Mehmet Atak / İtalyan medyasında TC’deki insan hakları ihlalleri ses getiririyor: Susturulmuş Türkiye

Dün İtalya’nın ikinci yüksek tirajlı gazetesi Corriere Della Sera’da, daha önce cezaevindeyken Aslı Erdoğan’la uzun bir röportaj yapan Allessandra Coppola “Nelle carceri di Erdogan” (Erdoğan’ın cezaevlerinde) başlıklı bir yazı yayınladı. Aslı Erdoğan, İştar Gözaydın, Turhan Günay, Ahmet Şık gibi hukuk dışı tutuklanan Türkiyeli yazar ve gaztecilerden bahseden yazısında Coppola “yazarlar, gazeteciler, karikatüristler: hapiste 146 kişi, yüzlercesi de yargılanmayı bekliyor. Böylece ifade özgürlüğü Türkiye’de yok oluyor…” (scrittori, reporter, disegnatori: 146 in cella centinaia in attesa di giudizio. Cosi la liberta d’espressione viene schiacciata in Turchia) diyor.

Yine dün İtalya’nın en eski haftalık haber-siyaset dergilerinden L’espresso’da, uzun zamandır Mafya tehtidi altında korumayla yaşayan İtalya’nın popüler gazetecilerinden Lirio Abbate, “Turchia Senza Parole” (Suskun Türkiye) başlığıyla Aslı Erdoğan’la yaptığı 4 sayfalık bir röportaj yayınladı.

19-23 Nisan tarihleri arasında Milano’da düzenlenecek Kitap Fuarı’nın, Teatro Dal Verme’de yapılan ve Aslı Erdoğan’a ithaf edilen ilk resmi ön etkinliği’ne Aslı Erdoğan tele konferansla katılıp 20 dakikalık, büyük bir alkışla karşılanan bir konuşma yaptı. Moderatörlüğünü İtalyanın en ünlü edebiyat eleştirmenlerinden ve devlet kanalı RAI’nin kültür kanalı Radio 3’ün yöneticisi Marino Sinibaldi’nin yaptığı konferansa festival küratörü ödüllü yazar Chiara Valerio, Pınar Selek, gazeteci Lirio Abbate, yazar-türkolog Lea Nocera, Milano Kültür Meclisi üyesi- kompozitör Filippo del Corno ve yayıncı Robert Keller konuşmacı olarak katıldı.

FEB’in (Federation of European Publishers / Avrupa Yayıncılar Birliği) sponsorluğunda yapılan “A Milano per Asli Erdogan e la libertà di espressione in Turchia” (Aslı Erdoğan için Milano’da ve Türkiye’deki ifade özgürlüğü) başlıklı etkinliğin açılışında Sinibaldi, bu etkinliğin pasaportuna el konulduğu için gelemeyen Aslı Erdoğan’a ithaf edildiğini belirtip “Bu Avrupa’da basın özgürlüğüne adanmış bir halk toplantısıdır. Bugün Türkiye’de muhalif ve laik aydınlara, yazarlara, gazetecilere karşı büyük bir sindirme operasyonu sürdürülüyor. Ama bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, Avrupa, dünya için de anti-demokrasinin ayak sesleri.”dedi. Sinibaldi “İtalya’da yayınlanan “Il Mandarino Meravigiosa”dan (Mucizevi Mandarin) harika bir kitap. Aslı Erdoğan günümüz edebiyatında popüler çizginin yazarlarından biri değil ama geleceğin edebiyatına yön verebilecek çok az sayıda önemli yazardan biri. Dikkatle takip edilmesi gereken evrensel bir yazar.”

Valerio ise “Kelimelerin şekillendirdiği bir dünyada, hatta alfabenin öncesi, fikir ve ifade özgürlüğüne hep baskılar oldu. İtalyan okuruna “Mucizevi Mandarin” adlı mucizevi bir kitap hediye etmiş büyük yazar Aslı Erdoğan’ın uğradığı baskı ve adaletsizlik, belki de fırsat penceresi oldu bizim için. Çünkü, şiddet ve adaletsizliğe karşı canlarıyla tanıklık etmenin ne anlama geldiğini öğrendik. Susmamamız gerektiğini kavradık. Aslı Erdoğan tüm dünyada tanınan büyük bir yazar, ama burada onun için bulunmamız sadece “Mucizevi Mandarin”in çok büyük bir kitap olmasından dolayı değil, Aslı Erdoğan’ın basın ve ifade özgürlüğünün günümüzdeki simgesi olması, dünyadaki tüm susturulmaya çalışılan yazar ve gazeteciler için” dedi.

2009’dan beri Fransa’da zorunlu sürgünde yaşayan, Türkiye Yargısının 19 senelik utanç lekesi Pınar Selek ise “Bu uluslararası dayanışma bizim için önemli bir role sahip: Eğer büyük bir yazar hapisaneler, sınırlara kapatılıyorsa bu onu susturma çabasıdır. Onun yazmaya devam etmesini sağlamamız lazım, bunun için de Aslı Türkiye’den çıkmak zorunda. Sınırlar, hem gerçek hem metafor olarak özellikle kadınları durdurmak için kurulmuştur” dedi.

Necora “Aslı Erdoğan’ın kitabı, İtalyancaya yeni çevrilecek kitapları sayesinde beslenmeliyiz. Bilgi ve diyalog alışverişi için bir fırsattır Aslı Erdoğan’ın kitapları ve doğrudan sınırlara hapsedilmemiş kendisiyle bir arada olmak” dedi. “Aslı Erdoğan’ın hapisten gönderdiği notların birinde ‘Önyargılarıyla hapsedilen sadece ben değilim, aynı zamanda vicdandır’ diyordu; işte bugün bu söz dünyanın her yeri için üzerinde düşünmemiz gereken bir sözdür.”

Corno “Dayanışma, yazma ve direnç. Aslı Erdoğan da bunu denedi ve size anlatacaktır. Hapishaneyi anlatan zaten “Taş Bina” adlı çok büyük bir kitap yazmıştı hapishaneye girmeden önce. Bir deneyim, insan yüzü üzerinde kurulu bir deneyim bir hücrede. Ben günlük yaşamda çok şey öğrendim. Hapishane zaten taş bina, ama şimdi bu büyük siyah nokta, Aslı’nın yazmaya devam etmesini sağlamamız tek yol. Bir sonraki duruşması 14 Mart’ta olacak. Aslı Erdoğan yazdıkları ve mücadelesiyle benim hayatıma yeni bir değer verdi” dedi.

Keller ise “Paris’te öğrencisi iken Türk edebiyatı uzmanı Muhidine Timur benim profesörümdü, dünya edebiyatına yön verebilecek genç bir Türk yazarı olarak tanıtmıştı Aslı Erdoğan’ı bize. Tahta Kuşlar harikaydı, okuduğum ilk romanı ise Mandarin oldu. İtalyanca kopyasını almak için heyecanlandım. Aslı’nın yolu çok özeldir. CERN’de çalışan bir nükleer fizik araştırmacıydı, fizik alanında doktora için Rio de Janeiro’ya gitti. 1996 yılında, o akademik kariyerine terk etti ve kendini tamamen edebiyata adadı. Aslı için yazmanın, birincil ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” dedi.

Etkinliğe telekonferansla bağlanan Aslı Erdoğan, (Aslı Erdoğan Zamanı) başlığıyla sunulan konuşmasına “Çocukken kahverengi gözlü insanların dünyayı nasıl gördüğünü merak ederdim” diye başladığı konuşmasını “Destek için herkese teşekkür ederim. Burada benim ve kitaplarım hakkında konuşmak için bulunduğunuz için teşekkür ederim. Tüm dünyadan gazeteciler, yazarlar ve sıradan insanların müdahalesi olmasaydı hala hapiste olurdum. Cezaevinde yüz otuz altı gün hukukun dışı, adaletsiz tutuldum. Korkunç, çok uzun bir zaman oldu. Ben tek değilim: Türkiye’deki cezaevlerinde hukuk dışı tutulanpek çok insan var. Adalet ve hukukun kontrolü dışında bir durum işliyor. Biz bugün suç, suçluluk, masumiyet, adalet, hukukun ne anlama geldiğini sormak zorunda olduğumuz bir noktadayız.” dedi.

Panelin bitiminde ise Türkiye’de Uçan Süpürge ve FilMor’un yürüttüğü “Aslı Erdoğan Okuyorum” kampanyasına ithaflarını belirterek, ve İtalya’yı Aslı Erdoğan üzerinden düşünce ve basın özgürlüğü inkarları bağlamında ve rejimler üzerinden sivil tartışmaya davet ettiklerini söyleyerek “IO LEGGO ASLI ERDOGAN” başlığıyla İtalya’nın tanınmış yazarlarından Alessandro Mari, Bianca Pitzorno, Federica Manzon, Helena Janeczek, Alessandro Bertante ve Silvia Baliestra, Keller Yayınlarından, Giulia Ansaldo’nun İtalyanca tercümesiyle yayınlanan “Il Mandarino Meravigiosa”dan (Mucizevi Mandarin) bölümler okudular.

Mandarin’in çevirmeni Alsaldo “Bu kitap çevirim tez konusu oldu ve sonra benim de ilk gerçek çeviri çalışmam oldu. Ve bu hem iyi ve hem kötü bir şey oldu. Çok hassas bir yaklaşımla tercüme ettim çünkü; Zor bir kitaptı, kişisel deneyimlerini anlatıyor, ama aynı zamanda bu deneyimlere mesafe koyuyor ve parlak bir dil kullanıyordu, Türk toplumunda atar damarlar vardı ama Avrupa’nın keşifi de, Avrupa’lı bir yazarın mesafe koyamayacağı için yakalayamayacağı çok önemli bir keşif. İç organlarına kadar bir keşif, sayesinde Avrupa’yı gerçekten anlamamıza kanal açacak bir keşif. Aslı diğer Türk yazarlarına benzemiyordu, ve Aslı zaman sadece yirmi sekiz yaşındaydı; Ben bu kitabın deneyimine derinden düştüm belki de, bilmiyorum, hep onun yeni yazacaklarını merak ediyorum.” dedi

İtalyan basını Aslı Erdoğan ve etkinliğe geniş yer verdi. “Tempo di Libri 2017: La scrittrice turca Asli Erdogan è la prima ospite” (Kitapların Zamanı 2007: Türk yazar Aslı Erdoğan, ilk konuk oldu” gibi başlıklar atıldı. Il Sole 24Ore’da yazarı Eliana Di Caro ise “Asli Erdogan e Pinar Selek: «Siamo come l’erba: fragile, ma non si spezza mai»” (Aslı Erdoğan ve Pınar Selek: ‘kırılgan, ama asla kırılmaz: “Biz çimen gibi) başlıklı geniş bir yazı yazdı: “… Aslı Erdoğan ekranda melankolik yüzüyle belirdiğinde, alışık olmadığımız kadar güçlü ve sıcak bir alkış koptu salonda”. Ira Rubini (Radio Popolere’de) ise “Ama yeşil vardı. Göz rengi. Aslı Erdoğan’ı hepimizin gördük ve o da bizi gördü. Umut aramanın aslında çok kolay olduğunu anlatan, yeşil gözler, vardı. Aslı’nın gözleri bir hareket aradı İtalyan halk arasında. Onlar Türk hapishanelerini bilmek için gerçek bir neden olan bir kadının gözleriydi ve o gözler 136 gün sonra hapishanenin dışında ilk kez bizlerle bakıyordu.” yazdı. S. Domodossola ise “Kitaplar alfabenin 26 harfinin içinde ve Milano fuar dışındaydı bu gece. Bir muhalif olarak, ifade ve basın özgürlüğüne el konuşmuş büyük bir yazar olarak Aslı Erdoğan, Teatro Dal Verme salonundan Milano meydanlarına çıktı. Ve bu dün gece olay demekti.” yazdı. Pianete Donna’daki yazıda ise “136 gün dört aydan fazladır. Dört buçuk ay kesin olarak. Bir sezon. Yılın üçte biri. Dört ay içinde insan hayatını değiştirebilir, yeni bir kitap yazabilir. Seyahat eder, yeni bir dil öğrenebilir. Dört buçuk ayda dünya değişiyor iken Aslı Erdoğan cezaevinde, ne suç işlediğini bilmeden, bilmediği bir hesabı ödemek için beklemek zorunda kaldı. Kendi fikirleri, Batılılaşmış düşünceleri olan bir kadın olarak Türkiye gibi bir ülkede, hapis edildi. Neden? Cevap açık değil mi? Çağdaş edebiyatın büyük kadın yazarı dün ekranlarda ‘Benim cezaevi günlerini bir günlük yazmam etik olmaz. Ama ben hapiste bir araya geldiğim, hikayelerini dinlediğim kadınları, onların mahremini deşifre etmeden, edebiyat içi anlatmak istiyorum. Bu 136 gün içinde hayata farklı bir değerler vermeyi öğrendim, onlardan çok şey öğrendim. Ben şimdi beraber hapsedildiğim yirmi kadını özlüyorum’ dedi. Aslı Erdoğan, bu özel kadın yazar, kesin yazmaya devam edecektir.” yazıyordu. Left yazarı Simona Maggiorelli ise “La resistenza degli intellettuali turchi anti regime” ( Türk aydınlarının rejim karşıtı direnci) başlıklı yazısında “Mandarin kapsamlı bir aşk hikayesini anlatıyor ama sadece vizyoner ve güçlü roman değil, aynı zamanda Basel’de yaşayan genç Türk kadının gerçek dokunaklı melankolisi. Romanın kahramanının dediği gibi Avrupa’nın kalbinden Ortadoğu’da kadınlara bakmak olarak tanımlanabilir. Aslı Erdoğan, çağdaş Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden biridir. Aslı yazılarında görev ve güç gibi aşağılık eril fiillerin eşliğine karşı ifadeler kullanır. Yazıları detaylı gözlemlerle oluşmuş tanıklıklarla, her karşısına çıkan duruma karşı tek tek kendini ve kendisinin üzerinden mütemadiyen mağdur edilenlerin kendilerini ifade etmeleri için edebi birer kanal gibidir. Aslı görev kelimesinden hoşlanmaz, ama yazıları aynı zamanda insanlığa karşı bir ahlaki görev gibidir. Kendi deneyim filtresinden gerçeği anlatmak, anlatmak, anlatmak. Aslı ‘Benim için yazmak, varlığının tek biçimidir ve bu kendi içinde bir direniş biçimidir. Kabul, direniş, yaralar hakkında konuşmaktır.’ diyor. Aslı bizim gururmuz, yaralılığıyla bizim daha da fazla saygımızı kazandı” yazdı.

Zero Milano, Facciamosinistra, La Republica, Milano Weekend, Enocibario, Libero Ansa, Giornale Della Libreria, Correra Della Sera, Il Giorno, Italy News, L’Arena Notizie Tiscali, LaSicilia, Milano Republica gibi medya kuruluşları da Aslı Erdoğan ve etkinliğe geniş yer verdi.

Demokrat Parti’den İtalya Eğitim Bakanı, dil bilimci Stefania Giannini, Aslı Erdoğan’ın hayran olduğu bir yazar olduğunu belirtip “İtalya 14 Mart’ı bekliyor. Bekleyeceğiz ve sonuca göre Aslı Erdoğan’a destek kampanyalarına yeniden başlayacağız. Onu bir hücreye kapatmak artık kabul edilebilir değildir. Onu kilitlemek, bizim Avrupa’da ya da dünya genelinde yayılacak antidemokratik bir kaç adım olarak çok önemli. Dünyanın, Aslı Erdoğan’nın sözlerine ihtiyacı var, o sözleri yazan yeşil gözleri görmeye ihtiyacı var. Aramak, anlamak ve daha sonra bunların ifade edilişi, Aslı Erdoğan özelinde tüm susturulmaya çalışılanlar için var olanı deşifre etmek, onları serbest bırakılması için mücadele etmek, sadece Türkiye için değil, Avrupa, Dünya için de çok önemli.” dedi.

İtalyan eleştirmen Marino Sinibaldi, önümüzdeki günlerde RAI Radio 3’de Aslı Erdoğan edebiyatını analiz edeceği kapsamlı bir program yapacak.

Fransa’da Actes Sud’dan, Aslı Erdoğan’ın tahliyesi ne denk zamanda piyasaya çıkan “Le silence même n’est plus à toi” (Aynı sessizlik artık sizindir) kısa sürede Fransa’da best-seller listelerine girdi. Hala Türkçesi basılmayan kitabın, Almanca çevirisi de Şubat ayında Almanya’da piyasaya çıkacak.



Mehmet Atak

Hakkında Gün Zileli

Okunası

1 Mayıs’a İlişkin Birkaç Eleştiri…

Artıgerçek Herkes eleştiri-özeleştiriden bol bol söz etmesine rağmen aslında eleştiri pek hoşa giden bir şey …

Tek yorum.

  1. What a great recsruoe this text is.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir