Zamanımızın “Halk Kültür Komiserleri”!!

Özdemir İnce, alıştığımız üzre, Cumhuriyet Kitap Eki’nde yine esip üfürmüş. Himayesine aldığı yazarları topluma tanıtmak gibi bir işlevi olduğunu düşünen bu edebiyat ya da kültür “otorite”si, kitap ekinin bu haftaki sayısında da daha genç bir kendi benzerini bizlere takdim etmiş: Taylan Kara.

Kimdir Taylan Kara? 2014 yılında ben de bu sitede onun birkaç yazısını yayınlamıştım (Bkz: https://www.gunzileli.net/2014/07/03/taylan-karaturkiyedeki-edebiyat-uzerine-11-tez/) . Edebiyat ödüllerini ve jürilerini eleştiriyordu. Eleştirileri önce makul gibiydi, fakat zamanla tek yanlı, aşırı, toptancı ve suçlayıcı bir hal alınca karşı çıktım. Aramız açıldı. Zaten bir süre sonra da ulusalcı bir eğilime girdi ya da öyleydi de bunu daha açık ortaya koymaya başlayınca ilişkimiz eleştiri düzleminde bile koptu. Daha sonra uzaktan uzağa gözüme çarptıkça yazdıklarına bir göz atıyordum. Gittikçe daha ulusalcı ve kültür insanlarını gittikçe daha fazla suçlayan, kerameti kendinden menkul yazılardı bunlar.

Cumhuriyet’in bu haftaki Kitap Eki’nin kapağında, beklentimin tersine, bir ay önce (13 Şubat 2021) hayata veda eden, büyük hikâye ve roman yazarımız Demir Özlü’nün yerine Taylan Kara’nın fotoğrafını görünce (üstelik koca fotoğrafın hemen yanında Necdet Batum’un Demir Özlü’yle ilgili yazısı duyurularak) şaşırmadım desem yalan olur. Bu bende, sevdiği bir oyuncuyu görmek için gittiği tiyatroda, sahnede onun yerine üçüncü sınıf bir komedyeni görmek gibi bir hayal kırıklığı yarattı.

Bir süredir, kendisi gibi sert, hırçın ve paylayıcı, aynı zamanda ulusalcı yazarları himayesine alıp takdim etmek gibi bir işlev üstlenmiş Özdemir İnce’nin yazdığı bir takdim yazısının sonucunda Taylan Kara “sahneye” çıkmıştı. Yazının başlığı, Taylan Kara’nın yeni çıkan kitaplarına atıfla yine toptancı bir başlık: “Ahmaklaştırma ve Çökertme”. Taylan Kara’nın, içeriğini tahmin ettiğim kitaplarını okumadım, elime bir şekilde bedava geçmedikçe de para verip almaya ve okumaya niyetim yok. Zaten yazıda verilen alıntılar, yazarın yönelimini ortaya koyuyor. Özdemir İnce’ye ve Taylan Kara’ya pek yakışacak bir şekilde, toptancılık ve suçlama.

Neymiş? Özdemir İnce’nin belirttiğine göre, Taylan Kara, “postmodernizmin ve yapısalcılığın öne çıkarılması eylemini ameliyat” ediyormuş. Taylan Kara’ya göre, “Tekelci kapitalizmin en büyük başarısı sadece kültürü değil, ‘karşı kültürü’ de biçimlendirebilmiş” olmasıymış; “Bundan 100 yıl önce teori (hangi teori? GZ), yaşamı güçlendirip gelişmesine ve dönüşmesine neden olurken bugün teori (hangi teori? GZ) yaşamı tahrip” ediyormuş; “Sermaye 20. Yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren felsefeye (hangi felsefeye? GZ) el” koymuş; “…bugün dolaşıma sokulan felsefe (hangi felsefe? GZ) çoğunlukla aptallaştıran, mücadeleden (hangi mücadeleden? GZ) kaçıran bir güç haline” gelmiş; “21. Yüzyılda bilgi körleştirmekte, felsefe toplumu devrimsizleştirme işlevini” yürütmekteymiş; “Cehalet, artık… ‘bilgi eksikliğinden’ değil, bizzat ‘bilgi’nin (hangi bilgi? GZ) kendisinden” kaynaklanmaktaymış; “…bu felsefi çerçevede ne yaparsanız yapın düşeceğiniz yer, yine bu sistemin içinde bir yer” olacakmış; bunun adı “entelektüel suikast”mış; yapılacak ilk iş “bu ideolojik şiddetin farkına” varmakmış; “İçinde yaşadığımız kültür-sanat iklimi… gömülmemiş bir ceset”miş.” Vay!

Özdemir İnce bu ve benzeri alıntıları verdikten sonra, “Çok mu kötümser. Evet! Ben de kötümserim! Ama yazar ve ben umutsuz değiliz!” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Cumhuriyeti boğmak isteyenler bu operasyon için ilk adım olarak Türk solunu (??? GZ) boğmak istediler ve boğdular” diyor. Bunu da “İslamcıları kucaklayın” tavsiyeleri ile yapmışlar. İnce, herhalde suçlamalarını biraz somutlamak için, bu kadar büyük suçlamalar açısından yetersiz de olsa birkaç ad vermiş: Şanar Yurdatapan, Toktamış Ateş. Bir de “Türk soluna” (??? GZ) Radikal gazetesi aşısı yapılmış!

Özdemir İnce, bütün bunları söyledikten sonra, “kitabı ve yazarını övdüğünü” açıklıyor. Yazar açısından ne büyük mutluluk, ne büyük şeref! Büyük otorite kendisini övüyor! Övmekle de kalmıyor, onu “zü[c]caciyeci dükkânına giren fil”e benzetmiş (bütün yazıda tek doğru saptama bu bence). Kendisinin “bilinen” deyişiyle (ben bilmiyordum, büyük eksiklik! GZ) bu “fil”, “önündekini ısırıp arkasındakini tepiyor”muş. Fakat burada belirtmeden geçemeyeceğim. Çok asil bir hayvan olan filler asla önlerindekini ısırıp arkalarındakini tepmezler. Bu davranış daha çok “çakallara” mahsustur. Fil ve züccaciye dükkânı benzetmesi genellikle filin büyük gövdesiyle züccaciye dükkânının kırılganlığı arasındaki uyumsuzluğu belirtmek için kullanılır. Gerçi ısırma ve tepme dışında bu benzetmeyi kabul edebiliriz bir bakıma. Taylan Kara, dükkânda kırmadığı şey bırakmamış.

Eğer tefrikçi değil toptancı olursanız her şeyi kırıp geçirirsiniz. Taylan Kara’nın dediği ve Özdemir İnce’nin de desteklediği gibi toptan “kapitalizmin hizmetinde” olan bir felsefe ya da genel olarak kültür dünyası söz konusu değil bugün. Her zaman olduğu gibi öyle unsurlar vardır elbette ama onların varlığından dolayı bütün kültür dünyasını suçlayamazsınız. Geçmişte olduğu gibi bugün de felsefe, edebiyat, sanat dünyası, genel olarak kültür dünyası kapitalist sömürü ve popüler kültür karşısında bir karşı kültür yaratmak için çaba göstermektedir. Fakat tabii ki, bu karşı kültürün içinde, Özdemir İnce’nin (ve muhtemelen Taylan Kara’nın) umduğu devletçilik yer almaz. O tür şeyleri, pek şikâyetçi olurmuş gibi gözüktüğünüz kapitalist kültür üreticilerinin zihniyet dünyasında arasanız daha iyi olur.

Zamanında devrimci mücadele, Anna Ahmatova gibi şairlere “yarı fahişe yarı rahibe” diye saldıran “halk kültür komiserleri”nden çok çekmiştir. Boş atışlara ve suçlamalara karnımız tok artık!

Gün Zileli

19 Mart 2021

www.gunzileli.net

gunzileli@hotmail.com

Hakkında Gün Zileli

Okunası

“Sağcılar Moskova’ya”!!!

Artıgerçek BİR ZAMANLAR BİR SLOGAN VARDI… 1960’lı yıllarda sağcıların en meşhur ve yaygın sloganı “Komünistler …

36 Yorumlar

  1. Hiç bir kitabını okumadan birisi için bu kadar atıp tutmak ne kadar inandırıcı merak edilecek bir durum..

  2. Özdemir İnce’nin yazısı kitabın içeriği hakkında yeterli bilgi veriyor.

  3. toptancılıkla suçladığınız yazarı doğrudan duygusal nedenlerle “toptan” çöpe atıyorsunuz. kitabın tanıtımındaki iki üç cümleden kitabın bütününü gördüğünüzü iddia ediyorsunuz. tefrikçilik bu mudur? peygamber misiniz? okumam bu kitapları diyorsunuz, ama kitabı karalamakta hiç beis görmüyorsunuz. okumazsanız okumayın ama neden okumadığınız kitabı karalama derdine düşüyorsunuz? yazdığınız yazıdan elimizde bir tek sizin yazarı sevmediğiniz hatta adını duymaya bile tahammül edemediğiniz sonucu kalıyor. olabilir. insanlık hali. ben de sizi sevmiyorum örneğin ama bu bir kitabı/yazarı eleştirmek için kriter olabilir mi? kitabınızı okurum (belki de severim, sizi sevmediğim halde), eleştirimi temellendiririm sonra da yazarım. ama kendinizi tüm bu sürecin üstünde görüyorsanız -ben yazdım oldu, ben dedim oldu, bunu diyen benim öyleyse doğrudur- diyorsanız, memlekette çok var sizden, alışkınız, kader, keder, ne yapalım…

  4. Ayşe arkadaşım, sizi üzdüysem kusura bakmayın, bunu gerçekten istemezdim. Fakat Taylan Kara ile ilgili yargım yeni oluşmuş değil. TKP’nin yayın organında yazması bile benim açımdan yeterli bir ölçü. Evet, okumadan yargıya varmak doğru değil ama ne yazık ki her şeyi okumaya ne zamanımız ne de maddi olanaklarımız el veriyor. Ö. İnce aslında kitabın en can alıcı yerlerini alıntılamış, bu yeterince fikir veriyordu. Yine de size şöyle bir öneride bulunabilirim: Bana kitapları bir şekilde ulaştırın (mail adresim yazının altında yazılı, oraya yazarsanız adresimi verebilirim mail yoluyla), ben de kitabı okuyup eleştirilerimi daha kapsamlı yazayım. Aynı öneriyi Sadık Albayrak’a da yapmıştım.

  5. Ben bu polemikte iki yanlış görüyorum:
    1. Sosyalizme, solculuğu hizmet etmiyor düşüncesi ve kuruntusuyla bu çizginin dışındaki her sanatçıyı, eseri, girişimi, fikri VS. topluca karalamak Zileli’nin dediği gibi çok sığ bir eleştiri, paranoyakça bir tuttum.
    2. Ama Zileli’nin de eleştirdiği kişilerle bir husumeti varmışçasına hakarete kaçan yazı kaleme alması da yanlış.

  6. Aslında Taylan Kara’ya bir husumetim yoktur. Özdemir İnce’ye de öyle. Fakat İnce’nin özellikle son zamanlardaki ulusalcı esip üfürmelerine gıcık olduğumu itiraf etmeliyim. Bununla birlikte, eleştirilere karşı duyarlıyımdır. Buraya gelen yorumlardan bu yazıdaki üslubumun pek onaylanmadığını anlıyorum. Bundan sonra daha dikkatli olurum. Eleştiri yapan arkadaşlara çok teşükkürler.

  7. Taylan Kara hocanın yazıya yanıtı da burada dursun.
    GÜN ZİLELİ’YE ZORUNLU YANIT, OKURLARA AÇIKLAMA
    Gün Zileli, 18.03. 2021 Cumhuriyet kitapekinde Özdemir İnce’nin son çıkan kitabım ile ilgili yazısından sonra hemen bir yazı yazmış:
    https://www.gunzileli.net/…/zamanimizin-halk-kultur…/
    *
    Gün Zileli ile 2015’e kadar konuşur, yazışırdık. Hatta Mevsimler adlı romanını çıkmadan önce, şimdi “3. sınıf komedyen”, “çakal” diye hakaret ettiği bana göndermiş, fikrimi sormuş, “emek verip güzel öneriler yaptığın için tekrar çok çok” teşekkür etmişti.
    İnsan 80 yaşına merdiven dayamış, birçok kitap yazmış ve çevirmiş bir yazardan, düşmanlık yapsa bile daha düzeyli olmasını bekliyor. Salt nefretle yazı yazılır mı?
    *
    1.
    Özdemir İnce’nin “himayesine aldığı yazar”… Yazısında benim için dediği şey bu.
    https://www.gunzileli.net/…/zamanimizin-halk-kultur…/
    Bu sözü bir hakaret olarak kabul ediyorum. Bir yazar, bir yazarın kitabı hakkında yazı yazdığında onun himayesine almış oluyor öyle mi?!
    Gün Zileli’ye şunu sormak gerek: Cumhuriyet kitapta, kendi kitabıyla ilgili aşağıdaki söyleşi yapılırken, Gün Zileli söyleşi yapanın himayesine mi girmişti?
    https://www.cumhuriyet.com.tr/…/cumhuriyet-kitap-eki…
    Cumhuriyet kitapta Gün Zileli’nin kızı yazar Irmak Zileli’nin kitabı tanıtıldığında söyleşi yapanın himayesine mi girmişti?
    https://www.cumhuriyet.com.tr/…/saatimiz-biraz-sassa…
    Yine Irmak Zileli, 2017 yılında Cumhuriyet kitabın kapağında tanıtılırken, söyleşi yapan kişinin himayesine mi girmişti?
    https://twitter.com/everestk…/status/842264741540159488…
    Ona da bunu söylemiş miydi?
    *
    Gün Zileli için değil ama bunları okuyan okurlar için bir açıklama yapayım.
    Özdemir İnce’nin yüzünü, yaşamım boyunca bir kez bile görmedim, aynı masada oturmadım, bir kez bile karşılaşmadım. Özdemir İnce ile benim kitabım hakkında yazı yazdığı haftaya kadar da hiç telefonda konuşmadım. Kitabım hakkında ilk yazdığı yazıdan haberim bile yoktu; OKURLARIM HABER VERMESE BÖYLE BİR YAZIDAN HABERİM DAHİ
    OLMAYACAKTI.
    Yazıda kullanılan fotoğrafı bile benim sosyal medya hesabımdan almışlardı. Ö. İnce o yazısında “bu adam kimdir diye sordum ama hiçbir yerde biyografisini bulamadım” diye yazmıştı.
    G. Zileli’yi çok rahatsız eden Cumhuriyet kitapeki’nin bu sayısıyla ilgili tek bilgim, Ö. İnce’nin son kitabım hakkında bir yazı yazdığı ve bunun Cumhuriyet kitapta çıkacağı idi. Kitapeki’nin sorumlusu Gamze Hanım, bu yazıda kullanılmak üzere benden fotoğraf istedi, ben de bunu yolladım. Kitapekinin sorumlusu Gamze Hanım ile bu konu dışında hiçbir konuşmam, yazışmam ya da iletişimim olmadı. Çıkacak yazıda ne yazdığını İLK DEFA kitapekinde çıktığında gördüm. Bu yazıyı kapak yaptıkları hakkında hiçbir bilgim olmadı. Kitap ekinin kapağını HERKESLE BİRLİKTE gördüm. Bütün bunlar, Cumhuriyet kitapeki sorumlusu Gamze Akdemir hanıma sorarak doğrulanabilir.
    Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme kitap serisinde benim en çok eleştirdiğim kurumların en başında Cumhuriyet gazetesi vardır. Okuyanlar bilir.
    Bütün bunlar olurken Gün Zileli’nin benim için kullandığı “himayeye girmek” ifadesi alçakça bir hakarettir.
    Yazılı olarak bundan daha fazlasını söyleyemem.
    *
    2.
    Gün Zileli şöyle yazmış:
    “Taylan Kara’nın, içeriğini tahmin ettiğim kitaplarını okumadım, elime bir şekilde bedava geçmedikçe de para verip almaya ve okumaya niyetim yok. Zaten yazıda verilen alıntılar, yazarın yönelimini ortaya koyuyor. Özdemir İnce’ye ve Taylan Kara’ya pek yakışacak bir şekilde, toptancılık ve suçlama.”
    Toptancılıkla suçladığı kişi, ancak böyle toptan suçlanabilir. Bir cümle kendisini ancak bu kadar çürütebilir!
    G. Zileli kitaplarımı okumamış ama “içeriğini tahmin ediyor” ve bu tahmine dayanarak yazı yazıp beni toptancılıkla suçluyor.
    Önsözdeki alıntının gerekçeleri 3 cilt halinde ve tam 800 sayfa yazıyor. Ama G. Zileli “okumadığı” ve “okumayı düşünmediği” için bunları görmeyecek.
    Bunun dışında, yazısında sorduğu “hangi felsefe”, “hangi bilgi”, “hangi teori” sorularını, her biri 1-1.5 saatlik 10’dan fazla sunumla yanıtlıyorum. Youtube’da hepsi var. Her görüşümün yüzlerce kanıtı orada. Bu mu toptancılık?
    Ama “okumuyorum”, “okumayı düşünmüyorum” diyen Gün Zileli, bunları elbette izlemeyecek.
    Peki ne yapacak?
    Beni “ulusalcı” diye etiketleyecek, “devletçilik ummak” diye çamur atacak. “Çakal” diye hakaret edecek.
    *
    3.
    Kafada çekiç varsa her şey çivi olarak görünür. G. Zileli’nin kafasındaki kötülük unsuru Sovyetler Birliği olduğu için bizler “kültür komiserleri” oluyoruz!
    Kitapları yıllardır, Türkiye’nin en büyük yayınevi olan İletişim Yayınlarından çıkan Gün Zileli, yazdığı bütün gazete ve internet sitelerinden atılan ve sadece kendi internet sitesinde yazan Taylan Kara’yı “kültür komiseri” olmakla suçluyor! Kitapları yakın zamana kadar internette bile bulunamayan, ülkenin başkentinde bile okurlarının kitaplarını kitapçılara getirtmeyi başaramadığı “halk kültür komiseri”! Bana mesaj atan yüzlerce okur buna şahittir.
    İnsan biraz ölçülü olmalıdır.
    *
    4.
    S. Nişanyan’ın benim için “itlaf edilmeli” dediği olayda “ironi yapmış canım” diyerek beni suçlamıştı G. Zileli.
    Merak edenler olayı buradan okuyabilir.
    https://haber.sol.org.tr/…/takipcileri-icin-sevan…
    Bu konuda G. Zileli şöyle yazmış: “S. Nişanyan’ın T.Kara’yı itlaf etme olanağı yok. Ordusu mu var ki bugün için kızgınlıkla söylenmiş münasebetsiz bir laf”.
    G. Zileli’nin dediği tam olarak şuna benziyordu:
    Biri size küfrediyor: “Senin ananı si.eyim” diye…
    Küfürbazı savunanların savunması şu: “Annene böyle yapamaz ki, annen ölmüş, dolayısıyla bu küfür sayılmaz”.
    “Sevan’ın ordusu mu var ki itlaf etsin? Münasebetsiz bir laf işte!”
    Bu cümlenin tehdit olması için ordusunun olması gerekiyor yani!
    Düşmanlığın bile bir ahlakı vardır. İlkeli olma konusunda herkese ders veren, hayvanların haklarına pek hassas olan Gün Zileli, bir tam sayfa fotoğrafımı koyup “hayvan gibi öldürmeli” diye yazan S. Nişanyan’ın bu ifadesini “şaka yapmış canım” diye tanımlamıştı ve beni suçlamıştı.
    Gün Zileli 26 Şubat 2018’den beri benim için bundan ibarettir.
    Okur ve takipçilerimin bilgisine sunarım.
    Saygılarımla
    Taylan Kara

  8. Gün Zileli, bugün Cumhuriyet kitapta Ramazan Güngör ile söyleşi yapmışsınız. Ramazan Güngör’ü niçin himayeniz altına alıyorsunuz? Yoksa bu himaye sayılmıyor mu?
    https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yarin-gunlerden-cumhuriyet-kitap-1837273

  9. saçma sorular cevabı hak etmez.

  10. Herşeyi kendinize yontmakta öyle mahirsiniz ki. Tutarlılık falan diyeceğim ama komik olur. Başkasına uyguladığınız kriterler, konu kendiniz olunca buhar oluyor. Herkesi aptal yerine koymak böyle bisey herhalde.

  11. mehmet gündüz

    “S. Nişanyan’ın benim için “itlaf edilmeli” dediği olayda “ironi yapmış canım” diyerek beni suçlamıştı G. Zileli.” Taylan Kara
    Gün abi, Taylan Kara’nın bu yazdığı gerçekten doğru mu, yoksa sana yönelik bir karalama mı? Böyle bir olay oldu mu?

  12. mehmet gündüz

    Böyle bir sözün şakası ironisi mi olur abi. Gün abi senin yazılarını uzun zamandır okuyorum ve dürüstlüğüne de güvenirim ama burada ölçü epeyce bir kaçmış sanki.
    Hiç haberim yoktu. Dün okuyunca da inanmamıştım.

  13. Elbette ağır bir söz bu ama ciddiye alınır tarafı da yok. Onun için “ironi yapmıştır” demiştim. Ne yani, ciddiye alıp adama savaş mı açsaydım. Böyle laflar edene gülümseyip geçmek en iyisidir. “Ölçü”nün kaçmasına gelince, o konuda haklı olabilirsin.

  14. Taylan Kara, Sevan Nişanyan için itlaf edilmeli diye yazsaydı yine ironi yapmıştır deyip gülüp geçecek miydin Gün Zileli. Burada ilke falan yok. Çifte standart var. İlkelerin kişilere göre mi işliyor. Adamına göre tavır almanın nesi ilkeli davranmak.

  15. Evet, o da söylese güler geçerdim, çünkü bu lafın ciddiye alınacak yanı yok. Sadece hakaret yönü var tabii ki.

  16. Mevsimler adlı romanını çıkmadan önce gönderdiğin, fikrini sorduğun, “emek verip güzel öneriler yaptığı için tekrar çok çok” teşekkür ettiğin eski ahbabına üçüncü sınıf komedyen diyerek hakaret etmeyi, hele hele fille çakal benzetmesini seni çok seven birisi olarak hiç yakıştıramadım Gün abi. Jdanov’un Ahmatova’ya yarı fahişe yarı rahibe demesinden ne farkı var? Sen ki bu konularda en çok dikkat edenimizsin. Hakkını yediğin, kalbini kırdığın insanlardan anarşist etik gereği herkesin önünde, mesela twitter’da, açıkça özür dilemen lazım.

  17. Gün abi, okumadığın bir kitap hakkında bu kadar yazarken komik bir duruma düştüğünü sana söyleyen hiçbir dostun yok mu çevrende? İnsan okumadığı bir kitabı nasıl eleştirir Allah aşkına abi. İnsan şunu yazmaya utanır yahu.

  18. Özemir İnce’nin fikriyatını bildiğim için eleştirdim. Eleştirim kitaba değil, bu zihniyete.

  19. İyi de abi, sen Özdemir İnce’den çok Taylan Kara’yı gömmüşsün. Adama demediğini bırakmamışsın. Okumadığın kitaptaki 3 satır alıntılardan yola çıkarak adamı bir sürü şeyle suçlamışsın.
    Seni takip eden ve gerçekten seven biri olarak lütfen kırılma ama abi, çok saçma bir tavır olmuş. Tabii sen bilirsin yine de.

  20. Haklı olabilirsin. Benim bundan çıkarttığım ders, insanın ani kızgınlıklarının peşinden gitmemesi gerektiğidir. Ne kızması, teşekkür ederim tersine.

  21. Taaylan Kara nerelerde acaba? Bir zamanlar haberleşirdik. Son yıllarda pek karşılaşmadık.

  22. Gün abi, taylan hocayı yanlış degerlendırdiğini düşünüyorum. Sol portal hasan ali toptaş ı eleştirdiği için onun Yazılarına son verdi. Ulusalcılardan zerrece hazzetmem, edebiyatla ahmaklaştırma kitabının 4 cildini de okudum, ulusalcılıkla devletcilikle hiç alakası yok. Bu adam ulusalcı falan değil. Bu adam Marxist, Lenin’e olumlu bakıyor, SSCB ye olumlu bakıyor ama yeri geldiğinde gayet eleştiriyor. Kitap çok zengin düşüncelerle dolu. İnsanın zihnini açıyor. Aynı düşüncede olmasak bile bence çok orjinal düşünceler üreten bir yazar. 2 satırda harcanacak bir yazar değil. Kendisi hiç yazmıyor ama bildiğim kadarıyla bir profesör. Yine de doğrusunu bilen varsa yazsın.

  23. Taylan Karayı çoğu kişi felsefeci zanneder ama tıp profesörüdür.

  24. Taylan Kara, bu ülkedeki en yaratıcı ve en bilgili aydınlardan biridir. Çamur atmadan önce kitaplarını okumanız gerekir. Hiçbir yazar kafamı bu kadar açmamıştı.

  25. bi zahmet önceki yorumları da bir okuyuverin.

  26. Hepsini okudum. Gördüğüm şu: Sen ülkenin sayılı parlak düşünürlerinden birine hiçbir kitabını okumadığın, doğru dürüst bilgi sahibi olmadığın halde kıskançlıkla kötülemişsin. Senin yüzlerce yazını okudum. Fikirlerinin çoğu da hoşuma gider. Seni severim de. Kitaplarındaki samimiyetin, dürüstlüğün taktire şayandır. Ama bu kadar çürük, bu kadar zayıf bir yazını hiç okumadım. Cidden üzüldüm.
    Kültür komiseri dediğin adamı bütün sol aforoz etmiş, hiçbir dergide gazetede yazdırmıyorlar. Hiçbir kitabından söz etmiyorlar.
    Taylan Karanın edebiyatla ahmaklaştırma ciltlerinden birini okumuş olsaydın bu yazıyı buradan kaldırırdın.

  27. Yazı kaldırmak bana göre değil, yanlış bulurum. Hatalı yazılar da kalmalıdır. Nasıl ki alttaki yorumlar kalıyorsa.

  28. Prof. Dr. Taylan Kara, annemin hayatını borçlu olduğum kişidir. Defalarca tetkik yapılmasına rağmen hiç kimsenin göremediği küçücük bir bezeyi ultrasonla görüp meme kanserini çok erkenden yakalamıştır. Onun sayesinde kanser yayılmadan tedavi edildi. Bunun dışında hayatımda gördüğüm en kibar en mütevazi doktordur diyebilirim. Onun bir yazar olduğunu, kitapları olduğunu çok sonra tesadüfen öğrendim. Çok sonra sadık bir okuru oldum ve en az doktorluğu kadar iyi bir yazar olduğunu gördüm. Bu kişi sıradan bir kişi değil. İki kitap yazıp küçük dağları ben yarattım havasında dolaşan bir insan hiç değil. Kitaplarının hiç birinde profesör olduğunu yazmıyor. Önceden tanımasam bu kişinin o doktor olduğunu bile bilemezdim. Bu adamların kıymeti bilinmiyor hiç.

  29. Gün Bey, Ali Nesin, Matematik Köyü resmi hesabından Taylan Kara için yine itlaflı bir twit atmış.
    https://twitter.com/tktaylankara/status/1765798880136810775
    Bu insanlarla aynı yerde durmanız, onları savunmanız size hiç yakışmıyor.
    İtlaf lafına, yanlışlıkla söyledim ya da kızgındım falan bile demiyorlar, ısrarla bunu sürdürüyorlar ve siz de bunları savunuyorsunuz. Sırf itlaf edilsin dedikleri yazara gıcık oluyorsunuz diye bunu savunuyor ya da görmezden geliyorsunuz.
    Bu bence ayıp bi şey.

  30. Aynı yerde durmuyorum. Bu tür saçmalıkları onaylamam ayrıca. Taylan Kara ile ilgili olarak yazımın hatalı olduğunu belirtmiştim.

  31. ancak yazı bir kere yazılmış ve yayınlanmış. Yazılı metinler hata ve sevaplarıyla tarihe geçer. Bu yüzden yazı kaldırmayı doğru bulmuyorum.

  32. Anladım. Ben yazınızın hatalı olduğunu belirttiğiniz yorumu kaçırmışım. Hala bunu savunduğunuzu düşünerek bu yorumu yazdım. Sevan Nişanyan ve Ali Nesin önemli ve değerli insanlar ama bu yaptıkları çok şımarıkça ve ahlaksızca. Bu tavırları en çok kendilerine zarar veriyor. Ne demek bir insan için itlaf sözcüğünü kullanmak…

  33. Nişanyan ile ilgili olumlu kanaatlerine katılamayacağım.

  34. Gün o yazını hatırlıyorum. Açık açık Nişanyan’ı savunmuştun. İtlaf edilmeli sözüne de şaka yapmış canım, münasebetsiz bir söz işte, Sevanın ordusu mu var ki itlaf etsin diye yazmıştın. Bu sitede bir yerlerde duruyordur. Şimdi sanki hiç bunları dememişsin gibi davranıyorsun. Vallahi komik adamsın. Haklı olmadığın hiçbir konu yok.
    Taylan Kara bu konuda çok sakin ve seviyeli durmuştu.
    Bu konuda adil değilsin.

  35. O gün Sevanyan’ın böyle adice bir laf etmiş olabileceğine, bunu kastetmiş olacağına ihtimal vermemiş olmalıyım. Ama bugün bu lafı ettiğini ben de düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir