkilendirilmek için harcanan yoğun çabanın ardından yazar bunun teorik(!) temellerine de inerek meseleye açıklık getiriyor. ÖDP’nin ‘AKP karşıtlığını kurumsal Kemalizm ve taşıyıcı öznesi CHP karşıtlığından çok daha fazla önemsediği’ için ‘gereksizleştiğini’ ifade ediyor! “Kurumsal Kemalizmi ve taşıyıcı öznesi CHP’yi” halen iktidarda sanan yazar ÖDP’nin gereksizleştiğini ispat edeceğim derken farkında olmadan kendi varlığının ne denli gereksizleştiğini bir güzel anlatıyor! Yazar, ÖDP’yi eski düzeni savunmakla suçlarken kendisinin yıkmaya çalıştığının artık olmadığının-yıkılıp gittiğinin farkında bile değil. Günaydın(!) demek için bile erken!

    ** Bu bir tutumda ısrar eden bazı kesimler halen manasız tartışmalarla sol içi rekabetçilikten medet umuyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine solun etkin bir müdahalede bulunamamasının nedenlerini tartışmak yerine her şeyi kendi varlığıyla –hatta varlığının yokluğuyla ilişkilendiren- siyaset yaklaşımı bir seçenek yaratma çabalarını da yakışıksız bir dille nitelendirmeye çalışıyor. Yine de biz iyi tarafından bakıp, onlar da aslında ne yapmalı sorusuna, ne yapmamalının örneklerini sunarak katkı veriyor, deyip polemiğe girmeyelim.

    Yazarlar : Emir Yıldız

    Diğer Haberler
    FHKC: Geçit vermeyeceğiz! Gazze düşmeyecek! Nehirden denize, Filistin özgür olacak!
    Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), İsrail’in Gazze’ye yönelik kara saldırısının başlamasının ardından yaptığı yazılı açıklamada “İşgalcilerin elçilik ve konsolosluklarını işgal edin” çağrısında bulundu.
    Medya Derlemesi: Öldürülen Filistinliler neden isimsiz?
    “Dikkatli olmazsanız, gazeteler ezilen insanlardan nefret edip, zulüm eden insanları sevmenizi sağlarlar.” Malcolm X
    İzmir’in 104 yıllık ‘Göğüs Çınarı’ – Ergün Demir
    80 dönüm yeşil alan içerisinde toplam 1074 ağacın bulunduğu, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin nefe

  107. şimdi ben ne söyliyim ne diyim 93-94 senelerin çukurca hakantepede askerlik yaptım yanımda insanlar delik deşik oldular yandılar anaları babaları yandı kavruldular sivil hayata alışmam 1.5 2 sene sürdü hala rüyalarımda kafamdan mermi geçiyor inan gün abi o gün renkli bayrağı ve meymenetsiz suratlı bezi görünce midem bulanıyor kafamda bir karıncalanma oluyor şimdi barışalım diyorlar tamam eyvallah ama onları affedemiyorumki istiyorum ama olmuyor demirtaşı kışanağı görünce midem bulanıyor tiksindiğimden değil bilmiyorum tıbbi bir nedeni vardır vicdanına güvendiğim anılarını okurken yaa onlarda güzel insanmış dediğim gün abim bana diyorki gerilla ayı ile şakalaşıyormuş iyi de o çocuklar ahmetler memetler yaşasaydılar şakalaşmazdıydılar ayıyla.. barışalım peki o çocuklara ne söylicez o analara o babalara nsaıl izah edicez bok yoluna gittinizmi diyicez vatan kutsal diyil tama ama o pos bıyıklı p…. kutsalmı ya o mitinglerde o posteri sallayanların hiçmi vicdanı yok benim içimdeki çöplüğü sen nasıl temizlersin gün abi anlat bana seni dinliyorum

  108. gerillayla asker birbirinin düşmanı değildi ve değildir. Düşman baştakilerdir. Gerilla ile asker kardeşleşip baştakileri def etmeliler. Yani her türlü devlet zorbalığını, örgüt zorbalığını.

  109. İşgale Karşı Direnmek Kürdlerin Meşru Hakkıdır!

    Bir şehit edebiyatı almış başını gidiyor. Annelerin acısı ve çocuğunu kaybetme lügatı üzerine kurgulanan duygu sömürüsü de cabası.

    Hiç kimse bu çocukların elde silah, ardında tanklar, üzerinde uçuşan savaş uçakları ve helikopterlerle Kürdistan’da ne aradığını sormuyor.

    Kürtlerin devletçe silahlandırılıp kürdün kürde kırdırılmak istenmesini sorgulamıyor.

    Annelere sızlayanlar, ölümlere içerleyenler savaşın ölmek ve öldürmek eyleminden ibaret olduğunu bilmiyormu?

    Savaşı kürtlermi başlattı?

    Bizler mi gelip sizin ülkenizi işgal edip yağmaladık?

    Bizler mi sizin ülkenizi kolonileştirip dilinizi, isminizi, cisminizi yasakladık?

    Yüzyıllardır kürtlerin üzerine salınan işgal ordularını sorgulamaya nedense kimseler yanaşmıyor?

    Ülkemizi işgale gelene çiçek atmamızı, “ay işgalcim sen benim kardeşimsin, hoş geldin, sefalar getirdin, aman ölme, ölürsen herkesten çok ben yas tutarım” dememizi bekliyorlar herhalde.

    Ülkemizi viraneye çevirdiniz, hala mı kardeşlik?

    Ülkemizi böldüğünüz, bölüştüğünüz, talan ettiğiniz, gasp ettiğiniz yetmez mi?

    Her 50 yılda soykırım yapmanız, sonrasında sürgünlerle ülkemizi boşaltmanız yetmez mi?

    Yüzyıllardır mütemadiyen asker zulmü ve silahların cebriyle zapt u rapt altında tutulmaklığımız yetmez mi?

    Kürtler aç, sefil, perişan. Her bir kürt ya işsiz yada tehdit altında. Uygarlığın geldiği bugünkü aşmada kürtlerin en temel haklarından mahrum bırakılması için Kürdistan dört bir yandan kuşatılmış olmasına ilaveten hergün silahlı tecavüzlere uğruyor.

    Komşuymuşuz, din kardeşiymişiz.

    Açlığımız kardeşlikle bastırılıyorsa, sonucu acımızdan gebermektir.

    Haklarımız kardeşlik adına çiğneniyorsa, amacı boyun eğdirmektir.

    Irzımıza bile kardeşlik adına geçiliyor.

    Katledilenlerimizin cenazeleri rehin tutuluyor, yerleri bilinmiyor, devletçe açıklanmıyor.

    Bizim analarımızın acısına yanmayanlar, bizim çocuklarımızın yetim kalmasını umursamayanlar kendi çocukları öldüğünde evlat acısının ve anne ızdırabının kaşifi oluyorlar.

    Oysa biz kürtler bu ızdırabı yüzyıllardır kesintisiz yaşadık ve yaşıyoruz. Kaybedecek neyimiz kaldı geriye?

    Birileri söyleyebilirmi türk ordusu Kürdistan’da ne arıyor?

    İnsanlıkdışılıklarınız yetmezmi?

    Ülkemizi vermemizin, haklarımızı inkar etmenize razı gelmemizin adı barış ve kardeşlik öylemi?

    Yeter bu kadar kardeşlik aldatmacası. Sizin de kanımızı emmek için silahlandırıp üzerimize saldığınız çocuklarınızın da canı cehenemme!

    Alın ulan başınıza çalın kardeşliğinizi ve defolun yaşamımızdan!

    Defolun ülkemizden riyakar, vahşi, kanemici mahluklar!

    Kenan Fani Doğan

    http://www.nasname.com/a/isgale-karsi-direnmek-kurdlerin-mesru-hakkidir

  110. gün abi kardeşleşmeli derken şimdi ben bununla nasıl kardeşleşicem onuda söyle.. daha ucakta devletimin hizmetindeyim annemde türkdü diye yalvaran bana fırsat verin örgütü bitiriyim diyebilecek kadar aşşalık bir mahluka önderlik diyen diyen bir guruhla ben nasıl kardeş olurum.. kaçak boksor gibi ipe yaslanmak sana yakıştımı bunların neyiyle kardeşleşeyim..

  111. ben liderlerden söz etmedim, dağdaki gerilladan, bir dava uğruna dağa çıkmış köylü gençlerinden söz ettim.

  112. Meçhul Asker’e
    Kardeş olmak değil önemli olan… İsyanlarında haklı olduklarını kabul etmek… Bu isyan sürecinde PKK, Devlet’ten daha çok zalim değildi! Ve kahlı olna Kürt İsyancılarıydı; dillerini bile konuşmak yasaktı.. Anlatılır, cezaevinde bir ana Türkçe bilmediği için oğullarıyla konuşamıyordu…
    Diyarbakır cezaevinde yapılanları araştır… “Karşı tarafa” öyle bir nefret duyarsın ki….
    Suçlı kim! Egemen sınıf! Sömürücü, zorba Türk (emperyal işbirlikçisi) burjuva siyasi adamlarıdır (ve elbette askeri-sivil bürokrasi)
    Kürtleri kardeş bilmene saymana gerek yok… Özünde haklılar! Bir insan olarak saygı duymak gerekiyor…
    Hür tür milliyetçiliğin reddi ve emekten yana izlenecek siyasetlerle “kerdeşlik” mümkün olacak… Bu nedenle ben bu “kardeşlik” lafını samimi bulmam… Kürt zengini ile yoksul Kürt marabası da “kardeş” değil ki; bizde milyar dolarlık Burjuva patron ile fabrikasındaki Taşeron işçi Kardeş mi yani? Soma Maden patronu, o ölen işçilerle kardeş miydi?
    Yaşadıklarını diğer gençler, delikanlıların yaşamaması için ne yapmalı üzerinden konuşmalı… Ölen arkadaşlarının yanına yeni genç cesetler gitmesin diye… Kürt Halkı ayrı dili olan bir “ulustur”. Ana dilde eğitim hakkı, öz yönetim vb. çözümler istemek haklarıdır; bu yolda bu insanlara destek verilmelidir…
    Her iki taraf için “üstün milliyet” yaklaşımları, karşılıklı ulusal aşağılama-nefret dili yalnızca masum genç ölüleri çoğaltır…

  113. kirveyiz,kardeşiz kan bağlıyız/ karşı yaka köyleri obalarıyla/birbirine karışır tavuklarımız/bilmezlikten değil fukaralıktan/pasaporta ısınmamış içimiz/budur katlimize sebep suçumuz/gayrı eşkiyaya çıkar adımız/kaçakçıya soyguncuya hayına
    kirvem hallerimi aynı böyle yaz rivayet sanılır belki
    o.gürsel bey işte budur bizim anayasamız kirvem diye ozan apoyamı sesleniyor yoksa banamı türkiye halkı kürdlere eziyetmi etti istanbula gelen lazlar kürdlerden daha iyi koşulardamı yaşadı lazça komohti yasaklanmadımı onlar kaçkaramı çıktılar bakın dikta diyarbekir cezaevinde işkence yaptı diye masum anadolu çocuklarının asker olarak ölmesi hakmı dır hukuk mudur vicdanmıdır burda ben devletin avukatlığını yapmıyorum kahrolsun faşist diktatörlük dönemleri ama siz sanki türkiye halkı kürdlere soykırım yapmışda bunu haketmiş gibi yazmak vicdana sığıyomu gün abiye şunu söylüyorum köylü çocuklarıyla kardeşleş diyosun köylü çocukları beni değil apoyu dinliyor öyle olmasa in diyince dağdan tıpış tıpış inerlermi ben dur desem dururlarmı