Tarihteki Diktatörlük Karşıtı Darbeler: III      Dekabrist isyanı

images

                                                                                     İdam Edilen beş Dekabrist

 

 

 

1816 yılında Rus Çarlık Muhafız Birliği’nden bazı subaylar, gizli bir cemiyet kurdular. Bu cemiyet, Batı türü bir liberal rejim özlemi içindeydi. Semenovsky Alayı’nın 1820 yılında ayaklanmasından sonra cemiyet faaliyetlerini 1821 yılına kadar askıya aldı. Cemiyetin içinden iki grup ise faaliyetini gizlice sürdürdü. Ukrayna’daki garnizonlarda örgütlenen Güney grubu daha radikaldi; Çarlığın devrilip yerine Batı tipi bir cumhuriyet kurulmasını arzuluyordu. Daha ılımlı olan Kuzey grubu ise St. Petersburg merkezliydi; Çar’ın iktidarını kısıtlamayı arzulayan meşruti bir monarşi  istiyorlardı. Her iki grup da serfliğin ilgasını talep ediyordu. Güney grubu ayrıca soylu topraklarının köylülere dağıtılmasından yanaydı.

 

Çar Aleksandr 1 Aralık 1825’te öldü. Tahta büyük oğlu Konstantin’in yerine küçük oğlu I. Nikolay geçince, 14 Aralık 1825 (Miladi: 26 Aralık 1825) gününün sabahında, yeni Çar’a bağlılık yemini etmeyi reddeden, Kuzey Grubu’nun yönlendirdiği üç bin kadar subay ve asker St. Petersburg’daki Senato Meydanı’nı işgal etti. Asilerin üst rütbeli iki subayı Prens Trubets ve Albay Bulatov kaçınca isyancıların komutasını Prens Eugene Obolensky aldı. Sivil halk, isyancı askerleri desteklemekle birlikte, Çar’a bağlı dokuz bini bulan askeri birlikle, asi askerler arasında cereyan eden silahlı çatışmaya doğrudan katılmadı.

 

Rus Çarı’na bağlı birliklerle, asi ordu gün boyu çatıştı. Nikolay, süvari alaylarını kullanmak istediyse de, atlar buzlarda kayıp düştü. Akşama doğru topçu alaylarının devreye sokulmasıyla, asi ordunun direnci kırıldı ve geri çekildi. Kuzeye doğru çekilirken Neva Nehri üzerinde tekrar toplanmak istediler, fakat topçu alaylarının atışları nedeniyle nehrin buzları kırıldı ve asilerin çoğu nehirde boğularak ve donarak öldü.

 

Yakalanan Dekabrist  liderler, Pavel Pestel, Kakhovsky, şair Kondraty Ryleyev, Sergey Muravyovve, Mihail Bestuzhev-Ryumin idam edildiler. Diğer Dekabristler Sibirya, Kazakistan ve Sibirya’dan da uzaklara sürgün edildiler. Rus geleneklerine göre, idam edilen şahsın ipi koparsa ölüm cezası affedilirdi. İdam edilenlerden bazılarının ipi koptuğu halde, Çar Nikolay, onları yeniden astırdı.

 

Büyük Rus şairi Aleksandr Puşkin’in Dekabristlere sempati beslediği ve bu yüzden Çarlık polisi tarafından sıkı gözetim altında tutulduğu söylenir. Yine büyük Rus şairi Nikolay Aleksiyeviç Nekrasov’un Sibirya’ya sürgüne gönderilen Dekabristlerin peşinden onları izleyen karılarıyla ilgili yazdığı ünlü bir şiiri bulunmaktadır.

 

 

Gün Zileli

8 Ağustos 2016

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Uluslararası Tugaylar

Devrimler ve savaşlar ulusal olmaktan çok uluslararası olaylardır. Bu tür olaylar,  kimi milli duyguları harekete …

11 Yorumlar

  1. 3 Haftadır eski ekürisinin darbe girişimi ile meşgul olan devlet-iktidar-efendi yalaması bütün medya asıl işine dönmüş.HDP nin olmadığı programlarda HDP yi konuşup yalan yanlış kendilerince itibarsızlaştırma işine geri dönmüştür.Akşama kadar saatlerce HDP yi konuşup programına HDP lileri çağırmayan bütün medya adi,şerefsiz,yalaka,yalama olduğu gibi Demokrasi diye yutturmaya çalıştığı anti-demokratik gayrımeşru kişi ve parti diktatörlüğünün hizmetkarı olduğunu kanıtlamıştır.Hesap etmedikleri ise biz halkın bu olup biteni anlamayan aklı kesmeyen enayi olduğumuzu sanıp onlara kandığımızı sanmalarıdır.İyi şeyler olunca ben yaptım deyip övünenlerin kötü şeyleri fetö yaptı obama yaptı deyip işin içinden çıkmaya çalışan iktidar sahiplerine bir cümle kuramayıp HDP nin olmadığı zeminlerde HDP yi 59 vekiline rağmen yok sayıp itibarsızlaştırmaya çalışanlara biz aklı kesmeyen halk ilk seçimde HDP yi 159 vekille gönderip yapılan bu rezalete gereken cevabı vereceğiz.

  2. Ozgürlükcü nün yazdigina , onun HDP taraftarliginin düzeyi ve ölcüsü ile orantili yanit verseydim söyle yazardim: yaniliyorsun ozgürlükçü en büyük Fener.. Biz Sampiyon olcaz, Bütün engellemelere ragmen.

  3. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve son iki genel seçimde HDP’ye oy veren bir solcu olarak görüşüm odur ki, olası erken seçimde HDP 159 vekil almak istiyorsa, ne yapıp edip “özgürlükçü” gibi kibirli fanatik muhafazakarlardan kurtulmalı. Defol deyince gitmiyorsa da arka sıralara doğru itmeli. Zira faydadan çok zararları var.

  4. Zileli tarih yaziyor. Memnunum, Szar brutusa Kadar bu is, onca Hollyvood filmine karsin bende bir brutus sempatisi var.

  5. HDP esittir zaten Sayin ocalan demisti Partisi..

    özgürlükcünün HDP sini elestitirsen , yanit Hazir bizi itibarsizlastirmak istiyorlart. ama elestiriye yanit yok,. akp yi elestir fetöcü onnar, hadi ordan hepiniz.. CHP MHP nin AKP ye Iltihakin beterdir HDP nin tutumu cunki iddiasi farkli onun, onu yenikapiya cagirmadilar sorun o, cagirsalardi Selocan öyle bir konusma yapacakti ben bir zamanlar Seloyu saf cocuk gören Zileleiye bi ton kufr etmek zorunda kalacaktim. gozunu sevdigim tarihi.:)

    HDP bi seyler yapmak istiyorsa, sundan kurtulmalidir.

    Zaten Sayin Öcalan demisti Partisi olmak

  6. hasan Nasrallah, Sadr gerisine dusmus sol liderlerimiz var deyince dincimi oldun diye soran ama kendini karakterini sorgulamayan Adam ve kadinlar edebiyatcilar taniyorum…

    Hasan Nasrallah Sadr, iside karsi bana sempatik gorunuyorsa eger, senin hilary Killing tonun dan kaynaklaniyor bu, ve abartinca isid oluyor, ve hilary killington, hassan nasrallahtan daha yakindir isid e

  7. İsimsiz korkak anonimler fesatlanmanıza gerekyok özgürlükçü HDP yi itibarsızlaştırmayıp olup biten devrimci gerçeği görünür yapılmak istenenin aksine savunmuş siz seviye kbrinizle fesatlanmadan kendi efendinizi övüp güzelleme yapabilirsiniz siz serbest ben grekoromen!!!
    Hiç mi kafanız basmaz yoksa anlamadık saf ayağınamı yatıyorsunuz bu olup biten en ağır sansür eski yeni bütün efendiler her akşam tv lerde birlikte kimi itibarsızlaştırıp kimin söylemeyip yapmadığı şeyleri yapmış gibi söylemiş gibi eleştirip eleştirene cevap hakkı verilmiyor????
    Yoksa sizde efendi gibi iyi oldimi ben yaptım köti oldimi obama,şeytanlar,feto numarasıyla aklımızla alaymı ediyorsunuz??????
    Politik toplumsal muhalefet dinamiğimi kaldı adam hepsini hiza istikamete soktu tek diz çöktürülemeyen toplumsal muhalefeti sizmi diz çöktüreceksiniz anonim isimsiz korkaklar!!!!

  8. FETÖ-PKK İlişkisi Ne Zaman Ve Neden Başladı?

    FETÖ-PKK İlişkisi Ne Zaman Başladı?

    Devletler, besledikleri ve yararlandıkları taşeron yapıları gerektiğinde hedef alıp tasfiye edebiliyor. Özellikle kontrolden çıkan ve kuranlar için tehdit oluşturarak kendi başına bir güç olan veya başka bir gücün taşeronluğunu yapmaya kalkışan yapılar acımasızca yok edilirler. Bunun son ve çarpıcı örneği ise TC’de FETÖ’ye karşı keskin bir hesaplaşmaya girilmesidir.

    Neredeyse devletin bütün kanatları FETÖ’ye karşı birleşti. Siyasi partiler aralarındaki kavgayı bırakıp FETÖ’yü tasfiye ve oluşan boşluğu birlikte doldurma noktasında anlaşmış gibiler; en azından görünen manzara bu yöndedir.

    FETÖ – PKK ilişkisi

    Abdullah Öcalan’ın “ben ontolojik devletle görüşüyorum” sözleri bir gerçekliği ifade ediyordu. Bilindiği gibi ontoloji, (varlık bilimi/varlık felsefesi) tüm değişim ve gelişimlere karşın en alta olan ve değişmeyen varlık tabakasından söz ediyor. Ontolojik devlet, değişen Hükümet ve kişilere karşın değişmeden kalan devletin temel anlayışıdır.

    Öcalan, “ontolojik devletle görüşüyorum” kim devlete (görünmeyen ve karanlık olan devleti) egemen ise ben onunla muhatap oluyorum demek istiyor. Bu durumda PKK’nin Hükümetlerle veya partilerle kavgası olsa da, kalıcı müttefiki olan ontolojik devlet ile var olan bağını koparmıyor ve kim bu derin yapıyı ele geçirirse PKK onun emrine girer. Bu açıdan bakıldığında Gülen-Abdullah yakınlaşması, tam da Gülen’in devletin derinlerine inip söz sahibi olduğu döneme rastlıyor. Kuşkusuz ki ontolojik devlette söz sahibi olan FETÖ İmralı’da Öcalan ile görüşmüş ve olası gelişmeleri ve bu gelişmelere bağlı olarak PKK’nin yeni rolünü dikte etmiştir.

    Yaklaşık 6 yıl önce başlayan FETÖ-PKK yakınlaşmasını Nasname’de birçok yazı ile değerlendirdik. Bu yazılardan biri de, 08.12.2010 tarihli ve “Abdullah’tan Fethullah’a Zeytin Dalı” başlıklı yazıdır…

    HDP’nin Hükümet tarafından muhatap alınmaması, müttefiki CHP’nin HDP’yi yarı yolda bırakması, HDP’nin muhatap alınmak için adeta çırpınmasına karşın yüz bulamamasının altında yatan neden Hükümet nezdinde FETÖ-PKK ilişkisidir. Bir yıl önce Ceylanpınar’da iki polisin derin/ontolojik devlet tarafından öldürülmesi ve bu olayın PKK tarafından üstlenilmesi FETÖ-PKK ilişkisine kanıt olarak sunulacak önümüzdeki günlerde.

    AKP/Hükümet ile iplerin kopma sürecinde yaşananlar; PKK/HDP’nin “tek hedef AKP” siyaseti, Gezi olayları, HDP’nin ‘Saray’ı tanımıyoruz ve hiçbir koşulda AKP ile ortak Hükümet kurmayız’ açıklamaları, hendekler ve daha birçok olay, FETÖ-PKK ilişkisi olarak görülüp buna göre davranılacak.

    Gelişmeler ve eldeki veriler, devlet FETÖ ile kozlarını paylaştıktan sonra PKK’ye yöneleceğinin ve PKK-FETÖ ilişkisinden hareketle HDP’de de bazı operasyonlara başlayacağını gösteriyor.

    Devlet, PKK’ye nasıl yönelecek?

    Birincisi; Devlet, PKK/HDP’ye ‘sürecin tekrar başlaması ve sekteye uğramaması için içinizdeki FETÖ’cüleri birlikte temizleyelim’ dayatmasında bulunur ve tasfiyeyi/operasyonu PKK/HDP’nin bir kesimiyle koordineli yapar. Böyle bir yönelme, silahların susması ve daha önce yürürlükte olan ve adına “süreç” denilen çatışmasızlık/görüşme anlayışının tekrar devreye girmesini beraberinde getirir. Bu operasyonla birlikte PKK/HDP içinde ciddi çalkantıları engellemek için Öcalan devreye sokulur. Cemaatin etkisizleştiğini görecek Öcalan’ın yeni efendisinin tüm isteklerini yerine getirmesi zor olmaz; ne de olsa “ontolojik devletin” adamıdır…

    İkincisi; Devlet, PKK/HDP-FETÖ ilişkisini fırsat bilip ciddi bir yönelmeye kalkışabilir ve özellikle legal alanda PKK’nin etkisini kırarak mutlak denetim altına alır. Bu durumda PKK dışında kalan ama devleti rahatsız etmeyecek olan Kürd politik çevreleri “yeni muhatap” olarak kabul edilir ve Kürdlerle ilgili bazı (sınırlı) adımlar atılarak sorun bir süreliğine çözülmüş olur devlet açısında…

    Üçüncüsü; FETÖ’cü diye bazı insanlar devre dışı bırakılarak PKK’nin derin yapısıyla işbirliği devam eder ve kirli oyunlarla yola devam edilir. Kürdleri PKK vasıtasıyla kontrol etme siyasetine geri dönerse devlet sadece Kuzey’de değil, dört parçada PKK’yi Kürd kazanımlarına karşı kullanır. Bu olasılık Kürdler açısından olabilecek en kötü olasılıktır kuşkusuz…

    Sonuç olarak;

    Gelişmeler devletin PKK/HDP’ye karşı harekete geçeceğini ve FETÖ-PKK işbirliğinin operasyonların gerekçesi olacağını gösteriyor. Bu operasyonda, PKK/HDP gerekçe gösterilerek Kürdlere yönelme olmazsa; Kürdlerle ilgili olumlu bazı adımlar atılırsa PKK/HDP ile Kürdleri özdeşleştirme siyasetine prim vermemek tüm duyarlı Kürdlerin sorumluluğu olacaktır.

    Böyle bir gelişmeyi, devletin taşeronlarıyla yaşadığı bir “iç sorun” olarak görmek gerekiyor. Tam da böyle kritik dönemlerde “PKK-Kürdler özdeşliğini” kuran orta yolcuların kirli oyununa karşı da uyanık olmak gerekiyor. Şu bir gerçek ki; Kürdlerin ulusal hakları önünde en büyük engel PKK’dir. PKK’nin ömrü uzadıkça Kürdlerin Kürdlük iddiası azalmaya devam edecektir. Kürdler PKK engelini aşmadan, devlet ile hiçbir konuda hesaplaşamazlar ve Kürdler adına hiçbir kazanım elde edemezler…

    FETÖ-PKK ilişkisinin teorik alt yapısını oluşturan ontolojik devletin adamı Öcalan’ın altı yıl önce söylediklerini okursanız, bugün yapılan kirli ilişkiyi de görürsünüz. Söz konusu 6 yıl önceki yazımızı aşağıda okuyucularımızla paylaşıyoruz…

    Haber/Yorum

    09.08.2016

    ****

    NOT: 6 yıl önkeki yazımız:

    Abdullah’tan Fethullah’a Zeytin Dalı

    Her konuda olduğu gibi Fethullah Gülen konusunda da sık sık görüş değiştiren Öcalan, 8 Aralık tarihli görüşme notlarında Cemaate “zeytin dalı” uzatarak tutarsızlık noktasında ne kadar tutarlı(!) olduğunu bir kez daha kanıtladı…

    Öcalan’ın (Yeni) Fethullah Gülen değerlendirmesi şöyle:

    “GÜLEN HAREKETİNE ÖNEMLİ ROLLER DÜŞÜYOR”

    “Zaman Gazetesi’nden Hüseyin Gülerce’nin bazı değerlendirmeleri olmuş. Bu vesile ile ben de kendi cemaatlerine ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Tabi biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını inkar etmedik, onlardan da bizi inkar etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye’de gerek Ortadoğu’da önemli aktörleriz. Kendileri Türkiye’nin hatta Ortadoğu’nun demokratikleşmesinde rol alabilirler, önemli bir güçleri var. Ben, kendilerini bir tarikat-cemaat olarak görmüyorum. Hatta tek başına ne bir tarikat ne de bir cemaattir.

    Biraz sivil toplum örgütü hatta bir siyasi parti işlevine sahip olduğunu düşünüyorum. Rolü önemlidir. Bana göre dahaçok Türkiye ve Ortadoğu’da bir sivil toplum örgütüdür. Sivil toplum örgütleri gibi toplumun demokratikleşmesinde, aydınlatılmasında herhangi bir siyasiçıkar beklemeden rol alabilirler. Hatta Ortadoğu’nun bir siyasi partisi gibiler. Ben böyle görüyorum kendilerini. Oldukça dinamik güçleri var, biz de dinamik bir gücüz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye’de birçok temel sorun çözülecektir. Bu dayanışma sadece Türkiye’yi değil Ortadoğu’yu da etkileyecektir.

    Burada önemli olan bazı temel kavramların tanımını iyi yapmaktır. Örneğin ben, kendilerinin Türklük ve islamiyet konusundaki görüşlerini biliyorum, bu görüşleri önemli buluyorum. Burada belki uzun uzadıya açamayacağım ancak bu konuda araştırmalarım ve derinleşmem var. Son yazdığım savunmamda da bu konulara oldukça değiniyorum. Türkiye’de statükonun aşılması ve demokratikleşme süreci için herkes birlikteçalışabilir. Bu konularda ortak zemin demokrasi olmalıdır.’ (8 Aralık 2010 ANF)

    Öcalan’ın yukarıdaki değerlendirmesini yapan insanlar PKK tarafından “özel savaşın elemanları”, “psikolojik savaşın piyonları”, “özgürlük hareketinin düşmanları”, “siyasi korucu” gibi suçlamalara hep hedef oldular. Bu suçlamayı yapan Müritler, Öcalan’ın bu değerlendirmesinden sonra aynı suçlamaları ona da yapacaklar mı acaba?

    Tabi ki yapmazlar/yapamazlar. Çünkü onların kendi doğrusu yok. İmralı’dan gelen “vahiler” onların ne yapacağını, nasıl düşüne(meye)ceğini belirler.

    Özgür Bireyler Topluluğu olarak, “Öcalan’ın tek ilkesi var, o da pragmatizmdir” dedik. Bu tutarsız, ilkesiz insanı kutsamakla Kürdistan halkının özgürleşmesine katkı sunulamaz; aksine özgürleşmesine engel olunur.

    Haber-Yorum

    08.12.2010

    http://www.nasname.com/a/abdullahtan-fethullaha-zeytin-dali

    Nasname

    http://www.nasname.com/a/feto-pkk-iliskisi-ne-zaman-ve-neden-basladi

  9. Nasnameye kürt hareketi hatta milliyetçi ulusalcı kürt hareketi demek için bin şahit gerek!
    İşleri güçleri PKK-HDP başka bir temel çelişkileri yok sırf pkk-hdp ye sallayabilmek için her yol uyar!!
    Böyle olunca da ortaya milli bir hareket yerine ezik bir pisikoloji çıkıyor????

  10. Doğrudur özgürlükçüler çok zararlıdır tez elden defetmek gerek!
    Egemen efendide bak sizi dinliyor içimizdeki özgürlükçüleri ayıklayıp uyum sağlayanlara yol veriyor yoksa efendinin kılavuzu sizmisiniz?????
    İyi iyi kılavuzu karga olanın burnu moktan çıkmaz!!!!!
    Öcalan demişmiş artık Öcalan fobisinden gerçeğide bükersiniz yok artık yoook dememişti sen demiştin?????????

  11. bu nasıl özgürlük?

    Bir “özgürlük”çünün Öcalancı ve PKK’ci olması Atatürkçü “Düşünce” Derneği ya da Mahmut Esat Bozkurt “Hukuk” Ödülü gibi bir oksimoron olsa gerek.