Munise’nin Ölümü

 

 

Geçen sene bu zamanlar bizim evin balkonunda üç kedi peydah oldu. Muhtemelen, “burada hayvanseverler var” diyen birileri getirip bunları bizim balkona bırakmıştı. Mecburen besledik. Şu anda içerideki ve dışarıdaki kedi nüfusu toplamda onu bulmuş durumda.

Geçen sene bırakılanlardan Yola, kısa sürede hamile kaldı ve dört yavru doğurdu. İki siyah iki sarı. Siyahlardan biri dişiydi, diğer üçü erkek. Küçükken bebek çorabı gibi görünüyorlardı. Arkadaşlarla onlara “çoraplar” diye takılıyorduk. Zamanla büyüdüler.

İki sarı erkekten birine erkek olduğu halde kız ismi taktik: Munise. Çünkü gerçekten çok munis bir kediydi. Diğer erkek siyahta “anne saplantısı” vardı. Munise’yi annesi zannedip durmadan memesini emiyordu. Munise de, annesi olmadığı ve erkek olduğu halde, bozuntuya vermiyor, ona anne muamelesi yapıyor, memesini emmesine izin veriyordu.

Munise’nin ismi kız ismi olunca diğer kardeşlerine de sırayla benzer isimler taktık: Tek kızın adı “Mazlume” oldu. Diğer sarı erkeğe “Masume”, ana kuzusu erkek siyaha da “Mahsune” adını verdik. Yaz aylarında, diğer sarı Masume, komşulara dadandı ve orada epeyce semirdi; Munise’yle onu şişmanlıklarına göre ayırt ediyorduk. Munise, zayıf ve inceydi. Eve çok meraklıydı. Her fırsatta eve girip içeride kalmaya bayılırdı. Diğer sarı Masume ise dışarıya meraklıydı.

On kedi olunca kim nedir, kim nerededir pek dikkat edemiyor insan. Fakat birkaç gün önce Munise’nin ortalıkta olmadığını fark ettim. Arada bir diğer sarı Masume’yi görüyordum ama ikisini bir arada hiç görmüyordum. Hatta bir ara, acaba Munise biraz semirdi de benim arada bir gördüğüm aslında Munise mi diye düşündüğüm de oldu. Fakat içime bir kurt düşmüştü.

Dün bizim köpekleri dolaştırırken, evden iki yüz metre kadar uzaktaki bir boş arsada, Keje’nin otların içine yatıp koku süründüğünü fark ettim. Özellikle av köpeklerinin ve aynı soydan gelen golden retrieverların böyle bir huyu vardır. İşin kökeni, daha sonra kolayca bulabilmek için avın kokusunu üstlerine almalarıdır. Fakat bunu, gördükleri her türlü hayvan ölüsüne uygularlar. Keje’yi kovaladım ve süründüğü yere baktım. Gördüğüm, yarı yarıya çürümüş bir kedi ölüsüydü. Rengine dikkat etmedim.

Bu sabah kafama takıldı. Gidip kedi ölüsüne yeniden baktım. O zaman bunun sarı bir kedi olduğunu anladım. Evet, Munise’ydi o. Ne kadar çürürse çürüsün onu tanımıştım. Ağzı açıktı. Demek ki bir dış müdahaleyle ölmüştü. Eve gelip Ceren’e, “üzülme ama sana bir şey söyleyeceğim” dedim. Ceren üzüntüsünü bana belli etmemeye çalıştı. Evden çıktıktan sonra telefon edip bundan on gün kadar önceki elektrik kesintisini hatırlattı. Büyük elektrik kesintisini değil, ondan birkaç gün öncekini. Sadece adada olanını. Büyük bir ihtimalle o karanlıkta ada motorlarından biri çarpmıştı Munise’ye. Ölüsünün bu kadar uzakta olması da bunu gösteriyordu. Hayvanlar ölecekleri zaman kendilerini sık çalıların veya otların arasına saklarlar.

 

Partilerin aday listeleri mi? Hayır, mebus pazarlarıyla ve iğrenç pazarlıklarla ilgilenmiyorum.

Daha hayattan konular ilgilendiriyor beni.

 

Gün Zileli

8 Nisan 2015

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Ne Yazmalı?!

Artıgerçek Bu, periyodik olarak yazmak zorunda olan yazarların değişmez sorusudur. Gençliğimde her gün büyük bir …

23 Yorumlar

  1. Yaşam yazıda

  2. Başın sağolsun Gün abi.

  3. Haydi başlayalım öyleyse:

    İlk adımı atıyoruz Gün Bey:

    “T.A.P. = TÜRKİYE’NİN ANARŞİST PARTİSİ”

    Genel başkan Gün Zileli.

    İlk amaç: İktidara gelmek.

    İkinci amaç: İktidar koltuğuna oturur oturmaz; iktidar mefhumunu ortadan kaldırmak.

    Üçüncü amaç: 21. yüzyılda ilk kez tam manâsıyla anarşizmi benimsemiş bir ülke örneği sergilemek.

    Dördüncü amaç: “Tek ülkede anarşizm” ülküsünü 50 yıl yaşatmak.

    Beşinci amaç: 50. yılın sonunda emperyalist kuvvetlere karşı kıran kırana savaşmak.

    Altıncı amaç: Bu savaşı da kazanıp bütün dünyada anarşizmi egemen kılmak.

    Yedinci (ve en tehlikelisi): Eğer bütün dünya anarşizmi kabul ederse, yani bizzat anarşistlerin kızdığı “tek tipleştirme”yi yine bizzat anarşistler herkesi anarşist yaparak başarırsa; hayatın anlamı ne olur?

    Umarım verecek cevabınız vardır…

    Saygılarımla.

  4. ada motoru nasıl oluyor gün abi. adalarda motorlu taşıt yasak değil mi

  5. motosiklet araçlar maalesef.

  6. Miyaaav,miyaaavvvv..

    Kedilerin örgütü yok. Onlar 2 ayaklilar gibi örgütlenip,savunmasiz bir kediyi öldürrmege kalkipta kendileri ölseydi hic mayavlamazdim…

  7. Abi senin kitaplarını okuyana kadar hayvanseverleri insanlarla ve kendileriyle sorunlu bütün komplexlerini hayvanlara kusan canlılar olduğunu düşünürdüm ama bu düşüncemi yıktın ne diyiim büyüksün…

  8. sağol ama büyüklük küçüklük meselesi değil. Hissetme meselesi. Her gün, her an acı çeken milyonlarca canlı var bu dünyada. İnsanlar da dâhil.

  9. Katılıyorum abi ama bizim binada 80-100 kadar kedisiyle yaşayan insanlara bir selamı çok gören aldığı bütün parayı onlara harçayan insanlar var suriyeli bir mülteci çocuğa bir tas çorba ver desen vermez bu nasıl sevgi ben anlamadım bir de o kadar kediyi kafeste tutması çabası

  10. Bu evrenin dengesiyle ilgili bir şey. Bazı insanlar hayvanlara o kadar yoğunlaşacak ki denge buraz olsun kurulabilsin. Bu bakımdan, böyle insanları suçlamamak gerekir. Onun güdüleri o yönde.

  11. bunuda kabul ediyorum pekiyi kafesdeki kediciğin hakkı ne olacak bu onun tercihimi insan olduğu için kediciği kafese kapatmak ona güç uygulamak değilmi çok kötü koşuldaki çocuklar var bu konuda kişilerin kişilikleri önemli veya hayvansever olmak için insansevmez olmak şartmı

  12. ANARŞİSTİM
    AMA
    OYUM MAHİR ÇAYAN’A!

    Yazan: İlteriş Yücel
    Tarih: 12 Nisan 2015

    Rivayet odur ki; “Anarşizmin sırtı geniştir, her şeyi kaldırır.”

    Şu Stalin‘e de Troçki‘ye de söven, “Demokrasi ne lan? Burjuva boku!” diyen, emperyalizmden ötürü Lenin‘e hafif sempati duyan ama demokratik merkeziyetçilik muhabbeti ve o dönem ki birkaç hadise yüzünden, aynı Lenin’e pasif-agresif yaklaşan anarşist tiplemelerden biri olarak, anarşizmin sırtında bulunan bazı tiplere; “Siz anarşist olmayın aga, anarşizm kasıyor.” diyesim var.

    Ama madem post-modern Budistlere, LGBT elemanlardan çok LGBT’cilere, genelde HDP yerelde anti-AKP‘cilere, sevgi pıtırcığı hippilere, hatta bazı Friedmancılara bile anarşizmin sırtından inmelerini söyleyemiyoruz. Azıcık pragmatistlik de biz yapalım, bu rivayeti anarşizmin sırtına devleti yıkmakta işe yarayabilecek bir şeyler yüklemekte kullanalım.

    Tüm cahil cesaretimle “Yaşasın Anarko-Çayanizm!” diyorum.

    “İlgi göster yoldaş! Burada muhasebe kokusu var.”
    (Alfredo M. Bonanno; “Silahlı Neşe”)

    Mahir Çayan‘ın ve Mahir Çayan ekolünden bazı Marksist-Leninist örgütlerin elemanlarının, anarşistler hakkında ne dediği, ne düşündüğü beni çok ilgilendirmiyor. Anarşistlerin mantık olarak lafa değil icraata bakması gerekir. Laflara çok takılmak genel Marksist tutumu.

    Çayanizmin ahlâkından ve teknolojisinden alınabilecek faydalı şeyler var. Peter Lamborn Wilson (nam-ı diğer) Hâkim Bey’in deyişiyle; “Bizlere gereksiz ağırlık yapan bavullardan kurtulmadan önce, içindeki işe yarar, değerli eşyaları almanın ne zararı var?”

    Anarşist eylemden, “bol bol marul tüketme“nin anlaşıldığı güzel yurdumda, birkaç kan emici sülüğün ya kafasına sıktıktan ya da canını sıktıktan sonra yakalanan, hapisten kaçtıktan sonra Avrupa’ya gidip yorgun demokratlık oynamayı reddedip yoldaşları için tekrar icraata geçen ve tekrar yakalandığında da tarihin en büyük delikanlılık örneklerinden birini sergileyen Mahir Çayan’ın ahlâkından biraz almamız, devleti yıkma yolunda işimize yarar.

    Anarşistiz sonuçta…

    Devleti yıkmak istiyoruz…

    Hatta Marksistleri de devleti yıkma konusunda reformistlikle suçluyoruz. Amacımız marul üreticilerini kalkındırmaktan biraz daha büyük. Devletin gücünü test etme konusundaki bu cüret ve teslim olmama konusundaki bu duruş işimize yarar. Daha da ötesi Mahir Çayan’ın revizyonist dediği aristokrat solculara verdiği tarihi ayarlar, yine Peter Lamborn Wilson (nam-ı diğer) Hakim Bey’in; “Dırdır yapmayı kesin. Biraz kumpas kurun, arkadan iş çevirin.” sözlerinin Marksistçesi.

    Devletin; oyalısına, boyalısına bakmadan düşman olarak kabul eden bir düşünce akımının, parlamento seçimlerine girip demokrasiden bahseden Selahattin Başgan‘dansa, ne kadar Stalin’i sevse ve demokrasi dese de parlamento solcularına “Haddini bil reformist!” diyen Mahir Çayan’dan feyzalması daha çok iş görür.

    Parlamento seçimleri, muhasebenin de ötesinde bol bol arkaik yapı, bürokrasi, çıkar ilişkileri, burjuva pisliği yani anarşistlerin nefret ettiği her şeyden kokar. Reformizmi eleştirmek, banka soymak, devletle doğrudan savaşa girmek ve teslim olmamak tarihte anarşistlerin kokusunu sevdiği şeylerdir.

    LGBT elemanların cinsel hayatlarının, jet sosyetenin kürk merakının anarşistlerin ilgilenmemesi gereken konular olduğunu iddia etmiyorum. Ama bunların ve bunlardan daha merkezi sıkıntıların çözülmesi için biraz arıza çıkarmak gerekiyor.

    Memur beni kanun adına tutukladı…

    Ben onu özgürlük adına tokatladım…

    Özgürlük için gereken sistematik birkaç tokat. Mahir Çayan’ın “Politikleşmiş Askeri Savaşı” ve “Suni Dengesi” işe yarar teknolojiler.

    Birkaç kelle uçurmadan kimseyi örgütleyemezsin, yeterince sülüğü vücudundan koparırsak, halka silkinip hepsini üstünden atacak olanak doğar. Anarşist kulağıma ne kadar hoş geliyor. Bunun biraz sıkıcı Marksist jargonda yazılmışı yukarıda ismini zikrettiğim Çayanist teknolojiler.

    Et yememekten daha etkili bir devlet yıkma yöntemi olduğuna iddiaya girerim. Hayvan özgürlüğüne dikkat çekmek için, tavukların ayaklarını kestiren birkaç hımbıl tavuk tüccarını bacaklarından vurmak, tavuk döner yememekten çok daha etkili olur hakeza.

    Parti-Cephe mantalitesi, anarşistlere sıkıcı parti kongrelerini, eline boncuklu tabanca almamış sol entelektüellerin, yiğit devrimcilere ölüm emri vermesini çağrıştırır.

    Parti-Cephe’nin Çayanist yorumu Mahir Çayan’ın pratiğiyle sabittir: “Eline silahı alan siyasi kararı verir, siyasi kararı veren eline silahı alır. Büzük sahibi değilsen tüzük belirleyemezsin.”

    THKP-C‘nin başteorisyeni Mahir Çayan, THKP-C’nin öncü savaşçısı Mahir Çayan…

    Anarşist burnuma yine kara-kızıl kokular geliyor…

    Dünya devrimci mücadeleler tarihi, fazla bilinmese de anarşistlerin yiğitlikleriyle doludur. Türkiye devrimci mücadele tarihindeyse, LGBT yürüyüşlerinde gökkuşağı bayrağı sallamaktan ve birkaç vicdanî ret atraksiyonundan çok da öteye gidemedik.

    Gerçek bir anarşist mücadeleyi yüzde yüz anarşistçe inşa edemeyeceksek, yerelde de genelde de tatava yapmadan oyumu Mahir Çayan’a veririm.

    Bu, anarşizmin sırtına yüklenen kıytırık sosyal sorumluluk projelerine alkış tutmaktan daha anarşistçe bir tutumdur.

    * * * * *
    İlteriş Yücel’in yukarıdaki yazısının altına şöyle bir yorum yapılmış:

    Mahlas: “karasnikov”
    (12 Nisan 2015 – 15:11)

    Çayan’ın pass (politikleşmiş askeri savaş stratejisi), suni denge ve en önemlisi silahlı propaganda teorisi anarşist teorilerdir. (bkz: eylemde propaganda ve doğrudan eylem) Dev-Genç’ten THKP-C’ye giden süreçte Mahir’in Fransa’da kaldığı kısa bir dönem ve oradan dönüşte kararlı ve radikal teorileri anarşizmden etkilenmiş teorilerdir..

    Ancak anarşistlerin ondan almalari gereken şey devrime olan inanç olmalıdır.

    Gün Zileli gibi,
    Anarko-liberaller gibi,
    “Yaşam tarzı anarşizm (Lifestyle anarchism)” soytarılarını sırtımızdan atmakla başlayacağımız bir yaşam kurmak umuduyla

    Kaynak:
    http://gezite.org/anarsistim-ama-oyum-mahir-cayana/

  13. kedilerin kafeslere kapatılması tamamen içinde yaşadığımız boktan uygarlığın ürünüdür. hayvanseverlerin insansevmez oldukları ise bir efsanedir. Sadece eğilimleri daha çok hayvanadır. bu, insanları sevmedikleri anlamına gelmez. Ayrıca o kadar hayvan düşmanı varken bunları sorun etmek bence yanlış.

  14. Nerede kalmıştık? Tarihe ağarken üç ağır yıldız
    Sürünerek geçiyor bir hükümet kuşu
    Kanatları yoluk
    Çocuklar! Ile bile muhbirler! Ve bütün ahali!
    Hep birlikte,üç kez,bağırarak,yazınız
    Kurşunkalemle de olabilir
    Yort savul!

    Sana gün abi

  15. Sağol. Ece Ayhan’ı çok severim.

  16. Hadi artik, Munisemizin yasini bitir canim.
    Sarisin oglumuz hep bizimle ♡

  17. Evet haklısın. 🙂

  18. Gün Zileli ye, ki tarih ona onur imkani sunmusken o onursuzlug secti.:)sinik, neo liberal neo fasizmide yenecegiz…..ideolojik politik pratik ….actiklari her cephede yenilgiye ugrayacaklar…..en azindan ideolojik…tüm hainlere ragmen, dolayli , dolaysiz .baglasiklari, utanc a bogulacaklar…. biraz uzun sürecek…, bu kavganin devamliligi icin kiymeti tarihe yazilmis fedakar bedeller ödenecek….. yuzu olan utanacak digerleri tarihe gomulecek. tarihin emrinde yuzyillar var, ve kimse Spartakus u kimlerin dolayli sattigini konusmuyor,… budur degerleri….Ne yazikki tarih kahramanlara verdigi deger Kadar ufak tefek hainleri kaydetmiyor, o kadar cokturlarki….Ve tarih bes yil sonra animsanmiyabileceklerini bildikleri halde ölen, tarih yapan genclere karsi , ebediyen animsanmak isteyen yazarlarin igrenc bir yazilarini kaydetmiyor…, ama tarih kendini yapiyor, biz tarihiz…ben yigitlerin degil, hainlerin ve hainliklerinin unutturulmamasi taraftariyim…

  19. bu kis degil ama gelecek yaz adalarda olacagiz, etimizle butumuzla, rahatsizlik verecegiz konformistlere, uzgunuz:)

  20. Üzülmene gerek yok. Bu yaz bekliyorum arkadaşları. Hem sohbet etmiş oluruz. 🙂