Gün Zileli, Mevsimler (Roman)

mevsimler_

mevsimler
Gün Zileli

İletişim Yayınları, 2014

mevsimler

‘mevsimler’ ile ilgili yazılar, röportajlar:
www.gunzileli.com/kategori/mevsimler

Arka-Kapak Yazısı

Memurun tek sığınağı devletidir. Memur çocuğunun devleti de yoktur. Devlet o soğuk umursamazlığı ile dönüp bakmaz bile sana. Hiçbir yere gidemezsin, hiçbir yardım alamazsın. Öyle yetiştirilmişsindir ki, sokakta bir limon bile satamazsın. Bu yüzden dünyanın en zavallıları, bir yere tutunamayan, üstelik yapısı nedeniyle tutunma şansı pek olmayan memur çocukları, orta sınıf çocuklarıdır.

Hayat güzelken, gençken… Arnavutköy ve Bebek… Elvis, it’s now or never’ı söylüyor. Beyazıt’ta nümayişler var, 27 Mayıs oluyor. Fransız taklitçileri, kolejli kızlar, bohemler, sınıfı konuşanlar. Humanité, inkârın inkârı… İşçi Partisi, Mehmet Ali Bey, Behice Hanım… Kalın fitilli kadife pantalonlar, balıkçı yakalı kazaklar…

“Ey Dev-gençli, savaş vakti yaklaştı. Al silahı tak beline emperyalizme karşı”

İhanetin prelüdü, yalanlar, örgütler, sapmalar, burjuva kuyrukçular, devrimci özeleştiriler ve infazlar… Büyük ve küçük isyanlar, direnenler, çözülenler… 68′, 12 Mart ve 12 Eylül… Uzun koridor…

Mevsimler, heyecanın, aşkın ve yenilginin soluk soluğa hikâyesi…

Gün Zileli, ustalıkla geniş zamanları anlatıyor, mevsimlerle Türkiye’nin romanı.

 

 

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Fikret Başkaya / Mezarlıkları ne zaman imara açacaksınız?

“Modernlik, insanların geçim araçlarına sistematik olarak yabancılaşmasından ve hayatın bekasını sağlayan doğal ortamlar ile ekosistemlerin …

30 Yorumlar

  1. en kısa zamanda okumayı düşünüyorum abi ama yazıyı görünce ”yarılma”yı düşünmeden edemedim doğrusu:)

  2. yazıyı görünce ”yarılma”yı düşünmeden edemedim doğrusu Gün abi:)eminim çok güzel bir romandır

  3. bir okuyun da ondan sonra konuşalım. Ben güzel bir roman olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar okuyan az sayıdaki arkaedaş da o kanıda. Ama genelde okuyucu ne diyecek, o önemli.

  4. yarılma, havariler gibi bunu da çıkar çıkmaz edineceğim. hayırlı olsun abi.

    osman

  5. bu ikinci romanın değil mi? daha önceki romanın da yine 68 kuşağı üzerineydi. bir de öykü kitabın var.
    fotoğraftan anladığım kadarıyla 300 sayfa civarında var. yazması ve düzeltmesi ne kadar sürdü peki? önceki romanından farkı ne? yazım sürecinde ne gibi zorluklar, dönemeçler yaşadın? iletişim yayınlarının romanı değerlendirme süreci nasıl oldu? editoryal müdahalede bulundular mı? vaktin varsa biraz bilgilendirmeni rica ederim. saygılarımla.

  6. aslında dördüncü;
    1. Deniz Orada (1995) Sel
    2. Bahar ve Tipi (1997)Telos
    3. Komün (roman olarak değil, alegori olarak adlandırdım)(2006) Yaba

    Mevsimler 364 sayfa. Yazması bir yıla yakın sürdü. Düzeltilmesi ise yakın zamanlara kadar. Yani toplamda 1,5 yıl diyebiliriz. Romanı ben yazmadım da roman kendini bana yazdırdı diyebilirim, özellikle ilk üçte birinden sonra. Ben kendimi basit bir yazman konumunda gördüm bir süre sonra. İletişim Yayınları romanı iki ay içinde değerlendirdi ve basmaya karar verdi. Hiçbir editoryal müdahale olmadı. Sadece küçük işaretlemeler falan… Bu romanımın hepsinin üstünde olduğunu düşünüyorum. Kısacası, 50 yıl boyunca edebiyat veya roman alanında yapmak istediğime ulaştığımı düşünüyorum. Tabii bundan sonrası okuyucunun değerlendirmesine kalmış bir şey.

  7. türkiye’nin jorge semprun’u diyebiliriz o zaman sana. rahatsız olmazsın sanırım.

  8. Hocam ilk kez bir kitabinizi okudum. Dun bitirdim. Kaleminize ve emeginize saglik. İlk is diger romanlarinizi da almak olacak. Saygilarimla

  9. diğer romanlarımı bunun kadar beğenmeyebilirsin. Ama otobiyografilerimi tavsiye ederim özellikle: Ev. Yarılma,Havariler, Sapak, Sığınmacılar.

  10. G. Semprun .. F.S’in özyaşam öyküsü… Çok güzel bir kitap…
    Ama kültür bakanlığı da yapmıştı… Ayrıntıları bilmiyorum ama bu bakanlık onun değerini azaltır mı, emin değilim…
    Bu bağlamda bu benzetme ile GZ’ye haksızlık edilmiş olur mu?
    Bilemem…

  11. Roman okumayı pek sevmem perdede duran sineği 20 sayfada anlatmaları beni çileden çıkarır otobioğrafi okurum genelde gün zileliyi tanımam bu sebeble oldu ama dün akşam mevsimleri şurup gibi içtim yarılmayı andırması önce canımı sıktı ama mezarlık bölümünden sonra pür dikkat okudum uzun zamandır yaşamadığım bir hissi yaşattı hani sinemada bir film izlersin pek fazla önemsemezsin sonra film biter eve giderken çok küçük bir ayrıntı bir anda kafana mıh gibi çakılır hass….r Dersin ve filme bayılırsın işte bunu anlabildimmi bilmiyorum ama bildiğim bir şey var bu kitabı gün Abi’den başkası yazamazdı birde Kitap’ı okurken yüzler belirdi gözümün önünde gedizi gün abi Suat ı Nuri çolakoğlu ile eşleştirdim

  12. Havariler, Yarılma ve Sapak üçünü de ard arda okudum ve beğendim. Bence dönemi ve günümüzde hala ağzı laf yapan bazı beyleri daha yakından tanımak için okunması hatta üzerinde tartışılması gereken romanlardır. Büyük olasılıkla dahil olduğum okuma grubunda mevsimleri okuyup tartışırız.

  13. elinize saglik. ben 2 tane almis oldum. guzel bir hediye oldu. romanın final cozumleri tani o aslinda oymus kismina cok ikna olmadim. ama su gibi akti gitti. elinize saglik. elestirilerin ‘dalga gecme’ yerine ironiyle verilmesi ozellikle cok guzeldi

  14. Mevsimleri okuduktan sonra gerçek muammerin hikayesini merak ettim ona ne oldu gerçekte gün abi

  15. Romanın sırlarını burada açıklamak istemem, henüz okumamış olanlar açısından tabii ki. Romanın sonlarındaki çözülme bölümünü, Gediz’le Rü’nün yıllar sonraki yeniden buluşmaları bölümünü yeniden dikkatle oku. Orada her şey ortaya çıkıyor.

  16. pardon yahu ben sorunu yanlış anladım sanırım. Fotografide geçen anneannemin evlatlığı muammeri mi soruyorsun? O da Trakyalıydı hatırladığım kadarıyla. Sanırım bir süre sonra gerçek ailesinin yanına döndü ve orada evlendi ama bu kesin bilgi değil. Ağabeyim Can böyle şeylerin kaydını iyi tutar, ona sorum yazarım sana tekrardan.

  17. Can ağabeyime sordum. Ben yanlış biliyormuşum. Muammer Kastamonuluymuş. Memleketine, anne babasının yanına dönmüş. Sonrasını o da bilmiyor.

  18. Tamam son bir soru daha yarılmada ilk gençlik yıllarında bir sevgilin vardı Oya veya sevgi isminde Ankara’ya döndükten sonra onu bir daha hiç görmemiştin hala öylemi

  19. Kınalıada’da ağabeyinle birlikte mi yaşıyorsunuz Gün Zileli? On dakikada dönüp hemen cevap yazdığına göre…

  20. Evet, öyle. Hiç görmedim.

  21. Telefon diye bir şey var, öyle değil mi?

  22. otobiyografinde anlattığın dehşet verici olaylardan biri de 80 öncesi aydınlıkçıların ankara’da odtü’lü bir tkp’liyi öldürmeleri ya da linç etmeleri olayı. o olayın devamını merak ediyorum. kitapta şöyle bir değinip geçmişsin. tkp’li öğrenci odtü otobüsündeymiş galiba ya da servis bekliyormuş öyle bir şey, sizin ekip de garibanı toplu halde linç etmiş sonra da necatibey caddesindeki parti bürosuna dönmüşler ve senin yanında hiçbir şey olmamış gibi davranmışlar, böyle bir şey hatırlıyorum kitapta.

  23. evet, bunu ayrıntısıyla anlatmıştım. ama benim yanımda bir şey olmamış gibi davrandıkları doğru değil. Bir suçluluk psikolojisi içindeydiler ve ertesi gün arkadaşlarının ölümü nedeniyle Ay,dınlıkçı avına çıkan İGD’lilere karşı koymadılar, fena halde dayak yediler. Bu olay Haelk Tiyatrosunda ertesi gün tartışıldı ve protesto edildi.

  24. Mevsimler’i okuyorum. Çok ama çok beğendim.
    Emeğinize kaleminize sağlık. Özellikle gençler mutlaka okumalı Mevsimler’i.
    Saygılarımla …

  25. Çok sevindim beğendiğinize. Sevgiler.

  26. hepiniz ordaydınız…

  27. hepiniz oradaydınız…

  28. Romanı az önde bitirdim ve oldukça beğendim. Eline, emeğine, kalemine sağlık Gün abi.

    Merak ettiğim kısım, açıkça örgüt ismi vererek anlattığın olayların ne kadarının kurgu, ne kadarının gerçek olduğu. Örgüt içi infaz vs’yi sormuyorum, bunların olduğunu biliyoruz. Örgüt liderliğine yükselip sonradan işadamı olan örnekleri biliyoruz. Burada anlatılan, onlara mı gönderme, yoksa gerçek bir olay mı diye merak ettim.

    Son bir soru: Gediz, finale doğru neden Suat gibi “r”leri söyleyememeye başlıyor?

  29. Tamamen kurgudur ama her kurgu aynı zamanda gerçeğin kendisidir de.
    Gediz, öyle büyük bir ruhsal dönüşüm yaşıyor ki arkadaşı Suat bir anlamda onun ruhuna giriyor, bir anlamda o Suat oluyor. Bu yüzden de artık Suat gibi o da r’leri söyleyemiyor.