NATO: Korkak ve Sinsi!

Artıgerçek

Rusya’nın bu yılın başlarında Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte, bir savaş paktı olan NATO, hakkında en çok konuşulan ve tartışılan kuruluş oldu.

XX. Yüzyılın ikinci yarısının başında kurulan NATO, “dehşet dengesi” denen nükleer savaş tehdidi koşullarında, kendisi tarafından sadece “caydırıcı” bir güç olarak tanımlanmış, herhangi bir bölgesel savaşa doğrudan karışmamış, üyesi olan ABD’nin, yüklendiği dünya jandarması rolüne uygun olarak, Uzak Asya’da (Vietnam, Laos, Kamboçya), Ortadoğu’da (Irak vb) giriştiği işgallerde ve savaşlarda ancak geride bekleyen bir lojistik güç rolü oynamıştır. Bu, eski devirlerdeki savaşlarda kralın yanında mızraklarıyla ve kılıçlarıyla “koruma birliği” oluşturan ama savaş meydanlarına asla çıkmayan, yüksek bir tepeden savaş alanını gözleyen şövalye müfrezelerinin (bizde “hassa alayı” da denir) rolüne oldukça benzemektedir.

Halklara Karşı Kabadayı, Rakip Blok karşısında Çekingen

II. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya iki büyük savaş paktı çıktı. Biri, kurucu üyeleri, ABD, İngiltere, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz olan ve 4 Nisan 1949’da kurulan NATO’dur. Esasen, SSCB’ye ve onun oluşturduğu Doğu Bloku’na karşı kurulduğunu ileri süren NATO, en büyük üyesi olan ABD’nin Uzak Asya’daki ve Ortadoğu’daki halklara ve ülkelere karşı saldırı faaliyetlerine açıktan destek vermekten geri kalmamıştır.

Diğer yandan NATO, Sovyet Bloku’nun, kendi içindeki Macaristan ve Çekoslovakya ya da çeperinde yer alan Afganistan işgallerine olduğu gibi, Sovyetler Birliği’nin ya da sonraki Rusya Federasyonu’nun “iç bölgelerinde” bulunan Çeçenistan, Gürcistan ve Kırım’a vb. karşı giriştiği saldırı ve işgallere karşı fiili bir karşı koyuşta bulunmaya çekinmiştir. NATO, ABD’nin savaşlarını desteklemeye vardır da Sovyet Bloku ya da sonrasındaki Rusya Federasyonu ile başını derde sokacak müdahaleler konusunda son derece çekingendir. Kısacası, her ne kadar savaş örgütüyse de karşısındaki büyük güçten her zaman fena halde korkmuştur.

Bununla birlikte, NATO, özellikle Rusya’nın saldırı ihtimalinden korkup  kanatları altına sığınmak isteyen, çoğu eski Sovyet Bloku’na dahil, şimdi en büyük korkuları, sırasıyla, Çarlık, Stalin dönemlerinden geçmiş ve halen Putin dönemini yaşayan Büyük Rus İmparatorluğu’nun saldırısına uğramak olan ülkelerin başvuru taleplerini geri çevirmemiştir. Ta ki, Ukrayna söz konusu oluncaya kadar.

NATO’nun Doğu’ya Doğru Genişlemesi

Önce, zaten Batı yanlısı olan kimi ülkeler ve ardından Sovyet Bloku’nun çökmesiyle Batı yanlısı olan ülkeler, NATO’ya şu tarih sırasıyla alınmıştır:

1952– Yunanistan, Türkiye; 1955– Batı Almanya; 1982– İspanya; 1990– Doğu/Batı birleşmesiyle Almanya’nın tamamı; 1999 – Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan; 2004– Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya; 2017- Karadağ; 2020– Kuzey Makedonya.

Görüldüğü gibi, NATO’nun genişlediği alan esasen eski Sovyet Bloku’nun alanıdır ve sonunda şimdiki Rusya’nın yakınlarına kadar gelip dayanmıştır.

Kendi Üyelerini Yiyen Varşova Paktı

1950’lerde NATO tek savaş paktı değildi. Karşısındaki Sovyet Bloku da, 14 Mayıs 1955’te, kurucu üyeleri, Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya, Romanya olan Varşova Paktı’nı kurmuştur. Son derece ironiktir ki, bu pakt, kendisine dahil olan ülkeleri korumaktan çok, onların halktan kopuk rejimlerini korumak adına, üyesi olan Macaristan’ı (1956) ve Çekoslovakya’yı (1968) işgal etmiştir. Böylece Varşova Paktı, dünya tarihine, kendi üyelerini “yiyen” bir pakt olarak geçmiştir. 1991 yılında, Sovyet Bloku’nun çökmesiyle sona ermiştir.

NATO Korkar “Hain Kurt”tan!

Son zamanlarda Batı’da ve Türkiye’deki liberal çevrelerde bile, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının esas nedeninin, NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesi olduğu ileri sürülmektedir. Doğru ama oldukça eksik bir argümandır bu.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının önemli nedenlerinden biri, NATO’nun Rusya’ya doğru hızla yayılmasıdır ama bu saptamayla yetinilirse gerçeğin önemli bir bölümü karanlıkta bırakılmış olur.

2000’li yılların ilk on yılı içinde Doğu’ya (dolayısıyla Rusya’ya) doğru hızla genişleyen NATO, sıra Ukrayna’ya gelince, Rusya’nın tehditleri karşısında sert bir fren yapmış ve Ukrayna’yı Rusya’nın önünde saldırılması kolay bir lokma olarak bırakmıştır (Ukrayna, demir leblebi çıkmıştır, o başka!). Bu, II. Dünya Savaşı öncesinde, Çekoslovakya’nın Südet bölgesinin, Batı’lı ülkeler tarafından Nazi Almanya’sına teslim edilmesine fazlasıyla benzemektedir.

Evet, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını teşvik eden, hem NATO’nun Rusya’ya doğru hızla yayılması, hem de, Ukrayna’yı doğrudan savunma yükümlülüğünden kurtulmak için, bu ülkeyi NATO dışında tutmayı kabul etmesi olmuştur. Batı’nın korktuğu “hain kurt”, önüne atılan “kuzu”nun üzerine saldırmazdı da ne yapardı!

Kuruluşundan bu yana NATO hiçbir zaman herhangi bir bölgesel savaşa katılmamış, ama halklara saldırısında “Kral”a (ABD’ye) geri destek görevini yerine getirmiştir.

“Savaşmadan savaş”!

Zayıfa saldıran başındaki güçlüye destek ol!

Karşındaki güçlü ile asla açık savaşa girme!

Karşındaki güçlünün tehdidi karşısında zayıfı onun önüne at!

İşte NATO budur: Korkak ve sinsi!

Gün Zileli

1 Aralık 2022

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

***

Gün Zileli: 24 Ekim 1946, Ankara doğumlu. 1968 gençlik hareketinde yer aldı. 1990 yılında İngiltere’de sığınmacı oldu. 1992 yılında anarşizmi benimsedi. 2000’li yıllarda altı kitaptan oluşan otobiyografisini yazdı. Romanları, özellikle Sovyetler Birliği’ndeki Gulag kampları hakkında biyografik çevirileri var. 

https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCn_Zileli

Hakkında Gün Zileli

Okunası

“Sağcılar Moskova’ya”!!!

Artıgerçek BİR ZAMANLAR BİR SLOGAN VARDI… 1960’lı yıllarda sağcıların en meşhur ve yaygın sloganı “Komünistler …

18 Yorumlar

  1. Volodimir Piyonski

    “Karşındaki güçlü ile asla açık savaşa girme!
    Karşındaki güçlünün tehdidi karşısında zayıfı onun önüne at!”

    Örneğin, piyonun Ukrayna’yı onun önüne at!

    Veya karşındaki güçlünün kendisine değil, piyonuna -örneğin Suriye’ye- piyonlarını at!

    Sonuçta, Kiev gibi Şam da, bir “Anti-Emperyalist Şampiyon” değil, “Şam piyon”dur.

  2. Ukrayna Fiyaskosu ve NATO Gerçeği…

    Cehaletin mi yanlış düşünceyi beslediği, yoksa yanlış düşüncenin mi cehaleti körüklediği sorusu her zaman kafamı meşgul etmiştir. Galiba bunun genel cevabı, her ikisinin de birbirini beslediği yönünde olmalıdır ama hangisi daha ağır basar, hangisi önceliklidir, işte bunun içinden çıkamıyordum.

    Gün Zileli’nin Ukrayna’daki NATO-Rus vekalet savaşı üzerine yazdıklarıyla kafamdaki bu ikilem çözüldü: Evet, ağırlıklı olarak, yanlış düşünce cehaleti körüklüyormuş.

    Gün Zileli’yi epey zamandan beri okurum. Kendisi anarşisttir, sanırım esasen de anarşist olarak tanınır, ne yazık ki sonradan Zelenski savunuculuğu gibi kötü bir mesleğe intisap etti.

    Ukrayna krizinden sonraki birkaç yazısını okumaya gayret ettim. Bu yazılarda bir anarşist duyarlığındansa kendini Ukrayna devletinin dümenine bağlamış bir çarkçıbaşının gayretkeşliğini görmek beni üzmedi desem yalan olur.

    Zileli’ninin yaklaşımı, “Ukrayna’yı korumak adına” Donbas köylülerini katleden Azov Taburu’nun gaddar komutanı Denys Prokopenko’nunkinden çok farklı değil.

    Umarım Zileli de tarihe bu fiyaskosuyla geçmez.

  3. Yazdıklarınız da çok eksik ve sanki taraf tutmanız kişisel nedenlerden. NATO Sovyetlere karşı kuruldu. Sovyetler yıkılınca NATO’nun var olma nedeni kalmadı ama ABD, Birleşik Krallık ve AB’ne her zaman bir düşman gerekli: ABD silah üretimini hızlandırdı, petrol ve gaz almada AB’yi ABD’ye bağladı… Ölmüş eşeği (komünist Sovyetler) tekmeleye devam ettiler.

    1954 yılında (kaynak: Molotov’s Proposal that the USSR Join NATO, March 1954) ve 2000 yılında (Kaynak: Eski NATO başkanı, Putin’in iktidarının başlarında ittifaka katılmak istediğini söyledi, Kasım 2021 Rusya NATO’ya girmek istedi, the guardian).
    Yanılmıyorsam “siyasi alan kaygan bir zemindir” lafı sizin. Yani geri kalan büyük beyinlilere iş çıkarmak, meşgul tutmak, demokrasi varlığının reklamını yapmak.
    Büyük beyinliler korkmadan Medyada yer alır; dostlar alışverişte görsün hastalığı… Gerçi bu da şüphe götürür. 1970’lerde Rusya’ya giden bir Marksist arkadaş orada ücret farklarının daha yüksek olduğunu gördü ve özellikle büyük ile küçük beyinliler arasında.

    Diğer bir örnek demokrasi ilahı ABD’den:
    Kölelik tarihi bir yana, hükümetin askeri ve bürokratik örgütleri de bir yana, hayatlarının çok büyük bir bölümünü aileler, okullar, kapitalist işyerleri gibi demokratik olmayan kurumlarda geçirmelerine rağmen çağdaş Amerikalılar “demokrasi içinde yaşadıklarına” inanırlar. Hey bakın Amerikalılar (ve onlar gibi olmak isteyen Zelenskiler) Demokrasi çıplak!
    Marshall Sahlins (ünlü olmak için “-izm”lere sarılmayan bir düşünür)
    Not: Bu ünlü dalkavuklara “fakat imparator çıplak”. Günümüzdeki Ukrayna veya Rusya dalkavukluğu yapanlar için de geçerli.
    Çok kısa bir not: Sulh sever cahiller modern toplumlarda savaş ve ulusalcılığın cemiyet hissi yaratmaktaki rolünü bile bilmezler! Sadece modalara uyarlar!

    NATO üyesi ülkelerde demokrasi yok, özgürlük yok, haksızlık ve adaletsizliğin bini bir para, ırkçılık çok, düzenbazlık ve sahtekarlık sonsuz… Ama doğru ki büyük beyinlilere iş ve itibar da çok.

    ABD NATO’nun diktatörüdür. NATO üyesi devletler de ABD’nin diktatörlüğünü kabul eden kuklalar. Demokrasi ve özgürlük sever ABD kukla diktatör devletler kurdu, karşı gelenlere saldırıp yola getirdi.

    Finlandiya başkanı daha da dürüstçe açıkladı:
    Finlandiyalı Sanna Marin, ABD olmadan Avrupa’nın başının belaya gireceğini söyledi (Aralık 2022 BBC). Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, Avrupa’nın ABD olmadan ‘yeterince güçlü olmadığını’ söyledi (Aralık 2022 the Guardian).

    Bir bakın: https://www.nato.int/nato-welcome/index.html
    “MILITARY – NATO is committed to the PEACEFUL RESOLUTION of disputes. If diplomatic efforts fail, it has the military power to undertake CRISIS-MANAGEMENT operations…” Büyük harfler sonsuz sayıda kelime oyunları, artık dünyaya tamamıyla egemen olan orta sınıf gönüllü enayileri yakalama tuzakları.
    [ASKERİ – NATO anlaşmazlıkların BARIŞÇIL YOLLARDAN çözümüne bağlıdır. Diplomatik çabaların başarısız olması halinde, KRİZ YÖNETİMİ operasyonlarını üstlenebilecek askeri güce sahiptir.

    “PEACEFUL RESOLUTION”? Ancak büyük beyinli yobazlar böyle bir propagandaya inanır ve taraf tutarlar. Ancak “Slow Violence”dan habersiz medya artistleri bunu duymamışlardır. Bu büyük beyinli medya artistleri, Ukrayna gibi ve bir an önce Batılı olmak isteyen orta sınıflıların beyinlerini ve ağızlarını sulandırırlar. Bir hatırlatma: Batı demokrasisi market modeli üzerine kurulmuştur, yani parayı veren düdüğü çalar.
    Not: “Slow Violence” ne demek? Dünyanın en alçak insanlarından birinden açıklama: ” Papa Noel arefesi ayininde insanların ‘servet ve iktidar’ açlığını kınadı. BBC 25 Aralık 2022.

  4. Ukraynalı Amerikancılar

    [Uluslararası düzendeki ABD/NATO hegemonyasının açık veya utangaç savunucuları için güzel bir haber]

    Ukrayna’dan BM ve BMGK’ya Rusya çağrısı! Üyeliğini sonlandırın…
    Ukrayna Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) ve BM’den çıkarılması için gereken yasal adımların atılması çağrısında bulundu.

    Ukrayna, Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) ve BM’deki varlığının gayri meşru olduğunu ifade etti. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasının SSCB’nin uluslararası haklar ve yükümlülükleri sorununu çözümsüz bıraktığına dikkat çekilerek, uluslararası hukuk açısından Rusya’nın sahip olduğu BM ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelik statüsünün belirsizliğini koruduğu aktarıldı.

    “MEVCUT BM ŞARTI ‘RUSYA FEDERASYONU’ KELİMESİNİ İÇERMİYOR”

    Rusya’nın BM Şartı’nda tanımlanan prosedürleri atlayarak BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeliğini devraldığı ifade edilen açıklamada, “Bu, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSR) Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in 31 yıl önce 24 Aralık’ta BM Genel Sekreteri’ne hitaben yazdığı sıradan bir mektuba dayanılarak gerçekleşti. Mevcut BM Şartı ‘Rusya Federasyonu’ kelimesini içermiyor. Bu sözler, özellikle BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerini listeleyen BM Şartı’nın 23. maddesinde de eksiktir. ‘Rusya Federasyonu’ olarak adlandırılan devletin BM’ye üye olması ve Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri arasında yer alması için meşru prosedürün BM Şartı’nda tanımlanan adımları izlemesi gerekiyordu” denildi.

    “RUSYA, SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN BM GÜVENLİK KONSEYİ’NDEKİ KOLTUĞUNUN GASPÇISIDIR
    [Yani diğer koltuklara oturanlar “gaspçı” değildir!]

    Çekoslovakya’nın Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ayrılması sonrası BM üyeliği için izledikleri meşru yol hatırlatılan açıklamada, “Bu nedenle Rusya Federasyonu hiçbir zaman üyeliğe kabul edilmek için yasal prosedürden geçmemiştir ve bu nedenle yasadışı bir şekilde BM Güvenlik Konseyi’nde SSCB’nin koltuğunu işgal etmektedir. Hukuki ve siyasi açıdan bakıldığında tek bir sonuç çıkarılabilir. Rusya, Sovyetler Birliği’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki koltuğunun gaspçısıdır” denildi.

    “RUSYA FEDERASYONU’NUN EYLEMLERİ ‘BARIŞSEVER’ BİR DEVLET KAVRAMINA AYKIRIDIR”
    [Öyle bir devlet mi varmış?]

    Rusya Federasyonu’nun genel olarak BM’ye katılması için ana kriterleri karşılayamadığına dikkat çekilen açıklamada, “BM Şart’ının 4. maddesinin 1. paragrafı, BM üyeliğinin tüm barışsever devletlere açık olduğunu açıkça belirtiyor. Rusya Federasyonu’nun eylemleri ‘barışsever’ bir devlet kavramına aykırıdır” denildi.
    Rusya’nın BM’deki 30 yılının yasadışı olduğu ve bu süre zarfında savaşlar, diğer ülkelerin topraklarının ele geçirilmesi, uluslararası kabul görmüş sınırların zorla değiştirilmesi, işgalci ve neo-emperyal emellerini tatmin etme girişimleriyle geçtiğine dikkat çekilen açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’nın bazı bölgelerini işgal etmesinin Ukrayna’nın egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi bağımsızlığının yanı sıra uluslararası hukukun genel kabul görmüş ilke ve normlarının ihlali olduğu vurgulandı. “Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’ya karşı savaşı, BM Şartı’nın 1945’te imzalanmasından bu yana görülmemiş amaç ve ilkelerinin ihlalidir. Rusya’yı barışsever bir devlet olarak adlandırılma hakkından mahrum eder” ifadeleri kullanılan açıklamada, “Rusya Federasyonu, uluslararası toplumun kendisini uluslararası hukuk ilkelerine ve barışseverlik ilkesine döndürmeye yönelik her türlü girişimini görmezden geliyor. Rusya Federasyonu’nun uluslararası barış ve güvenliğe karşı işlediği suçların coğrafyası Ukrayna sınırlarının çok ötesine uzanmaktadır” denildi.

    [Ukrayna devletinin bu laf kalabalığının özeti: “BM(GK)’de egemenlik kayıtsız şartsız ABD’nindir”]

  5. “Ukraynalı Amerikancılar 27 Aralık 2022”
    Bir somut ek: Önce Marksist, sonra anarşist şimdi de son moda icabı liberal Amerikancı, Türkiyeli ama Türk olmayan bir Slav (yani köprüden geçerken g*** Ukraynalıya değmiş ve onlar gibi köpek sever) ve iyi kalplilikle her canlının kendisi gibi evcil olabileceğine inanan modern bir insan Diğer bir deyişle, dünyayı taş uykusuna uyutan anlatıyı tamamıyla sindirmiş, başta bitkiler ve hayvanlar her varlığı evcilleştirmeye “Marksizm-anarşizm-liberalizm”den bile daha sıkı sarılan ultra modern, medyada doğmuş, medyada büyümüş, medya için yaşamış bireyci ama birey olmayan bir Türkiyeli. Bu zavallı azınlıkların tarafında olma heyecanı ile mesleğinde önemli olan kelime cambazlığını bile unutmuş: Edebiyat mı yoksa politika mı?

    Bu kişiye göre Türkiye Zelenskisi Ekrem İmamoğlu başkan olduğunda en son bilgi birikimi teknolojisi Yapay Zeka ile Türkiyeli ama Türk olmayanları ayıklayıp göğüslerine şahsen ve teker teker ‘Türkiyeli ama Türk değil” rozetleri takacakmış.

    Zavallı Türkiye’ye ulusçuluğun Batı’dan geldiğini bile unutmuş. Batı’da buna nasyonalizm (nationalism) denir. Bu kelimenin kökeninde Nation yatar ki o da doğmadan türemiştir. Yani bu hızlı Türkiyeli aslında tam bir nasyonalist. Diğer yandan, şu an nasyonalizm en büyük moda ve bu medya tiryakisi ona hazırlanıyor da olabilir.

  6. İkinci defa belki sansürü geçer, düşündüm.
    “Ukraynalı Amerikancılar 27 Aralık 2022”
    Bir somut ek: Önce Marksist, sonra anarşist şimdi de son moda icabı liberal Amerikancı, Türkiyeli ama Türk olmayan bir Slav (yani köprüden geçerken g*** Ukraynalıya değmiş ve onlar gibi köpek sever) ve iyi kalplilikle her canlının kendisi gibi evcil olabileceğine inanan modern bir insan Diğer bir deyişle, dünyayı taş uykusuna uyutan anlatıyı tamamıyla sindirmiş, başta bitkiler ve hayvanlar her varlığı evcilleştirmeye “Marksizm-anarşizm-liberalizm”den bile daha sıkı sarılan ultra modern, medyada doğmuş, medyada büyümüş, medya için yaşamış bireyci ama birey olmayan bir Türkiyeli. Bu zavallı azınlıkların tarafında olma heyecanı ile mesleğinde önemli olan kelime cambazlığını bile unutmuş: Edebiyat mı yoksa politika mı?

    Bu kişiye göre Türkiye Zelenskisi Ekrem İmamoğlu başkan olduğunda en son bilgi birikimi teknolojisi Yapay Zeka ile Türkiyeli ama Türk olmayanları ayıklayıp göğüslerine şahsen ve teker teker ‘Türkiyeli ama Türk değil” rozetleri takacakmış.

    Zavallı Türkiye’ye ulusçuluğun Batı’dan geldiğini bile unutmuş. Batı’da buna nasyonalizm (nationalism) denir. Bu kelimenin kökeninde Nation yatar ki o da doğmadan türemiştir. Yani bu hızlı Türkiyeli aslında tam bir nasyonalist. Diğer yandan, şu an nasyonalizm en büyük moda ve bu medya tiryakisi ona hazırlanıyor da olabilir.

  7. Strip Club Manager

    ABD’li sunucu Zelenski’yi ‘striptiz kulübü yöneticisi’ne benzetti

    Amerikalı ünlü sunucu Tucker Carlson, Fox News’teki programında, ABD Başkanı Biden’ı ziyaret etmek üzere Beyaz Saray’a gelen Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin kıyafet seçimini eleştirdi.

    Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenski’nin Beyaz Saray ziyareti ABD basınında geniş yer buldu.

    Ülkede her geçen gün, Ukrayna’ya yapılan milyonlarca dolar değerinde askeri ve ekonomik yardıma yönelik eleştirilerin dozu artarken, Fox News’teki eleştirilerin odağında, Ukraynalı liderin Beyaz Saray ziyareti sırasında tercih ettiği kıyafetler yer aldı.
    Zelenski, Washington ziyareti boyunca yeşil bir sweatshirt, açık renk bir pantolon ve bot giydi. Buna karşın ABD Başkanı Joe Biden koyu lacivert bir takım elbise ve sarı-lacivert kravatı tercih etti.
    Ukraynalı liderin ABD’ye özellikle de kongreye günlük kıyafetlerle gelmesi ABD medyasından büyük bir kesimi ve sağcı eleştirmenleri kızdırdı.

    Tucker Carlson, Fox News’te yayınlanan programında, Zelenski’nin ‘para talep eden bir striptiz kulübünün yöneticisi’ gibi giyindiğini söyledi.

    Breitbart’ın yazarı Wendell Husebo, Zelenski’nin 45 milyar dolarlık yardımdan daha fazlasını talep etmek için Beyaz Saray’a geldiğini belirterek “45 milyar dolar için biraz saygı göster ve bir takım elbise kirala.” dedi.

    Politika editörü Emma-Jo Morris, “Zelenski ABD’ye uçuyor ama yine de takım elbise giyemiyor.” derken Newsmax’ın sunucusu Benny Johnson çok daha sert konuştu ve “Bu nankör adam Beyaz Saray’da takım elbise giyme nezaketini göstermiyor. Hayatta kalmasını finanse eden ülkeye hiç saygısı yok. Eşofman giyen, düzenbaz, Doğu Avrupa mafyası. Bu büyük bir hakaret” dedi.

  8. Yazılarımda “-izm”leri olumsuz ve zararlı bulduğumu belirlediğim için bir türlü sansürü geçmiyor. Site sahibi bir veya birkaç “-izm”lere bağlı olduğu için bunu kişisel saldırı saymakta.

    Tuhaf olan sanki siteye katkıda bulunan politika dünyası üstatları “-izm”lerin eleştirisini hiç bilmiyorlar gibi.

    Bazı somut örneklerle açıklamakta yarar var.
    Ormanda bir toplum üzerinde araştırma yapan bilimci aç olduğunu söyler. “Ormana git bir hayvan bulursun veya ırmağa git balık tut ” cevabını alır.

    Dondurmacı geçer ve bir çocuk annesine koşar dondurma almak istediğini söyler. Annesi aybaşının daha henüz gelmediğini, babasının maaşını daha henüz almadığın, kendinin zenginlerin evlerini temizlediği halde ücretini daha henüz almadığı cevabını alır.

    Kısacası çocuğun isteğinin yerini mevcut düzen ideolojisi, yani kapitalizm anlatısı alır. Daha da kısacası kapitalizm (diğer bir “-izm” de olabilir, fark etmez) kişinin isteğini bastırma mekanizması olur. Dondurma yerini laf kalabalığı, ve saire ve saire, alır.

  9. “Ya/ya da mantığının” fiyaskosu.

    “Cehaletin mi yanlış düşünceyi beslediği, yoksa yanlış düşüncenin mi cehaleti körüklediği sorusu her zaman kafamı meşgul etmiştir”

    Bu “ya/ya da” mantığı son derece yeni bir düşünce tarzı. Bunun diğer bir güzel adı “Devlet Nasıl Görür”!

    Bu inanışa sarılanlardan oluşan filozoflar “ya/ya da” düşüncesini çürüten fiziğin babası N. Bohr’u bu fiziği anlatması için davet ederler. Bohr, rivayetlere göre, terk ederken “iyi ki anlayanlar var çünkü ben hiç bir şey anlamadım” der.

    Ama asıl konu “-izm ve -ist”lere sarılarak medyada yer alma çılgınlığı. Böyle hallerde “izmler ve -istler” medyada parlama amacına varmada araç olurlar. Hatta bu arada “ya doğru/ya da yanlış” mantıksal değerini bile kaybeder. Yeni fizik bu “ya/ya da” mantığını yetersiz, eksik, kapsamı kısıtlı bulur; “-izmler ve –istler” ise öldürürler.

    Eğer “ya/ya da” mantığını ABD’nin kuklası Ukrayna -Rusya savaşına uygularsak sonuç çok acı, çünkü:
    “Karşıtlıkların şiddeti, hedefin benzerliğini gizler; artık ortak değerleri olmayan ulusların (toplumların) ne yazık ki ortak bir hedefi vardır: İmparatorluk (Kapital)”

    Bu durumda taraf tutanlar da mevcut düzenin çığırtkanları.

  10. Strip Club Manager’in yazdıkları beni şaşırttı. Zelenski’nin kendini savaşla ilgili medyada sahnelemesi yaklaşık bir yıllık. Üstelik kendisi bir medya enayileri avcısı. Bu enayilerin diğer bir adı da “ne görürsen o’sun sen” seyirci kalabalığı. Ama dahası da var.

    Ne giyeceğini (hep yeşil ve hep tişörtlü bir genç), nasıl konuşacağını, arkasındaki manzaranın ne olacağını, daima alfa erkeği gibi duracağını, gözlerindeki his ifadelerini vs kiraladığı halkla ilişkiler şirketi ona öğretir. Zaten tüm politikacılar seçilmek için enayi avcılığına çıktıklarında hemen bir hakla ilişkiler şirketine başvururlar.

    Gülmek için bir hatırlatma: Genellikle politikacıların lak laklarını da başkaları yazar. Benzetme tam olmayacak ama güldürücü. Kennedy’nin cenaze merasiminde Kennedy kendine ait cenaze konuşmasını kendi yaptı!

    Beni şaşırtan eski kulağı kesik medya uzmanlarının bunu bilmez gibi laflar etmeleri. Belki de kıskandılar. Belki onlar değişik enayilerin avcılığını yaptılar. Her halükarda, gösteri iğrenç ama şahane bir enayi avcılığıydı. Arkasında iki feminist dişli dişi Zelenski’yi Ukrayna bayrağına sarar gibiler, Zelenski her deliğinde akan yağlarla yağcılık eder. Ve sadece enayiler değil tüm politikacılar bile zevkten dört köşe olurlar.

    The show must go on!

  11. Hadi inşallah bu yazım “-izm” ve “ist” sansür barikatını geçer. Bence “-izm”ler ve “-ist”lerin bilinç bastırma araçları olduğu apaçık, neden site müdürü buna güceniyor? “-izm”ler ve “-ist”ler “şimdi olamaz” yerine geçen anlatılar değil mi? Bunun sansürle alakası ne?
    ==ASIL YAZI===
    Bir yanda yavşaklar yavşağı, orta sınıfların kahramanı, Zelenski.
    Diğer yanda yüceler yücesi, asil ruhlu, siyahların Kızılderili Malcolm X’i Russel Means.

    Silik ruhlu Zelenski “-izm”ler ve “ist”ler dünyasında büyümüş, kendisi gibi alçaklara “bize verdiğiniz para ve silahlar sadaka değil dünya güvenliği ve demokrasisine yatırım!” der. Dalkavukluğuna sınır yok bu soytarının.

    Eğer mideniz kaldırırsa bu zamanımızda insanlığın, özellikle orta sınıflılar ve onlar gibi olmak isteyenlerin, düştüğü en alçak durumu temsil eden Zelenski’nin Kongreye hitabı aşağıda.

    Metin: https://www.theguardian.com/world/2022/dec/22/volodymyr-zelenskiy-speech-in-full-joint-session-us-congress
    Video: https://www.youtube.com/watch?v=XGg7Ss1x7wA

    Orta Avrupa’da Orta Doğu İsrail’ yaratmak isteyen dalkavuk Zelenski ayakta alkış toplar.

    Russel Means de Kongre’ye hitap etti.

    Metin: ttps://www.americanrhetoric.com/speeches/russellmeanssenatetestimony.htm
    Video: https://www.youtube.com/watch?v=fRipKGsLkTQ

    Kongre üyeleri Russel Means’e inek trene bakar gibi bakarlar, alkışlamazlar.

  12. Bu neden sansürü geçmiyor acaba? Eğer “dişli dişi” rahatsız ettiyse basit bir izahı var. Medya kadıncılığında kadınların da avukat, bilim kadını, doktor, politikacı, devlet başkanı vb olabilir mesajı verilmekte. Böyle parlayan büyük beyinli erkeklere, çok küşük bir azınlık hariç, saygım sıfır. Bunu kadınlara da uyguluyorum, bu mu hatam? Bu ne biçim eşitlik, fikir özgürlüğü falan filan? Bu aslında Batı’nın günah çıkarması değil mi? Hatta tüm dünyaya, doğa ve insana karşı gaddarlıklarını gizleme değil mi? Hatta sonsuz kurnazca bir strateji değil mi bu kadın şişirmleri?

    ==============ASIL YAZI===============
    Strip Club Manager’in yazdıkları beni şaşırttı. Zelenski’nin kendini savaşla ilgili medyada sahnelemesi yaklaşık bir yıllık. Üstelik kendisi bir medya enayileri avcısı. Bu enayilerin diğer bir adı da “ne görürsen o’sun sen” seyirci kalabalığı. Ama dahası da var.

    Ne giyeceğini (hep yeşil ve hep tişörtlü bir genç), nasıl konuşacağını, arkasındaki manzaranın ne olacağını, daima alfa erkeği gibi duracağını, gözlerindeki his ifadelerini vs kiraladığı halkla ilişkiler şirketi ona öğretir. Zaten tüm politikacılar seçilmek için enayi avcılığına çıktıklarında hemen bir hakla ilişkiler şirketine başvururlar.

    Gülmek için bir hatırlatma: Genellikle politikacıların lak laklarını da başkaları yazar. Benzetme tam olmayacak ama güldürücü. Kennedy’nin cenaze merasiminde Kennedy kendine ait cenaze konuşmasını kendi yaptı!

    Beni şaşırtan eski kulağı kesik medya uzmanlarının bunu bilmez gibi laflar etmeleri. Belki de kıskandılar. Belki onlar değişik enayilerin avcılığını yaptılar. Her halükarda, gösteri iğrenç ama şahane bir enayi avcılığıydı. Arkasında iki feminist dişli dişi Zelenski’yi Ukrayna bayrağına sarar gibiler, Zelenski her deliğinde akan yağlarla yağcılık eder. Ve sadece enayiler değil tüm politikacılar bile zevkten dört köşe olurlar.

    The show must go on!

  13. Irkçılık çok derinlerde yatar.

    Dünya liberal medyasının yarattığı ırkçılığa dayanan büyük yıldızların politik-jeopolitik-ekonomik- sosyal-askeri-stratejik- savaş oyunları meraklılığı ve benzeri mide bulandırıcı yazılar bayağı üzücü. Şu iki gerçek alfa-erkekler bir yanda Rusya-Putin ve karşısında Amerika-Zelenski şovu seyirci sürülerine gözlerini ve beyinlerini doldurmak için şahane bir yem oldu.

    Bu sitede görünüşte ve yazılarında emekli subaylar ve/veya sağ-sol ideologları gibi düşünen medya analizcileri, Erdoğan’a rağmen, düşünce beyanı özgürlüğünden yararlanıp dünyanın düşüp kalkmaları üzerinde fikirlerini belirlemişler.

    Ne var ki, bu şov seyircilerinin hemen göze çarpan göz yumdukları bazı çok daha vahim iki durum var: çevre (iklim değişmesi) ve nükleer savaş olasılığı.

    Ben sadece, özellikle kısa kesmek için, çok daha bariz ve ırkçılık ile ilgili olan bazı noktaları hatırlatayım.

    Gerçi şişirmeler ve gizlilikten dolayı sayılara güven zor ama savaşta ölen asker Rusya 100 bin, Ukrayna 100 bin. Ukrayna’da ölen sivil sayısı 7 bin civarında.

    Yemen, Irak, Suriye ve Afganistan bir tarafa Doğu Afrika’daki acımasız bir savaşın 600.000’den fazla kişinin hayatına mal olduğu tahmin ediliyor. Zelenski’nin Orta Avrupa’da yaratmak istediği İsrail her gün Filistin avcılığı yapmakta ve 50 yıldır, ABD ve AB’ye şükür, tüm eleştirilere kulak vermemekte. Belki bunlar Ukraynalılar ve üst tabaka Türkiyeliler gibi yeteri sarışın değiller. Gerçi ben hala sarışın olmak için başlatılan Arap İlkbahar’ının neden tüketicilik için canını veren dünya lider devletleri bu İlkbaharı bastırmaya yardımcı olduklarını tam anlamış değilim. Her zaman bir öcü olmalı?

    Günde salt hava kirliğinden en az 20.000 – 30.000 kişi ölmekte.
    ABD’de 2021 yılında “fentanyl” 70.601 kişinin ölümüne neden oldu.
    Gezegeni kurtarmak için bazı ülkeler ve milyarderlerin kurtarıcı hızlı gitme taşıtlarının üretimi için özellikle Afrika’da ender metal çıkarma şirketleri (ABD, AB, Çin başta) binlerce kişinin kanser ve diğer öldürücü hastalıklarına neden olmakta. Gerçi, kısa bir süre önce Afrika liderleri ABD’den gönderilen politikacılara “biz dersimize iyi çalıştık, biz de soyup soğana çevirmeyi artık biliyoruz, bize nutuk değil yatırım ve kar getirici işler lazım!” dediler.

  14. Afrika liderlerinin ABD’den gönderilen politikacılara ‘biz dersimize iyi çalıştık, biz de soyup soğana çevirmeyi artık biliyoruz, bize nutuk değil yatırım ve kar getirici işler lazım!’ gerçeğini saklamaz. Komplo yok! Kapital kayıtsız şartsız Tek Tanrı olalı her şey açıkta veya anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

    Komplo teorilerine inananlar burnu havada büyük beyinlilere kibirlilik imkanları sağlarlar. Sözüm ona sonsuz karmaşık bir dünyayı basitleştirirlermiş. Kaldı ki komplocular daha çok basit olanı karmaşık etmekteler.

    100-200 aile/kişi dünyanın üçte ikisi kadar servete çökmüş. 5-10 ülke, diğer ülkelerdeki yerel ortakları da katarsak dünyanın yarısından büyük coğrafyaya çökmüş. Tarihte salt Medeniler tarihi, yani insan tarihinin en fazla %0,5’i çocukların ve özellikle çocuklaştırılmış büyük beyinlilerin beyinlerine tıka basa sokulur. Savaşta 2 devlet canlı/cansız tüm varlıkların kaderini ele geçirmiş.

    Bakın ne kadar basit!

    Ve apaçık: Afrika satılığa çıkarılmış. “Vatan sevgisi… ve ticaret; ‘ Afrikakapitalizmin’ öncüleriyle buluşma. Ekonomik büyümeyle birlikte, özellikle İngilizce konuşan Afrika özel sektöründe servetler kazanıldı. Liberal bireysel başarı mitini güçlendiren “siyah iş dünyasının” aktörleri, hayırseverlik yoluyla kıtanın dipsiz eşitsizliklerini azaltma iddiasında. Etiyopya’dan Güney Afrika’ya, ticaretle hayırseverliği birleştirerek kapitalizme başka yerde göstermediği erdemler kazandırıyorlar”

  15. Harry Şentop

    Prens Harry’nin kitabında “Afganistan’da 25 kişiyi öldürdüğü” itirafına TBMM Başkanı Mustafa Şentop, sert dille tepki gösterdi.

    İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılarak ABD’ye yerleşen Sussex Dükü Prens Harry’nin 10 Ocak’ta yayımlanacak “Spare” adlı kitabında, “Afganistan’da 25 kişiyi öldürdüğü ve bundan utanç duymadığı” ifadelerine sert dille tepki gösteren Şentop, “Harry bir de diyor ki ‘onları insan olarak görürseniz öldüremezsiniz, öyle görmüyoruz’. Avrupalı beyaz çocuk, sen kimsin insan olup olmadığına karar veriyorsun karşındakilerin. Sen Afganistan’da ne arıyorsun? İnsan öldürmek için orada ne arıyorsun?” dedi.

    ŞENTOP, “DÜNYA’DA EN ÇOK İNSAN ÖLDÜRENLER AVRUPALILARDIR”

    Şentop açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi;
    “20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı yüzyılı olmuş. Dünyada en çok insan öldürenler Avrupalılardır. 1. ve 2. Dünya Savaşını yapmışlardır. 1. Dünya Savaşında 20 milyonun üzerinde insan öldürmüşlerdir. 2. Dünya Savaşında asgari söylemlere göre, 75 milyon civarında insan öldürmüşlerdir. 100 milyondan fazla olduğunu söyleyenler de var. Avrupalı ve beyaz insan dışındaki insanları ötekileştiren, dünyanın bütün imkanlarını kullanan ama başka ilkel insanları da sömüren, dünyada adalet, refah dediği zaman sadece kendisini düşünen bakış açılarından dünya rahatsız.”

    [Şentop açıklamasının devamında şu ifadelere YER VEREMEDİ;
    “20. yüzyıl Balkanlar ve Anadolu tarihinin en kanlı yüzyılı olmuş. Buralarda en çok insan öldürenler Osmanlı ve TC’dir. 1. Dünya Savaşına katılmışlardır. 1. Dünya Savaşında 1 milyonun üzerinde Ermeni öldürmüşlerdir. TC’nin kuruluşu döneminde asgari söylemlere göre, 30.000 Kürt, Zaza, Dersimli öldürmüşlerdir. Daha fazla olduğunu söyleyenler de var. Türk ve Sünni insan dışındaki insanları ötekileştiren, ülkenin bütün imkanlarını kullanan ama diğer halkları sömüren, dünyada adalet, refah dediği zaman sadece kendisini düşünen bakış açılarından dünya rahatsız.”]

  16. Jens Warmongerberg at work;

    Stoltenberg: Silahlar aslında barışa giden yoldur

    NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya-Ukrayna Savaşı’na değinerek, “Silahlar aslında barışa giden yoldur” ifadelerini kullanarak, “Zulüm ve tiranlık, özgürlük ve demokrasiyi yenerse, kalıcı barış olmaz” dedi.

  17. Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov, konsoloslukta bugün gösterimi yapılan ve Donbas’ta yaşananlarının anlatıldığı Kurtuluş Belgeseli sonrasında basının sorularını yanıtladı. Başkonsolos Buravov, Ukrayna’nın Batı’nın paralı askerine dönüştüğünü vurgulayarak Rusya’nın Ukrayna halkına karşı değil onun suçlu milliyetçi rejimine karşı savaştığını belirtti.

    Rusya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda bugün gösterimi yapılan gazeteci Andrey Medvedev’in hazırladığı Kurtuluş Belgeseli’nde Donbas bölgesinde 2014’ten itibaren yaşananlar ele alındı. Bölgede yaşayan ve Rusça konuşan sivil halka Ukrayna güçleri tarafından 8 senedir yapılan zulmü anlattığı belgesel gösterimi sonrasında basından gelen soruları yanıtlayan Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Andrey Buravov, “Rusya düşmanlığına odaklanan politikasıyla Batı’nın açık kışkırtması ve desteği neticesinde Ukrayna, fiilen Batının paralı askeri bir şirketine dönüştü” dedi. Minsk Anlaşmasına sonuna kadar uyduklarını ancak Rusya’nın güvenliğinin tehdit edilmesi ve bölgedeki sivil halkın yaşadığı zulüm nedeniyle mevcut özel askeri harekâtın başlatılmasının zorunlu hale geldiğini belirten Buravov sözlerine şöyle devam etti;

    “(Batı tarafından) Ukrayna’ya para ödeniyor, silah teslimatı yapılıyor ve istihbarat bilgileri veriliyor, nereye ateş edeceği ve saldıracağı söyleniyor. Bunların ıstırabını çeken ise başkalarının amaçları uğruna savaşmak mecburiyetinde kalan kardeş Ukrayna halkıdır.

    Ukrayna’ya barışın gelmesi için ne gerekli? Kiev’deki rejim ve onun Batılı destekçi ve sponsorları, Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü özel askeri harekatının amacını; Ukrayna’nın devlet olarak yok edilmesi, ülkenin Ukraynalılardan arındırılması ve zorunlu ‘Ruslaştırma’ gibi göstermeye çalışıyor. Halbuki durum kesinlikle böyle değil, Rusya’nın hiçbir zaman böyle bir açıklaması olmadı. Şunun anlaşılması çok önemli; Biz Ukrayna halkına karşı değil, 2014 yılından itibaren Batı tarafından desteklenen Anayasa karşıtı darbe sonucunda iktidara gelen ve Ukrayna’nın Rus ve Rusya ile ilgili her şeyden arındırılması ve Nazi destekçilerinin kahramanlaştırılması rotasını deklare eden suçlu milliyetçi rejimine karşı savaşıyoruz.”

  18. Aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan’ın Türk Elçiliği önünde Kur’an yakmasına izin verilmesinin yankıları sürüyor. Bu provokatif eylem ile gerilen Türkiye – İsveç ilişkileri dünya basınının da gündeminde. Erdoğan bu eylem üzerine İsveç’e NATO kapısını kapatırken ABD merkezli Bloomberg’den tepki çeken bir Türkiye analizi geldi.

    ABD’nin önde gelen yayın kurumlarından Bloomberg, Türkiye’nin inadının Avrupa’nın güvenliğini de tehlikeye attığını öne süren bir yazı yayınladı.

    ‘NATO, Erdoğan’ın genişlemeyi geciktirmesine izin vermemeli’ başlıklı bir yazı kaleme alan Bloomberg, Türkiye’ye İsveç ve Finlandiya’dan talepleri nedeniyle ‘kafa tutan ülke’ benzetmesi yaptı.

    ‘NATO bu tartışmaya bir son verip en yeni üyelerini koşulsuz şekilde kabul etmeli’ denilen yazının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Türkiye’de yapılacak seçimler öncesi milliyetçi tabanından destek almaya çalıştığı ve geri adım atmadığı belirtildi.

    Türkiye’nin inadının Avrupa’nın güvenliğini de tehlikeye attığını öne süren Bloomberg, ABD ve Avrupa’nın bu kördüğümü çözmek zorunda olduğunu yazdı ve şu değerlendirmede bulundu;

    ‘Başkan Joe Biden, Türkiye’nin Kürt terörüyle ilgili endişelerini dile getirme hakkı olsa da bunun bedelinin NATO’yu güçlendirme çabalarını engellemek olmadığını açıkça ortaya koymalı.’

    Türkiye’nin İsveç’ten iade taleplerinin iki ülke arasında çözülmesi ve NATO sürecine dahil edilmemesi gerektiğini kaydeden Bloomberg, NATO liderlerinin 18 Mayıs’tan önce iki ülkenin üyeliğini onaylaması için Erdoğan’a baskı yapması gerektiğini savundu.

    Erdoğan direnirse ABD Kongresi’nin Türkiye’ye F-16 satışını durdurarak yanıt vermesi çağrısını da içeren yazıda, Türkiye’nin tatbikatlara katılımının sınırlanması, Erdoğan’ın NATO toplantılarından dışlanması ve hatta Türkiye’nin NATO’dan ihracı seçeneklerinin de masada olması gerektiği kaydedildi.

    Yazı, ‘Mesaj açık olmalı: grubun güvenliğine bilerek zarar veren bir ittifak üyesi asla bir müttefik değildir’ ifadesiyle sona erdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir