Anarşistler Kobane’de

Özgür Gündem‘den alınmıştır.

Kobanê zaferinin ardından şehrin inşasıyla birlikte demokratik özerk sistemin kurulmasına dönük çalışmalar da yürütülmeye başlandı. Dünyanın dört bir yanından bu yeni sistemin inşasında yer almak isteyen veya devrimi yakından görmek isteyen insanlar Rojava’ya gelmeye devam ediyor. Gelenler arasında Kobanê savaşını en başından beri takip eden ve bu devrimi kendilerine çok yakın bulduklarını belirten anarşistler de var. Dünya Uluslararası Anarşist Federasyonu üyelerinden Zeki Yılmaz ve Dr. Su Ender, Kobanê devrimini ve oluşturulmaya çalışılan yeni sistemi yerinde görmek ve buna ilişkin tanıtım belgeselleri hazırlamak için Kobanê’ye geldi.

Yeni bir yaşam örülüyor

Dr. Su Ender, dünyadaki anarşist hareketlerin Rojava devrimiyle birlikte anarşizmi yeniden tartışmaya başladığını dile getiren Ender, Rojava devrimini kendilerine çok yakın bulduklarını belirtti. Ender, Kobanê’ye geliş amacını şu şekilde anlattı: “Kobanê’de bir yandan savaş yaşanırken bir yandan da yeni bir yaşam örülüyor. Bunun verdiği moralle çok güzel bir dayanışma var insanlar arasında. Bu inşa edilen toplumda kendimize çok yakın özellikler görüyoruz. Federal bir yapılanmanın yanı sıra kadının bu denli ön planda olması bizi çok mutlu ediyor. Anarşist Hareket için de önemli bir tecrübe olarak görüyoruz. Buradan öğreneceğimiz çok şey olacak. Anarşist topluluklar dünyada birçok kez olmuştur ama küçük ve kısa vadeli olmuştur. Fakat bu sistem ve düşünce burada çok geniş bir alanda yer buluyor. İçinde birçok kültürü, dili, dini, etnik kimliği barındırıyor. Bu çok müthiş bir şey. Böylesi bir toplumun inşa edilmesi olağanüstü bir şey çünkü böylesi bir şey tarihte ilk kez yaşanıyor.”

Bizi fazlasıyla mutlu etti

Kobanê’deki süreci başından beri takip ettiklerini belirten Dünya Uluslararası Anarşist Federasyonu üyesi Zeki Yılmaz da halkın yaşadığı sıkıntıları yerinde görmek istediklerini kaydetti. Kobanê’de yeni bir sistemin inşa edildiğini söyleyen Yılmaz, “Burada hayata geçirilmek istenen sistem bizim içinde çok önemli. Anarşizmi her ne kadar teoride çok iyi ifade edebilsek de bunun hayata geçirilmiş çok az örneği var. Bu da bizi fazlasıyla mutlu etti” dedi. 

Cahide Harputlu – Beritan Elyakut /

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Yeni Bir Toplumsal Özgürlük Partisi’ne İhtiyaç Var

(Bir yerel seçim sonrası yazısı) Seçim sonuçlarına elbette sevindik. Bu yerel seçim, otoriter bir iktidarın …

18 Yorumlar

  1. “Dünya Uluslararası Anarşist Federasyonu”nun web sitesi şu mu?
    http://i-f-a.org/index.php/fr/ (Anarşist Federasyonlar Enternasyonali)

  2. Evet bu. Dünya çapında Anarko-Komünistlerin federasyonu. İngiltere’de Anarchist Federation olarak bilinirler.

  3. Ne çok seviyorsunuz solcular olarak kumda oynamayı. ABD ve kuyruklarının bombalamaları olmasa zor çıkarırdınız IŞİD’i Kobani’den. Bunu neden söylemez Gün Zileli hiç?

  4. “BIJI SEROK OBAMA” ve “Where is US Air FORCE?” diyorum başka birşey demiyorum! Sizin anti-emperyalizm veya anarşizm dediğiniz şey aslında emperyalizmin ta kendisi! Anarşistmiş!? Amerikan projelerine hizmet etmenin ve destek vermenin adı ne zamandan beridir Anarşizm oldu SAYIN ZİLELİ? Sizden olsa olsa S.O.L. olur; hemen açayım SAF-OPORTÜNIST-LİBOŞ. Ha bu arada HDP=PKK’ya destek nağraları atarak ne çeşit bir anarşist olduğunuzu da kanıtlamış oldunuz. Artık binlerce masumum kanı sizin de ellerinize bulaşmıştır. Umarım “İslam bayrağı altında birleşin” çağrısı yapanların solculuk oyununa katıldığınız için sonradan pişman olmazsınız. Gerçi benimkisi de laf; Şeyh Sait ve Abdulhamit’e varana kadar ne kadar gerici-yobaz ve Mikromilliyetçi zorba varsa siz ve türevleriniz geçmişte hepsini layıkıyla savundunuz şimdi bu tavrınız ve söylemleriniz beni hiç şaşırtmıyor!

  5. söylenecek bir şey yok. Her şey ayan beyan ortada. ABD’nin o noktadaki rolü olumlu olmuştur.

  6. yenik durumdaysa savundum, doğru. örneğin devrilmiş bir Abdülhamit, iktidardaki ittihat Terakki’den iyidir.

  7. n. karatekin zurich

    yaaa bi kakafoni dir gitmekte…yapiciligida tukettik gayriii aaa

  8. Pêşmerge Kobanê’den Hemen Çekilmelidir!

    Tüm dünyada terör örgütleri listesinde olan ve taşeron bir yapı olduğu genel kabul gören PKK, Güney Kürdistan’ın yanlış politikaları sonucu kısmen aklanarak ömrünü uzatmış oldu.

    Esad’ın paralı askerleri olarak Güneybatı Kürdistan’ı kontrol eden ve Kürdlerin Ulusal Hakları önünde en büyük engeli teşkil eden PKK, Esad adına IŞİD ile girdiği çatışmalarda “Kanton” oyunları bir fiyaskoyla sonuçlandı.

    Ortadoğu’da devletsiz yaşanamayacağının en somut kanıtı olan Kobanê kuşatması aynı zamanda PKK yalanlarının da sonunu getirdi. Tam da bu noktada devreye giren Güney Kürdistan Yönetimi, ağır silahlarla donatılmış özel Pêşmerge birliklerini, düşmesi an meselesi olan Kobanê’ye göndererek PKK’yi adeta ipten aldı.

    Pêşmerge’nin Kobanê’ye müdahalesi, beraberinde atılacak ulusal adımlarla birlikte doğruydu ve çok anlamlıydı. Ancak bu müdahalenin PKK’yi ipten kurtarmak dışında hiçbir gerekliliği yerine getirilmedi. Hewlêr ve Duhok Anlaşmaları hayata geçirilmediği gibi Güneybatı Kürdistan’da yurtseverlere yönelik PKK/PYD baskılarında da hiçbir yumuşama yaşanmadı. Dahası PKK biraz nefes alır almaz hem Güney düşmanlığına hem de Güneybatı Kürdistan’da Esad’çı/faşist politikalarına geri döndü.

    Güneybatı Kürdistan’da yurtsever Kürdlerin tutuklanması ve baskıya/işkenceye sistemli olarak tabi tutulması, Efrîn’de Kürdistan Bayrağı ve Melle Mustafa Berzanî posterlerinin yasaklanması, Qamişlo’da faşist Baas partisinin kuruluş yıl dönümünün kutlanması ve şehrin işgal bayrakları ve Esad posterleriyle donatılması Esad Rejimi’yle bağlantılı olarak alınan anti Kürd/Kürdistan politikalarının gereğidir.

    IŞİD barbarlarının insanlık dışı uygulamaları Esad Rejimi’nin de uluslararası baskıdan kurtulmasına vesile oldu yakın zamanda. İran-Rusya ortaklığının ortak çabası da Esad Rejimi’ne derin bir nefes aldırır aldırmaz Şam Yönetimi Güneybatı Kürdistan’a ağırlık vermeye başladı.

    Pêşmerge’nin Güneybatı Kürdistan’daki varlığı Şam Rejimi açısından hem bir prestij kaybıydı hem de uzun vadede gelişecek ulusal hareketler için büyük bir moral kaynağıydı. Bu riski gören Esad Rejimi taşeronunu harekete geçirerek tekrar ipleri direkt eline almaya başladı.

    İlk günden beri PKK/PYD’nin Güneybatı Kürdistan’daki rolünün ihanetçi bir rol olduğunu ve tek amacın Kürdlerin ulusal bir statü elde etmesini engellemek olduğunun altını çizdik. Yine dikkat çektiğimiz noktalardan biri de, Esad tarafından PKK’ye geçici olarak emanet edilen Güneybatı Kürdistan’ın geleceği ile ilgili kaygılarımızdı. Esad Rejimi kalıcı olursa emanet geri verilecekti, Esad Rejimi giderse de Misak-ı Milli çerçevesinde Güneybatı Kürdistan Türk işgalcilerine peşkeş çekilecekti.

    Bu belirsiz süreçte PKK hem Türk istihbaratıyla hem de El Muhabarat ile çifte flörtünü sürdürdü. Özellikle İran’ın PKK üzerindeki etkisi, MİT denetimindeki Öcalan planlarına alternatif olarak Güneybatı Kürdistan’ın tekrar Şam Rejimi’ne bağlanması hevesini arttırdı. Türkiye-İran arasında yaşanan çıkar çatışması olduğu gibi PKK’ye de yansımış durumdadır. Her iki ülke ile olan ilişkisinde PKK’nin taşeron rolü değişmediği ve Kürdlerin Ulusal Statüsü’ne engel olabildiği için lanetli rolü her koşulda devam edecek ve Kürd/Kürdistan düşmanlığını sürdürebilecektir.

    Öcalan’ın “Eşme Ruhu” çıkışı Güneybatı Kürdistan’ın Türkiye’ye bağlanmasının mesajı idi. Bu çıkışa kayıtsız kalmayan İRAN/SURİYE ise Efrîn’de Kürdistan Bayrağı’nı yasaklayarak, Qamişlo’da Baas partisinin kuruluş yıldönümünü Esad ve Suriye bayraklarıyla kutlayarak ve Hesekê’de Kürdlere ait afiş ve posterleri (PYD eliyle) indirterek, Güneybatı Kürdistan’ı Türkiye’ye bağlamayı amaçlayan “Eşme Ruhu”na izin vermeyeceğini ve Güneybatı Kürdistan’ın Şam Rejimi’ne bağlı kalacağının mesajını verdi.

    Sonuç ne olursa olsun, Türkiye-İran kavgası nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, PKK misyonu gereği Güneybatı Kürdistan’ı sömürgecilere peşkeş çekecektir. Tek umudu “PKK’nin dönüşerek Kürdleşmesi” olan Berzani ve bazı politik çevrelerin göremediği şey, devlet tarafından kurulan ve biçimlendirilen bu tür yapıların kurumsal olarak dönüştürülemeyeceğidir. Sadece PKK içinde yer alan ve Kürdistani kaygı taşıyan bireylerin dönüşme ve Kürdistani saflarda yer alma olasılığı vardır. Bu da söz konusu yurtsever bireylerin PKK’nin kurumsal kimliğinin dışına çıkarılmasıyla olanaklı olur ancak. PKK’ye tavır almadan ve kirli misyonu mahkum edilmeden, PKK içinde yer alan yurtsever insanların bu kirli kurumdan ayrılması ve Kürdistani saflarda yer alması sağlanamaz. Sömürgeci devletlerin açıkça taşeronluğunu yapan PKK, tereddüde yer bırakmayacak şekilde Kürdlerin baş çelişkisi konumundadır.

    Baş çelişkiyle uzlaşarak değil, hesaplaşarak ulusal kazanımlar sağlanabilir.

    Bu gerçeklik dikkate alındığında PKK/PYD’ye yapılan her yardımın aslında sömürgeci devletlere yarayacağı ve Kürdlerin aleyhinde olacağı açıktır. Bu nedenle Pêşmerge’nin hâlâ Kobanê’de bulunması çok anlamsızdır ve Kürdlerin ulusal çıkarlarına hizmet etmemektedir. Dahası, fırsat bulur bulmaz PKK’nin harekete geçerek/geçirilerek kendisini ipten alan Pêşmerge’yi arkadan vuracağı büyük olasılıktır. Çünkü Pêşmerge’nin Kobanê çıkartmasıyla prestij kaybına uğrayan Esad Rejimi, bu kayba neden olan Pêşmerge’yi zayıf göstermek isteyecektir. Bunun için de taşeron PKK vasıtasıyla Kobanê’de bulunan Pêşmerge’ye yönelik her türlü ihanet oyununu devreye sokabilir.

    Güney Kürdistan’da sorunun bilincinde olan bazı yetkililerin bu günlerde “Pêşmerge’nin Kobanê’den çekilmesini” tartıştığı biliniyor…

    Özgür Bireyler Topluluğu olarak, yaşanan gelişmelerin doğru okunması ve Pêşmerge birliklerinin acilen Kobanê’den çekilmesi gerektiğine inanıyoruz. Şayet çekilmeyecekse de, Güneybatı Kürdistan’da daha etkin rol almalı ve Esad temsilcisi “Kanton” yöneticilerinin anti Kürd uygulamalarına gereken tavrı alarak “burası Kürdistan’dır, ulusal değerlere/simgelere saldırmanıza izin vermiyoruz” ültimatomunu taşeronlara vermelidir. Bu da tereddütsüz Esad askerleriyle (PKK/PYD) çatışmak demektir. Çatışmadan yana olmayan Güney Kürdistan Yönetimi’nin atabileceği en iyi adım Pêşmerge’nin hemen Kobanê’den geri gelmesini sağlamasıdır…

    Haber/Yorum

    15.04.2015

    http://www.nasname.com/a/pesmerge-kobaneden-hemen-cekilmelidir

  9. Kürdistan’da Taşeronlar (PKK-HİZBULLAH) Yarışıyor!

    İslamcıların “Ümmet” anlayışı dünyanın hiçbir ülkesinde ulusal değerlerden arınmış değildir! Her ülkede İslamcılık, ulusal motiflerle bezenmiş ve ülkenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde yorumlanmıştır.

    Her ülkede İslamcılık, söz konusu ülkenin diliyle savunulmuştur ve ulusal simgelerle temsil görmüştür. Kürdistan’ı işgal eden sömürgecilerin İslamcıları Türkçe-Arapça-Farsça inançlarını ifade ederken tüm etkinliklerinde ulusal bayraklarını da eksik etmemişlerdir. Henüz devletleşmeyen ve çoğu İslamcının “kırmızı çizgisi” olan Filistin’de her gösteride/etkinlikte devletleşme talebi ve Filistin bayrağı da vardır. Kürdistan’da ise İslamcılık tamamen Kürdlükten/Kürdlerin ulusal taleplerinden ve Kürdistani simgelerden arındırılıyor.

    Kuşkusuz ki bu akıl Kürdlerin değil, egemen sömürgecilerin aklıdır. Bu akıl, ne Kürdlere ne de evrensel bir inanca yarar sağlamaz/hizmet edemez. Çünkü egemen devletlerin aklı hem evrensel değerlerle hem de Kürdlerin insanca yaşama taleplerine karşıttır.

    Yer Kuzey Kürdistan!

    Modern çağa ait doğum günü kutlama geleneği birileri tarafından Kürdistan’a ithal edilmiş ve “Kutlu Doğum Haftası” adı altında Peygamberin doğum günü kutlanıyor. Bayraklar ve dövizlerde Kürdleri temsil eden ve etkinliği düzenleyenlerin Kürd olduğuna dair hiçbir iz yok! Ne bir harf Kürdçeye rastlanıyor ne de Kürdlüğe dair bir simgeye… Sadece Arapça yazılar ve başka devletleri/halkları temsil eden bayraklar…

    Şimdi soruyoruz!

    Kendi dilinizi kullanmanıza engel olan nedir?

    Madem bütün kavimleri ve bu kavimlerin dillerini, kültürlerini Allah yaratmıştır, siz neden Kürd dilini ve kültürünü (simgelerini) yok sayıyorsunuz?

    Sadece Arapça geçerli bir dil olsaydı, Allah neden diğer dilleri yaratsın ki?

    İslamcılığınızı Kürdlükten arındırarak, İslam’ın evrensel bir din olma iddiasını çürütmüyor musunuz?

    Kendi dilinizi kullanmayıp, İslam’ın sadece Araplara özgü bir din olduğunu ve “Allah’ın da sadece Arapça bildiğini” söylemiş olmuyor musunuz?

    Sahi Tanrı/Allah” Kürdçe bilmiyor mu?

    Kendi dilinizi kullanmaktan kaçınmanız, kendinizi “utanılacak varlıklar” olarak görmeniz anlamına gelmiyor mu?

    Madem Türkler de Müslüman’dır ve din kardeşisiniz, neden Türkiye’de değil de özellikle Kürdistan’da “Kutlu Doğum” kutlanıyor?

    “Yılbaşı kutlaması dinimizde/kültürümüzde yoktur; Batı/Hıristiyan geleneğidir” gerekçesiyle kutlamayan ve kutlayanları eleştiren sizler, peki doğum günü kutlaması da Batı/Hıristiyan geleneği değil mi?

    Bir asır önce doğan dedelerinizin doğum gününü bilmezken, 1600 yıl önce Peygamberin doğum gününü nereden biliyorsunuz?

    İçine düştüğünüz çelişkilerden/tutarsızlıklardan kurtulmanız için aklınızı kullanmanız yeterlidir. Sizin aklınızı kullanmanıza engel olan egemen aklın “akıl hocalarına” akıllarını geri vermeniz. “Ümmetin kurtuluşu” noktasında neden hâlâ “ din kardeşlerinin” kölesi olan Kürdlere umut bağlanıyor da, Ümmetçiliğin kaymağını yiyen egemen devletler sorumluluktan kaçıyor?

    İnsan kendi dilini/kültürünü yaşayamıyorsa, kendi kendini yönetecek iradesi yoksa ve başkaları tarafından yönetiliyorsa köledir. Kölelerin önceliği köleliğe karşı çıkıp özgürleşmek mi, yoksa kendisine köleliği dayatan egemen aklın “din kardeşliği” yalanlarına sarılarak “Ümmeti kurtarmak” adına köleliği pekiştirmek mi?

    Kendisini kurtaramayanların başkasını kurtaramayacağı gerçeği ortada iken, sizi “yel değirmenlerine” saldırtan nedir?

    Henüz en temel varlık koşullarına dahi sahip olamayan Kürdler adına “kurtuluş vaad” eden PKK’nin “Ortadoğu’yu kurtarmak” hayali ne kadar yalan ise, Hizbullah’ın “Ümmeti kurtarma” hayali de o kadar yalandır. Sanki yer Kürdistan değil ve sanki Kürdlerin Kürd olmaktan kaynaklanan ulusal bir sorunu yok gibi; PKK ve Hizbullah yüz binlerce insanı alanlara toplarken “Laiklik-Şeriat” kavgası/yarışı yaparak rejimin/sistemin iki farklı kanadını temsil ediyorlar…

    Unutmayın ki, devletin/rejimin iki farklı kanadı da (Kemalizm-Türk-İslam) Türk devletine hizmet ediyor ve aralarındaki “karşıtlık” kitleleri uyutmak için uydurulmuş yapay bir karşıtlıktır; çatışırken özünde birlik oluşturuyorlar. Bu birlik ise sömürgeci/faşist devletin bekasına hizmet birliğidir…

    Sömürge Kürdistan’da Kürdlerin devletleşme hakkına öncelik vermeyen her düşünce ve inanç egemenlere hizmet eder sadece. Kürdler, egemenlerin hizmetçiliğini/taşeronluğunu yapan düşüncelerden/inançlardan kurtulmadıkça insanlaşamazlar/özgürleşemezler…

    19.04.2015

    ÖZGÜR BİREYLER TOPLULUĞU

    http://www.nasname.com/a/kurdistanda-taseronlar-pkk-hizbullah-yarisiyor

  10. GZ’nin cevaplari güzel….

  11. Rojava DEVLETİ’nin yol açacağı potansiyel sorunlar üzerine:
    http://www.globalresearch.ca/why-a-kurdish-enclave-in-syria-is-a-very-bad-idea/5519109