Gitmek mi Zor, Kalmak mı Zor!

 

 

 

Bazen tarih bir yön gösterir, toplumlar da belirlenen ve gösterilen o yolu izler. Örneğin, Rusya’daki Çarlık rejiminin şu ya da bu şekilde devrilip gideceği daha 20. Yüzyılın başında belli olmuştu. Daha sonradan bastırılan 1905 devrimi bunun ilk provasıydı. Pek fazla bilinmez ama 27 Mayıs’tan önce de başarısız olan ya da bastırılan bazı askeri müdahale girişimleri olmuştur. “9 Subay Olayı” diye bilinen bir müdahale girişiminde yer almış ve yargılanmış albay Cemal Yıldırım’ı o dönemde tanıdığımı anılarımda anlatmıştım (Yarılma, s. 89)

 

Kısacası tarih, bir iktidar ya da diktatörlüğün veya rejimin yıkılmasının sinyallerini veriyorsa o rejim ya da iktidar önünde sonunda yıkılır gider. Şu anda iktidar sahiplerinin bu korkulu rüyanın neredeyse gerçekleşmenin kıyısına geldiğini görüp tir tir titrediklerini görebiliyoruz.

 

İnsanlar böyle karışık anlarda kendilerine en “akla uygun” yanıtı bulup rahatlarlar. Toplumsal gelişmeleri tahlil etmektense “komplo”, “oyun”, “tertip” gibi açıklamalara sığınmak daha kolay gelebilir. Oysa yanlıştır bu. Kimse iktidarını riske atacak bu tür “tertip”lere girişemez, girişmeye cesaret edemez. Olan, ciddi bir toplumsal kalkışmadır. Bugün iktidarın ayakta kalabilmiş olması yarın da bunun böyle devam edeceğini göstermez.

 

“Dokunulmazlar”a dokunulabileceğinin görülmesi bile bir toplumsal gelişme olarak ele alınmalıdır. Ayrıca son gelişmeler, bu toplumun canlı hücrelerinin kansere yenilmediğini, kanser hastalığına karşı esaslı bir direniş gösterdiğini ortaya koymuştur.

 

Bedava kahramanlık peşinde koşan kara kalabalıkların çok da büyük bir kitle oluşturmadıkları ortaya çıktı. Onca imkâna ve çağrıya rağmen şurada burada toplananlar birkaç bini geçememiştir. Ciddi olduğunu ihtar eden bir silah gücüyle karşılaştıklarında da tabanları yağlamışlardır. Bu kara kalabalıkları çok fazla önemsememek gerekir.

 

Bence önemsenmesi gereken şey, bugünkü iktidarın basit bir iktidar ya da diktatörlük olmayıp bir rejim olduğunun net bir şekilde görülmüş olmasıdır. Bir girişim karşısında bütün camilerden ezan okutabilen, insanları camiler yoluyla sokağa dökmeye çalışan bir iktidarın artık dine dayanan bir rejim kurduğunu net bir şekilde saptamak gerekir. Mesele iktidardaki temsilcilerden çok, bu rejimdir. Ve Türkiye’nin sağlam hücreleri her şeye rağmen bu rejime karşı direnmektedir.

 

Aşağıya aldığım, girişimde bulunanların bildirisi, başarılı olsalardı toplumsal barış yolunda önemli bir adım atacaklarını, Kürtlerle bir barış anlaşması yapacaklarını göstermektedir. Çünkü bunların yıkılması ne kadar elzemse, Kürtlerle barış da o kadar elzemdir.

 

Sonuç olarak, bizim için Gezi’nin şu sloganı geçerlidir: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”

 

Onlar ise herhalde şu şarkıyı bir süre söyleyeceklerdir: “Gitmek mi zor, kalmak mı zor!”

 

 

Gün Zileli

16 Haziran 2016

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

 

Ek:

 

YURTTA SULK KONSEYİ’NİN BİLDİRİSİ

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN DEĞERLİ VATANDAŞLARI,

SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE SÜRDÜRÜLEN ANAYASA VE KANUN İHLALLERİ; DEVLETİN TEMEL NİTELİKLERİ VE HAYATİ KURUMLARININ VARLIĞI AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR TEHDİT HALİNE GELMİŞ, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DAHİL OLMAK ÜZERE DEVLETİN TÜM KURUMLARI İDEOLOJİK SAİKLERLE DİZAYN EDİLMEYE BAŞLANMIŞ VE DOLAYISIYLA GÖREVLERİNİ YAPAMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR.

GAFLET VE DALALET VE HATTA HIYANET İÇERİSİNDE OLAN CUMHURBAŞKANI VE HÜKÜMET YETKİLİLERİ TARAFINDAN; TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER ZEDELENMİŞ, KUVVETLER AYRILIĞINA DAYALI, LAİK VE DEMOKRATİK HUKUK DÜZENİ FİİLEN ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.

DEVLETİMİZ; ULUSLARARASI ORTAMDA HAK ETTİĞİ İTİBARINI YİTİRMİŞ VE EVRENSEL TEMEL İNSAN HAKLARININ GÖZ ARDI EDİLDİĞİ, KORKUYA DAYALI OTOKRASİ İLE YÖNETİLEN BİR ÜLKE HALİNE GETİRİLMİŞTİR.

SİYASİ İDARENİN ALDIĞI HATALI KARARLARLA MÜCADELEDEN GERİ DURDUĞU TERÖR TIRMANARAK BİRÇOK MASUM VATANDAŞIMIZIN VE TERÖRİSTLE MÜCADELE EDEN GÜVENLİK GÖREVLİLERİMİZİN HAYATINA MAL OLMUŞTUR.

BÜROKRASİ İÇERİSİNDEKİ YOLSUZLUK VE HIRSIZLIK CİDDİ BOYUTLARA ULAŞMIŞ, ÜLKE SATHINDA BUNUNLA MÜCADELE EDECEK HUKUK SİSTEMİ İŞLEMEZ HALE GETİRİLMİŞTİR.

BU AHVAL VE ŞERAİT ALTINDA, YÜCE ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİNDE MİLLETİMİZİN OLAĞANÜSTÜ FEDAKARLIKLARLA KURDUĞU VE BUGÜNLERE GETİRDİĞİ CUMHURİYETİMİZİN KORUYUCUSU OLAN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” İLKESİNDEN HAREKETLE;
– VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNÜ, MİLLETİN VE DEVLETİN BEKASINI DEVAM ETTİRMEK,
– CUMHURİYETİMİZİN KAZANIMLARININ KARŞI KARŞIYA KALDIĞI TEHLİKELERİ BERTARAF ETMEK,
– HUKUK DEVLETİ ÖNÜNDEKİ FİİLİ ENGELLERİ ORTADAN KALDIRMAK,
– MİLLİ GÜVENLİK TEHDİDİ HALİNE GELMİŞ OLAN YOLSUZLUĞU ENGELLEMEK,
– TERÖRİZM VE TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜ İLE ETKİN MÜCADELE YOLUNU AÇMAK,
– TEMEL EVRENSEL İNSAN HAKLARINI, MEZHEP VE ETNİSİTE AYRIMI GÖZETMEKSİZİN TÜM VATANDAŞLARIMIZ İÇİN GEÇERLİ KILMAK,
– LAİK, DEMOKRATİK, SOSYAL VE HUKUK DEVLETİ İLKESİ ÜZERİNE OTURAN ANAYASAL DÜZENİ YENİDEN TESİS ETMEK,
– DEVLETİMİZİN VE MİLLETİMİZİN KAYBEDİLEN ULUSLARARASI İTİBARINI YENİDEN KAZANMAK,
– ULUSLARARASI ORTAMDA BARIŞ, İSTİKRAR VE HUZURUN TEMİNİ İÇİN DAHA GÜÇLÜ BİR İLİŞKİ VE İŞBİRLİĞİNİ TESİS ETMEK MAKSADIYLA YÖNETİME EL KOYMUŞTUR.

DEVLETİN YÖNETİMİ TEŞKİL EDİLEN YURTTA SULH KONSEYİ TARAFIDAN DERUHTE EDİLECEKTİR.

YURTTA SULH KONSEYİ BM-NATO VE DİĞER TÜM ULUSLARARASI KURULUŞLARLA OLUŞTURULMUŞ YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRECEK HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMIŞTIR.

MEŞRUİYETİNİ KAYBETMİŞ SİYASİ İKTİDARA GÖREVDEN EL ÇEKTİRİLMİŞTİR. VATANA İHANET İÇERİSİNDE BULUNAN TÜM KİŞİ VE KURULUŞLARIN EN KISA ZAMANDA ULUSUMUZ ADINA HAKKANİYET VE ADALETLE KARAR VERMEYE YETKİLİ MAHKEMELER ÖNÜNDE HESAP VERMESİ TEMİN EDİLECEKTİR.

TÜM YURTTA SIKI YÖNETİM İLAN EDİLMİŞTİR.

İKİNCİ BİR DUYURUYA KADAR SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI UYGULANACAKTIR. VATANDAŞLARIMIZIN KENDİ GÜVENLİKLERİ İÇİN BU YASAĞA HASSASİYETLE UYMALARI ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR.

HAVAALANLARI, SINIR KAPILARI VE LİMANLARDAN YURT DIŞINA ÇIKIŞLARA YÖNELİK İLAVE TEDBİRLER GETİRİLMİŞTİR.

DEVLET DÜZENİNİN EN KISA ZAMANDA TESİS VE İDAMESİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİR ALINMIŞ VE UYGULANMAKTADIR. HİÇBİR VATANDAŞIMIZIN ZARAR GÖRMESİNE MÜSAADE EDİLMEYECEK, KAMU DÜZENİNİN BOZULMASINA FIRSAT VERİLMEYECEKTİR.

HİÇBİR AYRIM YAPILMAKSIZIN TÜM VATANDAŞLARIMIZIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, MÜLKİYET HAKKI, EVRENSEL TEMEL HAK VE HÜRRİYETİ YURTTA SULH KONSEYİNİN TEMİNATI ALTINDADIR.

YURTTA SULH KONSEYİ ÜNİTER DEVLET YAPISI İÇİNDE DİL, DİN, ETNİK KÖKEN AYRIMI YAPMAKSIZIN TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNİ KAPSAYACAK BİR ANAYASA HAZIRLANMASINI EN KISA ZAMANDA SAĞLAYACAKTIR.

ÇAĞDAŞ, DEMOKRATİK, SOSYAL, LAİK HUKUK İLKELERİNE DAYALI ANAYASAL DÜZEN TESİS EDİLENE KADAR YURTTA SULH KONSEYİ ULUSUMUZ ADINA HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALACAKTIR.

TÜM VATANDAŞLARIMIZA SAYGIYLA DUYURULUR.

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

MHP Takozu! (ve Artı-Gerçek’teki yazılarımın Sona Erişine İlişkin Kısa bir Açıklama)

Bu yazı, her zamanki gibi cumartesi gecesi Artıgerçek’te yayınlanmak üzere yazılmıştı. Dün, (yani 10 Mayıs, …

112 Yorumlar

  1. Gün;
    Senin gibi eski bir “Aydınlıkçı” olarak bir noktaya dikkatini çekmek istedim. Evet, elbette merkez medya bazı görüntüleri şişirecek. Tabii ki meydanlara toplanan insan sayısının öyle bazılarının istediği gibi olmadığı da ortada.
    Ancak, şunu unutmamak gerekiyor. Bu insanlar “Ciddi olduğunu ihtar eden bir silah gücü” ile karşılaşmamışlardır. Boğaziçi köprüsünde tamamen yalnız bırakılan erler, teslim olmuşlar, bunlardan birisi İŞİD vari bir infazla boğazı kesilerek öldürülmüş, diğeri ise linç edilmiştir. (Oda TV görüntüleri)
    Şunları söylemek yanlış olmaz:
    1. Darbe girişimi sadece çok cılız bir girişimdir. Ve büyük ihtimalle, önceden bilinmektedir, buna rağmen engel olunmamış, kullanılmak üzere yapılmasına izin verilmiş ve büyük olasılıkla da en başından itibaren niyetleri bu olanlar tarafından satışa getirilerek içinden darbe yemiştir.
    2. Tüm görüntüler bu ülkede artık bir Ordu bulunmadığının kanıtıdır. Bu ülkeye yönelecek bir işgal girişimi söz konusu olursa, savaşacak bir ordumuz yok!
    3. Bugünkü VP’nin vardığı son nokta gerçekten ibret vericidir. Bu darbe girişimini “Amerika’nın marifeti” olarak nitelemek için herhalde en hafif deyimiyle “APTAL” olmak gerekir. Şayet bu gerçekten doğru ise “vah, o Amerika’nın haline!” Elbette Amerikan emperyalizmi kadiri mutlak bir güç değildir. Ancak, hala dünyanın en önemli “hegemonik” güçlerinden biridir. Bu basitlikte bir girişim “amerikan marifeti” olamaz.
    Şimdilik bu kadar,
    Sevgilerimle….

  2. BU “DARBE GİRİŞİMİ” DE, TAYYİP’İN ORKESTRASI NİÇİN OLMASIN?

    Halkların, Tayyip diktatörlüğüne karşı “kendiliğinden” mücadele etmesini savunmanız gerekmez miydi? Anarşistliğin “kendiliğinden” olan ekolünü meşru bulduğunuzu yazmıştınız, hatırlıyor musunuz? Eğer “devlet”e karşı bir ayaklanma varsa ve bu ayaklanmanın öncülüğü “asker” tarafından yapılıyorsa, anarşist bakışa göre bunu desteklemek var mıdır? Kendinizle çelişmiyor musunuz?

    Yurtta Sulh Konseyi’ni Tayyip’in orkestra etmiş olabileceğini hiç mi düşünmüyorsunuz? 27 Mayıs öncesi anılarınızın size bu yazıyı yazdırmış olabileceğini anlayabiliyorum, ama unutmayın 2016 yılındayız. Tayyip bile “eşref saatine göre” yasaklattığı FaceTime, twitter, facebook aracılığı ile insanları sokaklara dökmeye çalıştı. 15 Temmuz saat 22.30’da Boğaz köprülerinin kapatılması ile başladı, 16 Temmuz (gündüz) saat 04.30’da Tayyip havalimanına indi ve, “bunları yapan Fethullahçılar, görüyorsunuz. Hem Atatürk Havalimanındaki kuleyi ele geçirmeye kalkıştılar, hem Ankara’da meclis binası başta olmak üzere diğer kurumlarımıza bomba atıp, ateş edip, insanları rehin almaya çalıştılar. Hepsinin kökü temizlenecektir.” diyebiliyor.

    Yanlış anlama olmasın, burada Fethullah Gülen’i de, Tayyip’i de savunmuyorum. Yukarıdaki analizinin çok yavan, “ah keşke, askeri darbeyle de olsa gitselerdi keşke” temelinde heyecanlı heyecanlı yazmış olabileceğinizi tahmin ediyorum, yanılıyor muyum?

    Bütün bu “darbe girişimini püskürttük” tiyatrosunun, sırf başkanlık sistemini Türkiye’ye getirmek için, yaklaşan Anayasa ve başkanlık sistemi referandumlarında, yaklaşan genel seçimlerde, Tayyip’in oy oranının artması için, yine bizzat Tayyip tarafından kurgulanmış olabileceğini hiç mi düşünmüyorsunuz?

    Stalin bile SSCB’deki diktatörlüğünü pekiştirmek için “göstermelik darbe” tiyatrolarını kurgulayıp, başrolde oynamadı mı, “yine mağdurum” repliğiyle?

  3. iyi günler gün bey, açıkçası yaş olarak sizden çok çok genç olmama rağmen bu ülkenin bu halkın geleceğine dair en ufak bir umudu kalmayacak denli ruhen tükenmiş ve yaşlanmış biri olarak sizin kadar umutlu olmak istememe rağmen bunu başaramıyorum. Bir an Salazar’ın devrilmesi olayını düşünsem de çoğunlukla iktidarın başındaki zatın gerçekten ne kadar acımasız biri olduğunu göz önünde bulundurduğumda bu yaşadığımız her anlamda kaotik ve belirsiz gecenin AKP nin ve başındakinin Uzun Bıçaklar Gecesi olduğunu düşünüyorum. biliyorum yazınızda komplolarla yüklü bakışı eleştiriyorsunuz ama emin olun 90ları güneydoğuda yaşamış biri olarak hiç bu kadar ruhen çökmemiştim. Erlerin dinci güruh tarafından kemerlerle tartaklanması kimi erlerin ağlaması kimisinin boğazının kesilmesi emin olun bu taşkın guruha ve başındakilerine hiç olmadığı kadar kuvvetli bir özgüven vermiştir. bu saatten sonra her istediklerini yapacaklardır. başkanlıktan tutunda muhalif güçlerin topyekun bastırılmasına kadar. keşke sizin kadar umudum olsa…

  4. 2017’yi bekleyelim.

  5. keske bende sayin zileli gibi umut dolu ve türkiye hakkinda enerji dolu olabilsem…..
    dün gece galiba tamamen cogulcu laik demokratik evrensel toplum anlayisi bitmisitir artik sultani durdurcak hicbir engel kalmayacaktir.yenilgi kabul edmek zor…..
    darbe girisimini yanlis buluyorum cünkü güclenerek cikiti sultan yukarda belirtiniz bildiri yazisinda cogunda hakli olsalar bile.
    yüzde 43 isid sempatazini varmis türkiyede…..cok korkunc ve inanilmaz bir rakam.neden acaba???
    devletin yönetenler isis terör örgütü olarak kabul edmemesi ve onlarin bas düsmani kürtler ve asad savasdi icin insanlar avrupda yaptikaklarini yatirkamiyor birde tabii müthis bir avrupa düsmanligi.
    türkiyede ki islamlasama projesi elbette yataklip yapiyor böyle korkunc rakama ve en önemlisi türkiyed isidin yaptini yandas medya göstermiyor bu vahset görüntüler yasakda kaliyor.
    ya türkcü-islamci mezhep anlayisina ugacaksin veya öleceksin…..bu kesin!!!
    ortam yatisdimi bir secim alsana yüzde60 taman hersey……kendimizi kandirmayalim!!!
    dedim gibi yenilgi kabul edemek zor,2023 palavlarisi büyük osmanli dönüsü dünya lideri vs vs vs……insanlar inanmis bir kere……irkcillik ve gericillik artik türkiyede tutulmaz!!!!
    büyük felaktler ancak yeni bir ortam dogrur.
    bu durumu hosgören ve demokratik gücleri desteklemeyen abd ve avrupa düsünsün…….yaratiklari canavari nasil tutacaklar cok merak etiyorum…..buda bir türkiye halkari özeligi bakin ya nasilda yolla getirdi bunlari…..bu kadar ucuz ve basit iste!!!
    biz burda yazar duralim……..hersey söylenmistir bir eksik kaldi kürt halkina özgürlük mücadelsinde basarilar!!!sira sizdedir….kendinise dikkat edin.

  6. insanlar gündelik ekonomik çıkarların tutsağı. Tüm ülkede salt ilkesel-inançsal-ideolojik davrananların oranı sanırım ciddi bir toplam teşkil etmez. Bu sebeple toplumsal muhalefetin bilinen sınırlarından taşmadığı, ekonomik çöküşün sofralara inmediği, hukuki meşruiyet koşullarının olgunlaşmadığı bir zamanda …
    Bu darbe girişimi baştan sona budalaca görünüyor.

    Meşruiyet tartışması bir yana, bu gayrı ciddilik; bu plansızlık ile çok şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıkça belki çok ciddi kitlesel cinayetlere sürükleneceklerdi; “iyi niyet” olsa bile sonuçta kanlı bir diktatörlüğe evrilebileceklerdi.. Bu “zafer duygusu” çok geçmeden yeni bir rezaletle azalabilir… gündemi değiştirebilir.. Artık böyle bir ülkede yaşıyoruz…

    Bence ülke yönetilemiyor ve yönetilemeyecek..
    Diktatörlük güçlenecek-miş…. Kürt sorununu çözecek, Ekonomik çöküşü önleyecek kadar güçlenecek mi?
    Salt şiddetle ayakta kalamaz; artık muhalefeti ikna edecek rıza da üretemez… Bu niyeti de hiç olmadı… Ne kadar sıkıştırırsa, basınç da o kadar yükselir ve “patladığında” elde bir şey kalmaz!
    İyimserim.. Pamuk ipliğinde yaşayacak… Hep kırılgan olacak…
    Acil bir erken seçim de gelebilir… Kamuoyu yoklamaları yapıyorlardır..
    Başa döneceğim.. Ekonomik göstergelere tabi bir hayatı olacak iktidarın.. Ve süreç o zaman korkunç hızlanacak…

  7. gün bey, sadece merak ediyorum ve azcık da olsa bir umut kıvılcımı için soruyorum.

    Sizce dün yaşananlar AKP nin Tayyibin Uzun Bıçaklar Gecesi olabilir mi?

  8. Sonuçları itibariyle öyle görülebilir. Fakat darbe girişimi bir tertip değildi. Ciddi bir girişimdi. Şimdilik başarısız oldu. Ama iktidardakilerin karizmasını da ciddi bir biçimde çizdi bence.

  9. Yorumlarda bu girişime budalaca olduğu, taraftarlarının azlığı, gerçekçi olmadığı gibi şeyler söylenerek karşı çıkılmış.
    Bu görüşe karşı Zileli’nin yazısındakiler dışında da örnekler verilebilir.
    Muhammed, üç-beş baldırıçıplak (“çapulcu” da diyebilirsiniz), yoksul, köle ve kendisi gibi durumu iyi olan birkaç akrabasından oluşan taraftarlarına tüm Arap yarımadasını hatta ilerki zamanlarda Bizans ve İran topraklarını ele geçireceklerini vaat ettiğinde nasıl alay edildiğini hatırlayabiliriz.
    Veya Ertuğrul ve Osman gazilerin “400 çadırlık aşiretinin” ileride nerelere egemen olacağı gibi.
    Bu örnekler çok eski diyorsanız Tunus, Mısır ve Yemen’e bakabilirsiniz. Onlarda da gelişmiş bir demokrasi kültürü olduğu söylenemez.

  10. Bu anlaşılan ciddi bir girişim.
    Şu ana kadar 34 general ve amiral gözaltındaymış. 1.Ordu Harekat Başkanı ile İstanbul il jandarma komutanı gözaltına alınmış. Mersin’de tuğamiral ve emniyet müdürü gözaltındaymış.
    2745 hakim açığa alınmış. Yargıtay ve Danıştay’da 188 gözaltı varmış. Şanlıurfa’da 20 hakim ve savcı görevden alınmış.
    Sinop valisi ve onun eşi olan garnizon komutan yardımcısı da olayın içindeymiş.

  11. “Darbe teşebbüsü” denen şeyin tamamıyla Tayyip tarafından kurgulanmış bir mizansen olma ihtimali var mı?

    Şu adresi takip ediniz:

    Zeynep Tüfekçi, sosyolog

    https://twitter.com/zeynep/

    Twitter’ı, facebook’u, snapchat’i en etkili şekilde kullanıp, “yasaklamaktan gocunmadıkları” mecraları şimdi “kendi İslamcı davaları uğruna” tepe tepe provoke ediyorlar.

    Zeynep Tüfekçi, halkın sokaklara çağrılması için yapılan, cep telefonlarına gönderilen mesajların numaralarının (yani sizin-bizim gibi sıradan vatandaşların cep tlf. numaralarının), Tayyip’in kodamanlarına sunulmuş olabileceğini yazıyor.

    Bir diktatör tahtını korumak için, “interneti” de, “telefon hatlarını” da manipüle etmekten asla çekinmez!

    Stalin 2.0 = Recep Tayyip Erdoğan

    Gün Bey, sizin görüşünüz nedir?

    Tayyip’in de iddia ettiği gibi, gerçekten “TSK içinde yuvalanmış Fethullahçılar” mı denedi (ama başaramadı) bu darbeyi?

    Yoksa, Tayyip’in “başkanlık sistemi hesapları” için kurguladığı bir mizansen mi “darbe girişimi püskürtüldü” goygoyları?

  12. yaşanan olaylar sonrası insanlar genel olarak aşağıdaki fikirler dahilinde gruplara ayrıldı desek yanlış olmaz herhalde:

    1- darbe girişiminin tamamen kurmaca olduğu, rte’nin başkanlık sistemine zemin hazırlamak ve yüksek yargı ile tsk’da tasfiye işlemini kamu desteğini de arkasına alarak yapmak için böyle bir girişimde bulunduğu (reichstag yangını benzeri)

    2- darbe tehdidinin gerçek olduğu ve sokağa inen halkın darbeye engel olduğu

    3- darbe tehdidinin gerçek olduğu, tsk’nın içindeki bir grubun gerçekten yönetime el koymak amacıyla bir girişimde bulunduğu ve fakat hükümetin bundan haberdar olduğu ve yarı-kontrollü diyebileceğimiz bir şekilde darbe girişimini bastırarak kendisini demokrasinin güvencesi olarak göstermeye çalıştığı

    4- darbe girişiminin tsk içindeki ilerici subaylar tarafından planlandığı ve uygulandığı, 27 mayıs benzeri bir girişim olduğu

    öncelikle darbe girişimi öncesi ülke ve tsk’ya ilişkin genel tabloyu ortaya koyalım ve yukarıdaki görüşlerden hangisinin daha mantıklı olabileceğini diyalektik çerçevede inceleyelim: bir kere rte’nin türkiye demokrasisi ve sekülarizm için en büyük tehdit olduğunu tekrar vurgulamak gerekiyor. bugün itibarı ile 2.745 hakimin açığa alınması, 5 hsyk üyesinin üyeliklerinin düşürülmesi ve önümüzdeki günlerde, anayasal olarak yürütmenin başı konumunda bulunan cumhurbaşkanının yüksek yargı üyelerini “cübbeleriyle” huzurunda kabul edecek olması; liselerin imam-hatiplere dönüştürülmesi, ikinci sınıftan itibaren arapça ve kuran dersleri verilecek olması; basın özgürlüğünün yok edilmesi, gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle hapse atılmaları; başkanlık sistemi çerçevesinde anayasal değişikliklerin dikte edilmesi halleri, sadece bir çırpıda sayabileceğimiz durumları oluşturmaktadır. sadece türkiye’de değil, dünyada da otoriter bir lider olarak tanınmakta ve uluslar arası kuruluşlar her fırsatta diktatoryal eğilimleri vurgulamaktadır. bugün tsk da, otoriter bir liderin tüm gücü elinde toplamak istemesi ve bunu engelleyebilecek kurum ve şahısların yeniden yapılandırılmasına bağlı olarak; 2007’den bu yana süren ve sırasıyla sarıkız, ay ışığı, yakamoz darbe teşebbüsü, eldiven darbe teşebbüsü, balyoz darbe planı, irticayla mücadele eylem planı, ergenekon gibi dava ve eylemlerle bu süreçten nasibini almış ve büyük oranda akp’nin kontrolüne geçmiştir. bu durum, tam otoriter veya tam otoriterleşme sürecindeki bir sistemin doğal sonucudur. akp’nin iktidar olduğu 2002 yılında çoğunlukla kemalist subaylardan oluşan ve olaylara seküler refleksler veren tsk bugün, çoğunluğu akp sempatizanı, az bir kısmı fethullah gülen cemaatine (cemaat) yakın ve daha az bir kısmı da seküler-kemalist subaylardan oluşan bir yapı görünümündedir. darbe girişimi öncesi son durumun ve güç dağılımının bu şekilde olduğunu söyleyebiliriz.

    peki yukarıdaki görüşlerden hangisi gerçekçi bir zemine oturmaktadır? darbe girişiminin tamamen kurmaca olduğunu savunanların bir çeşit “güç zehirlenmesi” yaşadıklarını düşünüyorum. gücün getirdiği yozlaşmadan bahsetmiyorum, aksine bundan kastım; yönetme gücü elinde olmayanların, bugün akp’nin gücü karşısında yaşadıkları çözülmeden başka bir şey değildir. bu düşünceye göre akp bugün her alanda tek egemendir ve akp’ye karşı böyle bir girişimde bulunabilecek başkaca bir güç yoktur. bu okuma iki yönden sakıncalıdır: (i)gücün koşulsuz kabulünü barındırmaktadır ki bu kabul sonunda güce koşulsuz teslimiyete götürür, (ii)akp’ye karşı gelebilecek bir güç bulunmadığını kabul anlamına gelir ki bu da ülkenin ilerici kesimlerinin reddiyesi anlamına gelir. taksim’de ve tüm yurtta çok değil 3 yıl önce ülke topraklarının gördüğü hükümet karşıtı en büyük eylemler yaşanmıştır, bunun unutulmaması gerekir. bunun yanında, darbe girişiminin kurmaca olabilecek bir organizasyonun çok ötesine geçtiği görülüyor. tsk içindeki bir grubun yönetimi gerçekten ele geçirmeye çalıştığını fakat gerek niteliksel gerekse niceliksel zaafları nedeniyle hareketi tamamlayamadıklarını düşünüyorum. yaşanan olaylar bir tiyatroyu değil, daha çok bir kaosu andırıyor. reichstag yangını benzeri bir senaryo yaratıldığını ve bunun oynandığını düşünenler, yukarıda da söylediğim gibi tersine bir güç zehirlenmesi yaşıyor ve ele geçirdiği tüm kurumlara rağmen akp’nin, bugün halen istediği gibi ülkedeki tek muktedir olamadığını göremiyorlar. ha akp’nin böyle bir şey yapmayı aklına getirmeyeceğini düşünmek de biraz naiflik olur(metin fidan-suriye).

    darbe tehdidinin gerçek olduğu ve sokağa inen halkın darbeye engel olduğunu düşünmek ise naiflikten öte bir durum. bunu gerçekten düşünebilmek için birtakım zihinsel yetilerden mahrum olmak gerekiyor zira darbe yoluyla yönetime el koymayı düşünen bir organizasyonun sivil bir girişimle yenilebilmesi hiç mantıklı değil. birkaç ölümle sonuçlanan olay dışında askerler sivillere ateş dahi açmamıştır, ateş açan erlerin de kendilerine gözü dönmüş biçimde saldıran sivillere karşı kendilerini korumak için ateş açtıkları televizyon görüntülerinden belli oluyor. yani tsk gibi üst düzey bir ordunun tankların üstüne çıkılarak darbeden vazgeçirildiğinin düşünülmesi komik bile değil. akp hükümeti de bugün darbe karşısında sokağa çıkan halkı alkışlamamaktadır, bunların sevindikleri durum, sokağa çıkma çağrısı yapıldığında çağrıya uyan insanların varlıkları ve yaptıklarıdır(boğaziçi köprüsünde bir askerin kafasının kesilerek öldürülmesi de başbakan’a göre meşru bir eylemdir).

    darbe girişiminin tsk içindeki ilerici subaylar tarafından planlandığı ve uygulandığı, 27 mayıs benzeri bir girişim olduğu düşüncesi; tsk içindeki güç dengesi göz önüne alındığında tamamen yanlıştır. bir kere darbe girişiminin cemaat tarafından organize edilmiş olduğu ve devlet içerisindeki demokratik olmayan iki gücün (akp-cemaat) belki de son büyük kapışması olduğu artık ortadadır. ikinci olarak, darbe yönetimi, en kötü sivil yönetimden daha kötüdür. böyle bir düşünceyle askerin tekrar yönetime dahil olmasını temenni etmek demokratik değildir. darbe darbedir, yönetimi olumlu etkilemesi mümkün değildir.

    bunların içerisinde en mantıklı açıklama darbe tehdidinin gerçek olması, tsk’nın içindeki bir grubun gerçekten yönetime el koymak amacıyla bir girişimde bulunması ve fakat hükümetin bundan haberdar olması ve yarı-kontrollü olarak girişimi bastırması gibi görünüyor. akp’nin bu darbe girişiminden önceden haberdar olmuş olması ve bunu lehine kullanmak istemesi, cumhurbaşkanı ve başbakan’ın açıklamaları ve olayın gidişatı düşünüldüğünde çok mantıklı görünüyor. darbe girişimi emir-komuta zinciri dışında, yüksek rütbeli askerlerin katılımı/desteği olmadan yapıldı. bu yönüyle 27 mayıs darbesine benzetilebilir fakat girişimin başlamasının ardından hemen birkaç saat içinde çok büyük organizasyon eksikliklerinin bulunduğu göze çarptı. düşünün; asker yönetimi ele geçirmek için darbe yapıyor fakat hükümetin tüm yetkilileri aynı saatlerde farklı televizyon kanallarına demeçler veriyor. yani darbenin konusunu oluşturan unsurlar son derece rahat ve serbest şekilde hareket ediyorlar. akp bunun son derece rahat bir biçimde bastırabileceği bir organizasyon olduğunu gördü ve girişimin başlaması ile birlikte ipleri hemen eline aldı. halk sokaklara davet edildi, camilerden salalar okundu, akp tabanının tam olarak neler yapabileceğini görmüş oldu. rte’nin darbe girişimi için sıcağı sıcağına “bulunmaz bir fırsat” demesi de bu ihtimali güçlendiriyor. yani ortada hükümet tarafından planlanmasa da müsaade edilen ve kontrollü bir biçimde bastırılan bir olayın olduğu tezi gerçekten mantıklı görünüyor.

    bu adamların ülkeyi tek başlarına kontrol edebilmek adına yapabileceklerinin bir sınırı ne yazık ki yok. ana akım medyayı da son olayla birlikte tamamen kontrol altına aldıklarını düşünüyorum. bize düşen kendi gücümüze, halka, işçi sınıfına güvenmektir. ne akp’nin gücü karşısında ezilerek sanrılar görmeli ne de tsk’yı bir demokrasi aracı olarak görerek darbe girişimine alkış tutmalıyız. bugünden itibaren ülkenin tüm ilerici kesimlerini daha zor günlerin beklediği ortadadır. çare ise mecliste değil, sokaklardadır. dayanışma ile.

    https://eksisozluk.com/entry/61761098

  13. Halil Berktay’ın yazısına denk geldim. Birkaç cümleden sonrasına dayanamadığımdan bıraktım. Daha önceki yazılarının hiçbiri bu kadar mide bulandırıcı değildi.

  14. Aşağıya aldığım, girişimde bulunanların bildirisi, başarılı olsalardı toplumsal barış yolunda önemli bir adım atacaklarını, Kürtlerle bir barış anlaşması yapacaklarını göstermektedir. Çünkü bunların yıkılması ne kadar elzemse, Kürtlerle barış da o kadar elzemdir.

    Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?

    … YÜCE ATATÜRK’ÜN ÖNDERLİĞİNDE …

    TERÖRİZM VE TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜ İLE ETKİN MÜCADELE YOLUNU AÇMAK

    Yukarıdaki ifadeleri yazan Yurtta Sulh Konseyi’nin, Kürtlerle hakikaten barış yapacağına inanıyor musunuz?

    “Kürtlerle bir barış anlaşması yapacaklarını göstermektedir.” dediğiniz madde şu mu:

    TEMEL EVRENSEL İNSAN HAKLARINI, MEZHEP VE ETNİSİTE AYRIMI GÖZETMEKSİZİN TÜM VATANDAŞLARIMIZ İÇİN GEÇERLİ KILMAK

    Gerçekten inanıyor musunuz buna Gün Bey? Yazdıkları bu madde, genel-geçer bir ifadeden öteye geçmiyor ki.

    TSK her zaman şunu söyler: Senin etnik kökenin “Kürt” bile olsa, “ne mutlu Türküm diyene” diye bağırdığın anda, sen de bir Türk’sün artık, sen de bir T.C. vatandaşısın artık.

    TSK’nin kullandığı “milliyetçi terminoloji”yi çoğumuzdan iyi biliyor olmalısınız siz Gün Bey?

    “MEZHEP VE ETNİSİTE AYRIMI GÖZETMEKSİZİN” demek, “herkes Türk’tür.” demek! Bunu görmüyor musunuz?

  15. Aranızda, 2008’de yayınlanmış, Tom Cruise’un oynadığı “Valkyrie” filmini izlemiş olanlar var mı?

    II. Dünya Savaşı’nın son 1,5 yılı içinde, Hitler’e bombalı saldırı düzenleyip, Berlin’deki kamu ve askeri binaları işgal ederek “darbe teşebbüsü”nde bulunan, Albay “Oberst” rütbesiyle “Claus von Stauffenberg”in hikayesini anlatıyor.

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Claus_von_Stauffenberg

    20 Temmuz 1944’te Hitler ve yakın kurmayları, Polonya’nın “Ketrzyn” askeri bölgesinde cephede süren savaş için taktiksel planlar yaparken, Albay Stauffenberg’in, harita masasının altına bıraktığı “bombalı çanta”nın patlatılması ile teşebbüs edilen darbedir.

    Albay Stauffenberg, Hitler’in öldüğünü teyit etmeden, Ketrzyn’den ayrılıp uçağa binip Berlin’e gittiğinden, “yaralanmış Hitler” hemen harekete geçip, Berlin’e telefon ve telgraflar yağdırıp, kendisine itaat etmeyen herkesin tutuklanması ve infaz edilmesi emrini verir!

    Albay Stauffenberg de hiçbir yere kaçamaz, kaçmak istemez. 21 Temmuz 1944’te Berlin’deki bir askeri tesisin bahçesinde tüfekle vurularak idam edilir!

    Meşhur bir sahnesi vardır:

    Goebbels’i tutuklamak için, onun bulunduğu (Berlin’deki) binaya giden rütbesi yüksek bir asker, Albay Stauffenberg’den gelen “ülke genelinde yönetime el koyduk” telgraf notuyla makam odasına girdiğinde, Goebbels, bu rütbeli askere, “Nasyonal Sosyalist ideallere inanıp, inanmadığını?” sorar.

    Rütbeli asker, “inandığını” söyler.

    Tam o esnada Goebbels’in elinde telefon ahizesi vardır ve telefondaki kişi ile konuşması için ahizenin yanına, kapının önünde hazırolda “darbe oldu” notuyla bekleyen bu rütbeli askeri çağırır.

    Rütbeli asker, ahizeyi kulağına götürdüğünde, “yaralı Hitler’in ağır ses tonuyla” konuşmasını duyar, Hitler’in hayatta olduğunu öğrenir ve Albay Stauffenberg’den gelen “darbe girişimi”nden pes eder! Ahizeyi bırakıp, Goebbels’e selam çakar ve odayı terk eder.

    Goebbels, derin bir “oh” çeker, ve ağzının içine sakladığı “siyanür kapsülü”nü çıkararak, intihar etmekten kıl payı kurtulmuş olduğuna sevinir!

    İşte o sahne:

    https://www.youtube.com/watch?v=7k9bFzgXeXE

    Filmin tamamını, altyazılı olarak şu adresten izleyebilirsiniz:

    http://unutulmazfilmler.co/valkyrie-operasyon-valkyrie.html

    Yukarıdaki adres çalışmazsa, Türkçe dublajlı:

    http://720pizle.com/izle/dublaj/valkyrie.html

  16. Unutmamamız gereken bir ihtimal de ülkenin bu durumuna daha fazla tahammülü olmayan Batı’nın ve TSK yönetiminin bu sefer emir-komuta zincirli gerçek bir darbeyle iktidarı değiştirmeleridir.

  17. O zaman büyük ihtimalle RTE’siz ve bir kısmı ayıklanmış bir AKP tek başına veya diğer partilerle bir hükümet kurar.

  18. Acaba bunu zaten planlıyorlar mı? Buna ortam oluşturmak için mi yaptılar bunu? Hani 12 Eylül’den önce beklemeleri gibi bir hazırlık mı acaba?
    Öyle olursa şimdi tutuklananlar o zaman serbest bırakılabilir. Bu nedenle bu oyuna bilerek girişmiş olabilirler.

  19. Dikkat edilmesi gereken şey sadece önceki üç yorumda bahsettiğim ihtimal değil. Genel anlamda hedef şaşırtmaca durumlarıdır. Bu başka birşey de olabilir, bilemeyiz.

  20. Zaten tartışmaların sığlığı, önceden bilinen seçenekler dışında bir görüş içermemesi bunu göstermiyor mu? Radikal görünenlerin “yesinler”, “ne darbe ne iktidar, işçilerin bağımsız çizgisi” türünden yazdıkları bile yeni düşünceler değil.

  21. Ruşen Çakır’a sormuşlar: Ruşen abi, bildirinin dilini çok iyi inceleyince ulusalcı bir dil var. Bunu paralel yaptıysa, bu dili neden kullandı?

    Ruşen Çakır’ın cevabı: Gerekirse bolşevik dili bile kullanırlar.

    https://twitter.com/cakir_rusen/status/754317344231530496/

    Çakır’ın cevabında doğruluk payı var mı Gün bey?

    Paralel yapı, gerekirse bolşevik dili bile kullanabilir mi?

  22. Ruşen Çakır’dan Ahmet Şık’a, Doğu Perinçek’ten TKP1920’ye dek herkes darbe girişiminin beyninde cemaatin olduğunu söylüyor.
    Buna ne diyorsunuz?
    Dinci rejime direnen sağlam hücreler mi yoksa cemaatin altın vuruşu mu bu?

  23. “Aşağıya aldığım, girişimde bulunanların bildirisi, başarılı olsalardı toplumsal barış yolunda önemli bir adım atacaklarını, Kürtlerle bir barış anlaşması yapacaklarını göstermektedir. Çünkü bunların yıkılması ne kadar elzemse, Kürtlerle barış da o kadar elzemdir.”

    Nasname darbeyle ilgili yazısında şöyle demiş;

    Darbe girişiminin boyutu ve “başarılı” olup olmayacağı konusunda net bir bilgiye sahip değiliz henüz. Ancak tüm darbelerde olduğu gibi olası bir darbede de en büyük zulmü Kürdlerin göreceği açıktır. Bu nedenle darbe girişiminin en fazla Kürdlere zarar vereceği gerçeğinden hareketle, bu girişimin arkasında, yanında olan herkesin Irkçı/işgalci devlet politikalarına hizmet ettiğini/edeceğini özellikle belirtmek isteriz. Her ne kadar sistem içi bir hesaplaşma olsa da, darbecilerin başarısı Kürdler açısından çok ciddi riskleri de beraberinde getirecektir.

    Özgür Bireyler Topluluğu olarak, askeri faşist darbelerden en fazla ezilenlerin ve ezilenler arasında da en fazla Kürdlerin zarar gördüğü gerçeğinden hareketle, söz konusu darbecileri ve destekçilerini lanetliyoruz. Kürdler, yaşanan kaosa alet olmadan iç çelişkilerden yararlanarak ulusal hakları çerçevesinde tedbirler almalı ve buna uygun pratik sergilemelidir. Birilerinin “Kürdler adına” bu girişimi desteklemesi veya bu girişime karşı Kürdleri kalkan yapmaya kalkışması Kürdleri yanıltmamalı. Kürdler sadece ulusal haklarına odaklanmalı bu kaos sürecinde.

    http://www.nasname.com/a/turkiyede-darbe-girisimi

  24. Darbenin her durumda kötü olduğuna katılmıyorum. Ve yine Her türlü sivil iktidarın her türlü durumda darbecilerden iyi olduğu düşüncesine katılmakta mümkün değil.

    Çünkü bazen sivil-darbe ayrımı gibi çok kesin ayrımlar yapılamaz. Öyle çok kesin ve belirgin çizgiler de yoktur. Şimdi seçimle iktidara gelen Hitler’i darbe ile devirmek kötü mü? Yoksa ülkeyi yıksın, milyonlarca insan mı ölsün denilmeli. Hangisinin daha doğru olduğu yani bazı durumlarda darbenin daha iyi olduğu açıktır.

    Üstelik sivil darbe de olabilir. Hitler’in yaptığı gibi. Daha bir sürü örnekler verilebilir. Yani seçimle gelinse bile seçim bazen çoğunluk faşizmini ve son derece baskıcı rejimleri doğurabilir. Mısır da benzer şeyler olmuştu.

    Yine 27 Mayıs da yerinde bir darbe girişimiydi. O yüzden her türlü durum için darbe otomatik olarak kötü denilemez, bazen ve yerine, darbeye, darbenin amacına göre değişebilir.

  25. Girişim başarılı olsaydı Kürtlerin zarar göreceğini söylemeleri yanlış değil galiba. Örneğin tutuklanan bir orgeneralin kimliğine bakarsak (Cizre ve Silopi ile Sur ilçelerindeki operasyonları yönetiyormuş)

    Orgeneral Adem Huduti gözaltında
    Paralel yapının darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti ile 2. Ordu Kurmay Başkanı ve Malatya Garnizon Komutanı Tümgeneral Avni Angun gözaltına alındı.
    Alınan bilgiye göre, dün akşam saatlerinde başlayan paralel yapının darbe girişimi dolayısıyla 2. Ordu Komutanlığında da gözaltılar oldu. Operasyonda Orgeneral Huduti ile Tümgenerel Angun’un yanı sıra 2’si Tuğgeneral, 4’ü asker 10 kişi gözaltına alındı, darbeci askerlerden kurmay yarbay Fatih Kılınç da ölü ele geçirildi. 9. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral İzhak Dayıoğlu da paralel yapı operasyonunda gözaltına alındı.
    Orgeneral Huduti, Şırnak’ın Cizre ve Silopi ile Diyarbakır’ın Sur ilçelerinde PKK’ya yönelik operasyonları yöneten komutan olarak biliniyordu.
    http://www.hurriyet.com.tr/orgeneral-adem-huduti-gozaltinda-40149732

    Bildirideki şu bölümler de bu görüşü desteklemez mi? (bildiride bunun dışında birçok bölüme ben de katılıyorum, bu iktidara da karşıyım elbette, yanlış anlaşılmasın)
    “SİYASİ İDARENİN ALDIĞI HATALI KARARLARLA MÜCADELEDEN GERİ DURDUĞU TERÖR TIRMANARAK BİRÇOK MASUM VATANDAŞIMIZIN VE TERÖRİSTLE MÜCADELE EDEN GÜVENLİK GÖREVLİLERİMİZİN HAYATINA MAL OLMUŞTUR.”
    “TERÖRİZM VE TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜ İLE ETKİN MÜCADELE YOLUNU AÇMAK”
    “VATANIN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNÜ, MİLLETİN VE DEVLETİN BEKASINI DEVAM ETTİRMEK”

  26. Tutuklanan bu orgeneralle ilgili şunlara da dikkat;

    2.ordu komutanı orgeneral adem huduti, darbe teşebbüsüyle gözaltına alındı. aslında bu darbe girişiminin aslında ne kadar büyük olduğunu da özetliyor. koskoca ordu komutani gözaltına alınıyor.
    — vikipedi —
    2. ordu, türk kara kuvvetleri’ne bağlı 4ordudan biridir. komutanlığı malatya’da bulunmaktadır. anadolu’yu suriye, iran ve ırak’tan gelecek dış tehditlere karşı korur
    — vikipedi —
    emrinde 120bin asker olan koskoca komutan da darbe yapmak istediyse biz zaten bitmişiz demektir. bu adamlar bir kaç yıl sonra önce kara kuvvetleri komutanı ve ardından genelkurmay başkanı olacak kişilerdi
    https://eksisozluk.com/entry/61764046
    basinda bulunduğu ordu yukaridaki arkadasin dediği gibi irak iran ve suriye’den gelen tehditlere karsi ulkeyi koruyorsa, muhtemelen suriye’ye mudalenin en büyük karşıtı olan kisidir. malum senelerdir askerin suriye’ye müdahaleye sicak bakmadığı konusuluyor. artik onlerinde engel kalmamistir.
    https://eksisozluk.com/entry/61764344

  27. Gün bey, Erdoğan ani bir dönüş daha yaparak 2007 öncesine yelken açıp, başkanlık sevdasını kalbine gömüp, parlamenter sisteme devam kararı alabilir mi?

    Çünkü, TSK içinde Kemalist kanadın FETÖ’cü kanada galibiyeti sebebiyle, Binali Yıldırım, İsmail Kahraman ve Efkan Ala gibi isimler TSK’ye teşekkür ettiler!

    Sizce, Erdoğan başkanlık ısrarından vazgeçer mi? Yoksa ortalık durulana kadar, başkanlık projesini stratejik sessizliğe mi çeker?

  28. AKP nin paramiliter kitle tabaninin nasil örgütlü nasil silahli ve nasil bir ideoloji ile orgutlendigini görüyormusunuz Zileli. Böyle bir iktidar secimle, yada gezi gibi bir ayaklanma ile (tas atmamanin slogan oldugu) gidebilirmi. AKP iktidari zannettiginizden cok daha uzun omurlu bir REJIM olmustur artik.

  29. Ahmet Şık:

    Gazeteci Ahmet Şık, “Ankara’dan istihbarat kaynaklı bir takım iddialar” diyerek Cemaat’in darbe girişiminin ayrıntılarını yazdı.

    “Ordudaki Cemaat kadrolarına yönelen soruşturmalarla ilgili 16 Temmuz sabah erkenden operasyonların ilk dalgasının yapılmasına karar verildi” bilgisini paylaşan Ahmet Şık süreci, Twitter adresindeki mesajlarında şöyle anlattı:

    “İzmir askeri casusluk davası kumpas soruşturmasın savcısı Okan Bato’nun şüpheli listesindeki askerlerin tamamı hakkında gözaltı kararı var. Bunun dışında komuta kademesindeki birçok rütbeliyi kapsayan gözaltı kararı verilmişti.

    Savcı Bato’nun, Ağustos şurasından önce operasyonların başlatılması önerisi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanmıştı. Gözaltı kararları ve yapılacak operasyonlarla ilgili Genelkurmay’a bilgi verildi onay alındı. Bu sabah 04’te operasyonlar başlayacaktı. Aralarında darbe girişimine kalkışanların da bulunduğu haklarında gözaltı kararı verilen tüm askerler teknik takip altındaydı.”

    “DARBE GİRİŞİMİNİN B PLANI DEVREYE SOKULDU”

    Ahmet Şık, “15 Temmuz gündüz saatlerinde teknik izleme yapan birimler olağan dışı hareketlilik gözlemlendiğini rapor etti” diyerek şöyle devam etti:

    “Ancak ne olduğu anlaşılamadı. 15 Temmuz gecesi ise darbe girişimi ortaya çıktı. Tahminen daha ileri tarih için planlanan darbe girişiminin B planı devreye sokuldu. Jandarma ve Hava Kuvvetleri merkezli darbe girişiminin beyni Cemaat. Sayıca çok büyük değillerdi ve ordu içinden destekleri zayıf kaldı.

    AKP ve Erdoğan karşıtı asker ve sivillerin kendilerine destek vereceklerini, AKP yanlılarına karşı yanlarında duracağını düşündüler.

    PKK ile devam eden savaş koşulları nedeniyle ciddi eylemler gerçekleştirileceği ve darbe girişimine karşı güçlerin bölüneceği hesaplanmıştı. Bu planların hiçbiri tutmadı. Başlangıçta adı darbeci diye anılan 1. Ordu Komutanlığından da karşıt açıklama gelmesi ellerini zayıflattı.

    Operasyonlar sürecek. Önceden de belirlenen asker, polis ve yargı başta olmak üzere bürokrasideki tüm isimler gözaltına alınacak.”

    http://odatv.com/neden-15-temmuz-1607161200.html

  30. Sizin yazdığınızın 180 derece tersine, Erdoğan bu darbe girişiminden daha da güçlenerek yükselmesin?

    CHP – MHP – HDP – TSK – Yargıtay Danıştay Sayıştay – Baro teşkilatları – Ticaret Sanayii teşkilatları – Sendikalar – Sivil toplum örgütleri… hepsi neredeyse Erdoğan’ın başkanlığı bu ülkeye zorla kabul ettirmesinden önce, prova yapıyormuşçasına ayakta alkışlamıyorlar mı?

    Bütün bunlar hiçbirinize ilginç gelmiyor mu?

    15 Temmuz’dan 16 Temmuz’a, daha olayın üzerinden 24 saat geçmemişken, bu kadar kısa sürede, Erdoğan, bu kadar -beş benzemez- grubu kendi arkasında toplamayı nasıl becerdi?

    Hani, nerede Gezi ruhu?

    Hani, nerede devlet faşizmine karşı mücadele?

    Sadece Fethullahçıların darbe girişiminden umut bekleyecek kadar müşkül müyüz?

    Bu soruları sormayacak mıyız?

    Cevapları nasıl bulacağız?

  31. ORGENERAL AKIN ÖZTÜRK KİM?

    Yaşanan darbe girişiminin ardında Hava Kuvvetleri eski komutanı Orgeneral Akın Öztürk ile damadı Yarbay Hakan Karakuş çıktı. İşte yaşananlar…

    Orgeneral Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na Balyoz operasyonu sonrasında birçok komutanın tutuklanmasının ardından 2013 yılında getirildi. İki yıl komutanlık yaptıktan sonra Ağustos 2015’e görevi Orgeneral Abidin Ünal’a devretti. Orgeneral Öztürk, kalan bir yıllık görev süresini Yüksek Askeri Şura üyesi olarak devam ettirip önümüzdeki 30 Ağustos’ta emekli edilecekti.

    BİR YIL ÖNCE UYARILDI

    Geçen yıl Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantıları olduğu iddia edilen Akın Öztürk’ün ‘darbe yapabilecek potansiyele sahip olduğu’ geçen yıl bir grup subay tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildiği öğrenildi.

    Türk Silahlı Kuvvetleri, devletten temizlenmeye başlanan FETÖ bağlantılarına sahip general ve amirallerin önümüzdeki günlerde yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’da emekli edileceklerinin belli olması üzerine Orgeneral Öztürk’ün Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Muhabere ve Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Metin İyidil ile birlikte düğmeye bastığı ortaya atılan iddialar arasında. Eğer darbe başarılı olsaydı, Akın Öztürk Genelkurmay Başkanı olacaktı.

    DARBE GECESİ DÜĞÜN VARDI

    Dün gece, Eskişehir’de bulunan ve Hava Kuvvetleri’nin tüm vurucu güçlerinin komutanı olan Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanı Korgeneral İlhan Şanver’in kızının İstanbul’da düğünü vardı. Moda Deniz Kulübü’ndeki düğüne tüm Hava Kuvvetleri üst düzey komuta kademesi davetliydi. Başta Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal olmak üzere tüm havacı generaller ve üst düzey komutanlar İstanbul’a gelmişti. Düğüne katılmayan tek komutan ise Orgeneral Akın Öztürk’tü.

    ANKARA’DA DÜĞMEYE BASILDI

    Orgeneral Akın Öztürk, dün gece 22.00’de Ankara Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan F-16’ların kaldırılması ile operasyon için düğmeye bastı. Bu operasyon, Öztürk’ün damadı Hava Pilot Kurmay Yarbay Hakan Karakuş’un komutanı olduğu Akıncı Üssü’ndeki 141. Filo’da başladı. Yarbay Karakuş, iki yıl önce Ankara’da Kuveytli diplomatlarla kavga etmiş ve çıkan arbedede darp edilerek ismi gündeme gelmişti.

    Hava Kuvvetleri’nin karargâh filosu olarak bilinen 141. Filo’nun personeli dün öğleden sonra ‘Bugün filo komutanının emriyle erken paydos edilecek’ denilerek lojmana gönderilmişti.

    TANKER UÇAKLAR GÖNDERİLDİ

    F-16’ların uzun süre havada kalabilmesi için İncirlik Hava Üssü’nden KC135R tipi iki tanker uçak görevlendirildi. Bu uçaklar önce Ankara’da sonra da İstanbul’da görev yaparak F-16’ların saatlerce havada kalmasını sağladı.

    MODA’YA HELİKOPTER İNDİ

    Korgeneral İlhan Şanver’in kızının Moda’daki düğününe Ankar’da F-16’lar uçarken bir Sikorsky S-70 tipi helikopter indi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal başta olmak üzere tüm komuta heyeti helikoptere alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü. Hava Kuvvetleri üst düzey ekibin darbeciler tarafından kaçırılması, üs ve filoların hızlı reaksiyon vermesini önledi.

    KARA HAVACILIK’TAN DESTEK

    Darbe girişimine Hava Kuvvetleri’nden Ankara Akıncı 4. Ana Jet Üssü ile İncirlik Adana’daki 10. Tanker Üs Komutanlığı’nın yanı sıra Ankara Güvercinlik’teki Kara Havacılık ve Jandarma Havacılık birliklerinden bazı desteklerin verildiği de ifade edildi. Kalkan Sikorsky S-70’lerin yanı sıra Ankara’da AH-1 Cobra helikopterlerinin uçtuğu, farklı bölgelerde ateş açtığı belirlendi.

    Bu gelişmeler üzerine Hava Kuvvetleri, her an kalkışa hazır tüm üslerdeki F-16 uçaklarını havalandırarak İstanbul ve Ankara’da uçan darbeci güçlerin kontrolündeki F-16’ların peşine düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından darbecilerin kontrolündeki F-16’lara ‘vur emri’ verildi. Bir S-70 helikopteri ise Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-16 tarafından vuruldu.

    TC-ATA UÇAĞI İNERKEN ÜZERİNDEN F-16’LAR GEÇTİ

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dalaman’dan TC-ATA tescilli VIP uçağına binerek, İstanbul Atatürk Havalimanı’na hareket etti. Bir saate yakın Biga semalarında bekleme yapan uçağa, F-16’lar eşlik etti. Ancak uçağın İstanbul Atatürk Havalimanı’na 03.18’de inmesinden sonra darbeci F-16’lar Bandırma’dan kalkan F-16’lar tarafından kovalandı.

    TC-ATA uçağı indikten sonra Florya tarafındaki Genel Havacılık apronuna geçti. Bu sırada iki F-16 uçağının Atatürk Havalimanı üzerinden ses hızını aşarak çok alçaktan uçtu. Bazı hangarların camları kırıldı. Bu sırada uçakların İstanbul hava sahasında KC135R tanker uçaklarından yakıt ikmali yaptığı belirlendi.

    RUS UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ BU ÇETENİN İŞİ Mİ

    Darbe girişimlerinin ardından akla gelen sorulardan biri de 24 Kasım 2015’te sınır ihlali nedeniyle düşürülen Rus uçağının arkasında darbeci yapının olduğuydu.

    Uçuşun ardından komuta kademesinin yanı sıra darbeci pilotların kullandığı F-16 ve tanker uçak pilotları, destek veren yer ekipleri tutuklandı.

    http://odatv.com/darbe-girisimi-iste-boyle-tezgahlandi-1607161200.html

  32. 12 Martçıların 9 Martçılara yaptığı darbeyi Zileli iyi bilir. Mahir Kaynak ismi ne ünlüydü o yıllarda…

    Şimdi de, TSK’daki bir ‘kanat’, paralelci askerlere darbe yaptı ama, o ‘kanat’ kim, meçhul?

    TSK’daki:

    a) Son Kemalist kırıntı subaylar mı?

    b) Erdoğan’a biat eden/edecek olan subay kadrosu mu?

    Paralelci askerleri püskürttü.

    Hangisi?

  33. “Dün gece yaşananlar sahici miydi?
    Yoksa şu anda sürmekte olan tasfiye operasyonlarına haklılık kazandırmak için gerçek görüntüsü verilmiş bir oyun mu?
    Başka deyişle sahte bayrak (false flag) türü bir operasyon mu?”

    “ele geçirdiği güç ve imkanlar ile kıyaslandığında böylesine kararsız, böylesine sünepe bir darbe girişimi bu gibi soruları ister istemez sordurur.”

  34. “Ama iktidardakilerin karizmasını da ciddi bir biçimde çizdi bence.”

    Once, ‘iktidardakiler’ derken, bildigimiz, klasik, anlamiyla soylediginizi farzediyorum.

    Yani, secim sonucu is basina gelmis olan.. Hukumet filan.

    Eger boyleyse, neden karizmasinin cizildigini soyluyor oldugunuzun ilave aciklamaya muhtac oldugunu dusunuyorum.

    Sunu demek istiyorum: Secimle gelmis iktidarlara karsi bir fiili hareket yapilamayacagina dair bir on-kabulumuz mu var ki, boyle bir hareket karizma cizici olsun?

    Yoksa, mutlak anlamda iktidar olmadiginin ispatlandigini mi soylemek istiyorsunuz?

    Eger bu ise, bence Rus tarihi ile cok fazla mesgul oldugunuzu dusunmek zorunda kalirim; cunku, bu topraklarda ‘Allahin yeryuzundeki golgesi’ filan denen nice Padisahin dahi alasagi edildigini bilen hic kimsenin kendisini mutlak (ya da uzun sureli, kalici) iktidar filan sayamayacagini da bilmek gerekir.

    Bugunku durumda su gercegi gormek gerekir: RTE, isyancilarin uzerine –kendisine olumune bagli olan– bir ordu gondermedi. Cunku, oyle bir sey yok ve o da bunu biliyor. Polis’e dahi, bir yere kadar, guvenebilir. Yargi’ya da, ayni sekilde.

    O yuzden, farkinda misiniz, bilmiyorum, ama halka siginmis durumda. Halki sokaklara cagirmasi budur.

    Bu da, yakin gecmiste cokca sahit oldugumuz bir baska tenakuza (celiskiye) yol aciyor. Teorik olarak ‘halk’in yaninda yer alacagini bekledigimiz ‘sol’ yine kontripiyede kaldi..

    ‘Halk’ ile yanyana olamiyorlar; cunku, ‘halk’in istediklerini yapmayacagi asikar; darbecilerle de beraber olamiyorlar (oyle bir goruntu veremiyorlar) cunku retorikleri ona imkan vermiyor.

    Zor bir acmaz.

  35. Türkiye’deki darbe girişiminin ardından, bundan sonra olacaklara ilişkin analizler yayımlanmaya devam ediyor.

    Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, darbenin başarısız olmasının ordunun Erdoğan’a sadakati anlamına gelmeyeceğini söyledi.

    Fisk ayrıca, 161 ölünün, Türkiye’nin Ortadoğu’daki ulus-devletlerin çöküşünden bağımsız kalamayacağını gösterdiğini savundu.

    Dün yaşananların Ortadoğu’daki sınırların ve devletlerin çökmesi ile bağlantılı olduğunu kaydeden Fisk, istikrarsızlığın bölgede yolsuzluk kadar yaygın olduğunu belirtti.

    Fisk, ABD’nin “seçilmiş hükümete” destek açıklaması yaptığını, ancak 2013’teki Mısır darbesinde olduğu gibi darbenin başarıya ulaşması durumunda Erdoğan’a da Mursi gibi davranılacağından emin olunması gerektiğini vurguladı.

    Erdoğan’ın Putin’den özür dilemesi ve Netanyahu ile arasını düzeltmesinin, orduya güveninin bitmesiyle kıyaslanamayacağını savunan Fisk, “Bu durumda konsantre olman gereken daha ciddi meseleler vardır” dedi.

    Fisk, ordu içinde darbe yapmaya niyetlenen askerlerin, Erdoğan’ın ülkelerini yok ettiğini düşünenlerin çok küçük bir kısmı olduğunu da ileri sürdü.

    Fisk birkaç ay ya da yıl içerisinde yeni bir darbeye hazır olunması gerektiğini belirtti.

  36. İkisi de değil. Toplumadaki rahatsızlık orduda ve bürokraside de vardı. Darbe girişimi bunun sonucu bence. Hiçbir şey bitmiş değil.

  37. kim gelirse gelsin Kürtlerle barış ilan etmek zorundadır. İleride bunu göreceğiz.

  38. @ogürsel

    bir finans krizi yasanmasi icin birilerin parasi batmasi gerekiyor kim bu faturayi karsilayacak???
    malum dönem kapitalist dönem para cok degerli ve kiymetli….
    ancak disardan böyle bir kriz yaratabilinir icerde ben böyle bir olusum görmuyorum tabii birbirine baglidir finans dünyasi ama
    türkiyede kapitalistler hayatindan memnun……
    dis ülkeler buna karar verecektir.
    acaba bana dokunmayan yillan bin yasasin diyecekler veya yeni bir strajedi izlecekler.kücük bir ihtimal degil bu artik avrupa ve abd sultanin kapris ve kabadaylindan rahatsizlar,abd secimleri buna isaret olabilir.clinton kasimpasa kabadayin knockout eti……:) 🙂 🙂
    neyse ama kesinlikle katiliyorum büyük bir ekonomik bir kriz olmadan türkiyed bir degisim olmaz.secim hikaye

  39. vazgeçmeyecektir. Tam tersine.

  40. Sanmıyorum. Bence bir yıllık ömürleri var.

  41. Acele etmeyin. Arkası gelecektir. Tayyip’in karizması gezi ve 17 aralıktan sonra üçüncü defa fena halde çizilmiştir.

  42. Son cümleye katılıyorum. Bir yıl içinde yeniden olacaktır.

  43. “Jandarma ve Hava Kuvvetleri merkezli darbe girişiminin beyni Cemaat. Sayıca çok büyük değillerdi ve ordu içinden destekleri zayıf kaldı.”
    “Bu planların hiçbiri tutmadı. Başlangıçta adı darbeci diye anılan 1. Ordu Komutanlığından da karşıt açıklama gelmesi ellerini zayıflattı.”

    2. Ordu Komutanlığı da son anda vazgeçmiş görünüyor.
    Aslında en mantıklı açıklama bu. Birçok darbe veya isyan girişimi son anda taraf değiştiren müttefikleri nedeniyle kaybediliyior.
    Örneğin Osmanlı dönemindeki Şeyh Bedreddin isyanında, 16.yy başı Alevi ayaklanmalarında da benzer bir durum yaşandı.
    Tımarları elinden alınmış sipahiler, yani asıl güçlerini teşkil eden ordu içindeki müttefikleri Osmanlı yönetiminin tımarların geri verileceği vaadiyle saf değiştirince Bedreddin’e ve Alevi reislerine sadece müritleri sadık kaldı.

  44. Bu arada bu cemaat yapısı, yani “cemaat”in liderliği ile Bedreddin ve Alevi şeyhlerin liderliği arasındaki benzerlik de dikkat çekici.
    Anlaşılan toplumsal hareketlerde “öz” değişmiyor pek.

  45. Bu olay başarısız olsa da hükümeti biraz sarstı. Peki aynı şeyi bütün olarak devlet için de söyleyebilir miyiz?
    Yani orduda, yargıda, emniyette falan tasfiyeler oluyor. Zaten paralel soruşturmaları epeydir devam ediyordu. Bu kadar adamın tasfiye edilmesi devlet gücünde bir zaafa yol açmaz mı?
    Daha önceki Ergenekon ve Balyoz ile fark şu, onlar aklandı hatta birçoğu yerlerine iade edildi. Peki bunların yerine kim konacak?

  46. Gün Bey bu işin arkasında gösterilenin aksine Fethullah G. değil de Perinçek’in bulunduğu fikrine katılır mısınız ?

  47. özgürlükçü

    biraz gayretle darbecilere methiye yazısı olabilir.Bu çağda afrikadaki darbeciler bile darbe yapabilmenin güçlüğünü anladığı iklimde bu gün darbenin bizde mümkün olabileceğini düşünmek çok garip.İçinde tumturaklı güzel cümlelere kanıp darbe olsa yapısal sorunların hatta kürt sorununu çözeceğini bu bildiriden çıkarmak tam zileli tarzı olmuş.Bu gün hemen bütün illerin askeri komutanlarının gözaltına alındığını görünce ordunun küçük bir azınlığının şura terfi rahatsızlığı ve tasviye endişesini isyana çeviren kesiminin dışında kalıp kentlerdeki kışladan askeri dışarı çıkarmayıp darbeye katılmayan komutanların bile bu girişim bahanesiyle tasviye edildiğini görünce bunların darbeye katılmadığına şimdi bin pişman olduklarına eminim.Burdan hareketle bir yıl içinde darbe olur yada iktidar düşer düşüncesi zilelinin olabilir ama ben katılmıyorum bu süreçten rejim ve iktidar zaaf ve avantajlarını test edip avantajlı çıktığı düşüncesindeyim.Hatta yapmak istediği başkanlık rejimini referanduma gerek duymadan çakma çin malı muhalefetin desteği ile başarabileceği zamanında seçime kadar kendini taşıyabileceğini düşünüyorum asıl endişem camilerden sela ile sokağa dökülen kalabalıkların gelecekte önüne işid ve nusracıların geçip bunlar kızılbaş dinsiz terörist gavur diye hedef gösterip kesebileceği hatta iç savaş çıkarıp mühalif istenmeyenlere soykırım yapmanın provası gibi geldi bana.Yukardaki yazı kendine özgürlükçü toplumsal devrimci diyen birine yakışmayan içerikte üzüldüm.

  48. Bütün solcular darbeyi cemaatçi subayların organize ettiğini söylüyor. Buna karşılık sizin yazınızda cemaat faktöründen hiç bahsedilmiyor. Neden böyle?

  49. Bu yazilara dün baktigim halde TR.de darbe oldugunu anlamamistim…Cünkü böyle bir darbenin hortlayabilecegini aklima gelmemisti.

    TR.de olsun Dünyada olsun hic bir kimse su darbecileri desteklemezken,tersine mahküm ederken burda bu sitede
    ahh keskem wah keskem diye sarki söylenmesi kelimenin tam anlamiyla siyasi keleklikten baska birsey degildir!

    Ne diyelim sol hareketler demokrasi,özgürlük,hak,hukuktan nasibini hicbir zaman alamadiklarindanmi? yada en genel olarak düsünmegi bir tarafa atiklarindanmi? Sonuc olarak Dünyanin gerisinde kalindi..!

    TR. artik bu topluma bela olan,ülkeye bela olan,ülke disina bela olan,kürtlere bela olan bu orduyu enazindan alabildigine kücültmelidir!
    Zaten NATO ya bagimli,üyesi olan TR’nin ABD yle büyüklük yarisina girmesinin anlami yoktur! TR,yi kimse tehtid etmiyor..
    Ordu hep TR.yi tehdit etmistir!

    2. yapilmasi gereken en önemli is ise Kürtlerin Demokratik,özgürlük haklarinin verilmesidir! Bu TR.yi bir bütün olarak güclendirir,özgürlestirir,demokratlastirir!
    Bir ülkenin yarisi ezilirse o ülkede ne demokrasi nede özgürlük nede ekonomik kalkinma beklenir!

  50. 15/16 Temmuz sonun başlangıcıdır.
    Gezi, 17 Aralık, 6/7 Ekim ise 15/16 Temmuz’a giden yolu döşemiştir.

  51. Sisi, BM Güvenlik Konseyi’nin darbe girişimini kınamasını engelledi

    İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi, BM Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’deki darbe girişimini kınamasının, darbeyle iktidara gelen Abdülfettah El Sisi yönetimindeki Mısır tarafından engellendiğini duyurdu

    Haaretz’e göre, BM Güvenlik Konseyi’nce hazırlanan tasarıda “tüm tarafların Türkiye’de demokratik yollarla seçilmiş hükümete saygı göstermesi gerektiği” şeklindeki ifadeye, Mısır yönetimi, bir hükümetin demokratik yollarla seçilip seçilmediğine BM Güvenlik Konseyi’nin karar veremeyeceğini savunarak karşı çıktı.

    BM’deki diplomatlara dayandırılan habere göre BM Güvenlik Konseyi bu itiraz nedeniyle Türkiye’deki darbe girişimini kınayan bir bildiri yayınlamaktan vazgeçti.

    BM Güvenlik Konseyi’nde kararlar 15 daimi ve geçici üyenin oybirliğiyle alınabiliyor. Mısır da şu anda Güvenlik Konseyi’nin 10 geçici üyesinden biri durumunda.

    http://www.hurriyet.com.tr/sisi-bm-guvenlik-konseyinin-darbe-girisimini-kinamasini-engelledi-40150671

  52. Askeri Darbeye de, Sivil Faşist Diktatörlüğe de Hayır!

    Türkiye özellikle son bir yıldır devlet baskısı ve şiddetinin olağanüstü ölçüde tırmandırıldığı bir süreçten geçiyor. Bu süreçte artan otoriterleşme eğilimi gitgide faşizan renkler almaktadır. Demokratik hak ve özgürlüklerin her geçen gün kısıtlanıp kuşa çevrildiği bu süreç, beri yandan da Türkiye’yi sarıp sarmalayan çelişkileri dört bir yandan keskinleştiriyor ve ekonomik, sosyal, siyasal, diplomatik, askeri tüm dengeleri, sistemin denge araçlarını da tahrip ediyordu.
    Bu çelişkiler, içeride tırmandırılan Kürt savaşı, dışarıda da özellikle Suriye bağlamında yürütülen maceracı emperyal politika dolayısıyla dayanılmaz bir hal almaktaydı. 28 Haziran akşamı Atatürk Havalimanındaki katliam saldırısı bu gerilimli sürecin bir uç noktası iken, ilk verilere göre 265 kişinin hayatına malolan 15 Temmuz darbe girişimi ise bir başka uç noktası oldu. Hatırlanacağı gibi AKP ve Erdoğan 1 Kasım seçimlerinde, aslında kendilerinin körüklediği savaş sürecinden ülkeyi kurtarma ve istikrar getirme vaadiyle kitleleri manipüle etmişti. Oysa AKP’nin izlediği politikalar, bunun tam tersine, Türkiye’de gerilimleri olağanüstü ölçüde arttırmış ve bu tür kanlı saldırı ve girişimleri davet etmiştir. Meclisin, cumhurbaşkanlığı sarayının, cumhurbaşkanının kaldığı otelin vb. bombalandığı, asker, polis ve istihbarat güçlerinin birbiriyle savaştığı, kalabalıkların asker linç ettiği bir tablonun “istikrar” olmadığı açıktır.
    Gitgide otoriterleşen AKP iktidarının izlediği politikaların bir yönü de, devleti tek parti devleti haline getirme girişimidir. Bu durum devlet içindeki gerilim ve tepişmeyi de arttırmıştır. Şimdi yaşanan darbe girişimi bir yönüyle de bu tepişmenin ulaştığı doruk noktası olmuştur. Bu tepişme zararsız bir tepişme olmayıp halkın sırtında gerçekleşmektedir. İşçi-emekçi kitleler bu süreçte daha da köleleştirilmiş, demokratik ve sosyal haklarından daha da kaybetmiştir. Bu darbe girişiminin bastırılmasıyla, tek parti devletine giden yolda bir kilometre taşı daha geçilmiştir denebilir. Zira Erdoğan bu darbe girişimini de bahane ederek, zaten yürütmekte olduğu devlet içi tasfiyelerinin yeni bir dalgasını şimdiden başlatmıştır. Erdoğan bunu başkanlık yolunda yeni bir fırsata çevirmek isteyecektir.
    15 Temmuz askeri darbe girişimi ordu içinde ve dışında yeterli destek ve güce ulaşamadığı için bastırıldı. Söylentilere göre, olması gerekenden erken ve eksik hazırlıklarla başlatılan bu darbe girişimi, çılgınca hamlelerle ilerleyerek sonunda kanlı bir macera halini almış ve çökmüştür.
    Onlarca generalin de içinde yer aldığı bu darbe girişimi, hükümetin yansıtmak istediğinin aksine sadece Fethullahçı güçlerden oluşmamaktadır. Belli ki ordunun AKP muhalifi geniş bir kesimi biraraya gelmiştir ve bu darbe girişiminde ABD’nin parmağı olduğu da söylenmektedir. Ayrıca ordunun geri kalanı da saatler boyunca bekle gör tutumunu izlemiştir. Darbeci birliklere karşı diğer birlikler harekete geçirilmediği gibi ordu komutanları uzun bir süre hiçbir açıklama yapmamışlardır. Bu tür açıklamalar süreç tersine dönünce gelmiştir.
    Bu darbe girişiminin halkın demokratik inisiyatifiyle önlendiği iddiası hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Ne bildirilerinde demokrasiden bahseden darbecilerin ne de iktidarın çağrısıyla sokağa dökülenlerin demokratik bir inisiyatifi söz konusudur.
    İşçi sınıfı ve tüm diğer demokrasi güçleri açısından yaşanan bu olaylar her iki ucu pis değnek anlamına gelmektedir. Bugünkü “parlamenter” rejim zaten yaşanan otoriterleşme süreci ve bunun içerdiği darbelerle çoktandır demokratik kırıntılarını tüketmiş, parlamentonun neredeyse göstermelik bir duruma indirgendiği bir olağanüstü rejim seviyesine gelmişti. Süreç daha da ilerletilerek bir tek adam diktatörlüğüne gidilmekteydi. Dolayısıyla ne bu rejimin ne de askeri darbenin savunulacak bir yanı olabilir. “Demokrasi kazandı” söylemi pişkin bir demagojiden ibarettir. Darbeyi tezgâhlayan ve uygulamaya sokan güçler de, onu bertaraf eden güçler de al birini vur ötekine kabilinden güçlerdir. Keza “seçimle gelmiş hükümet” söylemi de öyle. Seçim denilen şey 7 Haziran seçimlerine karşı gerçekleştirilen bir darbeyle yolu açılan 1 Kasım seçimleridir. Bu tür demagojilere asla prim verilmemelidir. Unutulmasın ki, askeri faşizm ile sivil faşizmin tepişmesinden demokrasi çıkması asla mümkün değildir.

    Marksist Tutum
    http://marksist.net/marksist-tutum/askeri-darbeye-de-sivil-fasist-diktatorluge-de-hayir.htm

  53. Başkomutan Erdoğan Türkiye’sinde Boyun Eğmemek

    Özkan Öztaş

    15 Temmuz 2016 tarihini 16 Temmuza bağlayan gecede yaşandı her şey ve etkisi hala devam ediyor. Etkisi devam eden bir sürece dair bir şeyler söylemek kolay değil. Ancak bazı öne çıkan şeyler üzerine hep birlikte düşünmekte fayda var.
    Türkiye tarihinde ilk denilecek pek çok şeyi 12 saat içinde yaşadık. Telefondan görüntülü konuşma ile ulusa seslenen bir cumhurbaşkanı, yönetime el koyduk diyen askeri ekip, sokağa çıkan AKP’liler, bombalanan meclis. Binlerce gözaltı, yüzlerce ölü ve yaralı… Erdoğan’ın tek gecelik demokrasisinin bilançosu…
    Jetler uçarken ve askerler kimi kurumlara el koyarken ABD basını “Türk Ayaklanması” olarak duyuruyordu olayı. Türk ayaklanması tabiri hem erken bir açıklama hem de Erdoğan tabloyu toparladıkça yorumlardan kaldırılan bir ifade oldu. “Türk Ayaklanması” tabiri Tunus ile başlayan “Arap Ayaklanması” olarak kullanılan ifadeyle de aynıydı. Yanlış ata oynamamak adına son ana adar sakinliğini koruyan ABD, seçilmiş hükümeti kutlayarak vazifesini de yerine getiriyordu.
    ABD tarafından desteklenen seçilmiş hükümetle ortak açıklama yapan muhalefet ise evlere şenlik. Sokakta demokrasi kazandı diyenler 20 yaşındaki gençlerin linç edilmesine, kafalarının kesilmesine, şeriat sloganları atılmasına, camilerden cihat çağrısı yapılmasına ve benzer süreçlere hayranlıkla baktılar.
    AKP’nin sağ koluna MHP’nin sol koluna da CHP’nin geçerek koltuk değnekliğini yapma görevlerini layıkıyla yerine getirdiklerini söylemek mümkün. Gün birlik ve beraberlik günü diyenlerin ise geçmişlerinde ayrı oldukları bir gün var mı merak konusu gerçekten… Gezi’de darbeyi gören HDP ise cüppeli, kara çarşaflı “demokratların” sokağa çıkışını kutladı.
    Böyle darbe mi olur, böyle plan mı yapılır, bu kadar amatör mü olunur soruları kanımca bizi ilgilendirmiyor. Havada kalan deklarasyonlar, 20 yaşındaki gençlerin ortada kalması ve linç edilmesi, beş on kişiyle “işgal” edilen kurumlar, geçtiğimiz yıl tekbir sesleriyle basılan Doğan Medya’nın dün yine tekbir sesleriyle kurtarılmış olması. Sizce de bir tuhaflık yok mu sorusunun bir manası yok zira baştan aşağı kötü bir kurgu ve kalitesiz bir girişim.
    Ancak meselemiz nasıl başarılı olurlardı ya da hatası nedir soruları değil. Meselemiz hangi taraf kazanırsa kazansın emekçi halklara bir faydası olmayan bir günden geriye kalanlardır. Başkanlıktan Başkomutanlığa terfi eden bir zat, camilerden yapılan cihat anonsları.
    Uzunca bir zamandır ABD’li basın kuruluşlarında yer alan darbe söylentileri için bahsi geçen takvim daha çok Eylül-Ekim aylarıydı. Darbe ne zaman olur sorusu bir yana ama yaşadığımız örneğin “zamansız” olduğunu ya da zamanlama hatalarının olduğunu söylemek mümkün. Bunun da olası nedeni “darbeciler” arasındaki çatlak olabilir. Erken yola çıkmak zorunda kalmaları bir ihtimal buradan hareketle.
    AKP, böylesi bir ihtimali hem gözlüyor hem de bu kadarını beklemiyordu diye düşünüyorum. Ancak bir ayaklanma ya da “girişim” olacaksa baraj dolmadan kapakları açılmalıydı. AKP bu tür meselelerde sinir uçlarına dokunarak olası erken bir ayaklanmayı tercih ediyor. Böylesi daha kolay manipüle edilebilir daha kolay ezilir.
    Sayfalarca iddianameler ile bahsi geçen silahlı örgüt “FETÖ” ise dün itibariyle “ilk silahlı” eylemini gerçekleştirerek iddianamelerin içeriğini güçlendiriyordu. AKP’nin eli bu konuda artık daha güçlü…
    Ordudaki girişime ordunun geri kalanıyla değil de polis ile müdahale etme çabası da bir köşeye not edilmeli.
    Tüm meselenin bir AKP mizanseni olduğunu düşünmek için kör olmak gerekir. Mesele bir tiyatro olamayacak kadar ciddi ancak darbe diyemeyecek kadar da beceriksizce. AKP de kanımca bu kadar kolay teslim olacaklarını düşünmüyordu. Bu nedenle hala bir “ikinci dalga” beklentisi var. Aynı zamanda Robert Fisk’in “Darbe bir sonraki darbeye kadar engellendi” yorumu da benzer kanaati güçlendiriyor. Batı medyası ve düşünce kuruluşları uzunca bir zamandır bu tezi işliyor. Ancak bu basitlikte ya da bu tarzda bir “girişimi” kastederek değil. Ya da bu olmamalı. Bu nedenle geçtiğimiz gece yaşanalar bir prova mıydı sorusu sermayenin aklında.
    Sonuç olarak durum AKP’nin elini güçlendirecek olsa da akıbetini değiştiremeyecektir. Bir demokrasi şöleni havası yaratan AKP, dış politikadaki “iyileşme” umutlarını darbe meselesindeki özneleri karşısına alarak içerde de yaşatmayı deneyecektir. Hem zaten Türkiye’de iç ve dış siyaset iç içe geçmemiş miydi? O zaman daha iyi! Hem Rus uçağını düşüren, hem Kürdistan’da sivilleri öldüren hem de darbeyi yapan ordu aynı orduydu, aynı düşmandı ya da aynı paraleldi.
    Tüm bunlarla birlikte, sokağa çıkıp şeriat isteriz diyen güruhun dışında, iki genel kanı ortaya çıktı diye düşünüyorum.
    İlki ve cılız olanı “ne duruyoruz, ne bekliyoruz” yaklaşımı sanırım. Düşmanı hafife almaktan daha kötü ne olabilir ki? Tanka taş atmayı bir protesto değil de mücadele biçimi sananlar gerçekten sokaktaki tankları sivil halk durdurdu sanıyorsa yanılıyor.
    İkincisi ve daha yaygın olanı da bittik, mahvolduk, bu adamlar asla gitmeyecek yaklaşımıdır.
    Düşmanı hafife almaktan daha kötü ne olabilir sorusunun cevabıdır bu; düşmanı gereğinden fazla abartmak… Kimsenin kuru bir motivasyona ihtiyacı yok. Bu nedenle “bu da gelir bu da geçer ağlama” demenin faydası da yok.
    Ancak bir durum var. O da Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinin zaten kolay olmadığıdır. 15 Temmuz gecesi yaşanan olaydan Türkiye’yi kurtuluşa götürecek sürece dair genellemeler yapmak hatalı olacaktır. Böylesi bir durumda Gezi’ye ya da 15-16 Haziran ayaklanmalarına bakmak daha sağlıklı olacaktır. Motivasyon sağlaması için değil, kıyasın bu haliyle daha doğru olacağı için.
    Evet, bu ülkede başaracağız insanlığın kurtuluşunu, evet, şeriatçıların idam isteriz, kan isteriz dediği ülkeyi değiştireceğiz. Bu işin kolayı ya da başka yolu yok. Şairin dediği gibi; yürüyeceğiz üstüne üstüne, tüküreceğiz suratına celladın.
    Ve fesatçının, alkış tutanın, iktidara koltuk değneği olanların ya da ülkenin kurtuluşunu üç beş tane generalin telsizindeki haberden medet umanların…
    Nasıl mı?
    Binali Yıldırım açıkladı bunu; halk önce işine gitmeli sonra da kutlamalara katılmalı diye. Çünkü işçi sınıfının bir günlüğüne dahi durmasını göze alamayacak kadar kırılgan bir sistem bu. AKP’nin en zayıf olduğu noktaya yüklenmek zorundayız, önce iş dediği noktada önce sınıf demekten başka çare yok.
    Terzinin biçtiği gömleğe sığmayan bir ülke Türkiye… Darbe yırtılan bir gömleğin onmaz yamasıdır. Siz bakmayın diktatörlerin heybetli resmedildiğine. Mücadelesi olmayanın umudu da yoktur inancı da.
    https://twitter.com/ozkan_oztas/status/754463209948581888

    http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ozkan-oztas/baskomutan-erdogan-turkiyesinde-boyun-egmemek-162334

  54. Çok yanlış. D. P. ekibi bütünüyle AKP hükümetinin arkasında.

  55. Cemaatçilerin orduda bu kadar hâkim bir konumda olması mümkün değildir de ondan. Bu, AKP’nin körüklediği bir efsanedir.

  56. çünkü cemaatin orduya bu kadar hâkim olması mümkün değil.

  57. Tamamen yanlış. AKP propagandası.

  58. bir film izlemiştim; filmin kahramanı genç bir mafyadan kaçıyo, üniformalı diye görevlilere sığınıyo; onlarda mafya çıkıyo.. iki mafya birbiriyle çatışırken aradan kaçıp kurtuluyodu.. bir zamandır yaşadıklarımız filme benziyo.. tabii kaçıp kurtulamayanlarda oluyo..

  59. Pardon 49 demişim 51 olacak.

    51 hayatın gerçekleri üzerinden değil ütopyalar üzerinden bir değerlendirme yapmış.

  60. Ahmet Şık’tan Fatih Yaşlı’ya, Merdan Yanardağ’dan Kemal Okuyan’a, Ruşen Çakır’a dek bütün solcular neden darbe girişiminin merkezinde cemaatin olduğunu söylüyorlar?

  61. askeri darbeler önünde sonunda faşizmin, tahakkümün, adaletsizliğin adıdır… .
    Sorun bu değil.. Sorun “düzen” arayan burjuvazinin bu sefilliğe muhtaç oluşu!
    Özgürlükçü’yü bir şey bilir sanmıştım! Ya da ben cahilim!
    Bu iş önünde sonunda askeri darbeye gider!
    Kürtler devrim yapamaz… Türk laikçi, aydın, sol.. demokratlar da..
    Ve kaos sürer. Bu iktidar bu ülkeyi yönetemez. Yanlarına IŞİD’i bile almaya hazır bu yapı.. Mafyatik bir örgütlenme.. ne kadar gidebilir?
    *
    Yazık..
    İşte CHP.. huysuz, miskin, algısı bozulmuş, ses çıkartma dışında fonksiyonu yok… Geriye ne kalıyor?
    Ve bu ülkenin en dinamik, üretken, kafası çalışan, geleceği olan yığınlar.. Salt bunları sömürerek, ezerek, köleleştirerek kendi malum kitlesine yem yapmak isteyen bir iktidar … Ne kadar süre boyun eğebilir.. Ve kendi kitlesini beslemek için sömürü yoğunlaşması, çılgın planlar sırada bekliyor..
    Hayatın zorunlu süreci…
    Askeri darbe kaçınılmaz…
    Bence… Ve bu daha “iyi” demiyorum… Olacak olanı yazıyorum… Bence…
    Ortada korkunç bir gerçek var; yaklaşık bir yüzde 40’lık kesim ülkenin nimetlerini (milyar dolar ile aylık 3-500 TL) bölüşürken, her geçen yıl yoksullaşırken daha da azgınlaşacak.. eee. bu hikaye nereye gidebilir?

    12 Eylül’ün, Kapitalizmin ve arkaik dinin çürüttüğü insanlar.. Tarihin “helak edilesi” olarak tanımladığı dönem…. O zavallı askerlerin linci ne anlatır? Ve “askeri darbe” kötüdür!

    Daha iyinin ne olduğunu 50 yıl sonra tarih kitaplarında okusunlar!

  62. en iyisi.. AKP’nin içeriden çatlayarak yumuşak geçiş..
    Bu da ikinci olasılık.. Ya da ilk.. ve daha hasarsız olanı…

  63. Yazınızda belittiğiniz görüşlere bir nokta dışında katılıyorum. Katılmadığım nokta cemaat ile ilişkilendirmeme yaklaşımınızdır. Kerry’nin ilk açıklamasındaki bekle görcü tavrı, Kosaçev’in açıklaması, ordu içinde birden fazla cuntanın olduğunu gösteren belirtiler olabilir. Bunlardan bir tanesi de ilk denemeyi yapan cemaat cuntası olabilir pekala. Sadece cemaatçi subaylardan oluşmayan, farklı ittifakların oluşturduğu bir cunta olma ihtimali de vardır. Akın Öztürk’ün cemaatçi olduğu konusunda sanırım bir şüpheniz yoktur. Düğünden hava kuvvetleri helikopteri ile havacı komutları kaçırmaları, cemaatçi kadroların tek başlarına değilse bile cuntanın içinde yer aldıklarına delil sayılabilir. Ayrıca Fethullah Gülen’in verdiği röportaj da “evet bizimkilerdi” anlamı taşımıyor mu sizce?
    http://www.birgun.net/haber-detay/fethullah-gulen-den-darbe-aciklamasi-hicbir-zaman-olumlu-gozle-bakmadim-120285.html
    Farklı cuntaların da varlığı çok büyük bir ihtimalle gerçek ve daha organize, emir komuta zinciri içinde gerçekleşecek 2.bir dalganın gelmesi de muhtemel. Ancak yeni darbe girişimleri ile devam edeceğine de kesin gözüyle bakılamaz.
    Sürecin, 17 aralık sonrasında kurulan ittifakların bir benzerinin kurulması ile topyekün burjuvazinin ve ordunun desteğini alarak, kıdem tazminatı, 657 yasasının değişimi gibi yeni saldırıları daha kolay yönetecek bir parti devleti inşası ile, ve aynı zamanda batı ve laiklik ile barışarak sürdürülmesi de olasılıklar arasındadır. Tayyip pragmatizmi bunu başarabileceğini defalarca kanıtlamıştır.
    Göreceğiz.

  64. çünkü ezberlerini tekrarlıyorlar.

  65. RTE’ye ve AKP’ye %100 karşıyım sayın Zileli.

    Size ucuz polemikten öte sorularım var.

    Şu anda RTE ve ekürisi, Fethullahçıların yaptığı apaçık olan bu darbe girişiminden kurtulmuş gözüküyor. Evet, devlet kurumlarında ve TSK’de Fethullahçılar nicel yani sayıca az olabilir, halk nezdindeki desteklerinin RTE’yle kıyaslanamayacak kadar küçük olduğu da söylenebilir. Fakat, Fethullahçılar en cevval beyinlerini hem devlette, hem hukukta, hem TSK’de en kilit noktalara yerleştirerek manipülasyon yapmakta ustadırlar! KPSS sorularının sızdırılıp Fethullahçı öğrencilerin yükseltilmesi amacıyla kullanıldığını da hatırlayınız!

    Her ne kadar RTE ve AKP’nin iktidardan düşmesini en az sizin kadar istesem de, Fethullahçıların daha sinsi, daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum!

    Demek istediğim -Fethullahçılar yerine RTE’nin ve AKP’nin iktidarda kalması daha makul- değil!

    Bir örnekle anlatayım.

    TBMM, içinde milletin vekilini barındıran bir kurum, haliyle devletin kalbi olduğundan, Fethullahçı F-16 pilotları tarafından bombalanmış olmasını bile anlayabiliyorum. Bu hareketin doğruluğundan/yanlışlığından öte, bu pilotların niçin meclise bomba yağdırdığını, onların perspektifinden baktığımda anlayabiliyorum.

    Fakat, 15 Temmuz gecesi 16 Temmuz sabahı Ankara’nın belli başlı caddelerinde toplanan insanlar her ne kadar RTE’nin güdümüyle oraya gitmiş olsalar da, bu insanların üzerine Sikorsky helikopterlerden Fethullahçı askerler tarafından ateş açılmasına -hak ettiler- demek ne kadar meşru?

    Aynı şekilde, İstanbul’da da yine -sıradan insanların üzerine- Fethullahçı askerler tarafından ateş açıldı. Bunlara -meşrudur- mu diyeceğiz?

    Buna mukabil, RTE’ye aklını kiraya vermiş -kefenlerle dolaşan- güruhun, boğaz köprüsünde -askerin boğazını kestiğini- de biliyoruz. RTE destekçilerinin IŞİD’i aratmayan caniliklerine rağmen, yine de, özellikle TSK’deki Fethullahçı yapının daha tehlikeli olduğu kanaatindeyim! Böyle bir kıyas yaptığım için de utanıyorum!

    Bu Fethullahçı darbe girişiminin başarısız olmasına -üzülmekten çok sevindim- diyebildiğim için, hem kendime şaşıyorum, hem şaşkınlığıma cevaplar aramaya devam ediyorum!

    Gün gelecek, RTE ve AKP elbette iktidardan düşecek. Fakat unutmayın ki, 3 Kasım 2002’den beri bu -diktatöre- ve partisine oy vermiş, her gün birlikte yaşadığımız sıradan insanlar yine burada olacak, yine kendi dünya görüşlerine yakın siyasi partilere oy vermeye devam edecekler. Evet, bir siyasi akımın (RTE ve AKP) yok oluşunu göreceğiz, ama bu, o siyasi akıma oy vermiş sıradan insanların da yok olacağı anlamına gelmiyor.

    Yukarıda, asker kelimesini epey kullandım. Burada, zorunlu askerlik dayatması ile zapturapt edilen -erat tayfayı- ayrı, bütün rütbeli askerleri (Kemalist, Tayyibist, Fethullahist vb.) ayrı tutuyorum. Yani, -postalcı- değilim!

    Son kez belirteyim, RTE’ye ve AKP’ye %100 karşıyım, fakat Fethullahçıların daha sinsi, daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum!

    Sizin bu ikircikli durum hakkındaki görüşleriniz nedir?

  66. Şöyle ki, böyle çaplı bir darbeye Fetullahçıların kalkışacağı sadece bir kurgu olabilir. Bu darbe girişimi, akp karşıtı subayların işidigr. İçlerinde fetullahçılar da olabilir ama ben bunların çok az olduğu kanısındayım. Darbe girişimi ordunun geleneksel reflekslerinin ürünüdür.

    Öteyandan, ben elbette kim olursa olsun halka ateş açılmasına karşıyım. Hatta ben her türlü silah kullanımına da karşıyım. Fakat şu var ki, eğer bir darbeye kalkışıyorsanız bunun kurallarına uymak zorundasınız. Hatta bence darbe fazla yumuşak olduğu için yenildi. Silahın üstüne gelen insanları elli metreden fazla yaklaştırdınız mı, elinizden o silahı alırlar. Kural şudur: 50 metreden fazla yaklaşma. Yaklaştı mı? Havaya ateş aç. Yine mi yaklaştı, o zaman yaklaşanın üzerine ateş açarsın. Bunu onayladığım için söylemiyorum, sadece oyunun kuralı bu olduğu için söylüyorum. Bir şeye kalkışıyorsan kuralını da uygulayacaksın. Bu kadar net.

  67. Sizin anarşistliğinizden şunları anlıyorum, yanılıp yanılmadığımı söyler misiniz?

    (Birinci tekil şahısla, sanki siz konuşuyormuşçasına)

    ‘Devletlere, iktidarlara’ karşı yapılan her hamle kimden gelirse gelsin, bütün bu hamleleri desteklerim. Bu hamlelerin askeri olması da benim için farketmez, yeter ki ‘devletlere karşı’ yapılmış olsun.

    Türkiye özelinde incelersek, Fethullahçı odaklar ‘iktidara karşı’ bir darbe teşebbüsünde bulunmuşlarsa, bunu da desteklerim.

    Ben, devletlerin 180 derece zıddıyım.

    Devletler ne derse, devletler ne yaparsa, tam zıddını diyeni, tam zıddını yapanı desteklerim.

    Yani sözümün özü, hayatta takındığım tavır, hayattaki pozisyonlarım, daima, her şartta, ‘devlet karşıtlığı’ üzerine kuruludur. Devlet siyah derse, ben beyazı savunurum.

    Hitler’e karşı Stalin’i desteklerim.

    Stalin’e karşı Troçki’yi desteklerim.

    Tayyip’e karşı Fethullahçıları desteklerim.

    Fethullahçılar iktidara gelirse bu kez Tayyip’i desteklerim…

    Bunu zincir halkaları gibi uzatabilirim, yeter ki ‘devlet karşıtlığı’ olsun.
    _______________

    Eğer ‘zincir halkaları’ tabirim doğruysa, nereye kadar sürdürebilirsiniz?

    ‘Devletlerin 180 derece zıddıyım’ demekle devlet ortadan kalkmıyor. ‘Eyleme geçmek’ nerede?

    ‘Devlet’ mefhumunu ortadan kaldırmak için, anarşistlerin de kalkışması gerekmez mi?

    Cevaplarınız?

  68. Bu bir cemmat darbesi degildir, cemaatcilerinde icinde oldugu bir darbe girisimidir. Gün Zileli nin tespitine katiliyorum. ulusalci muhalifler hakkindaki , ezberlerini tekrarliyorlar tespitinede katiliyorum. bir gun ne Kadar hatali olduklarini anlayacaklar ama cok gec olacak, yada hepsi perincegin yolundan tayyip ci olacak.

  69. Ilk defa, tüm AKP muhalifi kesimlerin ezberi , tüm solun ezberinin disinda, Gün Zilelinin darbe girisimi konusunda, Dogru analizler ve tespitler yapabildigini gördüm. söyle bir tespit yapsaydi dahada mutlu olurdum. Tüm sol, tüm muhalif kesimler, alik, aptal ezberci salaklar sürüsüdür. onlara AKP müstehaktir.

  70. tüm muhalif kesimler birkac eveleme veveleme disinda kahramanca darbeye karsi Tayyip erdogan etrafinda kenetlenmistir. aferim size salaklar

  71. Artik, MHP CHP Ulusalcilari Tayyip Erdogan AKP muhalefeti degil, AKP duzeni icinde parti ici muhalefet saymak gerek.

  72. sayin zileliye katiliyorum bu darbe girisimi bir gülen insiyatifi kesinlike degil!
    ben almanyda yasiyorum ve burada elbette her görüsler tartisiliyor konu gülen mi arkasinda var diye gelince bunun cok düsük bir ihtimal oldunu deniyor,sebeb de darbe planlayanlarin hava ve jandarma komitasi oldu ve bunlarin gecmide gülen cemaat ille pek baglantisi olmadi söyleniyor.
    sultan icin bir düsman gerekdi icin güleni gösteriyor cünkü zaten hazir bir düsman ve bütün komplolarin arkasinda o var diye kendi kesimini kandirmis,ve halka sunu da demek istiyor hersey benim kontrölümde tsk bana karsi cikamaz.
    halk tsk baska bir göz ille bakiliyor ve kulak aziyor halk derse ki bak asker bunu istemiyor biz niye bunun pesinden gidelim???benim görüsüm ve almanyada daki butur.

  73. Zileli, bu yazınızda hatalı çıkarımlar yaptığınızı düşünüyorum.

    Öncelikle, Kürtlerle barışı bu ülkede hiçkimse yapmaz. Kürtlerin özgürlük mücadelesini, Türkiye’deki her siyasi ve siyaset dışı cenah “terörist bunlar” diye diye kendilerine oy malzemesi toplamaya bakar. “Kürtlerle barış” konusunda tam bir hayalcisiniz Gün bey. Belki de, o günleri göremeden göçüp gideceğinizi tahmin ettiğinizden, “arkamda hoş bir seda bırakayım bari de, Kürtlerle barışın sağlandığı günleri göremeden öldü gitti yazık adamcağıza, demesinler” diye düşündüğünüzden, her seferinde umutvari konuşuyorsunuz. Ama unutuyorsunuz, hayaliniz Paris, gerçekler Hakkari-Şırnak-Diyarbakır.

    İkincisi, bu darbe girişimi sonucunda da gördük, RTE daha da güçlenecek.

    Üçüncüsü, darbe girişimini Gülenciler yaptı. Darbeyi püskürten ise, müesses nizamın savunucularından, sade suya tirit, Kemalist kalmayı becerebilen birkaç subay ve onların etrafındakilerdi. RTE, Binali Yıldırım, İsmail Kahraman, şu anda yatıp kalkıp Kemalist subaylara dua ediyor!

    Dördüncüsü, Gülenciler çok ağır bir yara aldı. Fakat uluslararası bağlantılarının kuvvetli olması sebebiyle, Türkiye’deki yuvalanmalarını tamir edebilecek sabra sahipler. Gülencileri pek tanımadığınız anlaşılıyor Gün bey, RTE’nin tuvalette çıkardığı idrarı, meşrubat diye bardağa doldurup kendisine içirebilecek kadar maharetli bir yapı olduğunu bilmiyorsunuz! Gülenciler, bu ülkenin gündeminde kalmaya devam edecek. RTE’nin ‘paralel çete’ lafıyla yiyeceği ekmek daha var, yıllarca bu ekmekle seçim kazanacaklar, anayasayı değiştirtecekler, referandumlarda kazanacaklar, yerel-genel seçimlerde kazanacaklar, başkanlık sistemini getirecekler.

    Beşincisi, Türkiye’deki kapitalist sınıf, tek başına hareket edebilecek güçte değil. Hoş, dünyanın hiçbir ülkesinde hiçbir şirket kendi devletinin lafından dışarı adımını atamaz ama Türkiye’deki devletin höt-zötü kapitalist sınıfın üzerinde daha etkili. Sözde ‘ekonomik istikrar sürsün, ülkemiz büyüsün’ şişirmesi ile, devletin, yani RTE’nin yanında olduklarını daima dile getirecekler TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TİM, TBB, Koç, Sabancı, Alarko, Borusan, Eczacıbaşı, Zorlu Holding ve benzerleri. “Solcular”, işçi sınıfı da bu ülkede olmadığına göre, kapitalist şirketlerin RTE’ye karşı ayaklanması da asla mümkün olmadığına göre, “ekonomik kriz” hayallerini unutun.

    Altıncı ve son olarak, peki RTE’yi ne durdurur?

    Bunu söylemek çok riskli ama, ancak ve ancak RTE’ye suikast düzenlenirse, ülkede değişim yaşanmaya başlanır. Fakat bu değişim uzun yıllar alır. RTE’nin ölüsü bile, AKP’yi bitirmeye yetmez. Nurcular için Bedî-üz-Zamân Said-i Nursî ve Fethullah Gülen neyse, AKP’liler için RTE odur.

    Peki bu suikasti kim düzenler, yemeğine zehir mi konur, kim koyar, uzun namlulu ve dürbünlü bir tüfekle ateş mi edilir, uçağını, helikopterini mi düşürürler, Gülenciler mi yapar, Kemalistler mi yapar, Kürtler arasında RTE’ye öfke besleyen biri mi yapar, IŞİD mi yapar, CIA mi yapar, orası bilinmez. Eğer bir suikast olur da RTE giderse, John F. Kennedy gibi bir puta dönüşür, kimin, kimlerin öldürdüğü yıllarca kahve muhabbeti gibi konuşulur.

    Eğer RTE’ye suikast düzenlenir de ölürse, AKP’nin hemen ufalanacağını zannetmeyin. Bu kez, RTE’yi adeta bir mehdi kıvamına getirip, “aziz” kıvamına getirip, miting meydanlarında “RTE’nin ölüsü” üzerinden propaganda yapa yapa iktidarda kalmaya devam ederler. Adnan Menderes, Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Recep Tayyip Erdoğan fotoğraflarını yan yana görüp “demokrasi şehitleri” bağırış-çağırışlarını sokaklarda, meydanlarda çok duyarsınız!

    “Lider babamız RTE, bizi cennetten izliyor. O’nun gösterdiği yolda yürümeye devam edeceğiz. Beraber ıslandık biz bu yağmurda, bize cennetten oy yağmuru yağdır Recep baba…” laflarını çok duyarsınız!

    Yani, RTE ölse bile, Zileli’nin bahsettiği “rejim” kolay kolay eriyip gidecek bir rejim değil. “RTE’nin cennetten SMS mesajı var, akıllı telefonlarınızı daima kontrol edin” emri bile, bu “rejim”in sürmesine yeter…

  74. özgürlükçü

    Haklısın ö.gürsel özgürlükçü bir şey bilmez
    Zilelinin yazısı çok sorunlu eski yazılarında da akp ye ömür biçmişti her seferinde yanıldı anlaşılan ö.gürselde akp nin sistemin darbe dışında devrilemeyeceğine inanmışsınız biz ise böyle bir darbe ile giden akp nin yerine gelecek iktidarın da akp gibi yada benzeri olacağına inanıyoruz.Toplumsal muhalefetin talep ve gelecek beklentilerini sistem içi dinamiklerinin gerçekleştirmesi mümkün değildir tam tersine bu sistemin darbeciler ve akp-chp-mhp gibi politik dinamiklerinin eseridir bu kurumlaşmış ceberrut sistem bunu değiştirecek dinamik bu sisteme gayrımeşru diyebilip toplumsal muhalefetin sistem karşıtı bütün dinamikleri içinde barındıran politik dinamik bu günki gibi süreçlerde ne darbecinin nede tek parti devleti faşizminin yanında durmayıp 3.seçenek sistem mağdurlarının seçeneğini politik program yapan dinamik zamanı gelince bu iktidarıda sistemide değiştireceğine eminim.
    Zileli gibi geleneksel mili duygularının etkisinde ve sürekli kendi gücünden başka güçlere bel bağlayanların yukardaki yazılarla kendi yapması gerekeni yapamayıp başkasına bel bağlayan duruma düşmesi normaldir.
    Yakında gücünü test edip biriktirdiği kurum ve dinamiklerin işleyip işlemediğini gözleyen iktidar sıkışınca bunları yine camilerden verilen selalarla sokaklara döküp iç savaş çıkarmadan iktidarı terk etmeyeceği belli olmuştur.Önümüzdeki süreçlerde sokaklarda öncelikle kendi öz savunması ile sistem mağduru halkların kazanımları ve gelecek hayallerini savunabilen dinamikler belirleyici olacaktır.Ö.gürsel ve zileli benim gibi bir şey bilmeyen cahillere kulak asmayıp siyasetin üretildiği o sokaklarda olabilirlerse en doğrusunu öğreneceklerine eminim.
    En devrimci öncülerin sokağa inmesine gerek olmayıp zaten her şeyi bildiğini düşündüğünden bunuda yapacağını sanmıyorum.Kolayı var????

  75. RTE'Yİ 3 ŞEY KURTARDI !

    Recep Tayyip Erdoğan’ı üç şey kurtardı:

    1) İnternetin kesilmemiş olması.

    2) Telefon hatlarının (kablolu-sabit hat veya GSM farketmez) kesilmemiş olması.

    3) Televizyon-radyo yayınlarının kesilmemiş olması.

    Darbe yapmaya çalışıp beceremeyenler, hiç olmazsa, internet ve telefon hatlarını çabuk onarılamayacak şekilde bombaladıktan sonra planlarına devam etseydi, 16 Haziran sabahı Tayyip’i ve Binali’yi elleri kelepçeli olarak görebilirdik!

    31 Mart 2015 tarihini hatırlarsanız, Türkiye genelinde saatler süren elektrik kesintisi olmuştu:

    http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/240421/Elektrikler_neden_kesildi__iste_cevabi.html

    15 Temmuz saat 22.10 civarı, boğaziçi köprüsünün asker tarafından kapatılması ile, “beceriksiz darbeciler” adlı macera filmini hepimiz izledik, çok heyecanlıydı!

    İnternet ve telefon hatları bombalandıktan sonra, televizyon kanalları yayına devam etse bile, Tayyip’in ve Binali’nin SESİNİ ve GÖRÜNTÜSÜ, hem televizyonlarda, hem internette BOMBALAMA SONUCU TEKNİK İMKANSIZLIKLAR NEDENİYLE BİRKAÇ SAATLİĞİNE YAYINLANAMAMIŞ OLSAYDI, 16 Haziran sabahı bambaşka bir Türkiye’ye uyanmış olacaktık!

    TAYYİP’İN KÜÇÜCÜK BİR CEP TELEFONU EKRANINDAN, BÜTÜN TÜRKİYE’YE SESLENİYOR OLABİLDİĞİ GERÇEĞİ, “MAĞDUR”LUĞUNU PEKİŞTİRDİ VE DARBE PÜSKÜRTÜLDÜ! BAŞKA HİÇBİR SEBEP ARAMAYIN! O CEP TELEFONU EKRANINDAN, TAYYİP’İN HAYATTA OLDUĞUNU GÖREN, ASKER-SİVİL HERKES GERİ ADIM ATTI VE DARBE YAPILAMADI! BU KADAR NET!

    Tayyip, şimdi, telefondan önce internetin gücünü daha iyi anlamıştır artık! Türk Telekom’un binasına gidip, kapısına muska takıp, iki de dua okursa şaşırmayın!

    Gavur icadı internet, Tayyip’i kurtardı! “Muasır medeniyetler seviyesi BATI”ya hayran olan Kemalistlere duyurulur!

  76. Özgürlükçü, konuşmayayım diyorum, yine konuşturuyorsun. Ne olhdu, HDP gidip dört parti olarak akp-mhp-chp ile “demokrasi” deklerasyonu yayınlamadı mı? Sen biuna karşı tek kelime edebiliyor musun? (Belki sen de bu tutuma katılıyorsundur, onu bilemem).

  77. Tam tersini düşünüyorum. Türkiye devleti darmadağınık olmak istemiyorsa Kürtlerle barış yapmak zorundadır. Er ya da geç.

  78. çok hoşuma gitti yazdıklarınız. Durum gerçekten de budur.

  79. iiizninizle cümlenizi twet olarak attım.

  80. Zileli cevabında iyi yakalamış. Özgürlükçü neyin özgürlüğünü savunuyor? Parlamenter burjuva demokrasisinin özgürlüğünü mü?

  81. Kabaca doğru denebilir. Anarşistlerin kalkışması mı? Böyle bir şey bir felaket olurdu. Anarşizm bir idealdir. Anarşist fikirler yayılır ve Gezi’de colduğu gibi kendini toplumsal olarak ifade eder, o kadar.

  82. Gerçekçi ol, imkansızı iste!

  83. “Anarşist fikirler yayılır ve Gezi’de olduğu gibi kendini toplumsal olarak ifade eder, o kadar.”

    Daima 180 derece zıt kutupta olduğunuzu söylediğiniz devletler yerli yerinde durmaya devam ettiği sürece, anarşist fikirlerin yayılması ve Gezi gibi protestoların gelecekte de oluşması, kısır döngü gibi sürer gider…

    “Ben devlete karşıyım” demekle devlet kalkmıyor.

    “Devletin ortadan kaldırılamayan bir şey olduğuna, devlete sadece karşı çıkıldığının söylenilebildiğine” inanıp, hiç eyleme geçmeyen anarşizm olur mu?

    “Laf” nerede?
    “Eylem” nerede?

    Kendinizle çelişmiyor musunuz?

  84. Ya da şöyle soralım yukardaki cümle klişe geldiyse. “Hayatın gerçekleri” derken hangi değişmez gerçekler kastediliyor? Örneğin bundan 16 yıl önce “AKP” diye bir hayat gerçeği var mıydı? “Paralel Devlet” gerçeği o zamanlarda da “paralel” miydi?

  85. Darbenin arkasında Feto’nun olduğu tamamen yanıltma amaçlı bir söylemdir.
    Bu cemaat her türlü kötülüğün üzerine atılacağı bir günah keçisi olarak kullanılıyor ve işe de yarıyor.
    Tayyip açısından darbecilerin laik endişelere sahip cumhuriyetçi subaylar olması gizlenmesi gereken bir gerçektir. Çünkü, aksi durumda laik, cumhuriyetçi, Kemalist kesimin kimin safına sempati duyacağı bellidir.
    Bu tehlikeyi engellemek için “bakın onlar islamcı, gerici cemaat takımıdır” yalanı kullanılıyor.

  86. Bu kadar kafa patlatacağımıza tek bir amacı konuşmalı, bunun nasıl gerçekleştirilebileceği üzerinde kafa yormalıyız: malum şahsın … (sakıncalı bulunduğundan yayınlanmadı. admin)

  87. Gun abi, selam.

    1- 14 Temmuz gunu Cemaatle iliskili Tuncay Opcin “yatakta basacak, safakta asacagiz” diyor.

    2- Emre Uslu’nun 14 Mart 2016 tarihli tweeti: Bilet paramı ödemek isteyenler twitçiler lüften 22 Temmuz 12 Ağustos arasında DC-İstanbul için bir bilet alın? Emailimi biliyorsunuz…

    3- Analizi Harbiyeli adli yeni bir hesabi 15 Temmuz’da acan, daha once Analizi Harbi hesabi sahibi @mer_kula ya da Omer Kulac, darbe listesinde Kirsehir Sikiyonetim Komutani olarak yer almaktadir. Kendisi, yakalanmistir. 15 Temmuz tarihli tweetinde Fatih Tezcan’a “Fatih seni bagirtacagim” diyor. Yani darbeyi yapacaklar onden haberi veriyor.

    3- Stratfor hemen o gece bu darbenin Gulenci oldugunu belirtiyor.
    https://www.stratfor.com/analysis/why-turkish-coup-will-likely-fail?utm_source=Twitter&utm_medium=social&utm_campaign=article

    4- Jandarmada Gulenci yok demis biri. Balyoz, Ergenekon operasyonlari ile jandarmada epey kendilerine alan actilar. Bunun disinda su darbeye katilanlara bakin. Cogu kurmaydir. Kurmaylik konusunda Gulencilerin kendi adamlarini kurmay yapacak sekilde ayarlamalar yaptiklarini soyleyenler var. Ayrica, kurmaylar, TSK icinde degerli gorunup, korunuyorlar. Yani operasyonlarin yogun oldugu alanlardan yillardir uzak tutuluyorlar. Su darbede basarisiz olmalarinin bir sebebi budur.

    Ben sadece isin icinde Gulenciler var demiyorum. Onlara bir sekilde eklenen AKP karsiti bir kesim olabilir.

    Bunun disinda senin dedigini anliyorum. Polisi yanina almis, orduyu da yanina alan bir Erdogan’i Geziciler deviremez. O yuzden darbe islesin, iktidar yikildikca dagilsin diyorsun. Hatta bu gelecek darbeciler, 80’deki gibi emir komuta ile gelmedigi icin gucsuz olacagindan bunlar da iktidarlarinin yikilmasina sebep olacak sekilde hatalar yapacakti diye dusunuyorsun belki. Bu sefer de emir komuta zincirinde bir darbe olacakti ve guclu bir iktidar olusacakti.

    Sorum su, darbe dinamigi hala isliyor, emir komuta zincirinde bir darbe oldugunda beklentinin aksine iktidar olgusunun guclenmesi daha buyuk bir ihtimale sahip degil mi? Isid ile mucadeleyi one cekip, ABD’ye Kurtler’den kop ve bana birak deme ihtimali yok mu? Sence boyle bir durum da Isid’i hallettikten sonra guneyden Suriye, kuzeyden Turkiye Kurtler’i vurmaz mi?

  88. HDK:Meclise saldırı halk iradesine saldırıdır

    Ben :Meclis halkin iradesinin düzüldügü yerdir.

  89. darbeyi destekliyormusunuz yani?

  90. yavas yavas hersey ortaya cikiyor. darbe girisimine , kuvvet komutanlari ve 1. ordu komutani disinda General tayfasinin buyuk bir kesimi katilmis daha buyuk bir kesim alargada beklemis, cok kucuk bir kesim karsi mudahaleye katilmis. darbeyi engelleyende 1. ordu komutani erdogan i uyarmis , basina aciklama yapmis. cok acik. bu is cemaat i asar. salak kemalistler oh iyi oldu feto ya diye kendilerini avutabilirler….

  91. insan darbe girisminde bulunmaktan tutuklanan generallerin bir ikisinin degil tümünunu bir kontrol eder. örnegin :

    `Ergenekon Davası’nda yargılanan Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen bir belgenin, askeri yazışma usullerine uygun olmadığı yönünde bilirkişi raporu hazırlayan Albay Mehmet Partigöç de terfi ederek, Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığı’na atandı.

    (Tuggeneral Partigöc acikca Ergenekon davasina muhalefet etmis..)

    ` Orgeneral Akar ile emir subayları zaman zaman gırtlak gırtlağa geldi. Tümgeneral Dişli, Akar’ı başına silah dayayıp ölümle tehdit etti. Akar’a sert fiziki müdahalede bulunuldu; bir ara boynuna kemer geçirildi. Orgeneral Akar, bildiriyi okumayınca, bu kez karargahtaki yine yakın çalışma çevresinden olan personelden sorumlu Tuğgeneral Mehmet Partigöç, “Komutanım bildiriyi imzalayın, bakın göreceksiniz çok iyi şeyler olacak” dedi. Orgeneral Akar, Partigöç’ü de sert sözlerle geri çevirdi.

    Ve Partigöc acikca darbeci.

    Ergenekon davasi Fetocularin isi. General Partigoc Ergenekon dava iddianamesi aleyhine bilirkisi raporu veriyor. Tuggeneral Partigoc Hulusi Akari Darbe bildirisini imzamalsi icin zorluyor. Ve Darbe girisimi Fetonun isi. Perincegin retoriginden gidenin burnu seyden cikmaz. bir daha salak kemalistler bir daha salak ulusalcilar. :)o orduda tek bir Kemalist birakmayacaklar ama bir yerlerde hala bir iki feto cu kalacak.

  92. bu darbe emir komuta zinciri dışında, 27 mayıs tipi bir darbe. Kısacası iki tür darbe vardır: 1. Ordu aracılığıyla devlet darbesi (12 Eylül 1980). Bu tür darbeler devlet adına halkı ezer; 2. ordu aracılığıyla iktidara hamle yapan darbe (27 Mayıs 1960). Bu tür darbeler özellikle başlangıçta özgürlüğün yolunu açar ve bir iktidar kesimini baskı altına alır, halkı değil. Ama sonrası ayrı bir odlay. elbette iktidar yozlaştırır ve bu sefer yeni iktidar gücüne karşı mücadele zorunlu olur. Fakat bu iki tip darbe arasında net bir ayrım şarttır. Yoksa at izi it izine karışır.

  93. tamamen katılıyorum.

  94. Yazıyı okursanız ne demek istediğimi anlarsınız.

  95. Çok güzel özetlemişsin arkadaş. Her şeyi bildiğini sananlar bu satırları okusalar keşke. Bu ulusalcılarda (Kemalistler demiyorum) zekâ da yok, yürek de. Ayrıca AKP’yi desteklemiş ve Gezi’den sonra AKP’ye karşı muhalefete geçmeye başlamış “yetmez ama evetçiler” de şu sıra “demokrasiyi” kurtarmaya soyunmuşlar yeniden.

  96. İktidar olmanın sadece iki yolu vardır. Ya seçimle, yani çoğunluğun desteğiyle (bu iktidar buna sahip) ya da zor yoluyla (askeri/sivil darbelerle veya kitle eylemleriyle iktidarı çekilmeye zorlamakla). Bu iktidarın karşıtları bunlara her kalkıştıklarında başarısız oluyorlar. Öte yandan iktidar da bu girişimleri önleyemiyor. Sonuç olarak bu kronik durum değişmeyecek gibi görünüyor.

  97. Gün Bey, bu darbe girişiminden garip kokular geliyor. Darbe’den bir gün önce Putin’in danışmanı olduğu söylenen Rus derin devletinin neo-faşist Avrasyacı ideoloğu Aleksander Dugin Ankara’ya geliyor. Perinçeğin daveti üzerine AKP milletvekilleri ile görüşmeler yapmak ve ilişkileri düzeltmek üzere geldiği söyleniyor. Dugin darbe girişiminin bertaraf edilmesinden hemen sonra açıklama yaparak Türkiye’nin Amerikancı bir kalkışmayı onlediğini artık yeni ekseni olan Avrasya blokuna hoşgeldiğini söylüyor. Aynı açıklamayı Vatan partisi İngilizce bir deklarasyon olarak yayınlıyor ve operasyon web-sitesi Wikileaks’te yayınlanıyor. Hükümet kanadından da Süleyman Soylu’dan bu minvalde açıklamalar geliyor.

    Tutuklanan paşalara baktığımızda hepsininn Fettulahçı olabileceğine inanmak zor, Kemalist kökenli ulusalcı isimler var var aralarında. Geniş çaplı bir plan olduğu, kontrollü olarak yürümesine izin verilip son anda satış yedirtilerek ortada bırakıldığı izlenimi var bu hareketin.

    Devlet yapısının Suriye sınırındaki Kürt oluşumu karşısındaki milli güvenlik hassasiyetinin doğurduğu AKP’nin ABD ile Kuzey Suriye’deki anlaşmazlığı, Perinçeğin Putin’e ve Esad’a gönderdiği emekli paşalar, AKP’nin dış politikasındaki dönüş ve takip eden bu darbe girişimi, bu işin arkasında Atlantik bloğuyla kavga içinde olan Rusya ve bir eksen kayması çabası ihtimali olabileceğini düşündürüyor.

    Ne dersiniz bu konuda?

  98. Elbette Rusya ile ABD arasındaki çelişmeler de rol oynar bu işlerde. Benim bildiğim, ABD ve Avrupa AKP iktidarının kesinlikle son bulmasını istiyor.

  99. özgürlükçü

    Zileli senin zihnin örümcek bağlamış!!!
    HDP ne imzaladı??
    Halkın iradesine yapılacak askeri darbeye karşı olduğunu açıkladı??
    HDP bunu yapmasa kendi meşruiyetini inkar eder??
    HDP şu anda varsa halktan aldığı oy ve destekle vardır????
    HDP darbeyi savunmadığını beyen etmiştir yoksa bu gün demokrasi olduğunu söylememiştir???
    HDP Darbeyi çağırıp kışkırtanın iktidar olduğunu kaç kere söylemiştir
    HDP demokratik siyaseti daraltıp darbeye zemin hazırlıyorsunuz demiştir???
    HDP gerek darbecilerin gerekse darbecilerin hedefindeki akp-iktidar-devlet-cemaatler-işid-el-nusra- MHP-chp bütününün ortak HEDEFİDİR!!!!!
    Sokağa bakın sokaktaki gürüh ilk HDP binalarına saldırıp tahrip etmiştir???
    Bazı çok bilmiş salaklarda burda HDP sahte demokrasicilerle birlik diyerek kimi yanıltmak istiyorsunuz????
    Açıkça darbecileri destekliyoruz deyip rahatlayabilirsin Zileli??
    HDP ne darbecileri nede bütün bunları parti devleti şeriatçı cihatçi faşizm için kulananları desteklemez kendinden başka güçlere bel bağlamaz 3.seçenek mümkündür der.
    Zilelinin ne dediği ise kem küm edip darbecilerin başaramamasına üzülmek.
    Başarsalardı şimdi tv lerde zileliyi görebilirdik aslında şu anda tvlerde konuşanlardan daha iyi performansı olacağına eminim ama son tahlilde hepsinin işlevi mevcut sisteme hizmet olacağı çok açıktır işte bu işlevini bildiğinden zileli ÖZGÜRLÜKÇÜYE bu seviyede kızmıştır.

  100. sana niye kızayım ki. HDP, diğer üç partiyle birlikte açıklama yapmadı mı?

  101. neden olmasın!

    “Rusya Liberal Demokrat Partisi lideri Vladimir Jirinovski, Türkiye ve İran’ın da yer alacağı ‘yeni SSCB’ kurmayı önerdi.

    Twitter hesabından açıklama yapan Jirinovski, “İstenirse, ÖSCB — Özgür Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yeniden kurulabilir. İran, Türkiye, diğer ülkeler birliğe davet edilebilir” ifadelerini kullandı.”
    NEDEN OLMASIN!
    “Gidecek yerim mi var…. ?”