HDP Çekmeköy İlçesi’nin, bombalama sonrası palalı grupların saldırıları konusundaki açıklaması

AdsızTAKIM

ANKARA KATLİAMININ AĞIRLIĞI ALTINDA GÖZDEN KAÇAN ÖNEMLİ BİR AYRINTI; SALDIRI İÇİNDE SALDIRI

10 Ekim 2015 Cumartesi günü sabah saat 08.45 sıralarında Ankara’ya ulaştık. Otobüsümüzün park ettiği alandan yürüyüşün başlayacağı alana doğru Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin önünden geçerek Gar alanına geldiğimizde saat yaklaşık 09.00’dı. Burada 5-10 dakika oyalandıktan sonra, yürüyüşün başlayacağı saate kadar (10.00) çay içmek için Gar’ın karşısındaki girişten Gençlik Parkı’na girdik. Çay ve simitle geçiştirdiğimiz kahvaltımızı tamamlamış ve yürüyüş koluna katılmak için henüz ayağa kalkmıştık ki peş peşe patlayan bombalarla(saat 10.04) olduğumuz yere çakılı kaldık.

İlk korku, panik ve şaşkınlık havasını atlattıktan sonra Ankara’ya birlikte geldiğimiz arkadaşlarımızı toparlayıp önce bulunduğumuz alanda oraya buraya kaçışan, panik içinde olan insanları sakinleştirmeye, çöp kutularından uzak tutmaya çalıştık.

Burada daha fazla bir şey yapamayacağımızı anladığımızda, acilen hastanelere ulaşmaya, yaralı arkadaşlarımızın olası kan ihtiyaçlarını karşılamak üzere hastanelere kan vermeye gitmeyi kararlaştırdık.

Gençlik Parkı’nın içinde bulunan havuzun ortasında bulunan köprüden geçerek, parkın diğer tarafında bulunan İstiklal Caddesine çıktık ve oradan hastanelerin bulunduğu bölgeye doğru yöneldik. İstiklal Caddesi, Atatürk Bulvarı ve A. Adnan Saygun Caddesinin kesiştiği noktadaki trafik ışıklarından karşıya geçerek A. Adnan Saygun Caddesine yöneldik.

Cadde üzerinde sağ koldan aceleci ve biraz da dağınık bir biçimde ilerlemeye başlamıştık ki, orada bulunan bir minibüs-dolmuş durağının içinden 25-30 kişilik bir grup arkadaşlarımıza saldırmaya başladı. Buradaki saldırılarda birkaç arkadaşımız yaralandı ve daha fazlası darp edildi.

Dikkat çekici olan şu ki, saldırganlar bu minibüs-dolmuş durağı içinde belli ki önceden hazırlanıp konuşlandırılmış ve hastanelere giden gruplara müdahale etmeleri, saldırmaları amacıyla önceden planlanmış büyük planın bir parçası olarak oraya yerleştirilmişler.

Bu kanaate varmamıza yol açan şey ise şu: birincisi, saldırgan grubun hemen hepsi palalı; ikincisi, palaların tamamı birbirinin aynısı ve bir örnek(hepsi aynı boyda, hepsi aynı şekle sahip ve hepsi siyah saplı); üçüncüsü, palaların hepsi pırıl pırıl, yeni ve belli ki hiç kullanılmamış; dördüncüsü, bu grubun saldırı için konuşlandığı minibüs-dolmuş durağının stratejik olarak hastanelerin bulunduğu noktaya çıkan bir konuma sahip olması ve bu konumu nedeniyle de kan vermek için hastanelere ulaşmaya çalışan insanların geçiş güzergâhı üzerinde olması nedeniyle engelleyici bir saldırı noktası olarak bilinçli ve özenle seçilmiş bir noktada olmasıdır.

Bütün bunların bize düşündürdüğü şey ise, bombalı saldırıyı ve katliamı hazırlayan gücün, sadece gerici İŞİD çetesinin bir kolu olmadığı, bütün bu saldırıları ve saldırgan grupları mobilize eden bir üst organizasyonun var olduğudur.

Ankara katliamından bugüne 8 gün geçtikten sonra, katliam organizasyonunun bu kısmının kamuoyunda hemen hiç gözükür ve bilinir olmaması, sadece bu saldırıları yaşayanların kendi yakın çevrelerinde bunu paylaşmış olmaları, katliam konseptinin boyutunun algılanması ve anlaşılması bakımından önemli bir eksikliği göstermektedir.

Bunca gecikerek bunu bugün dile getiriyor oluşumuzun nedeni, katliamda kaybetmiş olduğumuz yoldaşlarımızın ve yaralı yoldaşlarımızın yaşadıkları karşısında bizim yaşadıklarımızın “hafif kalıyor” olmasının yanı sıra, cenaze, taziye, yaraların sarılması yönündeki yoğunluğumuzdur. Ancak kulaktan kulağa duyduğumuz şey, bizim dışımızda başka güzergâhlardan hastanelere gitmeye çalışan başkalarının da aynı gün bu tür ek saldırılara maruz kaldığıdır.

Ankara katliamının bu “bilinmeyen” ve gözükmeyen yanının da dillendirilmesi, saldırı konseptinin tüm yönleriyle teşhir edilmesi, durumun vahametinin ve tehlikenin boyutlarının kavranması ve bu tehlikeye karşı hazırlıklı bir mücadelenin yürütülebilmesi bakımından elzemdir.

Bundandır ki, bu tür ek saldırılara maruz kalan tüm yoldaşlarımızın ve farklı grup ve çevrelere mensup olan yol arkadaşlarımızın maruz kaldıkları ya da tanık oldukları bu saldırıları duyurması, kamuoyuyla paylaşması ve teşhir etmesi önemlidir.

18.10.2015

HDP İstanbul Çekmeköy İlçe Örgütü

Hakkında Gün Zileli

Okunası

Halil İbrahim Özkurt / Devrim Ama Nasıl?

Olduk olmadık değişimlere, iktidar değişikliklerine hatta burjuva reformlarına bile “DEVRİM” dendi.  Zorunlu giysi gibi tek adamların dayatmaları …

2 Yorumlar

  1. Bu haber, katliamın organize oldugunu cok acik gosteriyor. Alana patlamanin hemen sonrasinda gaz sikilmasi, ambulanslarin polis saldirisini beklemesi, bakanin kan ihtiyaci yok aciklamasi ve kacis guzergahindaki bu palali guruh ortada 1 mayis 77 benzeri bir katliam orgutlendiginin cok acik kanitlari…Yoldaslarin hassasiyeti anlasilir bir durum. Ancak daha once aciklanmasi gerekirdi. Selamlar….

  2. saldırganlar gerçekten organize bir şekilde oraya getirilip yerleştirilmiş olabilir. ancak olmayabilir de…

    sorunu önemsemezlik etmiyorum, istanbullu arkadaşlar büyük bir tehlike atlatmış, hepsine geçmiş olsun diyorum, fakat bu tür lümpen güruhlar ankara’nın doğal yaşam formları ne yazık ki… bombalı saldırıdan bağımsız olarak mitinge katılanlarla olası bir gerilime hazırlıklı olarak donanmış olabilirler. hatta ona bile gerek görmeden kendi alan hakimiyetlerini kendilerine benzer gruplardan korumak için her an “donanımlı” durumda bekliyor da olabilirler. ne yazık ki solcularımız için ankara sadece konur ve yüksel. fikrim barda “öz yönetim bölgesi” bitiyor. bu sınırlar geçilince “vahşi angara” başlıyor.

    15 yıl kadar önce -bu olayın yaşandığı yerin çok yakınında- numunenin karşısında şu anda neye dönüştürüldüğünü bilmediğim bir yüksek okul vardı. hacettepeye bağlı. bir akşam faşistler okulun önünde toplu çıkış yapan solculara saldırmış, kazara esnafın camlarını da kırmıştı ve -içlerinden birinin bile solcu olduğunu sanmadığım- esnaf solcularla birlikte faşistleri dövüp hastanelik etmişti.

    patlamadan sonra hastanelere gidenlere saldıran saldırganların -en azından katliam yapmak için- organize olmadığı düşüncemi pekiştiren bir nokta da gerçekten organize olsalardı, tahrir’i basan “baltacılar”ın yerli versiyonları olsalardı, patlama dışında onlarca arkadaşımızı da o şekilde kaybederdik. nasıl olsa yargılanmama, yargılansalar bile cezasız kalma garantileri var…

    ayrıca o gün elinde sallamalarla devrimcilere saldıranların bir kısmı 2 yıl önce gezi eylemlerinde bu sefer elinde bira şişesiyle atatürk bulvarında, güvenparkta polis kovalıyordu belki de… buraları okuyan ankaragüçlü arkadaşlar varsa onların çok daha birinci elden anıları vardır bu konularda…