Abidin Yılmaz / Gün Zileli’nin Seçim önerileri

Tahakküm sitesinde yayınlanmıştır

Hemfikir olmadığımız yazarlara sürekli yorum yazmak gibi bir alışkanlığım yok. Gün Zileli’nin de internetteki sayfasına da başka yazarlara da baktığım kadar ara sıra bakarım.

Anarşizmi referans alarak yazdığı seçim yazıları hep dikkatimi çeker.

Seçimlerle ilgili ısrarlı tutumu ve Bakunin’le ilgili yazdığı itirafname ile ilgili değerlendirmelerinden dolayı bu yazı ortaya çıktı.

Bireysel bir karşınlık söz konusu değil. Tanışmıyoruz zaten. Ara sıra nette yazışmalar oldu o kadar.

Boykotçulara ve Oy Vermiyorumcu Bir Kısım Anarşiste Son Sesleniş!”

Bu başlığı gördükten sonra telaşlandım tabii ve şayet dedim o “bir kısım Anarşist” grubuna ben de dahil isem son seslenişi kaçırmamak gerekiyordu.

Ben yazar falan değilim olmayı da düşünmüyorum, ama sorulursa kendine Anarşist diyen bir bireyim.

Gün Zileli’nin bu yazısına yazma gereği duydum o kadar.

Yazıda ironik bir tarz da var kızgınlıkla karışık. İroni tabii böyle polemik yazılarında işin tuzu biberidir. Karşımızdakine haksız bir özellik isnat etmeden, bireye değil de düşüncelerine, yaptıklarına olması önemlidir. Gün Zileli’nin yaptıklarına, yazdıklarına eleştiri getirirken bunu da gözden kaçırmamaya dikkat edeceğim.

Anarşizmin mutlak doğrusu yok.  Mutlak doğruyu düşünmüş olma iddiasında olmak,  Böyle bir şeyi bırakın ifade etmek,  kıyısından köşesinden aklının ucundan geçirmek bile bana göre hastalıklı bir ruh haline işaret eder.

Mutlak doğrusu yok ama kendi doğruları var.

Neyse bu kadar peşrev yeter, konuya gelelim.

Gün Zileli, yazısının ve başlığının uzunluğunu şöyle gerekçelendiriyor:

İlgili arkadaşların dikkatini çekmek, onlara sesimi duyurabilmek, oy kullanmaya ve #HAYIR’a omuz vermeye ikna edebilmek için elbette.”

Bu mantık, daha önce de ağız tadını AKP’nin kaybına göre ayarlamıştı.

Demişim ki; Seçimleri önerenler vardı.

Ağız tadlarını akp’nin kaybının lezzetine ayarlamışlardı.

Nasıl olacaktı bilmiyorum ama, Topbaşın Sarıgüle, Gökçek’in Mansur Yavaş’a kaybetmesine sevineceklerdi.

Sonra gel demokrasi falan olacaklardı.

Şimdi önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var.

Tayyibin kazanmasını istemiyorlar.

(18 Nisan 2014. İsteyenler bu kısa yazıyı www.tahakküm.org adresinde bulabilirler.)

Gün Zileli yazısında gene seçimleri ve oy vermeyi öneriyor. Tabii kendi istediği Partiye.

Böylece sistem içinde kalıyor.

Biz seçimlerin bir Tahakküm enstrümanı olduğunu, Özgürlükçü bir işlevi olmadığını biliyoruz söylüyoruz. Seçimlere katılmanın mevcut erki meşrulaştırdığını görmek o kadar zor değil.

Bu şekilde biz de sistem dışında kalıyoruz.

Aradaki fark gece ve gündüz gibi.

Gün Zileli seçimlerin bir enstrüman olarak olumlu kullanabileceğini düşünüyor.

Sonra “oy vermem” diyenleri eleştiriyor.

Kazanmış veya istediğiniz sonucu elde ettiğiniz Seçimler de dahil Sizi sistem içinde, sistemi onaylayan bir enstrüman haline dönüştürür.

Taraftarı olduğunuz partinin kaybından sonra mevcut erkin taraftarlarıyla karşılaştığınızda “Ya kardeşim, seçim yapıldı biz kazandık o kadar” diyenleri hiç saydınız mı? Sistem,  meşruluğunu  Seçimlerden çıkarıyor. Sen ise Özgürlüğü seçimlere gömüyorsun. Bu kadar basit.

Çalakalem yazıyorum aklıma geldi. Anarşistler ne zamandan beri çoğunluğun azınlık üstündeki Tahakkümünü Özgürlük olarak kabul ediyorlar?

“ İdeoloji çok geniş bir tartışma konusudur, ideoloji kelimesinin kendisi zaten hatayı ve yanılsamayı yansıtır. Marx’ın değindiği gibi, her ideoloji gerçekliğin bir ölçüde çarpıtılmasıdır.”  diye aktarıyor.

“ burada düşünce akımlarının istem dışı veya istem içi yanılgı ve hatalarından söz ediyoruz.

Anarşizme yeni gelenlerde de vardır böyle bir “Nirvana”ya ulaşmışlık ruh hali. Bunların bir kısmı diğer sol örgütlerden dilleri yandığı için yoğurt yemekten bile vazgeçmiş eski Marksistlerdir, bir kısmı ise Marksizm durağına hiç uğramadan “pür” anarşizme varmışlardır. Ne mutludur ki onlara, hiç “kirlenmeden” en hakiki “mürşit”e erişmişlerdir!”

Dilleri yanmışlık” konusunu en iyi bildiğine eminim. Nihayetinde “Nirvana”ya  yolu düşmemiş ve ciddi otoriter yapılanmalardaki konumları terkederek Anarşizme gelmiş.

Gelirken de epey Marksizm getirmiş anlaşılan. Getirdiği de tartışılabilir. Ama geldiğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Nihayetinde Anarşistler, kabus gördükleri gecenin sabahında “Seçimler kötüdür”demediler.

Gün Zileli için sorun burada başlıyor. Geldiği yere getirdiğini entegre etmeye çalışıyor.

Bu makaleyi daha da uzatabiliriz. Alıntılar, Tarihteki figürler vs. Gerek yok.

Anarşizm, mevcutla anlaşılmaz. Mevcut Tahakkümdür. Negasyonla anlaşılır. Negasyon, Tahakkümün reddidir. Mevcut yani Tahakküm, onu reddedenle uzlaşmaz. Ve Düşünsel hilkatı garibeler ortaya çıkar.Hem Anarşistim, hem de oy vermeye giderim diyen, düşünsel hilkati garibeler.

Gelelim baltayı tam anlamıyla taşa vurduğu yere.

“ Örneğin Bakunin, henüz anarşist olmadan, Slav milliyetçisiyken, Çarlık hapishanelerinde yazdığı “itiraf”ta, Çarı Slav milliyetçiliğinin önderliğini yapmaya ikna etmeye çalışıyordu. Gerçi bu doğrudan doğruya anarşizmin hatası sayılamaz ama böylesi bir safdillik anarşist olduğu sonraki dönemde, Avrupa’da Bakunin’in çok başını ağrıtacak, Marksistlerin, onun “ajan” olduğu iddialarına dayanak teşkil edecekti. Bunu geçelim.“

Deveye sormuşlar; “boynun neden eğri?” diye. “Nerem doğru ki?” demiş.

“Örneğin Bakunin, henüz anarşist olmadan” ne demek? Bakunin’de, baştan itibaren Özgürlüğü esas alan düşünceler ifade bulmuştur. Bu Özgürlük gittikçe olgunlaşmış ve kolektif anarşizme esas teşkil etmiştir. Eğer Anarşizmin bir kuramcısı var mı diye sorulsa – biz bu tür kutsamalar yapmıyoruz – Bakunin demek zorunda kalırdık. Yani Bakunin’in “aaa ben de anarşist oldum” demesi çok komik olurdu. ????

Anarşizm sözcüğünü çok kullanmamıştır. Hatta olumsuz anlamda kullandığı da mevcuttur. Ama 1840’lardan itibaren var olan ve sürekli gelişen bir Özgürlük düşüncesi söz konusudur.

Bakunin, bir düşünür, filozof, Ekonomist değildir. Ama bu saydıklarıma haiz hiç bir çağdaşı ve öncesi Özgürlüğü bu kadar iyi işlememiş anlamamış, anlatamamıştır.

İtirafname ise, -aslında pişmanlık, nedamet, günah çıkarma anlamındadır – kendi deyimiyle “Gerçek ve uydurulmuştan oluşmaktadır.”

Gerçek, daha önce katıldığı ayaklanmalardan dolayı idama mahkûm edildiği mahkemelerde ortaya çıkan ve bilinendir. Uydurulmuş olanı ise Çarın isteği üzerine yazdığı itirafname yoluyla Özgürlüğüne kavuşma çabasıdır. Kullandığı dil günümüzde yadırganabilir. Ama kullandığı dile rağmen Çar’a “İmparatorum, ben Rusya’nın, Osmanlının  – bir kaç devlet daha sayar hatırımda kaldığı kadarıyla – yıkılarak Halkların Özgürlüğüne kavuşmasını istiyordum” diyebilmektedir. Veya hemen başında kendisinden İsimler ve bireyler hakkında  bilgi istenmemesini de söyler. Bunları 6 yıl tek başına hapis edildiği, dişlerinin tamamının iskorbütten döküldüğü koşullarda söyler.

İtirafnamenin bir aldatma denemesi olduğu ortadadır. Bunun delilleri, bir kız kardeşine gizlice ilettiği not: “Kaldığım yerden devam edeceğim, ama daha dikkatli olarak”. İkincisi, Çar’ın bunları okuduktan sonra “Ben bunda bir nedamet göremiyorum” diye af talebini geri çevirmesidir. Kaldı ki, kendisinin kurtulduktan sonra bu İtirafnameden bahsetmesi, içeriğiyle ilgili bilgilerin  İtirafname ile örtüştüğü malumdur.

Rus ajanı olarak suçlanmasına gelince itirafname ile alakası yoktur. Çünkü, bu suçlama itirafnameden çok önce söz konusudur. Marx’ın genel yönetmeni olduğu gazete olan Neue Rheinische Zeitung’da  6 Haziran 1848’de (yanılmıyorsam) ilk kez bu suçlama var. Yani Gün Zileli’nin dediği gibi itirafname kaynaklı değil.”

Marx, yemin billah ederek kendi yokluğunda yazıldığını falan söyler vs. vs. Ama daha sonraki yıllarda da sürekli Marx’a yakın kişiler tarafından yayınlanmaya devam eder. Yani Bakunin’i “Rus ajanı” diye suçlamak itirafnameye değil, siyasi rakiplerinin namussuzluğuna denk düşer!

Gün Zileli’ye: Eğer bu itirafnamede kullanıbilecek bir şey olsaydı, Ekim devriminden sonra Bolşevikler kullanırdı, çünkü tüm bunlar onların eline geçmişti.

“İspanya Devrimi sırasında da anarşistlerin hataları az değildir. Örneğin, “seçimlere katılmama” ilkesi nedeniyle 1920 ve 30’lu yıllardaki kritik seçimlerde sağ cephenin seçimleri kazanmasına ya da parlamentoda ağırlık kurmasına neden olan anarko-sendikalist CNT, nihayet Franko darbesinden önceki son 1936 seçiminde doğru bir tutum alıp 1 milyon üyesini oy kullanmakta “serbest bırakarak” halk cephesine dolaylı destek vermiş ve sağcı cephenin yenilgisini sağlamıştır.  “

İspanya örneği tam da Gün Zileli’nin iddialarını çürüten örneklerle doludur. İspanya devrimine giden yolda Franco’nun seçilmiş hükümete karşı darbe yaptığını unutmamak gerekir. Daha önceki seçimlerde darbeye, darbelere gebeydi. CNT’nin seçimlere katılmaya karşı çıkmamasının nedeni ise o dönemde 30.000 kadar Anarşistin hapishanelerde olmasıydı ve amaç onların dışarı çıkmasını sağlamaktı, bunu da hatırlatmış olalım.

Günümüzde bunun çok değiştiğini söylemek naifliktir. Yaşadığın ülkede farklı olmadığını, iktidar kaybedenlerin neler yaptığını aslında gördük. Asıl göreceğimiz ise önümüzdeki seçimdir. CB seçimleri, Senin önerdiğin partinin adayının kazanacağı bir seçim olmayacak bu kesindir. Kaldı ki, mevcut iktidar kaybetme ihtimali olan bir seçime girmeyecektir. Her şeyin olacağı bir döneme girerken tam da çevremize parlamentarizmi umut olarak, çare olarak göstermenin yanlış olduğunu belirtmeliyim. Türkiye’de o seçimler muhalefetin zaferi ile sonuçlansa bile bu otoriter dönemden kalma yasalar, yasamalar devam edecektir, iktidar sahipleri bunu koşullarla açıklayacaklardır.

Devam edelim.

Gün Zileli Anarşizmle yeni tanışan gençlerin bir takım davranışlarından şikâyetçi. Ama unutmamalı ki, bu gençlerin hepsi Senin gibi 20 yıl katı bir Marksizm deneyimine, benim gibi yurt dışında yaşamanın avantajına sahip olamadılar. Sıradan bireysel tercihlerini yaşayabilmeyi Özgürlük olarak algıladılar.

Kabul etmek gerekir ki, Bizler de “Nirvana”ya öyle kolay erişmedik ???? 70’li yılların ortasına doğru Enzensberger’in “Anarşinin Kısa Baharı”nı okuduktan sonra neredeyse devrim yapacaktım ???? Fakat,  o arada ilk kez Bakunin’in Toplu eserleri yayınlandı  ve 42,80 DM harçlıktan biriktirdiğim için biraz uzun sürdü devrimi erteledim.

Kimseye bir şey öğretmeye falan çalışmıyorum Gün Zileli. Hepimiz farklı dereler gibi, farklı tepelerden, dağlardan geldik ve aynı denize dökülüyoruz. Geldiğimiz yerlerin toprağını, suyunu kumunu da getiriyoruz. Bu yüzden Gençlere yönelik eleştiriyi biraz sert bulduğumu belirtmeliyim.

“Dünyadaki tüm anarşistlerin sevip saydığı manevi liderleri Peter Kropotkin” gibi bir vurgu yanlıştır. Anarşistler böyle demeseler daha iyidir bence. Bakunin’de dahil. Hiyerarşinin çok küçükten başladığını unutmamak gerekir.

16’ların Manifestosu  (Almanca: Manifest der Sechszehn Fransızca: Manifeste des seize) ve Kropotkin’in tutumu tam yanlıştır ve Anarşistler bunu çok sert olarak antimilitarist açıdan eleştirmişlerdir. Kropotkin Almanya Emperyalizmini  Dünya’nın tüm  işçileri için bir tehlike olarak almış ama temel Anarşist bir ilkeyi antimilitarizmi es geçmiştir!

Temel anarşist ilkelerden biri de antiparlamentarizmdir. Tam da Kropotkin’de eleştirdiğini Gün Zileli yapıyor.

“  Kısacası, çalışan, bireysel emeğini satan her emekçi aslında sermaye birikimine, yani kapitalizme güç vermektedir. Fakat bu böyledir diye, hiçbir anarşistin aklına genel olarak “çalışmayın” sloganı atmak gelmez. ”

Gün Zileli burada, ekonomi ve politika arasında bir denklem kurmuş. Onun deyimiyle burjuvazinin ekonomisini destekleyen anarşistlerin seçime katılmalarında beis yoktur. Çalışmak ve seçimlere katılmak burjuvaziyi desteklemektir. Ama Seçimde yapacağınız muhalif tercih burjuvaziyi zayıflatmaz, onaylar yani meşruluk kazandırır ve bu şekilde güçlendirir. Kaldı ki ekonomik koşulların dayatması ile politik tercih (seçimler veya boykot) aynı olmadığını reddetmek mümkün değildir.

Reddetmenin yetmediği, kolektifliğin örgütlenmesi gerektiği ortadadır. Bu doğrultuda yapılacak girişimler olmadan seçimleri boykotun tam etkisini gösteremediğini hepimiz biliyoruz. O halde yapmamız gereken bizi bekliyor Sevgili Gün Zileli. Boykotların kolektif örgütlenmesi.

Türkiye koşullarında ise, mevcut iktidarın kaybedeceği bir seçime, referanduma girmesi söz konusu değildir. O halde Anarşistlere yeni seçim hedefleri göstermenin alemi yoktur ama yeni faaliyet alanları önermek doğrudur. Seçimlerin kolektif Boykotu, ve iktidarı seçimleri kaybetse bile terketmeyecek iktidarın başvuracağı yöntemlere karşı özü savunmak!

İnsanlar, kendiliğinden, partisiz, programsız, Türk Bayraklı, Kürt gençli Gezi oluşumunda yer aldıysa, Gezinin daha büyük boyutlarında da  yer alabilirler. Anarşistler, seçimlerin birey ve toplumu yanlış beklenti ve umutlara sürüklediğini, en önce söylemesi gerekenlerdir. Sevgili Gün Zileli’yi bu yanlıştan dönerek bu söyleme katılmaya çağırıyorum.

 

Abidin Yılmaz

Eleştirilen yazının bu sitedeki linki şöyledir: http://www.gunzileli.com/2017/04/05/boykotculara-ve-oy-vermiyorumcu-bir-kisim-anarsiste-son-seslenis/

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

MHP Takozu! (ve Artı-Gerçek’teki yazılarımın Sona Erişine İlişkin Kısa bir Açıklama)

Bu yazı, her zamanki gibi cumartesi gecesi Artıgerçek’te yayınlanmak üzere yazılmıştı. Dün, (yani 10 Mayıs, …

3 Yorumlar

  1. “Reddetmenin yetmediği, kolektifliğin örgütlenmesi gerektiği ortadadır.”

    Anarsizm.. kolektiflik ve orgutlenme..

    Hmmm…

  2. Artik kendinize gelin yani anarsist olun diyor Abidin Yilmaz. Sistemin reddi oy vermemeyi de gerektirir. Ortak yasami örmeye belki de bu net tutumla başlariz.

  3. “Türk Bayraklı, Kürt gençli Gezi oluşumu” – Ne kadar kolay böyle safsataları tekerleme gibi söylemek, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı da Kürt gençlerin çok sevdiği bir slogandır deyin tam olsun bari. Hayır o dönem HDP eş başkanının Gezi ile ilgili söylediklerini bilmesek, hele bir de Sırrı Sakık’ın Geziye katılanlarla ilgili sözleri… HDP için mesele Dolmabahçe mutabakatının bozulmamasıydı, gerisi masal..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir