TİP Meselesi…

Artıgerçek

1920 yılının yazında, Petrograd’da açılıp Moskova’da devam eden ve bir aya yakın süren Komintern’in 2. Kongresi’nde Lenin’in koyduğu, “Komintern’e üye olmanın 21 Şartı”yla, 1917 Ekim devrimine büyük sempati duyan sosyalist ve sosyal demokrat partilerin ve hatta anarko-sendikalistlerin (İspanya’daki CNT ve anarşist olmasa da oldukça radikal bir sendika olan, Largo Caballero’nun başında bulunduğu UGT) kapıdan çevrilmeleri, hatta neredeyse kovalanmalarının ardından Dünya Komünist Hareketi, katı bir doktriner harekete dönüşmüştü. Ya 21 koşulla belirlenen katı kuralları kabul edecektiniz ya da, istediğiniz kadar kitlesel bir güce sahip olun, geri çevrilecek, hatta Komintern’in hedefi olacaktınız.

1960’LARIN TİP’İ

Doktriner gelenek uzun yıllar devam etti. Zaman zaman bu katı gelenek bir yerlerinden de yarılmadı değil. Örneğin, 1960’larda, Yunanistan’daki, Moskova’ya bağlı “Dış” Komünist Parti’den ayrı olarak kurulmuş “İç” Komünist Parti bu geleneği yaran partilerden biriydi. Türkiye’de ise, Türkiye Komünist Partisi adlı Moskova’ya bağlı doktriner parti kuruyup kalmış ve ülke içinde hiçbir etki yapamaz durumdayken, 1961 yılında 13 sendikacı ve işçi Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kurmuş, kısa süre sonra başkanlığına, bağımsız bir sosyalist aydın olan Mehmet Ali Aybar geçmiş, bu parti kısa sürede büyük bir sempati yaratmış, emekçilerin ve entelijensiyanın teveccühünü kazanmıştı. TİP’in başarısının sırrı, doktriner olmayan, geniş kitleleri kucaklamaya yönelik tavrıydı.

Ne var ki, doktriner gelenek, böylesi bir başarıya göz dikmekte gecikmedi. TİP’e saldırı, Moskova’da kuruyup kalmış TKP’den değil de, Türkiye’deki anti-emperyalist rüzgârla yelkenlerini şişirmiş, önderliğini, doktriner gelenekle yetişmiş, ülke içindeki eski komünistlerin yaptığı Milli Demokratik Devrim (MDD) hareketinden geldi. Stalinist kökenli bu hareket, gelişmekte olan TİP’e ağır darbeler indirdi ve sonunda yıkımına yol açtı.

1990’LARIN ÖDP’Sİ

Bundan sonra sol tam bir yarılma sürecine girdi ve uzun yıllar küçük sol grupların birbirleriyle yaptığı dogmatik doktrin savaşlarına tanık oldu. Ne var ki, 1994’de, sol fraksiyonlardan Dev-Yol’un, kuruluşunda başını çektiği Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) kurulması solda yeni umutların yayılmasına neden oldu. Doktrinlerden uzak duran emekçiler ve entelektüeller, TİP dönemindekine benzer bir şekilde bu partinin etrafında toplanma eğilimine girdiler ve ÖDP hızla büyümeye başladı. Dev-Yol, sol fraksiyonlar içinde doktrinerlikten en uzak olan gruptu. Bu yüzden böyle bir girişime öncülük edebilmişti.

Ne var ki, ÖDP’nin havası birkaç yıl içinde hızla sönmeye başladı. Bunun nedeni, parti içindeki doktrin kavgaları olmasa da, her büyüyen gücün başına geldiği gibi, Dev-Yol içi fraksiyonların ÖDP’deki iktidar kavgalarıydı. ÖDP’ye coşkuyla koşan sol kesimden insanlar, bu tür koltuk kavgalarını görünce hızla geri çekildiler. ÖDP ölmedi ama hasta yatağından da bir türlü kalkamadı. Bugün Sol Parti adıyla var olmaya çalışıyor ama Dev-Yol kalıbından kurtulamadığı için çevresine ancak Dev-Yol geleneğine bağlı solcuları toplayabiliyor. Şimdi değineceğim yeni Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi bir sinerji, bir umut yaratmaktan uzak görünüyor.

GÜNÜMÜZÜN YENİ TİP’İ

Fazlasıyla doktriner bir parti olan yeni Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) koparak 2017 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye İşçi Partisi (TİP), bu sinerji ve umudu yaratabildiği için bugün büyük bir gelişme göstermiş bulunuyor. Tabii ki, bu başarısının temelinde TİP’in doktriner bir parti  olmaması yatıyor. TİP, sosyalist (ya da komünist) bir parti olduğunu net bir şekilde ortaya koymakla birlikte, sırtını 1920 Komintern geleneğine dayamıyor. En azından tüzük ve programında böyle bir şey yok. Dolayısıyla, geçmişteki herhangi bir sol grubun temsilcisi olma iddiasını da ileri sürmüyor. Bunun da, sol gruplar arasındaki çekişmeden, doktriner lafazanlıklardan bıkmış sol kitlede TİP’e karşı bir sempatiye yol açması çok doğal.

Bunun yanı sıra TİP, bürokratik merkeziyetçiliğin tersine, anarşistlere benzer bir tarzda, özinisiyatife, ademimerkeziyetçi inisiyatif gruplarına, yerinden eyleme önem verdiğini, son depremde yerel birimlerinin merkezî talimatları beklemeden harekete geçmeleriyle kanıtlamış bulunuyor. Bu da TİP’e artan sempatinin önemli bir nedenidir.

Sonuç olarak TİP, Türkiye sol tarihindeki üçüncü doktriner olmayan deney olarak günümüzde başarıyla ilerlemektedir.

TİP’İN ÖNÜNDEKİ DİLEMMA

Fakat, her ilerleyen gücün başına geldiği gibi, yaklaşan seçimler, onun önüne içinden çıkılması büyük ustalık isteyen bir dilemma çıkarmış bulunuyor. TİP, haklı olarak, yaklaşan seçimlerde büyüyen varlığını göstermek, bunun ürünlerini mecliste kazanacağı sandalyelerle ortaya koymak istiyor. Dâhil olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın (EÖİ) tek listesiyle değil de kendi amblemiyle seçimlere girdiği zaman hızla artan oy oranını görmesi ve göstermesi, dolayısıyla bu büyükçe oy oranının vereceği güçle ileriye doğru daha büyük bir hızla koşması mümkün olacaktır. Bu, her ilerleyen gücün doğal güdüsüdür.

Fakat dilemmanın diğer ucunda, TİP eğer Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan ayrı olarak kendi listesiyle ve amblemiyle seçimlere girerse, bunun, EÖİ’nin ya da Yeşiller ve Sol Parti amblemiyle seçimlere girecek olan HDP’nin kazanacağı sandalye sayısını düşürmesi, hatta bazı yerlerde TİP’in aldığı oyların da boşa gitmesi ihtimali bulunmaktadır. EÖİ bileşenleri de haklı olarak bu konuda TİP’i uyarmaktadır.

TİP açısından gerçekten içinden çıkılması oldukça güç bir sınav. Hızla güç toplayan bir sol partinin böyle bir sınavda takılması gerçekten büyük talihsizlik olur.

Ne yapmalı? İyice düşünüp taşınıp, özgürlük mücadelesi ve partileri için en doğru karar neyse o kararı almalarını dilemekten başka bir şey gelmez elimizden.

Gün Zileli

4 Nisan 2023

www.gunzileli.com

gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Toplumsal Mücadele ve Uzlaşma…

Artıgerçek Türkiye solunun en uzun erimli ve değişmeyen sloganlarından biri “Kurtuluşa kadar savaş”tır. Bir kararlılık …

13 Yorumlar

  1. İyi hoş da yazı yarım kalmış gibi bı duygu bıraktı bende.

  2. Abi senin eski arkadaşlarından Cengiz Çandar YSP milletvekili adayı olmuş 😀
    Bu konuda ne düşünüyorsun?

  3. Sosyal medyada gözlemlediğim kadarıyla TİP’in kendi amblemi ve listesi ile seçime girmesine en sert tepkileri verenler genellikle Türk sol-liberalleri ve/veya “yetmez ama evetçi” kesimlerdir. Bu kesimlerin asıl kaygısı, YSP’nin çıkaracağı milletvekili sayısının kaç olacağı değil; önceki seçimlerde (eski %10 barajından dolayı) mecliste AKP’yi geriletmek için batı illerinde HDP’ye oy vermiş olan ama HDP’li olmayan seçmenlerin, şimdi bu illerde YSP listelerindeki Türk sol-liberaller yerine TİP’i tercih etme ihtimalinin daha yüksek olmasıdır.

  4. Her yazı yarım kalır aslında…

  5. Çok eski arkadaşımdır. Epey olumsuz çizgiler izledikten sonra muhalefete geçti. Her muhalifi hoş karşılarım. Herkesin kendini iktidardan kopartma ve düzeltme şansı olduğunu düşünürüm. Objeektif olarak değerlendirecek olursam, Cengiz, eskiden beri Kürt hareketiyle kontağını sürdürmüştür, yani onlarla bir sorunu yoktur. Ne var ki diğer muhalif kesimler (ulusalcılar, solcular vb) onu sevmezler. Bu yüzden, büyük şehirlerdeki YSP’ye oy verecek bir kısım seçmenin TİP’e kayması beklenebilir. Yukarda bir arkadaş da bunu belirtmiş.

  6. Bu gece Artıgerçek’te yayınlanacak olan “İttifaklar Sorunu” aşlıklı yazımda çok kısaca da olsa buna değindim.

  7. Bu arada TİP’in EÖİ’ye kazandırabileceği yeni seçmen oranı, HDP/YSP’den TİP’e doğru kayacak olan seçmen oranına kıyasla daha yüksek olma potansiyeline sahip. Çünkü TİP’in politik hattı ve propagandası, CHP tabanındaki sol/ilerici eğilimli kesimlere daha çok hitap ediyor. Kılıçdaroğlu yönetiminin neoliberal, düzen-içi politikaları ve sağcı müttefiklerine verdiği tavizler, CHP tabanının bir kısmında ciddi bir rahatsızlık yaratmış durumda. Milletvekili seçimlerinde bu kesimlerden de TİP’e doğru ciddi bir kayma olabilir. O yüzden “TİP, YSP’ye milletvekili kaybettirecek” söylemine şüpheyle bakmak gerekir bence.

  8. TİP de sizin gibi düşünüyor olmalı ki ilginin cüsesini büyüttüğünü sanarak bazı illerde kendi logosuyla seçime katılacak ve boyunun ölçüsünü alacak.
    Bir defa SOL 7an Kürtü’ü eksilt geriye 1003 kişi kalır.
    Denemesi bedava!

  9. Bu gece Artıgerçek’te çıkacak yazıma bir bakıverin. İttifaklar Meselesi…

  10. Faik Bulut’un kitabını okumuştum. Cengiz Çandar’ın Filistin bölgesindeki militanlardan kopuk stalinist tavırları, parti yetkilisi olarak biraz “uluslararası” nitelikte bağlantıları kurması ( en azından filistin örgütlerinin ofisleri, Lübnan Suriye idari makamları ile doğal olarak kontakta bulunması) ve bölgeden ayrılmasının akabinde TİİKP üyelerinin kampta İsrail kuvvetleri tarafından katledilmeleri..daha sonra Cengiz Çandar’ın Batılı fikir enstitülerinde, Özal’ın danışmanlığında çalışması AKP’ye desteği gibi devam eden hayat çizgisi düşünüldüğünde; kendisini hakkında delilli veya teyitli olmasa da gizli servislere yahut genel anlamda devlet tüzel kişisine bir anlamda 1970’lerden beri yakın olduğu/bilerek veya bilmeyerek onun yararına gizliden çalıştığı şeklinde bir şüphe hissettiğiniz oldu mu ? Bu soruyu bu açıklıkla sorma nedenim sizin siyasal geçmişinize çok uzak olmakla birlikte değer yargılarından mümkün olduğunca arınmış ve objektif, öz eleştiriye açık tavrınıza duyduğum naçizane takdir hissi ile yüksek saygıdır.

    Diğer bir sorum ise; kanaatimce yazıda yarım kalan nokta TİP’in kendi listesi ile seçime girmesi tartışmasında konumlandığınız yeri belirtmemeniz hususudur. Belki de yazıyı yazdığınız zaman net olarak karar vermemiş oluşunuzdan ileri gelmekte bu durum. Fakat, potansiyel bir TİP seçmeni olarak sandıkta TİP listesini çok görmek istememe rağmen seçim anı yaklaştıkça TİP’in yüksek ihtimalle mevcut milletvekili sayısını bile bulamayacağını, kendisine yönelik sempatinin sandığa yansımayacağını zira meclis dağılımın çok kritik olduğu bu seçimde çoğu sempatizanının milletvekili kaybını göze almayarak desteklerini sandığa yansıtmayacağını dolayısı ile kendi desteğini tam anlamıyla tartamayacağını, CHP ve YSP’ye oy veren seçmen havuzuna hitap ettiği için de ayrı liste ile girmenin 2 parti için de seçim bölgelerinde fazladan 1’er vekil çıkarma ihtimalini zora sokacağını düşünmekteyim. Bu açıdan TİP’e destek vermemin yanında kendilerinin ayrı liste ile girmelerini sol/sosyal demokrat kitlenin zararına sonuç vereceğini düşünüyorum. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir, ayrı liste ile secime girmesi hususunda net olarak konumlandığınız nokta neresidir acaba ?

    Teşekkürler şimdiden.

  11. sorunuzun birincisine yanıtım şu: Faik, böyle bir iiddiada bulunmadığını kesin bir dille belirtti ve kitabını tanık gösterdi. Ben kuşkuların toplumsam ortamı son derece zehirleyici olduğunu düşünürüm. Kimse, şu ya da bu politikası nedeniyle, istihbarat örgütleriyle bağlantılı olmakla suçlanamaz. Bu saçmadır ve geçmişte bu yüzden nice canlar yanmıştır. Ceengiz, yüksek politika yapan biridir, dolayısıyla geçmişte, Özal’ın danışmanlığı da dahil buna benzer birçok mevkide bulunmuştur. Bunu eleştirmek başkadır, istihbarat servislerini vb. işin içine sokmak çok başkadır.

    İkinci sorunuza çeşitli vesilelerle yanıt verdiğimi sanıyorum (Bu sitedeki TİP Meselesi yazısı da dahil). Partilerin iç işlerine karışamam. Keşke TİP bağımsız girme tutumu almasaydı, ama gücünü görme güdüsüyle bu kararı aldı. Artık bundan sonra söz söylemek bize düşmez. Pervin Buldan’ın son çıkışı bu yüzden bence hatalıdır.

  12. özgürlükçü

    Zilelinin TİP analizi Balabanın yorumundaki isabetle açıklamaya muhtaç olduğu kadar TİP sosyalist(komünist) parti analizi de sorunlu olabilir. Kurtuluş savaşına övgüler dizebilen kuvacı bir anlayışın sosyalist olabilmesi sorunludur TİP i analiz edersek kazıdıkça alttan alta sol popülist ulusalcı bir anlayışa oturduğunu anlarız.Zileli derinliğinde birinin bile beyaz aydınlıkçı çizginin ulusalcı tortularını tüketmesi zaman aldığını hatırlarsak aslında 60 ların TİP i le ilgisi olmadan altan alta ona yaslanmaya çalışan günümüz TİP inin eski TİP in özgürlükçülük ve ulus sorunu konusunda onun bile gerisine düşen kuruluş ideolojisi Krmalizme daha yakın olup sosyalizmin hele hele zileleli ve benim gibi Kömünalizmin çok uzağına düştüğünü görmemek mümkün değil. Büyümeye gelince sol pöpülüzmü bilmem ama genel olarak son dönemin pöpülist söylemin günümüz kitle toplumunda karşılığı olabildiği bir gerçek fakat sürdürülebilir olmadığını buzun üstüne yazılan yazıya benzeyeceğini hatta bana göre elindeki 4 vekili bile yakında arayacak olacağını söylersek yanlış olmaz. Reel siyasetin hata yapmaması mümkün değildir TİP de bu hatayla reel düzen siyasetinin ideolojik tortusunu sanırım üstünden atamadığı için bu hataları yaptı biz isterizki başarsınlar ama başarıdan çok hem kendilerine hem de içinde bulundukları ittifaka kaybettiren sonuç yarattılar.

  13. Önce gerçek verilere bakalım:
    TİP yasal zorunluluk geregi 41 ilde seçime resmen katılyor ama sadece 11 seçim cevresinde kendi MV adaylarına oy istiyor, diğer tüm çevrelerde Yeşil Sol a oy verilmesini öngörüyor.
    Bu 11cevreyi seçerken ne Y.Sol a ne de Millet ittifakına MV kaybettirmeme ilkesine bağlı kalmış ve bu noktada kendi ittifakı içinde de mutabakat sağlayarak Y.Sol un bu 11 çevrede gösterdiği etkisiz adaylar yerine kendi adaylarını desteklenmesi vaadini de almış durumda.

    Bu gerçekleri yorumlarsak:
    Bu strateji çerçevesinde yapılan simülasyonları göre Özgürlük ittifakı MV sayısında azalma olmayacağı teyit edilmis durumda ve TİP in kampanya sürecinde başarılı olması halinde 3-5 fazladan MV çıkarması ve Oy oranının %3 geçmesi olasılığı da ihmal edilmemis oluyor.

    SONUÇ

    Bu akılcı yaklaşımin yeterince anlatılamamış olması dışında TİP e yoneltilebilcek bir eleştiri olmamalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir